"Hayat ileriye bakılarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır."
-Kierkegaard
İlk görüşte aşka inanır mısınız?
İlk görüşte aşk diye bir şey yok sanıyordum.
"Saçmalama ilk gördüğün anda aşık mı olunur!" Dediğinizi duyar gibiyim, olunuyormuş.
Buraya gelmeden önce Yiğit'ten başkasını sevmem sanıyordum ama onu görene kadar. Yani Mert'i görene kadar.
Aslında ben Yiğit'i sevdiğimi sanıyormuşum ama sevmiyormuşum.
Yiğit'e bir duygu hissediyordum bu duygunun ismini de 'aşk' sanıyordum ama meğerse bu duygu aşk değilmiş.
Ondan uzaklaşmanın sebebi ise benim ona olan duygumu hak etmeyişiydi. Meğer çok pislik birisiymiş.
"Selam, çok bekletmedim değil mi?" Diye yanımda beliren Mert'i görünce hafif bir bocaladım. Daha sonra hızla toparlayıp gülümsedim.
"Yok, ben de geleli daha beş dakika oldu." Diye cevap verdim. Bugün Mert'le randevuya çıkmıştık!Onu süzdüğümde üstünde lacivert bir kapüşonlu siyah kot pantolon vardı. Üstünde siyah şişme mont giymişti.
"Gidelim mi?" Dedim onu süzmeyi bırakarak.
"Olur gidelim, nereye gitmek istersin?" Diye sordu.
"Aslında bilmiyorum nereye gitmek istediğimi, sen bilirsin sakin bir yer yok mu?" Bir kaç saniye düşündü.
"Aç mısın?" Diye sorunca gözlerim büyüdü.
"Evet hem de çok!" Dedim karnım gurulduyordu resmen!
Güldü, "O zaman seni çok güzel bir yere götüreceğim."
"Merhaba, Mert? Nasılsın?" Diye sordu. Can'la her ne yaşadılarsa ikiside çok kötüydü. Esra ruh gibi geziyordu, bizimle çok fazla da konuşmuyordu, Can desen yanardağa gibiydi! Patlayacak yer arıyordu. Öfkesi yeri göğü sarsacak şekildeydi. Sigarayı çoğaltmıştı. Biri sönmeden diğerini yakıyordu.
"Mert? Orada mısın?" Dedi Esra.
"Evet burdayım ya ben sana şey diyecektim."
"Ya ben..." Elimi esneme götürüp kaşıdım. "Bana yardımın gerekiyor."
"Ay Mert! İçimi bunalttın! Söyle gitsin!" Deyince. "Ya biz Cansu ile dışarıya çıkacaktık ama kızı nereye götürsem bilemedim. Cansu yemek olarak ne sever?"
Esra kendini tutamamış olacak ki büyük bir kahkaha atıp gülmeye başladı.
"Esra gülme! Aradığıma pişman etme beni! Kapatıyorum ya ben." Tam kapatacaktım.
"Tamam tamam! Dur!" Hala gülüyordu.
"Gülmeni bir bitir artık!" Derin bir nefes aldı.
"Tamam bitti. Cansu yemek yemedi, seninle bulaşacağı için. Lüks bir yere götürmene gerek yok. Cansu sevmez, onun için karnı doyacak bir yer olsun yeter." Deyince nereye götürebileceğimi düşündüm.
"Tamam buldum nereye götüreceğimi, sen nasılsın?" Diye sorunca sustu.
"İyiyim… İyiyim." Demişti ama sesi hiç iyi gibi gelmiyordu.
"Can'la ne oldu Esra?" Diye sordum.
"Boş ver." Dedi ama sesi kısıktı.
"Yalan söyleme olmuş bir şeyler."
"Mert lütfen sen de bir şeyler sormaya başlama!"
Daha fazla sıkmak istemedim, "Tamam, yardım ettiğin için teşekkür ederim görüşürüz." Dedim o da görüşürüz deyince telefonu kapattım.
"Mert? Nereye gidiyoruz ya!" Dedim merakla.
"Az sık dişini, güzel bir yere gidiyoruz." Dediğinde seslice oflayıp yürümeye devam ettim.
Ellerimi ceplerime sokunca Mert'in aklına yeni gelmiş olacak ki cebinden bir çift eldiven çıkardı ve bana uzattı.
"Bu ne Mert?" Diye saf saf sordum.
"Telefon," diye dalga geçti, "Eldiven Cansu, neye benziyor ellerin üşüdü al tak."
"Hadi giy giy," diyerek elime tutuşturdu. Eldivenleri elime giydim.
"Teşekkür ederim." Deyip gülümsedim.
"Daha var mı gideceğimiz yere?"
Bir süre daha yürüdükten sonra mert durunca geldiğimizi anladım. Kafenin üstünde büyük harflerle MEHMET HOCA'NIN YERİ yazıyordu.
"Mehmet hoca bir tanedir, bakalım sen de sevecek misin." Dedi ve kapıyı açıp içeriye girdi benim girmem içinde tuttu. Tuttuğu kapıdan hemen içeriye girdim. İçerisi baya bir genişti ve masalar doluydu.
"Şuraya oturalım gel," dedi onu takip edip bir sandalyeye oturdum.
Yanımızda 50 yaşlarında, seyrek saçlı, göbekli biri geldi. Mert ayağa kalkıp sarıldı.
"Ooo hoş geldin Mert'im! Nerelerdesin sen ya?" Diye sordu adam. Mert gülerek geri çekildi.
"Fırsatım olmuyor ki Mehmet usta! Koşturmacayla geçiyor zamanım."
Adam bana bakıp, "Sen de hoş geldin kızım." Dedi, başımla adama selam verdim.
"Ne yerseniz çocuklar? Alayım siparişlerinizi."
"Mehmet usta sen bize hep bizim yediğimizden getir." Mert bana döndü, "Bakalım Cansu beğenecek mi."
"Beğenir beğenir." Dedi Mehmet usta ve siparişimizi alıp yanımızdan ayrıldı.
"Evet baya güzel burası, Mehmet usta çok seviliyor sanırım."
"Seviliyor baya, burada herkes onu tanır, yemeklerini çok sever."
"Bakalım ben beğenecek miyim. Sen bilmiyorsun ama ben gurmeyim, Mehmet ustanın bakalım dediğin kadar güzel yemekleri var mı." Deyince güldük.
Kısa bir zaman sonra bir kişi elinde tepsilerle geldi, tepsidekileri masaya yerleştirip yanımızdan ayrıldı.
"Hadi," dedi Mert, "Dene bakalım beğenecek misin gurme hanım."
Tosttan bir ısırık aldım ve çiğnemeye başladım. Şaşkınlıkla Mert'e baktım.
"Ef-sa-ne!" Dedim heceleyerek.
"Seveceğini biliyordum." Dedi cevap vermeden büyük bir açlıkla önümdeki yemeği yiyordum.
"Yavaş ye, önünden kaçırmıyorlar." Dedi alayla.
Omuzumu kaldırıp indirdim ve yemeğimi yemeğe devam ettim.
"Son do yo!" Dedim ağzım doluyken.
"Ağzındakini bitir öyle konuşalım." Dedi gülerek,
Başımı tamam anlamında salladım.
Yemeklerimizi yedikten sonra sohbet etmeye başladık bir anda masamıza iki tane salep geldi.
"Salep sever misin?" Diye sordu Mert.
"Bayılırım! Bol tarçınlı hem de." Dedim ve büyük bir yudum aldım.
"Damla sakızlı mı yoksa sade mi?" Diye sordu.
"Onu nasıl içiyorsunuz ya! Hiç güzel değil." Diye sitem ettim. Herkesin damak tadına saygım vardı ama bence damla sakızı salebin tadını bozuyordu.
"Asıl sen nasıl sade salep içebiliyorsun?" Diye sordu.
"Sade!" Dedim sesim yüksek çıkmıştı ikimizde birbirimize baktıktan sonra gülmeye başlamıştık.
Bir süre daha orada oturduk, sohbet ettik, hava gürleyince kalkmaya karar vermiştik tam cüzdanımı çıkarmıştım ki Mert engel oldu.
"Hayır Cansu, cüzdanını geri koy." Dedi reddederek.
"Olmaz Mert, kendi yediğimi ödemek istiyorum." Diye direttim.
"Hayır dedim, seni ben davet ettim. Sana hesap ödetecek değilim." Diye son noktayı koydu ve hesabı ödedi.
"Olmadı böyle," dedim mahcubiyetle.
"Bir sonrakini ben ödeyeceğim bak." Dedim işaret parmağımı ona doğru uzatarak.
"Bakalım ben sana ödetecek miyim bir dahakine."
"Senden önce ödemezsem Cansu değilim."
Hesabı ödedikten sonra mekandan çıktık, daha erken olduğu için Mert porsuk çayının yakınlarında kafe olduğunu söyledi oturmaya karar verdik.
(NOT: Burası Cem Özkan~Koş koş koş dinleyerek yazıldı, şarkıyı dinleyerek okuyabilirsiniz.)
Bir anda arkamızdan bir hırlama sesi gelince kaskatı kesildik, omuzumuzun üzerinden arkaya baktığımızda öfkeyle hırlayan bir köpek gördük.
"Siktir..." diye mırıldandı Mert. Bence de siktirdi! "Sıçtık!"
"Mert, ne yapacağız?" Dedim fısıltıyla, Mert bir anda elimi sıkıca kavradı.
"Üç deyince koşacağız! Bu köpek mahallenin köpeği ve çok asabi önüne gelene saldırır." Deyince korkum arttı.
"Mert ben köpeklerden çok korkarım!"
"Hazır değilim ben!" Dedim korkarak.
"ÜÇ! KOŞ KOŞ KOŞ!" Deyince koşmaya başladık, köpek arkamızdan geliyordu korkudan bağırdım.
"Kolay olmayacak peşimizi bırakması." Dedi ve daha da hızlandı.
"Ne yapacağız!" Dedim can havliyle.
"Önce bir atlatalım, sonrasını düşünürüz." Dedi nefes nefese Mert.
Bir süre geçti ama köpek hala arkamızdaydı.
Hayır anlamıyorum nasıl yorulmadı!?
Benim soluğum bir yerlerimden çıkmak üzereydi! Bu hayvanda tık yok!
"Ya hala arkamızda! Nasıl yorulmadı bu hayvan!" Dedim şaşkınlıkla. Ben yorulmuştum!
"Ben de anlamadım ki!" Diye cevap verdi. Bir anda sola saptık köpek hala arkamızdaydı.
"YA ALLAH AŞKINA BIRAK PEŞİMİZİ ARTIK YETER!" Diye bağırdım.
"Lan oğlum bırak peşimizi! Nasıl yorulmadın anlamadım ki!" Dedi Mert'te.
"Bunlar her gün sokakta depar atıyor! Yorulmamaları normal!"
Önce sola sonra sağa saptık sonra gene sola köpek yavaş yavaş bize yaklaşıyordu.
"Götümüzü ısırması an meselesi!"
"La noluyor? Neyden kaçıyorsunuz siz." Diye bir anda önümüzde Akgün belirince hiçbir şey demeden onu sollayıp geçip gittik.
"AKGÜN! Oyala şu köpeği!" Diye bağırdı Mert.
"Ne köpe- LAN! hassiktir!" Diyerek bağırdı ve o da koşmaya başladı. Köpek bizi bırakıp bu sefer Akgün'ün peşinden koşmaya başladı. Koşmayı bıraktık.
"LAN OĞLUM GİT!" Diye bağırdı Akgün ama nafile. "ŞEREFSİZLER! ALIN BAŞIMDAN ŞU KÖPEĞİ!"
"Kusura bakma Akgün, bana yaptığın şerefsizliklere say!" Dedi Mert. Nefes nefese kalmıştık, ellerimi diz kapaklarıma koyup yavaşça eğildim ve derin derin nefes alıp verdim.
"Bu köpeği bir daha görmek istemiyorum!" Diye nefes nefese konuştum. Mert soluklanırken aynı zamanda gülüyordu.
"Gülme Mert! Şu halime bak! Nefes nefese kaldım." Diye tersledim ve kıç üstü yere oturdum. Sırtımı duvara yasladım.
Mert'te yanıma oturdu, ikimizde derin derin soluklanıyorduk. Sinir bozukluğuyla gülmeye başladım. Mert bana baktıktan sonra gülmeye başladı.
"Neye gülüyorsun?" Diye sordu.
"H-halimize gü-gülüyorum!" Dedi gülerek önce kendime sonra ona baktım.
"Şerefsizler! Ben orda kıçımı zor kurtarayım siz burada gülün!!" Diye bağırdı Akgün, o bağırınca daha fazla gülmeye başladık.
"Bak hala gülüyorlar!" Diyerek yanımıza gelip oturdu. "Lan ben köpekten kurtulabilmek için ruhumu teslim ettim siz burada böğürerek gülüyorsunuz! Yazıklar olsun sizin gibi arkadaşlara!"
"Abartma be oğlum bir kere de." Dedi Mert "Hem bana yapmış olduğun şerefsizliklere say." Gülmemiz durunca derin nefes aldım.
"Artık evlere dağılalım, tekrar bir köpek tarafından kovalanmak istemiyorum." Deyince Mert ayağa kalktı bana elini uzattı. Elini tutup kalktım.
Eve gelene kadar Akgün söylenip durdu, bir süre sonra 'sizin yüzünüzden üstüm başım pislendi!" Deyip evine gitti.
"Yazık oldu çocuğa." Diye mırıldandım.
Aklıma yeni gelen şeyle duraksadım.
Ben Mert'in elini tutuyordum!!!
Nasıl unutmuştum elini tuttuğumu!
Cansu çocuğunu elini tutuyorsun ve bunu şimdi mi fark ediyorsun? Salak!
"Aşktan o canım aşktan!" Dedi iç ses.
Elimi Mert'in elinden çektim evin önüne çoktan gelmiştik. Kapıya sırtım dönüktüm.
"Bugün çok eğlendim, teşekkür ederim." Diye mırıldandım.
"Keşke köpek kovalasa hep." Diye fısıldadı. Bir şey dediğin duydum ama ne dediğini anlamadım.
"Yok hayır, demedim güzel vakit geçirdik." Deyince kıkırdadım.
"Evet, köpek kovalayana kadar!" Dedikten sonra tekrar güldük.
"Sonra görüşürüz o zaman." Dedi, bir iki adım geriye gittim.
"Görüşürüz, iyi akşamlar..." deyip sırtımı dönüp eve girdim.
Bir sonraki bölüm de görüşmek dileğiyle. 🤍🕊️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.2k Okunma |
862 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |