14. Bölüm

14. Bölüm: Nezarethane

Mila
yildiztozu

 

Ah sana sarılsam şimdi, kırılsa yalnızlığımın kemikleri.

 

- Özdemir Asaf

"İnanamıyorum size kızlar! İnanamıyorum!" Diye öfkeyle konuştu abim. Başka bir şey söylemiyordu ya bizi azarlıyordu ya da 'İnanamıyorum size kızlar!' deyip duruyordu. Duymaktan en nefret ettiğim şey haline geldi abimin dedikleri. Masaya gelen kızlarla kavga ederken kafe bir anda karışmış herkes birbirine girmişti. En sonunda polisin gelmesiyle soluğu nerde mi aldık?

Cevap veriyorum: Karakolda.

"Bozuk plak gibi takıldı bu!" Dedi Ceren öfkeyle.

"Özgür! Tamam! Kaç saattir başımızın etini yiyip durdun! Sus artık!" Diye patladı en sonunda Cansu'da. Sesi yankılandı.

Hem bizi hem de diğer kız grubunu Nezarethaneye almışlardı abimler yalvara yakar bir iki dakikalığına da nezarethaneye girebilmişlerdi.

Girdiler de ne oldu! Ha bire bizi azarlayıp duruyorlar!

"Hayır anlamıyorum!" Diye söze girdi Can, o da abim iki olmuştu! "Numalarımızı istiyorlarsa verecek miydik biz? Ne diye kavga çıkarıyorsunuz." Göz devirdim.

"Ya siz başka bir şey bilmiyor musunuz!" Dedi Hilal, "İkide bir aynı kelimeler!"

Kavga ettiğimiz kızlardan biri kolumu tutup sertçe sıkmış canımı yakmıştı. Hassas tenli biri olduğum için kolumda kızın parmak izleri çıkmıştı. Hilal'in kavga ettiği kızlardan birinin saçları elinde kalmıştı, kızlardan biri tam Ceren'e saldıracakken Cansu kızın elini bükmüştü, kızın çığlığı resmen kafede yankılanmıştı. Hepimiz birbirimizi kollamış ve kızları tanınmayacak hale getirmiştik. Kavga ettiğimiz kızlar yan nezarethanedeydiler. Ve hepsi bitik durumdaydı.

Yanımıza polis gelince abimlerin daha fazla kalamayacağını söyleyip onları nezarethaneden çıkardı.

"Abi babamlar öğrenmesin!" Diye bağırdım.

"Yok ya!" Deyince gözlerimi öfkeyle yumdum. Bir de buradan çıktığımızda abime bunu söylememesi için uğraşacaktım.

Onlar gidince geriye bir tek biz ve kavga ettiğimiz grup kaldı.

"Ya alt tarafı bir numara ya!" Diye sızlandı kızlardan biri, "Alt tarafı bir numara istedik şu halimize bak! Savaştan çıkmış gibiyiz!" Deyince nefes verdim.

"Saçlarımı tek tek yoldu şu dağ keçisi!" Deyince diğer kız Ceren ayağa kalktı onunla hepimiz ayağa kalktık, konuşan kız parmaklıklardan iyice uzaklaştı duvar dibine sindi.

"Hala konuşuyor bak! Elimde kalacak!" Dedi Ceren kolundan tutup geri oturttum.

"Yalnız bir şey diyeceğim," diye konuştu Cansu hepimiz ona döndük.

"Eyeliner gibiyiz KİMSE ÇEKEMİYOR." Deyince kendimi tutamayıp büyük bir kahkaha attım. Diğerleri de benimle birlikte gülünce kızlar bize öfkeyle baktı.

"Ne? Ne bakıyorsunuz! Dua edin hastanede bitmedi iş! Yatıp kalkıp dua edin halinize." Dedi Hilal.

"Dua mı edelim? Hastanelik etmekten beter ettiniz bizi ya!" Diye bağırdı sarışın kız.

"Siktir lan oradan, iki tokat yedin alt tarafı!" Dedim, bir süre sonra polis geldi.

"Ne oldu çıkıyor muyuz." Diye sordu Hilal bir umutla.

"Hayır, amirim sizi odasına çağırdı." Deyip kapıyı açtı nezarethaneden çıktık. Polis bizi amirin odasına çıkarıp gitti. Oda küçüktü ve abimler odadaydı.

"Evett iyi misiniz kızlar?" Dedi polis hafif kalıplı, kel, 50'liler ortalarında biriydi. Yüzünde tek tük kırışıklıklar vardı. Yaşına göre baya bir dinç ve iyiydi.

"İyiyiz komiserim, sağ olun." Dedik mırıldanarak. Abim bana öldürecek gibi bakıyordu. Korkmamak elde değildi. Ona sevimli bir şekilde tebessüm ettim ama o bunu yumuşatmadı aksine daha fazla kaşlarını çattı ve gözlerinde ateş çıkacak gibi oldu o öyle yapınca gülümsemem hemen soldu ve yanımdaki Ceren'e doğru yaklaştım. O da bana yanaştı. Bir süre sonra diğer kızlar da geldi, oda küçük olduğu için biz abimlerin yanına doğru kaydık.

"Evet kızlar siz şikayetçi misiniz." Dedi polis kaşlarımı çatarak kızlara baktım.

"Yok yok! Değiliz komiserim." Dediler anında. Sırıtmadan edemedim.

"Olamazsınız da!" Dedi Cansu.

"Cansu!" Dedi Emir'le abim aynı anda. Komiser başını salladı.

"İyi tamam şuraya bir imza atın ondan sonra serbestsiniz, bir daha da gelmeyin buralara!" Dedi sertçe kağıdı uzatıp imzalamamızı istedi hepimiz imza attıktan sonra odadan çıktık.

"Bir karakola düşmediğimiz kalmıştı o da oldu tam oldu!" Dedi Semih.

"Bizim kızlar aslan anasını satayım!" Dedi Akgün.

"Yeter artık! Söylenip durmayın, onlarda kaşınmasaydılar!" Diye cevap verdi Cansu.

"Cansu! Sen haline bakar mısın? Saçların birbirine girmiş savaştan çıkmış gibisin!" Diye yükseldi Mert.

"Yükselme Mert!" Dedim tersçe.

"Yalnız, iyi kavgaydı haa! Ömrü hayatım boyunca böyle bir kavga izlememiştim!" Deyince Akgün abim Akgün'ün kafasına bir tane sertçe geçirdi.

"Ne vuruyorsun be! Ne dedim şimdi!" Dediğinde Mert'te Akgün'ün kafasına vurdu.

"Lan sağlı sollu geçirmeyin!" Başka bir şey söylemeden karakoldan çıktıktan sonra önüme gelen saçlarımı geriye iteledim.

"Ee şimdi napıyoruz?" Diye sordum. Abimlere doğru döndüğümde Can'ın olmadığını gördüm. Kaşlarımı çattım.

Nereye kayboldu bu?

"Can nerede?" Diye sordum.

"Su almaya gitti, gelir şimdi." Diye cevap verdi Akgün.

Bir iki dakika sonra gözlerinde siyah güneş gözlükle yanımızda belirdi Can. Çıktığımızı görünce adımları hızlandı. Giydiği yeşil tişört ona çok fazla yakışmıştı ve kaslarını belli ediyordu. Gözlerimi ondan alamıyordum. Hepimize suları dağıttıktan sonra abimler önden biz gene arkadan gelmeye başladık. Can bir anda beni durdurdu.

"İyi misin, acıyor mu?" Dedi naif bir ses tonuyla.

"Hayır acımıyor." Dedikten sonra elindeki su şişesini kızarmış olan koluma koydu.

"Morarmasın, suyu tut böyle." Deyince kirpiklerimi bir süre kırpıştırdım.

"Bakma bana öyle alık alık." Dedi sırıtarak. Suyu ondan alıp koluma doğru tuttum. Suyun soğukluyla tüylerim hafif bir ürpermişti. Hızla diğerlerinin yanına ulaştık.

Akşam olana kadar Muğla sokaklarında gezmiştik, yorulunca otele geri dönmüştük ve şimdi Can'la lobideydik.

"Hanımefendi, nasıl boş oda olmaz?! Koskoca otelde illa bir tane boş oda vardır." Diye sitem ettim.

"Hanımefendi anlıyorum ama elimizden maalesef gelen bir şey yok, iki otobüs yabancı turist geldi odalarımızı onlara verdik. Kusura bakmayın." Diye bir kez daha açıklama yaptı, oflayarak yüzümü sıvazladım.

Delirecektim şimdi!

"Eğer boş bir oda olursa lütfen bize haber verin, teşekkür ederiz. Gel Esra." Deyince Can yanında yürümeye başladım.

"Koskoca otel ya! Koskoca otel! Lanet olası bir oda nasıl olmaz!" Diye söylenip duruyordum.

"Yapacak bir şey yok, sen yatakta uyursun bende kanepede uyurum." Deyince bir şey demedim. Asansörden inip odaya geldik. Pijamalarımı alıp banyoda giyindim banyodan çıktıktan sonra Can'ın da üstünü değiştirdiğini gördüm. Kolunun altında pike ve yastık vardı.

"Rahat edebilecek misin." Diye mırıldandım.

"Ederim, merak etme sen. Hadi uyu artık çok yoruldun bugün gözlerin kapanıyor." Deyince bir kez daha esnedim başımı sallayarak yatağa girdim. Yüzümü ona doğru çevirdim. Kanepeye yattıktan sonra bana baktı.

"İyi geceler Çilli." Deyince kaşlarımı çattım.

"Çilli mi?" Diye sordum.

"Evet, çilli. Uyu artık Çilli!" Deyip gözlerini kapattı sessizce oflayıp onu izlemeye başladım. Yüzünün her bir köşesini ezberlemeye çalışır gibi izledim onu. Uyurken bile kaşları çatıktı ve bu ona daha çok yakışıyordu. Yüzü kalemle çizilmiş gibiydi, eşsiz ve pürüzsüzdü. Gözlerimin kapanmasıyla kendimi uykunun kollarına bıraktım ve rüyadan rüyaya koştum durdum.

Sabah telefonun çalmasıyla homurdandım. Kendi telefonuma baktığımda benimkinin çalmadığını gördüm. Can'ın telefonu çalıyordu.

"Can." Dedim uykulu bir şekilde ama beni duymadı.

"Can! Can! Telefonun çalıyor! Can kime diyorum!" Diye bağırınca gözlerini açtı.

"Noldu Esra? Niye bağırıyorsun?" Dedi uykulu sesiyle.

"Telefonun çalıyor! Onu diyorum." Dediğimden ayağa kalkıp telefonunu açtı.

"Efendim Akgün?" Deyip elini saçlarının arasına geçirip karıştırdı.

"Uyuyordum Akgün! Ne istiyorsan! Saat kaç?" Dedi ve telefonu kulağından çekip saate bakınca telefonu kulağına geri koydu.

"Tamam Akgün tamam! Esra'yı uyandırayım geliyoruz! Lan tamam diyorum kapa şu telefonu!" Deyince sohbeti anlamaya çalışıyordum.

"Akgün sikeceğim şimdi telefonu da çeneni de kapa lan siktiğimin telefonunu!" Deyip telefonu sertçe kapattı.

"Ne oldu?" Diye sordum gözlerimi ovalayarak.

"Diğerleri kahvaltıya inmiş, bizi bekliyorlar." Diye açıkladıktan sonra yataktan kalktım valizimden mor elbisemi alıp banyoya girdim. Yüzümü yıkayıp elbiseyi üzerime giydim saçımı ellerimle şekil vermeye çalıştım. Banyodan çıktıktan sonra Can'ın hazır olduğunu gördüm.

"Hadi çıkalım." Deyince başımı salladım odadan çıkıp asansöre bindik.

"Bir yerin ağrıyor mu?" Diye sordum.

Boynunu iki tarafa doğru eğip çıtlattı, "Biraz boynum ağrıyor o kadar." Diye sorumu cevapladı.

"Dönüşümlü uyuyalım, bu gece koltukta ben uyurum." Diye öneride bulundum.

"Hayır Esra." Diye hemen cevap verdi ve ekledi, "Sen yatakta yatıyorsun, sen orda ben yatakta olmaz."

"Ama senin orada yatmanda benim canımı sıkıyor." Diye karşı çıktım.

"Bir şey olmaz dedim Esra, unut aklındakini." Deyip konuyu kökten kapattı. Tam bir şey söylemek için ağızımı aralamıştım ki asansörün kapıları açılınca diyeceğim şeyi yuttum ve asansörden çıktım. Abimler ilerideki masada oturuyorlardı ve kahvaltılarına çoktan başlamışlardı hemen açık büfeye gidip tabağıma kahvaltılık koymaya başladım. Tam tabağımı almış masaya doğru ilerleyecekken bir bedenin bana çarpmasıyla elimdeki tabak yere düşüp tuzla buz oldu.

"Oha!"

"Özür dilerim, iyi misiniz?" Dedi çarpan çocuk alnımı ovalayıp kafamı kaldırdım gözlerim kahverengi gözlerle göz göze geldi.

"Evet iyiyim." Dedim üstümü düzelterek.

"Kusura bakma görmedim seni bir yerinde bir şey yok değil mi?"

"Hayır hayır bir şey yok ben de dikkat etmedim." Diye cevapladım. Garsonlardan biri geldi ve yerdeki kırık tabağı toplayıp gitti.

"Afiyet olsun size." Deyip çocuğun yanında hızla geçip yeni tabak aldım ve içine bir şeyler koyup masaya geçtim. Can'da gelmişti.

"Kurt gibi açım valla." Dedi Emir hepimiz kıkırdayıp yemeğimizi yemeğe devam ettik. Yemeği yedikten sonra havuza gidelim dedik herkes odasına geçip hazırlanmaya başladı.

"Esra! Hazır mısın?" Diye bağırdı içeriden Can üstümde mavi sarı renkleri olan bikini vardı. Üstüme deniz elbisemi geçirip banyodan çıktım.

"Evet hadi gidelim."

Bir süre sonra otelin havuza gelip abimlerin yanındaki şezlonglara geçtik havlumu koyduğum gibi suya koşup atladım.

"Hadii gelin." Diye seslendim benim arkamdan hepsi suya girdi. Abimler eğlenirken ben sudan çıkıp havluma sarındım ve oturdum telefonu alıp sosyal medyada gezinmeye başladım karşımdaki şezlong hareketlenince baktım.

"Selam." Dedi bu çarpıştığım çocuktu.

"Selam?" Dedim.

"Bugün olanlar için tekrar kusura bakma, dalgındım kimseyi görmedim." Diye açıklama yaptı.

"Yok önemli değil ben de önüme bakmıyordum sen kusura bakma asıl."

Elini bana uzattı, "Ben Enes bu arada tanışmadık," deyince elini sıktım.

"Ben de Esra memnun oldum."

"Ben de memnun oldum." Dedi tatlı bir çocuktu, siyah saçları kahverengi gözleriyle yakışıklıydı.

"Buraya doğru biri geliyor." Deyince arkama döndüm Can bütün öfkesiyle bize doğru geliyordu.

Yanımıza geldiğinde, "Hayırdır?" Dedi sertçe.

"Bir şey yok." Dedim hemen. "Bugün açık büfede çarpıştığım çocuk özür dilemek için geldi." Başını salladı.

"Ben gideyim tanıştığıma memnun oldum Esra." Deyip gülümsedi ve yanımdan ayrıldı. Can öfkeyle bana bakıyordu.

"Kim o?!" Diye sordu.

"Dedim ya, çarpıştık diye." Sanki komik bir şey söylemişim gibi güldü.

"Esra! Onu anladım. Ne diye geliyor o lavuk senin yanına!" Dedi sertçe.

"Ne bileyim! Geldi özür diledi ben de kabul ettim!" Dedim sitemle.

Bir süre bana baktıktan sonra elini saçlarının arasından geçirdi ve dağıttı. Dağınık saç ona çok yakışıyordu. Onu ayrı bir kılıyordu.

"Tamam, kapatalım bu konuyu boşver." Dedi.

"Sen... Beni mi kıskandın?" Diye bir anda sordum. Bir anda sorduğum halde bile sesimin titremesini belli ederdi.

"Evet." Dedi hiç itiraz etmeden. Tam bir şey söyleyecektim ki telefonumun çalmasıyla telefonumu alıp açtım.

"Alo? Efendim?" Dedim.

"Annem, napıyorsunuz?" Dedi sesini duymamla yüzüme bir gülümseme yayıldı.

"İyiyim anne, sen nasılsın?" Diye sordum Can bana eliyle suya gidiyorum deyince başımı salladım kalktığım şezlonga geri oturdum.

"Nasıl olayım annem. Sen yoksun, abin yok." Dedi ağlamaya ramak kalmış sesiyle.

"Annecim lütfen beni de üzme. Bak eğlenmeye geldik biz buraya." Deyince burnunu çekti.

"Tamam tamam ee sen basılsın? Abin nasıl? Keyfiniz yerinde mi?" Diye sorunca gülümsedim.

"Gayet yerinde merak etme annem ben kapatıyorum sonra konuşuruz öpüyorum seni babamı da öp benim yerime."

"Tamam kızım hadi iyi eğlenceler size!" Deyince görüşmeyi sonlandırdık.

"Esra! Hadi!" Diye bağırdı Emir.

"Tamma geldim!"

🌕

"Banyoda klozete eğilmiş kusmaya çalışıyordum. Havuzdan sonra odaya gelmiştim ve midemin bulanmasının geçmesini bekliyordum lakin geçmiyordu sürekli öğürüyordum.

Hep böyle oluyordu!

Dışarıda bekleyen Can kapıya bir kez daha vurdu.

"Esra! Biraz daha iyi misin?" Diye sorunca cevap veremedim. Eğildiğim yerden kalkıp sifonu çektim kendime gelmek için yüzümü bol suyla yıkadım.

"İyiyim! Çıkıyorum şimdi." Diye seslendim yüzümü kurulayıp banyodan çıktım. Beni gördüğünde endişesi daha da arttı.

"İyi görünmüyorsun. Sen uzan ben otelde doktor var mı diye lobiyi arayacağım." Deyince başımı hemen iki yana salladım.

"Gerek yok, hep böyle oluyorum. Geçer birazdan." Dedim hemen.

"Esra yarım saattir banyodasın, geçecek gibi görünüyor mu cidden?"

"Geçer merak etme, sürekli oluyor." Dedim.

"Emin mi-" demişti ama lafı yarım kaldı kapıyı açtığımda personel çalışanlarının biri vardı.

"Merhaba siparişinizi getirdim." Dedi ve tepsideki nane limonu bana uzattı. Bardağı alıp kapıyı kapattım.

"Nane limonu sen mi istedin?" Diye sorunca başını salladı.

"Evet midene iyi gelir." Deyince gözlerimi kırpıştırdım.

"Çilli! Hadi soğutma da iç!" Deyince kendime geldim.

"Of bana 'çilli' diyerek eğleniyor musun!" Diye kızınca büyük bir kahkaha attı. Gülerken gözleri kısılıyordu.

"Evet." Dedi tekrar direk, "Şu yaşıma kadar bir sürü çilli kız gördüm ama sana yakıştığı kadar kimseye yakışmıyor."

Dediklerinin ardından dondum kaldım elimdeki bardağı az kalsın düşürüyordum. Ne demişti o bana? Bir tek sana mı yakışıyor demişti. Çillerimi bu yaşıma kadar hiç sevmemiştim. Kendime yakıştıramıyordum ama artık yakıştırıyorum çünkü Can çillerimi beğeniyordu..

"Yakışıyor mu..." dedim onu tekrar ederek.

"Yakışıyor... Sana her şey yakışıyor Esra..." dedi yumuşak sesiyle yüzüme gelen saçımı elini kaldırarak kulağımın arkasına sıkıştırdı. Yüzüm yanıyordu, sadece yüzüm değil vücudum yanıyordu. Ellerim titriyordu. Bacaklarımın bağı çözülüyordu..

"Hava çok sıcak olmadı mı!" Dedim bir anda yüzüme bir süre şaşkınlıkla baktı daha sonra sırıttı.

"Evet, çok sıcak." Dedi beni onaylayarak. Pencereye baktığımda havanın karardığını ve hafif yağmur yağdığını gördüm.

"Saat kaç?" Diye sorunca telefonuna bakıp "Saat 21:00'e geliyor." Diye cevapladı.

Aklıma gelen şeyle heyecanlı bir şekilde gülümsedim ve Can'a baktım.

"Hadi yağmurda ıslanmaya çıkalım!" Dedim heyecanla.

"Esra! Saçmalama, hastasın bir de yağmur da mı ıslanacaksın!" Diye beni azarladı.

"Bir şey olmaz! Geliyor musun?" Diye sorunca.

"Asla," diye hemen cevapladı.

"İyi, sen kaybedersin." Deyip odadan çıktım. Bir an önce yağmurun altında ıslanmak istiyordum.

Otelin arka bahçesine indiğimde kimseciklerin olmadığını gördüm. Güzel. Bir süre yağmuru izledikten sonra yağmurun altına girdim ve ıslanmaya başladım.

Bir yerde duyduğum bir söz beni çok etkilemişti.

"Bazı insanlar yağmuru izlermiş, bazılarıysa ıslanırmış..."

Çok doğru bir sözdü. Bazı insanlar yağmura yakalandığında kaçmaya başlar bazıları ise altında ıslanmak ister. Kafamı yukarıya doğru kaldırıp yağmur damlalarının yüzüme düşmesine izin verdim. Yanımda biri belirince o kişiye baktım. Arkamdan Can'da gelmişti.

"Madem beraber ıslanıyoruz, bu dansı bana lütfeder misiniz çilli hanım?" Diye sorunca gülmeden edemedim. Telefonundan bir şarkı açıp bana doğru elini uzattı. Özdemir Erdoğan'ın- Bana Ellerini Ver çalıyordu.

Ellerimi onun boynuna doladım o da ellerini benim belime dolayıp beni kendine doğru çekti ve dans etmeye başladık. İkimizde sırılsıklam olmuştuk, yağmur şiddetlenmişti ama biz bunu umursamadan dans ediyorduk. Gözlerimi onun gözlerinden çekemiyordum. Bir şey beni ona çekiyordu.

"Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel,

Seni almazsam gözlerim açık gider,

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel,

Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel,

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel,

Sana gönlümü verdim nazlı güzel."

Şarkının sözlerini beraber söylemeye başlamıştık. Gözlerimiz gözlerimizde, vücudumuz birbirine yapışıktı. Ben sıcaktım o benden daha sıcaktı. Bir dakika! Titriyor muydu o?

"Sen... Titriyor musun?" Diye mırıldandım.

"Galiba evet, sen de titriyorsun." Dedi

"Galiba evet," dedim onun dediği gibi beni kendine biraz daha fazla çekti dudaklarımız birbirine değmek üzereydi.

"Sen bana napıyorsun..." dedi kısık sesiyle.

"Napıyorum?" Diye sordum.

"Aklımı başımdan alıyorsun Esra..." diye mırıldandı.

"Öyle mi?" Dedim gülümseyerek.

"Evet, öyle." Dedi ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.

Onun öpücüğüne karşılık verirken yağmur daha da şiddetlendi. Şimşek çakmasıyla yerimden sıçradım ve etrafıma baktım. Can elimi tutup lafa girdi.

"Hadi artık, gidelim. Tatilimiz hasta olmamızla zehir olacak!" Dediğinde gülüp ona uydum odaya kadar ellerimiz ayrılmadı odaya geldiğimizde elimi çekecektim ki elimi daha sıkı tutup bana baktı.

"Üstümü değiştireceğim, sırılsıklam olduk!" Deyince elimi bıraktı. Yeni pijamalarımı alıp banyoda giyindim, elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı kurutup dağınık bir topuz yaptım. Dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım. Can'da üstünü değiştirmişti.

"Karnın nasıl? Ağrıyor mu?" Diye sordu ilgiyle.

"Hayır ağrımıyor."

"Hadi uyu artık." Deyip kanepeye doğru adımladı.

"Can gel orada yatma!" Dedim bir anda, bana döndü.

"Nerede yatacağım?" Diye sordu.

Güzel soru.

Aklıma gelen şeyle "Yatakta." Dedim.

"Yatakta?" Diye şaşkınlıkla sordu.

"Evet, yatakta belli ki odalar boşalmayacak sende orda yattıkça belin tutulacak sende yatakta yatacaksın."

"Esra hayır bir şey ol-"

"Can! Yat dedim!" Diye emir verdim daha fazla dayanamadı ve yatağa yattı ben de hızlıca yatağa uzandım. Yatakta sadece birbirimize bakıyorduk.

"İyi geceler..." dedim uykulu sesimle.

"İyi geceler Çilli..." dedi daha sonra gözlerimi açık tutamadım ve uyuya kaldım.

 

Bölüm sonuuu :d

Evettt herkese umarım iyisinizdir. Diğer bölümde görüşmek dileğiyle hoşça kalın aşklarım. 🤍🕊️

Bölüm : 11.12.2024 10:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...