11. BÖLÜM: FESTİVAL: Görev ve Duygular
“Duygulara resmiyet çekerseniz belki kazanırsınız belki falan yok kazanırsınız. Tabi duygularla da kazanabilirsiniz sizi pişmanlıktan uzak tutar. Emin olun pişmanlık en büyük kayıptır. Sonsuza kadar kazanmanızı engeller.”
Odam da herkesin hazırlanmasını beklerken yaralarımı siliyordum. Ceren arayıp hazırlanmama yardım etmek için odama geleceğini söylemişti. Omzuma buz dayarken otelin dışında olan sahile yakın festival alanına baktım. Festival için insanlar yavaş yavaş geliyor ve eğlenmeye başlamıştı. Daha başlamadan çok güzel vakit geçiriyorlardı. Şu görev bitince bizimkilerle katılmalıydık. Kapı çaldığında Ceren sanıp açarken sabah benle sabah AVM’ye gelen adamlardan iki tanesi ellerinde bir sürü paketler ile kapımın önünde duruyorlardı.
“Asil Hanım sabah aldıklarınız.” Onlar konuşurken Ceren de gelirken Egemen de aynı anda kapıdan çıkınca Ceren’i görünce bir an duraksadı. “Altay Bey buraya bırakmamızı söyledi.” İkisinin birbirine olan garip bakışmasını adamın dediği ile durdurup önüme döndüm. Ben kart ile onları ödememiştim ki alı koyuldum o vakitlerde aklıma gelince yanağım sızladı.
“İyi de ben bunları ödemedim ki?”
“Biz bilmiyoruz Altay Bey ile konuşursunuz.” İnşallah paramdan kesmezdi. Hepsini içeri koydururken Egemen ve Ceren konuşuyordu.
“Siz ikiniz ne konuşuyorsunuz?” İkisi de ne yapacağını bilemeyecek halde bana doğru dönmüşlerdi. Ne oluyor lan? Hadi anladım Ceren çoğu insanı etkisi altına alabilir ama şu an kendisi de etkilenmiş gibiydi.
“Şey teşekkür etmiştim” Egemen onu onaylayarak adamlara baktı.
“Onlar ne?” Ona durumu açıklamışlardı. Egemen ise şaşkındı. “Altay neden ödesin ki?”
“Suçlu hissettiği içindir. Sonuçta onun yüzünden birkaç kez ölümle baş başa kaldım.”
“Doğru söylüyorsun da onun için suçlu olmak pek bir şey ifade etmez. Böyle şeyleri teyzesi dışında kimseye yapmaz.” Bu içten içe beni mutlu etmişti ama ya parasını benden alırsa vermezdim ki cezalarından biri olsun. “Neyse ben gidiyorum. Hızlıca hazırlanmanız gerek. Sizi çağırınca görevin detayları ile konuşuruz.” Ceren’ e dönüp gülümseyerek gitmişti. Kız kardeşime göz koymuş ırz düşmanı. Ceren de ona gülümsedi. Hemen koluma girip içeri girdik.
İkimiz de aynı anda “Neler oluyor?” dedik. Sonra “Önce sen anlat.” De deyince “Tamam ben anlatayım.” Her haltı aynı anda söyleyip aynı hareketleri yapmaya başlayınca salak halimize güldük.
“Tamam benlik bir şey yok. Sadece teşekkür ettim hayatımı kurtardı.”
“Kızım yeme beni teşekkürmüş. Etkilendiğini anlamayacak kadar kör müyüm?”
“Ya Asil.” Utançla sırıttı. Kardeşimi kaybediyordum. Bir haltlar yapmam gerekti. Dizlerimin önüne çöküp ah ah diye inledim. “Ne oldu Asil?”
“Seni üzmek istemem kırk yılın başı birinden hoşlandın o da şerefsizin önde gideni çıktı. Ben karalara bağlamayayım da kim bağlasın.” Ceren’in bir an o utanç hissi meraka bırakmıştı.
“Neden şerefsiz ki?”
“Bu Egemen varya.”
“Ee o Egemen.”
“Bir kadını başka bir kadınla aldatırken yakalanmış.” Ceren’in bir anda yüzü kırgın bir sinirle yer değişmişti. “Hatta nasıl yakalanmış biliyor musun?”
“Nasıl?”
“Karısı da mı var?”
“Ooo iki tane çocuğu da var. Kadınlardan bir tanesi de hamile.” Ceren öfke ile soluyordu. Kendine kızıyordu.
“Ben galiba düzgün birini bulamayacağım. Bulduklarımda abimler ve ailem tarafından korkutulup kaçıyor.” Üzgünce koltuğa oturdu. Onun için yapmıştım. Egemen iyi biriydi fakat pis işlerde bir gün kız kardeşim de onunla beraber mahvolabilirdi. Ya da sadece gıcıklığına yaptım. Yarı yarıya diyelim. “Sen anlat bari benden bu kadar?” Paketleri gösterip “Altay ve sen ne iş?”
“Bir iş yok.”
“Hadii sen de beni yeme.” Yan yan bana baktı.
“Tamam sen beni süslerken anlatayım. Hadi odana gidip hazırlanalım.”
“Tamam tamam da üstündeki yıpranmış farkındasın değil mi değiştirelim ve işe şu yaralardan başlayalım.” Haklıydı. Bir oraya bir buraya savrulmuştum. “Hem odama gitmemize gerek yok. Bu paketler de bence her halt mevcut benim odamdan bile daha çok eşya mevcut.” Paketleri incelerken ben de yanına gittim. Onlar için aldığım şeyleri marka adlarından tanıyıp aralarından ayırmıştım.
“Sen beni hazırlarken bizimkilerde bir yarım saat sonra gelsin konuşacaklarımız var.” Ona aldığım elbiseleri ve takı setini uzattım.
“Bunlar ne?”
“Kız kardeşime aldım.” Kocaman bana sarılmıştı.
“Bana bunları takar mısın?” Ona takı setini takmıştım. Aynadan ikimizde birbirimize sarılıp bakıyorduk. Her zaman ki gibi harika görünüyordu. Kendisi hazırlanıp gelmişti. Sıra bendeydi. Pakette bana seçtiği mavi çiçekli ve yırtmaçlı elbiselerden birini seçip beni hazırlamaya koyulmuştu. Kendisine de makyaj yapıyordu. Bende ona başımdan geçen her şeyi anlattım. Yine fırtınayı atlamıştım. Şu anlık bizimkilerin bilmesine gerek yoktu.
“Kızım Altay seni seviyor ama garip bir şekilde uzak durmaya çalışıyor.” Altay ile aramızda olan özel şeyler dışında olayları anlatmıştım.
“Saçmalama sana dedim ya bana acıyor.”
“EEee tamam öyle olsun ya sen ne hissediyorsun?” İmalı imalı bana bakmıştı. İçim bir garip olmuştu. Ne hissediyordum. “Bilmiyorsun değil mi?” Bilmiş bir tavırla konuştu.
“Bilemiyorum onun yanında çok savunmasız kalıyorum. Sonra yine onun tarafından çok kırılıyorum.” Sesim üzgün çıkmıştı. “Bana ne oluyor?”
“Bence yavaş yavaş öğreneceksin?”
“Neyi? Ona bana yaşattıklarının bedelini ödeteceğim. Beni ve bizi küçümsemek ne öğrenecek.” Ceren ise düşünür gibi bakıyordu.
“Asil sakin ol peki intikam aldın sonra ne olacak?” Ceren’in neyi kast ettiğini anlamadım.
“Nasıl ne olacak?”
“Kendini iyi hissedecek misin?” Bunu bilmiyordum. Ne olacak her zaman ki gibi benim listemdeki suçlu suçunun cezasını çekecekti. Gülümseyerek cevap verdim.
"Her zamankinden daha çok zevk alacağım çünkü bu sefer elimizde çok zengin bir kuş var ve ona çok yakınız.” Şeytani bir şekilde gülümsemiştim. Ceren ise salak bu kız dercesine gözlerini devirmişti.
“Bir an adamı sevdiğini düşündüm.” Bu cümlesi ile çarpıldım. Beynimden vurulmuşa döndüm. Ceren ve tipik shipleri. Ben o egoist pisliğin neyine bakayım. Tamam zengin, zengin olduğu için bakabilirdim. Ama aşık olmazdım aşık olacağım tek şey parası olurdu o zaman. Başka neyi vardı ki maymuna benziyordu. Tövbe çarpılacağım adam taştı taş. Şimdi bu düşüncelerim için ben kendimi çarpacaktım.
“Salak mısın Cemile.” Bu espriyi Ceren’e yapmasaydım ölürdüm. Kafama gelen şaplak ile sustum.
“Yine de biraz sal artık ona olmadıysan da bu yerde kendine bir yaz aşkı yaparsın. Çünkü Egemenden duyduğuma göre bir ay kadar buradayız.” Ne ne? “Tatil ve keyifli vakit geçirmek için mükemmel bir yer.” Doğru söylüyordu. Hazırlanma sona erince bizimkileri beklemeye koyulduk. Aklıma gelen şey ile durdum.
“Ceren bir şey daha var?”
“Ne var?” Durdum durdum.
“Halam burada.” Şoka uğramıştı.
“Nasıl olur? Ne yapıyor burada?”
“Bizimkiler de gelsin konuşalım.”
“Arda sence nasıl davranır. Geçen zorla durdurduk.”
“Merak etme hallederim ben.” Kafasını olumlu anlamda salladı.
Bizimkiler gelince özel olaylar dışında her haltı anlattım. Halamın burada olduğu mevzusunu söylediğim an Arda sakince anlattıklarımın bitmesini bekliyordu. Bir yandan da bir şeyler düşünüyordu. Bitince ona doğru döndüm.
“Arda, fırsat ayağımıza geldi.” Ona elbette destek olarak sakinleştirecektim bir bok yapmaya kalkarsa en azından bizim de haberimiz olurdu.
“Nasıl fırsat bir fırsat?”
“Onlar burada Altay da olan saatin peşindeler. Yavaş yavaş ayağımıza gelecekler.” İşi nereye getireceğimi merakla bekliyorlardı. “Yaptıkları ya da kaçtıkları her neyse bu saatle ilgili ilk ipucumuz bu şehir ve saat.”
“Doğru.” Dedi Özgür. “Saati hemen araştırmaya başlıyorum.” Ona tüm bilgileri verdim. Altay’dan saati çekip bir sonuca varmayı planlıyorduk. “Peki Ali denen adam seni halana söylemiş midir?”
“Zannetmiyorum kim olduğumu bilmeden bana olayı anlattı. Bu halamın kulağına giderse ayvayı yer.” Arda ufak hüzün bir dolu gülümseme yolladı. “Hadi şimdi şu göreve odaklanalım. Siz sözleşmeleri imzalayın.” Onlara verdiğim kağıtları imzaladılar.
“Kırmızı araba başımıza bir sürü iş açtı Asil. Tehlikeye doğru yüzüyoruz.” Ceren’di.
“Zaten başından beri tehlikedeyiz. Asili bu yüzden istiyorlar. Biz bu işi kabul etmesek bile Asil ve yanında olduğumuz için biz hep tehlike de olacağız.” Aklımıza acı anılar ile karşılaştı. Hepimize çöken hüzün ile kafalarımızı kısa bir süre eğdik. “En azından şimdilik burada Altay ile güvendeyiz. Ne kadar o herifi sevmesem de en az tehlike kadar güçlü. Ki Asili orada da hemen ulaşabildi. Gelmeseydi Asil’e şimdi ne olmuştu bilemezdik.” Doğruydu fakat Ardanın hesaba katmadığı bir şey vardı. Barış yani Fırtına da tehlikenin kendisi olabilirdi. Yine hislerime güveniyordum.
Biraz daha konuşup çağırılmamız ile aşağı da oturma salonu gibi olan bir yerde Altay, Egemenin ve onların adamı dışında başka insanlar da vardı. Bazıları bizim cemiyettendi. Bu da işi alan tek kişinin biz olmadığını gösteriyordu. Herkes birbirini yiyecek gözlerle bakarken Altay’ın arkasında kısa gözlüklü bir kız telefonuna bakarken ona dikkat etmiştim. Altay tüm gelenlerden emin olup görevi anlatmaya başlayacakken gözleri bir an bende durdu. Benim ise gözlerim arkada ki kızdaydı. Anlatmaya başlayınca tüm dikkatim Altay’a yönelmişti.
“Hepiniz buraya görevi öğrenmek için geldiniz. Uzatmaya gerek yok görev boynunda gerdan olan bir kadını festival de bulmak. Hem kadın hem de gerdanlık çok önemli ikisini de önce siz bulmalısınız.”
“Peki kadının sağlam olması önemli mi?” Piç bir herif puşt bir gülümseme ile sormuştu. Altay kaş göz işareti ile adamı yerinden aldırırken adam sadece affedin diye bağırıyordu. Oh iyi olmuştu.
“Kadın bilgi verecek durumda olmalı.” Herkes bir an ne diyeceği an korkuya kapılmıştı. Özgür ile ben de durum analizi yapıyorduk. Fısıltı ile konuşurken Altay’ın gözünden kaçmamıştı konuyu konuşuyorduk. Özgür aklındakileri sormaya başladı. Beraber cevaplara göre plan yapacaktık.
“Kadının kim olduğunu biliyor musunuz?”
“Doğru bir soru.” Özgüre memnuniyetle baktı. “Kadını kimse görmedi.”
“Peki kimsenin görmediği bir kadını nasıl bulacağız. Ona dair bilgi var mı?” Başka biriydi.
“Saçma bir soru?” kimsenin görmediği birini nasıl söyleyebilirdi. “Fakat ikinci soruna cevap vereceğim.” Pür dikkat onu dinliyordum. Bacağımı bacak üstüne atarken bacağım komple ortaya çıkarken birkaçı bana dönmüştü. Altay da dahildi etrafa baktığında ise sinirliydi. Arda ise sinirli sinirli herkese ne bakıyorsunuz anlamında kafa sallayıp elini omzuma attı. Ona göre ben istediğimi yapardım kimse karışamazdı. Altay bu sefer de Ardanın omzumdaki eline gözü kaymıştı. Nedense bu durumdan rahatsız olup Ardanın kolunu çektim. Ceren ise ben haklıyım der gibi bana bakıyordu. Altay benden gerçekten etkileniyor muydu? Öğrenecektim hem de sınırları zorlayıp daha keyifli bir hale getirecektim. Peki ya bende etkileniyorsam evet etkileniyordum. “Kadın araba mühendisi olarak biliniyor. Geçenlerde bir araba projesi karşılığında biri ile anlaşma yaptı. Kim olduğunu biz de bilmiyoruz. Öğreneceğimiz sırada adamımız öldürüldü.” Son kelimesi sinirliydi. Adamalarını önemserken beni neden önemsememişti? “Kadın projeye karşılık gerdanlığı kısa bir süreliğine almak şartı ile projeyi kabul etti.”
“Neden kısa bir süreliğine?” Sorumla bana dönmüştü. “Ah tabi bu bilgiyi veremezsin.” Bilmiş bir şekilde onaylayarak gülümsedi.
“Evet bilgi bu kadar en iyi planı olan kişi buradaki herkesi yönetecek ben dahil.” Sanki benden umutluymuş gibi bakıyordu. “Bende kendi ekibimle araştıracağım. Buyurun düşünün sorularını ve fikirlerinizi vermekten çekinmek gibi bir hataya düşmeyin sizi bunun için işe almadım” Tam bir otoriter.
Dördümüz de bilgisayardan Özgürün kadını araştırmasına bakınıyorduk. Arkada ki gözlüklü kız ise Altay’ın yanından yanımıza doğru ilerledi.
“Neyi araştırıyorsunuz?”
“Kadının kim olduğunu araştırıyoruz.” Ben sessiz Özgür ile kıza odaklanmıştım.
“Bir şey bulamazsınız.” Özgür dinlemeyerek devam etti. Bana dönüp hayır anlamında kafa salladı. “Size demiştim.” Özgür sinirlenmişti. Yeteneğine saldırı altında hissediyordu.
“Nasıl biliyorsunuz?” Sorusu ile Egemen ve Altay yanımıza geldi.
“Kız kardeşim bilgisayar dâhisidir.” Şaşkındım bu kız Egemenin kardeşi ve bilgisayar dâhisi mi? Egemen aptalın tekiydi. Kız kardeşi nasıl dahi olabilir diye düşündüm. Özgür kıza odaklanmıştı.
“Belki bulabilirim biraz daha bakınacağım.”
“Emin ol Özgür Meral’in de senden az kalır yanı yok.”
“Altay abi ondan daha iyiyim.” Sessizce bunları dinliyordum. Herkes görülmemiş bir kişi aramak için düşünüyordu. Özgür de bir halt bulamamıştı. Sıkılmış bir nefes verdim. Altay da bunlardan bir halt olmaz diye herkese bakınıyordu. “Abi yok asla kadın ile ilgili bir şey yok.”
“Evet gerçekten yok. Bilgileri ulaşmamızı engelleyen biri var.”
“Özgürün de dediği gibi biri engelliyor. Kimse bu kadar kimse olamaz.” Özgür Meralin onu onaylaması ile eli ile utanç bir şekilde kafasını kaşıyınca Ceren ile hızlıca birbirimize dönüp kafamızı sallayarak baktık. Özgür Meral’dan hoşlanmıştı. Özgür birinden hoşlanınca bu hareketi yapardı. Ceren’e dalga malzemesi oluşturuldu.
“O zaman tek tek herkese bakınacağız. Adamları dört bir yara dağıtalım Egemen.” Bunlar gerçekten salaktı. Arayacağımız şey kadın değil ki. Sessizce cama doğru gidip festivale baktım.
“Gerçekten hala kadına mı bakınıyorsunuz?”
“Ne demek istiyorsun Asil?” Soru ile Altay’a döndüm.
“Barış Bey bu festival halka açık değil mi?” Kafası ile onayladı. “O zaman zenginler dışında da gelen olacak peki zenginler nerede olacak?” Gülümsedi.
“Onlar da ilk araştıracağımız liste de oralarda zaten adamlarım var. Özellikle araba tanıtımları yapan yerlerde. Ve sen sormadan söyleyeyim hepsinin listesine sahibiz fakat eleyemeyeceğimiz kadar çoklar.” Meral’e döndüm.
“Meral gerdanlık ile ilgilenenler de çok olmalı. Peki gerdanlığın geçmişi var mı?”
“Bu kimsesiz kadından daha büyük bir gizem. Kimin elinde olduğu nerede üretildiği hakkında hiçbir bilgi yok. Sadece resmi var. Onu da öldürülen adamımız sayesinde öğrendik.” Şeytani bir şekilde gülümsedim.
“Aklında ne var Asil?”
“Barış Bey aklımda var bir şeyler sadece bilgi topluyorum. Adamınızı onları nasıl öğrendi.”
“Bunu söyleyemem.”
“Ben biliyorum üst alt mevzusu falan değil mi?” Bıkkınca onayladı. “Şimdi listelerimizi eleme zamanı siz ikiniz oturun bakalım.” Merak Altay’a bakarak izin aldı.
“Devam edeyim mi Barış Bey.”
“Buyurun Asil Hanım.” Bana ilk defa hanım demişti. Yine içim çalkalandı. Etkilendiğimi artık anlamıştım.
“Biz kadını ve gerdanlığı aramak ile boşa uğraşıyoruz.”
“Nasıl iyi de göreviniz o?”
“Dur bir Egemen bekle Asil devam etsin.” Altay sözümün kesilmesini istememişti.
“Madem kadın yok bizde arabaları zayıf ve gelişmek isteyen takılarla arası iyi birini bulacağız. Cinsiyet fark etmez.” İkisi de ne demek istediğimi anlamış gibi gözleri ışıltıyla birbirlerine baktılar. Şşş erkek kardeşime öyle bakma parçalarım seni. “Peki sonra ne yapıyoruz?”
“Listelerden eleme yapılacak.” Altay cevap vermişti. Gururlu bir ifade vardı bana karşı beni işe aldığı içindi. Ellerimle okey işareti ile ona gülümsedim. Gülümseme gözleri kaymış sonra dâhilere dönmüştü. “Siz ikiniz yardımlaşarak araştırmaya yolda devem ederek Görev kaptanı Asil ve bana buradan bilgi vereceksiniz. Diğerlerinizi gruplara ayırıp belli noktalara gideceksiniz. Bizden gelen bilgilerle o bölgeye yakın olan ikamet edecek. Bu bize zaman kazandırır. Fazla zamanımız yok bugün bu iş bitmeli. Ters bir durumda ilk odağınız gerdanlık olacak. Gözlerinizi dört açın. Kendinizi güvende hissetmezseniz şimdi buradan gidin. Tehlike sorumluluğunuz bende değil.” Birkaç kişi gitmişti. Kaşlarımı çatık ona bakıyordum. Şu an hatırladım bizimkilerin sözleşmesinde can garantisi yoktu. Tek bende mi vardı. Neden?
Herkesi gruplara ayırmıştı. Arda, Ceren ve Egemen aynı düştüler. Arda kardeşimi Egemen’den uzak tutardı. Özgür ve Meral güvenli bir yere geçerken herkes grupları ile dağılırken ben ve Altay da yalnız kalmıştık. İçimde onla tek kalmanın verdiği bir heyecan vardı. Çıkmıyorduk bu toplantı odası gibi yerden neden çıkmıyorduk?
“İyi iş çıkardın.”
“Biliyorum ama daha hiçbir şey olmadı bir sonuca varamayabiliriz?”
“Öyle tabi.” Yüzümü incelemeye başlayınca gözlerimi kaçırıp arkamı dönüp odadan çıkmak için hareketlendim. Arkamdan ufak bir gülme sesi çıktı. Kalbim carlıyordu. Bir adım daha attığımda kolumu tutup durdurdu. Sinirlice ona döndüm.
“Ne yaptığını sanıyorsun?”
“Sinirlenince ayrı bir güzel oluyorsun Asil Asi.” Kalbim bir an durdu. Sonra fıttırdı. Şu an durmasını isterdim. Zaten bu gidişle kalpten gidecektim. “Seninle biraz konuşalım.”
“Ne konuşacağız?”
“Fırtına olduğumu nasıl anladın?”
“Aslında senden şüphelenmiştim beni bayılttığın gün hakikaten beni neden bayılttın? Senin yüzünden ölebilirdim.” Daha da sinirlenmiştim. Kolumu çekmeye çalıştım. Bu sefer de belimden tutup ben, sabitlemişti. Hareket etmiyordum ama acı da çekmiyordum. Kalbim dur artık senin de ağzına tüküreyim. “Bırak beni.”
“Bu saatten sonra pek bırakacağımı düşünmüyorum.” Dediği ile mal gibi bakakaldım. “Yani konuşana kadar bırakmayacağım.” Ohh kalbim ufak bir nefes aldı. Kalp nasıl ufak nefes alırdı bu yakınlık aklımı karıştırıyor.
“Tamam bırak beni konuşalım.” Sakince beni bıraktı. “Evet dinliyorum.”
“Senin beni tanımanı istemediğim için bayılttım.”
“İyi halt ettin senin yüzünden.” Sözümü parmağı ile kesti.
“Sonra seni güvenli bir yere bıraktım. Fakat o herif seni nasıl aldı bilmiyorum.” Yüzü o herifin aklına gelmesi ile gerildi. “Onu bir bulursam sana yaptığı için ve adımı kirlettiği için bedelini ödeyecek.” Benim için intikam alacaktı.
“Barış Altay sabah beni kaçırmaya çalışan kişi de oydu. O iki sen sıfır.”
“Onun Fırtına olmadığını ve o kargaşada ki kişi olduğunu nasıl anladın?”
“Bana Fırtına olduğunu söylese de gözleri ve şekli sana benzemiyordu.” Bir an keyiflenmişti. “Elim karnına değince de acı ile inledi ve durumu çaktım.” Gururlu bir şekilde bakmaya devam ediyordu. Bakma lan bana öyle utanıyorum. Sonra bakışı bir an omzuma kaydı. Öfke yüzünü dağlamıştı.
“Nasıl acıyor mu?” Kafamı hayır anlamında salladım. “Arda’nın eli oraya değince çektin ama acıyor olmalı.” Salak değdiği için değil senin yüzünden çektim. Eli oraya getireceği sırada biraz rol yapabilirim diyerekten omzumu çektim. Uzun bir nefes aldı. “Merak etme acımayacak.” Acırdı ama dokunmasını istedim. Eli naif bir şekilde orada gezdi. Ben ise sadece ona odaklanıyordum. Ona baktığımı anladığında bana dönüp yüzümdeki pembe dayak izine elini koydu. “Pembeliği kapatmamışsın.”
“Bazıları vicdan azabı çeksin diye ellemedim.” Onu kast etmiştim. Histerik bir şekilde gülümseyerek yanağımı okşayarak elini çekti. Biraz daha kalabilirdi. “Sahi önemsemediğin bir çalışanını neden can güvenliği verdin.”
“Bana lazım olan diğerleri değil sensin. Az önce de bana doğru bir seçim yaptığımı kanıtladın zaten.”
“Madem işine yarıyordum. Hayatımı o pislik herifin elindeyken neden düşünmedin?” Ellerimle onu ittim. Sinirlenmiştim. Sessiz kalmaya devam etti.
“Sana bir şey olmasını izin vermezdim.” Yalancı “Sana dediğim gibi onları korkutmak istedim. Sana bir şey yapmayacaklardı.”
“Ya yapsalardı.” Sinirle güldüm. “Gerçi acıdığın bir insan umurunda olmazdı. Ölseydim sadece bir piyonunu kaybedecektin.” Bu kırgınlık artık açığa çıkıyordu ve ben buna müsaade ediyordum içimde daha çok kalmamalıydı. Sustu. “Neyse şu an bağırmam umurunda bile değil sonuçta önemsemediğin acınası bir çalışanım ya da piyonum.” O susmaya devam edince elimle tokadı ona geçirecekken gözyaşım akmıştı. Göz yaşıma da tüküreyim doğru anda gelmez ki. Tokat atacağım elimi tutup gözyaşımı sildi. Hayır yapma bunu gardımı indirmek istemiyorum. Gardıma yenik düşüp göz yaşlarımı arttırdım. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Ne yapıyordu bu böyle ama çok hoşuma gitmişti. Hıçkırmaya başlayınca daha da sıkıp sırtımı sıvazladı.
“Ağlama sen ağlayınca ne yapacağımı bilemiyorum bütün sınırlarımı parçalıyorsun.” Sınırlar mı? “Sana olan bütün sınırlarım zaten zorken ağlayınca kendime olan çizgimden eser kalmıyor.” Beni kendinden hafifçe uzaklaştırıp bir eli hala belimdeyken diğer eli ile gözyaşlarımı silmişti. Eli yine yara yerini okşarken “O piç benim öpmek istediğim bir yere zarar verdiği için ölümlerden ölüm beğenecek.” Ne öpmek mi? Şaşkınca ona baktım. Gülümseyip “Böyle bakma dayanamıyorum.” Nasıl bakıyordum? “Ya da dayanmak isteyen kim?” Yara yerimin üstünü öpmüştü. Şaşkın şaşkın elimi yüzüme götürürken çok keyifliydi.
“Hadi gidelim Asil. Senle burada kalmaya devam edersem görev iş falan kalmayacak.” Ben dedikleri ve yaptıkları yüzünden hala mal mal bakıyordum. Yine bana bakıp bu sefer sesli güldü. Gülüşüne bakarken yüzünü yara olan yanağımın olduğu kulağıma eğilerek “Benim için çizilecek çizgi değilmişsin hayatta benim için tek sınırsız senmişsin.” Kokumu içine çekerek “Seni önemsemediğimi söyleme artık en çok seni önemsiyorum.” Kokumu tekrar içine çekip omzumdaki yaradan öpmüştü.
“Hadi gidelim de şu gerdanlığı ve olmayan kadını bulalım.” Elimden tutup arabaya çekerken hala şaşkın şaşkın bakıyordum. Şaşkın halime bakıp yol boyunca sırıtmaya devam etti. Kendime gelince şaşkın olma sırası onda olmalıydı.
“Fırtına kemerime yardımcı olur musun?” gülerek eğilirken kulağına yaklaştım. “İki kere beni küçümsedin üçüncü bir hakkın olmayacak ve Asilin karanlık yüzünü görürsün.” Adam o kadar romantik şeyler yap sen hala intikam de. Sana da tüküreyim Asil. “Söz verecek misin Barış Altay Yıldırım.”
“Söz Asil Asim.” Yüzümüz çok yakındı. Dudağının kenarından öpüp kemeri açıp dışarı çıktım. Sıra şaşkınlık ondaydı.
“Umarım Fırtına umarım” Bu sefer ben sırıttım. “Hadi şu gerdanı bulalım ve onu isteyen kadını.”
Hiçbir kadın olmayan olmaz kadın her zaman var olandır.