"Maviye inanmış insanlara,
gökyüzünü yasaklayamazsın."
-Mavide Kalanlar
"Esra, edebiyat kitabını uzatır mısın." Diye fısıldadı Ceren, bugün cumartesiydi sabah erken uyanıp kütüphaneye gitmek için hazırlandım.
Geceden babamdan izin almıştım. Ben sabah evden çıkarken Ceren'in de çıktığını gördüm, o da kütüphaneye gidiyordu.
Şimdi diyeceksiniz ki kıçınıza rahat mı battı? Cumartesi cumartesi ne bok yemeye gidiyorsunuz kütüphaneye.
Maalesef hepsi YKS'e yüzündendi.
Cam kenarı bir yer bulmuş ve oturmuştuk yaklaşık üç saattir ders çalışıyorduk.
"Al canım." Dedim kitabı uzatarak, bana gülümseyip kitabı alınca testime geri döndüm.
Bir süre sonra beynimiz bulandığı için bırakıp dışarı çıktık, Ceren ilerideki kafeden ikimize kahve alıp geldi.
"Neye kafan takıldı?" Diye sordu ve kahvesinden bir yudum aldı.
"Öğrendiklerime." Dedim dürüstçe. "Ada ile Umut sevgiliymiş! Ama Ada Can'a Umut'ta bana bunu hiç hissettirmedi. Ada Can'a Umut'ta bana yürüdü durdu."
"Ruh hastası manyaklar." Dedi Ceren kahvesinden bir yudum alarak, başımla onayladım.
"Gerçekten hastalar!" Bir süre sonra içeriye girdik ve dersimize kaldığımız yerden devam ettik. Saat 16.00'e gelirken kütüphaneden ayrıldık.
"Eee Can'la nasıl gidiyor?" Diye sordu Ceren, başımı telefonumdan kaldırıp ona baktım.
"Güzel gidiyor, beraber eğleniyoruz." Diye cevap verdim.
"Sadece bu kadar mı?"
"Bir de... Onunla birlikte olduğum için çok mutluyum." Diye mırıldandığımda gülümsedi.
Mahalleye geldiğimizde Ceren'le ayrıldık, eve doğru yürürken karşıdan Can'ın geldiğini gördüm. Üzerinde mavi, şişme bir mont vardı gülümsedim, yanıma geldiğinde de sarıldım.
"Özlemişim." Diye mırıldandı.
"Ben de." Dedim ona uyarak, ayrıldığımızda çantamı omzumdan aldı kendi omzuna taktı, montumu düzeltti, elimi tuttu.
"Çantam ağır, omuzun ağrıyacak." Diye mırıldandım.
"Bir şey olmaz. Ellerin buz gibi Esra, giysene şu eldivenlerini." Diye kızdı.
"Bulamadım sabah," dedim hemen.
Cebinden hışırtılı bir şekilde bir hediye paketi çıkardı. Kaşlarımı çattım.
"Bu ne?"
Kör müsün Esra hediye, dese yeridir.
"Sana hediyem, aç bakalım." Uzattığı gümüş renkteki hediye paketini bir çırpıda alıp açtım. İçinden bordo, yumuşacık bir eldiven çıktı.
"Çok güzelllll!" Dedim ve heyecanla eldivenleri ellerime geçirdim.
"Teşekkür ederim." Dedim yanağından öperek. Elini yanağına koydu.
"Al bak! Yine öptün!" Dedi yüksek sesle kahkaha attım.
"Her öptüğümde böyle bir tepki mi vereceksin?" Diye sordum.
"Bir süre evet." Deyince tekrar güldüm.
Eve kadar beraber yürüdük, geldiğimiz de Can'dan çantamı alıp kendi omzuna taktım.
"Ağır bu çanta, doldurma bu kadar." Dedi. Başımı salladım.
"Dersleri bilmiyorsun."
"Akşama dışarı çıksanıza." Deyince anlamayarak ona baktım.
"Neden?"
"Çardakta oturacağız, Özgür'ler de gelsin."
"Sorarım abime. Annemler izin verirse geliriz."
"Tamam Çilli." Gülümseyip ona arkamı döndüm ve kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda ona dönüp el sallayıp içeriye girdim.
"Ben geldim anne!" Dedim seslenerek.
"Hoş geldin kızım." Dedi içeriden. Onun yanına gittim. Cansu'yla beraber oturuyorlardı.
"Hoş buldum." Anneme akşama çıkmak istediğimiz söyledim.
"Babanla konuşursun kuzum." Dedi.
"Anne! İzin versen sen ne oluuurrr!" Dedim sızlanarak.
"Esra beni babanla takıştırma kızım, gelsin sor ona izin verirse çıkarsınız." Oflayıp başımı salladım.
"Beni niye uyandırmadın kız kütüphane için!" Dedi Cansu bacağıma bir şaplak atarak.
Konu nereden nereye geldi…
"Denedim ama kalkmadın, 'rahat bırak beni anne!' diye de böğürdün!" Dedim gülerek.
Somurttu, annem ayaklandı ve mutfağa yemeğe bakmaya gitti.
"Babam akşama inşallah izin verir." Önce kapı açıldı, sonra kapandı. Abim yorgun argın yanımıza gelip kendini yanımıza attı.
"Çok yoruldum ya." Diye sızlandı.
"Neredeydin ki?"
"Yatay geçiş yapmak için işlerimleri halletmeye gittim. O da baya bir uğraştırdı beni." Diye açıklama yaptı abim. "Bir aksilik olmazsa burada ki üniversitelerden birinde devam edeceğim." Kendisi Hukuk bölümündeydi.
Can'ın dediği şey aklıma gelince telefondan başımı kaldırıp abime baktım.
"Abi Can'la karşılaştık. Akşama çardakta buluşalım dedi." Ben böyle deyince bir kaşı havaya kalktı.
"Nerede karşılaştınız?"
"Yolda." dedim hemen, "Hani kütüphaneye gittim ya ben sabah, eve gelirken mahallede karşılaştık. O ara söyledi."
"Hmm, iyi çıkarız. Var onda da bir şeyler de hayırlısı."
Ah be abim başımızdan neler geçtiğini bir bilsen... Ama şu anda bilmemen daha doğru.
"Emir nerede?"
Harbi Emir nerede lan? Ben niye görmedim bu çocuğu? Normalde laflarımı böler, sinir bozucu şakalar yapardı ama bugün yoktu.
"Yatıyordu- hah! Geldi." Merdivenlerden uykulu olan Emir iniyordu, saçları birbirine girmiş bir eliyle gözünü kaşırken diğer gözünü açık tutmaya çalışıyordu.
"Günaydınlar şehzadem! Erken oldu gidip biraz daha uyuyunuz." Dedim, ben böyle deyince Cansu kıkırdadı.
"Haftasonumu erken kalkarak mahvedemezdim." Dedi ve kendini yanımıza attı.
Yanlış duymadınız bildiğin koltuğa kendini attı.
"Oha lan yavaş koltuğu kıracaksın!" Dedi abim asabice.
"Ee akşama çardağı mı gidiyoruz?" Diye sordu.
"Nereden duydun be? K9 köpeği misin." Dedim gülerek, "Evet, babam gelsin izin alacağım."
"İyi oldu sohbet ederiz."
"Hayret." Dedim, "Sen bugün hiç beni sinir etmedin sabah giderken de gördün."
"Bu saatten sonra etmeyeceğim ne malum?" Deyince gözlerimi devirdim.
"Etme! Günüm ne güzel başladı yapma bu kötülüğü! Bunu yaparak canımı sıkma!"
"Canın sıkıldıysa gevşet." Kucağımda tuttuğum yastığı çat diye yüzüne yapıştırdım.
"Allah kahretsin seni ve espirilerini!" Dedi Cansu. Emir ise Recep İvedik'in gülüşünü taklit ediyordu.
Ben çeneme tüküreyim ya, nereden dedim ben bunu.
Gerçekten rahat batıyor bana.
Akşam olduğunda annemle sofrayı hazırladık. Babam gelince de sofraya oturduk. Sohbet arasında babamdan izni de koparmıştım.
Krem renginden boğazlı kazağımı, siyah bol paça eşofmanımı giydim. Aşağıya indiğimde abim telefonuyla mesajlaşıyordu. Bizim geldiğimizi görünce telefonu kapatıp cebine koydu.
"Hazırsanız hadi çıkalım."
"Hazırız."
"Tamam anne biz çıktık." Annem tamam deyince ayakkabılarımızı giyip çıktık.
Çardağa doğru yürümeye başladık. Beş dakika sonra çardağa varmıştık. Can, Semih, Akgün, Mert, Ceren ve Hilal gelmiş oturuyorlardı. Çardağın ortasında büyük bir sac varilin içine ateş yakmışlardı. Can bizim geldiğimizi görünce abime çaktırmadan bana göz kırptı. Abim Hilal'in yanına gidip sarıldı. Emir Mert'lerle erkeklere has olan o tokalaşmayı yaptı.
"Soğukmuş hava yaa." Diye sızlandı Cansu ve ellerini ateşe doğru uzattı.
"Çay içmek isteyen kim?"
"Ben, ben!" Dedim hemen, Ceren kâğıt bardaktaki çayı bana uzattı. Alıp hemen bir yudum aldım. Hepimiz oturmuş sohbet etmeye başlamıştık.
"Hadi biriniz bakkala gitsin cips, çekirdek falan alsın." Diye söze girdi Hilal.
Herkes birden bana baktı, "Ne lan? Niye herkes bana bakıyor?"
"Hadi abisinin gülü! Gidiver iki dakika." Abime öfkeyle baktım.
"Niye ben? Sen git!"
"Ben büyüğüm."
"Ben de küçüğüm?"
"O yüzden sen gidiyorsun salak!"
"Ya of! Senden bıktım! Para ver bana!" Diyerek ayağa kalktım. Abim elini cebine atıp bana para verdi.
"Cipsi ketçaplı alma." Diye uyardı.
"Sana inat ketçaplı alacağım." Deyip koşarak yanından uzaklaştım.
"LAN ESRA SAKIN!" Diye arkamdan bağırdı. Ama umursamadım.
Bakkala girip cips, çekirdek aldım. Bakkaldan çıktığımda karşımda Umut'u gördüm.
"Ne işin var burada!" Diye sordum.
"Esra, bir açıklamama izin ver. Evet Ada ile sevgiliyim ama sana yemin ede-" diyordu ki elimi kaldırıp susturdum onu.
"Hala ne zırvalıyorsun? Bana ne senin Ada ile ilişkinden! Uzak dur benden Umut! Ya ben ağlarken senden yardım istedim! Sen de bana yardım ettin! Seni iyi biri sanırdım. Şimdi çekil önünden." Deyip omzundan ittirip yanından geçtim gittim.
"Esra! Açıklamama izin ver!" Diye arkamdan bağırdı.
"Hala açıklamama izin ver diyor rabbim! Sen bana sabır ver!" Diye söyledim. Abimlerin yanına geldiğimde az önce yaşanılanı bir kenara bırakıp abime poşeti verdim.
"Aferin kız!" Dedi cipsi göstererek, "Ketçaplı almamışsın."
Kıkırdayarak ona baktım ve soğumuş çayımı bir dikişte içtim bitirdim. Hilal yeni bir çay koyup bana verince ona teşekkür ettim.
Abimden dolayıp Can'la ne konuşabiliyorduk ne de yan yana oturabiliyorduk.
Bu ne ya! Başlarım böyle işin içine!
Saat 23:00'e gelirken hepimiz ayaklandık, Mert'lerle ayrıldık, abim, Hilal önde, Cansu ve Emir onların yanında yürüyordu. Biz de Can'la arkadan geliyorduk.
Eve yaklaştığımızda Hilal bizim için abimi oyalamaya başladı. Can'a sarıldım.
"Her ne kadar yan yana olamasakta güzel bir gece oldu." Deyince kıkırdadım.
"Evet, keşke abim olmasaydı da neyse."
"İyi geceler güzelim." Dedi yanağımdan öperken kedi gibi sokuldum ona.
"İyi geceler." Tam ayrılıp gidecektim ki bileğimden tutup beni geri kendine yapıştırdı.
"Seni seviyorum." Dedi, kaskatı kesildim.
"Çilli, şu anda donmanın zamanı değil daha sonra donarsın abin gelecek kızım!" Deyince kendime geldim.
"Ne dedin sen? Bir daha söyle." Yarım bir şekilde güldü.
"Seni seviyorum dedim."
"Ben de seni seviyorum." Dedim yanağından öpüp eve koşarak girdim.
Abimle Hilal'de vedalaşınca kapıyı kapattık. Sevinçten ağzım yırtılacaktı.
"Herkese merhaba, ve iyi geceler ben çok yorgunum uyumaya kaçıyorumm."
"İyi geceler kızım." Dedi annemle babam.
Odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve yatağıma yattım. Yüzümü yastığa bastırıp çığlık attım. Sesim boğuk çıkmıştı. Karnımda kelebekler uçuşuyordu!
Bölüm sonuuu:D
Diğer bölüm görüşürüz ^^ 🤍🕊️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.4k Okunma |
576 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |