@yesilcadi
|
Belli belirsiz ve kimsesiz bir boşluk vardı içimde ve etrafımda boş ve hissiz bir zaman dilimine yakalandım. Kısa bir süreliğine gerçekten rüyadan uyandığımı zannettim ama olmadığına o kadar emindim ki. Bu sefer uyurken yakalanmamıştım. Gözlerim açıkken o çizgiyi aşmıştım. Geçtim işte o çizgiyi acaba o da benle beraber hissetmiş miydi? Yine bu çizgi gibi bir boşlukta mıydı kalbim, yalnızlığım. Yine kimse yoktu elbette tıpkı ben gibi.
Kısa süreliğine bu olayı yaşamak ruhuma hüzün sarsa da yaşadığım ufak aydınlık ile beraber tekrar o zaman çizgisini aşarak tekrar boşluğa düştüm.
Boşluk kısa sürdü bir an yukardan bir bedenin üzerine gelerek onla beraber yere serildim. Gri tüy'ün kokusu altımdan gelse de yaşadığım saniyeler süren olay beni sersemletmişti onun üstünde kalmaya devam ettim. Yandaki cırtlak kahkahaya kadar kafamı tam yana dönecekken altımdaki beden beni üstünden sertçe iterek ayağa kalkmıştı. Normalde böyle sahnelerde arkadaki ışıkların yansımasıyla insan yüzü görünmez olurdu. Tabi buradan olmadı çünkü Gri hayvan az önce Mary'i bu delikten aşağı atmıştı. Bu yüzden yüzü hayallerimdeki sahne yerine kabak gibi görünüyordu. Hemen toparlanmam gerekiyordu. Bana saldırması an meselesi derken o kahkahanın sesine sahip olan kişi konuştu. Kıvırcıktı ve burada neler oluyordu. Bu üstüne düştüğüm Yunan tanrısı cüsseli, İtalyan karışımı herifte neden o gri canavarın kokusu vardı. "O canavara ne oldu onu nasıl yendiler bu herif mi alt etmişti." "Kendi düşüncelerini bir kenara sakla artık cevap bulmak istiyorsan öğrenmelisin."
"Yine kendi kendine ne konuşuyorsun?" Mary beni kınar gibi bakarak. Gözümü devirip yandaki insan canavarına meraklı gözlerle bakmaya devam ettim. Sapık değilim ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.
"Bana cevap vermeyi planlamıyorsun anlaşılan neyse nasıl yaptın az önce ki kaybolmayı? Buraya öyle mi geldin?" "Neyi? Hem ne çok meraklısın sen." Meraklısını bastırmıştım kafası direk eskilere gitmiş ve bozulmuştu. Bu sefer eğlenme sırası yanımdaki insandaydı. Mary le birbirlerinden haz etmemek değil de bir gerilim var gibiydi. Neyse ki daha fazla bekleyemeden konuşmaya dahil oldu.
"Mary yine kendini aşıyorsun. Sana cevap vermek zorunda değil." Bu dalga geçişi hoşuma gitti sevdim galiba bu herifi. Sakince beni yerden kaldırarak bana döndü. Yüz hatları dalga modunu salmıştı.
Yüzünde koskoca bir boşlukla bana bakıyordu. Az önce ki çizgi mi daha boşlukta hissettirdi beni yoksa bana hiç gibi bakan bu gözler mi?
"Sana gelecek olursak ona açıklamak zorunda değilsin ama bana açıklamak zorundasın." Bu herifi sevmediğimi daha önce söylemem gerekti unutmuşum. Bana yardım ederek kaldırmadığı belliydi. Yardımına teşekkür etmeden ve dediklerini umursamayarak üstümü başımı silkeledim ve etrafa bakındım.
"Şey." Cevap verecek gibi davranarak kıvırcığa döndüm. "Az önceki olay hakkında birkaç fikrim var Kıvırcık." Mary beni yavaştan tanımaya başlamıştı.
"Neyse bunları konuşacağız. Yukardakilerin yanına gidelim. Burada olanları da yolda anlatırım." Benimde merakımı anlayarak benim tavrıma göre sakince karşılık verdi. Yanımızda ki Öküzü hiçe saymak ikimiz içinde ortak noktaydı. Sinir kokusu geliyordu.
Bana anlatmadan bir yere gitmeyecekSİNİZZ." Mary elimden tutarak beni götürecekken o da diğer kolumla sertçe tutarak beni durdurdu. Şimdi bir savaş başlıyordu. Öküz ve Kıvırcık marul arasında kaldım.
"Deaan çek elini." Bu adı Gül'ün ağzından duydum sanırım. Aaa evet girişte bahsetmişti küçük bücür. İkisi de oldukça sinirliydi. Kolumun farkındalar mı acaba haşat oldu.
"İki insanın arasına girilmez." "O söz öyle değil karı koca arasına girilmez." "Nasılsa nasıl üşeniyorum çekmeye." "Saçmalama çek şu kolunu yaralanacaksın."
İkisi de bana, delirmişim gibi bakarken ben susunca yine sürtüşmelerine devam ettiler.
"İkiniz de yok olup gitmek istemiyorsanız onu rahat bırakın, hiçbir halt sizi ilgilendirmez." Gür bir erkek sesiydi. Bağırmıyordu sadece sakin ve gür sesiyle uyarıyordu. Ses demişken Dean' a baktım Gri canavarla aynı sesti bu oydu. Ona baktığımı fark etmiş gibiydi. Kolumu biraz gevşetse de bırakmamıştı. Mary de aynı haldeydi. Arlarındaki sürtüşme bu adamla birlikte sona ermişti. Eeee bırakın şu kollarımı. Şimdilik gür sesli adama döndüm. Tanıdığım bir adam.
"Bok torbaları biz varken size ne düşer." Bu sefer gürlemişti. Galiba yer yerinden oynadı. Gözlerini kollarıma diker dikmez kollarımı serbest bıraktılar benim bile kollarımı serbest bırakasım vardı. Kollarım morarmıştı iki insan üstü güç ile cezalarını çekmeliydiler. Koluma yaptıkları yüzünden ikisinde de pişmanlık yoktu. Farkında bile değillerdi.
"Yürüyün hadi sizin keyfinizi bekleyemem." İlerlediler ben arkamda kollarımla ilgileniyordum. Gür sesli adam yani Simon yanıma gelerek "Gerizekalılar sidik yarışınıza insanları alet etmeyi bırakın." Baktılar, baktılar ve sadece baktılar pişmanlık var mıydı bilemezdim bilsem bile fark etmezdi.
"Simon benim üstüm olman kafanı koparmayacağım anlamına gelmez. Sözlerine dikkat et."
"Yukarda bu konuyu konuşuruz elbet. Çıkalım. Hemen!!!" Bu sakinlik hiç iyi değildi. Kollarıma bakarak "Sen iyi misin Black pearl?"
"Evet iyiyim geçer birazdan morarmalar. Black yoktu sanki." Soy adıma hep kara eklerdi. Ailemin lekesiyim ondan belki de.
"Bende var. Hadi gidelim Sara koluna bakar." İki salak da bana hala bakarken yanlarına gelerek kollarımı gösterdim.
Mary gözlerini kaçırsa da pek belli etmemeye çalışıyordu. Dean da soğuk bir şekilde hala bana bakıyordu. Hiç etkilenme yoktu onda bir duvar gibiydi. Ben de duvar gibiydim hafif masumca sırıtarak kollarını tuttum. Suçluluk duygusunu ikisinde de sezdiğim vakit masum sırıtışım yerini sinsi ufak bir sırıtışa bırakarak kollarına elektrik yolladım. Sertçe çekmeye kalktılarsa da zar zor ellerimden kurtuldular. Sinirden köpürüyorlardı. Tek fark Mary normal sinirlenirken Canavarın çoktan gözleri dönmüştü.
"Tüh bu sefer boka bastım galiba."
|
0% |