@yesim16
|
Sınavlar başladı uzun zamandır bölüm gelmiyordu devam keee İyi okumalar Bugün staj başvurusunu ve görüşmesini de halledersem evime gidip rahatça dinlenebilirdim. Bu yüzden bugün iş yerine uğrayacaktım. En yakın otobüs durağına yürüdüm ve beklemeye başladım. Evet, babamın iş yeri vardı ve orada patrondu fakat benim arabam olmadığı için halk otobüslerini kullanmak zorunda kalıyordum. Tam bir öğrenci hayatı yaşıyordum, arada bir anne ve babam evime uğraması tek başıma yaşardım. Plazanın önündeki durakta düğmeye basıp kapıların açılmasını bekledim ve kendimi hava sıcaklığı 30 derece olan İstanbul'un nemiyle buluşturdum. Plazanın önüne geldiğimde kafamı yukarı kaldırmadan edememiştim çünkü fazla yüksek olan ve gökdelenleri artmayan bir bina inşa etmişlerdi. Kapının üzerinde kocaman harflerle yazılmış mevra holding yazısını gördüğümde Bir adım gerilemiştim. Gerçekten buranın sahibi her kimse gösterişi fazla önem verdiği ortadaydı. Utanmasalar altın harf falan da kullanılabilirlerdi Girişteki görevli kadın beni fark ettiğinde "buyrun, ne için gelmiştiniz?"dediğinde, etrafa kısa çaplı bir inceleme bakışından sonra kadına dönüp "Yıldız teknik üniversitesi'nden staj başvurusu için geldim." Dedim. Kadın beni baştan ayağa sürdüğünde yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyi yakalamıştım. Annemden sonra bu kadın da benim giyim şeklime laf ederse, tabularımı yıkıp burayı Savaş alana çevrilebilecek kadar kavga edebilirdim. Tabii sonra staj işi de yatardı. Kadın, 8 kata çıkmama ve şefimiz olan Enes bey'i bulmam gerektiğini söylemişti. Kadına sinir oldum ve hiçbir şey söylemeden asansörü ilerlemeye başladım. O ilk önce kendi giydiği striptizci kıyafetine baksın, buraya çalışmaya geliyorsak rahat olmamız gerekiyordu ve ben bu şekilde gayet rahattım. Asansörden indiğinde sağ tarafından duyduğum "staj için gelenler toplantı salonuna!" Sesi ile direkt solana doğru ilerledim. Koridorun sondaki salon oldukça genişti ve burada at bile koşturabilirdik. Sanırım benim için staj adayları, ortaya yerleştirilmiş ahşap masanın tarafına oturucaktı. Birkaç kişi oturmuştu, birkaç kişi de masaya doğru ilerliyordu. Elimdeki dosyaları oturacağım tarafa bıraktım ve tam oturacağım sırada Enes bey diye tahmin ettiğim şey içeri girerek birkaç sıkıcı konuşma yaptı. "Arkadaşlar! Buraya iki kişi eksiğimiz var! Ciddi olanları kalıcı olarak alacağız. Bunun için çok çalışın!" Dedi ve gitti. Çok mu çalışalım? Zaten burada çalışmak istemeyenlerin ne işi vardı? Duyuru yapan kişinin kafasının yerinde olduğundan şüphe duyarak sandalyemi geri çektim ve oturdum. İçeri gelen başka bir görevli, buranın yetkilisi olduğunu duruşundan ve giydiği takım elbiseden anladığımız bir adam, içeri girdi. "Arkadaşlar! Şefiniz Enes bey gerekli açıklamayı yaptı. Başarılar, patronunuz gelip seçim ve mülakatı yapacak."deyip o da çıktı. Ne duyuruymuş arkadaş! Bu holding'e karşı beklentim katbekat artarken, şu mülakat konusunda oldukça heyecanlanıyordum. Patronumuzun sevecen biri olması için dua etmeye başlamıştım bile. Sessizce mırıldanıyordum ve bu mırıldadı düşün kimseyi rahatsız edeceğini sanmıyordum. Heyecanın daha fazla bastırmasıyla ayağa kalktım ve odanın içerisinde birkaç adım atmaya başladım. Bu arada tırnaklarımı yediğimi herkesin bana bakması ile anlıyordum. Elimi ağzımdan çekip son kez dosyaları göz attım. Birkaç eksiği fark ettiğimde, lanetler okuyarak dosyayı elime aldım ve daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye başladım. Bu sırada ayakta olduğum için sandalyemin çevresini dolanıyordum. Kapının açılma sesi ile elimdeki dosyalarda kafamı kaldırıp gelen kişiye baktığımda gözlerim hayrette aralanmıştı. Daha fazla gerildiğimden ve şaşırdığımdan dolayı dosyalarım yere düştü ve kağıtlar etrafa uçuştu. Masanın yanında hemen yere çöktün ve kağıtlarını toplamaya başladım. Buradan hemen çıkmam gerekiyor. Allah aşkına başka holding mi yoktu! Koskoca İstanbul'da bula bula onu mu bulmuştum?! Dosyalarımı toplarken bir yandan da buradan nasıl çıkmam gerektiğini düşünüyordum. Buranın iki kapısı olduğuna göre bana daha yakın olan çıkış kapısını kullanabilirdim. Onun suratını gördüğümde aklımda bıçak görüntüleri beriliyordu ve o bıçağı bozma sapladı görüntülerde aklımdan film şeridi gibi geçiyordu. O yüzden dosyalarımla yerin tozunu alıyordum. Onun beni görmediğinden kesinlikle emindim. Buradan kafamı çıkarmadan yerden sessizce emekleyerek dışarı sıvışacaktım. Düştüm duruma bak, Allah aşkına başka yer mi yoktu? Hem o tatilde değil miydi? Ne işi vardı İstanbul'da? Ben ondan uzaklaşmak için annemin ve babamın vereceği cezaya maruz kalıyordum fakat yine onun ürkütücü ve mahkeme duvarı suratı ile karşı karşıya kalıyordum şu anda tam anlamıyla sıçmıştım. Dosyalarıma düşmeyecek şekilde avucumun içerisine sıkıştırdığımda artık yemek yiyerek buradan çıkmaya hazırdım. Nefesini tutarak kapıya yaklaşmaya başladığım sırada telefonumdan çalan rock müzik sesi ile tüm kafalar bana dönmüştü. Şu anda hiç hoş bir pozisyonda değildim. Telefonumdan gelmeye devam eden sesle şeklimi bozmadan elimi cebime attım telefonumu kapattım. Tüm kafalar hala bana dönükken, hızlıca ayağa kalkıp sandalyeme tekrar oturmak zorunda kaldım. Elimdeki dosyaları gerginliğimden dolayı buruş buruş bir hale getirmiştim. Masanın altındaki elleri mi dosyalarım ile birlikte masanın üzerine çıkardım ve ellerimi geri çektim. Kafamı ellerimden kaldırdığımda hiç kimseden ses çıkmıyordu ve tüm kafalar bana dönüktü. Gözlerim herkesi taradıktan sonra masanın diğer ucundaki mahkeme duvarı suratlıya takılmıştı. Gözlerini kızmış beni inceliyordu. Yüzündeki ifade daha çok, nasıl öldürürsem, gibisinden sadistçe bir tavır olduğundan tırsmamam imkansızdı. Mert boğazın temizlediğinde tüm kafalar ona dönmüştü. "İsimleriniz?"dedi soran bir ifadeyle. Herkes sırayla ismini söylediğinde en son benim sıram geldi. Gözlerimi kaçırarak "Pınar" dedim. "Kaç yaşındasın Pınar?" Dedi, bilerek üstüme geliyordu. Bunu buradaki kimse anlayamazdı fakat bu bariz ortadaydı. "22 yaşındayım efendim"dedim saygı çerçevesinde. "Nereden geliyorsun?" Aşağıdaki mahalleden demek geldi içimden. Sinirleniyordum. "Hangi okuldasın?" "Yıldız teknik üniversitesi." Dediğimde, sorularım beni boğduğunu anlamam uzun sürmemişti. "Neden bu şirket?"dediğinde sorunu saçmalığından dolayı yüzündeki sıradışı engel olmadan "okulum bu şirketi seçmiş."dedim umursamayarak. Uğur bilerek üstüme geliyordu. Bu muhabbetin daha fazla uzamasını istemediğimden masanın diğer tarafında olan mahkeme suratlıya yerimden kalkarak dosyalarımı götürdüm. Hala verdiğim cevaplar hakkında notlar alıyordu. "Ders notlarım burada."dedim elimdeki dosyayı ona uzatarak bir, 2 ders haricinde notlarım yüksekti. "Stajı alındın"dedi düz bir tonda. Alınmasaydın daha iyi olacaktı fakat bu staja iş imkanım için ihtiyacım vardı. Beni daha fazla ürkütse kendimi kovdururdum. Diğerlerine de gerek de soruları sorduğunda, benden hariç Faruk adında birisi stajı alınmıştı. Faruk ve ben hariç herkes odadan çıkmıştı. Sanırım mahkeme duvarı suratlı'nın burada olduğunu söylememe gerek yok. Bana bakarak "en üst kattaki boş oda senin." Dedi ve aynı şekilde parka dönerek "senin odanda 6 katta, Yeliz Hanım'ın odasının yanı. Zaten orada bir tek onun odası var." Dedi ve ayağa kalkarak oteriler sesiyle "herkes yerlerine."dedi. Faruk'la tokalaşıp tanışmıştık, aynı okulda olduğumuzu söylemişti fakat ben onu görmemiştim. Mert gözlerini tokalaşan ellerimize dikerek "az önce odalarınıza dediğimi hatırlıyorum. Burası disiplin yeri."dedi bağırarak, sonra kapıyı vurup çıktı. "Ne kadar gıcık bir adam bu."dedi Faruk. "Öyle deme, her an bir yerden fırlar falan." Dedim ciddi bir tavırla ama o gülmeye başladı. "Ahaha! Fırlar mı? Ne kadar komiksin ya..." O baştaki gülmesi ile ne kadar sinirimi bozsa da "ben ciddiyim." Diyerek, haklı olduğumu göstermeye çalıştım. "Yok, o kadar da değil."dedesi elini sağa doğru savurarak. "İleride görürüz."dedim. Devam edicek... Öncelikle güzel kötü yorumlarınızı bekliyorum takip etmeyi ve oy vermeyi unutmayın. Sınav haftasında olan arkadaşlar var onlarada başarılar dilerim. |
0% |