Yeni Üyelik
13.
Bölüm

OYUNUN KURALLARI

@yesilcadi

 

Bölüm 13: Oyunun Kuralları:

Oyunu kuralları ile oynarken bir tilkiye bürün, kuralları kendine göre şekillendirip yeni kurallar yaratırken kimse akrebin farkına bile varmayacak.

Hayatım da başıma gelen çoğu şeyi ben istemedim bana karar verme olanağı bile tanınmamıştı. Kader ben doğduğum da hain planlarını bana musallat etmişti. Hasta olmak benim suçum değildi. Saçma işlere bulaşan bir aile benim suçum değildi. Canlı elemente Aerilius ile uyumlu olmak ise hayatın bana yaptığı en büyük hainlikti. Ailem bizi Aeriliusa uyumlu yapmak için ellerinden gelen kötülüğü vücutlarına yapmıştı. Kader’in idaresini elime alma zamanım geldiğinde kendi çocukluğumu çaldım. Bir daha çocuk olmadım. Elime aldığım kader ise başka kaderlerle çarpıştığında idarem yine kaybolmuştu. Boyun eğdim ta ki onlardan biri haline gelene kadar oyunu kurallarına göre oynadım. O oyunlarla diğer kaderleri de kendime mahkum ederken oyunu baştan kurdum hesaba katmadığım tek şey ise yeni kurallar yeni beni ve yeni kaderimi yaratmıştı.
Ortak kaderlerle yarattığımız yeni ben keşke bir hiçten ibaret olsaydı. Bu kadar kaybolmama değmezdi.
Yine bir hiç olmak istediğim zamandaydım. Dilenci gibi görünmek yerine keşke öyle olsaydım. Koskocaman bir halsizlikten baş ağrısı ile uyanmıştım. Midem ağzımdaydı. Bana neler olduğunu anımsadıktan sonra etrafıma bakındım. Ama bakınamıyordum kafamı bile hareket ettiremiyordum. Boynuma tasma benzeri kelepçelerden yerleştirmişlerdi. Ellerimi ayaklarımı dizlerimi ve dirseklerimi ile beni arkamda düz duvar bir yere bağladıklarını anladım. Gözlerim ile etrafı taradığımda benimle aynı durumda olan iki kişi vardı tek farkımız ben boynumdan da bağlanmıştım. Duvar zannettiğim şey metal ve plastikten dik durmuş bir yataktı. Deney yatakları nasıl anlamadım. Onlar nerede olduklarının farkında gibi sıkıntı ile yere bakıyorlardı. Beni fark eden ilk kişi canavardı.
“Uyandın demek.” Onun bu sözü ile Mary de bana dönmüştü. Hani kendimi anladım beni tutukladılar onlar da isyan etmiş olabilir fakat neden benle aynı yerde ve aynı durumdaydılar.
“İyi misin?” Mary sormuştu.
“Normalim kıvırcık.” Hala midem bulanıyor ve başım dönüyordu.
“Pek öyle durmuyorsun. Şok cihazı.” Ben ona lakap bile bulamamışken bana şok cihazı diyordu ve sinir bozucuydu.
“Sizinde benden bir farkınız yok ucubeler.” Sanırım ona gri ucube diyecektim ya da canavar demeye devam mı etsem. “Neden benimle aynı haldesiniz. Hatta durun bir dakika sizi o diğer iki ucube nasıl etkisiz hale getirdi. Ya kıvırcık sevgilin olacak piç kurusu sana nasıl kıyabildi. Bence hemen ayrıl ondan. Neredeyiz peki?” İkisi de şaşkınca bana bakıyordu.
“Nefes alsana kızım. O boğazında ki tasmaya rağmen konuşuyorsun.” Sanane kıvırcık istediğim zaman konuşurum.
“Nefes almadan kaç kelime kurdun acaba şok cihazı?”
“İlk cümlem altı oldu sonraki cümle de nefes aldığım için ikinci cümlem de 32 kelime oldu gri canavar.” Bana ciddi misin der gibi bakıyordu. Sonra biraz durup
“Gerçekten de öyle olmuş.”
“Kelimelerimi mi aklında tutuyorsun?” cilveli bir şekilde söyleyip onu bozguna uğrattıktan sonra düz bir tavırla “sapık olduğunu biliyordum.” Diyerek kesin içinden sabır dilenmesine neden olmuştum.
“Sapık olsam sana ne yapacağımı kestiremezsin bile.” Cilveli konuşmuştu bu sefer şaşkına uğrayan bendim. Tam altta kalmayacakken Mary böğürme taklidi yaptı.
“Durumunuzun farkında olun isterseniz. Hadi Elizyayı anladım sana ne oluyor Dean iki günde seni etkisi altına almış.” Öyle mi olmuş. Pis pis gülümsüyordum.
“Boş boş konuşmada yarıştığımıza göre Elizyayı birazdan yaşayacakları için hazır hale getirsek iyi ederiz. Bünyesi bizim ki kadar dayanıklı değil.” Ne yapacaklardı acaba. Mary umutsuz bir şekilde ofladı.
“Ne yapacaklar ki.”
“Kimseye yapılmasını istemediğimiz şeyler.” Bir an durdu kıvırcık aklından ne geçiyorsa ufak bir hüzün vardı gözlerinde sonra yerini öfkeye bırakmıştı. Anılarını mı hatırlamıştı? “Zihnine girecekler.”
“Bende bir şey sandım onu nasıl yapacaklar?” küçümsedim. Zihne girme bu devirde mümkün müydü? Bende denenmişti. Pek başarılı oldukları söylenemezdi.
“Bir dakika daha önce yaşadın mı?” Aferin zeki canavar sadece güçten ibaret değilmişsin.
“Evet bilgisayar ile zihnime sızmışlardı.”
“Bilgisayar mı?” Canavar gülmüştü. “Bu devirde bilgisayar kullanılmıyor.” Ne bilgisayar neden yok tamam geçmiş zaman fakat yine de bilgisayar bu tarihlerde hale vardı. Hatta gelişmiş olması gerekiyordu. 22. Yüzyıl neden bu haldeydi? Asıl bunu sormam gerekti.
“Yani ne kullanıyor o zaman.”
“İnsan” Ne!!! şaşırma Elizya insanları hayvanlara dönüştürüp silah olarak kullanan ve aralarına duvar ören bir zamandasın en azından ilerde bunun daha gelişmiş hali yüksek teknolojiler ile sağlanıyor. İnsan deneyleri yavaş yavaş bitmeye gelmişti. Fakat bende ondan yararlanmıştım. “Şunu söylemeliyim ki şok cihazı sana verdikleri acı ile aklını kaybedebilirsin,” sinirle soludu “ölebilirsin.” Birini burada kaybettiğini sözleriyle anlamıştım. Ya onlar da yaşamış mıydı?
“Ölen var gibi konuştun.” Kıvırcık şaşırdığına göre gerçekten vardı. Merak ettiğim diğer soruya geçtim. “Peki sizinkine de girdiler mi?” Mary dümdüz bir ifade ile yere bakarken, Dean sinirle kelepçeli ellerini yumruk yapmıştı. “Cevabımı aldım. Ben dayanabilir miyim?”
“Bana bir yıla kadar tek başıma çişe bile kalkamayacak hale getirdi. Onu da…” Dean sözünü kesmişti. “Ne oldu zoruna mı gitti.”
“Sırası değil Mary.” Araları sanki önceden iyiymiş de şu an bu hale gelmelerinin sebebi bu durum gibiydi.
“Yine çok kafa çalıştırıyorsun Elizya kendine odaklan bünyen bunlardan daha zayıf ölebilirsin.” “Umarım ölmem.” Dean sanki umarım dediğini duyar gibi olsam da yanımda bana cırlayan kıvırcık vardı.
“Bu durum da bile kendinle konuşuyorsun pes doğrusu. Neyse durumu yine anlatayım senin zihnine girerken en ufak acına kadar erişebilirler erişmelerinde sıkıntı yok fakat onları büyütebilirler.” Durdu kısa bir an “Bunda bile belki dayanabilirsin fakat erişemedikleri yer için zihninin her duvarını, her sinir sistemini uyaracaklar. Beynini acı ile parçalayacaklar hem fiziksel hem psikolojik.” Beynimin içine bir girmeyi denesinler de sonra olacaklara bakacağız. Umarım ölürdüm. Dayanamayıp geberip giderdim. Bu mazoşist düşüncelerin arasındayken bir ses bunu durdurdu. Tom.
“Ona anlatmanız iyi oldu. Ne ile karşılaşacağını bilir en azından. Size gelecek olursak yeni bir çipe razı olmak zorundasınız isyanınızın bedeli bu olacak.”
“Ne çipi.”
“Bizi nasıl etkisiz hale getirdi sanıyorsun. Boynumuzdaki görünmez tasma ile.” Kıvırcık sinirle konuşmuştu. Boyunlarında onları etkisiz hale getiren bir tasma demek.
“Neden?”
“Sadakatli bir savaşçı olmak için.” Dean sakince konuşmuştu. Yani seçenekleri yoktu. Sadakat ve sadakatsiz de olsalar savaşçı olmak veya olmamak için zorla boyun eğdirttiler. İnsanlar yıllarca hiç değişmemiş eskiden neyse hala aynı bok. Kendi dışında herkesi kullanmayı kalıtsal özellik haline getirmişler. Uzaktan bir ses daha geldi.
“Düşman olduğunu bilmediğiniz bir kıza bilgi verdiğiniz için bile yeni çipleri hak ediyorsunuz.” Yanıma birkaç adam gelip gözlerimi kapattı. Engel olamayacak kadar tutsaktım. “Getirin kızı buraya başlıyoruz.” Yavaşça bir yere doğru ilerliyordum. Yanımda kurtulmaya çalışan insanları hissediyordum ikisi olmalıydı. “Siz ikiniz de bu olaya şahit olup eski anılarınızla isyanın tadına bakacaksınız.” Ses hala höporler’den geliyordu. Kahkaha patlattım.
“Pardon pardon sadece yanımıza gelmeyip uzaktan emir verip kendini göstermeyecek kadar korkak birinin emir vermesi çok komiğime gitti.” Sinir bozma mı benden sorulur.
“Sana yapılanlardan sonra yalvarınca göreceğim.” Gülmeye devam ettim.
“Zavallı dene de görelim.” Canıma susadığım doğrudur fakat yalvarmayacağım.
“Elizya dur artık.” Mary’nin sesi çaresiz çıkmıştı. “Lütfen boyun eğ burada bir ölüm daha olmaz izin ver.” Yalvaracak kadar çok canını yakmış olmalılardı. “Clara’nın kardeşinin da ölmesini istemem ondan kalan tek şey sensin. Lütfen ölme.” Clara onun için çok değerliydi. Beni sevmese de ölmemi istememişti. Çipi bile kabul etmişti. Sona yaklaştığımda insanlar bana iyi davranırdı. Bu benim sonum muydu?
“Ölmek veya ölmemek bana kalmış. Sen üzülme Clara’nın seni sevdiğine eminim.” Emindim. ”Ve siz zavallılar zihnimi vermektense kendimi öldüreceğimi bilmeniz gerek. Ama önce ne yapacağınıza bir bakalım baya eğlenceli olacak.”
“Siktir.” Canavarın sesini duymuştum. Öldürebileceğimi biliyordu. Sonuçta şahit olmuştu. Orman da benim peşimden koşan oydu.
Arkamdan kapının kapanması ile biraz daha ilerleyip durmuştuk. Kollarıma birkaç iğne yedikten sonra kulaklarım içine giren hareket eden şeyler ile yerimde kıpırdanmıştım.
“Ah evet eğlenceli olacak.” Gözlerimi devirdim umarım görmüştür. “Başlıyorum.” Sanki birilerinden onay istiyordu.
Kulağımın içindeki şeyler beynimin içinde hareket ediyor ve acı vermeye başlamıştı. Dişlerimi sıkmaya başlamıştım.
“Ne diyordun zavallı mı?” Canım çok yanıyordu. Uzun bir süre devam etti. Ağzımdan inilti çıkarmamaya özen gösteriyordum. “Neden olmuyor.” Ne olmuyor. Birden kapı açılmıştı.
“Bu kadar uzun sürmemeliydi. Neden daha bir sonuç yok.” Başka tanımadığım bir ses.
“Anlamadım zihni savaşıyor sanki.”
“Bu imkansız. Savaşıyorsa sende savaş.” Acı git gide artıyordu. Bu sefer acı ile çığlık atmıştım.
“Zihninde duvarlar var sanki. Bizim aksimize iki duvar var ve biri asla içeriye girmeme izin vermiyor.” İki zihin ha anlamıştım yine de acı çok fazlaydı. Dayanabilir miydi bilmiyorum hemen bu işe bir son vermeliydim. Yapacak hiçbir şeyim yoktu ki. Beynimde kıpırdarken beynimi de yakabilirdim. Balon için ise farklı planlarım vardı. Acı fazla iken odaklanamıyordum. Burnumdan bir şeylerin aktığını hissetim umarım kandı.
“Heyy yeter bu kadar artık onu öldüreceksin.” Tom’du.
“Kes sesini Tom, dozu arttırıyorum.” İğneler yine saplanmıştı sanki hissedemiyordum.
“Eğer ölürse size onu vermeyeceğim.”
“Tom çok oluyorsun.”
“Kesin ikinizde sesinizi üstten emir geldi. Aralıklara yapmaya devam edeceksin. Kızın ölmesi bunca zahmete değmez.” Çıkıp gitmişti sanırım odadan.
“Seninle sonra görüşeceğiz, Tom.”
“Elizya kızım neden zihnini rahat bırakmıyorsun öleceksin.” Nefesini yüzümde hissettiğim için yüzüne tükürmüştüm. Tepemde ki diğer adam gülmüştü.
“Bana bir daha kızım dersen seni babamla tanıştığın güne lanet ettiririm.”
“Sırf sana bu davranışından dolayı bu kızı affedebilirim.” Gülmeye devam ediyordu. Güç toplamaya çalışıyordum. Kafamda ki şeyler şu an durmuştu. “Vücudunda ne yapmaya çalışıyorsan demek ki kendine geldin.” Dediği an kafamdaki acılar artmaya devam ediyordu. Ne kadar devam etse de yapamadığını biliyordum. Acı beni bayıltmaya çalışıyordu.
“Direnme artık.” “Hayır.” Kapı açılıp tekrar kapanmıştı.
“Dur.” Durmuştu hareket eden şeyler. “Sen Pearl az önce kiminle konuştun.” Halsiz bir gülümsemeyle cevap verdim üzerine öksürmüştüm. Ağzımdan da bir şeylerin geldiğine emindim. “Sorumu cevapla?” Yine az önceki adamdı.
“Neden cevaplayayım kazancım ne?” Öksürmeye devam ettim.
“Bir kazancın yok pazarlık yapacak durumda değilsin. Ölüme daha geç gidersin.”
“Geç gitmek isteyen kim? Yaklaşın.” Fısıldadım. Yaklaştığı an “İstersem şu an kendimi öldürmekten çekinmem.” Bağırarak konuştum.
“Seni sürtük.” Sinirlenmeye başlamıştı.
“Çok ayıp, çok ayıp beni bulmak için bu kadar zahmete girip ve elinizde hiçbir halt olmamasına rağmen bana küfür edebiliyorsun.” Şu kurallara bir el atma zamanı geldi. “Kendimi öldürmeyeceğimi düşünüyorsan senin beni öldürmene izin veriyorum. Yap hadi. Hadi durma.” Bu iş eğlenceli olmaya başlamıştı. “Ama benden almak istediğiniz şeyler var değil mi ne kadar ölümle tehdit etseniz de bilmediğiniz benim gibi birini özellikle bir zamanlar hepinizin tanıdığı Clara ile aynı özelliklere sahip olmam güçle inşa edilmiş egolarınızı yıkıyor.” Gülmeye sesli bir şekilde devam ettim. “Kimse de var olmayan bir şeye sahip olmak. Düşmanlarınızın bile bilmediği bir güç.” Sinirle çenemi kavramıştı.
“Sahip olmadığımız bir güç bizde değilse kimse de olmamalı bu da seni ölüme daha çok yaklaştırır.”
“Ölümümü kendim sağlayabilirim.” Beynimde şeyleri yok etmiştim. “Şu beynimdekileri çekin malum artık çalışmıyorlar.”
“Ne diyor bu kız.”
“Ama nasıl olur?”
“Ne nasıl olur?”
“Ben açıklayayım yaktım onları siz çıkarmazsanız kendim de çıkarabilirim. Neyse boş ver onu şimdi konumuza dönelim. Ya bu güç size hizmet etseydi.”
Ortam sessizleşmişti.
“Konuş, ne istiyorsun?”
“Öncellikle artık muhattabım sen değilsin emir aldıkların sadece onlarla konuşurum senin gibi bir satrançtaki fili ile değil.”
“Seni sürt..” Diyemeden emir gelmiş olmalı ki. “Tamam.”
“Ayrıca beni çözerseniz sevinirim merak etmeyin sizle yüz yüze görüşmek istemiyorum. Bu odada beni duyabildiğinizi biliyorum.” Beni çözmüşlerdi. Yanımdakilerden Tom hariç hepsi maskeliydi. Ellerimi ve bacaklarımı esnetip. Bana bir sandalye ve arkada tutuklu iki kişi de lazım serbest bırakıp bırakmamanız umurumda bile değil.” Odada silahlı insanlar hariç kimse kalmamıştı. Diğer ikisini tutuklu bir halde getirdiler ve ben rahatça keyifli bir şekilde sandalyeme bacak bacak üstüne basıp yerleşmiştim. Kıvırcık bana ne oldu der gibi bakarken Dean normal bakıyordu. Eminim canavar hassas kulakları ile burada olan her şeyi duymuştur. Acaba kaybettikleri kişinin acı çekişlerini duymuş muydu? Önüme benim isteklerim dışında mikrofon da getirmişlerdi. Her yerde kamera ve hopörler vardı.
“Konuş.” Ses yüksek yüksek fakat gizlenerek geliyordu.
“Baştan beri buraya getirme amacınız bana sahip olmaktı yanılıyor muyum?” Ses çıkmadığına göre doğruydu. “Tabi diri ya da ölü fark etmezdi ama kim canlı ve hazırdaki bir güce sahip olmak istemez ki özellikle duvarların ötesindekileri üstünlüğünü kabul eden, üstün özellikli savaşçılara sahip olmalarına rağmen üstelik.” İki tutukluyu gösterdim. Duvarlar ne kadar güçlüydü bilmiyorum rol yapıyordum bu konuda onun dışında burada halletmem gereken birkaç kişi vardı. Artık bu odanın duvarlarının arkasındakilerde bu listeye eklenmişti. En önemli şey ise burada ufak bir umut bulmuş olmamdı umuduma gelecek olursak Clara’dan beri hayatımdaki tek amacım bu olmuştu.
“Peki karşılığında ne istiyorsun?”
“Karşılığını zamanı gelince öğreneceksiniz.”
“Bu karşılık bize uygun değilse o zaman ne olacak hem sana nasıl güvenelim.”
“Baştan uyarayım bana asla güvenmeyin, Şu tutuklulara taktığınız çipi benim zihnimi yıprattıktan sonra takacağınızı işler ters gitmeseydi ve ben hala yaşamış olarak kalsaydım takacağınızı bilmediğimi sanmayın.” Dean ve Mary bana anlatmamış olsaydı tahmin bile edemezdim. Kime ne anlatacağınızı iyi düşünün. Onlara baktığım da şaşkındılar. Nasıl bir koz verdiklerinin farkına sonradan vermek tam duvara kafa atmalık hareket. Birden bir gülüş geldi.
“Bunu sadece ufak bir konuşmadan anlamış olman etkileyici. Sende gördün mü şu beynin içine girsek bile kaybolabilirdik.” Başka bir sesti bu cızırtıların desibellerin tonu değişmişti. Yanında her kim varsa onu onaylamıştı “Bu kızdan etkilendim. Şimdi bize şu oyununu anlat bakalım.”
“Az önceki kişiden daha zekisiniz.” Birkaç gülüş aynı anda gelmişti. Kaç kişilerdi çözememiştim.
“Ne demiştim etkileyici.” Baya keyiflendi. “Biraz oynayalım senle velet. Şimdi anlaşmamız gerekiyor. Sorularıma istediğim cevabı vermezsen seni gözden çıkarmaktan hiç kaçınmam.”
“Gözden çıkarılmayacak biriyim demek. Buyurun dinliyorum yalnız istediğim şartlar olmazsa buradan tek bir kişinin bile sağ çıkacağından emin değilim.” Bunu hesaba katmamıştım şu an sadece rol yapıyordum.
“Bundan bende değilim bir ara deneriz.” O da eğleniyordu. “Konuşarak gidişata karar veririz. Şimdi ilk olarak az önce kimle konuştuğunu söyler misin dalgalı bir cevap için sabrımız yok benim var da yanımdakilerin yok.” Gülmüştü.
“Kendimle konuşuyordum. Belki çift kişilikliyimdir kim bilir?”
“Bu iki zihin duvarını açıklar şimdilik kabul edelim.”
“Hay hay.” İkimizde bu durumdan baya zevk alıyorduk. “Clara için ne gibi planlarınız vardı.”
“Sıra sende miydi? Peki o senin aksine gücünü kullanabiliyordu bu dünyada ki en kıymetli hazine geleceği görmek o ise geleceğe ve geçmişe hükmedebilecek biriydi. Cevabı senden biliyorsun. Sıra bende o zaman velet. Gücünü kullanabilmeyi biliyor musun ya da gerçekten dediğin gibi sen değil de Clara hala yaşıyor mu?”
“Sizde bunun cevabını biliyorsunuz? Clara öldü. Güce gelecek olursak güce küçükken sahip olsam da deneme fırsatı benim kontrolüm dışında birkaç gün önce iki kere gerçekleşti. İlk şartım bu gücü kontrol etmek için bana gerekli ortamı vereceksiniz. Karşılığında ise sizin için onu kullanacağım sizin tek isteğiniz bu olacak. Çipi kullanıp kullanmamak size kalmış.”
“Neden tek karşılığımız olacak ki.”
“Bildiğin soruları sormamalısın canımı sıkıyorsun bir keyif verip bir sıkmak hoş değil aptal olduğunu düşünmeye başlayacağım. Bu tek karşılık sizin için her şeye bedel. Eğer itiraz gibi bir bok edersen şu an kendimi öldürürüm.” Gayet sakin ve yavaş konuşmuştum. “Şöyle düşün anlamadıysan senin gücünün benim emrim de de olduğunu.”
“Güzel örnek velet bir dakika bekle.” Bekliyordum. Yanımdaki tutuklu ucubelere baktım. “Diğer karşılıklara geç.”
“O zaman bunu kabul ettiğinizi var sayıyorum. Bu tutuklu ucubelerle aynı muamele göreceğim hangisinin ekibine katılacağım umurumda değil ikisinden biri olması lazım.” Düşünüyorlardı. Bu iyiydi bana karşı zayıflık göstermişlerdi.
“Onlarla aynı muamele göreceksin yani ceza sayılacak her şey sana da uygulanacak. İkisi de artık aynı ekipte olacak lider olarak Sean tayin edildi. 1.Kaptan olarak Dean tayin edildi. 2. Kaptan olarak Mary ekibe bizim tarafımızdan birkaç kişi daha eklenecek. Ekibin geri kalanına sınır dört olmak üzere kaptanlar karar verecek. Görevlerinizi beraber yerine getireceksiniz. Genel odağınız mizonlar ve Elizya olacak. Mizonlar şu an duvardakilerden daha tehlikeli özel seviye bir takım olacağınızı unutmayın ona göre davranın ve Elision Pearl için önlem olarak iskelet sistemi için altı uzuv ve hayati organlar için bir çip karar verildi.” Bu başka biriydi. Bedenim bu piçlere aitti tabi şimdilik. İçimde ki karanlık hepiniz elimdesiniz diye bağırıyordu. Ufak ışık parçası ise buna bir son ver diyordu.
“Elizya olacak. Elizya Blackpearl. Yine az önceki kişiye sesleniyorum diğer şartım ise her şekil birbirimizden yararlandıktan sonra eğer gücü kontrol edebilirsem birinin de ben ile gelmesini istiyorum.”
“Neden?”
“Bunu sizde istiyorsunuz çünkü karşılığında gösterdiğim şeyler sonucunda bana güveneceksiniz güvendiğiniz an bana istediğim kişileri vereceksiniz.”
“Bu da ne demek?”
“Zamanı gelince anlayacağız emin olun.” Yine sessizlik olmuştu. “Bu bütün insanlık için olacağından emin olabilirsiniz ya da olmayın zamanı geldiğinde göreceksiniz.”
“Velet gerçekten etkileyicisin senin gibi biri keşke sadece doğuştan bize ait olsaydı. Şu an yanımda oturur olurdu. Çipleri yerleştirin biraz fena acıtacak az öncekinden bile fazla umarım dayanırsın.” Adamlar yanıma gelirken umarım doğru yapıyorumdur diye düşünüyordum. Acı çekeceksek bu iki ucube de çekecekti. Maskeliler o ikisine doğru giderken durdurdum.
“Son şartımı daha duymadın. O iki ucubeye yeni çip yerleştirmek yok.” İkise de bana şaşkınca bakıyordu.
“Onları önemsediğini mi söylüyorsun.”
“Hayır kimseye karşılıksız borçlu kalmak istemem.”
“Anladım. Dean ile ufak bir işim var yanıma getirin sonra Elizya ile işiniz bittiğinde hepsini beraber yollayın. Şimdilik onu yakaladıklarından dolayı verdikleri başarıdan dolayı cezaları af edildi.” Egoist pislik bu en büyük zaafın olacak. Beni övmek yerine kendi yönetimini övecek kadar ego sahibiydi.
Bana gelen adamlar beni hazırlamışlardı. Onlar daha bacağıma yaparken ne kadar acı vereceğini anlamıştım. Beynim artık daha çok acıyordu. Dean çıkarılırken ben acı içinde inliyordum. Bunun da bedelini ödeyecekti. En son kalbime geldiğinde artık kulağımdan ağzımdan burnumdan bir sürü kan akıyordu. Çok kan kaybetmiştim. İki bacak, iki kol, omurga ve boyundan sonra sıra kalbe gelmişti.
“Buna bile dayanman seni daha da değerli kılıyor.” Acı çekmemden ve kazandığı zaferden büyük bir zevk alıyordu. “Seninle muazzam işler yapacağız Blackpearl.” Gülüyordu.
“Ah evet bayım siz ve odadaki diğer altı adam ve beş kadınla çok muazzam şeyler yapacağız.”
“Sen nasıl anladın.” Gülüşü solmuştu. Gülme sırası bendeydi olan gücümle her yerim kan içinde sırıttım çok cani bir görüntüde olduğuma emindim.
“Son bir şey daha.” Yutkundum. Gözlerim giderken gülümsemeye devam ediyordum. “Ben doğuştan burada doğsaydım senle oturmazdım sizi kontrol eden duvarların tepesinde oturacak olan insan olurdum.”
Kalbime saplanan acı ile yığıldım. Artık oyunda yeni bir piyon vardı. Hedefi ise karşı tarafın yani tahtanın sonuydu. Vezir olup mat etmekti.

 

Loading...
0%