8. Bölüm

8. Bölüm: Kıskançlık

Mila
yildiztozu

 

 

"Üzüldüğünü anlamayan seni mutlu edemez."

 

-Cemal Süreya

 

"Gel güzelim, yavaş ol. Dur bekle yardım edeyim!" Diyerek arabadan inip koşarak benim kapımı açmaya gelen abimin tatlı telaşına kıkırdamadan edemedim. Bugün üç günlük hastane maceramızın sonuna gelmiştik ve sabah çıkmıştım. Annemler bizden önce eve gelmişti rahat etmem için evi toparlamışlardı. Üç gündür kaza haberini alan bütün akrabalarımla konuşmuştum. Tabii buna eski arkadaşlarımda dahildi. Herkesin geçmiş olsun dileklerine gülümseyerek teşekkür etmiştim. Biz de abimle eve anca gelebilmiştik. Kısa sürede olsa evimi çok özlemiştim.

Ben ev kuşu bir kızdım, evimden bu kadar uzak kalmak yeterdi.

"Dur güzelim bekle, sen gir koluma." Diyen abimin koluna girdim ve yavaş yavaş eve doğru yürüdüm.

"Ayağın nasıl?" Dediğinde, "İyi iyi bir şey yok." Diye cevap verdim. Evin kapısına gelince çalıp beklemeye başladık kapı annem tarafından açıldı.

"Hoş geldiniz!" Dedi mutlulukla gülümseyip içeri girdik.

"Hoşbulduk anne." Diye mırıldandım.

"Gel kızım salona yer hazırladım oraya uzan." Abimin kolundan çıkıp annemin koluma girince salona geçtik. Tam o sıra da gördüğüm şeyle durmuştum.

Dondum kaldım. Hareket edemiyordum.

Doğru mu görüyorum diye gözlerimi kırptım.

"C-Cansu!" Dedim kekeleyerek. Şu an karşımda Cansu'yla Emir vardı, bana bakıyorlardı. Cansu'nun gözleri kızarık ve şişti. Emir'de ondan farksız değildi. İçeri girdiğimi gördüğümü görünce ayaklandılar.

"S-siz... Nasıl?" Dedim anlamaya çalışarak, Cansu yanıma gelip ellerimi tuttu daha sonra hıçkırıp sıkıca boynuma sarıldı. O sarılınca eksik yanım tamamlanmış hissetmiştim gözlerim dolmuştu hatta ağlamaya başlamıştım.

"Esra... Bu nasıl oldu?" Diye fısıldayarak sordu.

"Boş ver şimdi, iyiyim buradayım."

"İyisin... Esra iyisin..." diye fısıldadı kulağıma hıçkırıyordu. Odanın ortasında ikimizde ağlıyorduk.

"Evet... İyiyim dedim, size bir şeyim yok." Diye mırıldandım, Cansu geri çekilince Emir yüzüme bakmaya başladı.

"Sarılsana salak! Ölümden dönmüşüm ben ama sarılmıyorsun!" Dediğimde bana gözleri dolu dolu bakmaya devam etti ardından yanıma gelip sıkıca sarıldı. Arkadaş gibi değil kardeşim gibi sarıldı. Emir hep olmayan ikinci abim gibiydi. Abimden önce ona giderdim, ondan yardım alırdım o benim gözümde hep kardeşim gibiydi.

"Esra... Çok korktuk... Sana bir şey olacak diye." Dedi. Gözyaşları omzumu ıslatıyordu. Bu tarihte bir ilk! Emir öyle herkesin içinde ağlamazdı. Emir hiç ağlamazdı! Bu ilkti.

"Emir sen ağlıyor musun yoksa! Cansu bu dünyada bir ilk! Emir ağlıyor!" Dedim gülmeye çalışarak Cansu da gülmeye çalıştı.

"Evet evet ağlıyor!" Diye beni tekrar etti Cansu, Emir benden hızla ayrılıp gözyaşlarını sildi.

"Ne ağlayacağım be! Ben sizin gibi sulu göz müyüm Allah Allah!" Deyince kahkaha attım. Çok yorgun gözüküyorlardı.

"Hadi gel abicim otur sen." Dedi abim koltuğa oturtunca Cansu sağ tarafıma Emir sol tarafıma oturdu.

"Siz... Ne zaman geldiğiniz?" Diye sordum.

"Seninle dün gece konuştuk ya, hemen sonra." Dedi Cansu. "Annemler beklememizi, sakin kafayla durmamız gerektiğini söylediler ama biz dayanamadık. Hemen hazırlanıp gecesine Emir'le ilk otobüse bindik. 3-4 saat sonra buraya geldik bizi baban aldı ve eve getirdi. Annemler geçmiş olsun dileklerini iletmemi istedi."

"Annenler çok ısrar ettiler önemli bir şeyin olmadığını ama biz dayanamadık geldik.." diye lafa girdi Emir, "Gelmeyin diye ama dinlemedik." Başımı sallayınca annem elinde tepsi ile geldi.

"Annecim hadi yemek yemen lazım sonra ilaç içeceksin." Dedi ve tepsiyi benim kucağıma koydu.

"Sağ ol anne." Deyip çorbamdan bir kaşık aldım.

"Çocuklar sizin de yemeğiniz hazır durun getireyim burada yiyin sizde." Dedi annem mutfağa gittikten bir süre sonra elinde tepsi ile geldi tepsiyi sehpanın üstüne bıraktı.

"Hadi bakalım! İçin sıcak sıcak özlemişsinizdir benim yemeklerimi." Dedi annem gülerek.

"Valla çok özledik Nuran teyze!" Dedi Emir tabağını kendi önüne çekip çorbasını içmeye başladı.

"Oh afiyet olsun benim çocuklarıma! Hadi siz yiyin bakalım." Deyip salondan çıktı. Çocuklarım... Annemin gözünde Cansu ve Emir onun çocuklarıydı. Abimle ben de onların ailelerinin gözlerinde öyleydik.

"Özlemişim valla Nuriş'in yemeklerini!" Dedi Cansu gülerek.

"Vollo bon do!" Dedi emir ağızı doluyken. Cansu "Ağızında yemek varken konuşma!" Diye söylendi ama Emir takmadı.

Saatler birbirini kovalarken ben Cansu ve Emir'le vakit geçirdim. Sanki yıllardır görüşmüyor gibiydik. Onlar anlattı ben dinledim, ben anlattım onlar dinledi. O kadar çok fazla güldüm ki gülmekten çenem ve karnım ağrıtmıştı. Kahkalarımızın arasında kapı çalmıştı ve cerenle hilal gelmişti daha sonra mertler geldi ve biz topluca salonda oturup sohbet ettik.

Can... Yoktu gelmemişti dün gece eve gelince mesaj at demişti ama attığımda eski can vardı. Soğuk. Uzak.

Siz: Can, merhaba. Ben eve geldim mesaj at demiştin.

 

 

Can: Tamam.

Siz: Gelecek misin?

 

 

Can: Bilmiyorum.

Siz: Bir şey mi oldu?

 

 

Can: Hayır olmadı. Gelip gelemeyeceğimi biliyorum.

Siz: Tamam.

"Kız sen niye ikide bir telefonuna bakıyorsun?" Diyen Cansu'yla başımı telefondan kaldırıp yüzüne baktım.

"Hiiç öyle bakıyorum." Diye ağzımda geveledim. İyiydik hani? Niye şimdi yine eski Can oldun ki?! Hayır anlamıyorum derdin ne!

Düşündüklerimi Can'a söyleme isteğiyle hatta yüzüne okkalı bi yumruk geçirmekle yanıp tutuşuyordum.

Aptal! Salak!

"Biz artık kalkalım daha sonra tekrar geliriz." Deyip kalkan Ceren'le herkes ayağa kalktı. Onları uğurlamak için ayağa kalkacakken Hilal durdurdu.

"Kalkma kalkma." Deyip üstüme eğilerek sarıldı. Sarılmasına karşılık verdikten sonra Ceren de sıkıca sarıldı ona da sarıldım sarıldıktan sonra onların salondan çıkışlarını izledim. Emir yanıma gelince kendini koltuğa attı Cansu da kendini tekli koltuklara bıraktı.

"Hilal'le Ceren nasıl? Isınabildin mi onlara?" Diye sorduğumda Cansu başını salladı.

"Evet çok tatlı kızlara benziyorlar ısınmamak elde değil." Deyince başımı salladım.

"Akgün kafa dengi çocuk," dedi Emir, aralarında konuşuyorlardı ama ben dinlemeyip cevap vermiyordum. Dengemi Can bozmuştu! Ne derse tam tersini yapıyordu! Gülmem deyip gülmesi, şimdi ise geleceğim deyip gelmemesi! Ah kime ne anlatıyorum ki?

Kapı çalınca düşüncelerimden ayrıldım abim kapıyı açmaya gidince bir süre sonra öfkeli gözlerle salona girdi.

"Esra! Kapıda şu Umut piçi var! Başına gelenleri öğrenmiş seni görecekmiş!gelsin mi?" Dedi sinirle abim öyle diyince bocaladım. Cansu'nun "Umut kim aq?" Bakışını üstümde hissediyordum ona bakmadan abime cevap verdim.

"Gelsin abi." Dedim usulca, abim böyle deyince bocaladı ama yüzündeki sinir gittikçe daha da arttı.

"Esra! Gelsin ne kızım? Deli mi edeceksin sen beni!" Diye yükseldi. Yüzümü buruşturdum.

"Abi zaten siz varsınız! Bir şey yapamaz!" Dediğimde sinirle burnundan soluyarak göz devirip kapıya gitti. Kapının büyük bi sesle açılma sesini duyduk. Daha sonra içeriye Umut ve ona ölümcül bakışlarını atan abim girdi.

"Merhaba Esra." Dedi Umut gülümseyerek, yavaşça yerimden doğruldum ve ona "Merhaba Umut." Diye karşılık verdim.

"Çok geçmiş olsun. Daha iyi misin?" Diye sordu.

"İyiyim teşekkürler. Otursana orda durma." Dedim ve tekli koltuğu gösterdim. O oturunca abim konuşmaya başladı.

"Hayırdır Umut? Ne diye geldin!" Dedi sinirli ama bir o kadar da sakin kalmaya çalışarak. Bakışları resmen "Bir yanlışında seni buraya gömeceğim!" Bakışıydı. Abimi tanıyan kişi bile şu an o bakışından korkup ayaklarını götüne vura vura kaçardı.

Bakışlarıyla F16, F17, F18 ya da ne bok varsa onu atardı!

"Trafik kazası geçirmişsin eve geldiğini duydum ziyaret etmeye geldim." Dedi Umut oturduğu yere yerleşerek.

Boğazımı temizleyip, "Evet kaza geçirdim ama önemli bir şey yok geçti gitti."

"Siz, nereden tanışıyorsunuz?" Dedi Emir en az abim kadar sinirle bakıyordu. Umut ona döndü.

"Düşmanımın grubunda kendisi." Dedi sırıtarak. Tekrar bana baktı, "Çokta güzel bir kız, düşmanımın grubunda olması üzücü." O öyle söyleyince kaşlarımı çatıp göz devirdim. Abim "Umut haddini aşma, eğer aşacaksan da siktir git evimden."

"Tamam abicik! Anladık. Bir şey diyeceğim. Bu kadar sinir fazla değil mi?" Dedi Umut göz devirerek.

"Ulan bana bak-" deyince kapının çalması ile sustu. Annem kapıyı açınca babamın sesini duydum hemen arkasından kendisi salon kapısında belirdi.

Ona gülümseyip "Hoş geldin baba." Dedim yanıma gelip alnımdan öptü.

"Hoş bulduk kızım." Deyip Umut'a döndü "Misafirimiz kim?" Diye sordu.

"Mahalleden biri baba Esra'nın kaza geçirdiğini duymuş geçmiş olsun demeye geldi zaten şimdi gidiyordu. Değil mi Umut?" Dedi abim Umut ayağa kalkıp bana döndü.

"Tekrar geçmiş olsun Esra." Deyince başımı salladım Umut babama dönüp. "İyi akşamlar efendim tanıştığımıza memnun oldum." Dedi kibarlıkla.

Umut ve kibarlık? Hiç bağdaştıramadım!

"Görüşürüz oğlum." Dedi babam da Umut'un gidişini izlerken bir an bana dönüp baktı daha sonrasında da evin kapısı açıldı. Kapandı. Babam da üzerini değiştirmek için odasına gitti.

"Oh be! Sonunda yalnız kaldık." Dedi Emir kendini gene koltuğa atacakken telefonu çaldı.

"Annem arıyor. Seni merak etmişti. Konuşmak için arayacağım diyordu. Al." Deyip telefonu bana uzattı. Açıp kulağıma koydum.

"Alo! Emir ben sana ne dedim! Esra için beni ara demedim mi! Niye aramadın beni!" Diye parladı Gülay teyze. Lafına devam etti, "Mikrobun çocuğu! Cevap ver! Babası kılıklı seni!" Sesi dışarıya taşıyordu, Emir annesinin sesini duymuş olacak ki gözlerini devirdi.

"Mikrobun çocuğu ne ya." Dedi somurtarak.

"Alo Gülay teyze." Dedim ben öyle dediğimde Gülay teyze "Esra! Kızım nasılsın iyi misin! Ben emire dedim arasın dedim! ama aramadı! Nasılsın iyi misin?" Diye sordu ilgiyle. Ona gülümsedim.

"İyiyim Gülay teyzem sen nasılsın?" Diye sordum.

"İyiyim güzel kızım çok geçmiş olsun." Gülay teyzenin elinde büyüdüm desem yalan olmazdı.

"Teşekkür ederim Gülay sultan! Üzülme sen de." Dedim. Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatıp Emir'e uzattım.

"Eve gidince dayak yiyecekmişsin öyle söyledi." Dedim kıkırdayarak hep yaptığı şeyi yaptı. Göz devirdi.

2 SAAT SONRA:

"Aman oğlum yavaş uyanmasın. Uykusu çok hafif güzelimin." Diyen annemin sesini duydum ama gözlerimi açmadım. Abim beni yumuşak bir yere bırakınca odama geldiğimizi anladım. Üstüme bir şey örtüldü ve düzeltildi. Abim alnıma ufak bir öpücük kondurdu. Daha sonra odanın kapısı kapandı. Uyumaya devam ettim.

Ara ara uyanmış kısa bir süre sonra tekrar uyuya kalmıştım. Akşam uyandığımda annem odama yemeğimle ilaçlarımı getirince uyanmıştım. Yemeğimi yedim. İlaçlarımı içtim. Odaya Cansu ayıcıklı pijamalarıyla girince gülümsedim.

"Beraber uyuyalım mı? Eskiden yaptığımız gibi. Beraber sohbet edelim, beraber vakit geçirelim." Dedi o günleri dönmeyi çok istiyorum.

Gözlerim hafif dolmuştu, "Olur." Dedim gülümsemeye çalışarak, Cansu yanıma gelip yattı ve bana sarıldı bende ona sarıldım.

"Eskiden sürekli beraberdik, sen olmayınca hiçbir şeyin tadı tuzu yok be Esra." Deyince yüzüm biraz düştü.

"Sen olmadan da buranın tadı çıkmıyor be Cansu'm." Deyince aynı anda kıkırdadık sonra bi anda kapı pat diye açıldı. Kapının açılmasıyla ikimizde yerimizden sıçradık.

"Napıyorsunuzzz?" Diye girdi içeriye Emir.

"Ödümüzü kopardın Emir ya!" Diye payladı Cansu.

Tam söze girecekken telefonumun titremesi ile telefonuma baktım. Can üst üste üç tane mesaj atmıştı.

 

 

Can: eğer o yavşağı odadan çıkarmazsan oraya gelir kendim atarım!

 

 

Can: Hemen! Atıyorsun!

 

 

Can: Ya senin isteğinle dayaksız bir şekilde odandan çıkar ya da dayak atarak ben çıkarırım.

Gözlerimi yuvalarından çıkacak gibi hissediyordum.

Can beni bebeklik arkadaşımdan mı kıskanmıştı?

Başımı kaldırıp açık olan camına baktım. Oradaydı Emir'e öfkeli bakışlar atıyordu! Gözlerinde sertlik vardı. Ayağa yavaşça kalkıp camıma gittim ve ona baktım.

"Esra ne oldu?" Dedi Emir. Cevap vermedim.

Can sert bakışlarını Emir'den çekip bana baktı kaşlarımı çatarak baktım ve açıkta olan camımı hızla kapatıp perdeyi çektim!

Kıskanmış mıydı o?

Kıskanmıştı.

"Niye kapadın camı?" Diye sordu Cansu.

"Hava soğudu üşüdüm ondan kapattım."

"Hadi iyi geceler o zaman yorgunluktan ölüyorum." Dedi Emir odadan çıkınca Cansu ışığı söndürüp tekrar yanıma kıvrılınca ona sarıldım ve "İyi geceler." Diye fısıldayıp kendimi gene karanlığa bıraktım.

 

(Yazardan)

"Lan oğlum! Kıza bir şey olacak diye korkuyordun şimdi niye gitmiyorsun!" Diye parladı Mert. Can'ın gelmediğini öğrenince soluğu onun yanında almıştı.

"Gitmedim işte Mert." Dedi sertçe. "Uzatma."

"Hala uzatma diyorsun! Lan sen iyi misin? Aklın yerinde mi?! Kafanı bir yere mi vurdun! Kız kayboldu korktun hastaneye gittiniz kıza sarıldın, öptün! Şimdi ne bu soğukluk?!" Diyince Mert.

"Sen nereden gördün onu!?" Dedi Can.

"Gördüm işte soruma cevap ver sen şimdi. Ne bu soğukluğun!?" Dediğinde Can elindeki bardağı sertçe masaya bıraktı.

"Evet! Doğru! Esra kaybolunca korktum! Nasıl bulacağım diye düşünüp durdum. Hastanede öptüm, sarıldım, kokladım! Evine geldi rahatladım daha ne yapayım Mert! Uzak durmam lazım diyorum ondan. Ben uzak durmadıkça ona yakın durdukça Esra üzülecek. Ben buna izin veremem." Diye en sonunda patladı.

Mert ellerini yüzünü koydu yüzünü yırtmak ister gibi sıvazladı. Bir süre öyle durdu daha sonra ellerini yüzünden çekip oturan Can'ın karşısına oturdu elini omzuna koydu.

"Ben sana tek bir şey söyleceğim kardeşim. Sen böyle yaptıkça Esra daha fazla üzülecek, daha fazla parçalanacak bugün telefonuna mesaj geldi baktığında yüzü düştü bizimle bile suratı düşük bir şekilde konuştu sana yemin ederim sen ona mesaj atınca bir saniyelik gözleri doldu ama hemen sakladı. Sen onun yanında olursan Esra senden güç alır üzülmez." Dedi Mert usulca Can bir süre sustu hiçbir şey diyemedi.

"Esra benim gibi birisini hak etmiyor Mert." Dedi Can dudaklarını ıslatıp fısıldayarak.

"Niye lan niye! Niye öyle diyorsun?" Diyince Mert Can kafasını kaldırıp ona baktı.

"Çünkü ben siyahım! Esra ise benim zıttım! O temiz! Benim gibi siyahın içinde debelenen birisiyle olmayı hak etmiyor! Ben onun hayatına sadece siyahlığımı bulaştırırım! Bunun için uğraşıyorum! Bunun için Esra'dan uzak duruyorum çünkü o benim siyahlığımı kaldıramayacak kadar masum, temiz." Dedi hızlıca daha sonra derin bi nefes aldı. "Ben onu hak etmiyorum."

"Sen siyah değilsin Can... Kendine bunu yapma artık. Kendini düşünmüyorsan bile babanı düşün, Esra'yı düşün, bizi düşün." Dedi Mert.

Can bir süre sustu. Ona göre o karanlıktı. O karanlığa Esra'nın girmesini istemiyordu bunun için her şeyi yapıyordu. Korkuyordu. Karanlığı Esra'ya bulaşacak diye çok korkuyordu. Kendisi çoktan bu duygunun içine girmişti.

"Ben sana ne desem az kalır Can. Sen gene aklına koyduğunu yapacaksın ama dikkat et o kafandaki sese çünkü o seni yanlış yola sürüklüyor. Sen bu kafa ile gittikçe Esra'yı kaybedersin. Haberin olsun hadi eyvallah." Deyip oturduğu yerden kalkarak önce salondan sonra evden çıktı. Geriye sadece Can ve onun sessizliği kaldı. Elindeki bardağı tüm gücüyle duvara attı. Bardak tuzla buz olurken bir süre yerdeki kırık bardağa baktı. Daha sonra kırık bardağı umursamadan kendi odasına doğru yol aldı. Camdan dışarıya bakınca Esra'nın ışığının yandığını gördü daha sonra odaya bir hayvan girdi!

Evet hayvan!

Ancak bir hayvan öyle dalardı içeriye. 1.85 boylarında, esmer biri girince Can kaşlarını çattı. Kimdi o yavşak! Niye Esra'nın odasında ki? Elini cebine attı ve telefonunu çıkarıp Esra'ya yazmaya başladı. Sinir tüm vücudunu ele geçirmişti.

Mesajı attı. Esra mesajı gördü mü diye bakıyordu. Ama ne bi cevap vardı ne de camdan Esra görünüyordu. Sinirle o çocuğa bakarken gene Esra'ya yazmak için harekete geçti. Ama camda Esra'yı görünce duraksadı. Emir'e bakan sert bakışları Esra'ya döndü. Esra'da Can'a kaşları çatık bir şekilde baktıktan sonra hızla camı kapattı ve perdeyi çekti. Can öyle yapınca kalakaldı. Bir süre sonra ışıkları kapandı. O yavşak orda mı uyuyacaktı?

Yok daha neler! İçindeki öfkeyle karışık merakını söndürmeye çalışıyordu ama nafile. Aşağıdan kapının sesini gelişmişti can babasının geldiğini anlayarak odadan çıktı. Babasının yanına gelince babasının ayakkabılarını çıkardığını gördü.

"Hoş geldin baba." Dedi.

"Hoş bulduk oğlum." Dedi babası ve salona doğru gidip koltuklardan birine oturdu.

"Bu bardak ne oğlum?" Dedi bardağı göstererek Can'ın aklına yeni gelmişti bardak. Bir şeyler mırıldandı ve bardağın başına gidip kırık parçaları toplamaya başladı.

"Elim çarptı bir anda düştü kırıldı." Diye söyledi.

"Dikkat et oğlum bir yerin kesildi mi?" Dedi babası bir tık panikle.

"Yok kesilmedi." Dedi ve ayağa kalkıp kırık parçaları mutfağa götürüp çöpe attı.

"Can, oğlum ben yatıyorum iyi geceler." Deyince babası Can ona başını salladı ve "İyi geceler baba." Dedi.

Ağır ağır odasına yürüdü can. Sonra kendisini yatağına bıraktı. Aklında bir sürü soru vardı vardı. O çocuk kimdi? Esra'yla ne gibi yakınlığı vardı?

"Ben şu an Esra'yk mı kıskanıyorum?" Dedi kendi kendine.

Kıskanmıyor muydu?

Kendi de bilmiyordu kıskanıyor mu yoksa kıskanmıyor mu?

"Bunu düşünen aklımı sikeyim." Diye mırıldandı sertçe, ellerini kafasını arkasında birleştirirdi kafasını Esra'nın odasının camına çevirdi. Işıkları kapalı olan camı bir süre izledi. Seslice derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve kendini uykuya hapsetti.

 

Bölüm sonuuuu :D

Atmayı unuttuuum! Özür dilerim. Sevgiyle kalın 🤍🕊️

Bölüm : 30.10.2024 23:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...