@yikim2024
|
***** Dizlerimin bağı çözülüyormuş gibi hissederken Fırat'ın dudaklarımın üzerinde hareketsizce duran dudakları usulca hareketlenmeye başlamış ve alt dudağımı dudaklarının arasına almıştı. Ben ne yapacağımı bilemez bir halde midem heyecanla kasılırken damarlarımda akan kanın sıcaklığını hissedebiliyordum. Bedenim hafiften titremeye başladığında Fırat'ın koluna tutundum. O ise çenemdeki elini yanağıma çıkarmış , diğer elini de belime dolarken beni öpmekten zevk alırcasına derince kaşlarını çatmıştı. İçinde bulunduğum bu hâl öyle bir sarsıyordu ki beni eğer Fırat belimi tutuyor olmasaydı düşebilirdim bile. Çok farklı birşeydi bu yaşadığım. İlk öpücüğümdü. Birçok şey hissettiriyor, beni umulmaz bir heyecanın ve hissli bir anın içine itiyordu. Gözlerim usulca kapanırken elimdeki bilgisayar parmaklarımın arasından kayıp yere düşmüş ve parke zeminde tok bir ses çıkarmıştı. Fırat ise bilgisayarın düştüğü elimi tutup omuzuna koymuş sonrada tekrar belimi tutup beni kendine çekerken üst dudağımı yoğun bir şekilde öpmeye başlamıştı. Gerçi buna öpmek diyemezdik. Emmiyordu sanki. Ve bu bana garip hissettiriryordu. Garip ama güzel. Bense ona karşılık veremiyordum. İlk öpücüğümün olmasının yanı sıra bunu denemedim. Çünkü kalbim bu ana atarken az önce ve bugün olanlara hâlâ kırıktı. Eğer Fırat gerçekten çocukça davrandığımı düşünüyorsa bunu konuşmalıydık. Bende hoşlanmadığı özelliklerim varsa bilmeliydim. Kendimi değiştirmeye çalışmazdım ama bir orta yol illaki bulurduk. Genelde hayatımda beni kıran insanlara karşı kırgınlıklarımı saklardım. Ki zaten beni kıran insanlarda beni kırıp kırmadıklarını pek umursamazdı. Ama bu ilişkide bunu yapmak istemiyordum. Birine "kırıldım" diyebilmek benim için her ne kadar zor olsa da bunu yapacaktım. Çünkü üstünü örtmeye çalıştığım her kırık bir süre sonra bir dağa dönüşecek ve belki de bizi paramparça edecekti. Bunu istemiyor, Fırat'la sağlıklı bir ilişkimiz olsun istiyordum. Ne kadar olursa... Yine de Fırat'ın beni öpmesine engel olmadım. Ya da herhangi bir karşılık vermedim. Gözlerim kapalıydı. Fırat'ın vücudundan yayılan sıcaklığı hissedebiliyorken, ikimizin de kalp atışlarını duyabiliyorken onun beni öpmesine izin verdim. Fırat ise bir gece lambasının aydınlattığı bu loş odada dudaklarımı saniyelerce öpmüş , sırtımdaki eliyle belimi okşamış, yüzümdeki eliyle de usul usul sevmişti tenimi. Bir süre sonra ise dudaklarını dudaklarımdan ayırıp alnını alnıma dayamıştı. Derin derin aldığı nefesler yüzüme çarpıyor ve benim aldığım titrek nefeslere karışırken tenimi yakıyordu sanki. Yüzümdeki elinin baş parmağı az önce öptüğü alt dudağımı okşarken Fırat, Fırat belimi tuttuğu eliyle beni iyice kendine çekerken alnıma bir öpücük kondurmuş sonrada başını benden biraz uzaklaştırıp yüzüme bakmaya başlamıştı. Yüzümden birşeyler anlamaya çalışıyordu. Belki beni öptüğü için nasıl hissettiğimi ya da ona kızıp kızmadığımı sorguluyordu kendi içinde. Dudaklarımı hafifçe aralayıp bir nefes çektim içime. Başımı da yere eğdimde saçlarım yüzüme dökülmüştü. Dışarıdaki sokak lambalarının ışığı pencereden içeriye sızarak yüzüme vuruyordu. Kirpiklerimi usulca kırpıştırırken Fırat'ın omuzunda duran elimi yavaşça çektim. Fırat ise yüzümdeki eliyle elimi tutup göğsüne koydu ve, Bense ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ona beni öptüğü için kızgın değildim. Hatta hoşuma bile gitmişti. Ama az önce bana çocukça davrandığımı söylemişti ve şimdi bu öpücük... bilmiyordum. Böylesine basit bir kelimenin bu kadar zoruma gitmesi bana da saçma geliyordu. Lakin şuan romantizm düşünecek halde değildim. Fırat ise sıkıntılı bir nefes alıp çenemi tutarak yüzüne bakmamı sağlamaya çalışırken, Başım Fırat'ın çenemi tutan eliyle yerden kalkmış olsa da gözlerim gözlerini bulmamıştı. Ama konuşmalıydım. Fırat birşeyleri yanlış anlamadan bu sessizliğe bir son vermeliydim. Bu yüzden hafifçe yutkunup öpücüğün etkisinden biraz olsun çıkmaya çalışırken, Fırat böyle bir andan sonra bu soruyu sormama anlık bir şaşırsa da hafifçe gülümseyip yüzümü avuçlarının içine aldığında, Bu sözleri içimde bir yere dokunurken gözlerimi sağa sola kaçırdım ve alt dudağımı hafifçe ısırdığımda Fırat çenemdeki elinin baş parmağıyla dudağımı dişlerimin arasından kurtarmıştı. Ve başını yana doğru eğerek tekrar dudaklarıma doğru eğildi. Kalbim yine hızla atarken Fırat'ın dudakları dudaklarımla usulca buluşmuştu. Alt dudağını dudaklarımın arasına sokup bir iki kez üst dudağımı öpüp kendini hafifçe geri çekerken, Sonra tekrar dudaklarıma kapanırken ben hâlâ öylece duruyordum. Nasıl karşılık vereceğimi bilmiyordum ki içimdeki bu heyecanla bilsem dahi herhangi bir tepki veremezdim. Elim ayağım boşalıyor, dizlerimin bağı çözülüyor , içimden ılık ılık birşeyler akarken midem kasılıyordu. İçim içime sığmıyordu sanki. Fırat usul usul öptüğü alt dudağımı birkaç kez dudaklarıyla hafifçe çekiştirirken kendimi bayılacakmış gibi hissediyordum. Fırat ise karşılık vermeyeceğimi anlayınca dudaklarımdan ayrılmış ve alnını alnıma dayarken, Ne zaman kapattığımı bile bilmediğim gözlerimi hafifçe aralarken titrek bir nefes aldım. Ve usulca, Yanlış anlamıştı. Onu istemediğimden değil nasıl karşılık verileceğini bilmeyişimdendi onu öpemeyişim. Birkaç saniyelik bir sessizlik olurken bu sessizliği Fırat'ın erkeksi kıkırtısı bozmuştu. Kaşlarım hafiften çatılırken gözlerim Fırat'ın gözlerini buldu ve, Titrek bir nefes alıp Fırat'ın gözlerine kalbimden taşan sevgiyle bakarken kollarımı beline dolayıp ona sımsıkı sarıldım. Bu kadar kolay mıydı sevenin sevdiğini affedebilmesi? Tüm kırgınlıklar iki çift hoş söze mi bakıyordu? Bilmiyorum. Ama Fırat'la beraber öğreniyordum işte. Fırat'ın bir kolu belime dolanırken başını boynuma gömmüş diğer kolunu da kalçalarımın altından geçirerek beni yavaşça kucağına almıştı. Bu hareketi anlık bir şaşırmama sebep olurken refleksle bacaklarımı beline dolamıştım. Fırat'la her gün yeni yeni hallere bürünüyorduk. Şimdi bir çocuk misali Fırat'ın kucağındayken küçücük kalışımda o hallerden biriydi. Fırat kucağında ben varken odanın içinde yürüyüp az önce tartışmak için kalktığımız yatağa oturmuştu. Elleri sırtımı ve saçlarımı usul usul okşayıp severken dudakları da boynumu kokumu içine çekerek öpüyordu. Ve Fırat buğulu sesiyle kulağıma doğru, Fırat ise , Bir süre öylece kalırken aramızdaki huzurlu sessizlikte Fırat beni usul usul sevmişti. Bu sessizlikte bir ömür kalabileceğimi düşünürken Fırat'la konuşmamız gereken konular vardı ve bu yüzden kollarımı Fırat'ın boynundan çözüp yüz yüze gelmemizi sağladım. Göz göze geldiğimizde Fırat bana yine çok güzel bakıyordu. Gözlerinde bana her baktığında yanan o ateş hiç sönmüyordu. Kara gözlerinde kendimi görebiliyorken Fırat yüzüme dökülen saçlarımı eliyle geriye doğru ittirdi. Gözleri yüzümün her zerresini o yakıcı bakışlarıyla talan ederken gözlerimi kaçırmamak için kendimi zor tuttum. Fırat ise, Bebeğim mi? Gözlerimi sağa sola kaçırıp hafifçe yutkundum ve, Hafifçe içimi çekip nereden başlamam gerektiğini düşünürken, Fırat çattığı kaşlarıyla gözlerime bakıp hafifçe içini çekerken, Hafiften çatılan kaşlarımla, Başımı salladım usulca. Anlaşmıştık. O bana kendini, hislerini böyle güzel anlatırken başka bir seçeneğim de yoktu zaten. Benim onun bana çocukça davrandığımı söylemesine kırıldığım gibi o da benim ona başka birini bulmasını söyleyişime kırılmıştı anlaşılan. Fırat'ın da dediği gibi sinirle söylemiştim. Yoksa Fırat'ı başka biriyle düşünmek bile beni mahvederdi. Başım hafiften öne doğru eğilirken Fırat, Bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Garipti. Evden çıkıp Ayşe teyzelere gidene kadar Fırat hep aklımın bir köşesindeydi ama hiç arayıp haber vermek aklıma gelmemişti. Gelse bile arar mıydım? Bilmiyordum lakin bu seçeneği hiç düşünmemiş olmam tuhaftı. Belki de değildi. İstanbul'dayken evden kafama estiğinde çıkar giderdim. Adliyede geç saatlere kadar çalışır hatta bazen sabahlardım bile. Ama ne annem ne de ablam arayıp "neredesin" diye sormazdı. Kimse bana hesap sormadığı için bende kimseye hesap verme gereği duyan yada birşey yaparken birinden izin alan veyahut bir yere giderken haber veren biri olmamıştım. Zorunlu olarak edindiğim bu alışkanlık beni sorumsuz biri yapıyordu. Bazı alışkanlıklarımdan vazgeçmem gerektiğini fark ettim o an. Fırat öylece yüzüme bakıp benden bir cevap beklerken ona gerçeği söyledim; Başım önüme eğilirken Fırat, Kırılmıştı bana ve bu kırgınlığını öfkesiyle dışa vuruyordu. Benim için önemsiz olduğunu hissettirmiştim ona . Ama öyle değildi. Nasıl olduğunu ise anlatamazdım. En azından bu kadar yeni bir ilişkide Fırat'a ailemden kalma yaralarımı açmak istemiyordum. Buna hazır değildim. Haklıydı. Bugün ondan kaç kez özür dilediğimi ben bile bilmiyordum. Ama elimden başka birşeyde gelmiyordu. Kalbimle dilim arasında bir set vardı sanki. Kalbimden geçeni dilime dökemiyordum. Kendi içimde birşeyleri aşmam , Fırat'a karşı daha açık olmam gerekiyordu. Kendimi böyle çok kötü hissediyordum. Derin bir nefes alırken içimi çektim. Zordu. Benim için bu hayattaki herşey zordu. İçimi sıkan, beni derin bir umutsuzluğa sürükleyen ise birşeylerin birgün benim için kolaylaşacağına dair umudumun olmamasıydı. En fazla anlık sevinçler yaşar sonrada en afilisinden bir acıyla hepsi burnumdan gelirdi. Bilmiyordum. Belki de fazla karamsar davranıyor ve kendimi bu cenderenin içine kendim atıyordum. Biraz yalnız kalsam toplardım belki. Ama şu halde Fırat'ın beni yalnız bırakacağını düşünmüyordum. Fırat öylece beni izlerken başımı önüme eğmiş ve kendi içime dönmüştüm. İşin kötü yanıysa her zaman kendi içimde bir çözüm yolu bulabiliyorken şuan kendi içimde öylece dönüp duruyordum. O sırada Fırat önüme eğdiğim başımın üzerine saçlarımı koklayarak bir öpücük kondurmuş ve beni göğsüne çekerken, Öyle güzel seviyordu ki beni, öyle güzel kıyamıyordu ki bana. Ve öyle güzel anlatıyordu ki düşüncelerini içim eriyordu ona. Kollarımı beline dolayıp sımsıkı sarılırken Fırat boynumu öpmüş, kokumu defalarca yaptığı gibi yine içine çekerken, O an fark ettim ki ben Fırat'ın bu sevgisine hak ettiği karşılığı veremiyordum. O bana beni sevdiğini söylemeden ona onu sevdiğimi söylemiyor, o beni öpmeden onu öpmüyor ,Fırat'a onun bana hissettirdiği gibi değerli hissettiremiyordum. Neden böyle olduğunu ise bilmiyordum. Belki hep en çok sevdiklerimi kaybettiğimden Fırat'ı çok sevmekten korkuyordum. Belki anneme sevgimi ne kadar çok gösterirsem göstereyim onun tarafından mutamadiyen itildiğimden birine sevgimi göstermek bana zor ve ürkütücü geliyordu. Belki de annemin hep söylediği gibi bilinç altımda bir yerde sevilmeyi hak etmediğimi düşündüğümden birini sevmeyi de hak etmediğimi düşünüyordum. Bilmiyordum. Annemin kalbimde açtığı yaralar neyse de ruhumda açtığı yaraların bu kadar derin ve sancılı olduğunu daha önce hiç fark etmemiştim. Sanıyordum ki çocukken aldığım yaralar çocukluğumda kalmıştı. Ama öyle değildi. Fırat kalbimde sakladığım sevgiye ve sevilmeye aç olan Hazan'a her adım attığında üstünü örtüğümü sandığım lakin sadece kabuk bağlayan tüm yaralar birer ikişer kanamaya başlıyordu. Bazen İstanbul'da Fatma teyze saçlarımı okşarken böyle gözlerime derin derin bakar sonrada içli içli "ah be kızım" derdi. O an bende kendime aynı şeyi söyledim ; Ah be Hazan. Ne yaptılar sana böyle ve sen buna nasıl izin verdin. Öylece Fırat'ın göğsünde hızlı kalp atışlarını duyarken yaşadığım bu farkındalık bana birşeyi daha öğretti; "Birini sevmekle başlarmış insan kendini tanımaya". Derin bir nefes alıp Fırat'ın kokusu ciğerlerime dolarken başımı göğsünden kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım. Fırat'ta buna belimi saran kollarını gevşeterek izin verirken kara gözlerine derince bakıp hafifçe içimi çektim. Fırat bana yine parıltılı ve derin bakışlara sahip olan gözleriyle bakarken usulca Fırat'ın yüzüne doğru yaklaşıp dudaklarımı Fırat'ın dudaklarının üzerine bastırdım. O an kalbim deli gibi atarken içim sıcacık olmuştu. Fırat'ın belimi okşayan elleri dururken ellerimin altındaki koca bedenin kasıldığını hissettim. Fırat'ın derince yutkunduğunu duyduğumda kendimi biraz geri çekip kapattığım gözlerimi yavaşça aralarken Fırat'ın da gözlerinin kapalı olduğunu ve kaşlarını onu öpüşümden zevk alırcasına derince çattığını görmüştüm. Fırat öylece kalırken omzundaki ellerimi yüzüne çıkarıp yüzünü avuçlarımın içine alırken Fırat'ın kucağında biraz yükselip sert görünen çehresini daha da sert gösteren façalı kaşının üzerini öptüm. Ve alnımı Fırat'ın alnına dayayıp, Fırat'ın ise gözleri hâlâ kapalıyken onu sevdiğimi söylediğim an derince yutkunuşunu ve adem elmasının hareket edişini görmüştüm. Benden etkileniyordu. Bir süre öylece durduk. Fırat'la öylece durmak bile çok güzeldi. Onun nefesinin nefesimde olması, onunla aynı ana gözlerimi kapatmak ve kalplerimizin aynı sevgiye atması. İkimiz aynı anda derince içimizi çekerken Fırat'ın, Fırat usul usul üst dudağımı emerken bende onu taklit ederek alt dudağını emmeye başlamıştım. Kalbim hızla atıyor , vücudumu bir sıcak basıyordu. Bu başka bir yerde görsem midemi bulandıracak olan şey garip bir zevk veriyordu. Fırat'ın belimdeki eli beni iyice kendine çekerken bir elide boynumdaydı. Baş parmağı usul usul çene kemiğimi okşuyordu. Başını hafifçe yana eğip üst dudağımı dudaklarıyla iyice kavradığında heyecandan midemin yandığını hissediyordum. Fırat'ın yüzündeki ellerimi çekip kollarımı boynuna doladığımda bir süre öylece öpüşmüştük. Fırat'a acemice verdiğim karşılık bedenlerimizin alev alev yanmasına sebep olurken Fırat'ın öpüşleri gittikçe yoğunlaşıyordu. Ve ben artık başa çıkamıyordum. Bu yüzden kendimi geri çekmeye çalıştığımda Fırat boynumdaki ve belimdeki eliyle beni iyice kendine çekerken buna engel olmuştu. Bende kendimi geri çekerek Fırat'ı durduramayacağımı anlayınca ona karşılık vermeyi bırakmıştım. Hem Fırat'ın yoğun öpüşlerine yetişemiyordum hem de artık bu halimize bir son vermeli Canan teyzeyi eve çağırıp özür dilemeliydik. Özellikle de Fırat'ın annesinden özür dilemesi gerekiyordu. Fırat ona karşılık vermediğimi fark edince birkaç kez üst dudağımı çekiştirip bırakmış , gözleri gözlerimi bulmadan öncede dudaklarımın üzerine birkaç minik öpücük kondurmuştu. Bende usulca gözlerimi açıp Fırat'a baktığımda o da gözlerini aralamıştı. Siyah hareleri birer alev topu gibi parlarken bir utanç duygusu bedenimi ele geçirmeye başlamıştı. Ama yinede gözlerimi kaçırmadım. Fırat ise gözleri dudaklarıma düşerken yüzüme çıkardığı elinin baş parmağıyla dudaklarımın üzerini okşayıp başını alnıma dayamış ve boğuk çıkan erkeksi sesiyle, Yanaklarım alev alev yanarken hafifçe yutkundum. Fırat ise başını alınımdan çekip alnımı öpmüştü. Bir eli belimi usul usul okşarken diğer eli de yüzümü seviyordu. Fırat'ın alnımı öpmesiyle usulca kapanan gözlerimi geri açıp kendimi toparlamaya çalışarak, Fırat ise alnımdaki dudakları yanağımı bulurken, O an birşey oldu. Buz kestim sanki. Aklıma Zeynep gelirken Baran şerefsizinin onu taciz ederken ona "güzelim" dediği aklıma gelmiş ve bu güzel anda içim öfkeyle dolmuştu. Kendimi o an Fırat'a çok uzak hissederken sakin olmaya çalıştım. Ama bedenimin kasılmasına engel olamadığımda, Fırat'ın yanağımı öpen dudakları anlık bir dururken Fırat yüz yüze gelmemizi sağlayıp hafiften çattığı kaşlarıyla gözlerime bakıp, Fırat ise gözlerimi tarayıp sonsuz bir şefkatle bakarken, Hafifçe içimi çektiğimde Fırat öylece yüzüme bakıyordu. Sormamıştı ama o kelimeden neden hoşlanmadığımı merak ettiğine emindim. Ama anlatmazdım. Bu Zeynep'le benim sırrımdı. Onu bir daha öpmeyecek olmamdan bu kadar rahatsız olması içimde bir yeri okşarken, Fırat gözlerime derin derin bakıp içini çekerken, Kollarımı beline dolayıp gülümsedim ve, Fırat'ın kurduğu cümleyi birkaç saniye algılayamazken buz yutmuş gibi öylece kalmıştım. Ne bir tepki verebiliyor ne de söyleyecek bir kelime bulabiliyordum. Bu ihtimali hiç düşünmemiştim. Fırat'ın "kocam " olma ihtimali o an kalbimin hızla atmasına sebebiyet verirken derince yutkundum. Bir anlık nefesimi içimde toparlayamazken bu durum kısa sürmüştü. Fırat ise beni kendinden uzaklaştırıp yüz yüze gelmemizi sağlarken gözlerimi kaçırmıştım. Yanaklarımın utançtan kıpkırmızı olduğunu hissedebiliyordum. Fırat öylece yüzüme bakarken çenemden tutup göz göze gelmemizi sağlamak istemişti. Bense yine onun alev alev yanan kara gözlerine bakmaya cesaret edemezken Fırat, Hafifçe içimi çekip Fırat'ın gözlerine zar zor bakabildiğimde o ise yüzümün her zerresini tarayıp bir süre bakışları dudaklarımda oyalanırken tekrar gözleri gözlerimi bulmuştu. Bir eli belimi diğer eli de yanağımı okşarken yakıcı bakışlarıyla, Bilmiyordum. Çok güzel konuşuyordu. İçimi eritiyor, bana ilk defa geleceğe dair hayal kurma umudu veriyordu. Ama beni çok çabuk sahiplenmişti. Bir geleceğimizin olacağından o kadar emindi ki. Bende istiyordum. Fırat'la bir geleceğim olsun , bir ailem olsun, bende istiyordum. Ama...aması vardı işte. Ardından da dudakları boynumdan öpe öpe alnımı bulurken, Gözlerim dolmuştu. Anlıyordu. Gözlerime baktığında kalbimi görüyordu. "Gitmem "diyordu. "Artık yalnız değilsin" diyordu. "Ben varım" diyordu. Hayatım boyunca hep birilerinin huzurunu bozduğuma, birilerini rahatsız ettiğime inanarak yaşamış ve tüm dertlerime, sorunlarıma kendim yetmeye çalışmışken bu adam kalkıp bana "huzurumsun" diyordu. Bir günden bir güne kendi öz annem bir kez olsun saçımı okşamamış , yüzüme bir kez olsun sevgiyle bakmamış ve ateşlenip havale geçirdiğimde bile odamın kapısını açıp bir kez olsun nasıl olduğumu merak etmemişken Canan teyze gece uykusundan uyanıp beni kontrol etmiş üstüne üstlük benim için kendi öz oğluna sütünü helal etmeyeceğini söylemişti. İçim burkuluyor, bu insanların bana verdiği değer karşısında eziliyordum. Hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Kalbim, ruhum, tüm benliğim aynı anda sarsılıyordu sanki. O an daha çok korktum ; bu insanlara benim yüzümden zarar gelmesinden ölesiye korktum. Sevgiler bana hep büyük bir korku oluyordu. Derin bir nefes aldım yine kalbimdeki tüm duyguların ve bu hisli anın içinde. Fırat'ın gözlerine içimden taşan sevgiyle bakarken kollarımı boynuna dolayıp, Dudaklarıma güzel bir tebessüm yayılırken Fırat'ın boynuna küçük bir öpücük kondurdum. Bu öpücük Fırat'ın kasılmasına neden olmuş ve Fırat, Fırat gözlerime derin derin bakarken içini çekmişti. Fırat'ın kucağından birşey söylemeden kalkmaya yeltendiğimde Fırat beni kendine çekip dudaklarımın üzerine sıkı bir öpücük kondurmuş sonrada kucağından kalkmama yardımcı olmuştu. Ben yatağa otururken Fırat kapıya bakmaya gitmiş bende az önceki öpücüğün etkisinden çıkmaya çalışırken Fırat'ın peşinden odadan çıkmadan önce elimden yere düşen bilgisayarı alıp koltuğun üzerine koymuştum. Canan teyze, Bahar ve Elif gelmişti. Canan teyzenin kapı açıldığında telaşla gözleri beni aramış bulduğunda da içeriye girip yüzümü tararken, Sonrası ise benim için büyük bir utançken Canan teyze ve Bahar'ın muzip gülüşleri bütün gece üzerimdeydi. Kalbim ise deli gibi atıyordu Fırat'a. Ta İstanbul'dan gelip Şırnak'ta güzel bir aileye sahip olmuştum. Hayatın sürprizlerini hangi şehre sakladığını bilemiyorduk. ***** Evde kalmaktan ise çokça sıkılmıştım. Artık işimin başına dönmek istiyordum. Evde kaldığım her saniye benim ve vatanımın aleyhine işliyordu sanki. Adliyede Hakan Çınar, askeriyede Kenan Karadağlı, dışarda Baran derken bir sürü sorun çözülmeyi bekliyor ve bense şuan mutfakta oturmuş sarma sarıyordum. Aslında halimden işimi unuttuğum da memnundum. Günler sonra ilk defa tüm ısrarlarıma rağmen Canan teyze bir işin ucundan tutmama izin vermişti. Başımdaki al yazmayla Canan teyzenin deyimiyle "kalem gibi" sarmalar sarıyordum. O ise evi temizliyordu. İki gün sonra günü olduğunu söylemişti. Komşular gelip evi böyle pislik içinde görürlerse sittin sene dillerinden kurtulamazmış. Canan teyze komik ve neşeli bir kadındı. Hani bazı insanlar vardır izlerken huzur bulursunuz. Öyle biriydi. Tam bir anneydi işte. Saat akşam altıyı gösterirken sarmalar bitmiş bir kısmı bu akşam yenmek için ocağa konulurken bir kısmı da gün için buzluğa atılmıştı. Ben ise evime gidip kısa bir duş almış ve üzerime siyah ince askılı cropumu ve yüksek bel ispanyol paça siyah pantolonumu giyip tekrar Canan teyzelere inmiştim. Yaram iyice iyileşmeye başlamıştı. Ve ben bu akşam Fırat'la konuşup yarın işimin başına geçeceğimi söyleyecektim. İzin istemek gibi değildi. "Hayır, olmaz Hazan" dese bile yarın mutlaka işimin başına geçecektim. Ama haberi olsundu. Oturma odasındaki koltuklardan birinde oturmuş kucağımdaki Elif'le beraber çizgi film izliyorduk. Elif bir yandan saçlarımla oynarken bir yandan da bana tatlı tatlı filmle alakalı ilgili birşeyler anlatıyor bende ona onu dinlediğime dair tepkiler veriyordum. Evin içi mis gibi yaprak sarma kokarken kapı çalmıştı. Canan teyze namaz kıldığı için kucağımdaki Elif'i koltuğa oturtup kapıyı açmak üzere yerimden kalktım. Kapıyı açtığımda karşımda Fırat vardı. Yine simsiyah giyinmiş ve deri çektiyle çok yakışıklı görünürken beni görünce gözlerinin içi parlamıştı. Bende ondan farklı değildim. Onu gün içinde özlüyordum. Fırat beni baştan aşağı süzerken ayakkabılarını çıkarmaya başlamıştı. Bende geriye doğru çekilip ona yol verirken, Bende onu çok özlemiştim ama böyle olmazdı. Canan teyze görür rezil olurduk. Derin bir nefes alıp, Fırat ise dudaklarını yanağıma çıkarmış öperken, Fırat bana öyle güzel bakıyordu ki bende kendimi süzdüm. Her zamanki gibiydim. Ekstra yaptığım birşey yoktu. Ama yine de yanaklarım al al olmuştu. Fırat bana her baktığında kızarıyordum. Başımı utandığım için yere eğerken alt dudağımı dişlerimin arasına alıp hafifçe ısırmıştım. Saçlarım yüzüme dökülürken Fırat başımın üstünü saçlarımı koklayarak öpmüştü. Hafifçe içimi çekip gözlerim Fırat'ın yüzünü bulurken, Bilmiyordum. Makul davranıp beni anlarsa kızmaz bizde tartışmazdık. Bu yüzden dudaklarımı düzeltip, Gözlerimi devirip, O sırada içeriden bir kapının açılıp kapanma sesi duyulurken telaşla Fırat'ın yüzüne bakmıştım. O ise derin bir nefes alıp kollarını belimden çözerek benden uzaklaşmıştı. Rahatlayarak derin bir nefesi dışarıya verdiğimde Canan teyze gelmiş ve , Bende oturma odasına girip Elif'in yanına otururken Elif gelip kucağıma çıkmıştı. Bu hareketiyle gülümserken saçlarını okşayıp yanağını öpmüştüm. Çocukları severdim. Özellikle de kız çocuklarını. Onların bence bu dünyadaki herkesten daha çok yaşamaya ve sevilmeye hakları vardı. Birkaç dakika öylece Elif'le oturup çizgi film izlemiştim. Garipti ama sarıyordu da. Bir yandan da koltukta geriye yaslanıp göğsüme yatırdığım Elif'in saçlarını severken Elif'te benim saçlarımla oynuyordu. Elif'in ona seslenişiyle bize doğru gelip Elif'i kucağına alırken, O sırada Canan teyze içeriye girmişti. Fırat'ta ki gözlerim ona dönerken Fırat Elif'i koltuğa oturtup bana bakmış sonra da annesine dönüp, Kapıyı açıp dün Bahar'a evimden getirmesini rica ettiğim terliklerimi giyerken Fırat'ta ayakkabılarını giyip evin kapısını çekmişti. O an evimin anahtarlarının bende olmadığı aklıma gelirken Fırat'la tartıştığımız gün anahtarların onda kaldığını hatırladım. Ve, Evimin kapısının önüne geldiğimizde Fırat elindeki anahtarla kapıyı açmıştı. Açılan kapıdan terliklerimi çıkarıp içeri girerken duvardaki tuşa basıp ışığı açmıştım. Salona doğru ilerlerken Fırat kapıyı kapatıp peşimden gelmişti. Ve birden ne olduğunu anlamadan kendimi Fırat'ın kucağında bulmuştum. Dudaklarımın arasından korkuyla küçük bir nida dökülürken Fırat köşe koltuğa oturmuştu. Bu pozisyonda Fırat'ın kucağında yan bir şekilde oturuyordum. Bu yüzden dudaklarımızın arasında az bir mesafe kala kendimi geri çekip, Derin bir nefes alıp , Fırat'ın kaşları anbean çatılırken tek seferde, Böyle olacağını biliyordum. Asla beni anlamaya çalışmıyordu. İşimin başına dönmem lazımdı. Askeriyenin üzerindeki soruşturmayı kaldırmam, o şerefsizlere meydanın boş olmadığını göstermem gerekiyordu. Azıcık beni onun sevgilisi gibi değilde bir savcı gibi görse böyle olmayacaktı . Derin bir nefes alıp sakin olmaya çalıştım. Birimizin alttan alması gerekiyordu. Bu da Fırat bu kadar öfkeliyken bana düşüyordu. Fırat ise biraz olsun yumuşayan bakışlarıyla yüzümü incelerken, Beni kaybetmekten korkuyordu. Bana bu cümleleri kurarken gözlerindeki acıyı bariz bir şekilde görmüştüm. O gün arabada gözlerim kapanmadan önce gözlerinde gördüğüm acının aynısıydı. Kıyamadım ona. Fırat gözlerime derin derin bakıp içini çekerken, - Tamam , dedim usulca. Şimdilik tamamdı. Ama zaman ne gösterir bilemezdim. Normal bir savcı olarak yapmam gereken görevler dışında bir VASÖ ajanı olarak yerine getirmem gereken görevlerde olabilirdi. İşte o zaman Fırat'ın bu koyduğu kurallara uyamayabilirdim. Yine de şuan ona karşı gelmek istemiyordum. Bu yüzden, Fırat ise hafifçe gülümseyip, Gözlerimden ve kalbimden taşan sevgiyle Fırat'ın gözlerine bakarken gülümsedim ona . Beni nasıl seviyordu bilmiyordum ama öyle güzel hissediyordum ki içim sıcacık oluyordu Fırat'a karşı. Derin bir nefes aldığımda Fırat gözleri dudaklarıma düşerken, 💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧
|
0% |