@yildiztozu
|
"Yokluğunuzdan korkacak güzel insanlar biriktirin, çünkü 'diğerleri' her an gidebilir."
-T. S. Eliot "Bence biraz ara verelim yoksa beynimi kaybedeceğim!" Diye fısıldayan Hilal'e başımı kaldırıp baktım. Haftaya başlayacak olan yazılı sınavlarımıza çalışmak için sabah kalkıp kütüphaneye gelmiştik. Kütüphanedeki duvar saatine baktığımda saatin 11:30 olduğunu gördüm sabah saat 08:30'da buraya biraz ara vermemiz gerekiyordu. "Bence de biraz ara verelim." Deyip elimdeki kalemi bırakıp gözlerimi yumruk yaptığım ellerimle ovaladım. "İyi ki kimse yok bugün." Dedi Ceren evet anlamında başımı salladım, aklıma bir anda bir hafta önce Can'la yaşadığım şey düşünce gülümsedim. Ceren gülümsediğimi görünce bana döndü. "Kız sen neye gülüyorsun öyle kıkır kıkır?" Dedi koluyla beni dürterek, kendimi toplayıp konuştum. "Hiiç..." deyip kıkırdayarak önüme döndüm. İnanmayan gözlerle bana baktı. "Sen de var birşeyler çıkar yakında kokusu." Dedi Hilal, daha lafını tam bitirememişti ki, Hilal'in telefonu çaldı hızla açıp kulağına koydu. "Alo... Efendim Özgür?" Deyince Ceren'le Hilal'e baktık o da gülümsüyordu. "Bana diyene bak!" Dedim imayla. Bana 'sus be!' der gibi göz belertince kıkırdayıp sustum. "Nasılsın..? İyiyim ben de.. Kızlarla kütüphanedeyiz.. Bir şey mi oldu?.. Hmm anladım.. Tamam görüşürüz." Dedi ve telefonu kapatıp bize döndü. "Hayrola canım? Niye aramış Özgür seni?" Dedi Ceren sırıtarak. "Neredesiniz diye aramış." Dedi kısa keserek. "Hmm ondan mı aradı?" Dedim imayla gözlerini pörtletti. "Tabii ki! Başka ne için arayacak?" Dedi. Onun bu dediğine "Ben sabah ona söylemiştim sizinle beraber kütüphaneye gittiğimizi ama." Dedim Hilal gözlerini devirirken Ceren'le ben gülüyorduk. ✨ Saat 15:30'du kızlardan ayrılarak tek kalabileceğim bir yere gelmiştim. Daha önce hiç porsuk çayının olduğu yerden geçmemiştim, orayı çok merak ediyordum. Porsuk çayına geldiğimde bir banka oturup etrafı izlemeye başladım. Tek kelimeyle muhteşemdi! Geldiğimden beri buraları doğru düzgün gezmeye hiç vaktim olmamıştı. Ben etrafa meraklı bakışlar atarken yanıma birinin oturmasıyla kafamı oraya çevirdim. Sen ne alaka şimdi ya? "Umut!" Deyince bana genişçe gülümsedi, şok olmuştum! Ben ona şaşırmış bi şekilde bakarken o bana sırıtıyordu. "Naber cici kız?" Deyince gözlerimi devirdim hala gıcık, sinir bozucu. "Bana cici kız deme." "Peki prenses." "Prenseste deme!" "Ne diyeyim o zaman?" "Bir şey deme," "Nasılsın?" Dedi bu sefer de. "İyiyim sağ ol!" Deyip kafamı yine porsuk çayına döndürdüm. "Ben de iyiyim sağ ol ya." Dedi dalgayla karışık sesiyle. Ona tekrar göz devrip, "Ne istiyorsun Umut?" Dediğimde göz kırptı. "Bir şey istemiyorum sadece sohbet etmeye çalışıyorum senle." Dedi. Sen istiyorsun da! Ben istiyor muyum acaba!? "İyi sen kendinle sohbet et." Dedim, dediğim şeye güldü. "Cidden komik kızsın." Dedi Şuan o suratına bir tane yumruk geçirmek istiyordum! "Ne istiyorsun Umut!" Diye cümlemi tekrar ettim. "İnsanları darlamakta üstüne yok!" "Sen hep böyle yabani misin? Yanına gelen kişilere böyle sert mi davranıyorsun?" "Hayır hoşlanmadığım insanlara böyleyim." Hoşlanmadığım kelimesini öyle bi bastırarak söyledim ki belki kalkar dedim ama nafile! "Anladım prenses sakin ol!" Dedi. "Ben demedim mi bana prenses deme diye!" Dedim öfkeyle. "Ama sana prenses demek çok hoşuma gidiyor." Dedi, aklıma gelen şeyle ona döndüm. "Umut, bir şey soracağım." Dedim alayla suratıma baktı. "Ne o? Hani hoşlanmadığın! Kişilerle konuşmazdın,serttin noldu?" Dedi göz kırparak göz devirmeden edemedim. "Ciddi ol ve beni dinle! Can'la aranızda ne geçti? Neden düşmansınız?" Dediğimde Umut'un yüzündeki alayla tavır bir anda kayboldu yerine sert bir tavır geldi. "Boş ver!" Dedi, bir dakika sinirlenmiş miydi o? "Hadi ama! En fazla ne olmuş olabilir ki?" Diye üste çıktım. "Kanlı bıçaklı gibisiniz." "Gibisiniz fazla öyleyiz!" "Tamam işte neden?" "Boş ver!" Dedi tekrar sertçe. "Umut hadi söyle ne oldu aranızda!?" Israr etmem saçmaydı ama merak etmiştim. "O şerefsiz benden benim olan her şeyi aldı! Her şeyi! Sevdiğimi bile!" Diye bir anda bağırdı. "Ne?" Ne diyor bu? Duyduklarım gerçek miydi? "Noldu? Sen Can'ı çok mu masum sanıyorsun!? Çok mu iyi sanıyorsun? Sen Can'la ilgili bi bok bilmiyorsun!" Diye Can'a olan nefretini benim üstüme kustu. "Saçmalama!" Dedim ayaklanarak. "Saçma sapan yalanlar söyleyeceğine gerçeği söyle!" "Daha yeni tanıştığın insanları bu kadar koruma Esra, üzülen sen olursun." "Onu korumuyorum." Dedim hızla. "Onu koruyorsun." "Korumuyorum!" "Daha doğru dürüst birbirini tanımayan kişiler birbirlerini korumaz," dedi tekrar. "Ve sen onu koruyup bunu inkar ediyorsun." Derin bir nefes aldım. "Onu korumuyorum!" Dedim dişlerimin arasında. "Tavırlarından öyle görünmüyor ama!" İnanmak istemiyordum, bu denilenlere inanmak istemiyordum ama ne yapacaktım? Hiçbir şey diyemedim orda öylece kalakaldım. Umut hızla arkasını yanımdan ayrıldı. "Umut! Nereye!" Diye arkasından bağırdım. Ama durmadı.
✨ (Yazarın anlatımıyla) "Yok yok hiçbir yerde!" "Nereye gider ki!?" "Bilmiyorum! Bilmiyorum! Nerdesin be Esra neredesin be güzelim!" "Özgür bir daha ara açar belki bu sefer?" Dedi Semih, Esra ortalıkta yoktu herkes merak içinde onu arıyordu başta Özgür ve Can olmak üzere herkes seferber olmuştu ama Esra yoktu.. Can sessizce bir köşede dört dönüyordu ama herkes gibi Esra'yı arıyordu. "Lütfen." Diye geçirdi içinden. "Lütfen onu da benden alma, lütfen." Kendisi de bilmediği bir duygunun şimdiden kurbanı olmuştu daha fazla duramadı ve duvarın arasından çıkıp Özgür'ün yanına gitti. "Özgür." Dedi tok bir sesle. "Efendim Can." Dedi Özgür, üzgün perişan olmuş bir sesle kardeşini bulamaması onu kahrediyordu. "Semih'lerle arayalım gideceği yerlere bakalım ikili grup olarak ayrılalım?" Deyince Özgür bi süre durdu. "Tamam gidelim o zaman!" Dedi ve hızla annesinin yanına gidip durumu anlattı, annesinin ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü başında Ceren'in annesi ve Hilal'in annesi bileklerine kolonya döküp ovalıyorlardı. Özgür'ün dediği şeyle başını salladı hızla ayağa kalktı ama başının dönmesiyle sendeledi Özgür hemen annesini tutup oturtu ve yanında ayrılarak Mert'lerin yanına geldi. "Evet nasıl dağılıyoruz?" Dedi Akgün. "Biz Can'la arayacağız sen,mert ve Semih beraber gidin bulursanız hemen bizi arayın!" Dedi Özgür Semih başını salladı. "Tamam hadi gidelim." Dedi, tam gideceklerken Ceren ve Hilal önlerini kesti. "Semih lütfen bizde gelelim bizde sizinle arayalım!" Dedi Hilal ağlayarak, onlarında gözleri kan çanağına dönmüştü, yerlerinde duramıyorlardı. "Olmaz Hilal! Siz burda kalacaksınız." Diye sakince konuştu Mert, anlıyordu arkadaşlarını. "Olmaz! Biz de geleceğiz! İçimiz rahat etmez!" Diye karşı çıktı Ceren sert sesi ile. "Kızlar hayır dedik! Burda kalın!" Dedi Can sertçe resmen tıslamıştı. "Hadi biz de durmayalım." Dedi Özgür ve hızla yürümeye başladılar Mert'ler de arkalarından hızla yürümeye başlayınca Ceren'le Hilal arkalarında kalmıştı. "Nolur bulunsun Esra!" Dedi Hilal ağlayarak Ceren'e sarıldı. "Umarım..." diyebildi Ceren sadece. (2 saat sonra) "Yok işte yok!" Diye bağırdı Özgür boğazının yırtılması an meselesiydi, Esra hala yoktu. "Neredesin be Esra nerdesin be kızım." Dedi Can bitik bir durumda. Özgür telefonunu çıkardı ve hızla birini aramaya başladı. Can kaşlarını çatarak kimin aradığını anlamaya çalışıyordu. "Kimi arıyorsun?" Diye sordu Özgür'e. "Mert'leri arıyorum, belki onlar buluşmuştur." Dedi Özgür telefonunu kulağına koyup beklemeye başladı bir iki çalışta telefon açıldı. "Alo buldunuz mu?" Dedi Özgür bi umutla. "Hayır kardeşim,bulamadık arıyoruz." Dedi Mert umutsuzca. Özgür derin bi nefes alıp, "Tamam..." dedi, Can ona umutla bakıyordu Özgür telefonu kapatıp baktı. "Yok onlarda bulamamış.." dedi. Yıkılmak üzereydi ama ayakta kalmak zorundaydı tek temennisi kardeşini, Esra'yı bulmaktı. "Hava karardı jandarmayı aramamız lazım ormana bakmalıyız." Dedi Can "Biraz daha arayalım haber veririz sonra." Dedi Özgür, Can sadece başını saklayabildi. "Şu Porsuk çayı tarafına gidelim oraya bakmadık hiç." Dedi Can hızla oraya doğru yürümeye başladılar bir süre sonra geldiler etrafta Esra'yı aramaya başladılar. "ESRA!" Diye gür bi sesle bağırdı Özgür. "ESRA NEREDESİN!" Diye Can ondan daha gür bi sesle bağırdı, "ESRAA BİZİ DUYUYOR MUSUN!" Diye bir kez daha bağırdı tam bir kez daha bağıracaktı ki telefonunun çalmasıyla durdu ve telefonunu alıp kimin aradığına bakmadan açtı. "Alo!" Dedi hızla. "Alo, merhaba kiminle görüşüyorum?" Dedi Karşıdan gelen bi sesle özgür durup telefonu kulağından çekip kimin aradığına baktı. Baş Belası arıyor... "Siz kimsiniz! Esra nerde!?" Dedi Özgür karşıdan cevap gecikmedi. "Merhaba ben Eskişehir devlet hastanesinden arıyorum Esra şu an hastanede ufak bir kaza geçirdi siz neyi oluyorsunuz?" Deyince kadın, Özgür dondu kaldı, başından aşağıya kaynar sular döküldü. "Özgür ne oluyor! O kim!" Dedi Can. Lakin özgür ona cevap vermedi. "A-abisiyim ben... İyi mi şimdi nasıl oldu?!" Dedi sesi titreye titreye gözleri de çoktan dolmuştu. "Öncelikle sakin olun hastaneye gelirseniz doktorundan daha fazla bilgi alabilirsiniz." Dedi kadın. "Tamam hemen geliyorum!" Dedi Özgür hızla telefonu kapattı, Can ona bakıyordu. "E-Esra trafik kazası geçirmiş hastanedeymiş ara diğerini çabuk." Dedi Özgür, bunu duyan Can dondu kaldı. Hiçbir tepki vermedi. "Can ara diğerlerini!" Diye bu sefer sesini yükseltti Özgür. "N-nasılmış iyi miymiş?" Diyebildi Can. Titreyen sesini saklayamamıştı. "Bilmiyorum bilmiyorum! Bi' bok bilmiyorum." Dedi ve arabaya doğru koşup bindi Can da arkasından arabaya bindi ve hızla hastaneye doğru yol aldılar. Sessiz geçen yolu hızla gelmişlerdi. Arabadan indiler. Hastaneye koşarak girdiler ve sekreterin yanına gittiler. "E-Esra... Esra Özkan diye biri geldi mi!?" Dedi Özgür kadın bi anlığına şaşırdı. "Ne bakıyorsunuz hanımefendi! Esra Özkan diye biri geldi mi!" Dedi bu sefer Can. Sesi Özgür'den daha fazla çıkmıştı iki üç kişi dönüp baktı. Kadın hızla önündeki bilgisayardan ismi arattı. "Evet şu an normal odaya alınmış." "Hangi kat! Hangi oda!" Dedi Özgür. "2. Kat, 407 numaralı o-." Kadının daha lafını bitirmesine izin vermeden ikisi de koşarak önce asansörün yanına gittiler ama asansör o katta değildi düğmeye bastı Özgür ama gelmedi. İki üç kere sertçe bastı ama yine gelmedi daha fazla orada bekleyemediler merdivenleri ikişer ikişer çıkarak ikinci kata ulaştılar. İkinci kata gelince hızla odayı buldular ve hemen odaya girdiler. "Esra!" Dedi Özgür korkuyla hızla yanına koştu. "Abi..." dedi Esra korkuyla abisine baktı, Özgür hızla Esra'yı kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı. Can kapıda öylece kaldı ama rahatlamıştı sanki nefes almıyordu Esra'yı görünce nefes almaya başladı tekrar can. Göğsündeki o taşlar yerinden kalkmıştı resmen. Esra'yı görünce içi huzurla doldu. Özgür kardeşinin saçlarına ufak öpücükler bırakıyordu ve okşuyordu yavaşça Esra'dan çekilerek Esra'nın yüzünü avuçlarının içine aldı. "İyi misin abim? İyi misin?" "İyiyim abi bir şeyim yok ufak bir kaza geçirdim sadece." Diye teselli etti abisini Esra, ama sesi titriyordu. Özgür tam bir şey söyleyecekti mi telefonu çaldı. Telefonunu açıp kulağına götürdü. "Alo?" Dedi. "Evet hastanedeyiz. İkinci kat 407 numaraları odada. Tamam geliyorum." Dedi ve telefonu kapattı. "Annemler geldi sen bekle hemen geliyoruz abim." Deyip Esra'nın başına öpücük kondurarak odadan çıktı. Can Özgür'ün odadan çıkmasıyla hızla Esra'ya yürüdü ve kendine çekip sarıldı Esra da ona sarıldı. "İyisin. İyisin. İyisin." Dedi Can daha sıkı sarıldı. "Evet iyiyim bir şeyim yok geçti gitti." Dedi Esra. "Çok korktum Esra... Çok korktum..." diye fısıldadı Esra'nın saçlarına öpücükler koyarken. "Biliyorum..." diyebildi Esra sadece, Can Esra'nın alnına derin bir öpücük kondurdu tam o sıra odanın kapısı hızla açıldı önce annesini sonra babasını ve abisini gördü Esra. "Esra'm! İyi misin kızım!" Diye ağlayarak Esra'ya sarıldı annesi. Annesi hem sarılıyordu hem de iyi misin diye soruyordu. "İyiyim iyiyim annem bir şey yok sakin ol." Dedi Esra. "Güzel kızım iyi misin biraz daha babacım?" Dedi babası Esra'nın saçına öpücükler kondururken. "Evet iyiyim sadece başım ağrıyor." Dedi Esra. "Nerede! ESRA NEREDE SEMİH!" Diye güçlü bi ses geldi dışarıdan. Cevabın gelmesine bile izin verilmeden kapı hızla açıldı. İçeriye gözleri kan Çanağına dönmüş, Şiş, Hala ağlayan Ceren ve Hilal girdi. Esra onları öyle görünce ister istemez gözleri dolmuştu. "Esra!" Dedi Ceren hızla Esra'ya koşup sarıldı bu görüntüyle Esra'nın gözlerinden de yaşlar firar etmişti. "İyi misin bi' yerinde bi şey var mı?" Dedi Ceren ağlayarak geri çekilirken Esra güçlü bi şekilde burnunu çekti başını iki yana salladı. "Hayır iyiyim bir şeyim yok... Hilal..." dedi kapıda kalmış Hilal'e. Hilal sarsak adımlarla Esra'ya geldi ve yatağın ucuna oturdu. "Esra..." dedi zorla konuşarak. "Hilal..." dedi Esra gözlerinden yaşlar akarken. Hilal o anki şokunu atlatmış olacak ki hıçkıra. Hıçkıra ağlamaya başladı. Daha yeni tanışmışlardı ama Hilal Esra'ya şimdiden bağlanmıştı. Hızla Esra'ya sarıldı. Odada sadece Hilal'in ve Esra'nın ağlama sesi vardı. "İyisin... İyisin... İyisin." Diye tekrarladı hilal. Herkesin gözü yaşlı bi şekilde onları izliyordu. "İyiyim... Bir şeyim yok ağlama." Dedi zorlukla Esra. Hilal geri çekilince Esra burnunu yeşil hastane kıyafetine sildi. Herkes endişeyle Esra'ya bakıyordu. "İyiyim ben... Kendinizi artık üzmeyin." Dedi yaşadığı şeyler tamamen kafasında oturmuştu. Esra yaşadığı şeylerle daha fazla ağlamaya başlamıştı, kimse görmemesi için başını yavaşça aşağıya eğdi. "İyiyisin değil mi yavrum bir yerin ağrıyor mu?" Diye sordu annesi, Esra başını eğdiği yerden kaldırmadan hayır anlamında salladı. "Hayır... Ağrımıyor. Özür dilerim sizi de meraklandırdığım için." Dedi cılız bir sesle. "Niye özür diliyorsun güzel kızım özür dilenecek bir şey yok." Dedi babası. "Baba siz bi tansiyonunuza baktırın annemde sende iyi görünmüyorsun." Dedi Özgür Esra'nın ağladığını anlamıştı. "Hayır! Ben asla ayrılmam burdan iyiyim ben!" Dedi annesi sertçe. "Anne iyi değilsin bayılmandan korkuyorum hadi lütfen hem tansiyonunuz ölçtürün hem de kantinde oturup kendinize gelin ben buradayım." Dedi Özgür ısrarla. "Hadi Nuran gel biz çıkalım Özgür burada zaten bir şey olursa haber ver oğlum." Dedi babası, Özgür babasına başını sallayınca herkes dışarı çıkmaya başladı. "Biz de dışarıdayız bir şey olursa seslen bizede" dedi Mert Özgür'e. "Siz istiyorsanız gidin ben buradayım." Dedi Özgür. "Saçmalama Özgür biz de buradayız." Dedi Semih, Özgür onlara gülümseyince odadan hepsi çıkıp kapıyı kapattılar. Odada sadece Özgür ve Esra kalmıştı. Özgür yavaşça Esra'nın yanına gitti ve yatağın ucuna oturdu. "Bak bakayım bana abicim." Deyip elini Esra'nın çenesine koyarak kafasını kaldırdı Esra bu sefer hıçkırarak ağlamaya başlayınca abisine sarıldı. "Abi çok korktum! Çok... Çok kork... Korktum öleceğim diye! Çok korktum!" Dedi hıçkıra hıçkıra ağlarken. Odayı Esra'nın ağlama sesi inletiyordu. Ağlarken omuzları hızlıca sarsılıyordu. Özgür'ün gözleri dolmuştu yavaşça kardeşine sarıldı. "Şşş. Deme öyle abim. Geç... geçti gitti her şey bak buradasın. Yanımızdasın." Dedi Özgür, onun da boğazında büyük bir yumru var gibiydi yutkunmasına izin vermiyordu. Esra'nın halini görünce dayanamayarak sessizce ağlamaya başlamıştı. "Geçti abicim... Geçit gitti buradasın, yanımızdasın... Sana bir şey olmasına izin verir miyim ben?" Dedi Özgür. Esra yavaş yavaş sakinleşiyordu, ağlaması yavaş yavaş duruyordu odadaki ses azalmıştı, derin derin nefes alıyordu Esra. Yorulduğu için uyumak üzereydi güçlükle abisinden geri çekildi ve burnumu yine koluna sildi. "Ben buradayım abicim. Hadi uyu sen." Dedi Özgür, Esra'nın yanına kıvrılıp uzandı Esra kafasını Özgür'ün göğsüne koymuştu. "Hadi uyu güzelim kapa gözlerini." Dedi yumuşak bi sesle, Esra çoktan gözlerini kapatmış kendini uykuya vermişti. Bir süre sonra Esra'nın nefes alışverişleri normale dönünce Özgür onu uyandırmadan yataktan doğruldu. Göğsündeki Esra'nın kafasını yastığa yavaşça koydu ve ayağa kalkıp küçük adımlarla odadan çıktı. "Nasıl iyi mi?" Dedi Ceren hemen, Özgür susup sadece onun yüzüne bakıyordu. Ceren kaşlarını çatıp koluna dokundu. "Özgür?" Dedi tekrar. Özgür onu arkasında bırakıp koridordaki koltuğa oturup başını ellerinin arasına aldı. "Özgür?" Dedi Semih. "Çok korkmuş... Bizi bir daha göremeyecek diye çok korkmuş Semih... Ölecek diye çok korkmuş göğsümde küçük çocuk gibi ağladı." Dedi Özgür, gözlerinden yaşlar akıyordu ağladığını bile fark etmemişti. Hilal elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya devam edince Ceren ona sarıldı ve onunla beraber ağlamaya başladı. "Geçecek Özgür, Esra güçlü bi kız bunu da atlatacak yanında olacağız hepimiz onun." Dedi Semih Özgür'ün sırtını sıvazlarken. Can konuşamıyordu. Lal olmuştu. Dili düğümlenmişti, sesini dahi çıkaramıyordu. Canından can gidiyordu. "Polisler birazdan Esra'nın ifadesini almaya geleceklermiş." Dedi Mert. "Neden?" Diye sordu Akgün. "İşlem başlatmaları gerekiyormuş." "Şimdi olmaz. Daha yeni uyudu. Daha sonra ifadesini alırlar." Dedi Özgür. (Esra'nın anlatmayla) "Çok ciddi bir şey yok... Sadece ayağınız uzun bi süre sargıda olmalı çarpanın etkisiyle başınızı sert vurmuşsunuz, iç organlarınızda bir sorun yok. Vücudunuzda çok ciddi bi yaralanma yok sadece araba biraz şiddetli geldiği için ön camın parçaları batmış onun için dikiş atıldı vücudunuz bazı yerlerinde yaralar var onun için krem vereceğim. Benim korkum beyinde hasar oluşmasıydı ama röntgende bir şey çıkmadı. İki günde bir pansuman için gelmeniz gerekiyor bir hafta sonra da dikişleriniz alınır. Tedbir amaçlı sizi bu gecelik misafir edeceğiz geçmiş olsun." Deyip çıktı doktor, Umut yanımda ayrıldıktan sonra karşıdan karşıya geçerken bir araba bana çarpmıştı. Etraftan insanların sesini duymuştum ama gözlerimi açamamıştı, bilincimi bi süre sonrada kaybetmiştim. Gözlerimi açtığımda hastaneydim. Annemler! Annemleri aramak istemiştim ama eşyalarım yanımda değildi. Kafamı yastığa koyduktan bir süre sonra odamın kapısı açılmış ve içeriye abimle Can girmişti. Onlara iyiyim desem de çok korkmuştum. Bir daha onları göremeyeceğim diye çok korkmuştum. Daha sonra annemler geldi, annem de babam da perişandı, daha sonra Ceren'le Hilal gelmişti. Göz yaşlarımı onlardan gizliyordum. Abim annemleri karşılamaya çıkınca Can yanıma gelmişti ve bana sıkı sıkı sarılmıştı ben de öyle sarılmıştım saçlarıma bir sürü öpücük kondurmuştu. O bana sarılınca huzurlu hissetmiştim, kaybettiğim bir şeyimi bulmuş gibiydim. "Kızım dur şöyle yastığını düzelteyim." Diyen annem arkamdaki yastığımı düzeltti saate baktığımda saat gecenin 02:30 olmuştu. "Annecim tamam ben iyiyim!" Dedim bıkkınlıkla Can'lar bir süre sonra gitmişti her ne kadar gitmek istemeseler bile babamla abim onları göndermişti. "Sıkma artık kızı hayatım." Diye araya giren babama teşekkür eder gibi baktım. "Tamam tamam. Bitti. Heh. Oldu." Deyip geri çekildi. "Anne yardım eder misin banyoya gitmem gerekiyor." Dedim annem oturduğu yerden kalkıp yavaşça beni kaldırdı ve odadaki banyoya götürdü aynada kendimi görünce gözlerim tekrar doldu. Alnımın sol tarafı morarmıştı, dudağımın kenarı yara olmuştu. "Yüzüm..." dedim sessizce bu halimi gördükçe gözlerim doluyordu. Yavaşça tuvaletten çıktım. "Dur abicim yardım edeyim." Dedi abim beni yatağa yatırırken. "Biz aşağıya ineceğiz hemen geleceğiz tamam mı?" Dedi abim sessizce başımı salladım annem, babam ve abim odadan çıkınca bir kaç dakika sonra kapım yavaşça açıldı. "Etraf güvenli!" Dedi kısık birinin sesi kapıya bakınca Akgün kafasını uzatmış etrafa bakıyordu. "Gelin!" Dedi sessizce ve kapıyı tamamen açtı içeriye Akgün, Mert, Ceren, Semih, Hilal ve Can girdi! "Ne yapıyorsunuz!" Dedim sinir bozukluğuyla gülerken onlar içeriye girince Akgün hızla kapıyı kapattı. "Sus kızım! Zaten zor girdik senin yüzünden yakalanacağız!" Dedi Akgün gülmemi zoraki bi şekilde durdurup onlara baktım. Yüzleri gülüyordu. "Hasta ziyaret saat geçti o yüzden gizli girdik." "İyi misin Esra?" Dedi ilgiyle Semih ona bakıp gülümsedim. "Evet iyiyim geçti gitti artık." Diye cevap verdim hepsi yavaşça gelip sarıldı bana. "Korkuttun bizi aklımız çıktı sana bir şey olduğunda." Dedi Mert sarılıp kıkırdadım. "İyiyim. Bir şeyim yok. Ayağım sadece sargılı olacak uzunca bir süre kolumdaki dikişleri de bir hafta sonra aldıracağım." Diye kısaca özetledim Mert'ten sonra Akgün. Ondan sonra Ceren. Sonra. Hilal. En sonunda Can sarılmıştı herkese sarıldığım gibi değil ona daha sıkı sıkı sarıldım. O güzel kokusunu iyice içime çekince geri çekildim. "Telefonumu şuradan uzatır mısın Hilal." Dedim hızla masadan telefonumu aldı ve bana verdi. Ekranı açınca aramaları,mesajları gördüm. Cansu'm kişisi (30 cevapsız arama) Cansu'm kişisinden (15 tane mesaj) Emir kişisinden (20 cevapsız arama) Emir kişisinden (15 tane mesaj) Abim kişisinden (42 tane cevapsız arama) Abim kişisinden (38 tane mesaj) Hilal kişisinden (18 cevapsız arama) Hilal kişisinden (22 tane mesaj) Liste böyle uzayıp gidiyordu hızla rehbere girip Cansu'yu aradım dııt diye bi ses sonra dıııtt. Sonra dııııttttt. En sonunda telefon açıldı. "ESRA! Nerdesin sen! Neden telefonlarımızı açmıyorsun!" Dedi ağlayarak. Çok korkmuş telefonlarını açmayınca. "Cansu iyiyim bir şeyim yok. Hastanedeyim." Dedim. "Ne! Ne hastanesi Emir hastane diyor!" Dedi yanındaki Emir'e. "Alo! Esra ne hastanesi!" Dedi Emir Cansu'nun elinden telefonu almıştı. "Sakin olun. Ben... Kaza geçirdim. Ama önemli bir şey yok! Korkmayın!" Dedim onları sakinleştirmeye çalışarak. "NE KAZASI! Esra!" Dedi Emir korkuyla. "Önemli bir şey yok! Korkmayın yarın eve gideceğim zaten." Diye sakinleştirmeye çalıştım onları. "T-tamam tamam sakiniz iyisin değil mi?" Dedi merakla. "Evet Emir iyiyim bir şey yok telaş yapmayın." Dedim. Onları sakinleştirdikten sonra telefonu kapattım. "Esra'yı daha fazla yormayalım, dinlensin yarın eve gelecek zaten." Dedi Ceren ona başımı salladım. "Evet yarın geleceğim lütfen gidin artık sizde benim yüzümden yoruldunuz." Dedim mahçup bir sesle. "Saçmalama Esra senin yüzünden bir şey yok kendini üzme." Dedi Akgün. Başımı salladım herkes bana sarıldı en sona yine Can kaldı. Hilal ve Ceren çıkmıştı. "Hadi biz de çıkalım." Dedi Mert. "Niye?" Dedi Akgün. "İşimiz var!" "Yoo ne işimiz var abi!" Dedi Akgün anlamayarak. "Akgün yürü!" Dedi Semih ve onu iterek odadan çıkardı Can hariç hepsi çıkınca Can yanıma geldi önce alnına öpücük kondurdu. Yaramın olduğu yere öpücük kondurmuştu daha sonra ellerimi tutup avuç içlerime öpücük kondurdu. "Yarın yanına geleceğim." Dedi sakinlikle. Ona "Hayır gelmene gerek yok yoruldun zaten." Diye Karşı çıktım ama beni duymazlıktan geldi. "Yarın eve gelince bana mesaj at, tamam mı." Dedi başımı salladım sıkıca bana sarılınca sarıldım. Zamanın şuan durmasını istedim. Şu an da şu dakika durmalıydı. İstemeye istemeye ayrıldım ondan. "Görüşürüz..." "Görüşürüz..." dedim ve onun odadan çıkışını izledim. O odadan çıkınca gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. Annemin saçımı okşadığını hissetim babam alnımdan öptüğünü, abimin üstümü örttüğünü hissetim ama gözlerimi açmadım. Karanlığa gömülüp dışarıdan gelen hiçbir sesi duymamaya başladım.
Bölüm sonuuuu :D Dünden beri uygulamya girmekte zorlanıyorum normalde daha önce atacaktım ama olmadı, kalp atmayı ve yorum yapmayı unutmayın ♥️ |
0% |