Çünkü hayat, birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor.
-Can Yücel.
(Can'ın anlatımıyla)
"O fotoğrafları bulmamız gerekiyor, Esra'nın bana inanması için." Dedim bizimkilere.
"Buluruz bulmasına da Ada ve Umut'un telefonlarına ihtiyacımız olur." Dedi Akgün, çok fazla bilgisayar da oynadığı için zamanla bir nevi hacker olmuştu. Bazı şeyleri yapabiliyordu.
"Mert..." dedim sigaramı söndürürken.
"Efendim kardeşim?"
"Ben… Hani Esra'yı kaybetmeyecektim?" Diye sordum. Sorduğum soru onda eskiden konuştuğumuz şeyi hatırlattı.
" 'Sen Esra'yı kaybetmeyeceksin Can...' tanıdık geldi mi?" Dedim arkasından.
"Hala dediğimin arkasındayım. Sen Esra'yı kaybetmeyeceksin." Dedi dediğim dedik bir şekilde, kısıkça güldüm ve yeniden bir sigara yaktım.
"Bence ben Esra'yı çoktan kaybettim." Dedim arkama yaslanarak.
Esra'ya kim göstermişti bilmiyordum o fotoğrafları. Şu an barışmış olabilirdik ama Esra bana eskisi gibi davranmıyordu, en önemlisi de bana güvenmiyordu. Belki bu sadece bir kuruntuydu ama bu zamana kadar hiçbir düşüncemde yanılmadım. O fotoğraflar annemi kaybettiğim döneme aitti. Annem öldükten sonra harabeye dönmüştüm. Babam dahil herkes bir doktordan yardım almamı söyleyip durdular. O günlerde yanımda Ada ve Umut vardı. Umut'la o zamanlar küs değildik çok yakın iki dost, iki arkadaştık. Birbirimizden gizlimiz saklımız yoktu, ama beni suçladığı gün birbirimize girmiştik sonra da bir daha konuşmadık. O kötü günlerimde Ada bana çok yardımcı olmuştu. O kötü günden sonra sigaraya başlamıştım. Ardı kesilmediği bir sürü sigara… Bir zaman sonra günden bir paket yetmemeye başlamıştı. Babam kendimi toparlayabilmek için arkadaşıyla konuşmuş ve beni işe aldırtmıştı. Zaten ben başlamak için konuşmaya da gitmiştim, izin günümde evden kaçmıştım Ada'da benimle birlikte gelmişti. O zamanlar Ada benim yanımda olduğu için bazı şeyleri anlamamıştım. Bilmiyorum, belki de o zamanlar kötü olduğum için kafamı toparlayamadığım için anlamamıştım. Ama Ada'nın bana duyguları olduğunu biliyordum, hiçbir zaman karşılık vermedim. Kaçtığımız gece Ada beni birden öpmüştü.
Sadece bir saniye Ada'yla nasıl oluruz diye düşündüm ve karşılık verdim. Ama sonra onunla olamayacağımızı anlayınca ittim ve bunu bir daha yapmamasını söyleyerek gittim. Umut bunu nasıl öğrenmişti bilmiyordum ama bir şekilde öğrenmişti, sonra da kavga etmiştik.
Umut'un Ada'ya duyguları varmış...
"O Umut salağı sana saldıracakken kıza gidip duygularını söyleyebilirdi." Dedi Semih agresifçe.
"Umut şu an umurumda değil benim umurumda olan Esra. Esra'nın eline Ada'nın beni öptüğü fotoğraflar geçmiş. Bu işin içinde hem Ada hem de Umut var." Hadi Umut benden intikam almak için bunu yapmıştı, peki ya Ada? O niye bu şeyin içindeydi?
"Dediğim gibi, Umut'un ve Ada'nın telefonlarına ulaşabilmek için bana yakın olması gerekiyor. Çok fazla uzun sürmez." Dedi Akgün tekrar.
"Peki ne yapacağız? Ada neyse de Umut'un telefonunu nasıl alacağız." Dedi Mert.
"Esra'lar geliyor." Dedi Semih birden, arkama baktığımda Esra'yla Cansu'nun geldiğini gördüm.
"Bir şey çaktırmayın." Diye uyardım. Esra'lar yanımıza geldiğinde Esra'ya sarıldım.
"Hoş geldin." Dedim yanağından öperek, kıkırdadı.
"Hoş buldum." Dedi, sarılmayı bıraktık yanıma oturdu.
Otururken Cansu'nun telefon çaldı kimin aradığını görünce hepimize gösterdi. Ekranda büyük harflerle "SAKIN AÇMA!" yazıyordu. Esra anlayınca gülmeye başladı.
"Açmasam?" Dedi Cansu sızlanarak.
"Aç aç." Dedi Esra. Cansu oflayıp istemeye istemeye telefonu açtı.
"Alo?" Dediğinde karşıdan Özgür'ün sesi geldi.
"Alo zargana, nerdesiniz siz?" Cansu göz devirdi.
"Dışarıdayız Özgür, niye aradın çabuk söyle, kontürüm az!" Deyince hepimiz güldük.
"Akgün'ler mi yanınızda sizin?" Diye başka bir ses duyuldu.
"Evet Emir, Akgün'ler yanımızda!"
"Tamam be carlama ayrıca senin telefonun kontürlü değil." Dedi Özgür.
"Buna mı takıldınız cidden?"
"Evet. Çok geç kalmayın, hava soğuk hasta olmayın." Dedi Özgür arkasından.
"Özgür sen bizi mi düşünüyorsun?" Dedi Esra gülerek.
"Birincisi! Özgür değil abi canım! Kaç kere söyleyeceğim! İkincisi hayır siz hasta olursanız bize de bulaştırırsınız." Deyince Esra surat astı.
"O yüzden hasta olmak istemiyoruz." Dedi tekrar Emir.
"Tamam geliriz birazdan."
"Tamam, geldiğinizde zaten bize çok fazla yaklaşmayın, siz şimdi farkında değilsiniz ama kesin hastalığı kaptınız." Dedi Özgür gülerek.
"Öfff şakalarında senin gibi berbat Özgür! Kapat hadi." Dedi Cansu. Özgür tekrar gülüp telefonu kapattı.
"Özgür'le Hilal çıkıyor biliyor musunuz." Dedi Esra aniden.
"Ne! Sen ciddi misin?" Diye sordu Semih.
"Heee abimi göreceksiniz evde Leyla'sını bulmuş Mecnun gibi dolanıp duruyor." Dediğinde kahkaha attım.
"E çocuk haklı Leyla'sını buldu sonunda." Dedi Akgün.
"Ceren nerede?" Diye başka bir sordu Semih.
"Evdeymiş bir akrabasını kaybetmiş o yüzden dışarı çıkamıyormuş."
"Anladım."
Biraz daha oturduktan sonra Esra'lar ayaklandı.
"Eve gideceksin değil mi?" Diye sordu.
"Evet ama hazırlanıp bara gideceğim." Dedim, başını salladı.
"Peki... Dikkat et."
"Ederim Çilli hadi sen git üşütme." Dediğimde Esra bir süre etrafına baktı kimsenin olmadığını görünce parmak uçlarına yükselip dudaklarını yanağıma bastırdı. Geri çekildiğinde elim yanağıma gitti.
"Öptün kız!" Dedim şaşkınlıkla.
"Evet, hadi görüşürüz." Dedi gülerek ve arkasını dönüp uzaklaştı.
"Ama böyle olmaz ki!" Diye arkasından seslensem de cevap vermedi.
Öptü mü laaan?
Öptü valla iç ses.
Sırıtarak eve girdim, kısa bir duşun ardından kendime gelmiştim. Siyah gömlek, siyah pantolon giydim. Gömleğin kollarını dirseklerimi geçecek şekilde kıvırdım. Montumu giyip evden çıktım.
Meyhaneler sokağına geldiğimde içeriye girdim. Yaman çalışıyordu. Bar daha yeni açılmasına rağmen kalabalıktı.
"Kalabalık ha?" Dedim omzuna iki kere patpatlatarak.
"Evet, öyle açtığım anda gelmeye başladılar."
"Hadi o zaman gelen siparişleri hazırlayalım." Dedim, gelen siparişleri hazırladım.
Gece geç bir saat olduğunda aniden bar'ın kapıları açıldı.
Polis gelmişti.
Ne alaka?
"Kıs müziği kıs kıs kıs!" Dedi polis.
"Evet herkes kimliklerini çıkarsın." Dediğinde herkes kimliğini çıkarırken ekipler masalara yönelmişti o polis yanımıza geldi.
"Evet arkadaşlar kimlikleri alalım." Dedi kimliklerimizi çıkarıp verdik.
"Komiserim, ihbar mı var?" Diye sordu Yaman.
"Hayır, rutin bir arama."
"Komiserim, temiz." Dedi yanına gelen polis memuru.
Kimliklerimizi bize geri verdi, "Buyrun beyler." Bana döndü, "Dikkatli olun."
"Neden?" Diye sordum.
"Son zamanlarda buralarda böyle ihbarlar çok oluyor. Dikkat edin." Diyen polise düz bir ifadeyle baktım. Gözdağı verdiğini anlıyordum.
"Gözdağınız için teşekkürler komiserim. İyi çalışmalar." Dedim ona bakarak.
"Sağ olun." Dedi, polisler bardan çıkıp gittiler.
"Ne oldu lan az önce!?" Diye sordu Yaman.
"Amaçları gözdağı vermekti sadece. Neyse, hadi işinin başına." Siparişleri hazırlarken bar sandalyesi çekildi gelen kişiyi gördüğümde kaşlarımı çattım.
"Senin ne işin var lan burada!" Dedim öfkeyle Umut'a.
"Eğlenmeye geldim." Dedi sırıtarak.
"Git başka bir yerde eğlen!"
"Burası herkese açık değil mi? O zaman benimde gelmeye hakkım var, bir alkollü meyve kokteyli alabilir miyim?" Dedi, sinirle ona bakıp meyve kokteyl'ini hazırlamaya başladım. Kokteyli hazırlayıp Umut'un önüne koydum.
"İç içeceğini sonra siktirip git!"
"Bakarız."
Daha fazla dayanamayarak, "Ne bok yediğinizi bilmiyorum muyum sanıyorsun lan?" Dedim yakasından tutup kendime doğru çekerek.
"Ne yapıyormuşuz? Kimle kim?" Dedi anlamazdan gelerek.
"Ada'yla ya da tek başına her ne planlıyorsan gerçeği ortaya çıkaracağım. Esra ile aramı bozmaya çalışmayacaktınız." Dediğimde yüzü düşer gibi oldu ama hemen toparladı.
"Sen benim aşık olduğum kızla öpüştün, canımı yaktığın kadar canını yakacağım. Ama bu mevzuya Esra'yı katmam. Esra'ya doğru yolu gösteriyorum ben." Yakasından biraz daha tutup çektim.
"Bana bak! Damarıma basma benim, yemin ediyorum seni hastanelik ederim!"
"Can tamam, sen de git artık! Geberip gideceksin sonra kalacaksın başımıza!" Dedi Yaman araya girerek.
Yakasını bıraktığım da yakasını düzeltti sandalyeden kalkıp bar'dan çıktı gitti.
"Şerefsiz!" Dedim arkasından.
"Ne oluyor lan? Kim bu?" Diye sordu Yaman.
"Boş ver eski bir dost."
"Peki tamam," dedi işimizin başına geri döndük. Geç saate kadar çalıştık. Bar boşaldığında sandalyeleri toparladık.
"Şu Umut mudur nedir ne ayak?" Diye sordu yaman.
Yaman hayatımla ilgili bazı şeylere hakimdi. Umut'la ve Ada'yla yaşadıklarımı anlattım.
"Hay amına koyayım ya!" Dedi sitemle, "Peki şimdi ne yapacaksın?"
"Telefonlarında fotoğrafları duruyordur. Bir şekilde telefonlarına bakacağız Akgün'le."
"Hadi bakalım."
Bar'ı topladıktan sonra Yaman'la ayrıldık. Eve geldiğimde ışıklar kapalıydı. Babam uyumuş olmalıydı. Sessizce eve girdim. Odama girip montumu çıkardım. Üstümü değiştirip yatağıma girdim Esra uyumuş muydu ki?
Camdan dışarı baktım, ışığı kapalıydı. Uyumuştu büyük bir ihtimalle.
Cama bakmak için kafamı kaldırmıştım, kafamı yastığa geri gömdüm gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.
"Ada'nın telefonu lazım olacak bize." Dedi Akgün.
"Nası olacak o iş?" Dedi Hilal. "Nasıl yapacağız?" İşin içine Ceren ve Hilal'de girmişti. Ceren konuşurken bizi yakalamış, arkasından Hilal gelmişti. Mecburen onlara anlatmıştım.
"Ada'nın telefonunu kısa bir süreliğine biz alabiliriz." Dedi Ceren.
"İyi de nasıl?"
"Hallederiz ama asıl sorun Umut'un telefonu."
"Onu da Mert'le ben halledeceğiz." Dedi Semih.
"Peki o zaman bilgisayar başında olacağım." Dedi Akgün.
"Ada geliyor!" Dedi Mert.
Ceren sırıttı, "İyi insan lafın üstüne geldi. Hilal yürü telefonu kapalım." Dedi Ceren, koşarak yanımızdan uzaklaştılar ve Ada ile konuşmaya başladılar.
Kısa bir süre konuştuklarından sonra telefonu Ada'nın arka cebinden alabildiler.
"Ha siktir!" Dedim şaşkınlıkla.
"Kadın milletinden korkulur." Dedi Mert.
"Katılıyorum." Dedi Semih.
Ada gittiğinde Ceren ve Hilal yumruklarını birbirlerine tokuşturup yanımıza geldiler.
"Nasıl yaptınız be onu?" Dedi Akgün.
"Üzümünü ye bağını sorma. Biz yaparız, hadi alalım şu fotoğrafları." Dedi Ceren ve telefonu Akgün'e verdiler.
"Şifresi yok mu?"
"Yok Ada telefonuna şifre koymaz, koysa da 1234'dür." Dedi Hilal. Ve dediği çıktı,
Bir süre sonra telefonu geri kızlara uzattı Akgün.
"İş tamam, şimdi sıra Umut'ta."
"Hadi Semih, gidelim." Dedi Mert.
"Hadi bakalım." Dedi Semih, Mert'le beraber yanımızdan uzaklaştılar.
Yarım saat sonra Mert'le geri geldi. Semih'in elinde Umut'un telefonu vardı.
"Helal olsun lan size." Dedim gülerek.
"Eyvallah." Dedi Semih.
"Her zaman," dedi Mert.
Akgüne telefonu uzattılar, "Bununki biraz zor olacak. Şifresi vardır." Diyerek bir şeyler yaptı.
Bir süre uğraştıktan sonra Akgün'ün kaşları çatıldı.
"Noldu Akgün?" Diye sordu Ceren.
"Oğlum... Bu Ada ile Umut sevgiliymiş!" Dedi şokla.
"Ne!"
"Ne!"
"Ne! Nasıl!"
"Fotoğrafları var, galeri fotoğraflarıyla dolu." Dediğinde telefonu elinden çekip aldım. Gerçekten de fotoğraflarıyla doluydu. "Fotoğraflar daha yeni. İki günlük."
"Elime düştün Umut…" dedim mırıldanarak.
"İşlem tamam, telefonların her yerinden de sildim fotoğrafları."
"Yedekleri var mıdır?"
"Telefonda yok. Olan biten her şeyi silip kontrol ettim."
"Tamamdır hadi bakalım götürelim bunları."
"Ada'nınki ben de." Dedi Ceren. Telefonu kaparak.
"Umut'un ki de ben de o zaman." Dedi Semih.
İkiside gidince derin bir nefes verip çardağa oturdum.
"Sonunda rahat bir nefes alacağız." Dedi yanımda oturan Mert.
"He valla." Diye mırıldandım.
Artık elimde hem fotoğraflar, hem de Umut'la Ada'nın çenesini kapatacak kozum vardı. Bir süre sonra Ceren'le Semih geldi. İkiside oturdular.
"Eee Hilal," dedim Hilal'e dönerek, "Anlat bakalım, Özgür'le nasıl oldunuz? Nasıl teklif etti?" Dediğimde Mert'ler gülmeye başladı.
"Ne anlatayım, olduk işte." Dedi konuyu kısa keserek.
"Aaaa!" Dedi Akgün, "Detay vermiyorsun hiç Hilal'cik. O Mecnun kesin ya benimsin ya kara toprağın gibi bir şey demiştir."
"Bir nevi dedi. Esra, ben, Özgür kafedeydik, birden çıkma teklifi etti ben de kabul ettim."
"Bana öyle anlatmadı ama Özgür." Dedi Semih. "Kızın biri gelmiş, Özgür'e sarılmış. Sen de kıskanıp onu kurtarmışsın." Hilal hariç hepimiz kahkaha attık.
"Gerçekten böyle mi dedi!" Dedi Hilal şaşkınlıkla.
"Evet, yalan mı?"
"Hayır... Yani kız geldi evet kurtardım ama kıskanma yoktu!" Dedi kendini savunarak.
"Atma atma Hilal." Dedi Semih'in yanında oturan Ceren.
"Ceren! Atmıyorum! Doğruyu söylüyorum." Dedi kaşlarını çatarak.
"He he inandık, hadi üç denilince Hilal'e inanıyoruz, bir, iki, üç. İnandık." Deyince Akgün Hilal koluna vurdu.
Akşam olduğunda hepimiz dağıldık, görmem gereken bir hesap vardı.
"Alo, Çilli." Dedim telefonda.
"Efendim?"
"İşin yoksa dışarıya gelir misin bir." Dediğimde durdu.
"Neden? Bir sorun mu var?" Diye sordu.
"Hayır, güzelim. Öğrenmen gereken şeyler var."
"Can ne oluyor ya? Neyi öğrenmem gerekiyor?"
"Yanıma geldiğinde göreceksin, hadi çardakta bekliyorum seni."
Ofladı, "İyi geliyorum." Dedi ve telefonu kapattı.
Yirmi beş dakika sonra Esra geldi, panik halinde yanıma yürüdü.
"Can? Ne oluyor bir şey mi oldu?" Diye sorunca elimi yanağına koydum.
"Bir şey yok Çilli, sakin ol. Biraz daha beklememiz gerekiyor." Diyordum ki Umut'un geldiğini gördüm.
"Hah! Beklememize gerek kalmadı." Dedim Esra bir bana bir Umut'a baktı.
"Ne oluyor!" Dedi sertçe.
"Niye çağırdın beni?" Dedi Umut.
"Yarım kalan hesabı görelim diye." Dedim ve telefonu çıkarıp galeriye girdim, ada ile Umut'un fotoğraflarına tıklayıp Umut'a verdim. Bir süre baktıktan sonra öfkeyle bana döndü.
"Nasıl buldun bu fotoğrafları!" Diye sorunca Esra telefonu çekip aldı ve fotoğrafa baktı.
"Ne!" Dedi şaşkınlıkla. "Ne bu?"
"Ada ile birlikte olduğunu biliyorum, o Ada ile olan fotoğrafları senin yaydığını da biliyorum! "Eğer, bir daha." Diyordum ki lafımı kesti.
"Bunları bir yere sakın yayma!" Dediği şeyle güldüm.
"Neden? Bence bunları Ada'nın abisi görmeli Şevket abi çok sevinir!"
"Can sakın! Sen yapmazsın."
"Neden?"
"Çünkü sen birinin sırrını ortaya dökmezsin, bu sana göre alçaklıktır." Dedi, evet doğruydu bana göre birinin sırrını söylemek alçaklıktı.
"Bu dediğini eski ben olsam yapmazdım ama benim canımı yakanların canını neden yakmayayım? Niye beni itenleri düşürmeyeyim?" Dediğimde sadece yüzüme baktı.
"Can..." dedi Esra, elini sıkı sıkı tuttum.
"Esra ile aramı bir kez daha bozmaya çalışırsanız, benimde adım Can ise gözünüz yaşına bakmam bu fotoğrafları her yerde paylaşırım, aklınızın alamayacağını bir sürü sizinle ilgili bildiklerim var. Şimdi. Canımı sıkma, siktir git." Dedim. Evet, her şey ortaya çıkmıştı. Yüzüstüne çıkan tüm gerçekleri Esra kanlı canlı bir şekilde duydu.
Yüzüme öfkeyle baktı Umut, bir süre sonra arkasını döndü ve çekip gitti.
"Can bana her şeyi anlat!" Deyince Esra ona döndüm.
"Senin görmüş olduğun Ada ile öpüşme fotoğrafım var ya." Dediğimde gözlerinin titrediğini gördüm, "Annemi kaybettikten sonra çekildi. Annemi daha yeni kaybetmiştim, Umut'la o zamanlar arkadaştık. Annemin vefatından sonra Ada'da Umut'da bana destek oldular."
"Ada'nın bana duygularını biliyordum ama karşılık vermiyordum. O gözle ona bakmamıştım. Annemin gidişinden sonra çok fazla dağılmıştım iyi bir psikoloji de değildim. Bir gece evden kaçtığımda Ada'da benimle geldi, hiç beklemediğim bir anda öptü beni. Bir saniye düşündüm olur muyuz diye ama hemen anladım olamayacağımızı. Ada'yı hızla ittim bir daha da yakınlaşmadım."
"Umut'un Ada'ya duyguları vardı. Umut Ada ile öpüştüğümüzü öğrendiğinde tartıştık ve küstük. Umut delirmiş gibi üzerime saldırdı bir daha da konuşmadık." Deyip sustum.
"Y-yani... Senin Ada'ya duyguların yoktu." Dedi emin olmak ister gibi
"Yoktu." Dedim kesin bir dille, "Benim ne Ada'ya duygularım oldu, ne de başkasına. Sana geçerli bir kanıt sunmam gerekiyordu böylelikle bana güvenin bu konuda olacaktı." Dedim, Esra'nın elindeki telefonumu gösterdim. "Diğer fotoğrafları da görmek istiyorsan şifrem 170818."
"Bu ne?"
"Annemi kaybettiğim tarih." Dediğimde duraksadı.
"17 Ağustos 2018, annemin sonsuza denk bizden gittiği tarih..."
Gözleri dolu dolu şifreyi girdi, telefon açılınca galeride fotoğraflara bakmaya başladı, gördüğü her bir fotoğrafta daha da fazla şaşırıyordu. En sonunda telefonu kapattı ve bana geri verdi.
"Şimdi güvenin bana tam mı?" Diye sordum. Gülümseyerek başını.
"Tam..."
"Gerçekten mi?"
"Benim sana güvenim hep sonsuz Can..." deyince belinden tutup kendime çektim. Sıkıca sarıp sarmaladım onu. Kokusu içime çektim.
"Hepte sonsuz olsun..." diye mırıldandım.
"Öyle olacak..."
Bir süre sonra Esra'yı eve bıraktım ve kendi evime geçtim. Rahat, huzurlu bir uyku çekecektim. Bu gün çalışmıyordum o yüzden erken yatabilirdim.
Odama girip üstümü değiştirdim yatağıma girdim, gözlerimi direk kapattım. Bir süre sonra telefonuma mesaj gelmişti kimden geldiğine baktığımda mert olduğunu gördüm.
"Noldu? Esra'ya anlattın mı?" (00:15)
"Evet, anlattım her şeyi biliyor.
"Tamam kardeşim."
Telefonu kapattım ve beni içine çeken uykunun kollarına bıraktım kendimi.
Bölüm sonuuuuu :D
Diğer bölümde görüşmek üzere ^^ 🤍🕊️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.4k Okunma |
576 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |