Yeni Üyelik
4.
Bölüm

TEKLİF

@yesilcadi

BÖLÜM 4: Teklif

 

Güne başlarken aklımda sadece teklif vardı. Bana neden ve ne teklif edebilirdi ki? klişe bir şey gibi evlilik mi yapacaktım. Bir anlığına bunun hayalini kurup kendimi cimcikledim. Eğer yarış ile ilgili bir şey ise Fırtına ve Yırtıcı zaten vardı. Yırtıcıdan daha iyi olsam da Fırtına beni yenmişti. Benden iyi olup olmadığını bilemeyecektim. Bir an karnındaki kafamı ve beni esir alırken ki kokusunu düşündüm. Çok güzel kokuyordu. Ayy yine aklıma neden bu geldi ki? Hem pislik herif beni bırakıp hile yaparak yarışı aldı. Sayılır. Belki polisi bile o ayarlamıştır. Hayır hayır o polisin saf öfkesi sesine yansımıştı. Hile yapmasa da beni yenebilirdi onunla tekrar yarışmak ve en çok da maskenin altındaki yüzü merak ediyordum. Neden hala yüzünü merak ediyorum ki hayır hayır sadece onu yenip yenebileceğimi merak ediyorum evet evet öyle. Düşüncelerimi Ceren’in odaya dalmasıyla bozuldu.

 

“Kızım insan bir kapı çalar?” Alıp yastığımı ona fırlattım. Yastığı tekrar kafama fırlattı. Eline baktığım da birkaç elbise vardı.

 

“Akşama seni hazırlayacağım.”

 

“O herifin yanına pijama ile gideceğim.”

 

“Bence de öyle gitsin.” Arda ve Özgür kapıya yaslanmışlardı. İkisi de normal olarak çok keyifsizdi. Kafamı ile onları oyalarken Ceren ters ters onlara baktı ve nereden çıkardığını bilmediğim et bıçağını onlara gösterdi. Üstlerine doğru gözü dönmüş gibi giderken tam sesimi çıkaracakken bana baktığı an sesim bir yerlerime kaçtı. Ellerimi havaya kaldırıp sustum işareti yaptım. Tekrar önüne dönerken bizimkiler yaslandıkları yer de keyifsizlikten tedirginliğe geçmişti. Çıkıp çıkmama arasında kalmışlardı. Ceren üstlerine yürürken Özgür çoktan Arda’nın arkasına geçmiş konuşuyordu.

 

“Yaklaşma çirkin zebani.” Evet Özgürün ruhuna bir elveda.

 

“C-Ceren güzelim y-yaklaşma bak kötü şeyler olacak.” Arda konuşurken kekelerken elimi ağzıma tutup gülmemek için bastırdım. Ceren her onlara yaklaştığında ikisinin de korkudan eli ayağına girmişti. Ağzımdan ufak bir gülme iniltisi kaçarken Ceren bana baktığı an tam kapıyı kapatıyorlarken Ceren elindeki bıçağı onlara fırlatırken kapı kapanmış ve bıçak kapıya saplanmıştı. Gülmek yerini korkuya bıraktı dışardan Arda ‘nın sesi geliyordu. “Asil cenazeni İçerdeki deli çıktıktan sonra almaya geleceğiz affet bizi güzelim.” Koşuşturma sesleri gelirken Ceren kapı açıp koridora bakarak yine odama girip kapıyı sert bir şekilde kapatıp kilitlemişti. Asil şimdi bittin kızım.

 

Sesimi çıkarmayıp kendimi Ceren’in bıçakla nasıl makyaj yapacağını bilen ellerime bıraktım hayallerimde tabi mucizevi bir şekilde bıçak kullanma konusunda makyaj yapma kadar iyiydi. Yeni diktiği her yerden dekolteli siyah yırtmaçlı elbiseyi giyerken eserine gururla bakıyordu. Saçlarımı topuz yaparken ellerime tülden işlemeli eldivenler geçirdi. Beyaz inci seti ile beni gerçek bir Asil hanımefendiye dönüştürmesini izledim. Bu kızın elinde her şey kendini yansıtabilirdi. Saat gelmişti ve bu kadar güzel olmayı o adamın hakketmediğini düşündüm. Acaba Fırtına beni böyle görür müydü? Saçma düşüncelerimden kapının çalınmasıyla sıyrıldım.

 

“Asil yaşıyor musun kız?” Ardaydı. Ceren ve ben bu korkaklığa güldük. Bizim gülme sesini duyan ikili kendi aralarında yaşadığımı onaylayıp odaya girip girmemelerini konuşuyorlardı. Ben ve Ceren gülmeye devam ederken Ceren kapıyı açarak onlara referans ile odayı gösterdi. İkisi bir anlığına irkilip Ceren’nin ne yapacağını incelerken bana döndüler.

 

“Kesinlikle gitmiyor.”

 

“Arda’ya genel de katılmam fakat bu sefer haklı.” Yanıma gelerek beni etrafımda döndürdü. “Bu güzelliği onlara armağan edemeyiz.” Ceren abisin elini sertçe çekti.

 

“Bana bakın siz ikiniz Asil gidecek ve teklifi öğrenecek. İyi bir şey değilse onu alıp oradan gideriz gerekirse borçlarını yirmi katı ile öderiz. “Evet gerçekten teklifi kabul etmezsem yirmi katını ödemek zorundaydım sözleşmede kabul etmiştim. Ah kafasız ben.

 

“Lan zebani bu teklifi normalde yapabilirdi neden illa yemekte diye tutturdu. Kesin bir bokluk var.”

 

“O yüzden hepimiz gideceğiz ya rezervasyon yaptırdın değil mi?”

 

“Evet ama o gece ki rezervasyonun sahipleri hepsi özel müşteriler.”

 

“Eee nasıl hallettiniz.” Bunların bir halt ettiğini bin km öteden alırdım.

 

“Asil biz Arda ile”

 

“Siz Arda ile.”

 

“Bizi almadılar. Bizde rezervasyon listesinden birkaç kişiyi sildirip yerine geçtik.”

 

“EE tamam bunda bir şey yok.” Arda araya girerek.

 

“Kızım biz sildirdikten sonra sisteme geri isimler geldi. Sildik geri geldi.” İlginçti.

 

“Nasıl ya ee nasıl aldınız o zaman?” Ceren sorusunu sorarken Arda Özgüre sen anlat dercesine baktı.

 

“Bizde rezervasyon yerine çalışan şirkete kayıt yaptırdık. Garson olarak girdik. Sadece iki kişi o yüzden Ceren gelemeyecek.” Tam konuşacakken “dur Asil asıl işin garip tarafı çalışan şirketi ve restoran Yıldırımlara ait ve sistemleri çok iyiydi. Rezervasyonda da aynı aksilik çıktı.”

 

“Bakın taksit taksit anlatmayın çabuk bitir nasıl garsonuz?”

 

“Garsonları aradan çıkardık.”

 

“Ne yaptınız ne yaptınız?” Ceren ile aynı anda cevap vermiş gibi olduk.

 

“Kızım aradan çıkardık derken biraz misafircilik yaptık.” Onlara birkaç saatliğine el koymuşlardı. “Siz iki salak ne zamandan beri zenginler yerine fakirleri seçtiniz?” Sinirlenmiştim. Bizler zengin olmak istesek de onlardan nefret ederdik. Elimizden geldiği kadar onlardan alırdık. Suçluları özellikle belirlerdik. Düşük gelirli insanlara suçlu olmadıkları sürece dokunmaz yardım bile ederdik. Ne kadar yasa dışı şey varsa yapardık ama vicdanımız da suçu olmayanlar için bir nevi adaletti.

 

“Asil onlara zarar vermedik zaten çok da iyi insanlar değildi. En ufak şekilde bir süre misafir olarak tutacağız. Şu iş bitene kadar.” Yüzüne ofladım. En iyi şekil buydu. “Bize güvenmiyor musun?”

 

“Saçmalama Arda. Halledelim şu işi ve önümüze bakalım.”

 

“Şu rezervasyon listesini ver bir bakalım yapabileceğime bakayım.” Özgür kağıdı kardeşine vermişti. Sonra onlar da garson olmaya hazırlanırken Ceren göz önünden kaybolmuştu. Onu arayınca bana bir işinin çıktığını ve bizi beklediğini söyleyerek kapadı. Arda ve Özgür ile yola çıkıp teklifin olduğu restorana doğru yola koyulduk. Oraya yaklaşınca onlar arabadan bu halde inmemi istemediği için yürüyerek bu teklif gecesine garsonluk yapmak için yanımdan ayrıldılar.

 

Arabamı valeye bırakıp mekana adımı söyleyerek giriş yaptım. Oldukça lüks ve şık bir mekandı. Çalışanın peşinden giderken arkası dönük Yıldırım’a fısıldayan garson ile ayağa kalkıp üzerini düzenleyip bana döndü. Oldukça uzun bir şekilde bakıyordu. Yüzüme bakarken makyajımın akmadığını umuyordum. Yanıma gelerek memnunca pislik gibi sırıtarak elini bana uzattı. Uzatılmış eli kabul etmemek bize yakışmazdı. Bu yüzden yapmadım bal gibi de yakışırdı. Elini çekerken red edilmenin gururu ile sandalyemi bana çekmemişti. Nerede edep, burada gurur. Gurur yapması normaldi. Bozuntuya vermemek adına sertçe sandalyeye oturup masaya da sesli yanaştırmıştım kendimi herkesin bir an bize bakmasıyla adam dönerek onlara bakınca hepsi önüne dönmüştü. Korkmuşlardı bende korkmadım desem yalan olurdu. Aynen hiç bozuntuya vermedin Asil. Etrafıma bakınca yarım yamalak bana bakıp gülen Özgür ile karşılaşınca sırıtmıştım. Önümdeki adam yüzüme yine odaklanırken sonra sırıttığım tarafa baktı. Görmüştü.

 

“Hareketlerin adına ve şu haline hiç yakışmıyor.”

 

“Sizi ilgilendirmiyor beyefendi sizi ilgilendirmiyor. Teklife gelin hemen.” Keyifli söylemiştim.

 

“Yemekte demiştim sanırım yemek söyleyelim.” Parmakları ile garsona masaya çağırdı. “Arkadaşının azmine hayran kaldım.” Arkama doğru bakarken “pardon arkadaşlarının.” O bunu söyledikten sonra garsona bakınca Arda yanımda bitivermişti. Siparişlerimizi ona verecektik.

 

“Yanlışınız var arkadaşım değil.” Bir an yüzü duygusuzken ne kastettiğimi düşünüyordu. Arda da aynı şekilde bana bakıyordu. “Ailem demek istediniz sanırım. Bu da kardeşim Arda.” Arda evet ben abisiyim bu kıza bir halt olursa seni şey yaparım bakışıyla adama baktı. Hiç oralı olmamıştı ve siparişini verdi. Ardanın sinirlendiğini anlamıştım. Ben de siparişimi verdikten sonra gitmişti. İkimiz de birbirimize bön bön bakarken yemekler gelene kadar konuşmamıştık. Yemekler gelince artık iş konuşma zamanıydı.

 

Sakince afiyetle yemeğini yiyordu. Mal mal ona bakıyordum.

 

“Yemiyor musun?”

 

“Teklifi bekliyorum.” Yemeğine devam edince elime bıçağı alıp beynini yarmak istercesine baktım. Fark etmiş olacak ki bir an bana söyleyecek zannederken benden tuzu uzatmamı istedi. Öylece kalakaldım beni çok iyi kandırmıştı. İyice keyifli gibiydi. Burada önemli biri olmalıydı. Burası onun gibilerin yuvasıyken Asil ile değil ASİ KIZ ile tanışacaktı. Yemeğimi bir an hızlıca gömülürken hızlı hızlı önümdekiler bitince yenisini sipariş etmeye başladım. Umarım ben ödemezdim. Alacağım bir milyon doları da buraya bırakır çıkar gider kendimi bir yerden atardım. Adam ve etraftaki insanlar durup benim gibi görgüsüzü izlerken adam birden sevimlice sırıtmıştı. Tövbe bismillah o nasıl sevimlilik çenesini ısırasım gelmişti. Ne yaptığını anlamış gibi yine dümdüz ifade ile etrafa bakarken yine korkup önlerine dönmüşlerdi. Etkileyiciydi. Bana da aynı şekil bakarken aynı şekilde yemeye devam ettim. Mide fesatı, mide bilmem neyi falan hepsini geçirecektim.

 

“Yemeğimizi yerken şu teklif konusuna geçelim.” Böyle abartarak yememe kızmamış onun yerine yediğim için teklifi sunacaktı. “Öncellikle tanışalım ben Barış Altay Yıldırım.”

 

“Asil ben. Asil Sezen yani.” Kendini beğenmiş gibi bir ufak sırıttı.

 

“Asil yerine Asi olmalıydı. Asil Asi” Suratını beğenmiş gibi yaparken bir anlığına utandım. Gözümü gözlerinden kaçırmıştım. Of Asil umarım utandığımı anlamadı. “Utanmanı hiç beklemiyordum.” Nefesimi tutup gözlerine tekrar odaklandım. “Güzel.” Dediğiyle şaşkınca ona baktım. Söylediğinin yeni farkına varmış gibi boğazını temizledi. “Direk şartlara geçelim. Sözleşmeyi imzalamak zorundasın ve bende sana sonra verebileceğim bilgileri vereceğim.” Verebileceğim dediğine göre sadece istediği bilgileri bana verecekti. Sözleşmeyi bana uzattı. İmzalamak zorundaydım. “Ben İtalya’ya gidene kadar üç ay benim için çalışacaksın.” Yaz tatili yerine bu adam öyle mi? Of of. Ağzıma kocaman lokma alıp çiğniyordum. Yanaklarım şişkinlikten patlayabilirdi. Bir an ne diyecekse susmuş çabuk toparlanmıştı herhalde üç harflileri vardı. “İş hakkında ne istersem onu yapmak zorundasın ve karşılığında hafta başında pazartesilerini güzelleştirecek 178 bin dolar alacaksın.” Hemen parayı duyunca kalem ile sözleşmeyi imzalıyordum sonra biraz düşüneyim dedim adam benim ne yaptığıma şaşırmıştı. Ne yapalım biz para seviyoruz karşimmm.

 

“Bir dakika neden 150 veya 200 değil hadi 175 olsun.”

 

“Canım istedi.” Vay mikrop cimri herif.

 

“Cimrisiniz anlaşıldı. Şu bir milyon hesabıma ne zaman geçecek peki?”

 

“Hesabına geçmiş olması gerekiyor. Cimri falan değilim sadece canım istedi.” He he tabi tabi dercesine kafamı sallayıp hesabımı kontrol ettim. Yarısı borcumu kapatmıştı fakat ailemin daha çok borcu vardı. Zaten kabul etmek zorundaydım tüm maddeleri tek tek inceledim. Benim istemediğim hiçbir halt yoktu. İstersem bence arkadaşlarımı bile sokabilirdim bu işe birbirimizi kollardık. Adam arkadaşlarımdan yardım alamayacağım maddesini eklememesi güzeldi kuralları bozmazdım fakat benden istediği iş veya emir o olursa ters köşe olurdum.

 

“Can güvenliğim neden garanti?” Gülerek devam ettim. “Tehlikeli görevler beni bekliyor öyle ise.”

 

“Emrimdeki özel birine zarar gelmesine müsaade etmem.” Çok keskindi bir insanı kolayca etkileyecek ve inandıracak kadar bir dakika ne?

 

“Özel biri miyim?” Hakikaten bazen çok salak oluyorum o kadar ölmeme ikna etti ki sadece bana özel demesine takıldım.

 

“Benim etrafımda olan ya da benimle yemek yiyen biri her zaman özeldir.” Kibir abidesi yakışıklı sert herif ne olacak. İçten içe övmeye başladım.

 

“Kendimi şu an öldürüyorum.” Bıçağı elime alıp el bileğime getirdim yalan asla kendime zarar vermezdim ama inandırmıştım. Yalancıydım.

 

“Daha imzalamadın ki?” Elimden bıçağı indirip kalemi aldım. İmzaladım. Bu kadar çabuk kabul etmeme şaşırmıştı. “Kendini şu an öldürmeyeceksin değil mi?” İçten içe inandırdığım için kahkaha atarken yüzümü hayır anlamında ekşittim. “Bana ölümüne izin vermeyeceğim konusunda inandın.”

 

“Hayır inanmadım. Ölüm benim için çok sıkıntı değil.” Duygusuz gibi davranan şu an bendim birazdan yine cıvıtacaktım. “İnsan en sevdiğinden bile ölüm görebilir. Ölüm konusunda babama bile güvenmem.” Çünkü kendime güveniyorum desem tüm felsefi anı bozar mıyım diye de düşünmeden edemedim. “Sen şimdi teklif de ne söyleyebileceksen bana söyle.” Yemeğimi yemeye devam ederken çok yedim karşıdan gelen bir çift ile yemek boğazımda kalırken arkada ve önümde iki tepsi düşmüştü. Arda ve Özgür benimle beraber karşıdan gelen çifte şaşkınlıkla bakıyorduk.

Loading...
0%