Yeni Üyelik
11.
Bölüm

FESTİVAL: TEHLİKELİ HEDİYE (PART 2)

@yesilcadi

PART İKİ

Bu bölüm aslında diğer bölüme ait kopyala yapıştır da uzun bir bölüm olduğu için sıkıntı yaşadım. Bu yüzden iki parta ayırdım. Sonradan yapmayı öğrendim gerçi ins diğer bölümde olur çünkü diğer bölümde uzun. İyi OKUMALAR 🌹 🌹 🌹

“Saati alan kız şu arabaya bindi.” Yanımdaki adam bir küfür çekip arabayı hemen çalıştırdı. Herifler baya çoktular. Araba iki üç metre gittikten sonra yanımızdan bize doğru gelen arabayı fark ettim. İçindeki kişi tanıdıktı. Barış Altay Yıldırım namı değer Fırtına. Bize çarpacağını anlayıp kendimi arabada korumak için savunma moduna geçtim. Araba bize çarptı. Yanımdaki adam neler olduğunu anlamayıp kafasını bir anlığına direksiyona çarpıp küfür etmişti. Ben de savrulsam da Altay çok sert çarpmamıştı. Amacı sadece sersemletmekti. Arkada ki adamlar ise çatışıyorlardı. Arkama baktığımda Egemen ve daha birçok adamın saatin peşinde olan herifler ile çatışmaya girdiğini gördüm. Yine de duruma göre onlar çok fazlaydı. Altay araçtan hızlıca inerken yanımdaki herif aracı çalıştıracakken boşta kalan elimle onu durdurmaya çalışırken bana sert bir tokat geçirdi. İyice sersemleyip gözlerim dolmuştu. Kapı birden açılınca Altay onu yakasından tutup çıkarırken yumruk üstüne yumruk atıyordu.

“Sen ona nasıl tokat atarsın lan?” Daha da sertçe vurmaya başladı. Egemen gelip beni kelepçelendiğim yerden çıkarırken Altay ile konuştu.

“Abi hadi buradan çabuk gitmeliyiz. Adamlar arkadakileri fazla oyalayamazlar.” Altay adamı yerden kaldıracakken bana kaydı gözleri Burnumda kan, yanağımda tokat izi ve dolu gözler ile yüzümü gördüğünde bir gözyaşı düştüğü an utançtan Egemenin arkasına geçtim.

“Siktir bu herif yaptığının bedelini burada ödeyecek.” Adama iki üç yumruk geçirip kaldırdığını ve eli maskeye gidecekken Egemenin arkasından olanlara bakıyordum. Maskeyi tam çıkaracakken adam konuştu.

“Altay bence bu maskeyi açmamalısın yoksa ona dair sana ipucu vermeyeceğim.” Neye kime dair ipucu? Arkadaki adamlar yanımıza doğru sıka sıka koşuşturmaya başlarken çok kısa zamanımız kalmıştı.

“Kendim bulamayacağımı mı zannediyorsun?” Fırtına korkutucu bir şekilde gülümsemişti. Yakasından tutan adam korkmak yerine yarım bir şekilde kahkaha atarken öksürüyordu.

“Bulursun elbette.” Arkamdan kafam dayanan silah ile yerimde dondum. Egemen de donmuştu çünkü ona da dayanmıştı. Adam Altay’a bizi gösterirken bizi gördüğü an sinirle soluyup adama geçirecekken arkamdaki kalın ses ile durmuştu.

“Fırtına bunu yapmak istemezsin. Elimde iki koz varken sence bu mümkün mü?” Altay’ın sinirden damarları atmıştı. Çok ateşli duruyordu. Tövbe Allah’ım ya canım burnumdayken şeytan bana vesvese veriyor. Düşündüğüm şeye bak. “Ha şöyle yavaşça onu bana yolla ilk olarak Egemeni yollayacağım. Onu kaybetmek istemezsin değil mi?” Altay maskeli herifi ittirdi. Adam da Egemeni ittirdi. İkisi de yerlerinde yerini alırken beni boynumdan kolu ile sarıp arkaya doğru ilerlerken.

“Kızı bırak.”

“Üzgünüm Fırtına o bize lazım.” Altay bize doğru gelirken. Kafama silah ile sertçe ittirdi. Bu en böyle sürekli itilip kakılıyorum. “Ne diyorum ben. Kızı canlı görmek istemiyor musun?”

“Umurumda bile değil.” Elinde bir silahla bize doğru tuttu. İçim yanıyordu. Ağlamak istiyordum beni önemsemiyordu. Yine de ağlamayacaktım bu kadar yeterdi. Çatışma yanımıza yaklaşırken Altay hayatımı önemsemeden bize doğru adımlıyordu.

“Gelme diyorum.” Adamın sesinde ki korkuyu almıştım. Altay çok korkutucuydu. Normal bir durumda bende korkardım. Fakat hiçbir şey hissetmiyordum. Gözlerimin içine bakmıyordu. Sözde beni sözleşmede koruyacaktı. Öldükten sonra bir manası kalmazdı. Altay elindeki silahın tetiğini çektiği an arkamda ki titremeyi hissetmiştim. Boynumu kolundan kurtarıp kolumdan sıkıca tutup giriş kapısına doğru gireceği an silahlar bize ulaşmıştı. Kendilerini korumaya alırken Altay diğer silah seslerini umursamayarak üzerimize doğru geliyordu. Yanımıza gelen kurşunlar ile arkamdakiler sersemlerken kolumun etrafında acı ile dönüp adamın müsait bir yerine tekme atarken o da maskeliydi. Neden herkes maskeli be. O sersemlerken bir tane de çenesine dizimi geçirdim. Altay’ın benzettiği ise beni yakalama çalışacakken koluna gelen silah darbesi ile acı ile inledi. “Siktir yürü gidiyoruz.” Beni orada bırakıp giderken yanıma gelen kurşunlara rağmen ayaktaydım. Altay herife sıkmıştı. Bana koşarak elimden tutup en yakın arabanın yanına kendi ile beni de eğmişti. Elini yüzüme götürdü.

“Acıyor mu?” az önce ki önemsemeyen adam gitmiş dokunmaya kıyamayan biri gelmişti. Çift kişilikli puşt. Elim ile elini sertçe ittim. Tepkisiz kalmıştı.

“Sizi ilgilendirmez.”

“Bak Asil” Sözünü kestim.

“Fazla silahınız var mı buradan kurtulmamız gerek.” Başı ile onaylayıp silahı sessizce bana verdi. Kurşun yağmuruna tutulmuştuk. Ben ara sıra sadece yaralamak için sıkıyordum. Nişancılığım iyi olsa da kimseyi öldüremezdim. Öldürmezdim. Yanımda ki adam da farkınaydı. Kurşunlarımız bittiği an üzerimize doğru gelirken Altay’ın adamlarının ve Egemenin olduğu araç onlara doğru sıkarak yanımızda durmuştu onlar sıkarken Altay girdi. Elini bana uzatırken tutmadım. Egemen durumu anlayıp uzatınca ona tutunarak araca binip otoparktan çıktık. Yol boyunca çatışmayı konuşurlarken adamlar tıkış tıkış olan araçtan inip başka bir araca geçerken Altay ve benim olduğumuz araca Egemen şoförlük yaptı.

“Egemen hastaneye gidiyoruz. Asil kötü görünüyor.” Egemen aynadan beni süzdü.

“Tamam ben götürürüm sen git Altay festival başladı.”

“Sıkıntı değil kısa sürer zaten bende geleceğim.” Egemen ama derken konuştum.

“Gerek yok Egemen ben görev için para alıyorum. Hastane için değil. Festivale gidelim çoktan başlamıştır.” İkisi de red etmişti. Çok da umurumdaydı. “Acınası ve önemsemediğiniz bir çalışanınızın hayatı size kalmadı.”

“Olur mu öyle şey önemlisin.” Egemen konuşurken Altay sessiz kalmıştı. Ne yaptığının gayet farkındaydı. Suçluydu. İllegal bir suç değildi ama bir insanın kalbini kırmak da büyük bir suçtur. İntikam dolu adalet kırık bir kalp için de geçerlidir.

“Hadi Egemen beni dinlemezsen kendimi arabadan atarım.” Elim ile kapıyı açarken korku ile bana bakıyorlardı.

“Saçmalama istersen.” Suskunluğunu bozmuştu. Sen şimdi gör saçmalığı arabadan atlayacakken beni belimden çeken ile sırtına çarpmıştım.

“Kızım delisin lan sen.”

“Size söyledim Egemen yaparım dediysem yaparım.” Kararlı bir şekil de sırtına yaslandığım adamın yüzüne boynumu kaldırıp gözlerine baktım.

“Siktir, Egemen festivale gidiyoruz.” Sırtından kalkıp arabanın kapısını kapatıp arkamı koltuğa yaslayıp otele gittik.

Arabadan indiğim an endişeli bir ses duyduğum an yerimde kaldım.

“Asil.” Bizimkilerle beraber koşarak yanıma gelerek seslenen kişi Ardaydı.

Hepsinin bana tek tek sarılması ile sıra Ardaya gelince Altay sinirli bir şekilde ikimizin sarılmasına baktığını fark ettim.

“Ne oldu sana?” Endişelenmişti. Sonra yanımda duran Altay’a oda sinirli bir şekilde baktı.

“Senin koruman olmadan gayet iyi yaşadım.” Gülerek cevap vermiştim. Onlarla beraber otele girerken hepsine başımdan geçen olayları bazı şeyleri çarpıtarak anlattım. Fırtınanın kim olduğunu onlarda bilmiyordu. Hepimiz görev gereği Altay’ın bizi çağırdığı yere gittik. Görevimiz bir kadını bulmaktı. Çiçek gerdanlı bir kadın. Hem kadın hem de gerdanlık önemliydi. Hepimiz festivale hazırlanmaya giderken bizimkiler dördüncü katta kalacağı için Egemen ile beraber indiler. Egemen onlara odalarını gösterecekti. Altay ve ben yalnız kalmıştık.

“Asil ben orada.”

“Bir şey bilmek istemiyorum.” Yorgun bir şekilde soludu.

“Bak orada seni kurtarmak için yalan söyledim onlara canlı lazımdın ve ellerini ayaklarını bağlamak istedim.”

“Umurumda değil çalışanınıza bir halt anlatmak zorunda değilsiniz.” Dedikleri içimi rahatlasa da çoktan kırılmıştım. Yalan gerçekten kötüydü. Kendimde çok kullansam da iyisi kötüsü olmazdı.

Ellerini omzuma götürürken orada ki morluğa dokununca acı ile vücudum gerildi. “Çekin elinizi üzerimden artık.” Sinirlice yine elini ittim.

“Asil bak seni öne…” Elim göğsüme gittiğinde şaşırıp susmuştu. Saati çıkarıp ona verdiğimde yutkunarak konuştu. “Bu ne ve neden orada?” Keskin konuşması gitmiş afallamış şaşkın bir şekilde konuştu. Şu an ona hiç benzemeyen bir şekilde tatlıydı. Yanakları tam ısırmalıktı. Yine salak salak şeyler düşünceye dalmışken asansör benim katımda durdu. İlerleyip asansör kapısından ona dönüp konuştum.

“Size sizin paranızla hediye alarak hava atacaktım fakat saat bizi kurşun yağmuruna tutan herifler için çok önemli olduğu için güvenli bir yere sakladım.” Eli ile saati inceledi.

“Bu buradaki ikinci görevindi.”

“Ne mutlu bana paramı alırım.” Mutlu bir şekilde gülümsedim para da para. Ellerimle göğsüme dokunarak “Aferin size güveneceğimi biliyordum. Gülümsemem yaptığım hareket ile son bulmuştu. Şu an utançtan yerin dibini boyladım. Gözümü karşımda ki adama diktiğimde deli olduğumu düşünüp bakacağını düşünürken şaşkın ve gerilmiş bir şekilde bakıyordu. Etkilenmişti. Bu içimde bir yerlerde çalkalanma hissetmeme sebep oldu. “Para meselesini sonra konuşuruz Barış Bey.” Aklıma gelen şey ile devam ettim. “Pardon Fırtına demek istemiştim.” Kapı onun bana şaşkınca bakmayı sürdürmesi ile yüzüne kapanmıştı.

 

Loading...
0%