@yesilcadi
|
"Fırtına hafif bir esinti darbesi ile gelir. Estikçe hoş ve hafif hissedersin. Bu hafiflik kendini kargaşaya bıraktığı an darbeler ağırlaşır. Kendini bu dünya da fırtınanın hissettirdiği hafiflik sana ağır gelir ve yok olmak istersin."
Işıklar tekrar geri geldiğinde kendiyle beraberinde büyük bir kargaşa getirdi. İnsanlar telaş halindeyken bu özel misafirlerin ne kadar özel olduğunu koruma sürülerinden anladım. Bizim de etrafımızda insanlar toplanmıştı. Dikkatlice insanlara baktığımda büyük çoğunluğunun masalarında hiç bir hâlt olmamış gibi yemek yemeye devam ettiklerini gördüm. Az önce ki dansın ve çok yememin etkisi ile yemek yiyenleri görünce midem ağzıma kadar geldi. Bir anda arkamdan uzak bir yerden o tanıdığım ses geldi. Zafer Yıldırım.
" Hoş bulduk yeğenim, Asil ile bensiz tanışmış olman çok üzücü onurumuzu beş paralık eden kızı görmek isterim." Beni görmemesi gerekiyordu. Bizimkiler de telaşla olduğum tarafa bakıyorlardı. Bu adam beni görürse tüm hayatımız kararıdı. Ürkek gözlerle karşımda arkamdaki adamın yeğenine bakıyordum. Beni gösterecek miydi? Kulağıma doğru yaklaştı.
"Amcam seni tanımıyor mu?" Kafamı hayır anlamında salladım. Birbirimize çok yakındık. Tüm baskısı üzerimdeydi. Sol eliyle belime sarılmış beni kendine daha çok yaslamıştı. Sol tarafına yapışık haldeydim. Adamlarına işaret ederek bir şeyler anlattı. Çenem omzunun altına değiyordu. Salak Arda ve Özgür yarışı kabul ederken bu adamın yeğeni olup olmadığını anlamışlar mıydı? Ya ben adamın adını niye unuttum asıl katıksız salak benim.
"Hiç hoş gelmedin amca Asil burada değil. Olsa da sana göstereceğimi düşünmüş olman çok otistik bir hareket." Amcasının sessizce küfür ettiğini duymuştum. İyi de ben şu an buradaydım ve adama yaslanıyordum. Hakikaten ben adama yaslanıp ne yapıyordum. Kendimi hemen geri çekip önüme döndüm.
"Asil kendisini gösterdi." Pis pis bana bakıyordu.
"Amca senin ve şu etrafda ki serefsizlerin hepsinin elini kolunu sallayıp girdiği mekana Asil'i getirecek kadar aptal mıyım?" Ben buradayım diye bağırdım tabi ki içimden. Bir nevi aptal olmuş oluyor ben buradaydım. "Avukatım Asil Sezen." Bu herif adımı da söyleyip çelişkiye düşmüştü. "Şu etraftakiler sana yanlış bilgi ucurmuş olmalı." Koskaca bir kahkaha patlattı. "İsimlerin uyuşması çok hoşuma gitti o kızı hemen bulmalıyım. Seni benim mekanıma elini kolunu sallaya sallaya getirtecek kadar canına susamış olmanı sağlamış." Amcasının gözlerinden bir an korku geçmişti. Sonra o da alayla sırıttı ama Altay'dan korktuğu belliydi. Bu bana güven sağlamıştı. Beni bu pislikten koruyabilirmiş gibi hissine kapıldaysam da her şeyin sonunda sadece kendi kendimi ben oruyacaktım. Bir güç piyonu olmuştum. Hemde iki vezir arasında.
"Sezen hanım yine karşıma çıktınız."Beni araştırdığı vakitler bulsa da ona aradığı Asil olmadığımı yutturmuştum. Şu an nasıl yutacaktı bir fikrim yoktu. Tüm ipler Altay da idi. "Sizin aradığım insan olmadığınıza nedense hiç inanasım yok oklar ikinci kez sizi gösteriyor. Bu sefer seni baban da kurtarmayacak." Babam seni beni tehdit ederken görsün de bak bakalım nasıl ters yüz oluyorsun."
"Avukatımın babası ile ne zaman tanıştınız?" Avukatı oldum. "Fatih bey ve Esma hanım önemli bir arkadaşımız. O ikisinin ricası üzerine bu yemekte Asil avukatım oldu senin aradığın Asil olmaması ne üzücü." Amcasını küçümsüyordu bu hoşuma gitse de beni aslında bilerek bu yemeğe getirmişti. Şu an tüm olaylar onun planıydı. O gerçek bir yalancıydı. Oyuna ayak uyduracaktım bunun üzerine elimi selamlamak için Zafer Yıldırım'a uzattım. Şaşkınlığını üstünden attığında bence çoktan yeğeninin yalan da olsa ona yaptığı planı anlamıştı. Elimi tutarak selam verince sinirliydi. Altay ise el uzatmama şaşırmıştı.
"Ben Asil Sezen Barış Bey'in çömez avukatı sayılırım. Siz gerçi beni tanırsınız. Babam ve halama selamınzı mı yollatsam?" Şu an ailemin ona yaptığı şeyler aklından geçmiş gibiydi. Korkak bir sinirle elini sertçe elimden çekerken silahlar hepimizin üzerine doğrultulmuştu. Masada ki insanların adamları tutmuştu. Ne kadar çok düşmanı vardı böyle Altay'ın gerçi şu an anladığım kadarıyla ben de en az onun kadar düşmandım buradakiler için Allah'ım neden böyle bir duruma düşmek yerine yeni mezun olmuşken tatil yapmaya gitmedim.
İçinde bulunduğumuz durumun refleksi olsa gerek Altay elini belime sarmıştı. Herhalde sözleşme gereği bana zarar gelmemesi içindi. Onun refleksine karşılık elim belini tutan elini kavramıştı. Kafam onun göğsüne gelince Fırtına ile olan gece aklıma gelmişti. Neden sürekli aklımda o vardı. Bir dakika kokuları da benziyordu. Altay Fırtına olabilir miydi? Kalbim çok hızlanmıştı düzgün davran kalbim sırası değil. Yakınlığımız hiç kalbime uygun değildi. Ben elim ile tuttuğum an iyice kavramıştı. Sanki elinden kaçacakmışım gibi tutuyordu.
Sahiplenici bir tavır olması kalbimin göğsümü delmesini sağlayabilirdi.
"Altay beni bu kızla kandırdın. Gerçek Asili sadece Fırtına tanıyor olmalı Fırtınaya ulaşmamı sağla ve bu hadsiz kız da şimdi burada ölecek." Fırtına demesi ile kalbim bence durmuştu. Eğer Altay o ise şu an uygunsuz bir durumda oluyoruz düşüncesi beynimi etkiliyordu. Elimi onun kolundan çektim. Bir an bana baksa da belimi bırakmamıştı. Sinirli bir tavırla önüne dönünce korkmuştum.
"Amca benim mekanıma gelip benim tarafımda olan bir kıza dokunmayı aklından bile geçirme." Etraftaki herkese bakarak "aklınızdan bile geçirmeyin. Size yapacaklarımı üsttekiler bile durduramaz." Herkes bir anda korkuya kapılmıştı. Silahları tedirginlikle tutmaya devam eden adamlara emir verip köşelerine sinmişlerdi. Üsttekiler kimdi?
Cerene baktığımda yanındaki adamda korku ile duruyordu. Ceren daha da korkuyordu. Onu oradan almak gerekti çünkü silahları gören masum bir kızdı elimizden kaçırırsaj kim bilir Cerene şahit oldukları için neler yaparlardı. Cereni alıp götürecekken Egemen onu tanıyarak o diğer adama birşey söyleyerek uzaklaşmıştı. Cereni bizim tarafa doğru getirmişti. Arda ve Özgür de olayları tetikde izliyorlardı.
"Asil Sezen yine kurtuldun. Mesleklerin hep etrafında dua et teke tek düşmeyelim." Ay inşallah. "Altay yanlış yapıyorsun bizi savaşa sürükleme çok can yanar."
"Dişe diş kana kan amca. Fırtınayı neden arıyorsun?" Fırtına kelimesi ile konuya dört kulak kesilmiştim.
"Fırtınanın Asili yendiği her yerde konuşuluyor. Onu bana ver. Asili tanıyor."
"Fırtına bana çalışmıyor amca hatta kimseye çalışmıyor. O bana çalışsaydı Asili senden önce bulurdum." İyi de beni bulmuştu fırtına bu herife çalışıyor olmalıydı. "Şimdi tüm cevaplarını aldıysan üsttekilere haber uçmadan mekanımdan defolup gidersen ya da giderseniz iyi olur." Çoğu kişiyi göstermişti. Üsttekiler durumu oldukça ilginçti. "Yoksa sonuçlarında her türlü sen suçlu bulunursun ve seni öldürürken hiç bir ceza almam." Bu belimi tutan adam oldukça korku yayıyordu etrafa ona ceza verebilecek birinin olduğunu sanmıyordum bende yavaştan ondan korkmaya başladım. Amcası bir bana bir ona bakıyordu.
"İki Asil de benim olacak." Bok olurum. Beni süzerek "meleklerine şükret Asil bir sonra ki karşılamamızda düşman olmadığın sürece yaşayacaksın. Ailenin ve senin bana köle olarak hizmet edeceği günler yakındır. Güzel halana selam söyle onunla tekrar karşılaşmak isterim." Pislik herif üzerine doğru saldıracakken adam beni daha sıkı tutuyordu. Sinirlenmenin bih manası yoktu. Sakinleştim. Sonra yeğenine dönüp beni göstererek "ona dikkat et bir an eline düşüverirsin farkında bile olmadan halası kadar asi ve cani." Halam onu elinde oynamıştı. Halam gerçek bir dolandırıcıydı. Yavaş yavaş kapıya doğru yönelirken "Diğer Asil ile karşılaşma bile eğer onu benden alırsan yapacaklarıma üsttekiler bile engel olamaz."
"Asillere olan Ilgın çok obsesifce amca, o kızı bulduğumda seni yok etmekten dört köşe olacağım. Üsttekiler bile seni yaşatmayacak." Amcası arkasını dönüp küfürler savurdu ve çıkıp gitti. Altay ise çok soğukkanlıydı. Git gide ondan tırsıyorum ve eli hala belimdeydi. Amcası gittiği an yerimde kıpırdanınca beni serbest bırakmıştı. Egemen ona yaklaşınca bende Cerenin korkak haline sarılmaya gittim. Arkamızdan diğer iki kardeşim de gelince hep beraber sarıldık.
Altay ve Egemen birşeyler konuşup yanımıza geldiler. Arda'nın üzerimdeki koluna bir an takılı kalmıştı fakat sonra konuşmaya başladı.
"Asil dört gün sonra İzmir'e gideceğiz. Şu an avukatım olarak biliniyorsun onun içinde sözleşme imzalayacak ve ayrı para alacaksın." Sözleşme hemen gelmişti. Demek oluyordu ki bu gece gerçekten onun gövde gösterisiydi. Asil olmamı saklamış olması iyiydi. Peki neden saklanmıştı? "Ne yapacağımızı gidince anlatırım." Diyerek bizden uzaklaşmıştı. İlk önce donup kalsam da sorularım için arkasından topuklularla ona yetişmeye çalıştım.
Işıklar tekrar sönmüştü. Bu sefer silah sesleri art arda geliyordu. Göz gözü görmüyordu ve camların silahtan kırılma sesleri geliyordu. Olamaz kardeşlerim arkada kaldı. Onlara doğru giderken kolumu birinin tutması ve beni çekiştirmesiyle duvarın arkasına beni kendi ile beraber saklamıştı. Yüzüne bakınca maske ile karşılaştım Fırtınaydı. Dikkatlice kim olduğunu anlamaya çalışırken silah sesleri her yerdeydi. Yanıma çarpan silah uğultusu ile sarılmıştım. Fırtına ise beni hemen kendine doğru sokup silah sıkmaya başlamıştı. Tek derdim bir an kokusu olmuştu. Altay ile kokusu aynıydı. Sadece gözlerine bakıp Altay olup olmadığını anlayacaktım. Ona doğru bakarken ne yaptığımı fark etmiş olmalı ki nasıl yaptığını anlamdan gözlerim gitmişti. Gözlerine o hal ile bakmaya çalıştım. Emin olmasam da o Altaydı. Barış Altay Yıldırım fırtına olmalıydı. Uyanınca öğrenecektim. Gözlerimi kapayıp kendimi boşluğa bıraktım. Beni saran fırtınanın esintisini hissetmiştim. Aynı ellerdeki sıkı hafif esintiydi. |
0% |