@yildiztozu
|
"Azala azala yaşadığımız şu dünyada bir şeyler güzel kalsın. Gülümseyen yüzün gibi."
İki saate yakındır Hilal, ben, abim oturuyorduk abim fark etmediğimi sanıyordu ama çaktırmadan Hilal'e bakıyordu sanırım Hilal abimi baya bir büyülemişti. Erkek milleti işte güzel bir kız görünce anında büyüleniyorlardır. Hilal bana buraları arkadaşlarını anlatıyordu mahallede olan kişileri anlatıyordu buraya yavaş yavaş alışacaktım sanırım. "Kızlar hadi artık kalkalım, Esra artık eve gidelim." Diyerek ayağa kalktı abim bizde onunla beraber ayaklandık. "Ya abi Hilal diğer arkadaşlarının yanına gidecekmiş ben de gitsem onunla? Lütfen lütfen lütfeeennn." Dedim. "Evet ya Özgür lütfen gelsin benimle." Dedi Hilal'de. Bir de bu var, abim Hilal'e 'Abi deme zaten aramızda 3 yaş var bana Özgür diyebilirsin' dedi, resmen kıza yürüyordu! Hilal bunu duyunca ne kadar çekinsede en sonunda ona Özgür diyebildi. Ulan bana abi dedirtirmek için yerden yere çarptı ama şimdi kızın yanında neler diyor. Ayrımcılık bu! "Peki tamam ama mahalleden çıkmıyorsunuz ve hava kararmadan eve geliyorsun Esra, duydun mu?" Deyince abim gülümseyerek başımı salladım. "Tamam abim teşekkür ederim canım abim!" Diye yalakalık yaptım. "Hemen yalakalık yapma telefonun açık olsun aradığımda açacaksın." "Tamam Özgür abartma benim yanımda olacak zaten." Dedi Bilal, abim başını salladı ve bize el sallayıp uzaklaşmaya başladı. "Ee biz de o zaman diğerlerinin yanına gidelim." Deyince Hilal başımı salladım mahalleye yürümeye başladık. Hilal arkadaşlarını tanıyınca çok seveceğimi sürekli söylüyordu. Acaba nasıl insanlardı? Umarım iyi anlaşırız. Bu arada Hilal'de benim kayıt olduğum okuldaymış. Bunu duyunca resmen rahatlamıştım. Sohbet ederek mahalleye girdik, biraz daha yürüdüğümüzde Hilal durunca geldiğimizi anlamıştım. "Selam, biz geldik." Deyip bir kıza sarıldı. "Hilal bizi unuttun hemen Ceren'e koştun." Dedi aralarındaki bir çocuk. "Aşk olsun Semih." Dedi Hilal. Semih denen çocuk 1.80 boylarında, kahverengi saçlı buğday tenli bir çocuktu. Hilal yanıma geldi ve konuştu. "Size tanıştırmayı unuttum! Bu Esra mahalleye yeni taşındılar. Esra bunlarda sana bahsettiğim arkadaşlarım, bekle Can, Akgün, Mert nerde?" Dedi etrafına bakarak. "Gelecekler birazdan onlarda işleri vardı." Dedi Semih. "He tamam ay ayakta kaldık! Hadi gelin şu bizim çardağa gidip oturalım." Dedi Hilal. 🎃
Üç saattir çardakta oturuyorduk. Ceren bana bir sürü soru soruyordu. Meraklı bir tipti. Sarı saçlarıyla ve yeşil gözleriyle gerçekten çok güzel ve tatlı duruyordu. Semih'te çok sıcak kanlı birisiydi. Aslında hepsi çok sıcak kanlıydı. Biz çardağa oturduktan beş dakika sonra iki kişi daha gelmişti. Akgün ve Mert. Kardeş olmuşlardı resmen. "Neden geldiniz peki buraya?" Diye sordu Ceren bana merakla, ona gülümseyip konuşmamaya başladım. "Babam doktor. Çalıştığı hastene özel bir hastane. patronu kısa bir süreliğine babamın buradaki hastanenin başında olmasını istedi onun için geldik." Dediğimde Ceren başını salladı. "Biz yaz akşamları hep şu ilerdeki dağ'da buluşuyoruz. sohbet ediyoruz. Bu akşamda gideceğiz sen de gelsene Esra." Dedi Akgün. "Annemlerle konuşurum izin verirse gelirim." Dedim. "Aaa! bakın Can geliyor!" Diyen Hilal'le kafamı gösterdiği yere çevirdim. Bize doğru yaklaşan çocuğa baktığımda 1.85 boylarında, buğday tenli biriydi gözleri gözlerime değince kaşlarını çattı ve bir süre sonra gözlerini benden çekti. "Selam Millet. Napıyorsunuz?" Diyerek geldi. "İyiyiz abi sen napıyorsun? Niye bu kadar geç geldin?" Dedi Mert. "Babamla birşey konuşmamız gerekiyordu ondan geç kaldım." Dedi sonra tekrar konuştu. "Mahalleye yeni birileri geldi sanırım." Dediğinde Hilal hemen atladı. "Evet! Bu yeni komşunuz Esra. Mahallede yeni." Dedi beni göstererek. Can, "Hoş geldin Esra ben Can." Deyip elini uzattı. Ben de elini tutup sıktım. "Memnun oldum ben de." Diyerek elimi çektim, elimi çektikten sonra Can yanımıza oturdu. Çardak büyüktü rahat rahat oturabiliyorduk. "Eee ne var ne yok?" Deyince, Akgün ona "Napalım sohbet ediyoruz öyle." Dedi. Etraf sessizleşmişti bu sessizliği telefonumun çalmasıyla son buldu. Arayan abimdi. Kesin nerde olduğumu, hadi eve gel artık diyecekti. Sıkıla sıkıla telefonumu açtım ve kulağıma götürdüm. "Efendim abi?" Dedim. "Neredesin abim?" Dedi bana sanki bilmiyordu nerde olduğumu. "Mahalledeyiz abi oturuyoruz öyle sen niye aradın?" Dedim. "He tamam. Hadi gel artık akşam oldu nerdeyse." Dedi ona göz devirdim ve konuştum. Ben dedim işte. "Tamam geliyorum birazdan." Deyip telefonu kapattıp ayağa kalktım. "Ben gideyim artık abim çağırdı Hilal sen çıkacağın zaman bana haber verirsin olur mu?" Dediğimde Hilal bana gülümsedi ve başını salladı. "Tamam haber veririm, görüşürüz." Diyen Hilal ile diğerlerinede görüşürüz dedim ve eve doğru gitmeye başladım. Uzaklaşmamışken Mert'in arkamdan dediklerini duydum. "İyi bir kıza benziyor sevdim şimdiden." Dedi bu gülümsememe neden oldu hızla eve geldiğimde kapıyı çalıp zile basıp beklemeye başladım. Kapıyı abim açtı. "Hele şükür geldin bücür!" Dedi ona göz devirmemek için zor tuttum kendimi. "Geldim işte abi Allah Allah! Zaten akşama yine çıkacağım." Dediğimde kaşları havalandı. "Bana sordun mu?" Dedi. "Sana mı?" "Evet bana." Dedi büyük bir ciddilikle. İSana değil, ama babama soracağım." Dedim ve salona geçtim abim de arkamdan geliyordu. "Yok öyle dünya efendim! Babam izin verse bile ben vermiyorum!" Dedi. Gıcık illa beni sinir edecekti. Yine başladı evin büyüğüm posları kesmeye! "Of abi! Seninle uğraşamayacağım çok istiyorsan sen de gel akşama benimle." Dedim en sonunda. "Ne işim olur sizinle," "Beni de Hilal davet etti zaten." Bunu dememi bekliyormuş gibi bir anda kaşları normale döndü. "Olur o zaman." Dedi hemen. Resmen bunu bekliyormuş. "Hemen de atladın! Belki istemiyorum." "Abimin ben, nereye gitsen geleceğim." "Of neyse bir şey demiyorum. Saat kaç oldu?" Dedim merakla. Abim, "Saat beş buçuk olmuş." Dedi, babam gelene kadar annemle beraber yemeği hazırladık babam gelince de masaya oturduk. "Baba bir şey sorabilir miyim." Dedim gözlerimi yemeğimden çekerek. "Sor kızım noldu?" "Ben.. Yani daha doğrusu abimle yemekten sonra dışarıya çıkabilir miyiz? Mahalleden arkadaşlarla oturacağız." Dedim, babam önce kaşlarını çatarak bana baktı. "Arkadaş? Ne çabuk kaynaşmışsınız." Başımı salladım. "Evet kaynaştık, iyi insanlar." "Tamam kızım ama bak en geç on bir de evdesiniz anlaşıldı mı?" Dedi ona heyecanla kafa salladım ve yemeğimi yemeğe devam ettim. 🌕 "Çıkalım mı artık abim?" Dedi abim yemeğimizi yemiş, masadan kalkmıştık başımı salladım ve ayağa kalktım. "Üstüme ceket al serin olur şimdi." Dedi hızla odama gidip üstüme ceket alıp geldim. Ağustos ayıydı ama artık geceleri hafiften esmeye başlamıştı. "Hadi gidelim." Deyip evden çıktık bizimle beraber Hilal'de çıktı. Özgür'ü görünce küçük bir gülümseme yerleşti yüzüne. Daha sonra benim olduğumu hatırlatınca gülümsemesini sakladı ve bana döndü. "Ben de size geliyordum. Hadi gidelim artık." Deyince başımı salladım birlikte yürümeye başladık elimde olmadan Hilal'e bakarak sırıtıyordum. "Ne bakıyorsun bana öyle?" Dedi en sonunda ona kısa bir bakış atıp konuşmaya başladım. "Abime nasıl baktığını gördüm. Bana bak doğruyu söyle abimden hoşlandın mı?" Dedim. Bunu dememle Hilal'in gözleri fal taşı gibi açıldı ve kolumu çimdikledi. "Sus! Duyacak şimdi abin! Ne hoşlanması hem?!" Dedi bana. "Ah! Niye çimdikliyorsun. Ben farkettiysem herkes fark eder." Dedim kolumu ovarak. "Ayrıca olabilir böyle bir şey!" "Ay sus uğraşamıyacağım seninle!" Deyip önüne döndü. Ona gülüp ben de önüme döndüm. Bir süre sonra buluşacağımız yere gelmiştik. "Selam." Dedi Hilal Ceren'lere. Ceren bizi görünce gülümsedi. "Hoş geldiniz, muhteşem dedikodular var." Dedi yerinde duramazken. Hilal hemen Ceren'in yanına oturdu ve çekirdek alıp çitlemeye başladı. "Dökül hemen! Esra koş koş! Dedikodu var." Dedi bana gülerek yanlarına gittim ve oturdum. Ceren bana çekirdek uzatınca bir avuç alıp çitlemeye başladım. "Ayyy hadi dökül Ceren." Diye sabırsızlıkla konuştu Hilal Ceren'le onun bu haline gülmüştük. Abimler bizim biraz ilerimizde oturmuş sohbet ediyorlardır. "Şu Nehir var ya hani." Diye başladı Ceren lafa. "Atakan'la görünmüş. Babası öğrenince kıyametti koparmış." Dedi. "Oha Atakan nasıl baktı ona." Dedi Hilal ben sessizce dinliyordum. "Çocuk taş! Nehir ise yanında sönük kalır." "Bakmış işte nasıl baktıysa ben de şok oldum aynı kareye bile koyamadım ikisini." Dedi Ceren. "Valla ben de koyamadım aynı kareye." Dedi Hilal. Sonrası ise bol kahkahalı ve dedikodu yapmakla geçmişti. Eve saat 23:00'de gelmiştik ben direk odama çıkıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Bölüm sonu :D AR-KA-DAŞ-LARR! Nasılsınız? Bir bölümünde sonuna geldik, nasıldı? Ceren aynı ben! Umarım bölümü sıkılmadan okumuşsunuzdur yeni bölümde görüşmek dileğiyle hoşça kalın. |
0% |