18. Bölüm

18. Bölüm: Huzurumsun

Mila
yildiztozu

NOT: Normalde 18. Bölüm ve 19. Bölümü çarşamba günü atacaktık ama bekletmek istemedim o yüzden bugün atıyorum, şimdiden herkese iyi seneleerrrr!

Umarım 2025 herkes için güzel bir sene olur :)))))

 

 

Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa..."

 

-William Shakespeare

 

Bölüm'de geçen şarkılar: Mazhar Alanson'un - Ah bu ben.

Fatih Erdemci - Ben Ölmeden Önce.

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Sen Varsın Diye.

 

(Can'ın anlatımıyla)

"Eee seninki ile aran nasıl?" Diye sordu Yaman. Bir yandan bardak siliyordu bir yandan bana laf atıyordu. Gene meyhaneler sokağındaydık. Garson hazırladığım tepsiyi alıp dağıtmaya başladı.

"İyi." Dedim kısaca.

"İyi? Sadece bu kadar mı?" Diye sordu şaşkınlıkla.

"Ne diyeyim Yaman? İyiyiz işte!" Dedim tersçe.

"Tamam be abicim! Seninle de iki sohbet edilmiyor, hemen kızıyorsun!" Deyince göz devirdim.

"Etme abicim, etme." Deyip bardakları silmeye başladım.

Esra'yla son zamanlarda sürekli konuşuyorduk. Utandığından dolayı bana mesaj atamıyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Hayır mesaj atmaması canımı da sıkıyordu ama onu utandırmamak için bir şey demiyordum. Mesajlaşmasak bile sigara bahanesiyle cama çıkıyordum ve camda Esra'yı buluyordum. Uykulu uykulu konuşunca ayrı bir tatlı oluyordu. Gülerken gözleri küçülüyor, utanınca gözlerini kaçırıyordu. Hele gülüşü! Gülüşüyle beni resmen mest ediyordu! Gece gözümü Esra'yı görerek kapatıyordum. Sabah gözümü Esra'nın açık camından gelen sesiyle açıyordum. Esra'ya ve bizimkilere her ne kadar eski Can'ı göstersem de dışarıya sert, duygusuz, kaba Can'ı gösteriyordum.

Sahnede gitarıyla yeni şarkıya başlayan Mustafa'ya baktım. Kendi halinde bir çocuktu. Kimseye bulaşmaz, kimseyle derdi olmazdı. Sessiz sakin biriydi. Çalışmasına gerek yoktu ama o müziği ile mutluydu. Bizimle çok konuşmazdı bildiğim kadarıyla babası askerdi, göreve gidince annesi, kız kardeşi ve o kalıyordu. Babası Üsteğmenmiş. Sohbet arasında söylemişti. Şarkının en güzel yeri gelince herkes elindeki içkileri kaldırarak şarkıya eşlik etmeye başladı.

"Sen beni tanımazsın, severim de söylemem. Sen beni uzak sanırsın, bilirim söz dinlemem

Ah bu ben kendimi, nerelere koşsam?Saklansam bir yerlerde, gizlice ağlasam."

Ah bu ben kendimi, nerelerde bulsam?Çekilsem sahillere, hayaller mi kursam."

Şarkının verdiği huzur çok güzeldi. Şarkıyı sessizce mırıldanmaya başlamıştım. Bir yandan tepsiye yeni siparişleri hazırlıyordun. Her zaman olduğu gibi bar bugünde kalabalıktı. Herkes içip eğleniyordu. Kimisi sızmıştı. Önümdeki bar sandalyelerinde oturan üç kız bana bakıp aralarında bir şeyler söylüyorlardı.

"Pardon." Dedi kızlardan biri.

Öf bir de bununla uğraşacaktım.

"Buyurun efendim?" Diye karşılık verdim.

"İsminiz nedir?" Al başına belayı şimdi!

"Siparişiniz varsa yardımcı olayım." Dedim sorusunu duymazdan gelerek.

"İsmin neydi?" Diye sorusunu yeniledi.

"Hanımefendi! Siparişinizi söylerseniz!" Diye sertçe konuştum.

"Hadi ama ya!" Dedi bir diğer kız. "Alt tarafı ismini söyleyeceksin, kırma hadi bizi."

"İsmimin sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum hanımefendi! Siparişiniz varsa yardımcı olabilirim."

"Çok sıkıcısın ama sen ya!" Diye sızlandı diğer kız.

"Yaman! Bir gelsene abi!" Diye seslendim.

"Ne oldu?" Diye yanıma geldi.

"Şu kızlarla sen uğraş yoksa elimden bir kaza çıkacak!"

"Yine düşürdün kızları kendine helal olsun be!" Deyip omuzuna vurunca ittirdim.

"İtlik yapma! İlgilen!"

"Tamam tamam sen bırak, evet hanımlar! Siparişlerinizi alayım." Diye konuştu. Ben de Yaman'ın siparişleriyle ilgilenmeye başladım. Bir süre sonra Mustafa sahneden indi önümdeki bar taburesine oturdu.

"Can bana su verir misin." Deyince hemen bir bardak su verdim. Tek dikişte bitirdi.

"Ara mı verdin?"

"Evet, on dakikalık ihtiyaç molası verdim. Ee sen söyle bakalım şimdi ne çalayım?"

"Ne bileyim oğlum? Çal kafana göre." Dedim omuz silkerek.

"Hadi be abi! Bu şarkıda senden gelsin. Söyle bir şarkı!" Deyince göz devirdim.

"Yüzyüzeyken konuşuruz sen varsın diye şarkısını çal." Dedim başımdan atmaya çalışarak.

"Tamamdır!" Deyip biraz daha soluklandıktan sonra sahneye tekrar geri döndü.

"Evet gecemize hız kesmeden devam ediyoruz." Dedi, "Bu şarkı Can'dan size!" Şarkıyı çalmaya başladı.

"Zevzek herif!" Diye söylendim.

"Seni bir kere görsem belki rahatlar içim. Yıllar oldu görmedim, belki de biraz özledim.

Nasıl bir sevdaysa ancak kalbimi dağladım. Seni kaybedip ağladım.

Üstümden sanki trenler geçti, yine el salladım."

 

"Hep beraber söylüyoruz!" Deyince herkes eşlik etmeye başladı.

 

"Belki sen varsın diye belki duyarsın diye!

Beni anlarsın, soru sormazsın ah, yetmedi mi be!

Belki sen varsın diye belki duyarsın diye

Beni anlarsın, soru sormazsın ah, yetmedi mi be!"

 

Herkes bağıra bağıra şarkıya eşlik ediyordu. Kimisi dans ediyor kimisi oturduğu yerden eşlik ediyordu.

"Belki sen varsın diye..." diye şarkıyı tekrarladım. Belki sen varsın diye Esra...

Siparişleri hazırlarken birden önümdeki boş bar sandalyesine biri oturdu kimin oturduğuna baktığımda ise kaşlarımı çattım. Ne işi vardı burada!

"Esra!" Dediğimde gülümsedi.

"Kolay gelsin barmen bey." Dedi şirinlikle üstünde mavi salaş bir gömlek vardı altında siyah kot pantolon, uzun saçları salıktı ve uçlarını şekillendirmişti.

Biraz ona yaklaşarak, "Ne işin var burada! Abin biliyor mu burada olduğunu!" Dedim. Tam o arada diğer bar sandalyelerine oturanlar oldu! Karşımda Semih, Emir, Cansu, Mert vardı!

"Ne işiniz var burada ya sizin!" Dedim, sesimi duymaları için bağırıyordum.

"Gelelim dedik oğlum işte!" Dedi Semih.

"Kızları niye getirdiniz lan!"

Cansu lafa atladı, "Gelemez miyiz Can?" Diye sorunca ona döndüm.

"O anlamda söylemedim Cansu." Diye tek düze bir sesle konuştum.

"Hadi bir şeyler sipariş edelim." Dedi Mert ortamı dağıtarak.

"Çok iyi fikir!" Diye katıldı Esra. Ona ters bir şekilde baktım ve içecekleri hazırlamaya başladım. Kızlara alkolsüz kokteyl hazırlarken erkeklerde alkollü kokteyl hazırlayıp verdim.

"Alkollü mü?" Diye sordu Esra.

"Sizin alkolsüz." Diye cevapladım.

"Neden yaaa!" Diye sızlanınca tersçe baktım.

"Esra! Sarhoş olup ne yapacaksın?"

"Gecem güzelleşecek!"

"Eve sarhoşken gidince baban kızmayacak mı? Kızacak!"

"Tamam ya bir şey demedim." Deyip kokteylini içmeye başladı.

Mert'le Cansu konuşurken Semih ile Emir yarışıyorlardı. İlk önce kim biterecek diye. Esra sahneye dönmüş şarkıyı dinliyordu. Aklıma gelen şarkı ile garsonlardan birine yaklaştım ve kulağıma bir şeyler söyledim. Bana başını sallayıp Mustafa'nın yanına gitti ve kulağına yaklaşarak bir şeyler söyledi. Mustafa onu onaylar bir şekilde başını salladı ve gitarını çalmaya başladı.

"Ben ölmeden önce, bir sürü dostum vardı.

Ben ölmeden önce, bir sürü düşüm vardı.

Ben ölmeden önce, bir sürü aşkım oldu

Ben ölmeden önce, bir sürü hatam oldu.

Her şeye rağmen, pişman değilim! Her şeye rağmen, pişman değilim!"

 

Esra bana neşeyle döndü. Gözlerinin içi parlıyordu.

"Bu en sevdiğim şarkı!"

"Biliyorum." Dedim göz kırparak.

"Sen söyledin değil mi çalsın diye!" Deyince gülerek başımı salladım.

"Teşekkür ederim!" Dedi mutlulukla. O gülünce benim içim ısınıyordu.

"Hep böyle gözlerinin içi gülecekse istediğin her şeyi yaparım." Dedim. Esra bunu beklemiyor olacak ki yanakları kızardı.

"Utanma utanma Çilli!" Diye alayla konuştum.

"Off." Diye sızlanıp tek kelime daha etmeden kokteylini içip şarkıyı dinlemeye devam etti. Bu hali çok tatlıydı!

Gece hız kaybetmeden devam ediyordu. Esra Cansu ile konuşuyordu Mert Emir ve Semih'te bir konu hakkında konuşuyorlardı ben de siparişleri hazırlıyordum. Yaman yanıma geldi.

"O kız dediğin kız mı?" Diye konuştu.

"Anlamadım?" Dedim anlamazdan gelerek.

"Hadi lan oradan, anlattığın kız şu değil mi?" Dedi sırıtarak,

"Evet." Dedim, gülerek omzuma vurdu.

"Turnayı gözünden vurmuşsun birader tebrik ederim." Deyince sırıtmadan duramadım.

"Eyvallah,"

"Oğlum bu kızı kaybedersen gözümde en büyük salak olursun." Deyince güldüm.

"Kaybetmeyeceğim merak etme..." dedim. Şu zamana kadar hayatımda tek sevdiğim kadını; annemi kaybetmiştim.

Ben öylece olanları düşünürken birden biri koluma hafifçe dokununca kendime geldim. Esra öne doğru eğilmiş ve merakla bana bakıyordu.

"Can? Bir şey mi oldu?"

"Hayır... Hayır olmadı," dedim ama endişeyle bakıyordu.

"Emin misin? Niye daldın birden?"

"Evet, eminim. Bir şeyim yok." Diye içini rahatlatmaya çalıştım.

"Peki..." dedi ve içeceğinde bir yudum aldı. O arada gelen sesle yan tarafa döndük.

"Ha haa! Yendim seni!" Diye zaferle konuştu Semih.

"Bu ne ya! O kadar hızlı içmiş olamazsın!" Diye konuştu Emir.

"Semih'ten söz ediyorsun Emir, bu konuda herkesi yener." Dedi Mert.

"Alayım birader iddianın ödülünü." Dedi ve elini açıp beklemeye başladı. Emir cebinden istemeye istemeye yüz lira çıkarıp Semih'in eline koydu.

"Al!"

Semih, "Allah bereket versin aslanım!" Diye dalga geçti ve parayı cebine koymadan önce çenesine götürüp iki tarafa sürttü.

"Ulan gece gece paramızdan da olduk!" Diye homurdanıp önüne dönünce kızlar güldü.

Yan taraftaki kızlar hala bana bakıyordu. Ben ise onlara bakmıyordum. Önümde oturan gülerek Cansu'ya bir şeyler anlatan kıza bakıyordum. Heyecanla bir şeyler anlatıyordu ve bu bazı kelimleri karıştasına yol açıyordu.

"Sakin sakin!" Dedi Cansu gülerek. Esra'da gülüp bana baktı. Ona göz kırpıp işime devam ettim.

"Oğlum bu kızlar senden gözünü ayırmıyor!" Diye kulağıma fısıldadı Yaman.

"Biliyorum! Sert uyaracağım al başına sonra belayı!"

"Napacaksın?"

"Bilmiyorum."

"Pardon!" Dedi yine kızlardan biri.

Yaman gözlerini yumdu, "İşin zor kardeşim. Bu kızlar seni bırakacak gibi durmuyor."

"Farkındayım Yaman farkındayım! Sen ilgilensene."

"Tamam." Deyip kızlara doğru gitti.

"Sen değil diğeri baksın bize." Deyince Yaman iki tarafa baktı ve parmağıyla beni işaret etti.

"Evet evet o baksın." Dedi ortadaki kız Esra bir bana bir kızlara baktı.

"Can… Ne oluyor?" Diye sordu.

"Bol ver sen." Dedim sıkılmış vaziyette ve istemeye istemeye kızların olduğu tarafa yöneldim.

"Nereye!" Dedi Esra şaşkınca,

"İlgilenmeye."

"Oradaki arkadaşın ilgilensin."

"İstemiyorlar." Dediğimde kızlara sertçe baktı.

"İyi git!" Deyip önüne döndü.

"Buyurun!" Dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Biz hem üç tane alkollü kokteyl istiyoruz hem de senin ismini öğrenmeyi." Diyince Esra kaşlarını çattı.

"İsmimi öğrenince rahatlayacak mısınız!?" Diye sordum bezmiş bir şekilde.

"Evet." Dedi Esra'ya döndüğümde 'Söylemeyeceksin dimi!' der gibi bakınca ona 'Mecburum' der gibi bakış attım.

"İsmim Can! Oldu mu? Rahatladınız mı?"

"Evet! Bu kadar basit işte!" Deyince Esra masada duran elini yumruk yaptı.

"Can! Siparişler hazır mı?" Diye yanıma geldi Yeliz. Hızla ordan ayrıldım.

"Hazır hazır!" Deyip tepsiyi Yeliz'e uzattım. Ona hayatımı kurtardın der gibi baktıktan sonra Esra'nın olduğu yere gittim.

"Sarhoşlar takma." Diye açıklama yaptım o konuşmadan önce.

"Yoo ne takacağım."

"Emin misin?" Diye sordum. Takmadım diyordu ama taktığı belliydi! Bu çok hoşuma gidiyordu.

"Evet Can! Takmadım Allah Allah!" Deyince güldüm.

"Aynen Esra, kesinlikle takmamışsın." Diye alayla konuştum.

"Susup işine baksana! Burada durmuş çene çalıyorsun."

"Tamamdır!" Dedim gülerek. Gelen siparişleri hazırlamaya başladım. Mustafa insanları coşturmuştu. Gece güzel ilerlerken cebimdeki telefon titredi ve cebimden çıkarıp aramaya baktım. Yüksel amca arıyordu.

"Alo Yüksel amca."

"Alo! Can oğlum."

"Yüksel amca bir şey mi oldu?"

"Can, oğlum sesin gelmiyor!" Deyince mermer bölgeden çıktım dışarıya doğru kapıyı açtım.

"Alo Yüksel amca sesim geliyor mu?"

"Geliyor oğlum, ben sana bir şey söyleyecektim." Deyince kaşlarımı çattım.

"Söyle Yüksel amca? Bir şey mi oldu." Diye sorunca sessiz kaldı.

"Yüksel amca? Orada mısın?"

"Oğlum burdayım ama sana söyleceğim şeyde sakin olman gerekiyor." Deyince içim korkuyla kaplandı.

"Amca birine bir şey mi oldu! Söyle!" Dedim panikle arkamdan Mert gelmişti.

"Oğlum baban." Dediğinde olduğum yerde kaldım.

"Can ne oluyor oğlum?" Diye sordu bir saniye işareti yaptım.

"Babama ne oldu." Dedim titreyen sesimle.

"Oğlum babam kalp krizi geçirdi, hastanedeyiz." Deyince korkum iyice arttı.

"İ-iyi mi? Yüksel amca babam iyi mi!"

"Sakin ol oğlum iyi şimdi, bu merkezde ki olan hastaneye gelmen lazım." Deyince arkamı döndüm kapıyı açtım.

"Hemen geliyorum Yüksel amca." Dedim ve cevap beklemeden telefonu kapattım.

"Can ne oluyo lan!" Diye arkamdan geliyordu. Hepsi ayağa kalkmıştı.

"Yaman! Benim gitmem lazım! Sen beni idare et nolur!"

"Can ne oluyor?" Diye o da sordu.

"Babam kalp krizi geçirmiş!" Deyince dondu kaldı. Sadece o kalmadı Esra'lar da kaldı.

"Tamam sen git burası ben de! Haber ver!"

Ona cevap dahi vermeden koşarak geri çıktım. Arkamdan Semih'ler de geliyordu.

"Oğlum bir sakinleş! Araba şurada gel hadi!" Dedi Semih.

"Neredelermiş?" Diye sordu Mert. "Hangi hastane?"

"Merkezdeki hastanedelermiş Mert hızlı sür!" Diyerek öne oturdum.

"Tamam sakin ol." Deyip sürücü koltuğuna oturdu, diğerleri de binince arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.

Esra koltuğumun arkasında oturuyordu, öne doğru geldi ve elini omzuma koydu. Sakin ol diyordu. Geçecek diyordu.

Geçecek miydi gerçekten?

Tepki vermedim aklımda saçma sapan düşünceler vardı. Korkuyordum. Annemi kaybettim. Babamı kaybedemezdim. Eğer babam da giderse tamamen çökerdim.

"Can sakin ol kardeşim, Cemal amca güçlüdür kolay kolay bir şey olmaz eski toprak o oğlum! Ne onu bir şey yapabilir!" Dedi Semih içimi rahatlatmaya çalışarak.

Cevap vermedim, 20 dakikanın sonunda hastaneye gelmiştik arabadan nasıl indiğimi bilememiştim. Çalışan arabadan resmen atlamıştım. Koşarak acile girdim ve sekreterin yanına gittim.

"Pardon pardon! Benim babam burada hangi odada durumu nasıl!" Diye art arda sıraladım.

"Sakin olun babanızın ismi ne?"

"Cemal..: Cemal Tökez kalp krizi geçirmiş!"

Sistemden bakarken Mert'ler de gelmişti.

"2. kattaki 303 numaralı odada." Deyince koşarak merdivenleri çıktım, odanın olduğu yere gittim. Yüksel amca dışarıdaydı. Beni görünce ayaklandı.

"Can oğlum."

"Amca babam! Babam nasıl!" Diye sordum tam içeriye girecektim ki Yüksel amca tuttu.

"Sakin ol Can kötü bir şey yok, pıhtı atmış. Stent takmışlar. Doktor ilgileniyorlar."

"Bana niye hemen haber vermedin amca!" Diye sordum.

"Baban istemedi oğlum, korkulacak bir şey yoktur dedi." Deyince yüzümü sıvazladım.

"Nasıl oldu!"

"İş yaptığımız biriyle tartıştı, sonra da fenalaştı."

"Gel Can biraz otur doktor birazdan çıkar." Dedi Emir ve beni koltuğa oturttular. Esra önüme çömeldi.

"Sakin ol,"

"Demesi kolay!" Dedim sertçe.

"Bak bir şey yokmuş lütfen sakinleş korkutuyorsun beni." Dedi ve yüzünü avuçlarının içine aldı. "Derin derin nefes al."

"Alamıyorum."

"Birlikte alalım, hadi geçecek."

"Geçecek mi?" Diye sordum.

"Geçecek, söz veriyorum babana bir şey olmayacak." Dedi güven veren sesle, gözlerimi yumdum.

Esra yavaşça önümden kalktı ve yan tarafıma oturdu. Elimi tuttu. Bir süre öylece hepimiz durduk. Gözlerimi açınca Semih'in geldiğini gördüm elindeki suları dağıttı.

"Ben istemiyorum." Diyerek reddettim. Esra suyu alıp açıp elime tutuşturdu.

"Bir yudum iç, benim için." Deyince pes ettim ve sudan içtim. Suyu ona geri verdim. Ağızını kapatıp yan tarafa bıraktı. Elimi tekrar sıkıca kavradı. O sırada babamın kaldığı kapı açılınca hemen ayaklandım.

"Babam iyi mi!" Diye sordum içerinde çıkan doktora.

"Endişelenmeyin, babanız iyi yalnız. Stent takıldı, kendine çok dikkat etmeli, yediğine içtiğine dikkat etmeli, bir süre ağır eşyalar taşımamalı, üzüntüden uzak durmalı." Deyince derin bir nefes verdim. Mert omzumu sıvazladı.

"Görebiliriz değil mi?"

"Tabi yalnız çok yormayın. Bu gece burada, gözetimimiz altında kalacak yarın taburcu olur geçmiş olsun." Deyip yanımızdan uzaklaştı doktor.

"Kızlar artık gitmemiz gerekiyor, biraz daha durursak Oğuz amcalar meraklanacak." Diye konuştu Emir saati göstererek.

"Doğru... Gitmemiz lazım artık." Diye onayladı Cansu.

"Gidin..." dedim mırıldanarak, "Oğuz amcalar merak etmesin ben buradayım Semih'te yanımda." Esra bana baktı.

"Babamı arayıp biraz daha izin isteriz, durumu anlatınca zaten hemen izin verir." Deyince başımı iki yana salladım.

"Hayır Esra, gerek yok. Yapacak bir şeyiniz yok zaten. Durmayın gidin."

"Ben burdayım zaten. Mert sizi bırakınca gelir yine aklınız kalmasın." Dedi Semih lafa girerek.

Esra istemeyerek, "Tamam… Ama bize de haber verin Cemal amcaya geçmiş olsun dileklerimizi iletmeyi de unutmayın." Deyince başımı salladım.

"Merak etme, söylerim." Dedim Emir bana yaklaşıp elini koluma koydu ve sıvazladı. Cansu'da kolumu sıvazlayınca yavaşça arkalarını döndüler merdivenlerden inerek bizden uzaklaşmaya başladılar. Bir süre sonra gözden kayboldular. Yüzümü sıvazlayıp gene koltuğa oturdum. Semih'te yanıma oturdu.

"İyileşecek Cemal amca yürüyerek çıkacaksınız buradan."

Başımı salladım. Biraz daha orda oturduktan sonra ayağa kalktım ve babamın odasının kapısını açıp içeriye girdim.

"Baba..." dedim kapalı gözlerini açtı.

"Can, oğlum. Senin ne işin var burada?" Diye sordu yavaşça yanına yaklaştım. "Yüksel Can'ı niye çağırdın!"

"Baba bana neden söylemediniz? Aklım çıktı." Diye sitem ettim.

"Oğlum, kötü bir şey yoktu vallahi. Sen panik yapma diye aratmak istemedim ama Yüksel amca dayanamamış aramış!" Dedikten sonra Semih girdi.

"Ya ne yapsaydım Cemal?" Çocuk sonra mı öğrenseydi durumunu?" Dedi Yüksel amca asabice.

"Geçmiş olsun Cemal amca çok korkttun bizi." Dedi Semih.

"Sağ ol oğlum. Büyütülecek bir şey yok." Dedi babam.

"Baba Allah aşkına nasıl büyültecek bir şey yok stant takılmış farkında mısın?" Diye öfkeyle sordum.

"Can, tamam dedim oğlum!" Diye uyardı beni babam. Telefonuma gelen bildirimle cebimden çıkardım. Esra mesaj atmıştı.

Esra: Biz geldik, baban nasıl?

 

 

Siz: İyi bir şeyi yok abartmayın deyip duruyor.

Esra: Anladım. Geçmiş olsun dileklerimizi iletmeyi unutma! Cansu'da ben de çok merak ediyoruz.

 

 

Siz: Söylerim, hadi saat geç oldu. Uyu artık uykusuz kalma.

Esra: Tamam, bir şey olursa ara hemen beni. İyi geceler.

İstemeden sırıttım ve babama baktım.

"Geliyorum hemen." Deyip odadan çıktım ve Esra'yı aradım. İlk çalışta açıldı.

"Alo?"

"Tekrar söyle." Dedim duvara sırtımı dayayarak.

"Neyi?" Diye sordu anlamayarak.

"İyi geceler demeyi, senin sesinden duymaya ihtiyacım var..." dedim, kızardığına emindim.

Bir süre sustu, ben de onun sessizliğini dinledim. Sessizlik onunla bile güzeldi. Gözlerimi yumdum.

"İyi geceler Can..." deyince gözlerimi açmadan gülümsedim.

"İyi geceler Esra..." Aklıma gelen şeyle hızla konuştum. "Esra! Bekle bir, kapatma!"

"Ne oldu?"

"Huzurumsun biliyorsun değil mi?" Deyince öksürmeye başladı.

"Esra?" Dediğini duydum Cansu'nun.

"Ay benim çok uykum geldi! Sonra görüşürüz Can!" Deyip telefonu kapattı. Gülmeden edemedim. Hatta kahkaha attım. Huzurumsun Esra… Huzurum…

Bir süre öylece kaldım. Yüzümde tebessüm eksik olmadı. Mert gelince doğruldum.

"Nasıl Cemal amca?" Diye sordu.

"İyi uyandı geçelim içeriye." Dedim, başını sallayınca içeriye girdik.

"Geçmiş olsun Cemal amca çok korkuttun bizi valla."

"İyiyim oğlum geçti gitti sorup durmayın artık!"

"Baba tedbir amaçlı bu gece burada kalacaksın yarın taburcu olacaksın ben de senin yanında kalacağım." Dedim koltuğa yerleşerek.

"Hayır oğlum, Yüksel amcan kalır benim yanımda sen git dinlen."

"Olmaz baba." Diye itiraz ettim.

"Olur Can! Sözümü dinle!" Deyince tamam demekten başka bir çarem yoktu.

"Hadi oğlum, babanı bilmiyor musun? Siz gidin dinlenin." Dedi Yüksel amca. Başımızı salladık. Babama yavaşça sarıldım, önce odadan sonra hastaneden çıktık ve arabaya binip hastaneden uzaklaştık. Yolda Yaman beni arayıp durumu sordu. Ona bir şeyin olmadığını babamın iyi olduğunu söyledim geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra kapattık. Beni eve bıraktıklarında iyi geceler deyip hızlıca eve girdim. Yavaş adımlarla odama çıkıp ışığımı dahi açmadan yatağıma yatıp gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce gözlerimi aralayıp gelen sese doğru baktım. Esra'nın odama doğru baktığını gördüm. Beni görünce rahatlamış olacak ki nefes verdi daha sonra camı kapatıp perdeyi çekti.

 

Bölüm sonuuu:D

Evet herkes merhaba bir bölüm daha geride bıraktık. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. 🕊️🤍

Bölüm : 30.12.2024 20:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...