NOT: Yarın müsait olamayacağım için bugün atıyoruuum!
"Bazen beklemek lazım, en güzeli için..."
- Şeker Portakalı
Bölümde geçen şarkılar: Çağan Şengül- Küçüğüm.
Çağan Şengül & Sezin Alkan- Yarım kaldım.
"Umut!" Dedi Can yüksek sesle.
"Ne var lan?" Diyerek döndü Umut, dönmesiyle yumruk yiyip yere düşmesi bir oldu.
"Senin belanı sikerim! O kuş beyninle Esra'yı benden uzaklaştırmaya mı çalıştın sen!" Diye bir yumruk daha attı.
"O fotoğrafları nereden buldun!"
"Söylersem olmaz ama," dedi Umut alayla, Can sert bir yumruk daha attı.
"Esra'ya yaklaşmayacaksın demiştim! Ne hakla ona o fotoğrafları gösterirsin!"
"Ne oldu Can? Sevdiğin kız seni istemiyor mu artık?" Diye güldü, Can kendine hakim olamayarak bir yumruk daha indirdi.
"Seni bitireceğim! Bunu o beynine sok!" Umut'un üzerinden kalktı, "Şimdi siktir git!" Hızlı adımlarla ondan uzaklaşmaya başladı.
"Alış bunlara Can!" Dedi arkasından Umut, "Esra senden iyice uzaklaşacak! Bunu unutma!"
******
Yatağımda yorganı başıma kadar çekmiş öylece yatıyordum. Sabahtan beri dinlediğim tek şarkı tekrar başa sarınca yüzümü iyice yastığa gömdüm.
"Kırgınım, ait değilim bu dünyaya.
Yorgunum fakat duy diye sesim gür hala.
Kaç şarkı, kaç şiir seni yazacak satırlarca?
Yoksun ya, dünya yıkılsın üstüme canım yanmaz.
Bu rüyadan uyanmam gerek.
Küçüğüm affet.
Anladım, sevgiymiş emek.
Uyandır beni, affet."
Ne kadar doğru bir söz... Bu rüyadan uyanmam gerek.
Değiştir başka şarkı aç.
İleriye uzanıp şarkıyı değiştirdim.
"Yazık, yarım bırakıldım. Ne sevmeyi bildin, ne savaşmayı,
Kalmak için, yarın güneş doğmamış gibi,
Uyandım uykudan, farkındayım, gittin,
Şimdi ben sana aşık, sen bana dargın,
Dünyam karardı, hiç ışık yok,
Tek başıma kaldım, yollar kapandı."
Derin bir iç çektim. Cansu bir iki kere başıma gelmişti ama ona kalkmak istemediğimi söylemiştim. Kapımın açılmasıyla kapalı gözlerimi açmadım. Şarkı kapandı.
"Esra, hadi kalk kızım. Bakkala gitmen gerekiyor." Gelen annemdi yavaşça yorganın üstünden omuzumu okşadı.
"Cansu gitsin." Dedim başımı çıkarmadan. Sesim boğuk çıkmıştı.
"O bana yardım ediyor."
"O zaman Emir gitsin!"
"O da Özgür ile birlikte dışarıya çıktı." Dedi bu seferde.
"Of anne!" Dedim yorganım başımdan çekerek.
"Oflama! Hadi kalk yeter bu kadar yattığın." Deyip yorganı üzerimden çekip aldı.
"Of tamam tamam!" Diyerek istemeye istemeye yataktan kalktım. Pencereden dışarıya doğru baktığımda yağmurun yağdığını gördüm. Bu aralar yağmur peşimi bırakmıyordu. Yağmurun peşimi bırakmadığı gibi gözyaşlarımda bırakmıyordu. Annemlerle çok az konuşuyordum, eve gelir gelmez odama kapanıyordum. İçine kapanık biri olmuştum, geceleri kendimi tutamayıp ağlıyordum.
Ben Can'ı o kadar savunmuşken o yapmaz demişken o beni yanıltmıştı. Onu bu kadar savunmama öfkeliydim.
Üstüme kalın şeyler alıp giydim saçımı topladığımda sessizliği annem bozdu.
"Esra…Sen ağladın mı?" Diyerek yanağıma dokundu.
"Y-yoo nereden çıkardın ki anne?"
"Gözlerin şiş ve kıpkırmızı? Bir şey mi oldu kızım? Bana anlatabilirsin. Canını sıkan bir durum mu var yavrum?" Dedi naifçe, ah be annem. Canımı çok sıkan bir durum var ama anlatamam...
"Hayır..." diyebildim, demek istediğim tüm kelimeleri yutmuştum. Kelimeler boğazımda bir yumru haline gelmişti. "Mevsimseldir herhalde hastayım hemde." Başını salladı.
"Bugün sana doktor randevusu aldım. Bakkaldan gel doktora gideceğiz." Deyince kaşlarımı çatarak baktım.
"Neden ya."
"Kızım, hastasın zaten. Gidelim doktor ilaç yazsın."
"Of anne ooooff!" Deyip uzattığı parayı aldım ve odamdan çıktım, portmantoda asılı olan montumu giyip botları ayağıma geçirdim ve evden çıktım. Montun kapüşonunu kafama geçirmiştim ki karşımda Can'ı görünce durdum.
Mavi bir gömleği vardı üstünde. Onu bu yağmurdan koruyan tek şey siyah şişme montuydu lakin o da ıslanmıştı.
Lan bu havada tek o montla çıkılır mı!
Sırılsıklam olmuştu. Ama bu onun umrunda değildi. Saçından su damlaları akıyordu ve bu onu daha çekici kılıyordu! Ah lanet olsun! Bu durumda bile ondan etkileniyordum!
Ona daha fazla bakmayarak bakkala doğru yürümeye başladım. Bir anda Can'da yanımda belirdi konuşmadı ama benimle aynı hizada yürüyordu.
"Günaydın." Dedi aramızdaki sessizliği bozarak. Cevap vermedim.
"Hasta olacaksın. Zaten hastasın iyice ağırlaşacak."
Yine cevap vermedim.
Derin bir soluk çekti, "Ne zamana kadar sürecek bu suskunluğun?" Dedi, omuzlarımı kaldırıp indirdim, adımlarımı hızlandırıp ondan iyice uzaklaştım ama gene benimle aynı hizada bitiverdi, bileğimden tutup durdurunca ona bakmamı sağladı.
"Esra! Ne olur bir şey söyle sesini duymadan hayatım cehenneme dönüyor beni ne olur cehenneme itme." Diye konuştu harabe olmuş sesiyle.
Ona olan suskunluğum daha ne kadar sürecekti bilmiyordum, benim canım yanmıyor muydu? Onunla konuşmadığım için üzülmüyor muydun?Ağlamıyor olabilirdim ama benim içim ağlıyordu. İçimde fırtınılar kopuyordu. Çiçeklerimi yeşertecek sandığım çocuk çiçeklerimi soldurmuş ve koparmıştı.
Boş boş baktım ona öyle bakmam canını yakıyormuş gibi kısıkça inledi. Acı çeker gibi inlemişti.
"Bakma bana öyle ne olur." Dedi fısıldayarak,
"Özür dilerim…" diye devam etti. "Biliyorum seni incittim. Biliyorum seni kırdım. Biliyorum seni yaraladım. Biliyorum seni çok ağlattım. Biliyorum! Biliyorum suçluyum! Seni yerle bir ettim!" Diye sitem etti, "Ama senin kırıldığın kadar ben de kırıldım. Hatta daha fazla. Paramparça oldum. Anla Esra, sen bana suskunluğunu korudukça ben yok oluyorum beni de anla be kızım! Günlerdir gülümsemene, konuşmana, bana bakan o güzel gözlerine hasretim." Sesi titriyordu.
"O zaman acı çekmeye devam et Can," deyip hızlıca uzaklaştım.
Hiçbir şey olmamış gibi bakkala girip annemin dediklerini aldım tam en sevdiğim çikolataya elimi uzatmıştım ki biri de aynı anda elini uzatınca kimin olduğuna bakınca can olduğunu gördüm. Elini çekti.
"Sen al."
"Yok valla sen al." Diyeceğimi mi sandınız?
Cevap vermeden çikolatayı aldım herhalde ben alacaktım! Sana bırakır mıydım! Ücreti ödeyip bakkaldan çıktım. Çikolatayı açıp yürüyerek yemeğe başladım. Gök gürleyince bir anda yerimden sıçradım.
"Şşş." Dedi yumuşak bir sesle. "Korkma, gökyüzü gürledi sadece." Ne ara yanıma gelmişti de beni sakinleştiriyordu?
Kendime geldiğimde bir elim onun gömleğini tuttuğumu fark ettim. Gömleği avuç içimde çok sıkı bir şekilde tutuyordum ben bırakınca gömleğin o tarafı buruştu.
"Özür dilerim, buruşturdum gömleğini de." Diye mırıldandım.
"Senden kıymetli değil." Diye cevap verdi. Öksürünce başımı kaldırıp baktım. Yüzü kızarmıştı muhtemelen ateşi vardı. İstemsizce elimi alnına koydum.
"Ateşin var... Eve git." Dedim, kendime hakim olamıyordum.
"Sen beni mi düşünüyorsun?" Dedi bir umutla konuştu.
"İyilik manasında dedim. Hemen sevinme." Diyerek onun küçük olan umutlarını da kırdım.
"Olsun... Hasta olmak umrumda değil başımı çaresine bakarım ben sen merak etme." Dedi bozmadan.
"Etmiyorum zaten!" Ne olur hasta olma Can... Seni düşünmemeye çalışırken ne olur hasta olup seni düşünmeme izin verme.
"Tamam." Dedi tam yanımdan geçip gidecekken arkasına geri döndü.
"Bu arada hasta olmam... Benim için endişelenme, sen şimdi ben hasta olur muyum diye düşünüp durursun." Deyip göz kırparak benden uzaklaştı. Bir dakika! Ben onu dışından mı söyledim? Ah! Hayır!
"Ha siktir ama ya," Göz devirip hemen eve girdim botlarımı ve ıslak montumu çıkarıp astım anneme ekmeği verip tam odama gidecektim ki annemin sesini duydum.
"Hiç odana kapanma, yağmur dinsin doktora gideceğiz." Deyince ofladım.
"Tamam anne ona da tamam!" Diye sızlandım ve salona geçip oturdum. Cansu'da yanıma gelip oturdu.
"Ne oldu? Neyin var?"
"Can'la karşılaştık." Dedim bozuk bir sesle.
"Eee? Ne oldu? Ay anlat!"
"Bir şey olmadı! Ne olabilir ki!" Dedim tersçe. "Ben istemedikçe burnumun dibinde bitiyor! Aklımı karıştırıyor, dengemi bozuyor!"
Burnumun ucu yeniden sızlamaya başlamıştı, göz pınarlarım yanıyordu. Çenem titriyordu dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Olmuyor Cansu..." diye fısıldadım. "Ondan uzak durmak istiyorum, onu görmek istemiyorum ama o sürekli karşıma çıkıyor ve tüm kararlarımı yıkıp geçiyor, düşünmemeye çalışıyorum ama yapamıyorum."
Cansu sessizce beni dinliyordu, verecek bir cevabı yoktu. Kapı çalınca ayağa kalkıp açmaya gittim. Kapıyı açtığımda beni Hilal'le Ceren karşıladı.
"Bu yağmur da ne işiniz var?" Diye şaşkınca sorup kenara çekildim.
"Sana da merhaba." Dedi Hilal benim aksime enerjik bir sesle.
"Hoş geldiniz." Dedim durgun bir sesle. İçeriye girip botlarını ve montlarını çıkardılar. Beraber salona geçip oturduk.
"Esra’cık? Senin neyin var?" Diye sordu Ceren.
"Yok bir şey ya." Diye kestirip attım.
"Olmuş bir şey." Dedi Hilal ısrarla. "Hadi söyle."
Cansu'ya baktığımda anlat derecesinde bakıyordu derin bir nefes alıp anlattım.
"Şaka yapıyorsun!" Dedi Cansu.
"Şaka değil..." dedim yavaşça ve burnumu çektim.
"Sen ciddi misin!?" Dedi Hilal'de.
"Evet, ciddiyim." Annem gelince kendimi topladım.
"Annecim, hadi yağmur dindi, hazırlan gidelim." Dedi başımı sallayıp ayağa kalktım ve üstümü düzelttim dağılan saçımı açıp topladım.
"Biz iki saate geliriz." Dedim Cansu'lara.
"Tamam kuşum." Dediklerinde annemle beraber evden çıktık.
Durağa doğru yürümeye başladığımızda Cemal amcayı gördüm, duraksadım, adımlarımı ona çevirdiğimde annemin seslenmelerini kulak asmayarak Cemal amcanın yanına gittim.
"Merhaba Cemal amca."
"Merhaba Esra kızım, nasılsın?" Dedi samimiyetle.
"İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız? Can…
Y-yani Mert'ler kalp krizi geçirdiğinizi söylemişti." Dedim. "Çok geçmiş olsun."
Başını salladı, "Daha iyiyim yavrum... önemli bir şey değil geçti gitti eski toprağız biz, bize bir şey olmaz." Deyince güldüm.
"Bilirim, tekrar çok geçmiş olsun Cemal amca benim gitmem gerekiyor dikkat edin kendinize." Dedim, tam yanından ayrılacaktım ki.
"Esra kızım." Deyince durdum.
"Buyur Cemal amca?"
"Can'la aranızda bir şey olmuş. Kavga mı ettiniz?" Diye sorunca durdum ne diyecektim.
"Y-yoo kavga etmedik."
"Esra kızım, doğruyu söyle. Hem senin hem onun yüzünden düşen bir parça." Deyince şaşırdım bu kadar dikkatli olmasını beklemiyordum Cemal amcanın.
"Evet, tartıştık ve konuşmama kararı aldık."
"Can zor bir dönem geçirdi. Belki biliyorsundur," diye başladı, "Annesini kaybetti beni kaybediyordu. Hiç iyi değildi anlayacağın. Acısını dışarıya vurmadı ama içinde fırtına kopardı. O göstermedi ama ben anlarım bilirim ben oğlumu. Annesinin kokusunu kaybetmemek için kıyafetlerini yıkatmadı, aylarca annesinin hırkasına sarılıp uyudu. Hiçbir şeye tepki vermiyordu. Kendini bu dünyadan soyutlamıştı. Siz buraya gelince Can kendine geldi. Yarattığı kendi dünyasından çıktı. Gülmeye başladı, eski Can olmaya başladı ama aranızdaki kavgadan dolayı tekrar kendini dünyaya kapatan Can'a döndü. Tek yaptığı çalıştığı yere gitmek, neydi adı eee."
"Meyhaneler sokağı." Diye cevap verdim. Boğazıma bir yumru oturmuştu.
"Heh orası." Derin bir nefes aldı. "Her ne yaşadanız bilmiyorum niye kavga ettiğimize de ama yapmayın.. Birbirinize acı çektirmeyin."
Cevap veremiyordum... Kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. Öylece kalmıştım. Yutkunmaya çalıştım.
"İçini ferah tut Cemal amca." Dedim dudaklarımı ıslattım. "Ben Can'la konuşurum, merak etme sen. Benim gitmem gerekiyor hoşça kalın." Deyip arkamı döndüm, annemin yanına gidip durağa doğru yürümeye devam ettik.
✨🍂
Hastaneden yeni gelmiştik. Kullandığım ilaçlar işe yaramadığı için doktor yeni ilaçlar vermişti onlar biraz iyi gelmiş gibiydi. Zihnim Cemal amcanın dedikleriyle doluydu. Beynim toz bulutlarıyla doluydu. Çıkacak yol bulamıyordum. Kızlarla bir süre vakit geçirdikten sonra onlar da evine gitmişti biz de yemek yemiştik. Ben erkenden tekrar odama çekilmiş ilaçlarımı içmiştim. Son günlerde elimden asla bırakmadığım, bağımlısı olduğum kitabı yatak başlığına yaslanmış bir şekilde okuyordum.
Şeker Portakalı...
Saate baktığımda saatin 20:15 olduğunu gördüm. Bakışlarımı tekrar kitaba çevirdim. Bir anda sesli bir şekilde patırtı koptu. İrkilip kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdiğimde Can'ın cama çıktığını gördüm. Elinden hiç eksik olmayan sigarasını tutuyordu. Sigarasını bitirince kül tablasına bastırdı daha sonra tekrar yenisini yaktı.
Dayanamayarak, "Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?" Diye laf attım.
"Belki."
"Madem kendini öldürmek istiyorsun, git yüksek bir yerden atla."
Söylediğim şeye kısık bir şekilde güldü. "Belki bir anda ölmek istemiyorumdur. Usul usul, kanımda zehrin dolaşmasını istiyorumdur."
"Tam bi aptalsın."
"Biliyorum."
"Sen ölünce baban ne hale gelecek biliyor musun!" Diye sert çıkıştım. Elindeki sigaraya daha sonra gözlerime baktı.
"Belki babam için kendimi yavaşça öldürüyorumdur." Diye mırıldandı kaşlarım istemsizce çatıldı.
"Gerzek gerzek gibi konuşuyorsun!" Deyip ayağa kalktım, tam penceremi kapatacaktım ki.
"Kapatma." Dedi hızlıca.
"Ne?"
Bir süre durdu söylediği şeyden pişman olmuş gibi baktı yüzüme daha sonra pencereden çekildi tam kapatacakken durup dudaklarını araladı, "Ya da kapat. Zaten hastasın, iyice kötüleşeceksin." Deyip penceresini kapattı.
Bir süre öylece pencere durdum. Ne kadar durdum bilmiyorum. Soğuk rüzgar yüzüme vurdukça ürperiyordum. Boğazımı temizleyip camı kapattım ve yatağıma geçtim.
✨
"Bu dalgınlığın nereye kadar sürecek?" Dedi Ceren. Okuldaydık ama ben kendimi derslere verememiştim Ceren'de beni kolumdan tutup okulun çardağına getirmişti.
"Bilmiyorum."
"Esra'cık! Şu an ikinizde birbirine zarar veriyorsunuz. Can dün ne kadar sigara içti biliyor musun?" Deyince kafamı kaldırıp ona baktım.
"Ne kadar içti?" Diye sordum.
"Bir dolu paket bitirdi! Yetmezmiş gibi gitti yeni bir paket aldı."
Aptal, kendini böyle öldürüyor.
"Kendini öldürmeye çalışıyor..." diye fısıldadım.
"Evet..." diye onayladı beni, gözlerim yine dolmuştu.
"Aaa! Ama ağlama," dedi ve baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi.
"Cansu, acı çekiyorum..." dedim acıyla.
"Biliyorum, Can'da en az senin olduğun kadar kötü." Dedi.
Burnumu kuvvetli bir şekilde çektim zil çalınca ikimizde çardaktan kalkıp sınıfa gittik.
(Okul çıkışı)
Hilal, Cansu, Emir, Ceren, ben okuldan çıkıyorduk. Okulun kapısında bizi bekleyen Semih'leri görünce oraya yürümeye başladık. Gördüğüm şeyle duraksadım. Can'da gelmişti.
Sakin ol Esra, sakin. O yokmuş gibi davran.
Mert'lerin yanına gelince selam verdik. Can yokmuş gibi hiç bakmadım ama onun bana baktığını hissettim. Hepimiz mahalleye doğru yürümeye başladık. Gene Can'la ben arkadan geliyorduk. Ellerimi montumun cebine soktum ve tek bir kelime etmedim.
Mahalleye gelince hiç kimseye bir şey demeden eve gidip kapıyı açtım. Emir'le Cansu arkamdan geliyordu. Onları umursamayıp montumu çıkarıp odama gittim.
Odaya girdiğimde yüzüme soğuk hava çarptı. Sabah soğuk olmasını umursamadan camımı açmıştım ve kapatmadan okula gitmiştim.
"Buz olmuş oda buz!" Diye söylendim. Hızla camı kapattım.
Ceren'in dedikleri geldi aklıma. Çok fazla sigara içiyordu. Kafamı iki yana sallayıp düşünmemeye çalıştım. Kendimi banyoya attım ve sıcak suyun kaşlarımı gevşetmesine izin verdim.
Bölüm sonuuu :)
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.4k Okunma |
576 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |