Her şey asırlar önce bir çiftçinin, Tanrıların yasakladığı bir bitkiyi koparıp yakmasıyla başladı. Zorina çiçeği... Bir yaprağı koparılıp çiğnemeden yutulduğunda insana dört elementten birinin özelliğini veren bu çiçek, insanların çıkarttığı isyanlardan dolayı Tanrıların sinirlenmesi ve çiçeğin North dağının tepesine çıkarılarak lanetlenmesiyle başladı. Bir gün bir çiftçi, sevdiği kızın gönlünü kazanmak için bir cesaret gösterisinde bulunmaya karar verdi. Çocukların neşeyle top oynadığı, kadınların toplanıp sohbet ettiği, adamların ise marangozlukla uğraştığı bir zamanda meydana koşup bağırdı.

"Ey benim sevgili Laura'm, benim ışığım, nefesim, rüyalarım, geleceğim, geçmişim, sevgilim, herşeyim. Sana olan sevdamın itirafını şu dağın tepesindeki çiçeğe dokunarak yapacağım. Senin için Tanrılara bile karşı geleceğim çünkü sen herşeye değersin. Sana olan sevdam evrendeki herşeyden daha üstündür; aşkımı sadece köylülere değil, krallığa degil, Tanrılara bile duyurmak istiyorum."

dedi ve köylülerin engellemesine rağmen dağı tırmanmaya başladı. Arkasında ağlayan Laura'nın sesini bile duyamayacak kadar hırslanmıştı. Nihayet dağın tepesine çıktı, çiçeği kökünden kopardı ve çantasındaki kibriti çıkarıp alevlendirerek çiçeğin üstüne attı.

"İşte sevgili Lau-"

Bir anda gökyüzü karardı, şimşekler çakmaya, gök gürüldemeye başladı. Çığlıklar... Susmak bilmeyen çığlıklar bastı krallığı. Ve bir yıldırım... Bir yıldırım aşkından deli divane olmuş adama isabet etti ve adam çarpılmanın etkisiyle dağdan aşağı yuvarlandı.

Çığlıklar yükseldi, fırtına başladı ve o aşık adamın neslinden olacak olan her ailenin bir çocuğu lanetlendi.