Selam!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Mahalle abisi 30 bölüm olduuuuuuu 🥳 Burada yakında 10K olacağız.🕊️🤍
"Ben aşk nedir bilmem.
Eski kafalıyım.
Bir seni bilirim
Bir de adın geçince sıkışan kalbimi."
-Atilla İlhan
Sabah yatağımdan çıkasım hiç yoktu. Bir sağa bir sola dönüp durdum. Sıcacık yatağımı hiç bırakmak istemiyordum. Tekrar uyuyacaktım ki kapım birden açıldı.
"ESRAA HADİ KALK!" Diye bağırdı abim.
"Abi! Bağırma! Uyumak üzereydim, ama sayende uyuyamıyorum! Kulaklarım sağır oldu!" Dedim, yorganımı çektim kafama kadar.
"Hadi kalk! Kahvaltı yapacağız yapamıyoruz sen olmadığın için!" Dedi yorganımı çekiştirerek.
"Ya bırak!" Desemde bırakmadı.
"Hadi kalk! Bak aşağıya iniyorum, bir daha yorma beni buraya kadar! Valla ayaklarım koptu!"
"Allah aşkına git! Git!" Dedim, gülerek yanağımdan makas alıp odamdan çıktı. Sinirle yorganımı tekmeleyip kalktım. Camdan dışarı baktığımda Can'ın camda olmadığını gördüm. Genellikle hep orada oluyordu. Her gün onu orda görmek alışkanlık olmuştu sabah kalktığımda onun yüzünü görüyordum ve bu çok mutlu ediyordu beni.
Banyoya geçip saçlarımı gevşek bir şekilde topladım ve yüzümü yıkadım. Yüzümü kurulayıp saçımı açmadan aşağıya indim. Abim benim geldiğimi görünce hemen kahvaltısına başladı. Çok acıkmış olacak ki hızlı hızlı yiyordu.
"Yavaş yavaş! Boğulacaksın!" Dedi Emir gülerek.
"Bo zorgononon boklomokton oğoç oldum!" Dedi ağzında yemeği olduğu için dedikleri tam anlaşılmıyordu.
"O bana zargana mı dedi?"
"Hayret." Dedi Cansu, "Bu sefer bana demedi."
Abim lokmasını yutup konuştu, "Sus zargana. Sabahları sesin kulak tırmalıyor."
"Hastayız herhalde! Ondan sesim kötü!"
"Ayy tamam yeter! Bir kerede didişmeyin şu masada." Dedi annem. Sessiz sedasız yemeğimizi yemeye başladık.
Kahvaltıdan sonra odama çıkıp o kitapla bakışmaya başladım.
Evet matematik kitabıyla bakışıyorduk…
Şu an trigonometrideydik ve ben bir bok anlamamıştım.
Cot mu cos bölü sindi yoksa tam tersi miydi.
Matematikçi hasret pazartesi günü bizi sözlü yapacaktı ve benim götüm üç buçuk atıyordu.
Başıma belaydın matematik.
Kapım açılınca kimin geldiğine baktım. Cansu'ydu.
"Ne durumdasın?" Diye sordu.
"Kötü, sen?"
"Kötü."
"Kanka, sıçtık değil mi?" Diye ağlamaklı bir ifadeyle sordum. Başını salladı.
"Hem de büyük sıçtık kanka. Canımızı okuyacak canımızı!"
"Of."
Kapım tekrar açılınca bu sefer Emir gelmişti.
"Pazartesi boku yedik değil mi?"
"Evet, çok büyük sıçtık!"
"Eee ne yapacağız?"
"Bilmiyorum, tek bildiğim sözlünün bize kazık gibi götümüze gireceği." Dedim arkama yaslanarak.
"Ben kopya çekeceğim yapacak bir şey yok." Dedi Cansu.
"Kız sen ne diyorsun! Yakıştırabilecek misin bunu kendine? Ha Cansu?" Diye mırıldandım.
Cansu göz devirdi, "Salak, sanki hiç kopya çekmedik."
"O da doğru, hem kopya çekmeden lise mi bitirilir canım!"
"Evet."
"Bırak o kadın sırada kalem silgi hariç hiçbir şey bıraktırmıyor." Dedi Emir. "Ya valla bıktım ya bitsin şu okul!" Diye sızlandı.
✨🍂
Evet o gün gelmişti. Birazdan Hasret kaçığı gelip sözlü yapacaktı. Yanımda oturan Ceren kopya hazırlama derdindeydi.
"Ah ulan keşke hasta olsaydım da gelmeseydim." Dedi yanımda oturan Ceren.
"Seni daha sonra sözlü yapardı?" Diye sordum.
"Unuturdu balık hafızalı o."
"Sıçtık valla ya!" Dedim kafamı masaya koyarak.
Kafamı kaldırıp whattsapp'a girdim. Gruptan mesaj gelmişti.
Siz: Biz bittik, birazdan sınava gireceğiz. (12:30)
Hilal: Çalışabildiniz mi?
Cansu: Çalıştık ama kendime hiç güvenmiyorum.
Akgün: Abartmayın ya alt tarafı bir sözlü ne kadar zor olabilir?
Ceren: Sen bilmiyorsun matematikçi Hasret'i adamı sorularıyla öldürür!
Mert; Hadi hepinize kolay gelsin, işiniz zor görünüyor.
Cansu: Sağ ol sağ ol
Siz: Hepimize geçmiş olsun şimdiden gençler…
Siz: O kazık götümüze girecek.
Telefonu kapatıp "Ulan o karı her şeyi unutuyor! Bunu niye unutmuyor!" Diye yükseldim. Unutmuyordu Allah'ın cezası kadın! Izbandut gibi başımızda gezip duruyordu.
Ders zili çalınca Ceren ile birbirimize baktık.
"Kazan mübarek olsun yiğidim!" Dedi ağlamaklı bir ifadeyle.
"Senin de bacım senin de..." Hazırladığım kopyaları kontrol ettim.
Küçük not kağıdına yazmış olduğum kopyaya baktım. Sabah bir tane fazla bileğime toka takmıştım. Kopyayı lastiğime sıkıştırıp üzerini ceketimle örttüm. Hocanın görmediği bir zamanda çıkarıp sınav kağıdımın altına sokacaktım.
Ve o an geldi.
Elinde kağıtlarla, gözlüğünü düzelterek kapıdan içeri girdi.
"KENDİ ARANDA KONUŞMA! SINAVDA HERKES KALEM VE SİLGİ HARİÇ HER ŞEYİ MASANIN ÜZERİNDEN VE ALTINDAN KALDIRSIN!" Diye bağırdı Hasret karısı.
"Kopya çekmeye çalışan olacaksa beni yormasın kopyayı çıkarıp atsın! Yoksa yakaladığım kişiyi müdürün yanına gönderirim!" Tabiki de dediğini kimse yapmadı.
Kâğıt önüme gelince şok bir şekilde baktım.
"Ha siktir lan bu ne!" Dedi Ceren fısıldayarak. Şaşkınlıktan konuşamıyordum. Hocanın arkası dönükken kağıdı çıkarıp yazılının altına sokuşturdum.
Kalbim yerinden çıkacaktı amk!
İlk üç soruyu yaptım, ama dört'e gelince bocaladım.
Kopyamda böyle bu sorunun formülü yoktu!!
"Amına koyayım bu sorular ne lan! Ceren, dördüncü soruyu yaptın mı?" Dedim fısıltıyla.
"Onu ben D buldum. Öyle yazmışım."
"Tamam."
"Sen üçü yaptın mı?"
"Cevap B."
"Arka ikili kendi aranda konuşma!" Deyince sustuk.
Son soruyu yaptıktan sonra zil çalmıştı. Sorular öyle bir zordu ki! Terlemiştim, alnım sıpşırık olmuştu!
"Nasıldı?"
"Bok gibi, yaptık işte bir şeyler sen?"
"Aynı."
Çok şükür sınava girip çıkmıştık.
Ya da o bize girdi ama çıkmadı.
Neyse sınavı atlatmıştık..
✨
"Ya nasıl 60 alırım! Ben bu kopyaları boşuna mı hazırladım? Sınavda bakacağım diye imanım gevredi!" Dedi Emir elindeki kopyaları masaya atarak. Notlar bir sonraki ders açıklanmıştı.. Ben 80 almıştım.
"Oğlum bu Esra'yla benim kopyalarımız aynı değil mi? Aynı. Hatta o yazdı benim yerime. O nasıl 80 alıyordu ben 60 alıyorum?" Diye sordu.
"Bilmem, o da senin kafasızlığın." Dedim çayımdan bir yudum alarak. Omzumdan ittirince ona ters bir bakış attım.
✨✨
Bugün 14 şubattı. Evet, sevgililer günüydü! Sağımda Cansu solumda Emir oturuyordu. Tekli berjer koltukta da abim. Ve üçüde birileriyle mesajlaşıyordu.
"Ay yeter!" Dedim patlayarak. "Hadi abimi anladık! O sevgilisiyle mesajlaşıyor! Ya sen Emir? Ya da sen Cansu! Kiminle konuşuyorsunuz! Sabahtan beri çik çik çik!"
"Yengen olacak adayla konuşuyorum canım bana bulaşma." Dedi Emir, kolunun altındaki yastığı yüzüme yapıştırdı ve mesajlaşmaya geri döndü. Yastığı alıp kucağına koydum. Cansu'ya döndüm.
"Ben de eski okuldan arkadaşlarımla konuşuyorum, buraya gelecekken apar topar vedalaşmıştık."
"Of!" Deyip arkama yaslandım.
"Esra gel kızım şu makinayı boşalt." Diye mutfaktan seslendi annem.
"Neyse ki orada telefonla oynayan birini görmeyeceğim!" Ayağa kalkıp mutfağa gittim ve makineyi boşaltmaya başladım.
"Sağ ol annecim akşam yemeği ne istersin? Ne yapalım?"
"Bilmem, ne yapmak istersen yap ama ben tatlı yapacağım." Korktuğum başıma gelmişti, sabah regl olmuştum.
Makinayı boşalttıktan sonra annem yemeklere ben de tatlıya girişmiştim. Cansu da bana yardım ediyordu.
Cansu muallimeyi pişirirken ben de bisküvileri borcama diziyordum. Bisküvilerin üzerine muallimeyi döktüm, sonra tekrar bisküvi dizdim ve kalan muallimeyi de üzerine döktüm. Muallimenin üzerini kaplayacak şekilde kakao serpiştirip soğuması için buzdolabına koydum. Tezgahı toplayıp salona geçtik.
"Eee." Dedi Emir heyecanla, "Hani tatlı? Getirin de yiyelim."
"Soğuması için buzdolabına koyduk."
"Of!"
"Söylenme söylenme, yiyeceğiz işte birazdan." Dedi Cansu. Onun sözlüsü iyi geçmiş matematiği iyiydi.
Bu kız ne yiyip içiyordu da matematiği iyiydi??
Telefonuma bildirim gelince baktım. Mesaj Can'dandı.
Can: güzelim, dışarı gelebilir misin? (19:50)
Siz: Neden?
Can: Ben istiyorum?
Siz: Tamam da neden?
Can: Ne duymak istiyorsun güzelim?
Siz: Senceeee?
Can: Seni çok özledim, iki dakikalığına dışarı gelip o güzel yüzünü görmeme müsade eder misin?
Siz: Elbette canım elbette gelirim. *Dil çıkaran emoji*
Can: Deli, hadi bekliyorum seni çardakta.
Koltuktan hızlıca kalkınca abim, Emir ve Cansu bana baktı.
"Ben dışarı çıkıyorum." Dedim hızla.
"Nereye?" Diye sordu abim.
"Markete, bir şeyler alacağım." Diye yalan uydurdum.
"Ne alacaksın?"
"Ya abi sana ne! Allah Allah!"
"Tamam be carlama!" Tam gidiyordum ki abim seslendi.
"Dur dur!" Cebinden para çıkarıp uzattı. "Al bunu istediğini alırsın."
Ne kadar didişsekte bana kıyamıyordu, hızla yanağından öpüp anneme haber vererek dışarı çıktım. Montumda mı değil mi diye kontrol ettim paketin. Montumdaydı. Çardağa doğru yürüdüm, çardağa geldiğimde can'ın beni beklediğini gördüm. Hızla yanına gidip sarıldım. Güldü.
"Anlaşılan birileri de beni özlemiş?" Dedi alayla.
"Evet özledim." Dedim dürüstçe. Çenemden öptü.
"Bugün 14 şubat. Unuttum sanma." Deyince kıkırdadım.
"Ben de unutmadım." Paketi çıkarıp ona uzattım o da paketini çıkarıp uzattı. Hızla açtım. İçinden İsimli, gümüş bir bileklik çıktı. Can'ın hediyesi de benimkiyle aynıydı. Onunkinde benim adım benimkinde Can'ın ismi yazıyordu.
"İnanmıyorum." Dedim gülerek.
"İkimizin de aynı." Dedi Can. "Sevgililer günümüz kutlu olsun güzelim." Dedi elleriyle belime sararak.
Romantik anı bir telefon çalması bozdu..
"Senin ki çalıyor…" dedim, sinirle burnundan nefes verip telefonu cevapladı.
"Akgün! Bittin oğlum sen! Kaçacak delik ara koçum!" Dedi, telefonu kapattı.
"Artık gitmem gerekiyor abim her an dışarı çıkıp beni aramaya gelebilir." Dediğimde huysuzca yüzünü asıp bana baktı.
"Gel gidelim o zaman." Deyip elimi tuttu ve yürümeye başladık.
"Akgün'e ne yapacaksın?"
"Sürpriz."
"Yandı desene Akgün."
"Bak o kadarını söyleyebilirim." Deyince gülmeden edemedim.
Markete girip bir şeyler aldım. Abimin durumu çakmaması için. Eve yaklaştığımızda Can'a baktım.
"Görüşürüz."
"Görüşürüz Çilli'm." Dedi yanağından öpüp eve girdim. Kapıyı kapatmadan Can'a el salladım. O bana gülerek el salladı.
"Geldim!"
"Nerede kaldın?" Salona gittiğimde herkesin elinde yaptığım tatlı vardı.
"Ya beni niye beklemediniz." Dedim hayal kırıklığıyla.
"Çok güzel olmuş kız!" Dedi Emir.
"Heralde lan, ben yaptım. Afiyet olsun." Kendime de tatlı alıp koltuğa oturdum.
Babam gelince yemeğe oturduk. Güzel geçen bir günün sonunda odama geçip kalan ödevlerimi hallettim daha sonra da yatağıma geçtim.
Diğer bölüm görüşürüz :)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.4k Okunma |
576 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |