@yikizima
|
MERHABALAR BEN GELDİM. YENİ BÖLÜM İLE KARŞINIZDAYIM..
BÖLÜM ŞARKISI: SON FECİ BİSİKLET - BİKİNİSİNDE ASTRONOMİ
GÜNÜN SÖZÜ: YORULMADAN SIKILMADAN YÜZ YILLARCA GALATA'NIN KIZ KULESİ'NE BAKTIĞI GİBİ SANA BAKABİLİRİM.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kasım ayının soğuğunu atlattık. Hatta vizeleri bile Emel ile güzel atlatmıştık. Finaller de gelip çalmıştı, kapımıza onu da atlatmıştık. Üniversite tatil olmuştu. İki haftalık tatilimi Samsun da yapıp gelmiştim. Vizelerden sonra bir sevgilim olmuştu. Üniversite de bulurum diye yola çıkan ben üniversite bulmuştum. Bir sevgilim olmuştu çevrem sevgilimi ne kadar gözüm tutmadı deseler de sanki ben inada bindirmiştim. Artık Mart aynın ilk haftasına girmiştik. Pencere kenarın da oturdum kulaklıkları takıp şarkı dinlemeye koyuldum. O kadar kaptırmıştım ki kendimi telefonum çalmıştı. Arayan sevgili sevgilim Selim idi bakalım ne olmuştu da kendileri beni aramıştı. "Efendim selim" "Canım neredesin onu soracaktım." "Yurttayım herkesin dersi var benim bugün boş günüm öyle oturdum müzik dinliyordum." "Demek ki boşsun o zaman hazırlan da merkeze gel hep beraber kafe de oturalım" "Tamamdır selim hazırlanıp geliyorum." "Tamam, canım görüşürüz" telefonu kapatıp hazırlanmaya koyulmuştum. Havalar hala soğuktu Sivas da bende koyu bol kotumu üstüne oduncu kahverengi gömlek ve siyah şalımı takıp botlarımı ayağıma giydim. En son montumu ve atkımı takıp dışarı çıktım. Otobüs binip, Selim'i arayıp "Selim otobüse bindim de hangi kafedesiniz." " İyi canım Özsüt'e gel." " Tamamdır, canım " Selim çok tuhaf biri yazılım mühendisi mezunu idi. Tam mı turuncu idi. Otobüs İstasyon Caddesine gelmişti. Benim de az ilerdeki durakta inmem gerekti. Düğmeye bastım ve otobüsten indim. Kafenin önün de inmiştim Özsüt tam büyük hotel altın da idi. Gözlerim ile etrafı taradım. Az ilerde cam kenarındaki masa da oturuyorlardı. Selim, Mesut Abi, Cemre ve Cem vardı. Selim'in yanı boştu. Masaya yaklaşıp " Merhabalar ben geldim " Selim ayağa kalıp " Hoş geldin canım " dedi ve Selim'e sarıldım. Hepsi hoş geldin dediler bende baş selamı verip sandalye oturdum. Koyu bir sohbet vardı. Herkes başka telden çalıyordu. Güya sohbete gelmiştim. Bir çay istemiştim asla sevgilim de olsa fazla bir şey istemem az öz bir şeyler içer kalkardım. Çay bardağı ile oynarken Mesut abi bana " Pişt kız Yaprak dalgın gibisin " Mesut Abi'ye bakıp " Yo abi her zaman ki halim bildiğin üzere aynıyım değişen bir şey yok dersler başladı ağır gidiyor biraz öyle " Ceren bana bakıp "Aman boşver takma geçer ders dediğin nedir ki." "Vallahi ben senin nazarında çalışıp okulumu bitirme yolunda ilerliyorum." , Ceren gözlerini kısıp bana bakmıştı. Şu kızı gerçekten sevmiyordum. Ayrı bir şey kendini cin gibi zannediyordu ama ben ondan felaketim haberi yok. O sıra Mesut Abi bana bakıyormuş. Gözünü kırpıp bana güldü. O da ne düşündüğümü anladı. Ama bir şu kız anlamadı. Mesut Abi'ye döndüm. "E abi sen nasılsın" " Nasıl olsun be abiciğim köleyiz çalışıyoruz." Hafif gülümseyip " Çalış köle " dedim. Mesut abi de kahkaha patlattı. Gülmek bence hepimize yakışıyor. Akşam saat dokuz olmuştu. Hepsine dönüp artık ben gidim. " Bildiğiniz üzere yarın sabahın köründe dersim var." Selim " Biraz daha kal canım ya özlemiştim." " Yok, canım artık gideyim." Mesut Abi de ayaklanıp " Hadi seni araba ile bırakayım, bu soğukta otobüs bekleme." " Teşekkür ederim abi de sana zahmet olmasın ben giderim." Bana gülüp " Olmaz hadi bakalım." Dedi. Selim ile montlarımızı giyip Ceren ile Cem'e hadi görüşürüz deyip dışarı çıktık. Selim elimi tutup arabaya kadar yürüdük. Arkaya binip araba da son ses müzik ile fakülteye gittik. Biraz yolu uzatmış olabiliriz. Çünkü Mesut Abi tam bir dedikoducu idi, biraz iki lafın belini kırdık. Yurdun önüne geldik. Ben arabadan indim. Hadi görüşürüz deyip el saldım. Parmağımı okutup yurda girdim. Bu arada oda da yalnız kalmıştım. Şule Çorum'a geri dönmek zorun da kalmıştı orada okumaya devam ediyordu. Bende oda da yalnız kalmıştım. Kendimi yatağa atmıştım ki Derya ile Ülkü odaya girmişti. Ülkü " Enişte beyin yanından geliyorsun her halde " dedi gülerek. " Evet ya anca gelebildim ama yoruldum uyumak istiyorum kızlar lütfen uyusam olur mu? " Derya " Tabi ki sen uyu hadi görüşürüz " deyip odadan çıkmışlardı. Sabah geç kalkıştım. Hemen üstümü giyinip. Okulun yolunu tuttum. Acele ile derse girdim. Emel'i öpüp yanına oturdum. Yüz dakikalık dersten çıkıp kafamın ateş etmesi o kadar normal ki anlatamam. Emel " Kuzum kahve içmeye gidelim mi? " " Yok kuzum duş almam lazım kafam kazık gibi " " Tamam kuzum sen git görüşürüz ben sevgilim ile buluşurum" Emel'e gülüp " Enişteyi yalnız bırakma " deyip öpücük atıp yurda gittim. Odama girip hemen suyu açtım. Banyoya girdim. Öyle bir soğuk vardı ki bunun üstüne de kafamdan aşağı soğuk su yedim. Bu neydi şimdi deli olmamak elde değil gerçekten. Sinirle üstümü giyinip memur yanına gittim. " Memur hanım bu nedir bu kaçıncı oluşu habire delikçe yazdım bir suya baktırmadınız ben ne yapacağım bu şekil de " dedim. Ama bir türlü memur ilgilenmemişti o sinir oradan çıkıp. Yurdunuz batsın çok âmin deyip. Telefonu elime alıp Selim'i aradım ama zıkkım telefonu açmamıştı. Zaten ne zaman ben aradığım da açtı ki, şimdi açsın. Koşarak çıktım kampüs içinden nereye kimin yanına gidiyorum bilmiyorum ama o kadar yoruldum ki bir de yurda yapılanlar bana çok fazla gelmişti dondurucu Sivas soğuğun da kendimi vurdum merkeze ve derin derin nefes ala ala İstasyon Caddesini turladım. O kadar dalmışım ki bir ay önce yurtta tanıştığım Alya yolumu kesti. " Yaprak nereye böyle sinirli şekil " "Hiç sorma Alya yurtta bunaldım ve kendimi attım buraya kafa dağıtacak yer arıyorum." Alya " Ben sana kafa dağıtacak yer buldum. Bizim bir grubumuz var bugün bez çanta atölyesi yaptık gelmek ister misin? Hem kafa dağıtmış olursun." "Ne iyi olur Alya" İstasyon caddesinden çıkıp atölyeye geçtik o kadar kalabalıktı ki nereye oturacağımı şaşırdım başta bir kızın yanına iliştim o sıra da karşımdaki kız da iğne, iplik ve bez parçası vermişti çanta yapıp yardım edecekmişiz. Bende çanta yapmaya başlamıştım. O sıra yapamıyorum diye ses duydum. " İsterseniz yardımcı olabilirim " dedim. Kendisi de bana dönüp iğne ipliği ve bez parçasını verdi. Bende onun çantasını bir kenarını yapmaya başladım. Çantayı yaparken kafamı kaldırıp daha dikkatli bakmaya başladım. Uzun saçlı gözlüklü bir çocuktu. Uzun saçlı bu ibare beni güldürmüştü çünkü her seferin de uzun saçlı erkeklere bacımsın derdim. He o sıra adının Asil olduğunu öğrendim. Ne güzel isim değil mi? Belki de gelecekte ki hikayenin başlangıcı bir iğne iplik meselesinden başlar. Ne dersiniz? Kocaman kalbinizden öptüm. Hoşça Kalın... 😊 😊 😊
|
0% |