Yeni Üyelik
12.
Bölüm

KARANLIĞIN GÖLGESİ

@yesilcadi

İYİ OKUMALARRRRRR.

 

Bölüm 12: Karanlığın Gölgesi:

 

 

 

Her yalan bir gün gerçeğe çıkar yalanı vardır ya O bazı yalanlar kişi kendisi istemediği sürece kendisiyle mezara bile götürür. Eğer yükü fazla gelirse yatsıda o yükü yakmayı da tercih edebilir. Yalan kaderden bile daha çok insan iradesi ile şekillenir ya ölür ya yanar.

 

 

 

Bana sıkıca sarılan kollar da uyanmıştım hemen çıkmak istemedim sıcaktı eğer dedikleri doğruysa hava anca akşama kadar normale dönerdi. Normal havaları nasılsa artık. Sıktığı için biraz bunaldım yerimde kıpırdanınca canavar konuştu.

 

"Sabit dur uyuyamıyorum." Ne zamandan beri uyanıktı. Daha çok kıpırdanmaya başladım daha çok sıktı.

 

"Lan sapık canavar bıraksana beni." Dediğim gibi gözlerini açmış bana bakıyordu. Sonra bıraktı. Aferin Elizya götün donmayacak sanki.

 

"Bir uyutmadın." Normal halindeydi. Gece oysa ki canavara dönüşmüştü. Normal hali bile sıcaktı herifin bende bu fırsatı tepmiştim. "Uyandığına göre devam edelim." Ayağa kalkıp silkelenerek elini bana uzatmıştı.

 

"Sarıl diyen bendim sanki sapık herif. Fırsatta istifade bana yapıştın." Elimi kaldırdığım an hemen çekmişti. Bende hemen ardından ayağa kalkmıştım.

 

"Merak etme sana meraklı değilim. Olsaydım çoktan elde etmiştim." Sakince konuşuyordu. Arkasının dönerek yürümeye başladı. Bende takip ettim. "Dediğim gibi donmuş biri çok işime yaramaz." Pislik herif seni yakmak için en uygun fırsatı bekliyor olacağım.

 

"Yanacak bir canavar kokusu nasıl olurdu." Arkasını dönüp bana baktı gıcık bir şekilde sırıttım o da sırıtarak önüne dönmüştü. Beni takmıyordu. Birkaç saatin ardından çöl gibi yer yine gözükmüştü. Bir tabelanın altında bekliyorduk. Bu çöle rağmen soğuk hava yavaş yavaş ısındığını hissediyordum. Biraz bekledikten sonra bize doğru gelen dünkü araba gözüme takılmıştı. Gelene kadar arabaya bakmıştım. Bu çürük metal yığınını sürebilmeleri ne hoştu. Gelen araca binmek için Dean eliyle buyur işareti yapmıştı. Daha nazik mi olmaya başlamıştı yoksa bir planı mı vardı. Yan gözle ona bakarak arabaya bindim. Konuşmalarına kulak misafiri olmaya başladım.

 

"Mama iyi mi?" Evet kıvırcık iyi. Dean sorusunu kafası ile onayladı. "Bir daha böyle bir şey yapmayacağız kız daha önemliydi. Ne kadar kendine güvensen de onu vermemeliydin." Doğru ya ben verilirken sinirlenen bir kıvırcık vardı. Demek bunlar içinde önemli bir fareydim. Hiçbiri insan olmam ile ilgilenmiyordu. Tek amaçları hedefleriydi. Hedeflerini uğruna her şeyi feda edebilen insanların dünyasına hoş geldin Elizya.

 

"Seni ilgilendirmez Mary istediğim her şeyi yaparım. İkisi de kurtulabilirdi ben de ikisini kurtarmayı tercih ettim."

 

"Saçmalamayın Mama'ya zarar vermenize izin vermezdim." Astor'du. Bu piçi hiç sevmeyecektim. Kimseyi sevmezdim.

 

"Astor çok duygusal davranıyorsun." Sevgili kavgası en sevmediğim.

 

"Asıl sen çok duygusuzsun idealler için kendinizden bile ödün verecek hale geldin." Sinirliydi. "Şu canavara gün geçtikçe daha çok benziyorsun." Dean'ı gösterirken Dean çoktan yakasına yapışmıştı. Astor hemen ani bir hareketle bu durumdan kurtuldu. Bu çocuk da az değildi. "Bana dokunurken sende dikkat et kolayca yok ettiklerine benzemediğimi sende biliyorsun." Dean ona sırıta sırıta kendinden emin bakıyordu.

 

"Ya en kısa zaman da benden kaçınca göreceğim seni." İyice ortam gerilmişti. Aksine bu ekip birbirinden çok fazla tırsmasa da canavar daha baskındı. Bana bile baskındı.

 

"Göreceğiz." Sevgilisi kıvırcığa döndü. "Mary beni geçtim kendinden ödün verecek kadar kendinden ve benden vazgeçtiğin gün senle aramda umarım hala bir bağımız kalır." Baya ağır konuşmuştu. Mary ne diyeceğini bilemez halde susmuştu. Yola uzunca bir süre sessiz devam ettik ara ara tartışmalar konuşmalar geçti. Çok konuşmamıştım. Tek kullandığım cümleler mola için ve yemek yemek içindi. Cuma diğer gün derken karanlık bir sokağa dalmıştık. Biraz daha ilerledikten sonra artık varış noktamızdaydık. Bir haftalık macerayı dört günde tamamlamıştık.

 

Arabadan indikten sonra kapıdaki korumlar ile birlikte sokağı geçerek bir binaya yürüyorduk. Tabi esir olarak. Arabadan indiğimden beri Ela bir kolumda bir kolumda ise Kıvırcık vardı. Sanki kaçacakmışım gibi sıkıca tutmuşlardı. Kaçacaktım elbette ama beni küçümseyenlere had bildirdikten sonra ve gerçekleri öğrendikten sonra bu insanlara zarar verip toz olacaktım diğer hedefim için artık bu geçmiş zaman da işe koyulacaktım. Geçmiş zaman da olduğuma eski sokaklardan eski arabalardan yola çıkarak anlamıştım. Emma'nın küçük olması da bu teorimi desteklemişti. 100 küsür bir zaman çizgisini aşarak geçmişe gelmiştim. Nasıl geldiğim ise meçhuldü. Bunu öğrenmek için burada beni esir almalarına izin vermiştim.

 

Emma'yı yok edip diğer idealim için burada ki herkesi karanlığa gömecektim. Tabi küçük Elisionu da unutmamak gerekti. Benden aldığı her şeyi ondan her bir sıcak iğne darbesi ile işkence ederek alacaktım. Farkındalar mıydı bilmem ama yuvalarına karanlık bir gölge çökmüştü. Onları zevk alarak yakıp ateşten kurtulmak için kendime yani karanlığa mahkum edecektim. Beni esir almamaları gerekti beni kullanmayı akıllarından geçirenlerin, akıllarını başından alıp ellerimde ve kendi zihnimde oynatıp zihnime esir yapacaktım.

 

Merhametim sadece beni burada kollarımdan bırakırlarsa etkili olacaktı o kapıdan girerken hala beni tutuyor olurlarsa duygularımın zerresi onlar için işe yaramayacaktı. Bırakmamışlardı. Bundan sonrası için artık tehlike bendim. Merdivenleri çıkarken diğer esirlerimi görmek için can atıyordum.

 

"Bırakın kızı." İşte bu şaşırtıcıydı. Canavar emredince Ela bırakmıştı. Mary ise daha sıkı yapışmıştı. Dean kolumu ondan kurtararak. "O artık benim himayemde kimse ona benim isteğim dışında dokunamaz." Mary sinirlenmişti.

 

"O bize ait." Bu sefer sinir sırası bendeydi. Tam cevap verecekken canavar devam etmişti.

 

"Kimseye ait değil." Değilim. Canavara merhamet gösterirdim fakat beni vermeden önceydi. "Benim isteğim dışında hiçbir alt size ait değil." Herhalde ben ona aitim demeye getirmişti. İyice paylaşılmaz oldum. "Bana bile." Bunu beklemiyordum insan gibi hissetim bir anlığına. Merdivenlerin başından gelen yüksek sese kadar tanıdığım sesle oraya döndüm. Simondu. Mary'nin dediği gibi bizden önce gelmişti. Beyaz cadı kılıklı kadında o zaman buradaydı.

 

"Tartışmayı yukarıya bırakın. Buraya gelin." Hepimiz yukarı çıkıp üç sandalyeye oturan insan ile karşılaştık. Aralarında ki tek kadın beyaz cadı diye isimlendirdiğim Sara idi. Sağ da oturan kaba saba kaslı saçları kazıtılmış dövmesi bol bir adamdı. Gözleri Dean ve Ela da iken hafifçe kafasını eğmişti Ela. Adam da ona karşılık vermişti. Gözleri benim üzerime gelmişti. Biraz ona baktıktan sonra orta diğer adamdan daha uzun olduğunu anladığım kıvırcık uzun saçlı adam vardı. Kafası ise oturdukları masanın üzerinde ki bir tüpten kaldırıp bize doğru bakmıştı. En son üçünün de gözü bendeydi. Amirler bunlar mıydı? Ortada ki adam yanlardaki insanlardan birini çağırtarak tüpü önünden aldırtmıştı. Tek odağı bendim.

 

"Kaçak kızı tekrar görmek büyük bir şeref." Gözlerim ile sıkıcı bir şekilde onu dinliyordum. "Elizya demişti Sara yeni adın bu mu çok hoş insanın kendi başının çaresine bakıp kendini isimlendirmesi." Ne saçmalıyor acaba bu adam.

 

"Sade de gel." Etrafta çoğu kişi dediğimle sinirlenmişti. Tekrar bir şeyler zırvalamasına izin vermeden "Ne bilmek istiyorsun? Ve bana karşılığında ne vereceksin?" Hafifçe gülmüştü. Sandalyesinden kalkıp masanın önüne gelerek yaslanmıştı.

 

"Vereceğimiz şey senden aldıklarımıza bağlı." Zeki bir adam. Sınırlarımı zorlar mıydı? Dene ve gör. "Vereceğimiz şey ise bu masada ki sadece bana bağlı." Gülümsemiştim.

 

"Size vereceğim şeyler bana sorduklarınıza bağlı." Beni serbest bıraktıkları için gidip masanın boş sandalyelerine yerleşmiştim. "Eğer sorularıma cevap alamazsam bir halt alamazsınız." Odada ki çoğu kişi el hareketiyle dışarı çıkmıştı. Ela ve Sam bile çıkmıştı. Diğerleri de gelip masaya kurulmuşlardı. Adam tekrar en ortadaki sandalyeye geçerken Simon ve Mary karşıma Sara'nın yanına oturmuştu. Dean ise gelip diğer adamla arama oturmuştu. Astor da Mary'nin köşesine geçmişti. Araları hala bozuktu. İkisi de birbirine ağır şeyler söylemişti. İkisine de üzüldüğümü söylesem yalan söylemiş olurdum.

 

"Biz istediğimiz şeyi alırız." Dean'ın yanında ki adam konuşmuştu.

 

"Ben istemezsem hiçbir şey alacağınızı sanmam."

 

"Nedenmiş o?" ortada ki adam durdurmuştu onu.

 

"Önce kendimizi tanıtalım. Ben Tom." Demek Tom buydu. Sağ yanını göstererek "Hilal savaşçılarından kaptan Dean ve lider Aras." Demek Gül'ün çeyrek ay dediği şey aslında Hilalmiş. "Onlar duvarın bu kısmını korumakla görevlidir." Sol tarafını göstererek "Clara ekibi ise Sara ve diğerleri bu kısmı hem güçlendirme hem korumakla görevlidir." Ekip adlarına ablamın adını vermişlerdi. Ona bu kadar inanmaları göz yaşartıcıydı. Diğer üç kişiden bahsetmemişti. "Sen kendinden bahset."

 

"Ben Elizya Pearl namı değer siyah Pearl." Simona bakıp söylemiştim. "Hiçbir şey için burada görevli değilim." Kafamı eğip tekrar kaldırarak Sara ve Tom'a bakıp "Clara size artık yardım edemez."

 

"O ne demek oluyor." Mary 'di ortamın farkına varıp hemen susmuştu. Ablama değer verdiği belliydi.

 

"Ablam öleli yıllar oldu." Karşımdakilerin hepsi şok içindeydi. Uzun bir nefes verdim. "Ablamı takım adı yapacak kadar neden bekliyordunuz?" Astor Mary'nın üzüldüğünü anlayıp sırtını sıvazlıyordu.

 

"Nasıl olur o zaman buraya nasıl geldin?" Bilmiyorum Beyaz cadı. Ellerimi bilmiyorum dercesine kaldırdım fakat biliyordum. İkinci kayboluşum da anlamıştım.

 

"Bak Elizya şu an buranın hangi zaman dilimi olduğunun farkında olmalısın." Fakındaydım geçmişteydim. "Ben de farkındayım."

 

"Nasıl farkındasınız?" Onu tartmalı ve köşeye çekmeliydim. Anlamış gibi gülümsedi.

 

"Geçmiştesin büyük ihtimalle birkaç ipucu bulmuş olmalısın. Bana onları söylemeni beklerim elbette."

 

"İpucu bulduğum ve geçmiş olduğu doğru fakat siz bu ip uçlarını bilmeden nasıl eminsiniz?"

 

"Baban ile çok yakındık. İlk geldiklerinde anlatmışlardı. Seni o zaman gördüğümde de aklın herkesten farklı çalışırdı." Beni görmüş müydü? "İzin verirsen o ipuçlarını dinlemek isterim." Herkesin gözü kulağı bizdeydi. Sanki Satranç turnuvası yapıyorduk.

 

"Babam'ın yakın olduğu kimseye ip ucu falan vermek istemem." Gülmüştü. Söylediğimiz her cümlede hamle sana geçti dercesine gülüyorduk. Masadakiler bize delirmiş gibi bakarken sadece yanımdaki adam sıkılarak bakıyordu.

 

"Haklısın Daniel çok düzgün insanlar seçmez." Gözlerimle bilmiş gibi onayladım. "Sana şu an nezaketen soru soruyorum istediğim her sorunun cevabını zihin duvarlarından istediğim zaman söküp alabilirim." Bana göz dağı vermişti.

 

"Hiç sanmıyorum." Canavar sonunda konuşmuştu.

 

"Sen karışma Dean." Dean sakince liderine döndü. Adam ile sanki düelloya girmişti gözleriyle. Adam da karşılık vermişti.

 

"Sakin olalım. Elizya bunu sana yapmak istemem elbette Daniel'in küçük kızına zorla bir şey yaptırmak istemem. Anlaşarak bunu çözmeliyiz. Seni isteyen yöneticilerimiz var." Yöneticiler bu üçü değil mi?

 

"Nasıl yöneticiler istiyor?" Dean sinirlenmeye başladı.

 

"Elizya'dan haberleri var nasıl olduğunu bilmiyorum fakat Elizyayı istiyorlar." Söze başlayacakken beni durdurdu. "Her şeyi kısaca açıklayacağım bize ne söyleyeceğin sana kalmış Elizya. İlk başta şunu söyleyebilirim." Biraz bekleyerek az önceki ufak münakaşamızı ortadan kaldırmıştı. "Onlar istediği şeyi alırlar ve eğer zorlarsan seni ben bile kurtaramam."

 

"Beni neden korumak isteyesin ki?"

 

"Danilel'in çocukları benim için de değerli fakat halkım herkesten değerli. Halkıma hiçbir zaman kin beslemeye kalkma o zaman seni feda etmekten çekinmem. Şimdi sorduğum sorulara cevap vermelisin bende senin ve halkım için ne yapacağıma karar vereyim." Tek derdi halkıydı eğer onların işine yarayacaksam beni en başta kullanacak insan buydu. Koruma falan palavraydı.

 

"Beni korumanı isteyen yok halkın ile ilgilenmeye devam et. Ne soracaksan sor? Cevap vereceğim fakat istediğime."

 

"Anlaştık. İlk olarak Clara ile başlayalım." Sözünü kestim.

 

"Bak onu anlatabilirim." Eli ile izin verdi. "Kaçtıktan birkaç yıl sonra Clara yakalandı. Onu kurtarmaya giderken ben de yakalandım. Sonra orada bir isyan sonucu ellerimde öldü." İsyancı yapan kişinin ben olduğumu bilmelerine gerek yoktu.

 

"Bu kadar mı?" kafa salladım. "Peki buraya nasıl geldin? Biliyorsun bildiğimiz üzere zaman çizgisi deneyi sadece Clara da işe yaramıştı." Bende de işe yaradığının farkında değiller. "Clara yoksa sen nasıl zaman çizgisini aştın?"

 

"Buraya nasıl geldiğimi Mary size anlatmıştır diye umuyorum." Kafasını salladı. "Nasıl olduğuna gelecek olursak bir fikrim yok." Aslında vardı. Yıllar önce ki deneyde ben de başarılıydım fakat hastalığım beni tükettiğinden hiç deneme yapmamıştım. Sonra da bu yeteneğim kaybolduğu için Clara'ya yönelmişlerdi. Şimdi neden olduğuna dair benim de bir fikrim yoktu. Ama o'nun kesin bildiğinden emindim. O yüzden en onun değerli faresi bendim. O ablam yerine hep bende çizgiyi aşmaya çalışmış becerememişti. Fırsat vermeden kaçmıştım. En başından beri bende ısrar etmesinin sebebi demek buydu. "Bende bunu sizden öğrenirim diye düşünmüştüm."

 

"Dean'nın yanında da bir ara kaybolup geri gelmiştin. Bana onu anlatır mısın?"

 

"Orada nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde kısa bir süreliğine yatağıma dönmüştüm." Dean ve Mary bunu bize daha önce neden söylemedin gibi bakıyorlardı. "Fakat çok kısaydı geri kalan kısım sadece boştu. Tekrar gözümü açtığım da yine buradaydım." Tom etrafında dönüp dolaşıyordu.

 

"Burada ki ipuçlarına babandan dolayı sahibim sadece seni tartmak istedim." Bilmediğimi mi sanıyorsun. "Clara değilse çizgiyi aşan kişi sensin. Clara'nın öldüğüne emin misin?"

 

"Gözlerimde önünde son nefesini vererek ellerimde öldü. Onu ben gömdüm." Susmuştu. İçlerinden belki de ne kadar duygusuz olduğumu geçiriyorlardı.

 

"Sende de o deney yapılmıştı. Yıllar sonra etkili olmasının sebebi ne olabilir." Benim çizgiyi aştığıma emindi.

 

"Emin misin onun aştığına Tom?"

 

"Evet Sara. Ne yazık ki bunu bizden önce bilenler var. Onu istemelerinin sebebi işte bu."

 

"Kim bilebilir ki ben bile daha yeni öğrendim. Nasıl aştığımı bile bilmiyorum."

 

"Bu zaman da her şeyi bilen insanlar vardır." Ürkütücü idi. Eğer öyle biri varsa herkes ben de dahil tehlikedeydi. Etrafımda ki herkes bu tehlikenin farkındaydı.

 

"Onu vermeyeceğiz istekleri için her şeyi yaparlar." Canavar beni vermek istemiyordu.

 

"Biliyorum fakat eninde sonunda onu almak için her şeyi yaparlar. Duvarın ötesindekilerden önce onu almak isteyeceklerdir. Bu sefer düşman sadece duvarlar ve mizonlar değil bu halkın yöneticileri de var. Kendimiz ile düşman olmamak için onu vermeliyiz." Vereceğini biliyordum. Bir kere de şaşırtın be insanlar.

 

"Onu vermeyeceğini söylemiştin." Kıvırcıktı.

 

"Mary kızım onu vermezsek. Herkesten olabiliriz."

 

"Neden Sara yöneticiler için neden önemli halklarını hiçe saydıklarını biliyorum fakat Elizya'yı neden istiyorlar?"

 

"Bilmiyorum."

 

"Bilen kişin Tom olduğuna eminim."

 

"Dean ve Mary sakinleşin." Astor ve Simon hatta Aras bile gelerek beni tutmaya yeltenirken canavar beni de kendi ile kaldırıp arkasına almıştı. Resmen vücut dili ile yiyorsa dokunun diyordu. Beni bu sefer gerçekten vermeyecekti çünkü alıp alamayacağına emin değildi. "Bak Dean o kızı almak için bugüne kadar ki tüm emeklerimizi yok edebilirler. Kız ile sadece konuşacaklar. Bana bunun sözünü verdiler. Tehlikeli ise onu öldürmeden etkisiz hale getirecekler. Her türlü kız yine bizle kalacak." Çok etkili konuşuyordu ben bu insanların yerinde olsam kabul edebilirdim. "Onlara şu an karşı çıkacak gücümüz yok. Onlara bile gücümüz yokken duvarlara bile gücümüz yetmez."

 

"Bize kalacaktan kastını anlamadım sanma ya biz kullanacağız ya onlar." Ben hariç herkes üzerimde söz sahibi olmaya başlamıştı.

 

"Her türlü bu halk için olacak." Sihirli cümle gibiydi. "Yöneticiler ne kadar acımasız da olsa onlar da halklarına düşkündür." Demek öyle.

 

"Kız tehlikeli ise ona yapacakları şeye dayanamaz." Beni öldürmekten beter edecekler diye anladım. "Bünyesi bizim gibi bile değil, buna izin vermem duvardan bir farkımız kalmaz." Bana zarar gelmesini istememesi ufak bir yerdeki ışığını kaybetmemek içindi. İnsan gibi davranılmasını gerçekten özlemiştim. Onu gölgemle cezalandırmayacaktım merhametimi hak etmişti. Canavarın karanlığını kendisi ile baş başa bırakacaktım. İçindeki ışığı öldürüp öldürmemesi umurumda bile değildi fakat bana bulaştıracak bir karanlık bulursam onda tek damla ışık bırakmazdım.

 

"Üzgünüm fakat daha iyi, bize bir zararı olmadan yok olur." Beni kullanamazsanız yok etmeyi düşünmek. "Yenmek için bazen istemediğin insanlar gibi olmalısın."

 

Bana yaklaşan Astoru Kıvırcık durdurmuştu. Dean ise önümde durmaya devam ediyordu. Aras dönüşüm sağlarken önümdeki adam da dönüşüm sağlamıştı.

 

"Beni ezmeden kızı alamazsınız." Benim için kendini feda etmek. İçimde bir an bir şeyleri yakmıştı. Canavar bana insan gibi davranıyordu. Kötü veya iyi olduğumu bilmeden bu sefer tek o da değil Kıvırcık da öyle davranmıştı. Onlar beni insanlığa itebilir miydi diye düşünmeden geçemedim.

 

Sara elini Mary'e tutarken, Tom da elini Dean'a doğru tutmuştu. Ne yapacaklarını bilmeden elektriğim ile tüm vücudumu kapladım. Aras ve Simon Gri canavar ile savaşırken Tom bana yönelmişti. Bana doğru gelirken diğer eli hali Dean' doğruydu. Boşta kalan elini bana doğru tutturup bir anda havalanmama neden oldu ne olduğunu anladığım an kendimi duvarla bir olurken bulmuştum. Elektriğimi kontrol altında tutmamın tek sebebi beni koruyan iki insandı kimseye borçlu kalamazdım. Yerimde mıhlanırken Mary bana doğru harekete geçecekken elini boynuna götürüp yüksek bir çığlık atmıştı. Sara ona ne yapmıştı. Bunu fırsat bile Astor onu bayıltıp yere yatırmıştı. Astor hızlı bir şekilde bana doğru gelirken birkaç iğneyi aynı anda yapmıştı. Gözlerim gidiyordu. Tom diğer eliyle Saranın yaptığı aynı şeyi Canavara yapmıştı. Acı çekse de diğer ikisini sinirlenip fırlatmıştı. Muhteşem bir hızla gelip Tom'a doğru koşarken Tom benim iğnelerin etkisindeki güçsüz bedenimi yere bırakmıştı. Elektriğim kontrol çıkıp yavaşça kaybolmuştu. İğnelere dayanırken Tom diğer eli ile ona gelen canavara doğru uzatarak onu ileriye doğru atmıştı. Canavar tekrar ayağa daha sinirli bir şekilde kalkıp Yine Tom'a doğru yürüdü. Tom az önce yaptığı şeyi yapmaya kalksa da işe yaramamıştı ve canavarın pençesi Tom'un boynu ile onu yukarıya kaldırmıştı. Tom hala sol eli ile ne yapmaya kalksa da Dean çok zor dayanırken diğer pençesini de adamın elini kırmak için harcamıştı. Kırılma sesi duyunca artık gücüm son raddelerdeydi. Dean de Tom her ne yaptıysa son raddelerdeydi fakat yenilgiyi kabul etmeyerek dayanmıştı. Ama Astor ona yaklaşırken "arkanda" diye bağırırken Simon ve Aras onu durdurmuşlardı. Onu zorla zapt ederken Astor ona da iğnelerinin tadına bakmasını sağlamıştı. İkimiz de zor dayanıyorduk.

 

"Üzgünüm." Tom 'un dediği ile kahkaha attım.

 

"Daniel'in çocukları değerli ha." Nefeslenip kan gelen burnumu temizlemeye kalktım. Yanıma gelip burnumu silen Tom ile Dean daha da öfkelenmişti. Ama yapacak bir şey yapacak gücümüz kalmamıştı. "Babamın yakın oldukları her zaman piçti." Diyerek yere yığılırken Tom beni tutmuştu. Gözlerim tam anlamıyla kapanırken son dediği şeyi duymuştum.

 

"Daniel hep yanlış kişiler tercih etse de ben yanlış değilim kızım senin canını için onlara istemediğim bir şey için söz verdim." Yarım yamalak duymuştum umarım uyandığımda aklımda hala kalırdı. Kalacağını zannetmiyordum. Boşluğa kendimi bırakmıştım dayanmak sadece acı çektiriyordu.

 

 

 

Evettt millet Dean ve Mary'nin Elizya için savaşmasını nasıl buldunuz?

 

Karakterleri uz?

 

Elizya?

 

Dean?

 

Mary?

 

Tom?

 

Astor?

 

Sara?

 

Sam?

 

Ela?

 

Simon?

 

Aras?

 

Elizya bu durumdan sizce nasıl kurtulur?

 

Oy ve yorumlarınızı beklerim hepinizi kucaman öptüm

 

Loading...
0%