"İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır.."
- Stefan Zweig
Bölüm şarkıları: Sezen Aksu: Bir Seni Konuşurum.
(3 hafta sonra)
(Esra'nın anlatımı)
Tatilden dönmüştük, yorucu eğlenceli tatilimizi zor da olsa bitirebilmiştik. İnsanın evi gibisi yok ama ya. Tatil yorgunluğunu üstümden atamadan okullar açılmıştı. Koşuşturmacaya devam ediyorduk. Peş peşe sınavlarımız oluyordu. Ve pestilim çıkıyordu.
"Sınavların bitmesine kaç gün kaldı?" Diye sordu Cansu kafasını test kitabından kaldırarak.
"4 gün kaldı." Dedi kulağıma gelen Ceren’in yorgun sesi.
Çok şükür nihayet bitiyordu sınavlar!
"Sonunda! Yaşayan bir ölüden farkım kalmamıştı." Dedi Hilal ona kıkırdayıp meyve suyumu bitirdim.
Telefonumun ışığı yanınca telefonumu alıp bildirime baktım. Can'la sürekli mesajlaşmaya başlamıştık. Size bir şey diyeyim mi? Onunla konuşunca bütün her şeyi unutuyorum. Dünya duruyor.
"Kimden geldi kız mesaj?" Diyerek sordu Hilal başımı telefondan kaldırdım.
"Can yazmış... Nasılsın diye." Deyince hepsi kıkırdadı. "Gülmeyin be! Alt tarafı nasılsın dedi!" Diye çemkirdim.
"Tamam tamam bir şey demedik."
"Ben bıktım yemin ediyorum öldürün beni ya artık!" Diye aramıza giriş yaptı Emir elindeki kitabı masaya fırlattı.
"Ne oluyor Emir? Ne bu sinir?" Diye sordu Ceren.
"Ya geleli ne kadar oldu şimdiden tarih hocasından nefret ettim. Bu ne ya, adam bir tek benim yaptığım şeyi görüyor!" Diye yakındı.
"O hocayı ben de sevmiyorum, değişik biri zaten." Dedi Hilal.
"Öfff şimdi de dersimiz onunla." Dedi bıkkınlıkla.
✨✨✨
Eve yürüyerek dönüyordum. Kulaklığımı takıp bu ara dinlediğim şarkıyı tekrar açtım.
"Bana seni hatırlatır bir şey bulurum,
Sağımı solumu şaşırıp unuturum,
Uzaklara dalıp dalıp senin olurum,
Sus olur, pus olur, bi' seni konuşurum,
Bi' seni konuşurum, bi' seni konuşurum,
Hep seni konuşurum."
Konuş be Göksel ablam! Çok doğru demişsin. Bir seni konuşurum Can! Bir seni konuşurum, hep seni konuşurum.
Şarkıya eşlik ede ede eve yaklaşmıştım moralimi kimse bozamaz derken Umut'u karşımda gördüm
Al işte tüm moralim yerle bir oldu.
"Ooo," dedi "Prenses sonunda gelebilmişsin." Gözlerimi devirip kulaklıkları çıkardım.
"Ne istiyorsun Umut? Seni görene kadar moralim tavan yapmıştı seni görünce moralim yerlere düştü!" Dediğimde büyük bir kahkaha attı.
"Bu kadar mı nefret ediyorsun benden." Dedi alayla.
"Umut ben sana bu soruyu sormaktan sıkıldım ama yine soracağım. Ne istiyorsun? Eve gideceğim çekil." Dedim ve kenara geçip yürümeye başladım ama gene önümü kesti.
"Hadi ama prenses sadece konuşmak istiyorum." Dedi kafasını omzuna yatırarak.
"Ben istemiyorum ama!"
"Tamam!" Dedi ve teslim oluyormuş gibi ellerini kaldırdı. "Gerçekten önlemli bir konu var konuşmamız gerekiyor." Dedi ciddi şekilde.
E bu birden ciddileşti.
Kaşlarımı havaya kaldırdım, "Ne konuşacağız?" Diye sordum.
"Can." Dedi tok bir sesle. Kaşlarım bu sefer çatıldı.
"Can mı?" Diye sordum.
"Evet, Can. Can bir şeylerin peşinde Esra." Deyince kahkaha attım.
"Uyduracak başka bir şey mi bulamadın?"
"Uydurmuyorum Esra."
"Yine saçma sapan konuştun! Çekil önümden ya!" Deyip onu omzundan ittim.
"Esra numara yapmıyorum! Can bir şeylerin peşinde ve bunun içinde sen de varsın!" Deyince tekrar gülmeye başladım.
"Allah aşkına!" Dedim sinir bozukluğuyla, "Başka yalan mı bulamadın ya? Dersine daha fazla çalış Umut!"
"Şu an bu dediğime inanmıyorsun ama gün gelecek ağlayarak sen haklıydın diyeceksin Esra. Umarım o gün gerçekleşmez sen de üzülmezsin." Deyince susarak baktım. İnanmalı mıyım? İnanmamalı mıyım?
Yok ya ne inanacağım, Umut bu. Can'ı sevmiyor. Uyduruyordur yine.
"Sana nasıl güveneceğim? Elinde hiç bir kanıt yok gelmişsin bana bir şeyler geveliyorsun?" Diye sordum.
"Güven bana. Bunun içinde Ada'da var." Deyince iyice şaşırdım.
Ada ne alaka?
"Ada mı?" Diye şaşkınlıkla sordum. İşler iyice garipleşiyordu.
"Evet, Ada. Bu işin içinde o da var." Diye onayladı.
"A-anlamıyorum, Umut. Ada ne yapıyor Can ne yapıyor. Hiçbir şey anlamıyorum ben." Dedim mırıldanarak.
"Anlayacaksın. Merak etme. Bu işi çözeceğim, sen sadece Can'a bir şey belli etme yeter." Sessiz kaldım.
"Esra, anladın mı?" Yavaşça başımı sallayabildim.
"Anladım..." dedim. "Görüşürüz, eve gitmem gerekiyor." Hızlıca onun yanından geçerek yürümeye devam ettin. Hızlı adımlarla eve vardım. Kapıyı açıp ceketimle anahtarımı vestiyere astım. Annem babamla çarşıya gitmişti abimin nerede olduğunu da bilmiyordum. Yavaş adımlarla odama girdim. Çantamı kapımın yanına bırakıp yatağıma uzandım. Öylece Umut'un dediklerini düşündüm durdum.
✨✨✨
"Esra... Esra! Kızım kış uykusuna mı yattın! Kalksana!" Diye dürtüklenmeyle uyandım. Ne zaman uyumuştum hatırlamıyordum bile. Uyku sersemi etrafa bakınırken beni uyandıranın Emir olduğunu gördüm.
"Ne var!" Dedim uykulu sesimle.
"Kalksana kızım! Yemek yiyeceğiz! Bir saattir seni uyandırmaya çalışıyorum!" Dedi, derin bir nefes alıp yataktan kalktım.
"Sen in aşağıya ben yüzümü yıkayayım geliyorum."
"Tamam ama çabuk ol!"
"Ya tamam! Git!" Diye azarladım. Sırıtıp odadan çıktı, ben de üstümü değiştirmeden yattığım için formamı çıkardım ve dolaptan pijamamı alıp giydim. Elimi yüzümü yıkayıp yemek masasına gidip oturdum.
"Günaydın prenses! Kış uykusuna mı yattın." Dedi abim.
"Çok komik abi!" Huysuzca homurdanıp yemeğime döndüm.
Yemeği yiyince anneme masayı kaldırmakta Cansu'yla yardım ettik. Daha sonra salona annemler geçince mutfakta atıştırmalık bir şeyler çıkarıp tepsiye koyup. İnce belli bardaklara çay koyup salona geçtim.
"Elline sağlık kızım." Dedi babam çayını alıp.
"Afiyet olsun babacım." Deyip herkese çayını uzatıp oturdum.
"Eee Hilal ile nasılsınız." Dedi bir anda Emir. Abim çayını onun yüzüne püskürttü.
"Lan!"
"Hilal mi?" Dedi babam.
"Karşı komşunun kızı Hilal!" Dedi annem şaşkınlıkla.
"Senin ben düşük çenene tüküreyim Emir." Diye mırıldandı Cansu.
"Özgür! Cevap ver bana! Doğru Emir'in dediği!" Diye gür bir sesle konuştu babam.
"Ya baba! Ne bakıyorsun bu çenesi düşüğe!" Diye itiraz etti abim. Emir'e ters bir bakış attı.
"Özgür!"
"Ya baba yok öyle bir şey vallahi yok." Dedi abim.
"Tamam hayattım, Özgür yok diyorsa yoktur." Diye babamı sakinleştirdi annem.
"İnşallah yoktur canım. İnşallah yoktur Özgür!" Dedi babam.
Abim Emir'e ölümcül bakış attıktan sonra çayını tek dikişte içip bitirdi. O ara Cansu'yla ağzımıza bir şeyler tıkıyorduk. Gülmemek için.
Abim bizim gözümüzün içine bakıyordu gülmememiz için. Gözlerimi ondan ayırdım.
"Ee çocuklar siz de ne var ne yok." Dedi babam.
"Valla Oğuz amca Esra'da-" derken Emir Cansu'nun öksürmesiyle herkes ona döndü.
"Ay kız boğuluyor Esra koş su getir!" Dedi annem panikle hızla mutfağa koşup bir bardak su doldurup getirdim ve Cansu'ya verdim. Ona bakışlarımla 'Çok teşekkür ederim hayatımı kurtardın' der gibi bakınca göz kırptı, Emir'in yanına geçtim ve kimse fark etmeden kafasına geçirdim.
"Öldüreceğim seni Emir."
"Biraz daha iyi misin Cansu kuzum?" Diye sordu annem.
"İyiyim Nuran teyzem önemli bir şey yok." Dedi Cansu.
"Esra ne vuruyorsun kızım!" Diye fısıldadı Emir.
"Bu daha hiçbir şey. Sen dur daha neler yapacağım sana!" Dedim tehditkar bir şekilde.
Yutkunarak baktı ve önüne döndü. Sen bekle Emir!
"Esra demiştin Emir." Dedi babam.
"Esra'da derslerine sıkı sıkı çalışıyor diyecektim." Dedi Emir mırıldanarak. Babam bana bakıp göz kırptı.
"Çalışkan kızım benim. Aferin." Gülümsedim.
✨✨✨
"Esra bir dur kızım ya! Abin bir yerden sen bir yerden vuruyorsunuz!" Diye isyan etti Emir.
"Lan mal! O çenene hakim olamadın gittin Babamlara anlattın! Tamam hadi anlattın niye kızın ismini söylüyorsun lan şerefsiz!" Diye konuştu abim, bir tekme daha attı.
"A-abi bir dur öldüreceksin beni!" Dedi Emir.
"Abi mi? Ne oldu lan abi dedin diye öldürmeyecek miyim ben seni? Unut onu sen!" Dedi abim.
"Yok öyle ölmek! Seni asıl ben öldüreceğim!" Dedim.
"Sen niye buna yükleniyorsun?" Diye sordu abim.
Aha sıçtık!
"Ne yükleneceğim ya salak salak konuşuyor! Sinirimi bozdu!" Diye yalanı uydurdum.
Nolur abi uzatma! Nolur daha fazla yalana sokma beni! Oturduğum yerde kırk takla atıyorum resmen!
"İyi öyle olsun." Dedi uzatmayarak.
Çok şükür!
"Cansu! Kızım bir şey yapsana! Kurtarsana bu kurtların arasından!" Diye sızlandı Emir bir umutla.
"Çenene sahip çıksaydın o zaman Emir, hiç kurtaramam!" Dedi Cansu gülerek.
"Ya tamam tamam! Allah aşkına durun artık. Yetirince vurdunuz bırakın." Dedi ağlamaklı sesle.
"Bir daha diyeceğini şeyi üç kere düşün koçum." Dedi abim ve emiri kaldırıp yanaklarına hafifçe vurdu.
"Ne üçü? Üç yüz kere düşün!" Dedim.
''Öf ne ağır eliniz varmış! Çürüdü her yerim'' deyince kıkırdadım.
''Gülme be!'' diye yükseldi, dudaklarımı ısırarak gülmemi durdurdum. Odamın kapısı yavaşça açılınca hepimiz oraya doğru döndük. Gelen babamdı.
''Hadi çocuklar yatın artık. Saat geç oldu.''
''Tamam baba, iyi geceler.'' dedim babam tam gidecekken durdu ve abime döndü,
''Yarın Emir'in dediği şeyi konuşacağız. Sakın kaçmaya çalışma!'' Dedi. Abim yutkunarak babama başını salladı. Babam odamın kapısını çekip kapattı.
''Bittim ben! Öldüm!'' deyince sessizce ona baktık. Emir sessizce ayağa kalkmış usulca kapıya doğru yürümüş tam çıkacaktı ki abim Emir'in ensesinden tuttuğu gibi kendine çekti.
''Nereye kardeşim? Daha karpuz kesecektik!'' Deyince abim Emir debelenmeye başladı.
''Ya Özgür ne olur bırak Allah'ın adını verdim!''
"Emir oğlum selânı okutacağım senin!" Diyerek Emir'i yere yatırdı abim. Ardından tekmelemeye başladı.
"Ah! Özgür acıyor! Lan tekmeleme!"
''Tamam abi bırak yarın babamla konuşursun öyle bir şeyin olmadığını izah edersin!'' Dedim müdahale ederek. Etmek istemiyordum ama ne yapayım işte.
''He valla Özgür bırak artık beni!'' Dedi Emir.
"Cansu? Her şey senin diyeceğin şeye bağlı." Dedi abim.
"Valla beni çok sinirlendiriyor, normalde döv derdim ama boş ver. Yorulma hiç."
"Allah razı olsun Cansu!" Dedi Emir somurtarak.
''Ulan yarın sen de babamın yanında olacaksın ve böyle bir şeyin olmadığını söyleyeceksin'."
''Asla böyle bir şey yapmam!''
''Ha sen Özgür gel beni döv diyorsun! Cansu da döv dedi zaten bana uyar!'' Emir bize baktı.
''Lan bir şey yapın! Öldürecek beni!'' dedi.
''Özgür! Tamam!'' diye devreye girdim.
''Ulan yat kalk bu kızlara dua et sen!'' dedi abim ve Emir'i bıraktı. Emir üstünü düzeltti.
''Sağ olun valla yoksa bu beni öldürecekti.'' Güldük.
''Çok konuşma lan." Dedi abim.
Bir süre sonra herkes odasına çekildi, camımdan dışarıya bakıyordum. Bir umutla belki Can'da cama çıkar diye. Nefesimi tutmuş içimden cama çıkmasını dua ediyordum. Ve kabul oldu. Önce perdesi açıldı. Ardından cam açıldı ve camda belirdi.
''Beni mi bekliyordun?''
''Hayır ne bekleyeceğim seni'' Evet seni bekliyordum, senin cama çıkman için dua ediyordum.
''Hıhı tamam inandım," diye gülerek baktı.
''Ne gülüyorsun be!'' Diye somurttum. Bu kez kahkaha attı.
"Sana gülüyorum, yalan söylemiyorsun." Dedi.
"İyi geceler!" Deyip camı kapatmaya yeltendim.
"Tamam tamam! Kapatma!" Deyince ters bir şekilde baktım.
"Uykum var gibi." Diye sorunca esnedim. "Yarın okula gideceğim. Bayılmama az kaldı."
"Hadi uyu artık yarın okulda uyuklama." Bir kez daha esnedim.
"Sen?"
"Birazdan hazırlanıp bara gideceğim."
"Anladım. İyi geceler Can..."
"İyi geceler Çilli." Deyince gülümseyerek baktım ve perdeyi çekip yatağıma yattım.
Uykuya dalmadan önce zihnim de Can dolaştı durdu. Can her yerimdeydi. iliklerime kadar vardı. Sanki onu tanımadan önce ben var olmamış gibiydim. Onu tanıdım, var oldum. Can beni var etti.
Bölüm sonuuuuu!
Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.4k Okunma |
576 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |