@yevadu_
|
Afallamıştım... Yine gözlerine hapsetmişti beni, öylece kalakalmıştım olduğum yerde, insanın elini ayağını nereye koyacağını bilemediği anlar olur ya, işte tam olarak bunu yaşıyordum şuan.
"Naz hocam, Fatih Erdem yeni beden eğitimi öğretmenimiz." Müdürün konuşmasını fırsat bilerek gözlerimi ondan hızlıca kaçırdım. Bir dakika ne! Yeni beden eğitimi öğretmenimiz mi dedi o? Bir şoku daha üzerimden atmaya çalıştım.
"Öylemi hoşgeldiniz." Sesim anormal derecede stres ve kaygı içeriyordu.
"Teşekkürler." Bunu söylerken ona kaçamak bir bakış attım, suratında tek bir mimik bile oynamamıştı, aşırı gerilmiştim, müdüre döndüm.
"Ben tekrar uğrarım efendim." Fatih'in gözlerini hâlâ üzerimde hissediyordum, müdürün cevap vermesini bile beklemeden hemen odadan çıktım.
...
Buna gerçekten inanamıyorum hâlâ olayın şokundan çıkamamıştım, akşam olmuş yatağımda pijamalarımla dizlerimi karnıma çekmiş stresten tırnaklarımı yiyordum. Kendime o kadar kızıyorum ki, onun önünde daha rahat davranmalıydım, onu takmıyormuş gibi yapmalıydım ama afalladığımı o kadar çok belli ettim ki eminim müdür bile içten içe bu kız neden garip davranıyor diye düşünmüştür. Bir dakika! Fatih ya beni tanımadıysa, böyle bir ihtimalde var sonuçta bu çok muhtemel, ismimin Naz olduğunu öğrendi ama! Ben olduğumu anlamış mıdır acaba? Hayır anlamamış da olabilir sonuçta dünyadaki tek Naz ben değilim ya, beni en son on dört yaşımdayken görmüştü şimdiyse yirmi beş yaşındayım, beni tanıması olanaksız görünüyor. Ahh Naz! Neden bunu düşünüyorsun ki anlamamış olsa bile sonuçta bunu bir gün kesin anlayacak, bundan kaçışın yok ki kafanda bunun muhasebesini yapıyorsun! Hayır yani neyi bu kadar abartıyorsam! sonuçta ona karşı bir şey hissetmiyorum, benim için sıradan biri, o yokken hayatım nasılsa şimdi de aynen devam edecek, bu kadar basit!Abartmamalısın durumu Naz!
... Yüzüme çarpan suyun etkisiyle açtım gözlerimi, neye uğradığımı anlamaya çalışırken abimi, tepemde dikilmiş elinde içi su dolu bardakla baş ucumda beklerken gördüm, ani bir hareketle kendimi bardağın altından kurtardım. "Kafayı mı yedin sen, şaka mı bu şimdi!" Sesimin frekanslarını sonuna kadar zorlamıştım, beni gerçekten deli ediyordu.
"Biraz daha cıyaklamaya devam edersen derse geç kalacaksın Naz hanım!" Bunu söylerken oldukça keyifli görünüyordu, hemen saate baktım.
"Olamaaaz gerçekten geç kalacağım!" Dün gece kafamda dönen düşüncelerden bir türlü uykuya geçiş yapamamıştım, bu yüzden alarmı bile duymamışım.
"Abi beni sen götürürsün dimi?" Bir yandan hazırlanırken abimin beni yalvartmaması için dua ediyordum.
"Çabuk hazırlan aşağıda bekliyorum." Bunu duyduğuma çok rahatlamıştım, bugün işe erken gitmeyecekti sanırım, üzerinde hâlâ eşofmanları vardı, abim kendi şirketinin patronu olduğu için bu konuda oldukça rahattı.
Hazırlanıp koşa koşa aşağı indim, annem de bugün uyuya kalmıştı sanırım, az önce abime kızmıştım ama şuan ona minnet duyuyordum, iyi ki her sabah erken kalkan bir abim vardı, teşekkürler Allahım.
Makyajımı arabada yapmıştım, bugün üzerime beyaz bir gömlek altına da geniş paça salaş bir jean giydim, saçlarımıda dağınık topuz yaptım. Harika görünüyordum. Arabadan inerken abicimin yanağına bir öpücük kondurdum, bunu; ona bağırmamın bir telafisi olacağını düşündüğüm için yaptım, bana göz kırparak karşılık vermişti, bu hareket onu oldukça seksi gösteriyordu, gerçekten yakışıklı bir abim vardı, onunla evlenmek için can atan kızları şimdi daha iyi anlıyordum.
"Dikkat et, eve tek parça halinde gel." Ona suratımı buruşturdum, tepkime ufacık bir kahkaha attı.
...
Neyseki derse yetişmiştim. Zil çaldığında açlıktan kazınan midem için kendime bir simit aldım, yanına da sıcacık bir çay... İçimden onunla karşılaşmamak için dua ediyordum, acaba bahçede miydi yoksa öğretmenler odasında mı, kafamda deli sorular... Rahatlamaya çalışarak öğretmenler odasına gittim.
Kasacak bir şey yok, sakin ol Naz.
İçeri girdiğimde göz ucuyla o burda mı diye kontrol ettim.
Yoktu.
Her zamanki köşeme geçtim, simitimden bir ısırık aldım, burnuma dolan o muazzam erkeksi kokunun geldiği yöne baktım, yeni beden etiğimi öğretmenimiz elinde kitapla biraz ötemdeki koltuğa oturdu, üzerinde kalitesi otuz metreden belli olan marka eşofman takımı, ayağında beyaz skecherslarla deli dikkat çekiyordu. Tamam! dürüst olmak gerekirse dikkatleri çekmeye sebep olan tek şey kıyafetleri değildi elbette ki; başlıca kusursuz kaslı vücudu, hafif dalgalı kumral saçları ve bütün odayı dolduran keskin parfüm kokusu... En önemlisi de simsiyah gözlerindeki soğuk bakışlar. Odadaki herkes de benim gibi düşünüyor olmalı ki hepsinin gözü ondaydı, yeni beden eğitimi öğretmenimizde yani. İçeri ne zaman girdiğini anlamamıştım bile, ona baktığımı görmesini istemiyordum, sakince önüme dönüp simitimi yemeye devam ettim, lanet olsun yine istemsizce geriliyordum, normal davranmayı unutmuş gibi elimi ayağımı nereye koyacağımı düşünmeye başladım.
Ah buna gerçekten dayanamayacağım.
Çayı ve simiti almayı akıl edemeden hemen oradan kalkıp sınıfa geçtim, umarım bu hareketimi üstüne alınmamıştır çünkü bu isteyeceğim son şey olurdu. Daha beni tanıyıp tanımadığını bile bilmiyorum eğer tanıdıysa ve ondan kaçtığımı anlamışsa bu benim için oldukça utanç verici olur, ahh kahretsin böyle yaşanmaz ki! Bu gerçekten sinir bozucu, konfor alanım elimden alınmış gibi hissediyorum.
"Hocam hocamm!" "Hocam bizi duyuyorsanız yaşam belirtisi gösterin."
Çocukların bana seslenen yüksek sesleriyle kendime geldim, öyle derin dalmışım ki zilin çaldığını bile duymadım. "Ah afedersiniz çocuklar dalmışım."
"Hocam yoksa aşık mı oldunuz?"
Bunu söyleyen çocuğa baktım, ona sıcacık gülümsememi sundum. "Bu soruyu aşka inancı olan birine sormalısın." Ardından ona göz kırptım. Sınıftan uğultular yükselmeye başladı.
"Vaaavv!" "Ooooo!" "Fenaaaa!"
Elimi gülerek sus işareti yapmak için ağzıma götürdüm. "Şşş hadi çocuklar ders başladı yan sınıftan şikayet gelecek şimdi."
Onları susturmayı başarıp zihnimi yeni beden eğitimi öğretmenimizden uzak tutmaya çalışarak kendimi derse verdim.
... Diğer teneffüslerde öğretmenler odasına gitmedim, bu çok mantıksız biliyorum ama resmen günümüzün yarısından çoğunu geçirdiğimiz bu yerde ondan deli saçma kaçıyordum. Huzursuzca! Ama bunu artık yapmamalıydım, onu tanımıyormuş gibi yapıp okulumuza gelen sıradan bir öğretmen olduğunu düşündüğümü bilmesini sağlamak için onunla karşılaşınca en azından bir selam verme kararı almıştım, evet bunu kesinlikle yapacaktım!
...
Ertesi gün bütün teneffüslerde tereddütsüz öğretmenler odasına gittim ama Fatih'i hiç göremedim, aldığım karardan sonra artık ondan kaçmak bir yana dursun, onunla sırf sıradan bir konuşma yapacağım diye gözlerim bütün gün onu aradı, gerçekten hiç ayarım yok! bunun farkındayım.
Paydos zili çaldı, eve gitmeden önce çıkarmam gereken bir kaç fotokopi için doğruca fotokopi odasına gittim, on beş dakikanın ardından işimi hallettim, bu sırada okul tamamen boşalmıştı, bu koca okulun içinde tek kalmak çok hoşuma gidiyor, kendimi huzurun içinde buluyordum, upuzun koridorda attığım adımların yankısı benim için âdeta terapi gibiydi. Koridorun sonundan asansör sesi geldi, belli ki okulda tek değildim, asansöre yetişeyim diye adımlarımı hızlandırdım, koridoru dönünce Fatih'in açılan kapıdan içeri girdiğini gördüm. Sonunda onu görebilmiştim, cesaretimi toplayıp hızlıca asansöre yetiştim, fırsat bu fırsattı, içine düştüğüm bu durumdan kendimi kurtaracaktım! Tek amacım; geçmişim yüzünden şuan ondan kaçarak yaşamak yerine birbirleriyle yeni tanışmış iki öğretmenin sıradan bir diyalog kurmasıydı. Tamam... Elbette bir gün benim ilkokuldaki o kız olduğumu öğrenecektir, belki de biliyordur bile ama bunun ona oldukça önemsiz bir ayrıntı olduğunu kesinlikle hissettirmeliydim. Asansörün kapısı tam kapanacağı esnada elimi sensöre doğru tutup kapının yeniden açılmasını sağladım. İçeri girerken yüzümde tebessümle ona bakış attım, suratında mimik oynamadı.
"Sporcu bir adam için oldukça makul bir seçim." Bu soğuk adama yapılabilecek en kötü şeyi yapmıştım;ironi.
"Öyle." Yüzümüz kapıya dönük şekilde birbirimize bakmadan konuşuyorduk, bana verdiği cevabı buz gibiydi,eminim yine suratında tek bir mimik oynamamıştır, sadece onu güldürüp ortamı yumuşatmak istemiştim, en azından nezaketen de olsa bana ufacık bir gülümseme verebilirdi, bozuntuya vermedim.
"Okulumuzu nasıl buldunuz?" Bunu sorarken ona baktım. Eskiden burada okuduğunu söyleyecek miydi merak ediyordum.
"İyi." Hala kapıya bakıyordu, nasıl olurda bu kadar soğuk olabilirdi, konuştuğu herhangi bir insanla, olurda kendini kötü hisseder diye göz temasına son derece dikkat eden biri olarak bunu oldukça garipsemiştim.
"Anlaşılan konuşmayı pek de sevmeyen birisiniz." Bunu ona kaşlarımı kaldırarak soru soruyor gibi söylemiştim, beni tanımış mıydı merak ediyordum bu sırada asansör zemin kata indi ve kapı açıldı. Fatih bana döndü, bunu yapınca ona dönük olan yüzümle aramızdaki mesafe iyice daralmıştı, gözlerime baktı ardından gözlerini yüz hatlarımda ufacık gezdirip tekrar gözlerime baktı, çok yakındık! Bu durum vücut ısımın ani artışına ve kalp atışlarımın düzensizleşmesine sebep oluyordu, gözlerinde sadece iki saniye anlayamadığım bir derinlik yakaladım sonra birden bakışlarındaki duygunun anlaşılmasını istemiyor gibi gözlerinde o tanıdık duvarı tekrar örmüştü.
"Bu, karşımdakinin kim olduğuna göre değişir."
Buz gibi sesiyle bana verdiği cevap tokat gibi gelmişti, bunu söyledikten sonra tepkimi görmek için midir bilmem iki üç saniye daha gözlerimin içine bakmaya devam etti, kalakalmıştım; kırılmıştım! Umarım bu, gözlerimden belli olmuyordur, kapanan kapıya müdahale etmek için elini araya koyarken bile gözlerini gözlerimden çekmemişti, ona tek kelime bile etmedim, sonunda buna son verip çekip gitti. Farkında bile olmadan tuttuğum nefesimi arkasından bıraktım, kendimi uzun zamandır hiç hissetmediğim kadar kötü hissediyordum, girdiğime lanet ettiğim bu asansörden çıkıp eve doğru yürümeye koyuldum, hala olayın içinden çıkamıyordum, hissettiğim bu duyguyu anlamlandıramıyorum, ne bu şimdi? Hayal kırıklığı? Sinir bozukluğu?
Kıpırtı?
Ondan tekrar hoşlanmaya başlamayacaksın dimi Naz? Ahh saçmalamaa adam kaba herifin teki! sen böyle insanlardan nefret edersin, bu kıpırtı da neyin nesi şimdi. Ahh Allahım lütfen başıma böyle bir şey gelmesin lütfenn, o olmaaaz, olmamalı, lütfenn Allahım. Peki ya yaptığı şeye ne demeli? Hayır yani ne diye giriyorsun ki dibime dibime, söyleyeceğin ne varsa söyle işte uzaktan, ne şimdi bu? Karşındakinin kim olduğuna göre değişirmişmiş, çok da umrumda sanki, aman çok üzüldüm!
Gururum incinmişti, kendimi üzülmediğime inandırmaya çalışıyordum sadece, saygın bir hayatım vardı ve kimse bana böylesine kabaca davranmıyordu, yaptığı kabalığı hazmedemiyordum. Düşündükçe sinirim bozuluyordu ama beni asıl korkutan şey bana yaptığı kabalıktan çok; hâlâ, korkunç derecede yakından baktığım gözlerini düşünüyor olmamdı.
... |
0% |