Yeni Üyelik
15.
Bölüm

FESTİVAL : GERDANLIKTAKİ ÇİÇEK (PART 2)

@yesilcadi

Tanıtım alanlarını ilelerken herkesle mesajlaşarak ilerliyordum. Bilginin bu kadar bizden saklanması ise tam bir saçmalıktı. Bu saçmalığı şu an takmamalıydım. Bu işi hemen bitirip paramın ve festivalin tadını çıkarmak istiyordum.

Şimdi düşünelim bakalım. Kadın gerdanlık karşılığı proje verecekti. Gerdanlık neden bu kadar değerliydi. Garip kısmı ise kadın neden sadece kısa bir süreliğine istemişti. Gerdanlık şimdi kadında olmalıydı. O zaman amaçlardan biri o projeydi. Yani projeyi verirken enselemeliydik. Büyük ihtimalle gerdanlık da proje ile birlikte sahibine iletilecekti.

İki saate yakın bir süre kalmıştı. Hala elimde bir şey yoktu. Derken üçüncü grup yani Cerenlerin olduğu grup garip bir kadın fark ettiler. Listede ki adamlardan biride yakınlarındaymış. Onlara doğru yönelirken üç farklı gruptan da aynı bilgi geldi neler oluyordu böyle. Ben düşünmeye başlamışken Altay arıyordu. Açsam çok kızar mıydı? Arayınca reddettim. Bana nerede olduğuma dair mesaj atmıştı.

Fırtına: Asil neden meşgule attın iyice sinirlenmeye başladım.

-Okuyup cevap da vermiyorsun.

-Umarım mantıklı bir açıklaman vardır.

-Aç artık şunu.

-Sen Asil değil misin cevap ver lan?

Kafasında kurmaya şimdiden başlamıştı. Tırstığım ve kırıldığım için telefona cevap veriyordum. Bu durum onu iyice sinirlendirmeye ve beni de korkutmaya başlatmıştı. Aklıma gelen ilk yalanla cevap verdim.

Siz: Dur biraz şu an birini çok yakından inceliyorum arayıp durma. Birazdan bir aksilik olmazsa bilgi vereceğim.

Kati yalandı. Dönme dolabına binmeye hazırlanıyordum. Kafamı telefondan bir an kaldırınca bineceğim yerde benimle birlikte bekleyen kadının yüzüne bakmamıştım. Fakat elinde ki çantada sarı bir peruk ve elindeki şapkası dikkatimi çekmişti. Çok şüpheli bir durumdu. Boynunda bir kolye zinciri vardı.

“Pardon bakar mısınız? Kolyenizi düşürdünüz?” Söylediğim tuzakla telaşla bana döndü.

“Nerede ben görmüyorum.” Ben görüyorum fıstık. Eli boynuna gidince derin bir nefes verdi. Bende zafer çığlıkları atıyordum. Gözüm gerdanlıktayken o da fark edince kaçmaya hazırlanırken ani bir yumruğu karnıma yemiştim. Kim olduğunu bilmediğim bir adam karşıma çıkınca kadın hızlıca yanımdan uzaklaşıyordu. Telefonla mesaj yerinden hemen telefonla Altay’ı aradım. Hızlıca konuştum.

“Kadın ve gerdanlık burada ilk alanın oradaki dönme do…” Koluma gelen tekme ile telefonum yere düşmeden sıkı tutup bir tekem de herife ben attım. Geriye biraz savrulmuştu.

“Asil cevap ver ne oluyor?”

“Acele et kadın kaçacak önümde silahlı bir puşt var.” Bunu der demez adam silahını çıkarmıştı. Etraf da silahı gören insanlar çığlık çığlığa kaçışıyorlardı. “Hay ağzım si.”

“Tamam geliyoruz.” Telefonu suratına kapatıp önüme döndüm. Kadın ilk tanıtım alanına doğru yönelmişti. Demek ki proje ve gerdanlık takası orada gerçekleşecekti. Çok az bir zaman kalmış olmalıydı. Bu heriften acilen kurtulup paracıklarıma kavuşmam gerekti. İri biriydi.

“Sen benim kimin avukatı olduğumu biliyor musun?” Adam garip garip bakmıştı. “Nasıl bilmezsin be çok zengin bir kere çok da yakışıklı ama ama.” Sesim kısılmıştı son yaptıkları aklıma gelmişti. “Kalp kırmada da pek marifetli benim müvekkilim.”

“Ne saçmalıyorsun be kadın.”

“Sen de haklısın neyde biliyor musun?”

“Neyde.” Elinde ki silaha uzun bacaklarım sayesinde hızlıca bir tekme savurdum.

“Aha bunda.” Silah yanlara bir yere düşmesi ile yanımda ki metal çubuktan tutunarak dönerek herife bir tekme daha geçirdim. Yere yığılınca boynuna da bir tane geçirerek yere yığdım. Kadının peşinden kaçarken saçımdan çekilmem ile geriye savrulmam bir olmuştu. Daha kaç tane bunlardan var diye düşünürken karnıma gelen yumruk ile yeri boylamıştım. Yüzüne baktığım kişi başka bir kadındı. Gerdanlık onda da vardı. Önüme çıktığına göre kesinlikle gerçek olan diğerindeydi. Ayağına çelme takıp onu da benimle aynı pozisyona düşürmüştüm.

Yerde karnımı tutarken görüş alanıma giren Altay ile karşımdakini unuttum. Karnıma gelen bir tekme ile daha öksürmeye başladım. Altay ve adamları son anda gelip kadını yakaladılar. Beni yerden kaldırmadan kadını incelemişti. Yanındaki diğer adam elini bana uzatmıştı. Biliyordum en büyük kanıtı buydu iş hep önde gelirdi. Bana dönerek konuştu.

“Bu o değil çakmalardan bir tanesi.” Adamın elini çekip beni yerden kaldırmıştı. “İyi misin?” Kendimi toparlayıp ayağa kalktım.

“Gerçeği sabah ki karnaval tarafına doğru yöneldi. Eğer zamanımız varsa takas olmadan yakalarız.” Kolumu tutan elini ittirip koştum. Peşimden o da geliyordu. Diğerlerine kadını götürmeleri emrini vermişti.

“O olduğundan emin misin?” Aslında değildim. Ama gerdanlık oydu.

“Kadını bilmiyorum ama gerdanlık gerçekti.” Nasıl demesine gerek kalmadan kadın görüş alanıma girmişti. “İşte orada.” Onu işaret etmiştim. Kadın bizi fark ederken yanındaki adam kendini ele vermişti. Listede ki heriflerden bir tanesiydi. Tam takas halinde onu bulmuştuk. İkisi de farklı yönlere doğru kaçarken ben ve Altay sanki anlaşmış gibi o adamın peşinden giderken ben kadının peşinden gitmiştim. En son herkesin içinde altından üstünden geçerek kadını kolundan tutup suratına bir yumruk geçirmiştim. Gerdanlık görevi tamamdı. Peruk ve şapka çoktan gitmişti. Asıl kadın bu değildi. Altay da tam arkamdan gelmişken adam da elimizdeydi. Görev kısmen tamamdı.

Yanımızdakiler gitmişti. “Asil iyi işti.”

“Daha değil bu kadın da sahteydi.” Altay’ın yüz hatları gerilmişti. “Gerdanlık gerçek kadın değil görev kadını gün içinde bulmaktı değil mi?” kafasını onaylayarak salladı.

“Nasıl anladın ve planın ne?” Sinsi bir şekilde gülümseyerek ona baktım. Bu yüz ifademi ilk defa gördüğü için şaşırmıştı. Şaşkın hali yüzünden yanağından öperek geri çekildim. Afallamıştı. Ona peruk ve baştan sona başımdan geçen olayları anlattım. Onu terk edince festival de sinirlenmiş olmasını atlayarak devam ettim. Son olarak ona Özgürden gelen mesajı gösterince tüm jetonlar yavaş yavaş gelmişti. Aslında yakaladıklarımız doğru kişilerdi fakat ihanet eden kişiler de bu sayede ortaya çıkmıştı. İhanet eden kişi de elimizdeydi. Sadece gerdanlığın sahibi kalmıştı. Altay’ın aklına plan gelmişti.

“Ne yapacağız peki? Hemen gidip alalım konuşturalım herifi?” Elimden tutmuştu.

“Hallederiz gel.” Diyerek beni peşinden sürükledi. Nereye girmediğimizi bilmeden eli elimde yürüdüm. Dönme dolabın yanına gelmiştik. Oradaki adam elinde buzla otururken beni görmüştü. Sinirle üzerime doğru gelirken

“Seni sürtük ne hale getirdin beni.” Derken eh yeter be Altay bir eliyle beni karnımdan geri çekerek yanımıza hışımla yaklaşan gelen az önce patakladığım öfkeli adama bir tane suratına geçirerek yere yapıştırmıştı. Elini silkeleyip diğer eliyle elimi tutmuştu bu sefer de etkilenmeye devam ediyordum. Hiç beklemediğim bir şekilde dönme dolap sırasına girmiştik. Kaşla göz arası akşama bir davet düzenlemişti. Büyük ihtimalle o adam için bir planı vardı. O dönme dolap çalışanı ile konuşurken ben ne için burada olduğumuzu sorguluyordum. Planın bir parçası mıydı? Yanıma gelirken dönme dolaba beraber binmiştik. Ne yapıyorsun gibi ona baktım. Gelip karşıma oturmuştu.

“Neden bindik?”

“Buraya binmek istediğini en başından beri anlamıştım. Neden dönme dolap?”

“Sizi ilgilendirmez.”

“Ne demek sizi yani beni ilgilendirmez.”

“Benim her şey olduğumu söyledikten sonra hiçbir şey gibi davrandın.” Sinirle ayağa kalkıp ona baktım. “Benden gerçekten ne istiyorsun?” Sessizce beklerken daha da sinirimi bozuyordu.

“Özür dilerim.”

“Özür dilemek mi gerçekten mi?” Ayağa kalkıp daha tepeye ulaşmamış dönme dolaptan ayağımı sarkıttım. “Ya söylersin ya da atlarım.” Yanıma yaklaşınca hareket etmem gözlerindeki korkuyu arttırmıştı.

“Tamam sakin ol gel yamacıma anlatacağım.”

“Oradan anlat.” Ellerini havaya kaldırıp onayladı.

“Sana şu an her şeyden daha çok değer veriyorum.” Devamında gelecek olan konuşma ürkmeme neden oluyordu. Nereye bağlayacaktı? “Fakat geçmişimde ki intikam geleceğimden daha değerli.”

“Ne intikamı?”

“Yanıma gelirsen anlatırım.” Ayağımı geri çekerken yanına yaklaştım. Yan yana batmaya başlayan güneşe doğruyduk. “Bu aradığımız her şey üsttekilerin işini, kim olduklarını ve amaçları için bir etken onlara yakın olmam demek.” Dikkatlice bana ufak bir şekilde açılan adamı dinliyordum. İntikam alması gereken kişiler üstlerdi.

“Kimin intikamı?”

“Ailemin.” Bana döndü. Gözlerime bakıyordu. “Onlar üsttekilere kurban olarak gitti. Ve abimin beni hayatta tutmak uğruna feda ettiği şey uğruna bu intikam hayatımdan daha değerli. Beni anladığını umuyorum.” Anlayarak kafa salladım tabi ki anlıyordum bizimde almamız gereken bir intikam vardı. Ona bir an sarılıp geri çekildim. Bu onu mutlu etmişti hafif sırıtmıştı. “Bu ne içindi? Şimdiki hayatım.

“İçimden geldi.” Şirince ve utanarak söyleyerek batan güneşe dönmüştüm. Çok göz alıcıydı. Tüm bunlar olurken dönme dolabın tepesinde birkaç dakikadan fazla kalmıştık. Altay az önce aşağıda durmasını söylemiş olmalıydı. Batan güneş harikaydı. Ben güneşe bakarken Altay’ın bana baktığını hissediyordum. Kızarmamalıydım. Hafif gülmüştü. Kızarmıştım kesin. Ona bir yumruk geçirdim gülmemeliydi. “Oh bu da içimden geldi.”

“Peki hanımefendi öyle olsun peki neden dönme dolap?” Yüzüm direk asılmıştı.

“Küçükken beni doğuran kadını ilk gördüğümde bir çocuk ile beraber bunlardan bir tanesine binmişti.” Gülümseyerek ona döndüm. “Çocuğuydu herhalde.” Güneşe dönerek sessizce güneşi izledik batıyordu. Altay ses çıkarmadan oturmuştu. “Daha ne kadar tepede duracak bu.” Yanına yaklaşıp tam oturacakken kolumdan tutup dizlerine oturttu.

“Birazcık daha bekleyebilir.” Gözleri dudaklarımdaydı. Yaklaşıp öpmüştü. “Değil mi daha bitmemeli.” Kafamı onaylayarak dudaklarımızı tekrar birleştirdik. Usul usul öperken daha da sert öpüşmeye başlamıştık. Ta ki dönme dolap hareket edene kadar o hareket edince yanına geçip otururken beni kollarının arasına alıp sarılmıştı. “Şu işten sonra devam edebiliriz bence Asil Asi.”

“Bakalım bakalım devam edebilir miyiz Altay Bey?” İnmiştik. Hazırlanmam gerekti Altay’ın planı için güzel bir oyunumuz vardı.

Demek geçmişi intikam olan bir adamın şimdisiydim. Geçmiş ve şimdi arasında seçim yapacaktı. Bu kesindi. Şimdimiz veya geleceğimiz geçmişe denk miydi?

Loading...
0%