"Gönlüm hep seni arıyor, Nerdesin sen?"
-Neşet Ertaş
(Hilal'in anlatamıyla)
Başımı Nazım Hikmet'in şiir kitabından kaldırdım. Az önce okumuş olduğum şiiri tekrar okudum. Çok ilgimi çekmişti.
Tekrar, tekrar ve tekrar okudum. Bu satırlar benim ona olan sevgimi anlatıyordu.
"Dün seni sevdim,
Bugün de seviyorum,
Öbür gün borcum olsun.
Yaşarsam söz,
Yine seni seveceğim."
Yağmur damlaları camıma sertçe vuruyordu. Odamdaydım ve sabah regl olmuştum. Ağrı kesici içip bütün gün yatmak istiyordum.
"Hilal, bir bakar mısın kızım."
"Geliyorum anne!" Diye anneme seslendim. Yorganımı kaldırıp içinden çıktım. Ayaklarımı sürüye sürüye mutfağa gittim.
"Efendim anne, hoş geldin Safiye teyze." Dedim mutfakta sandalyede oturan Safiye teyzeye.
"Hoş buldum Hilalciğim nasılsın?" Diye sordu gülümseyerek.
"İyiyim teşekkürler, siz?"
"İyiyim ben de." Anneme baktı, "Ebru ben gideyim artık. Konuştuğumuzu unutma." Ayağa kalktı.
"Tamam tamam unutmam." Dedi annem, Safiye teyzeyi geçirdikten sonra mutfağa geri geldim.
"Anne, Safiye teyze ne diyor?"
"Otur kızım." Deyince boş sandalyeye oturdum.
"Safiye teyzenin bir yeğeni varmış. Yarın buraya gelecekmiş. Senden iki yaş büyük, dedi ki tanıştıralım birbirlerini tanısınlar." Dediğinde konunun nereye gideceğini anlamaya çalışıyordum.
"Eee?"
"E'si şu birbiriniz severseniz denersiniz?" Dediğinde annemin yüzüne bakakaldım.
Resmen görücü usulü biriyle tanıştırılacaktım!
"Anne arkamdan niye iş çeviriyorsunuz, gelmesin Allah Allah tanımıyorum etmiyorum." Dedim hemen.
"Kızım biliyorum! Bir gelsin, bir tanışın birbirinizi beğenirseniz denersiniz." Dedi hızla.
"Anne, Safiye teyzeye söyle hiç gelmesinler ha eğer geleceklerse o çocuğun benden çekeceği var." Dedim ve sandalyeden kalktım arkamı dönüp odama geçtim annem arkamdan söyleniyordu.
"Kız Hilal! Saçmalama! Yarın çocuğa iyi davranacaksın! Duydun mu beni! Ay öldürecek bu kız beni!" Deyince ses etmedim.
Geri yatağıma girip gözlerimi kapattım.
"Hilal kızım hadi sen misafirlerimize çay getir." Dedi annem gülümseyerek, korktuğum şey başıma gelmişti. Safiye teyze ertesi gün bahsettiği yeğeniyle gelmişti.
"Getireyim anne." Dedim isteksiz isteksiz, Safiye teyzelere samimiyetsizce gülümsedim,ayağa kalktım ve mutfağa gittim. Çayları koyarken yanıma Mehmet geldi, kötü biri değildi benimle konuşmaya çalışıyordu ama ters cevaplarımdan dolayı başaramamıştı. Mavi gözleriyle kahverengi saçlarıyla oldukça yakışıklıydı.
Allah sahibine bağışlasın canım!
"Hep böyle misin?" Diye sorunca dönüp baktım.
"Nasılım?"
"Ters, seninle konuşmak isteyenlere böyle mi cevap veriyorsun?" Geri önüme döndüm ve çaydanlığı bıraktım.
"Canım nasıl isterse öyle yapıyorum." Dedim ve tepsiyi alıp yanından geçtim. Çayları dağıttım.
Hadi bakalım başlayalım.
🥴
Aradan bir saat geçmişti ve ben boş boğazlığımı kullanıp Safiye teyze ile Mehmet'in kafasını şişirmiştim. Soğuk espiriler yapıyor ve abartı bir şekilde gülüyordum.
Annem seni öldüreceğim Hilal! bakışları atıyordu ama umursamadım.
"Hatta bir arkadaşım var onun da şöyle bir olayı va-" diyordum ki lafım kesildi.
"Yenge artık kalksak mı?" İşte duymak istediğim cümle buydu, büyük bir rahatlıkla çayımı alıp arkama yaslandım ve höpürdeterek bir yudum çıkan ses yüzünden herkes herkes bana baktı.
"Ayy çok pardon ben hep böyle içerim çayımı." Dedim ve yine höpürdettim.
"Bence de oğlum kalkalım." Dedi safiye teyze annem, safiye teyze ve mehmet ayaklandılar annem bana ters bir bakış attıktan sonra Safiye teyzeye döndü.
"Ay Safiye ne olur kusura bakma, bu kız niye böyle yaptı anlamadım!"
"Biz anladık anlayacağımızı ebru sonra görüşürüz yürü oğlum." Dedi ve Mehmet'le evden çıktı annemde arkalarından gitti.
Onlar gidince büyük bir kahkaha attım. Kapı kapandı, annem geri geldi. Benim böğürerek güldüğümü görünce.
"Seni öldüreyim mi ben Hilal ha!" Dedi ve ayağındaki terliği çıkardı.
"Ama ben bir şey yapmadım ki anne." Dedim gülerek terliği fırtlattı, isabet ettiremeyince ayağa kalktım ve tekli berjer koltuğun arkasına saklandım.
"Bak hala konuşuyor! Öldürecek bu kız beni!" Deyip diğer terliğini aldı, terliği bana doğru salladı.
"Çık git gözünün önünden yiceksin terliği!" Dedi kahkaha atarak odama koştum arkamdan terliği attı.
"Iskaaaa." Dedim gülerek ve odama girdim.
"Hala ıska diyor!" Diye arkamdan söylendi.
"Kusura bakma anne, beni buna sen mecbur bıraktın." Diye mırıldandım. Dışarı baktığımda Esra'ların kapısı açıldığında Özgür göründü.
Vatoz gibi cama yapıştım Özgür'ün arkasından Esra çıktı, Özgür bir şeyler deyip Esra'nın montunu boğazına kadar çekti, Esra kafasını yukarı kaldırıp cama vatoz gibi yapışan beni görünce gülmeye başladı. Özgür'e bir şeyler söyledi ve Özgür bana doğru baktı o da beni öyle görünce gülmeye başladı. Koşarak odamdan çıktım.
Rezil oldum lan! Salak Hilal!
"Benim işim var Esra'yla dışarı çıkıyoruz görüşürüz anneee." Dedim montumu alırken.
"Git nereye gidersen git!" Dedi koltukta uzanan annem bir elinde kolonya vardı diğer elinde yelpazesi vardı, yelpazeyi yüzüne sallıyordu.
"Seni seviyorum annem görüşürüz!"
"Bak hala konuşuyor! Çık git!" Botlarımı giyip çıktım.
Kapıyı çekip kapattım, "Merhaba." Diye mırıldandım.
"Hoş geldin vatoz balığı." Dedi Özgür gülerek. Kalp atışım yükseldi.
Komşular! Kalp krizi geçiriyorum! Öyle güzel gülme zalımın oğlu!
Bunları demeye götüm yemezdi.
"Nasılsın Hilal?" Diye sordu Esra.
"İyiyim çilli sen?" Dediğimde bunu beklemiyor olacak ki gözlerini pörtletti.
Ups, pot kırmıştım.
"Çilli mi?" Dedi anlamayarak Özgür. Her ikimizin üzerinde gidip geliyordu bakışları.
"Hee ben Esra'ya çilli diyorum artık." Dedim gülerek, Esra gözleriyle sus artık! deyince gülmemi kestim.
"Eee siz nereye?" Diye sordum Özgür'e bakarak.
"Esra'yla dolaşacaktık öyle sen de gelsene."
"Olur gelirim." Dediğimde üçümüz de yürümeye başladık. Özgür'ün sağında ben, solunda Esra var yürüyordu.
Sohbet ederken bir telefon çalma sesi sohbetimizi bıçak gibi bölmüştü.
"Efendim Sümeyye." Dedi Özgür, Esra ile onu dinlemeye başladık.
"Görmedim, dışarıdayım şu an sonra konuşuruz... Tamam." Deyip kapattı.
"Kimdi abi?"
"Sümeyye fakülteden." Dedi Özgür.
"Şu sana 'yeniden deneyelim mi' diyen kız mı?" Dediğinde Esra ona baktım.
Kim lan o yeniden deneyelim!?
Özgür rahatsız bir şekilde başını salladı.
"Evet o neyse boş verin." Dedi, onları beklemeden yürümeye başladım. Özgür arkamdan seslendi.
"Hilal nereye kızım!"
"Hilal beklesene!" Dedi Esra ve koşarak yanıma geldi. Özgür'de gelince ona bakmadım ve Esra'nın koluna girdim.
"Kim bu Sümeyye."
"Ben de bilmiyorum tek bildiğim abime mesajlarda yeniden denesek olmaz mı yazdığı, abimin cevabını göremedim." Dedi Esra.
Sessizce önüme döndüm, yeniden denemek mi? Özgür kabul etmiş midir ki? Umarım etmemiştir.
"Hilal bir şey mi old-" diyordu ki Özgür ona sinirle bakınca sustu kaldı.
"Hala bir şey mi oldu diye soruyor ya." Diye sessizce mırıldandım. Kafelerden birine geldiğimizde oturduk ve sohbet etmeye başladık.
Kıskandığını bu kadar belli etme be Hilal!
Etmiyorum zaten iç ses.
Üçümüzde salep söylemiştik, Özgür benimle konuşmak istediğinde bir şeyleri bahane edip durdum. En sonunda Özgür "Allah'ım sen bana sabır ver!" Dediğini duydum ama ses etmedim. Saleplerimiz gelince Özgür'e bakmadan salebimden bir yudum aldım tarçının az olduğunu görünce masaya baktım ama tarçın'ı göremedim. Özgür kendi salebini benim önüme ittirdi benim salebimdem alıp bir yudum aldı.
"Gerek yoktu." Dedim, gözlerimi kaçırarak. salep'e baktığında bol tarçınlı olduğunu gördüm.
"Gözlerini kaçırmadan söylesen daha iyi olur. Ayrıca sen az tarçınlı sevmezsin." Deyince kafamı hızla kaldırıp ona baktım.
Nereden biliyor lan?
"Doğru? değil mi?" Diye sorunca başımı salladım.
"Evet, doğru." Dedim hafifçe gülümseyerek. "Ama ondan bir içtim."
"Bir şey olmaz." Başımı salladım.
Esra gülmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu, masının altından baldırına vurunca içtiği salep boğazında kaldı.
"Helal abicim helal!" Dedi Özgür panikle.
"İy-iyiyim! Geçti." Deyip suyundan bir yudum aldı.
Bir süre sonra Esra tuvalete gidince Özgür'le ben kalmıştık. Gözlerimi gene ondan kaçırdım.
"Kaçan kovalanır Hilal hanım." Dediğini duydum ama duymamış gibi yaptım.
Telefonlarımız masadaydı Özgür'ün telefonu titredi. Profil fotoğrafı olarak bakır saçlı bir kız vardı. Bu sanırım Sümeyye'ydi.
Özgür bildirime bakıp cevap vermeydi, telefonu kapattı.
"O kız mı?" Böyle bir soru benden beklemiyor olacak ki kaşları havalandı.
"Kim?"
"O kız işte! Sümeyye mi neydi. Bildirim geldi."
"Evet, o Sümeyye."
"Güzel bir kıza benziyor bence bir şans ver." Dedim sesimi düz tutmaya çalışıyordum.
Ben neler diyordum!
"Benim şu an baktığım kız daha güzel ama." Dedi böyle bir beklemediğim için şaşkınlıkla baktım.
"Bakma öyle."
"Nasıl bakıyorum?" Diye sordum.
"Çok güzel bakıyorsun."
Haydaaaaa! Kalbim dayanmıyor lan anlık miyokard infarktüsü geçirdim!
'O ne be?' Dediğinizi duyar gibiyim. Halk dilinde kalp krizi demekti.
Tam lafa girecektim ki kafenin kapısı açıldı.
"Özgür." Dedi biri, arkama döndüğümde o kız olduğunu gördüm.
Sümeyye geldi lan! Nereden geldin sen be?
Üstelik niye geldin?
"Sümeyye." Dedi Özgür ayağa kalktı. Sümeyye hızla yanımıza geldi ve sarıldı.
"Oha oha çüş!" Dedim kendimi tutamayarak.
"Sümeyye bir dur!" Dedi Özgür Sümeyye'den kurtularak.
"Mesajıma cevap vermedin." Dedi. Mesaja cevap vermediği için kalkıp geldi lan bu kız?
"Görmedim." Dedi Özgür.
"Eee nasılsın iyi misin?" Dedi Sümeyye.
Özgür bir bana baktı bir kıza.
"İyiyim sağ ol sen?"
"İyiyim ben de. Düşündün mü peki yazdığımı?" Duruma el atmamızın zamanı gelmişti.
"Hop! Sen kimsin be?" Dedim ayağa kalkarak.
"Asıl sen kimsin?" Dedi şaşırarak Sümeyye.
"Özgür'ün sevgilisiyim." Dedim çat diye.
"NE!"
"NE!"
"NE!" Dedi Özgür, Sümeyye ve ne ara geldiğini görmediğim Esra.
"Duydun! Hadi bas geri." Deyip Özgür'ü ondan geri çektim. Özgür bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Bakma öyle." Dedim fısıldayarak. Kız bize bakıp öfkeyle kafeyi terk etti gitti.
"Az önce ne oldu lan?" Dedi Esra şaşkınlıkla.
"Bir şey olmadı, abini kurtardım." Dedim. Özgür sırıttı.
"Ee sevgilim." Deyince dediğim şeye pişman oldum.
"Numaraydı o bir kere!"
"Ama gerçek olmayacak diye bir kural yok." Diyince ona bakakaldım. "Hilal, bak benim sevgilim elbette oldu ama hepsiyle bir şekilde yürümedi, gelip geçtiler. Sümeyye ile üniversiteye başladığımda deneyelim dedik ama olmadı. Olmadı yani," dedi.
"E-eee?" Dedim kekeleyerek.
"Anlıyacağın seni seviyorum! Ve sen de beni seviyorsan biz… Deneyemez miyiz kızım be?" Dedi sonlara doğru sesi yükselmişti. Kafedeki bir iki kişi bize baktı.
"Şşt! bağırma!" Dedim panikle. Utandırıyordu beni!
"Kabul etmiyor musun?" Bunu derken bile sesi yüksekti.
"Özgür bağırma!" Dedim tekrar.
"Bağırttırma! Sen bana bir cevap versene, evet mi hayır mı?" Dedi, şaşırıp yüzüne bakarken o beni büyük bir ciddilikle vereceğim cevabı bekliyordu.
"Evet."
"Biliyordum işte kabul etmedin!" Dedi arkasına yaslanarak. E bu yanlış anladı?
"Abi evet?" Dedi Esra'da.
"Özgür evet?"
"İşte ben de onu diyorum ya kabul etmedin." Ben buna evet derken bu hayır mı anlıyordu?
"Lan evet! Evet!" Dedim bağırarak.
"Ev-evet mi?" Dedi şokla. "Yemin et!"
"Yemin ederim evet! Bir saattir evet diye cevap veriyorum.
"Allah bee!" Deyip ellerini bana doğru uzatıp kafamı ellerinin arasına aldı. Alnıma sayısınca öpücük kondurdu.
"Dur! Özgür dur!" Desem de durmadı.
Ben konuşmadan Özgür konuştu, "Esra! Hilal evet dedi!"
"Onu anladım abi." Dedi gülerek Esra.
"Evet dedi işte!"
Esra bana döndü, "Kafası gitti." Deyince kıkırdadım. "Ayy yengem mi oldun sen?" Dedi heyecanla.
"Evet." Dedim bütün ciddilikle, "Yengenim artık ayağını denk al."
"Öf." Dedi göz devirerek. Ona gülüp önüme döndüm. Özgür bana aşık aşık bakıyordu.
Zaten aşık bu banaaaa.
"Niye öyle bakıyorsun?" Diye sordum.
"Nasıl bakıyorum?"
"Aşık gibi." Dedim gülerek.
"Aşığım çünkü." Deyince Esra ile güldük.
"Vah vah, aşktan kafası uçtu yavrucağızımın." Dedi Esra Özgür'ün saçını okşarken.
"Fark ettim." Deyip salebimden bir yudum aldım.
Bir süre sonra hesabı ödeyip kalktık. Saat üç olmuştu.
Eve geldiğimizde Esra ile vedalaştık Özgür Esra'ya bakıyordu.
"Ne?" Dedi Esra anlamayarak. "Ne diktin gözlerini üzerime? Söyle."
"Gitsene kızım? Sevgilimle vedalaşacağım." Dedi Özgür hiç lafı çevirmeden.
"Öff tamam be!" Deyip gitti.
"Aşktan kafan uçtu he senin." Dedim alayla.
"Evet uçtu." Dedi. Ayak uçlarımla yükselip Özgür'ün yanağından öptüm.
"Görüşürüz." Dediğimde elini yanağına koydu.
"Öptün valla beni!"
"He öptüm."
"Bir daha öpsene be." Deyince kahkaha attım ve diğer yanağından öptüm.
"Aha valla öptü!" Dedi tekrar.
"Hadi gidiyorum ben, görüşürüz." Dedim ve arkamı dönüp eve girdim.
"Esraaaa yengen beni öptü kız!" Diyerek içeriye girdi o da.
Yenge de olduk ayol!
"Ben geldim." Dedim anneme seslenerek.
"Hoş geldin kuzum." Dedi annem, anlaşılan siniri geçmişti.
"Hoş buldum sultanım." Odama geçip pijamalarımı giydim, karnım yine ağrımaya başlamıştı. Yorganımın altına girdim ve gözlerimi kapattım. Bir an önce karnımın ağrısının geçmesini istiyordum.
"Nasıl yani! Siz şimdi Özgür'le sevgili misiniz!" Diye çığırdı Ceren. Esra Cansu ve Ceren bize gelmişlerdi, durumu anlatmıştım.
"Bağırmasana! Annemlerin haberi yok!" Dedim avucumu onun ağzına bastırarak.
"Tomom!" Dedi boğuk bir şekilde, elimi çektim ağzından.
"Eee ne zaman söyleyeceksin annenlere?" Diye sordu Cansu.
"Bilmiyorum, daha düşünmedim."
"Dur bakalım biraz zaman geçsin düşünürüz." Dedi Esra.
Bir süre sonra onlar gitti bende yatağıma geçtim ve gözlerimi kapatıp uykunun kollarına bıraktım kendimi.
Bölüm sonuuuu :D Yeni bölümde görüşmek dileğiyle 🤍🕊️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.4k Okunma |
576 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |