Yeni Üyelik
14.
Bölüm

FESTİVAL: GERDANLIKTAKİ ÇİÇEK (Part 1)

@yesilcadi

FESTİVAL: Gerdanda ki Çiçek

 

 

“Bir zarafet çiçeği, Lilyum”

 

Arabadan indiğimde sadece göreve odaklanacaktım gizemli şeyler ve takılar hep ilgimi çekmiştir. Altay da arabadan indiğinde az önce ki öpücüğün etkisiyle ufak bir şaşkınlık ibaresi vardı. Tabi bu kısa bir süre sürdü. Ne kadar az önce bana önemsediği en önemli şeyin ben olduğumu söylese de beni işi için kullanan biriydi eminim ki şu an önemli bir amacı var ve kendi hayatından bile daha değerliydi. Onun için ben ilk sıra da olmayacaktım belki de sadece beni ehlileştirmek için bu bir duygu kandırmacası kullanmıştı. Kim bilebilir bu yüzden dikkatli olmalıydım kendimi çabuk kaptırmamalıydım. Kaptırmış olabilirdim fakat emin olana kadar asla belli etmemeliydim. Eğer bana ve duygularıma ihanet ederse ölmeyi bile göze alarak amaçlarını ve hayallerini yerle bir ederdim. Bana ne yaparsa ona hep daha fazlasını yapacaktım. Bir piyonu kullanırken dikkatli olmalısın. Taşlarını önemsemezsen ayağını kaydıracak şey bellidir. Piyon sandığın izleyici bir hakem.

Özgür ve Meral bize listeyi hazırlamıştı. Özellikle bu listede ki 23 kişiye tanıtım alanlarında daha çok dikkat edilecekti. Saha da görev alan dokuz ekip ve bizim iki yazılımcı da ayrı vardı. Yedi tanıtım alanının dört tanesine sekiz ekip atanmıştı. Peki kalan üç tanesi ne olacaktı. Üç tanesine de ikimiz ve yolda yanımızda biten adını unuttuğum iki adam ile arayamazdık.

“Geri kalan üç tanıtım yerine neden ekip ayarlamadın?”

“O üç yer benim şirketime ait.” Ne ne ne nasıl? Çok zengin vesselam. “Oralarda adamlar var ve biz genelde o kısımlarda olacağız. Şüphelendiğim birileri var.” O konuşurken ben sadece onla beraber yatakta beni paradan kıskandığını hayal ediyordum kendi paralarından. Beni durdurdu. “Bir iz mi buldun ne oldu?”

“Bana istediğim her şeyi alabilir misin?” Gözlerim iştahla ona yani parasına bakıyordu. Ciddi misin der gibi bakıyordu. Yanımızdaki adam da şaşkındı. “Fakir misin yoksa batmak mı üzeresin?” Daha devam edecekken parmağıyla dudağıma sus işareti yapmıştı. Sonra masumca bakındım. “Alamaz mısın?”

“Alırım ama şu an daha önemli işlerimiz var sanki?” Şu an iş kadar değerli değilim. Bu beni kırmıştı. Ahh hayır bu kadar erken kapılmamalıydım.

“Tamamdır o zaman.” Deyip yerimde biraz neşe gösterisi yaptım. Deli bu kız der gibi bakarken halinden memnundu. Sevimli sevimli ona bakarken elim yanağıma giderek yavaşça iki üç kere dokunup çekmiştim. Para sevimliliği hareketi kısaca PSH diyordum.

“Hass” Susmuştu. Etkilenmiş miydi o içimden şeytan kahkahaları atıyordum. O da bu tatlı silaha yenik düşmüştü. Kendini her zaman ki gibi kısa bir sürede toparlayıp despot haline döndü. Bana incelemem için listeyi vermişti. “Hadi şuna bak ilgini çeken şeyler var mı?”

Listeyi incelemeye koyuldum. Hepsi şüpheli gibiydi. Bakalım bu işin içinden nasıl çıkacaktım. “Senin şüphelendiğin birileri var gibi?” Sadece onu ölçüyordum.

“Var birkaç kişi?” Düzdü.

“Hangileri?”

“Sen bul diye işe aldım seni Asil cevapla bakalım hangileri?” Odun herif. Az önce bana o kadar duygu sıraladıktan sonra bu duygusuzluk ne?

“Yok şüphelendiğim birileri.” Kızıyordum.

“Duyguların seni engelleyebiliyormuş.”

“Öyle mi oluyormuş?” Sesimi yükseltmiştim.

Onlara ait bir tanıtım alanındaydık. “İşin batsın ben kendim bulurum.” Tam arkamı dönüp gidiyordum ki bir çifte çarpıp kadının ellerinde ki çiçeğin düşmesine sebep olmuştum. Adam bana saydırırken kadın ile beraber eğilip çiçekleri topluyorduk. Toplayıp kadına verdikten sonra “Kusura bakmayın.”

“Asıl siz kusura bakmayın eşim biraz fazla gergin.” Orta yaşlı çiftin suratına bakarken adamı nerede gördüğümü hatırlamaya çalışırken Altay da yanıma gelmişti.

“Ah Sevgilim yüzünden biraz dikkatsizlik yaptım. Özür dilerim.” Altay’ın yüzüne bakmamıştım.

“Ah gençlik kavgaları karımın dediği gibi sen kusura bakma kızım. Karım için endişelenmiştim. Fakat o kızsaydı kızmaya devam ederdim.” Hanımcı bir adamdı. “Altay Bey nasılsınız?” El sıkıştılar. Biri ile ilişki yaşadığını duymamıştım. Adına sevindim.”

“Daha yeni olsa da kimsenin duymasını şu anlık istemiyorum üstler ve amcam en çok siz bilirisiniz.” Adam da bu çevreden demek bir kahkaha atıp konuşmaya dalmışlardı. Birde bana iş nutuğu atardı sohbetin sırası mıydı şimdi? Adamın gizlice fotosunu çekip Özgüre atıp gizlice araştırmasını ve bana hemen dönüş yapmasını istemiştim. Ben telefonu cebime atarken kadın yanıma yaklaşmıştı.

 

 

“Papatyaları sevmiyor musun?” Nasıl anlamıştı? Ah tabi toplarken papatyalara dokunmamaya özen göstermiştim. Anlaması yine de ilginçti.

“Ah hayır alerjim var.” Ben dalmışken Altay söylediğim yalana takılıp yanıma gelmişti. Papatyalara alerjim psikolojik olarak vardı. Yani yalan sayılmazdı yine de bir yalandı. Kadın’ın ellerindeki karışık bukete bakmıştım. Sahi ben hangi çiçeği seviyordum. Ya da ben çiçek seviyor muydum? Boş ver Asil papatyalar sevmediğini biliyorsun o yeter.

Koluma giren Altay ile yanımızsa hazır da buluna çifte gülümsemiştim.

“Altay Bey bize eşlik eder misiniz?

“Mümkün değil Esat Bey. Biliyorsunuz tanıtımlardan sorumluyum. Sırayla inceleme yapıyorum. Festival de eğlenme kısmı sonraya sözüm olsun.” Göz devirerek yüzümü asmıştım. Adamın karısı araya girdi.

“Tanıtım alanını beraber gezelim. Hem iş hem anın tadı ne dersiniz?”

“Karım ve muhteşem fikirleri ne dersin Altay?” Neden bir an Altay deyince yüzüne karanlık çökmüştü. Tehdit eder gibi bir hali vardı.

“Eşinizi kırmak istemem tabi buyurun devam edelim.” Önden eliyle işaret yaptı. Adamın bir an siniri bozulmuştu. Tabi benim de başka kadınlara gelince kırmak yok bana gelince ise Hıyar ağası.

Onlar ile devam ederken bu garip duruma anlam veremedim. Altay’ın kulağına uzanmaya çalışırken benden uzun olduğu için kendisi eğilmişti. Çok dengesiz bir herif bu. Bazen çok kibar bazen çok odun.

“Neden o adamın dediğini hemen yaptın? Güçlü biri mi?”

“Karısının dediğini yaptım.” Gözlerimi kısarak ona baktım. İyice kıskanç oluyordum. Yüz halim ona komik gelmiş olacak ki bir an gülümser gibi oldu. Elini burnuma sürtüp geri çekti. “Karısına çok düşkün bir adam Esat. O pislik gücün kim de olduğunun farkına varmalı.”

“Hıı iyi.” Derin bir nefes vermiştim. “Mİlf sevdalısı sanmıştım seni.” Der demez gülmeye başlamıştı. Alaya alarak konuşmam ona neden keyiflendirmişti ki herifi.

“Kıskandın mı?” Baya keyifliydi.

“Neden sordunuz?”

“Neden sizli bizli olduk.” Yönüm çifte kaymıştı çünkü durmuştuk hem de bir oyun standının üstünde sanırım yanımızdaki Esat Bey karısının istediği için Ayıcık ödülü için oyun oynayacaktı. Tüfek ile hedefleri vurarak isabetli beş atış da büyük ayıcığı istiyordu. Bizden daha gençlerdi. O çifti kısa bir süreliğine es geçip Altay’a döndüm.

“İş üstündeyiz Barış Bey. Duygularınıza sahip çıkın lütfen.” Al böyle kapak olursun. Fiş almadan elime bir tüfek alıp hedefin tekini vurdum. Çalışan önüme geçip birkaç laf zırlarken. İkinci hedefe onun yanından sıyırıp vurmuştum. Adam korkarken herkes şaşkındı Altay ise yanıma da durmuştu. Korkan çalışandan benim için fiş almıştı. Umursamadan üçüncüyü de isabet ettirdim.

“O senin kız da bizden olmalı ha Altay.”

“Sanmıyorum.” Ona eğilerek “Benim kızıma öyle bakmayı denersen gözlerine elveda de.” Benim kız mı eyvah kalbim durdu. Bir dakika o piç Esat bana nasıl baktı ki hani karısına düşkündü. Karısının yanında bir şerefsizlik yapmış. Sinirlenip dördüncüyü de sıktım. Altay bir an kulağımın arkasında belirdi. Bu adam gizli gizli arkamda belirmeyi huy edinmiş. Omzuma üfleyip fısıldadı.

“Benim kızım en az benim kadar kıskanç.” Kıskandığını itiraf etti. “Hem kıskanmana gerek yok sanırım ben başına buyruklardan etkileniyorum.” Başına buyruk kim ki?

“Hani benden hoşlanıyordun.” Sinirle söyleyerek dönmeye çalışırken omzuma çenesini monte etmiş gibi dayamıştı. Pis sevimli mahlukat.

“Aa hakkın gidecek hedefi vuramayacak mısın yoksa?” Pisli benimle eğleniyordu hedefi vurmamı istemiyordu. Sinirlenip küfür savururken tam sıkacağım anda “Sinirlenince de daha güzel oluyorsun.” Nefesimi tutup şaşkın ve utanarak kalmıştım. “Unutuyordum şu şekil sevimli bakınca da ayrı bir afet oluyorsun.” Bu heyecandan kendi kafama sıkıp kurtulsam mı? Duracak gibi de değildi. Aklıma az önce ki düz tavrı gelince heyecanı üzerimden atmıştım.

“Kafanızı çeker misiniz Barış Bey?” Yüksek sesle ve düz bir tavırla söylemiştim.

Herkes bize bakarken kaldırmıştı ve bense son hedefe isabet ettirmiştim. Ettirmemle büyük ayıcığımı alarak havalara uçmuştum. Benim almam ile yanımda küçük bir çocuğun üzgün gözlerle baktığını fark etmiştim. Sanırım bir ufaklığın büyük bir hayalini fark ettirmeden almıştım. Elinde ki para ile festivalde el yapımı şeyler yapıp zaten kadını yanına dönmüştü. Ben ona bakarken etrafımda ki konuşmalar bana olan övgüler ve birkaç iş konuşmasıydı. Sadece küçük velede odaklanmıştım. Sakin bir tavırla elimde ki ayıcıkla onlara gidip bizimkileri kısa bir süreliğine yalnız bırakmıştım. Fırtına’nın gözlerini üzerimde hissediyordum.

“Merhaba. Siz mi yaptınız? Çok güzel duruyorlardı.” El yapımı çantalara ve takılara bakıyordum. Sayı olarak azdı.

“Evet beğendiniz mi?”

 

“Çok beğendim. Karar veremedim hangisini alsam. Düşüneyim biraz.”

“Sizde bakıp bakıp almayacaksınız?” Küçük çocuk bağırmıştı.

“Nerden biliyorsun küçük beyefendi?” Annesinin ona kızmasıyla arkasını dönüp taburenin üstüne oturmuştu.

“Kusura bakmayın çok satış yapamadık o yüzden?”

“Sıkıntı değil hepsini alacağım.” Kadın bir dona kalmıştı. Çocuk hızlıca arkasına dönmüştü. Hepsini alıp ödemeyi yapmıştım. Fazla geldiği için ne kadar ısrar etsem de parayı bozdurmaya gitmişti.

“Hey velet ayıcığıma bak çok güzel değil mi?” Asla pislik yapmıyordum.

“Güzelmiş.” Sesi kırıktı.

“Onu istiyordun değil mi? Az önce ona bakıp iç çekerken gördüm seni.”

“Hayır yok öyle bişi.” Kudurtma Asil sakin ol.

“Bende onu çok istedim ve aldım sen nasıl alacaktın ki?” Öğrenmeye çalıştım.

“Onun için bir sürü isabet alıştırması yaptım. Satış iyi giderse kesin alacaktım.”

“Fiş parası boşa giderdi o zayıf ve güçsüz kollar ile mi alacaktın ne işe yarıyor o kollar.”

“En azından denerdim.” Küçük birine göre baya olgun bir cevaptı. “Hem bu takılarda benim de payım var.” Gülümsedim. Gülümsememle utanmıştı.

“Ellerine ne oldu bakalım?” Ellerinde yara vardı. Cebinden birkaç bileklik çıkarıp bana gösterdi. Güzel karmaşık ve hoştu.

“Bunları ablama yardımcı olsun diye yaptım.”

“Ablan mı? Az önceki kadın annen değil miydi?” Yüzü önüne düşmüştü. Kafasını hayır anlamında sallamıştı. Gözleri dolu bir şekilde belli etmemeye çalışarak konuştu.

“Ama annem gibidir.” Kocaman bir gülümsemeydi.

“Hey velet bu bilekliklerden birini bana ver sana bu ayıcığı vereyim.”

“Olmaz.”

“Aferin gözüme girdin.” Göz kırpmıştım. “Onları ablana hediye et ama sana bu ayıcığı vermem gerek benim evimde bunu koyacak yer yok.”

“Olmaz sizin o böyle bir şeyi kabul edemem.” Ablası geliyordu. Çok oyalanmıştım.

“Tamam senden ufak bir ricam olacak.” Kafasını onaylayıp dediğimi yapmaya gitmişti. Eşyalarımı alıp Altay’a doğru koştu. Ablası yanıma gelirken aslında genç ama yıpranmış olduğunu fark ettim. “Bu ayıcığı kardeşinize hediye olarak verdim zorla kabul ettirdim desem daha doğru olur.”

Birkaç teşekkür ve konuşma ile geri kalan parayı gizlice ayıcığa sıkıştırıp uzaklaşarak küçük velete baktım. Dediğim gibi gidip Altay’a tekme atmıştı. Sesli bir şekilde buna gülerken bana deli varmış gibi bakıyorlardı. Küçük velet eşyaları Altay’ın eline sıkıştırıp hemen koşarak ablasının yanına gelmişti. Biraz durup olayları ablasından dinleyip ne yaptığımı anlamış olmalıydı. Gözü dolu halini uzaktan izliyordum. Onu kucaklayınca gülümsemesi bir çocukta olması gereken gülümsemeydi. Altay da veledi izliyordu. Beni fark eden küçük beye göz kırpıp gülümsediğimde utanarak gülümsemişti. Şimdi toz olma vaktiydi. Şu kadını daha çok vakit kaybetmeden bulmalıydım. Altay ‘a ise mesaj atıp kendim arayacağım haberini ve eşyaları bıraktırması benim için önemli olduğunu söyledim. Sinirden köpürmesini görmek isterdim.

Loading...
0%