13. Bölüm

13. Bölüm: Tatil

Mila
yildiztozu


NOT: Beklettiğim için üzgünüm, sabahın onundan beri belli saat aralıklarda uygulamaya girmeye çalışıyorum ama olmuyor ekranda sadece karartı vardı. Şimdi açılınca bölümü hemen paylaştım. Umarım beğenirsiniz. :)

"Bir eylül akşamı sev beni. Yıldızlar gökyüzüne yaklaşsın, sende yanıma."

- Turgut Uyar.

 

"Dünyanın en güzel kızı,

Hem kalpsiz hem kalp hırsızı,

Göremezsem o güzel yüzünü ölücem,

Gerçeklere bu kadar çok takılırsan,

 

Bu hayatın tadını çıkaramazsın,

Ben hayallerimle mutlu mesut yaşarken,

Sen kaybettiklerinden kurtulamazsın,

Ya da geri dönme, düşünme aşkımdan ölürken,

 

Bile bile kandık dünyaya bu kadar kötüyken,

Evinin içinde kedinle yapayalnız uyurken,

Bi' odada sen ve ben, neler neler, aşkımdan ölürsem."

Odamda yüksek sesli şarkıyı söyleyip etrafımda dönüyordum. Çünkü okulumuz tadilat dolayısıyla iki hafta kapalıydı. Bu iki haftalık tatilde ani bir kararla tatile çıkmaya karar verdik. Annemler buna ilk başta izin vermemişlerdi ama abimin de geleceğini söyleyince içleri rahatlamıştı ve izin vermişlerdi. Bu akşam yola çıkacaktık. Herkes odasına çekilmiş valizini hazırlıyordu. Dans etmeyi bırakıp önümdeki yatakta açık olan valize bıkkınlıkla baktım. Hala koymam gerekenler vardı.

Kapım açılınca kimin geldiğine baktım gelen Cansu'ydu. Gülümseyerek geri önüme döndüm. Hızla yanıma geldi.

"Bitmedi mi hala?" Deyince başımı iki yana hayır anlamında salladım.

"Hayır, ama az kaldı. Sen bitirdin mi?" Diye sorduğumda başını salladı.

"Evet bitirdim. Yardım edeyim de hızlıca bitsin." Deyince başımı salladım.

"Hadi o zaman sen şu kalan kıyafetleri katla bende valize yerleştireyim." Deyince kıyafetleri katlamaya başladı.

Heyecanlıydım, hem de fazlasıyla! İlk defa böyle heyecanla doluydu içim. Yüzümde büyük aptalca bir sırıtma vardı.

İlk defa bu kadar kalabalık bir şekilde tatile çıkacaktık.

Bir süre sonra valizi hazırlayıp kapattık ve kendimizi yatağa attık. İkimizinde içinde garip bir heyecan vardı.

"Sence nasıl geçecek bu tatil?" Diye sorunca, "Hiç bilmiyorum ama güzel geçecek diye hissediyorum." Diye yanıtladım.

"Ayy hadi kalk Emir'lerin yanına gidelim. Bakalım onlar bitirdi mi," deyince kıkırdadım odadan çıktık. Abimle Emir aynı odada kalırken Cansu misafir odasında kalıyordu. Abimin odasına gelince içeriye girdik, tam tahmin ettiğimiz gibi. Hala bitirememişlerdi.

Oda savaş alanı gibiydi. Çalışma masasında ve sandalyeye fırlatılmış tişörtler, kapakları açık olan dolap. Yatakların üzerindeki açık valizler ve karman çorman olan içindeki kıyafetler..

"Amma uyuşuksunuz ha! Bitiremediniz mi?" Diye sordum gülerek. Abim ters bir şekilde baktı ve elindeki tişörtü sinirle valize savurdu.

"Çok konuşma! Gel yardım et!" Deyince göz devirip yanına gittim.

"Hadi acıdım yardım edeyim sana." Deyip eşyaları düzenli bir şekilde valize koymaya başladım.

🌕

 

"Hadi bakalım, güzel güzel eğlenin. Hızlı gitmeyin, kemerlerinizi de takın. Beni merakta da bırakmayın!" Diye bir kez daha tembihledi annem bizi, uzanıp onun yanaklarından öptüm ve geri çekildim.

"Anne yeter kurban olayım! Senin yüzünden çocukları bekletiyoruz!" Dedi abim isyan ederek.

"Tamam! Hadi görüşürüz." Dedi annem.

"Merak etme annem, hadi görüşürüz." Dedim arkamı dönüp hızla kapısı açık olan arabaya yürüyüp bindim.

"Evettt hazır mıyız?" Diye sorduğunda Semih başımızı salladık. Semih'in babasının araba galerisi vardı ve bize rahat gitmemiz için büyük bir araba vermişti. Semih ve Mert'in ehliyeti olduğu için dönüşümlü olarak kullanacaklardı. Cam kenarı koltuğa oturduktan sonra Semih arabayı çalıştırdı, sürmeye başladı. Annem arkamızdan kazasız belasız gitmemiz için su dökmüştü. Hepimiz bu duruma gülmüştük.

Akgün ayağa kalkıp, "Evet sayın yolcular ben muavininiz Akgün Boz. Hepinize hayırlı yolculuklar diliyorum. Yolculuğumuz 5 saat sürecektir. Rotamız: Muğla'dır keyifli yolculuklar dilerim hepinize." Deyince hepimiz alkışladık.

"Akgün senden de tam muavin olunur haa! Bence sen bir düşün." Deyince Mert kahkaha attık.

"Olur değil mi lan olur bence de." Dedi Akgün. Abimle Hilal sürücü koltuğunun arkasındaki koltukta oturuyorlardı. Onların arkasında Cansu ve Mert. Emir Cansu'yla oturacakken -Ki bunun yüzünden Cansu'yla tartışmışlardı- Mert onu ittirmiş ve kendi oturmuştu. Ceren kapı kenarındaki tekli koltuktaydı. Emir de onun arkasında. Ben arkada ki cam kenarında Can arkamda oturuyordu. Bakışlarımı yola çevirip izlemeye başladım. Hava yeni yeni kararıyordu.

Erkenden varıp gezelim diye bu kadar erken çıkmıştık. Giydiğim beyaz büstiyerin askılarını düzelttim.

Ben yolu izlemeyi dalmışken yanımdaki koltukta hareketlenme olunca irkilip yanıma döndüm. Gördüğüm kişiyle korkum hemen dağıldı.

"Korkuttum mu?" Diye sorunca Can başımı iki yana salladım.

"Hayır, dalmışım." Diye cevap verdim. Can ses çıkarmadı, cebinden kablosuz kulaklığını çıkarıp telefonuna bağladı bir tanesini kendisine diğerini de benim kulağıma takınca kaşlarımı çatarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

"Ne? Senin benimle yapmak istediklerin var da benim yok mu? Ben de seninle beraber müzik dinlemek istiyorum." Deyince kendimi tutamayıp güldüm. Can sırıtarak telefonundan bir şarkı açtı.

Yolların akıp gitmesiyle gözlerim kapanmaya başlamıştı. Büyük bir çabayla gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum ama nafile. Daha fazla başaramadım gözlerim kapanıp kafam cam tarafına doğru düştü. Yolun sarsıntısında uyumaya çalışırken bir elin yavaşça boynumu tutup camdan çektiğini hissettim. Sonra yumuşak bir yere koyuldu başım. Burnuma Can'ın güzel kokusu gelince derin bir nefes çektim. Kafam onun omzundaydı. Kokusu beni daha fazla mayıştırmıştı en son hatırladığım şey Can'ın saçımı yavaşça okşamasıydı daha sonra uyku beni içine çekmişti.

 

🌕

 

"Esra, Esra hadi uyan artık." Diye biri adımı tekrarlayıp beni sarsınca uykulu gözlerimi zar zor açtım, beni sarsan kişiye baktım.

"Geldik mi?" Diye sordum uykulu bir şekilde.

"Evet geldik hadi iniyoruz." Deyince gözlerimi ovuşturup etrafa baktım. Herkes yeni yeni uyanıyordu.

"Of! Her yerim tutulmuş!" Diye sızlandı Akgün.

"Akgün'e katılıyorum, her yerim ağrıyor." Diye onayladı Emir Akgün'ü.

"Hadi artık inelim şu arabadan." Deyince Ceren Semih bir tuşa basarak otomatik kapıyı açtı kapı tamamen açıldığında herkes inmeye başladı.

Oturduğum yerde gerinebildiğim kadar gerindim ve ayaklandım. Hepimiz arabadan indikten sonra otele girip resepsiyona doğru yürüdük.

"Hoş geldiniz efendim." Dedi kız.

"Hoş bulduk, rezervasyonumuz vardı bizim." Diye konuştu abim.

"Kimliklerinizi alabilir miyim." Deyince kız kimliklerimizi çıkarıp uzattık. Kız bir süre bilgisayara baktı.

"Evet, odalarda ikişer kişi kalabilir yataklar ayrı. Hepiniz aynı katlardasınız. Akgün ve Emir bey siz 2. kat 125 numaralı odadır, Semih bey ve Ceren hanım sizin 205 numaralı. Özgür bey ve Hilal hanım 202 numaralı oda Mert bey ve Cansu hanım sizin 197 numaralı odadır buyurun." Dedi ve anahtarlarla kimlikleri uzattı.

"Bir dakika, kızlar erkekler niye ayrı değil?" Diye sordum.

"Öyle ayırttık." Dedi abim.

"Ben anlamam! Kız erkek ayrı kalacağız! Bu ne böyle, ne boklar yersiniz siz şimdi." Dediğimde Hilal kolumu çimdikledi.

"Esra saçma sapan konuşma seni buraya gömerim!" Dedi abim. "Hem bir dakika. Esra ile Can aynı odada mı kalacak?" Diye sordu tersçe.

Sıçmışko bitmişko

"Abi bir şey olmaz ki, yataklar ayrıymış zaten." Deyince kaşlarını havaya kaldırdı.

Ne oldu Esra, az önce aslandın şimdi niye kedi oldun?

Sus iç ses.

"Ben anlamam! Hilal'le Esra aynı odada kalsın." Deyince göz devirdim.

"Abi-" diye lafa girmiştim ki Hilal abimin koluna girip yürütmeye başladı.

"Özgür bırak bir şey olmaz kalsınlar beraber." Dedi. Ona teşekkür ederim der gibi baktım.

"İyi, tamam sen öyle diyorsan kalsınlar." Diyen abimle gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Hilal abimi nasıl kandıracağını iyi biliyordu.

Hilal kulağıma eğilip, "Senin yaptığın gibi şerefsizlik yapmıyorum en azından. Belki siz naneler yersiniz." Deyince omuzuna geçirdim.

"Siktir git Hilal!" Sırıtıp abimin yanına yürüdü.

"İyi biz odalara çıkıyoruz yerleşince lobide buluşuruz o zaman." Deyince Emir başımızı salladık. Onlar asansöre binince biz de anahtarı beklemeye başladık.

"Esra hanım ve Cam bey sizin odanız 228 numaralı odadır iyi tatiller dilerim." Dedi ama bunu Can'a bakarak söyledi.

Kız tam Can'a anahtarı uzatmıştı ki kızın elinden sertçe anahtarı çekip aldım. Ben öyle yapınca irkildi.

"Teşekkür ederiz tatlım! Hadi Can gidelim artık." Deyip asansöre doğru yürümeye başladım arkamı döndüğümde Can gelmiyordu! Niye gelmiyordu!

Lan kızla konuşuyordu! Niye konuşuyordu!

Kız. Gülümseyerek. Can'la. Konuşuyordu.

Asansör gelince bindim.

"Can hadi!" Dedim, sesim fazla yüksek çıkmıştı bazı insanlar bana dönüp bakınca utanarak Can'a baktım kızdan sonunda ayrılıp yanıma yürüyüp asansöre bindi ve düğmeye bastı. Asansörün kapıları kapanınca ellerimi göğsümde birleştirdim ve somurtarak asansörün kata gelmesini bekledim. Sırtımı arkamızdaki aynaya yasladım. Can ellerini pantolonunun cebime sokmuş sırıtarak bana dönmüştü.

Ona 'Ne var ne bakıyon?' der gibi göz kırpıp kafa salladım.

"İyi misin?" Diye sordu. Cidden! Hala oyo moson diye soruyordu!

"Evet! İyiyim!" Dedim, sesimdeki sertlik onu güldürdü.

"Kıskandın mı acaba?" Diye sorduğunda kaşlarım alayla yukarıya çıktı.

"Kıskanmak mı? Ne kıskanacağım be!" Deyince gülümsemesi büyüdü. "Hem kimi kıskanacakmışım?"

"Kızı."

"Yok artık!" Dedim abartılı bir yüksek sesle.

"Ne yok artık. İnkar etme." Diye sorunca güldüm.

Evet kıskandım ama bunu ona söyleyecek halim yoktu.

"Neyini kıskanayım o kızın? Sıradan bir kız işte." Deyip önüme döndüm.

"O yüzden mi suratın düşük ve ellerim göğsüne birleştirip trip atıyorsun?" Diye alayla sorunca alayla ona baktım.

"Sana trip atmıyorum, ben trip atmam Can." Deyip konuyu kapattım. Yalan vallahi yalan. Deli gibi trip atıyordum. Can sırıtarak başını sallayınca asansörün kapıları açıldı, hızla kendimi asansörden atıp odayı bulmaya çalıştım. Can'da arkamdan geliyordu. Odayı bulduktan sonra anahtarı kapıya okutup kapının açılmasını bekledim, kapı açılınca içeriye girdik. İçerisi Fulya çiçeği kokuyordu. Kısa bir holü vardı. Sağ taraf da kalan bir kapı vardı, banyo olduğunu tahmin ettim. Güzel küçük bir balkonu, büyük bir televizyon ve mini buzdolabı vardı. Oda gayet sade ve şıktı. Ama bir sorun vardı.

"Bu yatak neden çift kişilik?" Evet dan diye söyledim çünkü karşımızdaki yatak iki kişilikti! Ve resepsiyondaki kızın dediği gibi de hiç ayrı falan değildi.

"Bilmiyorum, kız ayrı demişti." Diye mırıldandı Can.

"Of!" Yanlış oda verilmişti bize!

"Tamam bir dur söyleriz odayı değiştiririz." Deyince başımı salladım.

"Valizler birazdan gelir ben bir yüzümü yıkayayım." Deyince başımı salladım. Can banyoya girdikten hemen sonra kapı çaldı kapıyı açtığımda görevli valizleri getirmişti.

"Teşekkürler ben alayım." Deyip valizleri içeriye çektim.

Can banyodan çıktıktan sonra kapıya baktı. Yanıma geldiğinde direk karşımızdaki adama bakıyordu.

"Bir şey mi oldu?" Diye sorunca hayır anlamında baş salladım.

"Hayır görevli valizleri getirdi."

"İyi tatiller dilerim efendim. İyi istirahatler. Yatağın başındaki telefondan resepsiyonu arayabilirsiniz." Dedi yanımızdan ayrıldı adam.

"Noldu Can?" Diye sordum.

"Bir şey olmadı." Deyince kıkırdadım lafı uzatmadan valizimi alıp yatağın yanına götürdüm.

"Hadi diğerlerinin yanına, lobiye inelim." Dedim, başını sallayınca odadan çıktık.

Asansöre binene kadar hiç konuşmadık ikimizde ne konuşacağımızı bilmiyorduk. Ne ben onunla ilgili bir şeyler biliyorum ne de o benimle ilgili.

"Abimlere bahsetmeyelim, yatağın çift kişilik olduğunu." Dedim dakikalar sonra.

"Niye?" Diye sordu.

"Ne demek niye? Abim bunu duyarsa kıyamet kopar biliyorsun değil mi?" Dediğimde sırıttı.

"Tamam tamam çatma hemen o kaşlarını! Ayrıca sana bir şey diyeceğim sinirlenince çok daha güzel oluyorsun sinirlenmeye çalışman aşırı komik sinirlenince tavşana benziyorsun." Dedi, ben şaşkınca bakarken asansör durmuş kapısı açılmıştı. Can beni beklemeden asansörden inince kendime gelip arkasından indim.

"Tavşan mı?" Diye sordum arkasında.

"Evet tavşan." Diyerek cevap verdi. Abimlerin yanına gelince konuşmayı kestiler.

"Sonunda geldiniz." Dedi Ceren, onun yanındaki sandalyeye oturup diğerlerine baktım.

"Şimdi ne yapıyoruz." Diye heyecanla sorduğumda abim güldü.

"Şu huyundan bir türlü vazgeçmedin, birazdan dolaşmaya çıkarız." Deyince başımı heyecanla salladım.

"Hadi artık bir şeyler yiyelim, açlıktan ölmek üzereyim." Diyen Hilal'le ayağa kalktık açık büfeye doğru girip tabaklarımıza bir şeyler aldık.

Tabağıma ekmeğe sürmek için çikolata almayı unuttuğumu gördüm ve tam ayaklanıp almaya gidecektim ki Emir tabağıma küçük paket çikolatalardan koyunca gülümsedim.

"Teşekkür ederim." Dediğimde Emir göz kırpıp tabağındakileri yemeğe başladı.

Bol sohbetli geçen kahvaltımız bitmişti üstüme reçel dökülünce odaya üstümü değiştirmek için çıktım. Valizimden şortumu ve sarı crop alıp hızlıca giyindim. Valizden makyaj çantamı çıkardım ve içinden allık, rimel ve ruj çıkarıp sürdüm. Boy aynasında kendime baktığımda hazırdım. Saçlarımı ellerime düzeltip parfüm sıktım, şapkamı da taktığımda odanın anahtarını alarak çıktım. Hızla asansöre binip bizimkilerin yanına indim.

"Evett Esra geldiğine göre gidebiliriz." Dedi abim. Kapıya doğru yürümeye başladık.

Bir süre güneşin altında yürüdük. Merkeze geldiğimizde bizi bir sürü tezgahlar karşıladı. Kimilerinde el işlemeleri olan şeyler vardı kimilerinde takılar, çantalar, anahtarlıklar vardı.

"Burası cennet bildiğin." Dedi Hilal çevresine göz gezdirdi.

"Hadi tezgahları gezelim." Deyince tezgahları gezmeye başladık.

"Gençler gelin bi falınıza bakayım. Hem bu güzel kızlara bir gül alıverin." Dedi gül satan kadın. Diğerleri kadının başına üşüştüğünde arkalarında kaldım. Kadın bana baktı.

"Güzel kızım sen de ver elini bakayım." Deyince elimi hayır anlamında salladım.

"Yok ablacım ben fala inanmam gerek yok bana bakmana."

"Kızım gel! Belki güzel bir şey çıkar." Diye ısrar edince dayanamadım, kadının yanına gittiğimde kadın avucumu açıp uzatmamı isteyince dediğini yaptım. Kadın elimi alıp bakmaya başladı.

"Hmm kısa sürede iki haber alacaksın ve hayatını değiştirecek büyüklükte bir haber bu." Dedi.

"İyi haber mi kötü haber mi?" Diye sordum merakla.

Kadın elime bir süre baktı, "Onu bilemem sadece iki haber alacağını gördüm. Biri var. Dalyan gibi bir delikanlı var. Sana vurulmuş belli ki, kısa sürede kendisiyle bi ilişkisin olacak." Deyince Can'la göz göze geldik.

O dalyan yanında ablacığım! Ben de ona boş değilim.

"Kimmiş bu kişi!" Diye sessizliği böldü abim. "Baş harfi falan neymiş!"

Kadın yüzünü buruşturup abime döndü, "Sen de ki enerji beni bile rahatsız etti! Ne bu sinir." Deyince, hepimizi kahkaha attık. Abim ise somurttu.

Kadın bana tekrar dönüp gülümsedi, "Sana vurulan bu delikanlı seni çok seviyor. Sizin aşkınız büyük bi aşk olacak. Bu çocuk seninle ilişkisini duyurmak için yanıp tutuşuyor. Hayırlı olsun kızım." Dedi tekrar gülümseyip elimi bıraktı. Duyduklarımın şokuyla tepki veremedim. Kadın Cansu'ların da falına baktıktan sonra hepimize birer gül uzatmıştı. Kadının yanından ayrılınca hala şokun etkisindeydim, tek bir kelime bile edemiyordum.

"Gelin şuraya oturalım! Valla başıma güneş geçti." Diye sızlandı Ceren. Öyle deyince hepimizi bir kafeye girdik ve boş bir masaya oturduk.

"Amma sıcak ya!" Dedim ellerimi yüzüme doğru sallarken şapkamı çıkarttım güneş gözlüğümü saçlarımın arasına daldırdım ve önüme gelen saçlarımı gözlükle beraber arkaya ittim.

Garson ne içmek isteğimizi sordu ben

soğuk bir limonata artı olarakta yanında çilekli pasta istemiştim. Diğerleri de siparişini verince garson yanımızdan ayrıldı. Bir süre sonra siparişlerimiz getirdi, içecekleri içerken sohbet ediyorduk. Kafamı sağ çevirdiğimde dört kızın bizim masaya doğru baktığını gördüm. Kaşlarımı çatmadan edemedim.

Bize değil doğrudan erkeklere bakıyorlardı.

Höst ulan!

"Noldu Esra?" Diye Hilal'den ses yükselince masada sessizlik oluştu.

"Ya şu ilerideki masada kızlar buraya bakıp duruyor sürekli." Deyince kızların hepsi o masaya baktı.

"Bize değil! Mert'lere bakıyorlar!" Dedi Cansu.

"Bir dakika! O kızlardan biri buraya mı geliyor!" Dedi Ceren.

Tam bir şey söyleyecektim ki yanımıza gelen kızla söyleyemedim. Kız sırıtarak bakıyordu.

"Merhaba?" Diye mesafeli bir şekilde sordum.

"Merhaba." Dedi bana bakmayarak.

Sen kimsin de bana bakmıyorsun köpek? Soruyu ben sordum!

"Ben sordum ben! Bana bak!" Dediğimde baktı.

"Bir problem mi var?" Diye sordu Hilal.

"Yok hayır sadece bu yakışıklıların telefon numaralarını almaya geldim." Deyince gözlerim büyüdü.

Bana sağdan soldan geliyorlardı he.

"Af buyur?" Dedi Ceren. Benim ayağa kalkmamla hepsi ayağa kalkmıştı.

"Esra!" Dedi abim.

"Tekrarla o dediğini!" Dedim sertçe, "Kimin numarasını alacaktın!"

"Şu yakışıklıların numarasını canım, bir sıkıntı mı var?" Diye sorunca güldüm.

Ne pişkin lan bu!

Kızlara dönüp, "Durduranı komalık ederim!" Deyip hızlıca kızın saçına yapıştım. Kız ne olduğunu anlayamamıştı sadece çığlık atmış ve saçlarını kurtarmaya çalışıyordu. Kızın çığlığıyla arkadaşları gelmişti, biri bana saldıracakken Cansu kızın saçlarını eline dolamıştı. Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü!

"LAN NE OLUYOR! BİR DURUN!" Dedi Emir, ama kimse onu dinlemedi.

 

Bölüm sonuuu:)

Evettt nasılsınız? Bu bölümü yazarken o kadar çok eğlendim ki anlatamam. Umarım siz de eğlenmişsinizdir, oylamayı, yorum atmayı unutmayın. sevgiyle kalın. 🤍🕊️

Bölüm : 04.12.2024 22:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...