@yildiz_sena
|
Sevgili Okurlar, Nasılsınız, ne yapıyorsunuz? Günleriniz aydın mı? Neyse uzatmıyorum. Tatlı okumalar diliyorum. 💙
🏵️🏵️🏵️
Çocuğun ağzına yumruk attık bizim elimiz acıdı arkadaş. Gerçi o da acımıştır. Vurmak istemezdim ama başka türlü beni bırakmayacaktı. Kendimi açıklamakla da uğraşamam. Kimse beni yargılayamaz. Kardeşine sorsaydı önce.
Oradan çıktığım gibi koşa koşa eve geldim. Arkamdan falan gelir şimdi diye. Uzun bir süre karşılaşmasak iyi olur. Bana saldıracağını sanmıyorum ama yapışırsa koluma kendimi kurtaramam. Korkmuyorum be kimseden. Hııı tabi. Korkmuyorum. Bana bir şey yapamaz.
Kızım çocuğun ağzına çaktın. Bir şey yapacak kesin. Rezil olmak istemiyorum. Eskiden erkekleri dövmek daha kolaydı. Şimdi hepsi deve gibi. Ve o... Nasıl desem... Çok güçlü görünüyor. Bir dahaki sefere de daha temkinli olacaktır bana karşı. Saçına uzanamam ki. Yok yok atlarım sırtına yapışırım saçına. Kimse beni durduramaz. Benden korkulur. Korkulmalı. Aferin bana. Ben babamın kızıyım.
Annemin de kızıyım ama o beni anlamıyor ve böyle bir şey yaptığımı duyduğu an kızacaktır. Duymaz inşallah. Zümrüt teyze söyler kesin. Bir araya gelmemeleri lazım.
Asyaaa Asyaaaa... Annen sana kızamaz şu an çünkü o da bir işler çeviriyor. Kendine koca bulmuş. Eğer sana kızarsa olayı buraya çekip üste çıkarsın. Güzel fikir.
Arda'nın aklına uyup da bir yere gitmeyeceğim bundan sonra. Resmen tanımadığım insanların evine gittim. Hiç de sevmem. Öfffffff.
Kendi mevcudiyetimle mutluyken kapım açıldı. Baygın bakışlarımla o tarafa döndüm.
"Asya arkadaşların gelmiş seninle konuşmak istiyorlar." arkadaşlarım? Kim lan onlar?
"Arkadaşım yok benim." evet yok. Haksız mıyım? İki günlük insanlardan arkadaş mı olur? Onlardan başka gelecek kimse de yok. Acaba intikam almak için gelmiş olabilir mi?
"Asyaaaaa. Gel aşağıya." en iyisi savaş baltalarımı çıkarayım. Üşengeçlikten üzerimi değişmemiştim, tekrar değişmeme gerek kalmayacak. Bakınız üşengeçliğin faydaları efenim.
"Tamam yav geliyom. Öyle bakma." İkna ettim ve gitti. Kas kontrolü yapalım biraz. Saçmalama gidelim. Bakışlarım yeter adam kesmeye. Taaabi caaaanım.
Üşengeçlik zor zanaat ama ben onu yenerek ayağa kalktım. Onları mı yenemeyeceğim? Hiiç. Aklıma tam bu ana uygun bir şarkı geldi. Hadi onu mırıldanarak gidelim.
"Kapıma dayanma sakııın yakarım inaaan yakarııım Rezil olur ele güne aldırmadan hiç kimseye yaka paça seni atarııım"
Tam da dediğimi yaptım. Ama aşağı indiğimde sadece ananem vardı.
"Düşman askeri göremiyorum." kadını da kendi imkanlarımla delirteceğim.
"Ne diyorsun kızım?" düşman diyorum düşman, biraz sonra yaşanacaklardan sonra herkes bu sözlerimi anlayacak. Belki de Arda gelmiştir. Ama arkadaşın demedi arkadaşların dedi. Hep birlikte beni dövmeye mi geldiler lan yoksa? Saçmalama. Öyle olsa buraya gelmezler. Tenhada yakalarlar.
"Arkadaş mı ne gelmiş. Annem nerede?"
"Öyle desene yavrum, bahçede onlar." kesin anneme söylicekler. Ben suçsuzam. Hiç bir şey yapmamışam. Yumruk... Tamam neyse.
Ananemi oturduğu yerde yalnız bırakarak kapının önüne gittim. Elimi yumruk yaptım ve onu öptüm. Sert yüz ifademe ve dik duruşuma geri döndüm. Vuran öküz bakışlarımla, nenemin topuklu terliklerini giyerek bahçeye çıktım. Pek iyi bir tercih olarak gözükmeyebilir. Ama gerektiğinde iyi bir silaha dönüşebilir.
"Hah Asya da geliyor." annem bana doğru gelip elini yanağımda kaydırdı. Bir an dayak yicem sanmadım değil.
"Arkadaşlarına iyi davran." bir şey biliyormuş gibi konuştuğuna bakmayın, yumruğu bilse böyle sakin fısıldamaz. Bildiği şey varsa o da benim. Ana işte tanır yavrusunu. Beni bırakıp eve girdiğinde bakışlarımı arkadaşım olmayan arkadaşlarıma çevirdim.
Badem'le ağabeyisi gelmiş. Yine özür mü diletecek? Belki de hesap soracak. Tık tık tık yürüyerek onlara yaklaştım. Bir şey söylemeden karşılarına oturdum. Bu oğlan da her akşam bizde. Ayıp da bir şey. Dertlerini anlamak için önce onların konuşmasını bekledim.
"Asya..." söze başladı Efe midir nedir, pardon İskender. "Anlamadan dinlemeden o şekilde davrandığım için özür dilerim." neeee? Ciddi mi bu çocuk? Ben onun ağzını kırdım ağzını. Gerçi ağzını kırsaydım konuşamazdı. Yine boşa gitmiş yumruk.
Badem'in sırtına dokunduğunda gözleri devrilir gibi oldu ama son anda düşmeden tuttu gözlerini kızcağız." Ben de özür dilerim Asya. Yaptığım doğru değildi." zorla özür diletilmiş çocuk gibiydi. Keyifle arkama yaslandım.
"Evet yaptığın hiç doğru değildi çocum. Bana bulaşmak büyük bir hata." ellerini masaya vurup yine bana diklenmeye kalktı.
"Yolarım kızım seni." İskender kolundan tuttuğu gibi oturttu kardeşini. "Badeeem"
"Ama abi onun da özür dilemesi gerekiyor. Sana yumruk attı pişkin pişkin konuşuyor." Hanfendi de yumruk istiyor gibi geldi.
"Biz özrümüzü dileyelim herkes kendi kusurundan sorumlu." böyle diyince de bir tek benim kusurum kaldı ortada. Özür mü dileyeceğim şimdi? Gardımın düştüğünü fark etmiş olacak ki yüzünde güller açtı beyefendinin. Bakışlarımı tekrar Badem'e kaydırdım.
"Şu arkadaş uzaklaşırsa belki.. Belkiii.. Belki şey yaparım."
Bu sefer kıvırcık prenses gözlerinin yuvarlanmasına izin verdi. "Yok yaa. Yanımda dileyeceksin." ve kollarını kendine sardı.
"Sabaha kadar bekle o zaman."
"Herkesin içinde abime vurdun. Herkesin içinde özür dilemen gerekir ama neyse."
"Sana ne kardeşim sen kendi işine bak. O bizim aramızdaki bir mesele."
"Abii bir şey söyle şuna."
"Tamam Badem sen dışarıda bekle beni."
"Neeee!"
"Duydun."
"Sana inanamıyorum."
"Ben de senin yaptığın şeye inanamamıştım. Unutma ki her şeyi sen başlattın." Hehehe
"Hııııh!" Tribiyle birlikte bahçeden çıktı. İskender'le gözlerimiz buluştu.
"Dinliyorum."
"Belki demiştim."
"Neden öyle bir şey yaptın? Açıklayabilirdin. Tamam ben saçmaladım ama söyleyebilirdin."
"Beni bıraksaydın sen de. Hiç sevmediğim hareketler."
"Neden açıklamadın?"
"Sevmiyorum. Ayrıca neden açıklayayım ki? Kimseye açıklama yapmak zorunda değilim."
"Yanlış anladım, eğer açıklasaydın öyle davranmazdım."
"Sen yanlış anladığın gibi öyle davrandın. Yani açıklasam da öyle davranmış olacaktın."
"Yine de yumruk atmasaydın iyiydi."
"Niye acıdı mı?"
"Beklemediğim bir şeydi. Seni masum sanmıştım."
"Yanlış sanmışsın. Zararlıyım ben."
"Zararlı görünmeye çalışıyorsun gibi geldi bana."
"Hayır. Sinirimi bozanlara zararlıyım."
"Ben özrümü diledim." sen özür diledin diye benim sinir bozukluğum mu geçti Allah Allah? Özür dilemeyi de hiç sevmiyorum. Erdem evet. Öffff
"Acıdı mı yüzün?"
"Biraz. Daha çok gururum acıdı."
"Çok sert vurmadım zaten."
"Ey Allahım."
"Özür dilerim. O an beni bırakmadığından sinirlendim, kendimi kurtarmak için vurdum. Sevmiyorum birinin kolumu tutmasını. Güç gösterisi yapıyorsun gibi hissettim." Çok masumum de de ağla. Ahahah
"Sana öyle hissettirdiğim için özür dilerim. Kardeşimi öyle görünce bağırmış bulundum. Sen de gitmeye yeltenince..."
"Adalet konusuyla çok ilgileniyorsun galiba ama pek adil değildin."
"Sen de adil değildin. Al sana adalet dedin ama yumruğun adalet değildi."
"Adaletsizliğe adaletsizlikle karşılık veririm."
"Hepimizin hatası var artık unutalım olanları."
"Tamam, herkes kendi yoluna."
"Neden bizimle arkadaş olmak istemiyorsun?"
"Hepimizin aydın geleceği için."
"Ama bugün Arda'yla bize geldin yani.."
"Gelmemeliydim. Arda'nın ipi sağlam çıkmadı."
"Arda böyle olacağını tahmin edememiştir. Kötü niyetli biri değil."
"Sorun Arda'da değil ipinde."
"Arda'nın ipi?"
"Sen neden arkadaş olmak istiyorsun? Arkadaşların da benden hoşlanmıyor."
"Kardeşimin derdini çözemedim. Neden böyle yapıyor bilmiyorum. Sinan ise yeni kişileri kolay kabullenemiyor."
"Hah işte ben de Sinan gibiyim. Arda'yla gelme sebebim ise... Bizim aramızda olan bir şey."
"Anladım."
Yerinden kalktı. "İyi geceler." deyip birkaç adım attı.
"İskender." Seslenişimle hafiften bana döndü.
"Hakkını helal et. Vurduğum için..." saçma mı oldu bilmiyorum.
Başıyla onayladı. "Sen de"
Ben de aynı şekilde karşılık verip gülümsedim. Dudakları kıvrıldı, arkasını dönüp bahçeden çıktı.
Nenemin topuklu terliklerini çıkarıp oturduğum yere uzandım. Kollarımı başımın altında birleştirdim. Çardağın tepesindeki sarmaşıklarla bakışmaya başladım.
Tutarsızım. Bi öyleyim bi böyle. Sert davranıyorum, umursamaz oluyorum, dalga geçiyorum... Sonra vicdanım sızlıyor. Karşımdaki kibar davranınca sertliğimi nereye kaybediyorum? Şu an da saçmalıyorum.
Zaten gideceğim arkamda haksızlıklar bırakmayayım. Olgun bir insanmış, her şeye rağmen özür dilemeye geldi. Kafamda çok farklı senaryolar canlanmıştı.
Kahkaham bahçeyi inletti. Bana mutluluğu anımsatmadı. Komik bir şey de yok ortada. Mutsuzluktan da gülmedim eminim. Bu gülüş duygusal boşluğun fırtınası. Bir de Asyasal hoşluk.
Ahahahha
🏵️🏵️
"Özür diledik de ne oldu? Gıcıklığı geçti mi?"
Yol boyu trip atan kardeşinin tribini kırmak için son denemesiydi bu. Trip denen şey onu hayattan soğutan şeylerin başında geliyordu. Niyetini sanki anlamıyorlardı da bilerek üstüne geliyorlardı.
"Badem abartıyorsun. Sen başlattın kavgayı sonuçlarına katlanmaktan memnun olmuyorsun."
"Sen niye hep onun tarafını tutuyorsun? Sen benim abimsin. Onu tanımıyorsun bile."
Nefes verdi, niye ısrarla anlamıyordu? "Taraf tutmuyorum ben. Olması gerekeni yapıyorum."
"O da benim saçımı çekti neden o özür dilemiyor?"
"Kıza saldıran sensin. Kendini korumuş."
"Git be. Konuşmicam senle."
"Badem neden anlamak istemiyorsun?"
"Artık o kızla takılırsınız."
"Hey Allahım ya! Bak cidden sinirlendim!"
"Sen sadece bana kız zaten!"
"Badeemm. Çilesin resmen."
"Sensin çile. Yeni arkadaşınla mutluluklar."
"Öyle bir şey yok! O da bizi istemiyor zaten!"
"Biz ona bayılıyoruz sanki! Hıh."
"İyi! İyi geceler!" İskender kalmayan sabrıyla odadan çıktı ve kendi odasına gitti. Badem pişman bakışlarla arkasından bakıp kollarını kendine sardı. Kızla bir sorunu olmazdı, eğer Arda'yla onu görmeseydi. Sonra tavrı da deli etmişti onu. Umursamaz, dalga geçen o tavrı.. Arda da zaten herkese açık kapı bırakıyor, kendisini görmüyordu. Acaba çok mu çirkindi? Bunları düşünmekten yorulmuştu. Kimseyle duygularını paylaşamamaktan, yalnızlıktan, teselli bulamamaktan.. Her şeyden her şeyden. Yine aynı şeyi yapacaktı. Resim çizecekti. Boyalar ve fırçalarla teselli bulacaktı. Bir kadın çizecekti, kendi gibi, kimseler sevemeyecekti.
İskender odasına gittiği gibi kendisini yatağına attı. Kitabına uzanmak için elini uzatsa da bir şey anlamayacağına inanarak okumaktan vaz geçti. Aklını meşgul eden hanımefendinin hayatına dahil olmayacağını anlamıştı. Neden hâlâ aklını meşgul etmek zorundaydı? Belki de bugün olanlar yaşanmasaydı arkadaş olabilirlerdi.
Oflayarak kollarını başının altında birleştirdi. Asya'ya hak veriyordu. Hikâyesini öğrenmişti sonuçta. Sinan gibiydi o da işte. Zor biriydi galiba. Sert görünmeye çalışıyordu. Ama gözleri... Gözlerinde binbir duygu saklıydı. Bakışları yumuşuyor sonra onları kontrol altına alıp yine sertleştiriyordu. Ulaşılmaz bir yerlerden ona bakıyor, aklından çıkmıyordu.
Kendine gelmeliydi. İki günde neydi bu saçmalık? Saçmalık?
Gülümsemişti.
"Susar mısın? Sinirim bozuk zaten. Ağzına yumruğu çaktı kız sen hâlâ... Keşke kafama vursaymış. İçinden düşerdi belki. "
Beyni sorunlu olmalıydı, düşünme dedikçe daha çok düşünüyordu. Onun bir gülümsemesi başkalarından aldığı binlerce aşk mektubuna bedeldi. Evet, gerçekten bu düşündüğü şeylerin en saçmasıydı. Güzeldi kız, kafası o yüzden karışmıştı.
" Güzellik başa bela."
Sebep sadece bu olmasa da kendini kandırmayı başardı. Kendini kandırınca rahatlamıştı. Diğer türlüsü gerçekten başa belaydı. Yok yere uykusu kaçacaktı.
Birden zihnine çakan şimşekle yerinden sıçradı. Yarım kalan kitabı için aradığı o karakteri bulmuş olabilir miydi? Kitaptaki karakterin yanına kimi koysa uymamıştı. Baştan düşündüğü karakterler içi boş ve yabancıydı. Duyguya ihtiyacı vardı. Karşı cinsi anlatmak onun için zordu. Kardeşi ve annesinin dışında kızlarla yakınlığı yoktu. Kızlar onu fazla kendi halinde ve efendi buluyordu bu yüzden ona yaklaşanlar sadece dış görünüşü için yaklaşıyordu. Kimsede bir ışık görmemişti.
Ancak o kız anlatılabilecek biriydi. Bakışları duygu yüklüydü. Çünkü acısı vardı. Olmasa bile o kızda bir şeyler vardı. Hiçbir şey olmasa bile gözlerinde derinlik vardı. Kim bilir iç âlemi nasıldı? Sadece gözlerine yansıyanı anlatmaya çalışıp kalanını kendisi uydurabilirdi.
Asya'yı daha iyi tanıyabilmek isterdi. Şimdilik sadece gözlem yetse de daha sonraları için onu tanımak daha faydalı olurdu. O bakışlar anlatılmalıydı. O asil hüzün, hırçın tavırlar, masumiyetin zaman zaman parlayan ışıltısı... Bir şey vardı işte. Bir güç. Tam anlamlandıramadığı bir güç. İsim koyamadığı..
Karakterin ismi ne olacaktı peki? Kızın ismi güzeldi ama okuyan herkes yanlış anlayabilirdi. Ahh en zor kısmı bu olabilirdi. İsim bulmak... Sanki başka isim koysa tüm o güç kaybolacak gibi hissediyordu. O Asya'ydı çünkü. Asya...
Eli yanağına gitti. Yediği yumruğu tekrar hatırladı. Sonra sırıttı.
"Kesinlikle baş karakterim de bu yumruktan yemeli."
Ne yapacaktı peki? O kıza yaklaşmalıydı.
Asya, gideceklerini düşünüyordu ama bu pek mümkün değil gibiydi. En kötü ihtimalle gitseler bile bir süre burada olacaklardı. Belki bir şeyler değişirdi zaman içinde. Arda'yla aralarında ne geçtiğini bilmiyordu ama bu ona fayda sağlayabilirdi.
Arda'yla aralarında ne geçebilirdi ki? "Yani özel bir şey değildir." eğer öyle olsa Arda da yumruk yerdi herhalde. Arkadaş olmayan kız ikinci günde niye özel bir şey yaşasın değil mi?
Bu düşünce sırıtmasına neden oldu. Sonra aklına gelenle ciddileşti. "İyi de ben aklımdan çıksın diye uğraşıyordum şimdi sürekli onu düşüneceğim. Yazmak için düşünmem gerek."
Şeytan dürttü hafiften. "Nolacak ki? Ne olabilir sanki?"
Gülümsedi ve not defterini çekmeceden aldı. Kabataslak bir şekilde ilk fikirlerini not etti. Kendine bir ilham perisi bulmuştu. İlham perisi...
"Yumruk atan ilham perisi mi olur? Sen de işte... İlham yumruğu." kendi cümlelerine kahkaha attı.
🏵️🏵️
Herkes sıcaktan perişan olmuş, kendinden geçmişken Asya, günün ilk öğününü öğle saatlerine taşımıştı. Ona mahcubiyetle bakan iki kadın sürekli Asya'nın tabağına bir şeyler ekliyordu.
Bu yoğun ilgi ve mahcubiyetin sebebinin farkındaydı. Geçen akşam duyduğu o saçmalık yüzünden böyle davranıyorlardı, anlaşılan ona da söylemeye karar vermişlerdi. Vereceği tepkiden korksunlardı. Saçmalıktı gerçekten. Buraya zorla getirilmiş olsa da diğerine kesinlikle karşı çıkacaktı. İstanbul'a dönmek isterken bir de annesin koca bulması çıkmıştı.
"Asyacım seninle önemli bir şey konuşacağız." kızınca Asya işi düşünce Asyacım olmuştu. Bakışlarını sertleştirip arkasına yaslandı. Net olarak karşı çıkacaktı. Ne olursa olsun kimseye acımak yoktu.
"Konuşalım." Geçen çıkardığı sorun pek sorun olarak algılanmamıştı.
"Buraya alıştın mı? Arkadaşlarınla aran nasıl?" Hâlâ arkadaş diyordu. Arkadaş markadaş yoktu ortada. Olmayacaktı da.
"Ne arkadaşı anne? Ayrıca buraya da alışmadım. Alışmak da istemiyorum."
"Yavrum böyle düşünürsen alışamazsın zaten." anneannesi de konuşmaya dahil oldu.
"Arkadaşların iki kere buraya geldi ne arkadaşı diyorsun bir de. İskender, Badem... Özellikle de Sinan. Bence onunla çok iyi anlaşacaksın." Annesinden duyduğu son cümle ile burada olmalarının saçmalık seviyesi eşitti. O varlık ile anlaşması mümkün değildi. İmkansızdı.
" Ne alaka?"
" Onunla ortak bir noktanız var. "
" Ortak nokta mı? Ne ortak noktası be?" Bütün noktaları ortak olsa bile nafileydi. Onunla arasında ortak olan tek şey büyük bir itim gücü olabilirdi.
"Kızım biz bir karar aldık. İkimizin çocukları da eksik. Bu eksikliği tamamlamanın tek yolu..."
"Ne diyorsun anne!" Bu saçmalık nereye varacaktı.
"Güven ile... Güven ile evlenmeye karar verdik. Sinan'la kardeş olacaksın."
Asya söylenilenin yarısına daha önceden aşina olsa da inanamamıştı. Öfke ve hayal kırıklığı ruhunu salladı. Nasıl da öyle tek nefeste söylemişti. Hiç mi utanmıyordu? Hiç mi kızını düşünmüyordu? Hiç mi önemsemiyordu duygu ve düşüncelerini? Bu saygısızlığa nasıl tahammül edecekti?
"Saçmalık! Saçmalık! Aşırı derecede saçmalık! Bunu babama nasıl yaparsın ya nasıl yaparsın! Bir de kardeş olacakmışız! Yok daha neler! Saçmalık!"
"Kızım sakin ol. Anneni anlamaya çalış. O en çok seni düşünüyor."
"Bırak ya! Nene misin nesin! Sen! Şimdiye kadar bakmadın yüzümüze!" sinirle güldü. "Acımışsın güya bize! Acınacak en son kişi benim tamam mı! Hepiniz... Hepiniz acınasısınız! Ama ben değilim! Şimdi gelmiş anneni anla diyorsun! Bana anla diyorsun! Sen anlasaydın zamanında! Babamı istemezken o adamı nasıl da onaylıyorsun!" Asya sinirden titreyerek ayağa kalktı. Anneannesi cevap verememiş suçlulukla başını eğmişti.
" Asya! Ne biçim konuşuyorsun anneannenle! Saygısız! " Başak da sinirlenip ayaklanmıştı.
" Beni başından def etmeden kimseyle evlenemezsin! Asla buna izin vermeyeceğim asla!"
"Sana soran mı var!!!" Sinirden beyni duran Asya'nın gözünde görüntüler belirip kayboluyorlardı. Zihninde asılan tabelada o isim vardı. 'Güven Altaylı'
Annesine tebessüm edip hızla mutfaktan çıktı. "Asya! Yine nereye! Gel şuraya!" Arkasından bağırsa da herhangi bir karşılık bulamadı.
Asya evden çıkınca saniyelik olarak haritasını zihninde teyit etti. Belirlediği yöne doğru koştu. Asfalt ayaklarının altında kayıyordu. Tüm mutsuzluğunu öfkeyle takas etti. Bu sayede bünyesinde tek bir duygu kaldı. Bu küçük bedeniyle bütün dünyaya kafa tutacak kadar öfkesi vardı. Annesi onu insan yerine koymamıştı, o yüzden bu meseleyi o adamla çözecekti.
Bakkalın önüne vardığında son anda durdu. Çatık kaşlarla tabelayı okudu. "Altaylı market" yumruklarını sıkıp içeriye girdi. Yine aynı dörtlü kasanın arkasında yan yanaydı. Sinan'ın yüzünde alaycı bir ifade oluştu. Sinirli olmadığı anlarda çoğunlukla bu yüz ifadesini takınırdı. Badem göz devirmiş, İskender Asya'nın bakışlarından yanlış giden bir şeylerin olduğunu sezmişti. Arda ise gülümsüyordu.
"Güven Altaylı! Nerde o herif!" dörtlü şaşırmıştı. Sinan yerinden kalktı.
"Deli misin kızım sen!"
"Nerde dedim! Nerde! Güven Altaylı!"
"Burda yok bağırma salak gibi! Ayrıca Altay bizim soyadımız!"
Gözü dönen Asya bakışlarını yerdeki tabureye kilitledi. Büyük bir sorun her şeyi çözerdi. Her şeye lanet olsundu.
Yerden tabureyi alıp vitrine doğru fırlattı. "Babana söyle ben masraflı çocuğum!!" diğerleri de gürültüyle ayağa kalktı. Sinan diğerlerinin arasından sıyrılıp Asya'nın önüne geçti. "Manyak mısın kızım sen! Napıyorsun lan! Delirdin mi!"
"Sen niye deli değilsin! Sen niye delirmiyorsun!" Asya yumruğunu yüzünün hizasında kaldırıp sinirle gözlerini yumdu ve çenesindeki gerginliği kırmak için dişlerini sıktı.
"Babanla annem evlenecekmiş!" diğerlerinin şaşkınlığı artıyordu.
"Ne!" bu mevzu için babasıyla tartışmıştı ancak babası henüz kimle evleneceğini söylememişti. Sinan söverek çekirdek rafına tekmesini geçirdi. "S*çarım ben böyle işe!"
Sinirle kasa tarafındaki taburelerden birini alıp diğer camı da o indirdi.
"Napıyorsunuz!" İskender şaşkınlığını atlatıp olaya müdahale etmeye karar verdi.
"Babana söyle o istediği asla gerçekleşmeyecek! Bu evlilik olmayacak!
"Sanki ben size çok meraklıyım amk!"
Asya Sinan'ı yakasından kavrayıp kendine doğru eğdi. "Düzgün konuş ağzını burnunu yamulturum!"
Sinan da Asya'nın tişörtünün yakasını kavrayıp kendine doğru çekti. "B*k yaparsın!"
Gerilimden yutkunan Arda ürkek bakışlarını Badem'e çevirdi. Badem'in şaşkınlıktan dili tutulmuştu.
"Kesin artık şunu!" İskender, birbirine öldüresi bakışlar atan ikiliye yaklaştı. İkisinin de bileğini kavrayıp birbirlerinden ayırdı.
Camların indiğini gören diğer esnaf bakkala koştu. "Noluyor burada çocuklar?"
Sinan' la Asya'nın öldürücü bakışları yine birbirini buldu.
🏵️🏵️
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
"O deli kızı da annesini de istemiyorum! Her şeyi o kız başlattı gelmiş yine bana kızıyorsun! Bana göstermediğin babalık rolünü ona mı oynuyorsun!"
"Doğru konuş! O yaptı diye sen de mi yapacaksın! Onun cezasını annesi kesecek!"
"Onları kabul etmiyorum anlasana! İstemiyorum ne kardeş ne anne! Benim annem öldü! Annemin yerine başkasını nasıl koyarsın! Zaten beni ne zaman anladın ki!"
Güven nefes verdi. Zapt etmesi zor bir çocuğu vardı.
Ona iyi babalık yapamamıştı evet, anne sevgisi verememişti. Yıllarca söylediği yalan yüzünden, kavuşamadığı aşkı yüzünden hep acı çekmişti. Soğukluğu bu yüzdendi. Artık bu yalanı ve acıyı taşımaya gücü kalmamıştı. Oğlunun omuzlarını tuttu. Sinan kendini geri çekti.
"Annemin hatırasına yaptığın bu saygısızlığı asla unutmayacağım!
" Sinan!"
Sinan öfke dolu acısıyla yüzünü buruşturdu. "İhanet bu! Anneme ihanet ediyorsun!"
" Yeter! Yeter artık! Ben annene ihanet falan etmiyorum! Annen bizi terk edip gitti! Seni bırakıp başka bir adama kaçtı! Yıllarca bunu senden sakladım! Onu kötü bilme istedim! Ama sen.."
Sinan yüzüne çarpan gerçeklerle irkildi. Algılayamıyordu.
" O sürekli ağladığın mezar boş! Annen arkasından ağlayan gözleri hak etmiyor! Ölmedi o! Terk edip gitti!"
Sinan'ın öfkesi damarlarında yükseldi." Neden! Neden! Neden o boş mezara ağlamama göz yumdun! Niye söylemedin niye! Yoksa bu da mı yalan! Her şeyi kolayca unutayım ve yeni evliliğinde sana mutluluklar dileyim diye mi!"
" Hepsi doğru!"
" Niye evlenmedin şimdiye kadar o zaman! Niye şimdi! Niye beni daha süslü yalanlarla teselli etmedin! Niye o mezarda ağlattın!" Beyni öfkeden sızlarken, tüm duyguları birbirine girmiş ve hiçbirini hakkıyla yansıtamazken bu cümleler dökülüyordu dudaklarından.
" Çünkü Başak'ı seviyordum." ilk defa duygularını birine açmıştı. Yanlış zamanda, yanlış kişiye belki.
Sinan en büyük eksikliğinin ne olduğunu o an fark etti. Küfür edemiyordu. Babasının yanında bunu yapamazdı. Deli olsa da ifade edemiyor, yine dünyayı yok etmek istiyordu. Tüm o şeyler kalbine saplanmış olanın acısını beynine iletemiyordu.
Ve çaresizlik. Yıkıp parçalayamıyordu. Kırıp dökemiyordu. Bu öfkeyle karşısındakini boğabilirdi ancak babasıydı işte. O boş mezara gidip kendisi yatacaktı. Yıksa da olmuyordu dökse de. Hiçbir şey yapmasa da. Patlayacaktı. İçinde binlerce dinamit infilak etmişti. Ruhu kana bulanmıştı.
Babasına çarpıp evi terk etti. Tarçın'ın bahçe kapısından çıkmasına izin vermedi. Tek gidecekti. Herkes alışmıştı sürekli çıkıp çıkıp gitmesine. Duyduklarını sindirememişti. Hangi birine delirmeliydi? Kafayı üşütecekti.
Dediğini yaptı.
Boş mezara yattı.
🏵️🏵️
Bölüm nasıldı çiçeklerim?
İskender'in, Badem'in ve Asya'nın özrü..
Badem'le İsko'nun tartışması..
İskender'in Asya'yı kitabının karakteri yapmayı düşünmesi?
Camlar, çerveler, yalanlar indi.
Sinan ve Asya delirdi. İstediğim gibi yansıtamadığımı düşünmüştüm ama okuyunca beni tatmin etti.
Asya iki karakterli gibi gözüküyor bunun sebebinin şu olduğunu tahmin ediyorum ; Asya kendi içinde hiçbir maskeye sahip değil o yüzden onun ağzından anlatılan kısımlarda daha dalgacı görünüyor. Yazarın anlattığı kısımlarda ise daha sert ve hüzünlü bir izlenim çiziyor. Dışarıdan nasıl göründüğüyle kendi içinde nasıl biri olduğu bu kişilik çatışmasına sebep oluyor. Ve tanımadığı, sevmediği insnalara karşı her zaman sert olmuştur. Bunu açıklamamam gerekirdi...
Genel olarak ne düşünüyorsunuz?
Beni özlediniz mi?
|
0% |