@yesim16
|
Uğur'a bakarak"Gören de senin Mete'ye değer veriyorsun falan sanacak"dedim meymenetsizin suratı daha da sevimsiz bir hal alırken, tüm soluğunu burnundan verdi ve "sen... Sen çok fazla oluyorsun!" Diye bağırdı nefretini ve tehditlerini umursamayarak konuşmaya devam ettim. "Sen bir çocuğun arkadaşsız kalmasına ne demek olduğunu biliyor musun bilmezsin tabii ne düşünüyordun ki? Onu hastalığından dolayı kendinden nefret etmesini sağlamayı mı herkesin ondan korktuğunu düşündürerek mi?" Dediğimde surata artık başka bir renk almıştı. Ondan korkmama rağmen bunları söyleyecek cesaretimin olmasından dolayı kendimi takdir ederek bana Savur hoca tehditleri beklemeye başladım. Birkaç defa etrafına bakındı ve elini pantolonun arkasına götürerek siyah ve parlayan bir silah çıkarıp tetiği çekti ve alnıma dayadı. Soğuk demir alnıma değdiğini öylece kalak almıştım. En önemlisi bu silahı üzerinde nasıl bulundurduğunu ve başka bir önem arz eden soru da bunu nasıl yaptığıydı? Ne yani, tetiği çekecek miydi? "Bunu önceden yapmam gerekiyordu." Dedi ve bana bakmaya başladı. Göz bebeklerime kadar titredikten sonra aklıma onun bahçesinde olduğumuz ve üstüne üstlük hep birlikte yemek yediğimiz aklıma gelince sağ elimle silahın alnımdaki temas noktasını iterek Yok ettim. "Haklısın, ses çıkartır!" Dedi ve silahını aldığı yere geri yerleştirdi. Cebinden çıkardı çakıyı açarak üzerime gelmeye başladı. "Şimdi o dilini kesip eline verirsem daha az ses çıkartır öyle değil mi? Veya direkt olarak boğazını kessem nasıl olur?" Dediğinde gideceğim yerim bittiğini duvarla sırtımın buluşmasından anlıyordum. "B-ben..."dediğimde bıçağı kulağımın arkasına dokundurdum ve boynuma doğru indirmeye başladı gözlerimi kapatarak duvara daha çok yaslandım ve ondan olabildiğince uzakta durmaya çalıştım. Bıçağı şah damarın üzerinde gezdirdiğinde nefesim kısa süreli kesilse de kafamı geri çekerek bıçağı boynumla temasını kesmiştim. "Bir daha seni benim hakkımda yorum yaparken görürsem... Ne yapacağımı söylememe gerek yok herhalde..." Dedi ve üzerime psikolojik baskısını koca bedenini geriye çekerek ortadan kaldırdı. Yaptığım şey, tek kelime etmeden koşarak arka bahçeden bizimkilere el sallayıp çıkmak olmuştu. Arka bahçenin kapısından çıktığım gibi geldiğim yer yine Kumsal olmuştu ayağıma baskı uygulayan lanet olası ayakkabıları fırlatarak, ayın aydınlattığı denize bakıp beklemeye başladım. Nasıl öyle bir hareket yapabildi aklıma almıyor belki tek kelime daha esseydim oracıkta beni deşip sürükleyerek cesedim saklayacaktı. Hayatımda o kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Hala bıçağı boynunda dolaştırıyor gibi geliyordu. Çiziyorlar beyinde yer kazınmıştı. Tekrar ödümü koparmayı başarabilmişti. Duyduğum adım sesleri ile yerimde sıçrayarak arkamı döndüm ve bana el sallayan Beril ile karşılaştım. "Merhaba! Nasılsın diye sormuyorum bu saatte burada olduğuna göre..." Dedi ve ayakkabılarını kenara fırlatıp denize doğru yürümeye başladı. Ayakkabıları su ile buluştuğu sırada elbisesini kafasından çıkarıp fırlattı. Denizdeki hareketlenmeden anladığım kadarıyla suyun altından yüzüyordu. Kısa bir süre sonra bana uzaktan bir yerden el sallayıp ''iyi geliyor gerçekten."diye bağırdı. Bugün onda bir şey vardı. İlk gördüğüm gün gibi suratı sevimli ve neşeli değildi. Bir şey olduğu çok ortadaydı ve bunun acısını yüzerek atıyordu. Ona eşlik etmem gerektiğini düşünerek ben de etrafta insan olmadığına emin olup tişörtümü kenara fırlattım ve elimdeki pijama altını da çıkarıp koşarak suya girdim. Gündüz yüzmek istemememin bir sebebi de buydu. Yarı çıplak bir şekilde insanların içinde durmaktan hoşlanmıyordum hızla kafamı ve tüm bedenimi suyun içine soktuğunda nefesimi içimde tutmaya başlamıştım suyun verdiği okşanma hissi bulutların üzerindeymiş gibi yumuşak hissettiriyordu. Gece olduğundan, karanlıktaki su tam anlamıyla boşluktaymışçasına hissizleştiriyordu. Nefesimin tükendiğini anlayıp su üzerine çıktım ve derin bir nefes alıp tekrar suyun altından yüzmeye devam ettim. Kollarımın yorulduğunu hissederek kıyıya doğru yüzmeye başladım. Suyun yüksekliğini kaybettiği yerlere geldiğinde ayağa kalkıp yürüdüm ve kumun üzerine çıktım. Arkamı döndüğümde kıyafetlerimden biraz uzak olan bir yere çıkmıştım kıyafetlerimi yanına doğru yürüdüğümde beril'in yerde nefes nefese yıldızları izlediğini gördüm. Yerdeki kıyafetlerimi alıp hemen üzerime geçirdiğimde aynı şekilde beril'in yanına uzanıp onun baktığı bir grup yıldıza baktım sanki ayarlanmış gibi sırasıyla yanıp sönüyorlardı. Tüm dikkatimi yıldızdayken beril'in sesini duydum. "İyi misin?" Dediğinde gözümü yıldızlardan ayırmayıp "üşüyorum, sen iyi misin?" Dedim. "Üşüyorum." Dedi titreyen sesiyle. Üzerine baktığımda hala yeşil bikini ile yerde uzanıyordu. Beril ile alakasız bir şekilde kahkaha atmaya başlayınca şaşırarak baktım. "Kusura bakma, sinirli olduğunda gülerim de..." Dedi ve kahkahasına kaldığı yerden devam etti. İçimden gelen gülme görüntüsüyle ben de ona eşlik ettim. Sanırım sinir boşalması yaşıyorduk. Gülünecek bir şey olmadan Gülünce kendimi anormal gibi hissetmekte haklıydım. Beril daha fazla gülmeye başlayınca gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Bir süre o şekilde kahkaha attığında gözlerindeki yaş daha fazla dökülmeye başlamıştı. Biraz daha dikkatli baktığında ağladığını gördüm. Sinir boşalması yaşadığından konuşarak bunu yarıda kesmek istemiyordum. Bütün sinirini atmalıydı, daha sonraya sinir diye bir şey kalırsa tekrar bu duruma gelebilirdi. Ağlaması devam ederken kafasını omzuma gömdü. Yüzdüğüm için vücudumdaki ıslaklık tişörtüne nem olarak geçmiştim ve onun ağlaması ile daha da ıslanan üstüme umursamayarak elimde sırtına sıvazlamaya başladım. Devam edicek...
|
0% |