Yeni Üyelik
9.
Bölüm

KIRIK KOLYE

@yesilcadi

 

“Her yalan içimizde ki gerçektir.”

 

Yolculuk da bizimkilere mesajla haber verdikten sonra tamamen uyudum. Egemen beni dürterek uyandırdı. Jet’ten inerken etrafıma bakındım daha büyük uzun bir binanın üstündeydik. Yürürken etrafıma bakınırken denizi gördüm. Bina da ise lüks katlar jakuziler ve havuzlar vardı. Tabi onları kullanan insanlar. Oteldeydik. Yıldırımların logosu da gözüme çarparken gözlerimi önümde yürüyen Yıldırım’a baktım. Aşırı zengindi. İçinde olduğum bu durumu kendi yararıma kullanabilir miydim? Kötü biriyse elbette yapacaktım.

 

Bizi karşılayan çalışanlar ile odalarımıza doğru gittik. Ben 11. katta inecekken Altay seslendi.

 

“Asil biraz dinlen. Sabah çok işimiz var sen de kendine festival için uygun bir şeyler alırsın.” Kafam sallayarak onayladım ve asansörden indim. Onlar kaçıncı katta inecek diye numaralara baktım. 6. katta durmuştu. Büyük ihtimalle altıncı kattaydı odaları görevliler onlar inmeden gitmezlerdi. Biraz daha bekledim. Sonra ise tekrar yukarı çıkmıştı ve benim olduğum katta durmuştu. Kapı açılınca umarım onlar değildir diye dua ederken asansörün içinde sadece Egemen ve Altay vardı. Ne yapacağımı bilemeyerek yere asansörün içine doğru bir şeyler arıyormuş gibi yaptım. Egemen yanıma doğru gelmişti.

 

“Ne oldu?” Evet ne oldu Asil.

 

“Kolyemi kaybettim. Asansörde düşürmüş olmalıyım.” Yalanımı seveyim. Egemen asansörü ararken ben Altay bana doğru anlamsızca baktı.

 

“Kolyen başından beri yoktu.” Şimdi ne halt edecektim.

 

“Hayır vardı. Ucu kırık olduğu için cebime koymuştum.” Aklıma halamın bana verdiği zincirsiz kolye gelmişti. Duygulanmıştım. Altay da asansöre bakındı.

 

“Emin misin?” Hala inanmıyordu. Birden gözlerim dolmaya başladı. Timsah yaşlarının tam vaktiydi. Kafamı salladım. Gözlerime bakarken ne olduğunu tartmaya çalışıyordu.

 

“Lan kızım niye ağlıyorsun ne oldu?” Egemen de şaşırarak ve endişelenerek sordu. Rolüm inandırmam gereken o değildi. Altaydı.

 

“Onu bana annem bırakmıştı.” Bu sefer hıçkırarak ağlayarak Egemen’ e sarıldım. Şaşırmıştı fakat üzüldüğü için hemen toparlanıp sarılmıştı. Kandırdığım için üzülmüştüm haberleri var mıydı acaba kadının beni terk ettiğinden. İşte şimdi gerçekten duygulu bir şekilde ağlıyordum. O kadın bana bir anne bile vermemişti kolye mi verecekti.

 

“Tamam tamam bulurum ben onu.” Belime elini koyup sakinleştireceği an Altay sinirli bir şekilde

 

“Egemen onu teselli etmeyi bırak da odasına götür.” Egemen tam bir şey konuşacakken Altay’ın eline olan bakışı ile susmuştu. Bana sarılmayı bırakıp kolumdan tutarak odama doğru döndürdü. Ağamam da durmuyordu. Kendi kendimi ağlattım nasıl bir maldım ben acaba?

 

“Ama kolyem.” Hüzünlü bir şekilde Egemene sordum.

 

“Asil şimdi odana dön sabaha kadar bulunacaktır emin ol.” Arkamdan yumuşak bir ses ile konuşmuştu. Ona doğru dönüp baktığımda siniri geçmiş farklı bir şekilde bakıyordu. Sanırım bana acıyordu. Aferin Asil atacağın yalana sokayım. Kafamı olumlu anlamda sallayarak Egemen odama koydu. Onun da odası sağ tarafımdaydı.

 

Hemen toparlanmam gerekti. Elimi cebime koyunca gerçekten kolyemin orada olmadığını fark ettim. Yalanımın gerçek olacağını söyleseler inanmazdım. Halam benim için hep annem gibiydi ve gerçekten bana verdiği kolyemi kaybetmiştim. Şimdi daha çok ağlama vaktiydi. Ağlayarak tekrar odadan çıktım ve koridoru bucak bucak aradım. Asansörün etrafını arayıp yine bulamayınca bomboş asansöre bindim. Kolyem orada da yoktu. İniş yaptığımız yere çıkmak için en üst katın düğmesine basıp çıktım.

 

Hiç beklemediğim kişi yerde bir şeyler arıyordu. Yanına doğru yürürken beni fark ederek kaşlarını çattı solgun yüzüme baktığı an ise yumuşamıştı.

 

“Sana odana dönüp dinlenmeni söyledim.” Üzgün gözlerle ona baktım. Yine gözlerim dolacaktı onun karşısında bu kadar kırılgan olmamalıydım.

 

“Kolyemi bulmam gerek.”

 

“Ben bulacağımı söyledim. Hadi git dinlen.” Sesi naifti. Hayır anlamında kafamı salladım. “Peki beraber arayalım o zaman.” Kafamı olumlu anlamda salladım. “Kızım niye konuşmuyorsun?” Susup etrafa bakındım. Sesim titrer diye konuşmuyordum. Kafamı eğip yere baktığım da gözlerimden bir yaş gelmişti. Tekrar ağlayacaktım. Ağlayacağım zamana ve yere tüküreyim. Eğik çenemden tutup ona bakmam için çevirdi. Sinirliydi. “Konuş Asil Asi.” Yine öyle seslenmişti. Sol gözümden bir yaş daha geldi.

 

“S-siktir.” Titreyerek yine küfür etmiştim. Siniri geçmişti. Gözyaşımı parmağı ile sildi ve devam etti.

 

“Bence de konuşma şimdilik. Küfür bile edemiyorsun.” Kızgın bir şekilde ona bakıp elini yüzümden çektim. Gıcık bir şekilde gülümseyerek “Hatta hiç yakışmıyor.”

 

“Barış Bey, sesim titrediği için konuşmadım. Küfrü ise istediğim zaman ederim. Yakışıp yakışmaması önemli değil.” Keskince konuşmuş titrek sesim kaybolmuştu.

 

“Hı şöyle.” Ne kast ettiğini anlamayıp kaşarımı çattım. Şimdi dalgacı gülümsemesinden eser kalmamış ve bana daha güzel naif bir gülümseme sunmuştu. Bir an babamın sevgi dolu bakışlarına benzetip gözüm oraya takılmıştı. İyi de bu adam beni sevmiyordu şu an sadece acıyordu. “Benimle her zaman konuş titrek sesli olman fark etmez.” Yerimde donup sadece gözlerine baktım. Beni kendime getirmek için kızdırmış üstüne üstlük titrek sesimde hiç sorun olmadığını dile getirmişti. Onun da gözleri benimkindeyken ne dediğinin farkına varmış gibi teması kesti. “Hadi şu kolyeyi arayalım.” Kafamı yine sallayınca aklıma az önceki cümlesi geldi.

 

“Tamam Barış.” Bey demek istemedim. O da şaşırsa da bozuntuya vermemiştim kötü halime acıdığındandı. Kolyemi aramaya devam ettik. Her geçen dakika moralim bozuluyordu. Yine gözlerim yanmaya başlamıştı. İkimizde etrafı talan etmeye devam ettik fakat işe yarar bir sonuç yoktu.

 

Ağlayarak otelin köşesine oturup yere doğru baktım.

 

“Dikkat et.” Yanıma gelerek oturmuştu. Sadece bu halime bakıyordu bu kadar güçsüz olmak daha da ağlamama sebep oldu. Kendimi ağlamak için tutarken nefesim kesilince ağzımdan bir hıçkırık kopmuştu. “Merak etme annenin hediyesini bulacağım.” Sesi çok güven vericiydi. Yalanımın ortaya çıkması lazımdı o patrondu ve benim için endişelenip kolyemi aramaya kendisi gelmişti. Otel kadar olan adamları yerine kendi yapmıştı.

 

“Özür dilerim size yalan söyledim.” Anlamsızca bana baktı. “Kolyemi annem vermedi. Halamın bana hediyesiydi.”

 

“Neden annem dedin.” Çok şükür şu an şaşkınlıktan sinirli değildi.

 

“Bir an siz öyle sorunca annem dedim, Halam benim için bir annedir.”

 

“Peki anladım. Gerçek annen peki.” Kafamı öne eğip sümüklü bir şekilde ağladım.

 

“O kadın beni terk etti.” Sonra bir an ona sarıldım. İlk bir on saniye kadar yerinde durmuş sonra karşılık vermişti.

 

“Şşşt tamam geçti.” Kendimi ona yasladım. Gücüm çok az kalmıştı. “Halanın hediyesini bulacağım yani gerçek annenin.” İyice göğsüne doğru gömülmüştüm. Orada yorgunluktan uyumuştum.

 

 

 

Barış Altay’dan:

 

Sözde kıza çizgi çekecektim. Oysa ben üzgün haline dayanamayıp kolyesini adamlarıma aramalarını söyleyip kendim de aramak için buraya kadar gelmiştim. Neden yapmıştım? Onu o halle görünce içim acımış olmalıydı.

 

Annesini daha önce araştırsam da hiçbir bilgi bulamamıştım. Anladığım kadarıyla da halasını çok sevse de onu terk eden annesini hala istiyordu. Kim annesini istemezdi ki en azından onun annesi yaşıyordu.

 

Göğsüme iyice gömülüp uyuya kalmıştı biraz onu incelemeye dalmıştım. Dalgınlıktan Egemen’in Asil oda da yok mesajı ile ayılmıştım. Onu kucağıma alıp odasına götürüp yatağına yatırdım. Egemen ise bana şaşkınca bakıyordu.

 

“Ne yapıyorsun?” Onu sessiz olması için uyarıp onla beraber Asil Asi’nin odasından çıktık.

 

“Yorgundu.”

 

“Yorgun birine ne zamandır kucağına alıp naifçe davranıyorsun?”

 

“Saçmalama Egemen.” Sinirle ona baktım.

 

“Kendine gel Altay hedeflerin var.” O da sinirlenmişti. Bana diklenecek tek insan Altaydı. En yakın dostum, kardeşimdi.

 

“Kendimdeyim ve hedeflerimi biliyorum.”

 

“O zaman bu ne? Asla birine böyle yapmazdın.” Uzunca bir nefes verdim.

 

“Annesinin terk ettiği birine acıdım.” Susmuştu. Ortak acıları olan insanlardık.

 

“Yine de garip, neyse sen ne yaptığını bilirisin.” Egemen bana iyi geceler deyip odasına dönmüştü. Evet bilirdim ama şu an bilmiyordum. Gerçekten ne yapıyordum ben kucağa almayı anlardım ama ona sarılıp teselli etmiştim. Ben kimseye sarılmazdım. Asilin odasından gelen kilit sesi ile bir anlık tedirginlikle kapıya döndüm. Ona acıdığımı duymuş olabilir miydi? Duysa da bir şey olmazdı çünkü acımıştım.

 

Peki o zaman odama çıkana kadar neden kötü hissedip duymamasını dilemiştim. Kendime yalan mı söyledim? Bu duruma hemen son vermeliydim çizgiyi şu andan itibaren çekecektim. Benim hikayem yarımdı tamamlamak için kendimi kandırabilirdim.

Loading...
0%