Yeni Üyelik
16.
Bölüm

FESTİVAL: GERDANLIKTAKİ ÇİÇEK (PART 3)

@yesilcadi

 

Altay’ın bir planı vardı. Bu gece ki davete şüphelendiğim herif için bir oyun oynayacaktı. Gerçek kadını da bulmayı hedefliyorduk. Davet için hazırlanırken kapımın çalmasıyla kapıyı açtım. Altaydı. Beni baştan aşağı beğeni ile süzerken o da enfes görünüyordu. Dilimi dudağımın üzerinde lezzetli bir yemek gibi onu tatmayı istiyordu. Yaptığım dil hareketi onu da etkilemişe benziyordu. İçeriye girip kapıyı kapatırken elindeki kutuyu yeni fark etmiştim. O ise boşta kalan eliyle çenemi okşayarak dudağıma yaklaşıp ufak bir öpücük kondurdu. Bu hareket bir sevişmeden bir adrenalinden çok nefesimi ve kalbimi etkilemesine neden oluyordu. Aramızdaki dayanılmaz çekimin etkisinden elindeki kutuyu açmasıyla ara vermişti. Kutuyu açınca içinde gündüz vakti olan gerdanlık vardı.

“Bunu taktıktan sonra o pisliğin, kadının ve diğer hainlerin gözü senin üstünde olacak.” Canı sıkan bir şey vardı.

“Sorun nedir?”

“Onların sana görev icabı olsa da bakması…” susmuştu. Kıskanç erkeğim kendini belli ediyordu. Gerdanlığı kutudan alıp ona uzattım.

“Sen takar mısın?” Kafası ile onaylayıp arkama geçmişti. Kolyeyi hemen takmamıştı. Parmakları hafifçe sırtıma değiyordu. Derin sırt dekolteli elbisemin az aşağısında yara izimi keşfetmiş okşuyordu. Büyük bir küçük yara iziydi. “Güzel olmayan bir hatıra.” Hafifçe gülümsemiştim. Karşıda ki aynadan gülümsememe bakmıştı. O dokundukça yaramın acı vermeyen acısı küçülüyordu. Eli tenimde yavaş yavaş gezerken ikimiz yine o dayanılmaz çekime girmiştik. Gerdanlığı takmadan önce elleri gerdanımı keşfe çıkmıştı. Derin bir nefes alıp vermiştim. Onu istiyordum o da her hareketimde kesik kesik nefesler alıyordu.

“Biraz daha bu odada kalırsak hiçbir işi beceremeyeceğiz.” Kendini dizginlemeye başlıyordu.

“Bence daha heyecanlı işler becerebiliriz.” Derken kalçamı ona doğru iyice yaslamıştım. O ise gerdanlığı hala takmamıştı. Kaskatı kesilmesinden çok büyük haz almıştım. Sanki hint dizi bölümü çekiyorduk tek fark bizim bu yavaşlıktan zevk almamızdı. Biraz daha kıpırdanıp hareket ederken tek elini belimi dolayıp kendine iyice bastırmıştı. Arkamdaki o sert şey gözlerimi yumup kısık bir şekilde inlememe sebep olmuştu. Dizginleri kaybetmiştik. Ona dönüp hızlıca dudaklarımız birbirine kavuştu öpüşümüz çok sertti. İşini bir an benim için unutmuştu. Bu bana ne kadar hoş gelse de hayatta ki amacına engel olmamalıydım. Dudağımı ondan çekerken nefes nefese kalmıştık. “Barış bırak gerdanlığı ben takarım senin işlerle ilgilenmen gerek.” Gülümseyip öpmüştü. Onun önceliğini bilip durmam hoşuna gitmişti.

“Hıhı ama gerdanlığı o güzel boynuna ben takmalıyım.” Sertçe bir öpüşten sonra takmıştı. Taktıktan sonra tekrar öpmüştü. “Yakıştı.” Elimle aynaya dönüp gerdanlığa baktım. Ağır ve güzel duruyordu. “Adın gibi bir kadın oldun Asil Asi.”

“Belki de zaten öyleyimdir de sen yeni fark ediyorsundur.” Eli arkamdan belime sarılı bir şekilde görüntümüzde gözlerimize bakıyorduk.

“Bakalım göreceğiz.” Boynumu öperek geri çekildi. “Hazırsan gidelim.” Kolunu uzatmıştı.

“Sen önden git az önce yok ettiğin ruju ve saçı düzeltip geleceğim.” Yine azdırmadan onu kapı dışarı ettim. Rujumu tazeleyip bir on dakika sonra yani davette herkesin bir arada olduğu saatte salona doğru yönelmiştim. Güzel hoş bir keman sesi ile solanda gözlerim Altay ve hedefi aramıştı. Bir yem gibi solanda Altay’ın yanına doğru ilerliyordum. Etraf da şüpheli bir halt var mı diye kontrol ediyordum. Kime dönsem gözleri bir bana ve bir de boynumda taşıdığım gerdanlık arasında gidip geliyordu. Bazıları ise sadece cinsel obje gibi bakıyordu. Gözlerini oymak istesem de şu an bir halt yapamazdım şu görevi bitirip artık kendime odaklanma zamanım gelmişti. Bir günde ben ben olmaktan çıkmıştım. Altay’ a bakarken sinirli bir şekilde etrafa göz gezdiriyordu. Onunla göz teması kuran misafirlerin bana olan ilgileri masaya kayıyordu. Kısa süre de Altay’ın yanına varmıştım. Ona naifçe gülümserken el belimde çoktan sahiplenici bir tutuş sergilemişti. Bir süre sonra yanımıza gelen sabahki çiftti. Gözleri gerdanlığa giden çift sonra bakışlarını bize yönlendirdi.

“Sabah karımın çiçek sohbetinden demek başka bir çiçek için kaçtın Altay.” Esat gıcık bir kahkaha atmıştı. Çiçek sohbeti ne alaka diğer çiçek boynumdaki çiçek gerdanlıktı.

“İşlerimin olduğunu sabahta söylemiştim. Esat.”

“Esat demek biraz kaba oldu sanki Altay Bey.”

“Aksine Esra Hanım. Üstlerin umursamadığı biri artık beni de pek ilgilendirmiyor. Sahi son şansınız neydi?” Adam korkuyla Altay’a baktı. Yüzünde ki pişkinlik yerini korkuya bırakmıştı. Altay’ın sesi diğer herkesi korkuya sürüklemişti. Ben de yerimde hafif tırsarken böyle bir tepki beklemiyordum. Belimdeki eli ise hareketlenip korkma dercesine okşuyordu. Altay zaten suçluyu biliyordu fakat kadını bilmiyordu. Onu da ben çözmeye yakındım fakat Altay’ın haberi yoktu olup olmamasına ise ben karar verecektim. Bu gece düzenlediği her davet gibi bir gövde gösterisiydi. Adamın galiba davetlere takıntısı vardı.

“Altay …”

“Altay Bey olacaktı.” Burnu hava da bir şekilde söylemiştim karısına ithafen gerçi karısı naif bir hanımdı olaylara çok şaşkın bir şekilde bakıyordu. Bir anda karısının koluna yaklaşıp sıkıca tutarak çatallardan birini alıp boğazına dayamıştı. Şaşkın kadın ise artık korkuyordu.

“Yaklaşmayın ve bana Gerdanlığı verin.” Ben gıcık bir şekilde yan yan sırıtıyordum. Altay ise halinden oldukça memnun zafer edasıyla daha da yakışıklı duruyordu. İş sırasında benim işgüzarlık hep ortalıkta olmalıydı. Altay’ ın kulağına eğilip

“Zafer seni çok sexy gösteriyor.” Dudağımı kulağına hafifçe değdirip çekmiştim. Hınzırlık peşindeydim. Ne demişler ateşli şeyleri barut atarak körükleyin.

Barış Altay’dan;

Piç herif karısına olan gün yüzünü de ortaya çıkarmıştı. Karısına takıntılı bir pislik olduğunu ve hiç hoş şeyler yapmadığını bütün camia bilirdi. Gittikçe batmıştı üsttekilerin çoktan bu durum kulağına gitmişti. Gerdanlık artık Altay’da Esat son şansını kaybetti ve gerdanlığı alsa bile çoktan adı lekelenmişti. Burada üste bağlı herhangi birileri mutlaka bulunurdu. Üstle kimseyi başı boş bırakmazdı. Özellikle benim gibi kaybedemeyecekleri düşmanının her hareketi önemliydi. Bu düşüncelerimin arasından Asil’in kulağıma tahrik edici sözleriyle sona ermişti. Herhangi bir durumda tüm ciddiyeti gidebiliyordu. Bu beni ona daha çok bağlıyordu. Bu iş bitişi sadece onu istiyordum. O yüzden hemen bu işi bitirmeliydim.

Esat birden dramatik bir kahkaha atmıştı. Başı ile garsonlardan birini işaret etmişti. Garson tam Asil’in arkasından yaklaşarak gelirken Asil durumu anlayıp çoktan eğilmişti. Pisliğe sert bir yumruk indirip yere gömmüştüm. Esat karısını iterek kaçmaya odaklanarak son hızla salondan çıkarken onun peşinden gitmiştik. Arkama baktığımda Asil, kadını yerden kaldırıyordu. Gidip odasında ben gelene kadar dinlenmeliydi.

“Esatttttt” ürkütücü bir şekilde merdivenlerden bağırmıştım. Onu üsttekilerden infaz emri gelmeden yeterli bilgi almalıydım. Hızlıca ona yetişip arkadan tekmelediğimde yüz üstü bana bakarken korkudan aklını yitirmiş bir adamdı. Bu görüntü bana haz vermişti. Bu da benim kötü yanımdı. Hayatımı alt üst eden herkes karşımda sürüklenerek acı ve korku içinde bana bakmalıydı.

“Ne istersen yaparım ne olur bana dokunmalarına izin verme.” Sana dokunacak olan kişi benim.

“Gerdanlığı verecek kadın kimdi?”

“T-tanımıyorum. Ba..”

“Neden gerdanlığı istedin istediler?”

“Hisselerim düşüşe geçti ve beni gözden çıkarıyorlardı. Projelerim artık onlar için bir anlam ifade etmiyordu. Gerdanlığı onlar istedi. Gerdanlığa karşı en uygun projeyi vermeliydik. En uygun proje benim olmadığı gibi Sürtük Esra.” Neden karısına kızdığını anlamamıştım. “Sen de gerdanlığı ele geçirerek engel oldun.” Onlara engel olmak benim için bir zevkti. Onları var olduklarına pişman edecektim. “Kadın ben iletişime geçmezken benim olduğumu nasıl anladın?” Asil, Özgüre bu piçten şüphelendiği için arattırmıştı. Taşlar yerine oturunca adamın eski mesajlarına ulaşmak Özgür için pek zor olmamıştı.

Asil’in hisleri mi desem şansı mı desem kuvvetliydi. Şansızlığı da olabilir tabi çünkü benim gibi birinin hayatı ve ben onun için çok zor olacağız. Artık istesem de onu bırakmak istemiyorum onu bırakmam için sadece onun beni istememesi ile olurdu. Beni hep ister miydi? Ben bırakacak gibi değilim.

“İstediğim cevapları vermiyorsun Esat.”

“Gerdanlıklı kadın üstlerin tarafına geçecek. Onu bugün ki işten dolayı koruma altına aldılar.” Sadece o kadını bulmalıydık. “Gerdanlıktaki şeyi bilmesine karşın projeleri ile değerli olarak kabul edildi. Sen bugün planlarını bozduğun için gerdanlığa eş değer olmasa da kadını istediler. Sadece mühendis olduğu için neden olduğunu biliyor..” Kafasına sıkmıştım. İşlerimi bitirip elimdeki Lilyumlarla ona gidiyordum.

Tabi ki biliyordum iyi mühendislere ihtiyaçları olacaktı. Şifreler çözülmezse devreye mühendisleri girecekti. Şifreyi çözmek içinde mühendisler gerekti. Özgür ve Meral gibi kurtlar gerekliydi. Bir de şifrelerin bir tanesini kırabilen Asil vardı. Nasıl yaptı bilmiyorum başta onun bildiğini varsaysam da şu an tamamen şans meselesi gibiydi. Bu şans umarım bir daha dönerdi. Onu alma sebebim yetenekleri değil o olayı tekrar yapabilmesiydi. Yetenekleri ise şu an benden bile daha değerliydi. Sadece bir hafta içinde iki ipucu elimdeydi. Diğer ipucu olan arabaya da tek erişebilen kişi Asildi.

Tüm ipuçları o araba için vardı. Asil ise o şifreyi bilmeden kırmıştı. Belki de biliyordu ilerde öğrenecektim. Ona güven konusu şu an içimi yemeye başlamıştı. Zamanla öğrenecektim. Yavaşça odasına doğru yol almıştım. Ona vereceğim çiçeklerle yürüyordum. Kuşku ile ona çekilmem hata mıydı? Odasının önüne geldiğimde girip girmeme kararında kaldım. Ya bana oyun oynayan kişi Asil’se onu şu an kendime çekmeye çalışıyordum. Bende ona doğru çekiliyordum. Ya da o benim taktiğimi bana uyuluyorsa onu kendime bağlayacakken ona bağlandığımı biliyordum. Bu sabah ki çizgi meselesi hiç olmamalıydı. O zaman bu elimde ki çiçekler ne içindi. Onu kendime çekerken ona çekildim ve bu durumdan memnundum Asil’in her zerresinden memnundum. Uzun zaman sonra ilk defa başka bir şey benim için değerli olmaya başlamıştı. Yeni bir nefes sebebim oluyordu. Kısa sürmemeliydi.

Odasından hiç ses gelmiyordu uyuyor muydu? Derken ilerde hala o nefes kesen elbisesiyle düşünceli bir halle odasına doğru geliyordu. Beni görünce Munzur bir gülümseme ile yanımda bitti. Yanağımdan öperek geri çekildi. Bunu yaparken bana nefes verdiğinin farkında mıydı? Kendimi çok kaptırmıştım. Bu işin sonu kötü olmaya yatkındı. Elimdeki çiçeklere meraklı gözlerle bakarken ona vermiştim.

“Bunlar sana Asil Asi.” Şaşkındı.

“Teşekkür ederim bu en sevdiğim çiçeğin adı ne?”

“Lilyum zarafet sahibi bir çiçek. Peki nereden en sevdiğin çiçek daha adını bile bilmiyorsun?”

“Çünkü sen verdin o yüzden artık en sevdiğim.” Bu cümle içimde sıcaklık yaratmıştı tüm düşüncelerim yok olmuştu.

“Nereden geliyorsun? Çoktan uyuyor olmalıydın.” Gülümsedi.

“Bugün ki görevi tamamladım.” Neyden bahsediyordu. Gerdanlık tamamdı. Esat da ortaya çıkmıştı. Has tek kadın kaldı. Yoksa kadını mı? Düşüncelerimi bölerek konuştu.

“Gerdanlıklı kadın kim biliyorum.” Bu kız beni hep şaşırtıyordu.

“Dinliyorum.”

 

Asil’den devam:

Altaylar Esat’ın peşinden giderken Esra hanımı yerden kaldırarak rahatlattım. Benim arkadaşlarım çoktan dinleme moduna geçmişti. Herkes dağıldıktan sonra sabahki alana doğru Esra Hanım ile yürüyüş yaptık. Her yer sessiz ve sakindi. O biraz daha ilerlerken bir yamacın başında denize doğru durarak nefes alıyordu.

“Benimle gelmene gerek yoktu Asil.”

“Bana da iyi geldi. Temiz hava çok yoruldum. Kadın ve gerdanlık yorucuydu.” Arkasını dönerek gülümsedi. Yavaşça yanına yürürken karşısında bir metrelik iki mesafede durdum. Tekrar yamaca dönmeden konuştum. “Kocanız sizi hep dövüyor olmalıydı ona üzülmemelisiniz?”

“Evet üzülmemeliyim. O hakketti.” Güldüm. Garip şekilde bana baktı.

“Bu oyunu onun için siz hazırladınız?”

“Ne demek istiyorsun?”

“Gerdanlıklı Kadın sizsiniz Esra Hanım.” Gülümsemeye devam ediyordu.

“Nasıl anladın?”

“Tamamen şanstı. Çantanız yakaladığım kadın ile aynıydı ve içindeki peruk sizin çantanızda da vardı.”

“Şanslı gibisin.”

“Ama işin aslı kocanız ile beraber sizi de araştırdım mezun olmayan bir mühendis. Emin olmam için sadece sizin bir sebebiniz olmalıydı.”

“Bana saldırması mıydı?”

“Hayır Altay herkesin önünde ilan ederken sizin hala biliyor ve korkmuyor oluşunuzdu.”

“İyisin kızım iyi Tilkinin yetiştirdiğinden daha azı beklenmezdi.” Halam her zaman karşıma çıkmasa olmazdı.

“Düşmanı mısın?”

“Hayır asla.” Sesinde halama karşı bir saygı vardı. “Ama sana bir şey anlatamam artık yollarımız onla ayırdım üste bağlıyım.”

“Amacın buydu kocanı yok edip yerine geçmek.” Yanıma yaklaşmıştı artık karşı karşıya ve çok yakındık. Saçımı okşamıştı.

“Papatyalardan bende nefret ederim. Sevilen insanların çiçeği bize ait değil.” Haklıydı ya da değildi. Papatyalar or*uspu gibiydi. “Altay’a güvenme.”

“Kimseye güveneceğimi düşünmüyorum. Fakat seni ona söyleyeceğim.” Bir araba tam arkamızda durmuştu. İçindekini göremiyordum. Biri inip silahını bana doğrultmuştu.

“Halan için yapmamalısın.” Çoktan arabaya binmişti.

“Nedennn?” Arabanın arkasından koşarak bağırmıştım. Kısa sürmüştü bir etkisi yoktu koşmanın festival alanında bir süre gezindikten sonra arkamdan gelen sesle hızlıca dönerken sabahki veletle karşılaştım. Hızlıca döndüğüm için korkmuştu.

“Velet ne yapıyorsun ve neden beni sabahtan beri takip ediyorsun? İlk silahtan sonra peşimi bırakmalıydın?”

“Ben sana bunu vermek istemiştim.” Elindeki bilekliği göstererek. “Kendim yaptım.” Utanmıştı. Küçük bir çocuğun kalbini kıramazdım. Elimi takması için ona uzattım.

“Tehlikeliydi yine de yapmamalıydın başına kötü şeyler gelebilirdi.”

“ Bir daha yapmayacağım ama senin de gelebilir sen iyi birisin kötü şeyler senin de başına gelmemeli.” Takmıştı. Burnunu çekip kocaman sarıldım kızarmıştı.

“Hadi gel seni eve bırakayım.” Elini tutup evine doğru yola çıktım. Evlerinde güzel bir şekilde karşılanıp yemek yedikten sonra keyfim yerindeydi. Annesini dikkatli olması ve benim hakkımda uyarmıştım. Otele dönerken elimdeki bilekliğe bakıyordum. Küçük bir çocuğun hediyesi içinizdeki iyiliği parlatabilirdi. Huzur vericiydi.

Odama sersem sersem ilerlerken Altay’ı görmemle içimi heyecan kaplamış. Yanına gidip yanağını öpmüştüm. Elindeki çiçeklerle şoka uğramıştım. Kime verecekti? Bana vermişti. Daha çok şaşırmıştım. Bu benim babam dışındaki birinden ilk çiçeğimdi. Kimse bana çiçek almazdı.

Adıma yakın bir çiçek seçmişti. Lilyum bir zarafet çiçeği. Altay’n bazen adımı benden daha çok sevdiğini düşüneceğim.

“Nereden geliyorsun? Çoktan uyuyor olmalıydın.” Gülümsemesine gülümseme ile karşılık verdim. Ona söyleyecektim. Kimseye güvenmiyordum ama onun bana güvenmesi gerekti.

“Bugün ki görevi tamamladım.” Ne dediğimi anlamaya çalışıyordu. “Gerdanlıklı kadın kim biliyorum.”

“Dinliyorum.”

Halam hariç her şeyi ona aktarmıştım. Üste ait olduğuna Halama ne olacağını bilmiyordum. Onun öğrettiği yoldan gittiğim için söylemekte bir sıkıntı duymadım.

YouTube --> @YesilCADI

İnstagram -->> nes_li_s

Loading...
0%