17. Bölüm

HAFIZA KIRIKLARI

Neslis
yesilcadi

UYARI!!!!! Şiddet ve cinsellik öğeleri iceren bir bölüm.

Uzun bir aradan sonra tekrar bölüm attım kusura bakmayın.

13. Bölüm:

Altay ile konuşmamız bittiğinde birazdan döneceğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Odama çiçeklerimle girerken Altay’ın bu yaptığına bozulsam da bu bilgilerle amacına ilerleme konusunda aşık atamazdım. Aldığım çiçekleri güzelce vazoya yerleştirdikten sonra duşa girip bugün olanları düşündüm. Sadece bugün olanlarla bir film çıkardı. Aşk aksiyon, gizem ebem her halt vardı. Çıkarken ıslak saç ve geceliğimle Altaya hain planlar kuruyordum. Çünkü artık doruk noktama gelmiş ve güzel bir yiyişmeyi hak etmiştim. Beklemeye başladım. Bekledim bekledim. Birazdan falan olmamıştı gündüze ramak kalmıştı. Tahmin etmeliydim. Onu anlasam da ikinci sırayı hak etmiyordum. Daha birkaç günlük birine bu kadar yoğun hisler tarafımca fazlaydı. Onun bana olan hislerinden emin bile olmadan çizgilerimi onun için esnetmiştim. Kırgındım beni kıran o değildi. Benim onun amacını bilmeme rağmen ona yüklediğim anlam benim asıl kırgınlığımdı. İnsanları ve size olan tavırlarını değiştirme sorumluluğu bize ait değildi sadece kendilerine aitti. Ben bu ayrımı bilmeme rağmen yapmamıştım. Şimdi ise sadece sessizce odada yalnız oturuyordum.

Biraz daha düşüncelerimle yalnızken kapı çalınmasıyla kafamı kapıya doğru duygusuzca çevirdim. Kapıdan seslenişi duydum. Sesli şekilde yatağıma geçip gitmesini bekledim. Bir süre sonra ses gidince ben de uykuya dalmıştım.

Sabah kapıya vurulan sert sesle uyandım. Bizimkilerin gürültüsünü duyunca oflayarak üzerime kıyafet geçirip kapıyı açmaya yöneldim. Sesleri tüm binayı inletecek cinstendi. Kapıyı açtığım an üçünün de ani hareketiyle en altta ben olacak şekilde üst üste düşmüştük. Nasıl becerdik bende bilmiyorum.

“Lan ölüyorum altta. Kalkın be.”

“Hak ettin sende.”

“Neyi hak etmişim oğlum ben.” Arda’nın ne demek istediğini anlamaya beynim yetmiyordu. Sadece birkaç saatlik uyku üstüneydim.

“Elin herifi ile sevgili olmuşsun.” Hı kıskanç abim benim.

“Yok be değilim kalkın üstümden. Hem ne bu sabah enerjiniz ittirin gidin.” Hepsi elini kafama koyup ayağa kalkmıştı.

“Kıza bak bir de bizi kovuyor.” Yerde tek ben varken uykusuzluktan yattığım yerde kıpırdamıyordum. Gelen adım seslerine hepimiz dönerken Altay, Egemen bir kadın ve tanımadığım adamlar vardı. Çok uygunsuz bir pozisyondayım üstüme aldığım kıyafet bacaklarımı ve geceliğimi örtmeye yetmemişti. Altay birden etrafındaki adamlara sesli bir şekilde emir verdi.

“Kafanızı eğmezseniz hayatınıza kör veya ölü olarak devam edeceksiniz.” Kıskanç pislik. Onu sinirlendirmek için biraz daha bacağımı açarken yüzündeki mimiklerin seğirdiğini görebiliyordum. Pis pis sırıtmaya tam başlamışken yanındaki kadın Altay’ın koluna girmişti. Tam ne oldu derken üzerime çarşaf masa örtüsü gibi serilmişti. Şaşkınlığım ve kıskançlığım örtünün altında hemen kaybolmalıydı. Kafamı çarşafın altından çıkarıp sinirli bir şekilde beni masa sanan Arda’ya bakacakken onun da sinirli olduğunu fark edip masum ve anlamaz şekilde baktım. Zaten uykusuz olan ben bana kızmasın diye masum bir şekilde uyku mahmuru gözlerimi ellerimle kedi gibi ovdum. Sevimlice ona baktım. Yanımda ise bir kadının kolunu kolundan çıkarmayan Altay vardı. İçimde Fırtınanın yarattığı bir fırtına varken tüm odağım Ardaymış gibi rol kesiyordum.

“Beni yatağıma götürür müsün? Sanırım fena düştüm.” Arda beni üstüme attığı örtü ile bir çırpıda yerden alırken yanı başımda sinirli olduğunu hissettiğim Altay ve bana iğrenerek bakan kadın ile yürümeye devam ettiler. Sinirli değil miydi? Karışmadı bile öylece bir kadınla sessizce gidiyordu. Kafamda kalbimi sıkıştıran düşüncelerle hiçbir şey olmamış gibi ayağımla kapıyı örtecekken Ceren’e gözlerimi dikip baktığımda anlayarak Özgürü de alıp çıkarken kafamı Ardaya gömüp herkesin üzerine ayağım ile kapıyı örttüm. Arda sessizde bir şeyler olduğunu anlamıştı.

“Ne var fıstık.” Kafamı hareket ettirip daha çok gömdüm. “Peki zamanı gelince konuşursun. Biraz dinlen dün çok yoruldun.” Yatağıma bırakırken saçımı okşuyordu.

“Ben uyanana kadar burada kal.” Kafasını sallayıp onayladı. O saçımla okşamaya devam ederken bir kediden farkım yoktu. Gözlerim yavaşça kapanıyordu. Sonra uyku.

Onunla sonunda tanışmıştık. Babamın dediği gibi biri değildi. İki saattir benimleydi. Alışveriş yemek sonrası evine götürmüştü. Akşam yemeğini hazırlarken kapı çaldı. O çok sakindi. Yüzünde halamın insanlara güldüğü gülüşü vardı. O gülüşle kapıya doğru gitmişti. Kötü hissettirmişti. Yanında bir adamla gelmişti. Yanıma geldiklerinde başka bir gülüş daha vardı. Daha kötü O kadın onun koluna girmişti. İki gülüş beni güldürmemişti. Bana bir an Barışı hatırlattı. Bir dakika ben neredeydim. Az önce çocuktum şu an ben benim bu sahne çok tanıdıktı. O adam bana doğru pis pis sırıtarak yürüyordu. Hiç korkmadığım kadar korkuyordum. Ben korkmazdım ki şu an sebebini bile bilmiyordum. Tek bildiğim kaçmam gerektiğiydi. Mutfağın arka kapısından bahçeye doğru var gücümle pembe bir çocuk elbisesi ile uzaklaşmaya çalışıyordum. Arkamdaki adam saçlarımdan çekip beni yakalamıştı. O kadın da yanıma yaklaşarak bana bir tokat geçirmişti. Babam haklıydı hayır halam haklıydı o kötü bir kadın.

Yediğim tokatla saçlarım yüzümü kapatmıştı. Benim saçlarım bu kadar uzun değildi ki. Adam saçlarımı yüzümden çekerek yanağımı okşarken tokattan daha çok acı vermişti. Bir tokat da tanımadığım bu adamdan gelmişti. Yere boylarken bu halimle hiçbir şey yapamayarak korkuyordum küçük bir kız çocuğu gibiydim ama vücudum şu an ki yaşımdı. Adam saçlarımdan tutup beni kaldırırken gözlerim acıdan kapanıyordu. O kadının gülümsemesi ise daha çok acıtıyordu. Gözlerimi kapatırken bir an uyandım. Büyük bir nefes alırken oda kapısı yavaş bir şekilde açılırken o adam yine gelmişti. Odadan kaçıp yine aynı bahçeye koşmuş tekrar aynı şekilde dayak yemiş tekrar o son gülümsemeyi görüp yataktan uyanmıştım. Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşıyordum.

Kaç kez kaçtığımı artık sayamıyordum her seferinde korkum azalmıyor daha çok artıyordu. Bu sefer kaçmak istemedim. Kötü gülüşlü adam bana yaklaşırken tekrar dayak atmıştı. Önüme gelen saçları bu sefer naifçe iterken tanıdık koku ile yanağımı eline sürtmüştüm. Gözlerimi ne yaptığımı çözmek amacıyla açarken tekrar bir yataktaydım. Kolumda ve başımda keskin ağrılar vardı. Elin olduğu kişi ise o adam değildi. Barış Altaydı. Beni ona bakarken gördüğünde derin bir şekilde rahat bir nefes vermişti. Doğrulmaya çalışırken beni durdurdu.

“Doktor haber vereceğim yatmaya devam et.” Ne dediğini algılayamamıştım. Altay ise telefonda birine uyandığımı söyleyip doktoru getirmesini isteyerek telefonu kapatmıştı Kolumda ki serumu görünce etrafıma bakarken hastane odasında olduğumu anladım. Bana ne olmuştu nasıl bu hale gelmiştim. Rüyada mıydım? Yoksa hala rüyada mıyım? Ya da bitmiş miydi o adam tekrar gelmeyecek miydi? Altay yüzüme dikkatlice bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yüzümdeki korku onu endişelendirmişti. Bu halde olmasam çok gülerdim. “Korkuyor musun?” Sesi şefkatli bir tondaydı. Tam evet diyecekken kapı sesi ile korku ile ayağa fırlayıp onun arkasına geçmiştim. Kapıdan Arda ve Doktor ve hemşireler girmişti korku içindeydim. Serum ani ayaklanmamdan dolayı çıkmış kolumdan kan akıyordu. Odadaki herkes şaşkındı. Başım dönüyordu. Sendeledikten sonra Altay beni kucaklayıp yatağa koymuştu. Koluma pansuman ve tekrar serum yapılırken Doktor Altay ve Arda ile konuşuyordu. Altay’ın gözü ise ara ara bana kayıyordu. Cildime baktığımda bembeyazdım. Çok çirkin bir halde olmalıydım. Çünkü bana garip bir yüz ifadesi ile bakıyordu.

Doktor önemli bir şeyimin olmadığını travmasal bir durum olduğunu söyleyip beni ruh hastalıklarına yönlendirip taburcu olacağımı söyleyerek gitmişti. Arda gelip saçımdan öpüp çıkış işlemleri için odadan ayrılmıştı. Altay ise sessizce bana bakıyordu.

“Bana öyle bakma.” Ne dediğimi anlamamıştı.

“Nasıl bakıyorum?”

“Bilmiyorum bakma işte.”

“Sana bakamadan duramıyorum ki gözümü ayırsam başına bela alıyorsun.” Çok endişelenmiş gibiydi. Uykusuz da duruyordu.

“Normal bak çirkin hissediyorum.” Gözlerimi kaçırırken çok sakin bir şekilde gülümsemişti. İçimde ki tüm yorgunluğu alan bir gülümsemeydi. Heyecanlanmıştım. Kalp atışlarım da hızlanırken bunu tek duyan ben değil monitör ekranından Altay da görmüştü. Yüzümü hemen çarşafla kapamıştım. “Korkuyorum.” Sesim titreyerek çıkmıştı. Yalandan söylemiş olsam da bir anlığına o adamın yüzü gelmiş gerçekten korkmuştum. Bu yüzden sesim titrek çıkmıştı. Ben galiba yalan söylemeye ara vermeliydim bu kadar gerçeğe dönüşen yalan olmazdı. Düpedüz yalanlarım gerçekti. Bir an elimdeki çarşaf alınmıştı. Gözlerim kapalıydı. Tekrar o adam mıydı? Açmak istemiyordum. “K-Kimsin?” titrekti.

“şşş sakin ol benim aç gözlerini.” Eli yanaklarımdaydı. O adam ki gibi sert değil çok naifti. Yanaklarımı istemsizce eline sürtmüştüm. Yavaşça gözlerimi açarak masumca Fırtınaya bakıyordum. Gözlerinde bir an bir şey geçmişti. Anlamadan bana sarılmıştı. Sırtımı sıvazlıyordu. Bende sarılmıştım. Benim sarılmamla saçımı kokladığını hissetmiştim. Tüm korkum bir anda gitmiş yerini huzura bırakmıştı. Sessizce birbirimizden ayrılmıştık. “Biraz daha koklamak istiyorum her haliyle dünyanın en güzel Asi Asil’isini.” Elimi ondan çektim.

“Başka Asil Asi de mi var?” En güzel iltifatı al ama mağarandan da çıkma kızım. Kendime tüküreyim. Tüm romantikliği siktim. O ise karşımda gülmüştü. Gülmek ona çok yakışıyor başkasını değil özellikle o sabah ki kadının değil benim olmalıydı.

“Hayır tek Asil Asi sensin?”

“Benden başka güzel de yok değil mi özellikle o koluna girdiğin hatun.” Gıcık şekilde gülüyordu. “Gülme niye gülüyorsun sabah koluna girerken güzeldi.” Bir an durmuştu. Ciddi bir hale hemen bürünmüştü.

“Asil sen iki gündür buradasın.” Şaşırmıştım.

“Ne ben iki gündür sürekli o adamı mı görüyorum. Sürekli beni..” Susmuştum. Ben dehşete kapılmışken Bir an yüzü gerilmişti.

“Hangi adamı?” Sinirliydi. “Sürekli derken ne yapıyordu o adam sana?” Cevabı vermek istemiyordum. Eskiden böyle bir şey hatırlamıyordum. Sadece o kadını hatırlıyordum. Kabus olmalıydı. O gözlerimin içine bakarak cevap beklerken benim üçlü gelip yanımda yerlerini almıştı. Ceren bana sarılırken ona bakıp ona doğru korkuyla. ‘Gitme ne olur.” ağzımı sessizce oynattım. Gülümseyerek tamam şeklinde kafasını oynatıp parmağı ile kapı önünü işaret ederek odadan çıktı. Bizimkilere de durumu anlatmadım.

Bu gece burada kalıp sabah taburcu olacaktım. Arada kapı açılırken Altayı kapı önünde görüyordum. Sonra ne olduğunu anlamadığım şekilde bizimkileri yarın görev bahanesiyle ve dinlenmeleri için onları Egemene emanet ettirmeyi başarmıştı. Onlar giderken koltuktaki yerini almıştı. Sessizce sadece birbirimize uzun bir süre baktık. Sonra aklıma fitnelik geldi. Kolumda serum olmadığı için ayağa kalkıp çişe gittim. Hayır fitnelik bu değildi. Çişim gerçekten gelmişti. O da her an düşecekmişim gibi bana tuvalete kadar eşlik etti ah ne kadar centilmence. Tuvaletten çıktıktan sonra koltuğun yanından geçerken koltuğa oturdum.

“Yatağa geç Asil.” Bir baba gibiydi şu an.

“Yanıma oturur musun.” Çok masumca söylemiştim. Oturmuştu. Şimdi masumluğu gösterecektim. İçimde şeytani kahkahalar atmaya başladım. Sessizce omzuna kafamı yasladım. Sonra ayağa kalktım o da kalkacakken elimi göğsüne koyup onu durdurmuştum. Hareketlenip tahtıma yani kucağına iki bacağımı açarak erkekliğini üzerine denk gelecek şekilde oturmuştum. Yüz hatları gerilmişti. Yavaşça dudağını öpüp geri çekildim. Gözlerine bakıp tekrar dudağını yavaşça öptüm. Nefesim dudağına değerken dayanamayıp o da beni öpmeye başlamıştı. Yavaş başlayan ben kalçalarımı hareket ettirirken daha hararetli bir hal almıştı. Kalın erkekliği altımda hissederken ağzının içine inlemiştim. Kalçalarım daha da hareketlenirken o boyuma dalmaya başlamıştı. Elleri kalçamı okşuyordu. Gözü bir anlığına hasta önlüğünden görünen göğüslerime kayarken önlüğün düğmelerini onun için açtım büyük bir şevhetle gözleri oradaydı. Göğsümü avuçlamaya başladı. Daha da sert öpüşüyorduk. İkimizde birbirimizi istiyorduk. Hızlı nefes alışveriş öpüşlerimiz arasında sıyrılıp göğüs ucalarımı eline alarak emmeye başladı. Daha onu içime almadan zevkten dört köşe olmuştum. Onun da benden farkı yoktu. Göğüslerimden boynuma sonra tekrar göğüslerime giderken bende boynuna dalmıştım. Kendimizden geçiyorduk. Daha da ileri gidecekken kapı çalınmıştı.

“Müsait misiniz?” Allahtan hemen dalmadılar. Genelde dalıyorlardı

“Bir dakika.” Altay hemşireye cevap verip önlüğü iliklemeye başlamıştı. Sonra beni kucağına alıp yatağıma koyarken kocaman bir of çektim. Burnuma gülümseyerek dokunarak kapıya yöneldi. “Girin.”

Bir erkek hemşire girip tansiyon ve ateş kontrolü yaparken maskesinin altında tanıdık bir yüz gördüm. Elime gizliden bir kağıt sıkıştırıp gitmişti. Geçen Avm de saati bana satan ve sonra halamın peşinden giden adamdı. Kağıdı yastığın altına sokarken tekrar ayağa kalkıyordum ki. Altay izin vermedi.

“Hadi dinlen biraz. Uyumaya çalış.” Bir an tekrar korkuya düşmüştüm. Tüm libidom yere batmıştı. Korktuğumu ona da belli etmiştim. “Hemen şurada olacağım korkma.” Gidecekken elini tutup onane diyeceğim düşünerek ona baktım. Yatağımı açtım.

“Uyuyana kadar yanımda kalır mısın?” Çocuksu bir sesle söylemiştim. İtiraz etmeyip yanıma uzanmıştı. Gözlerimiz birbirine değiyordu. Derin bir bağa sahip olan iki çift göz. Kafamı onun göğsüne yaslarken kolunu belimin altından geçirip bana sarılıyordu. Göğsünde mayışmaya başlamıştım. Korkmuyordum. Şu an o adam yerine kafamı göğsüne yasladığım bu adam vardı. Dudağı anlımın üstündeyken ara ara öpüp saçlarımı okşuyordu. Bende kokusunu içime çekerken uykuya dalmıştım. Tekrar o adamı ve annemi görmemek dileğiyle.

Bölüm : 18.12.2024 02:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...