Yeni Üyelik
21.
Bölüm

A-D-Bölüm -20

@yitenumutlar

 

 

Ayşe'nin gidişinin ardından ne yapacağını nasıl ikna edeceğini düşünmeye başlamıştı Ali. Cebinden çıkarttığı paketten bir sigara yakarak yan taraftaki boş banka oturup şehrin yanan ışıklarına dalarak sigaranın dumanını üfledi. Uçup giden dumanlar hayatı gibiydi sanki. Gözlerinin önünden hızla akıp geçmiş ama o bir türlü yetişemişti hayata. Bir yerde hata yapmıştı ve bedelini ağır ödüyordu. Hayatını siyah, beyaz bir filme benzetti. Teknoloji gelişmiş ama o yaptığı hata ile o siyah,beyaz film de takılı kalmıştı. Bir şeyler yapmalıydı. Bu filmi renklendirip,canlandır malıydı. Derin bir nefes daha sigarasından çekip ayağa kalktı. Aklına gelen fikirle sigarayı yere atıp ayağıyla ezerek cebinden telefonunu çıkarıp Akif'i aradı. Kısa geçen konuşmanın ardından aracına doğru ilerledi.

 

Leyla,yanında uyuyan adamı seyrederken içinde gezinen tuhaf hislere bir anlam veremiyordu. Mutluydu hemde çok mutlu. İkiz bebekleri olacaktı sevdiği adamdan. Üstelik kocasıyla arasında ki sorunları da halletmişlerdi. Korkuyordu da. Bebeklere bir şey olmasını istemiyordu. Onlar sevdiği adamla arasındaki engelleri kaldırmış yıkılmak üzere olan yuvalarını kurtarmıştı. Bu durum da Allah ona iki büyük hediye vermişti.

 

Sevdiği adam ve bebekleri. Böyle bir şeyi beklemiyordu bu yüzden mutluydu. Belki de sevdiği adam ile ilk defa ortak bir mutluluğu paylaşmanın verdiği histi bu. Çok acılar çekmişti ikiside. Bu düşünceler içinde kendi,kendine fısıldadı.

 

" Her şer de bir hayır vardır diye boşuna dememişler." Yüzüne yayılan gülümseme ile bir eli, Yusuf'un kirli sakallı yüzünde bir eli karnında uyumaya niyetlendi. Fakat göğsüne yediği dirsekle bir inilti dudaklarından firar etti.

 

"Ahhh!" Yusuf karısının acı inleyişi ile telaşla yerinden fırlarken yere yapışması bir oldu. Hızla toparlanıp Leyla'nın başına dikildi.

 

" Ne oldu Leylam!? Ağrın mı var!? Hemen doktoru çağıracağım. Sen sakın kıpırdama." Leyla telaşla kocasının arkasından seslendi.

 

" Yusuf! Bir şeyim yok!" Yusuf şüphe ile göğsünü tutan karısına baktı.

 

" Ne demeye bağırıyorsun o zaman kızım? Bir şey oldu sandım." Şüpheli bakışları karısının göğsünü tutan eline kaydı." Madem bir şeyin yok niye göğsünü tutuyorsun sen?" Leyla gözlerini devirerek kocasına baktı. Uyurken göğsüne dirseğini geçiriyor bir de ne oldu diye şüphe ile bakıyordu.

 

" Sen uyurken doktor gelip sütüm gelmiş mi diye göğüslerimi kontrol etti. Galiba fazla sıktı." Kocasının çatılan kaşlarına masum bakışlarla karşılık verdi.

 

" Elin adamına ne oluyor muşta benim karımın göğsünü sıkıp sütün gelmiş mi diye kontrol ediyormuş!? Adı ne o doktorun? Ben dururken ona mı kalmış!?" İşaret parmağını sallayarak karısını tehdit etti. " Hemen söylüyorsun. Ya da tipini tarif etmen de yeterli. Ben gider bulurum onu. Göğsüne dokunan o elini kırmazsam bana da Yusuf demesinler."

 

Leyla yüzünü buruşturarak çemkirdi.

 

" Dengesiz misin sen? Uyurken dirseğini vurdun. Deli danalar gibi yatıyorsun." Kocasının şaşkın bakışlarına karşılık elini kaldırıp yan taraftaki yatağı işaret etti. " Allah aşkına geç şu yatakta yat. Yoksa bebeklere bir şey olacak. Üstelik canımı da çok acıttın." Diyerek dudaklarını büzmesinin üzerine Yusuf sırıtarak karısına yaklaştı.

 

"Karıcığım sen kendinde misin? Uyku da ne yaptığımı nereden bile bilirim?" Yatağa oturarak karısına yaklaştı. " Üstelik doktordu,göğüstü, süttü falan ne oluyor Leyla? Ne demeye beni kışkırtıp bir de atarlanıyorsun? Sana dokunanlara karşı tepkim ne olur diye mi ölçüyorsun." Karısı dudaklarını iyice büzerek ters, ters bakıp omuzlarını silkti.

 

"Hımm.. Evet kocacığım tepkini ölçüyorum. Ben doktor dedim. Erkek doktor demedim. Sen fesatsan ben ne yapayım? Göğüs kafesim kırıldı zannettim." Hastane önlüğünü çekiştirerek göğsünü kontrol etti. Bakışlarını kısarak kocasına döndü. " Kızarmış. Yarına kalmaz morarır beğendin mi yaptığını?" Yusuf sırıtarak karısının çekiştirdiği önlüğün açık bıraktığı kısmına başını uzattı.

 

" Öpüyüm de geçsin o zaman." Önlüğü iyice açmaya çalışırken Leyla engeline takıldı.

 

" Yusuf çek şu başını." Yanak larından tutarak uzaklaştırdı. " Şimdi yine Rüzgar Bey basacak. Çık sen hava al en iyisi." Tek kaşını kaldırıp sinsice sırıttı. " Hem Ayşe ve Ali için ne yapa bileceğini düşünürsün. Biliyorsun ki barış sağlanamazsa benden ve bebekletinden ayrı kalmak zorundasın!" Yusuf ters,ters karısına bakarak yan taraf taki yatağa geçip uzandı. Ellerini başının altına koyarak söylendi.

 

" Bekle sen bekle. Ben onların arasına çelik halatlarla bağ çekip,beton direklerle köprü kuracağım." Başını hafifçe kaldırıp karısına bakarak göz kırptı. " Ha sen de illa bende isterim diyorsan evimizin bir odasına halatlar,zincirler onlara bağlı özel salıncaklar ve daha bir sürü şeyden oluşan bir düzenek kurarım." Karısının korku dolu bakışlarını görünce içindeki sırıtma isteğini bastırarak doktor yalanının intikamını almanın gururu ile kendini tebrik etti. Leyla ise işittikleri ile yüreği ağzına gelmişti. Kocasının içinde bastırılmış sadist duygular mı vardı yani. Tartarcasına kocasına baktı. Ama gayet ciddi görünüyordu. Galiba içine Grey kaçmıştı. Korkuyla dudaklarını dişleyip yatağın içinde kaybolmak istercesine sokuldu.

 

"Y...Yok canım ne gerek var öyle şeylere. Ben istemem düzenek,filan. Grey mi olacaksın benim başıma." Grey ismini duyması ile Yusuf'un kaşları çatılmıştı. Ne yani bu kadın o adamın ne haltlar yediğini mi okumuştu. Leyla kocasının tepkisini söylediği erkek ismine yorarak panikle tekrar konuştu. " B...en en iyisi uyuyayım. Birden uyku bastırdı." yalandan esneyerek elini ağzına kapadı. Yan bakışlarla kocasını kontrol edip gözlerini kapatarak içinden kendine saydırmaya başladı. Yusuf ise karısının o tür kitaplar okumasına şaşırsa da bir taraftan da bu ürkek ve panik halleri hoşuna gidiyordu.

 

" İyi uykular Anastasia." Yusuf çapkınca sırıtarak gözlerini kaparken duyduğu isimle gözlerini zombi misali açan Leyla olmuştu. Nasıl yani bu adam Grinin Elli Tonunumu okumuştu. Yusuf'un iması ile kendinin okuduğunu da anladığını öğrenerek utançla gözlerini sımsıkı kapayıp çarşafı yavaşça başına çekmesi bir olunca kocasının kahkahası odada yankılandı.

 

Ömer homur danarak arabayı park edip karısına döndü.

 

" Sevgilim madem her şeyi tatlıya bağladık ne işimiz var burada? Karısının saçları ile oynayarak boynuna doğru sokuldu. " Evimize gitsek ya. Yapılacak bir sürü işimiz var." Şah damarına bir öpücük bırakırken Esha hemen müdehale etti.

 

" Ömer! Rahat dur. Bir gören olacak." Tek kaşını kaldırıp muzipçe güldü. " Hem anlaşmayı unutma Ayşe ve Ali barışıp düğünler olana kadar buradayım." Arka koltuğa uzanarak çantasını aldı ve kocasına döndü. " Tabi sende karşı evde gözümün önünde olacaksın. Madem evimize gitmeyi bu kadar çok istiyorsun, önce hepimizin ortak yapacağı işleri halledelim,Sonra belki senin o yapacağın işide hallederiz bir ara." Kapıyı açıp inecekken Ömer koluna yapıştı.

 

" Ne diyorsun sen kızım? Ne demek hallederiz bir ara? Senin için bir ara halledilebilecek bir şey ise " Karısının yaptığı hareketi yapıp tek kaşını kaldırıp sadistçe sırıttı. " şimdiden söyleyeyim o zaman gelince hüsrana uğrama. Benim için en uzun bir süre halledilmeyecek bir mesele. " Esha kocasının sözleri ile şaşkınca bakarken Ömer dudaklarına bir öpücük kondurarak imayla sırıttı." Korktun galiba?" Kocasının sözleri ile Esha gözlerini devirerek araçtan inerek Ömer'in yanına gelmesini bekledi. Yanına gelen kocasının gömleğinin yakalarından tutup kendisine çekerek dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı ve geri çekilirken kıkırdayarak fısıldadı.

 

"Ben şimdiden hüsrana uğradım Kocacığım." Kocasının koyulaşan gözlerini görmezlikten gelmeye çalışarak sözlerine devam etti. " Eee tabi yaş aldı başını gitti. Ne yapalım idare edeceğiz artık." Karısının sözleri ile yüzünü buruşturan adam derin bir nefes alarak homurdandı.

 

" Ben sana göstereceğim bekle sen! " Başını imalı bir şekilde sallayarak Esha'nın kulağına doğru yaklaşarak söylemek istediklerini fısıldayıp yüzündeki çapkın gülümseme ile onun tepkilerini izledi. İşittikleri ile karısının yüzü kıpkırmızı kesilirken kırpıştırdığı gözleri ile utançla bakışlarını kaçırmış Ömer onun bu hali ile tekrar karısına sokulurken bir ses bomba etkisi yaratmıştı ikili arasında.

 

" Anneanne itfaiye yi ara bura da yangın çıkacak şimdi." Sultan Hanım oturduğu bahçe masasından kalkarak hızla Osman'ın küçük elleri ile işaret ettiği yere bakıp anlamaz gözlerle sordu.

 

" Ne yangını Osman!? Ömer amcanla, Esha ablan konuşuyor orada oğlum." Osman küçük ellerini ağzına kapayarak kıkırdadı.

 

" Ama Anneane daha demin Ömer amcam ,Esha ablamı öpüyordu! Hem de dudaktan!." Kreşte yaşadığı bir olayı ve işittiği sözleri örnek verdi. "Sude'nin babası annesini öpünce öğretmenim Yelda ablaya dediki kız koş itfayeyi ara bunların ateşi burayı yakar dedi." Yaşlı kadın sinirden çakmak,çakmak olan gözlerini çocuğa çevirip adeta kükredi.

 

" Osmaaan! Çabuk odana çık." Osman Anneanne'sinden çıkan sesle yerinde sıçrarayıp koşarak içeriye girdi.

 

Ömer, Osman'ın sözlerine kahkaha yı basarken Esha utanç ve Ömer'in attığı kahkaya sinir olarak gözlerini irice açtırarak uyarıp eve doğru yol almıştı. Fakat kalçasında hissetti sızı ve çıkan ses ile kocasına döndü. Ömer sırıtarak bakışları ile kalçalarını işaret edip söylendi.

 

" Bir daha bu kadar dar ve giyinme yavrum." Karısının şaşkın bakışlarına karşılık göz kırpıp yan eve doğru ilerlemeye başladı. Esha ise hala kalçasına yediği tokadın etkisinden çıkamamıştı. Bu adam gerçekten çok değişmişti. Arkadan gelen homurdan malarla son bir kez kocasına bakması ile Ömer'in öpücük atması bir oldu. Esha gözlerini kırpıştırarak hâlâ söylenmeye devam eden kadına döndü.

 

" Yok anam yok! Çocuk değil cinsellik uzmanı mübarek. Her şeyin içinden çıkmaya gayret sarf ediyor." Bir elini alnına bir elini beline koyup yorgunca nefesini dışa verdi. Ömrünü yiyordu bu çocuklar. Osman hadi neysede, Ali ve Ayşe nin haline çok üzülüyordu. Alnına dökülen kızıl kahküllerini eliyle arkaya ittirdiği esnada Esha'yı gördü ve biraz önce Osman dan işittikleri ile siniri tekrar tavan yaptı.

 

" Bana bak! Esmer bomba çabuk eve gel. Yoksa o her gün özenerek sürmedik hint yağı,hint kremi bırakmadığın bakımlı saçından sürükleyerek ben sokarım." Esha Sultan Hanım'ın sözlerinden tırstığı kadar gülme hissine de kapılmıştı. Esmer teni ay ışığında parlarken pudra rengi şifon elbisesinin darlığından dolayı zorlanarak yürümeye başladı. Sultan Hanım'ın ise susmaya niyeti yoktu. Kadın patlama yaşıyordu adeta.

 

" Kudurdunuz mu ayol. Etraftan bir gören olur, çoluk,çocuk mu görür " elini havada umursamazca sallayarak kırmızı şifon bluzunu yakalarını silkerek sıcak basan bedenini serinletmeye çalıştı. " Hiç umrunuzda değil. Bekleye mediniz mi on gün daha." Başını ben size gösteririm dercesine salladı. " Ben size yapacağımı bilirim. Düğüne kadar olağan üstü hal ilan ediyorum." Esha,Sultan Hanım'ın sinirini Ali ve Ayşe'nin durumuna yorup sessizliğini koruyordu. Ama son işittiği söze anlam verememişti.

 

"Olağan üstü hal derken,Sultan Teyzeciğim?" Sultan Hanım karşı evin verandasında kendilerini sırıtarak seyreden Ömer'e sert bakışlar atarak Esha'ya dönüp sinsice sırıttı. " Şu demek canım,düğün gününe kadar bizim iznimiz dışında bu eve kocalarınız dahil erkek sinek bile girmeyecek." Sultan hanımın sözleri ile karşı verandadan Ömer'in kükreyişi yükseldi.

 

" Ne? Ne diyorsun sen Sultan Anne? Nazi toplama kampındamıyız Allah aşkına." Sinirle yüzünü sıvazlayarak tekrar konuştu. " Kimse engel olamaz karımla görüşmeme işte o kadar." Ömer konuşması bitince balkon kapısının sürgüsünü sertçe açıp çarparak eve girdi. Esha tırsak bir şekilde hem kocasının sert tepkisinden,hem Sultan Hanım'ın kararlı bakışlarından korkmuş bir şekilde verenda ya yönelerek eve girdi.

 

Deniz'in Yunus'u düğün gününe kadar ayrı evlerde kalmaya ikna etmesi daha rahat olmuştu. Tabiki ufak bir istekte de bulunmuştu. Yunus'un anne ve babasını işler yoluna girince düğün için çağırmaya ikna etmişti. Yunus'un Babaannesi ve kendi ninesi yüzünden karışıklığa kurban giden evliliklerine Yunus'un annesinin gönlü olmamıştı. Yani Deniz kayınvalidesinin gözünde istenmeyen gelindi. Yunus kendince doğru kararı vermiş Deniz'in karısı olduğunu onların isteyip istememesinin önemli olmadığını savunmuştu. Bu yüzden arada ufak bir kırgınlık olmuştu. Şimdi bu kırgınlığı düzeltmek adına onlarıda istiyordu Deniz düğününde.

 

" Bu defa da kalbini kırarsa annemi asla affetmem." Deniz üzülüyordu bu duruma Zarife ninenin kurduğu Fatih le Deniz oyununa inandığı için bu şekilde davrandığını düşünüyordu. Park eden arabadan inerek küçük siyah çantasını liseli kızlar gibi çapraz bir şekilde omzundan geçirip kocasının araçtan inmesini bekledi. Yunus dolanıp gelince elini tutarak gözlerine baktı.

 

" Ben kırılmadım. Fatih olayına inandığı için böyle davrandığını düşünüyorum. Bir şans daha verelim lütfen benim hatrım için." Gözlerini kırpıştırarak beklentiyle kocasına baktı. Yunus'un asık yüzünü görünce parmak uçlarında yükselerek boynuna sarıldı. Karısının beline ellerini dolayan Yunus başına bir öpücük bırakarak kulağına fısıldadı.

 

"Tamam canım istediğin gibi olsun her şey." Deniz mutlulukla geri çekilip kocasının dudaklarına yavaşça yaklaşırken, bacaklarında hissettiği acı ile ufak bir çığlık attı. Yunus şaşkınca karısına bakarken görüş alanlarına elinde oklava ile Semra Hanım girdi.

 

"Doğru içeri çırpısı seyrek. " Deniz ve Yunus orta yaşlı kadına şaşkınca bakarken şaşkınlığından ilk sıyrılan Yunus oldu.

 

" Ne yapıyorsun be Teyzem? Ne o elinde ki gözünü Seveyim ya?" Yüzünü buruşturarak Semra Hanım'ın elinde ki oklavaya baktı. Semra Hanım ve Sultan Hanım iş birliği yapmış düğün gününe kadar iki ev arası boykot başlatmıştı. Eee birazcık daha hasretlikten bir şey olmazdı. Madem yeni gelin gibi,düğün balayı istiyorlardı her şey usulünce olacaktı.

 

"Madem bu kadar ateşliydiniz hepiniz, aranızdaki buzları ateşinizle eritseydiniz ya? Oklavayı kaldırıp havada tehdit edercesine salladı. " Madem buzlar eridi, sizler barıştınız demek ki erkekler şartlarınızı kabul etti." Yunus şüphe ile Semra Hanım'a baktı. Demek ki barıştıklarını anlayıp onlardan gizlediklerini zannetmişlerdi ve bu yüzden tepki göstermiş diyerek barıştıklarını belli etmek için hevesle başını salladı. Semra Hanım karşısındaki ikilinin onaylayan hareketi ile sırttı.

 

" Tamam o zaman her şey usulünce olacak." Deniz'in kolundan tutarak yanına çekti. Yunus'un yeşil gözleri sinirden koyulaşırken Deniz dayanamayarak sordu.

 

"Ne usulü Semra Teyze? " Karşısındaki orta yaşlı kadın oklavayı ders veren öğretmen edası ile sallayarak konuştu.

 

"Madem yeni gelin gibi düğün balayı filan istediniz usule uygun olsun dediniz," Kahverengi bakışlarını ikilinin üzerinde gezdirerek sözlerine devam etti. " En baştan alacağız her şeyi. İsteme, kahve tüm adetler yapılacak. Gelin ve damat gerekmedikçe bir araya gelmeyecek. Madem her şey usulünce bizde adet böyle." İkli şaşkınca bakakalırken Semra Hanım, Deniz'in bileğin den tuttuğu gibi eve sürüklemeye başladı. Yunus daha ne olduğunu anlayamadan çarpan kapının sesi ile kendine geldi. Söylenerek yan eve geçip kapıyı yumruklamaya başladı.

 

" Ne bu arkadaş? Bu kadar da olmaz ki ama. Tamam her şeyi kabul ettik diye de bu kadar da yüklenilmez." Açılan kapıyı farketmeyerek vurmak için kaldırdığı yumruğu açılan kapıyla Ömer'in burnuna isabet edince arkadaşının dudaklarından ağır bir küfür firar etti. Burnunu tutarak homurdanma benzeri bir sesle konuşmaya çalıştı Ömer.

 

" Lan Piç! Ne bok yemeye alacaklı gibi kapıyı yumruk luyorsun?" Elini geri çekerek burnunun kanayıp kanamadığını kontrol ederken Yunus bir şey olmamış gibi içeriye geçti. " Sana diyorum yayla azmanı burnumu kıracaktın." Yunus hafif yan bir şekilde dönerek Ömer'e patladı.

 

"Bi sus da kari gibi dir,dir,dir. Amborgo koydu zaten Semra Teyze." Ömer sinirle ilerleyip tekli koltuğa kendini bıraktı. Sert kahvesinden bir yudum alıp ters,ters ayakta dikilen arkadaşına baktı.

 

"Oğlum biz düğünü yapmayınca kurtulamayacağız bu altın kızlardan." Yunus haklısın der gibi başını sallayıp karşısındaki koltuğa oturdu ve Ömer'e gözlerini dikti. Ömer arkadaşının dik bakışlarına karşılık hayırdır dercesine göz kırpınca Yunus yeşil bakışları ile kahve kupasını işaret etti.

 

" Lan babanı mı öldürdüm? Kalkıp bir fincanda bana yapsan ölür müsün? " Ömer sırıtarak kahvesini höpürdetti.

 

" Kalk kendin yap Aslanım. O lanet olasıca kıçını kaldır ve mutfağa ilerle." Yunus arkadaşına bir yastık fırlatırken, balkon kapısından söylenerek Kenan girince Yunus'un yüzünde bir tebessüm oluştu.

 

" Ya bu nasıl bir kadın ya? Anne değil,Analık bazen evlatlık olduğumdan şüpheleniyorum." Yunus arkasın daki adama ufak bir bakış atıp konuştu.

 

" Boş ver Kenan'ım. Sen bir kahve yap iki tanede biraz sakinleyelim." Kenan sinirle Yunus'un ensesine bir tane patlattı.

 

" Yeter lan! Kenan! Kenan! Atı kaşı Kenan boku taşı Kenan. Kalk kendin al ne içeceksen Puşt. " Hırsla evin içinde dolanıp bir çözüm yolu ararken artık hallaç pamuğuna dönmüş siniriyle bir taraftanda söyleniyordu.

 

" Bende var bir sorun. Kimseye sert çıkıp kalp kırmak istemedim. Ama annem bile olsa keşke gerekeni yapsaymışım." Gözleri gülmemek için kendini sıkan arkadaşlarına döndü. " Ne var lan? Ne sırıtıyorsunuz? Sizden bir iki yaş Küçüğüm diye yaptığınız şeylere ses etmedim ama beni sünepe ilan ettiniz lan." Acaba Rüya'nın gözünde de mi o profili çizmişti. Buzdolabına doğru ilerleyip kapağını açtı ve soğuk suyu çıkararak şişenin kapağını açıp bardak kullanmadan şişeyle içmeye başladı. İki arkadaş Kenan'ın haline gülmemek için zor tutuyorlardı kendilerini. Kenan içlerinde en sakin ve en sessizleriydi. Ama bu işler demekki onuda çıldırtmıştı.

 

" Kenan! Kardeşim senin karakterin böyle. Sünepelikle ne alakası var?" Diyerek yerinden kalkarak yanına yaklaşıp atıştırmalık bir şeyler aldı Ömer dolaptan. " Sen zannetmeki sessiz kaldığın için bunları yapıyor annen." Ağzına attığı zeytini çiğneyip çekirdeğini çıkarttı. " Lan sorun sende değil ananda. Hatta analarınızda. Boşuna üzülme bizim karıları da esir aldılar yine." Kenan işittikleri ile biraz rahatlamıştı. En azından sadece kendisinin üstünde işlenen bir plan olmadığını anlamıştı.

 

Ömer bir şeyler hazırlamaya durmuşken oda önündeki çeri domatesini ağzına atıp çiğnedi. Aklına gelen fikri Ali ve Ayşe'nin boşanma davasından sonra uygulamaya karar vererek planının mutluluğu ile kasedeki zeytini alıp televizyon da futbol maçı izleyen Yunus'a fırlattı. Arkadaşının kafasına gelen zeytine tepki vermeden televizyonu izlemesine sırıtarak eline aldığı su dolu bardakla yavaşça yaklaştı. Ani ruh değişimi yaşıyordu hepsi de adeta. Bir an sinirden kudururken bir an küçük bir çocuk gibi olabiliyorlardı. Galiba birer tahtamız eksik diye düşünerek Yunus'un oturduğu koltuğun başına gelince bakışlarını televizyona çevirip izlediği programa baktı ve gördüğü program ile gözlerini devirdi. Yine bir Trabzon spor maçı ve yine tekrarları izliyordu. Bu adam hiç mi sıkılmıyordu acaba?

 

"Lan hamsi! İzlediğin maçın on defa tekrarını izlemekten nasıl bir zevk alıyorsun anlamadım ki? " Elindeki sudan bir yudum içerek maçta verilen penaltıya odaklandı. Yunus televizyondan gözlerini ayırmadan arkadaşını cevapladı.

 

" Lan ben sana soruyor muyum her gün aynı ameliyatlara girip kesip biçmek ten ne zevk alıyorsun diye? " Kenan sırıtarak arkadaşına baktı ama tekrar maça odaklan dığını görünce bardaktan eline az bir su döküp yüzüne doğru silkeledi. Yunus yüzüne gelen suyu elinin tersiyle silerek ters ters arkadaşına bakıp homurdandı.

 

" Lan defol git başımdan! Ben sakinleşmek için izliyorum maçı, sen damarıma basıyorsun." Kenan kaşlarını çatarak ekrana baktı tabiki her erkek gibi oda seviyordu futbolu ama bu hamsi beyinli kadar da kafayı yememişti futbol için. Tek kaşını kaldırıp gözlerini kıstı arkadaşının yüzüne doğru bardakta kalan suyu serperek yan koltuğa hiç bir şey olmamış gibi sakince oturdu. Arkadaşı yüzüne gelen su ile irkilip bakışlarını çevirince Kenan umursamazca ıslık çalmaya başladı.

 

"Napıyorsun lan sen? Olağan üstü hal senin beynine etki etmiş galiba. Çocuk gibi birde su tabancası alsaydın bari eline." Cıklayarak tişörtünün alt kısmıyla yüzünü kuruladı. Kenan onun bu hareketine yüzünü buruşturarak bakıp söylendi.

 

" Pis herif! Balıklar susuz yaşayamaz sende bir hamsi olduğuna göre,senin suzuz kalmana gönlüm razı gelmedi." Yunus arkadaşının sözlerine sinirlenmek yerine konuşurken ki taklitini yapıp biraz önce çıkarttığı ve top şekline getirdiği çorabını fırlattı. Kenan'ın eğilmesi ile çorap ocağın başında bir şeylerle uğraşan Ömer'in sırtına isabet edince Yunus ve Kenan önce bir birine bakıp dudaklarını ısırdı sonra hiç bir şey olmamış gibi önlerine döndü. Ömer sırtına çarpan şeyin ne olduğuna bakmak için arkasını döndü. İki arkadaşı tuhaf bir biçimde futbol maçı izliyordu. İkilinin biraz önceki kedi, köpek haline göre çok şüphe çekiciydi. Tekrar ocakta ki menemene dönerken çorabın gözüne çarpması ile eğilip yerden aldı ve ikiliye doğru ilerledi. Kenan sanki maçı izliyormuş gibi yorumlar yapıyor Her zaman en iyisini ben bilirim düşüncesi ile yorum yapan Yunus kuzu,kuzu dinliyordu.

 

" Hay senin hakem gibi." Yunus'a dönerek yapmacık bir şekilde konuşurken Ömer de,Kenan'ın ayaklarını kontrol etti. Ayağında ki çorapları görmesi ile Yunus'un ayaklarına kaydı bakışları fakat sehpanın altına uzattığı için görünmüyordu. O sırada Yunus, Ömer'e kaçamak bir bakış atarak Kenan'a doğru konuştu.

 

" Hakem'de değil suç kardeşim. Suç bu futbolun ne olduğunu bilmeyen dallamaları sahaya çıkaranda." Ömer ayaklarına bakmak için eğilirken Yunus ayaklarını yana kaydırıyordu. Ömer doğrularak mutfağa doğru tekrar ilerlerken Yunus rahat bir nefes verdi. Ömer ahşap masaya bir iki kez tıklattı ve arkadaşlarını kontrol etti.

 

"Lan kapıya niye bakmıyorsunuz? Yunus tam kalkacakken geri oturdu.

 

" Kardeşim ayaktasın bakıversen ölür müsün?" Ömer'in de istediği buydu. Bir iki adım sesinden sonra Ömer tekrar konuştu.

 

" Aaa! Deniz. Bir şey mi oldu?" Yunus karısının ismini duyması ile yerinden fırlarken Kenan dümen olduğunu çoktan anlayıp kahkahalara boğulmuştu. Yunus Ömer le karşı,karşıya gelince arkadaşının ilk baktığı yer ayakları olmuştu. Sinirle Yunus'a bakıp gözleri ile ayaklarını işaret etti. Yunus ise anlamayarak ne var dercesine başını sallayınca Ömer'in şartelleri atmıştı.

 

" Lan pislik üretmekte level atladın hayvan! Ya yemeğin içine düşseydi." Yunus Gözlerini sağa sola çevirip sırıttı.

 

" Ama düşmedi kardeşim. Demekki atışlarım senin kadar isabetli değilmiş." Pişkince gülüşü yüzünde büyürken Ömer elinde tuttuğu çorabı arkadaşının ağzına çarptı.

 

"Puşt! Bir de isabet etmedi diyor. Kendi pisliğinde boğul hayvan. Geri dönüp giderken Yunus'ta elinin tersi ile ağzını silip çorabıyla birlikte lavobonun yolunu tuttu.

~~~~~~~~~'''~~~~~~~~~~~~'~~~~

Ortamda yankılanan ses ile Azra bir gözünü kapayarak utançla dudaklarını ısırdı. Mehmet karısının omzunun üstünden gördüğü kişi ile hemen karısının buluzunun askılarını omuzlarına doğru tekrar kaldırdı. Yüzündeki güzel başlayıp kötü biten anın hüsranı ile karısına bakınca karısının utanan hali ile içinde bir gülme isteği peydah olmuştu.

 

" Ya ne yapıyorsun Allah aşkına Enişte! Sen ablamı nasıl aldatırsın?" Azra kardeşinin sözlerine gülmek istiyordu ama utancından gülemiyordu. Toplanan eteğini çekişrirmeye çalışırken anın etkisinden çıkamayan Mehmet fısıldadı.

 

" Rahat dursana kızım. Şimdi kardeşini filan dinlemeyeceğim olan olacak." Karısının anın da kıpırdanmayı kesmesi ile sırıtarak Talhaya döndü.

 

"Senin ne işin var oğlum burada ya? Zamanlaman müthiş doğrusu." Talha çattığı kaşları ve sinirli yeşil bakışları ile eniştesine söylenmeye başladı.

 

" Enişte bir de pişkin, pişkin sırıtıyorsun Allahım ya." Diyerek sinirle ellerini yüzüne kapayıp bunun bir kabus olması için dua etti. Yoksa ablasına nasıl açıklardı böyle bir şeyi." Senin büyük aşkın bu muydu? Hiç beklemezdim enişte senden." Cebinden çıkardığı telefonla bir kaç numara tuşlayıp kulağına götürdü.

 

" Lan manyak mısın? Niye aldatayım ben ablanı?" Azra kocası ve kardeşinin diyoloğunu keyifle dinlerken sırıtması kocasının gözünden kaçmamıştı.Oda da yankılanan telefon melodisi ile bu defa sırıtan Mehmet, olayı yavaş yavaş kavrayıp utanan Talha ve kardeşine bu durumda yakalanan mahçup bir Azra vardı. Talha farkettiği ayrıntı ile utançtan kekeleyerek komuşmaya başladı.

 

" Si...Siz ne ara barıştınız ya? " Azra bu durumdan cazgırlığı ile yırtacağının bilincinde yavaşça kocasının kucağından kalktı ve yüzündeki mahçubiyeti silerek kardeşine döndü.

 

"Esas senin ne işin var burada ve eve nasıl girdin?" Talha Mehmet'e baktı yardım et dercesine. Kayın biraderini karısına yem edecek kadar vicdansız değildi.

 

" Hayatım anahtarı verdim ben. Lazım olur falan diye anlasana." İşaret parmaklarını bir birine sürterek karısına sırıtırken Talha'nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

 

" Ya enişte! Ne diyorsun Allah aşkına." Azra'ya yaklaşarak elini tuttu.

 

" Yok öyle bir şey ablam." Azra tek kaşını kaldırarak kardeşine inanmıyorum bakışları atarken Talha,Mehmet'in kaş göz işaretine aynı şekilde karşılık vererek telaşla tekrar konuşmaya başladı. " On beş gün önce bir arkadaşımı evinden çıkardılar bende benim evde kalmasını teklif ettim. E kız çocuklu falan ben orada kalamayınca eniştemi aramıştım o da yedek anahtarı verdi. Sanada yanlış anlarsın diye anlatamadık." Azra hevesle atıldı.

 

" Kim miş o arkadaş. Nasıl biri? Sen evinde kalamadığına göre bir kadın? Aranız da ne var Talha?" Mehmet karısının bu haline gözlerini devirerek Talha'ya acıyan bakışlar ile baktı. Zira karısının elinden kolay kurtulacağa benzemiyordu.

 

" Of! Abla of! İşte bunun için anlatmadım sana. Arkadaşım bak arkadaşım diyorum çünkü sadece arkadaşım. Evet bir bayan. Çocuğu var. Eşi göreve gitti. Ev sahibi de aniden evden çıkarınca benim eve yerleştirdim. Umarım merakını gidermişimdir." Koltuğa bıraktığı sırt çantasını uzanıp alırken sözlerine devam etti.

 

" Madem barıştınız artık ben kalacak başka bir yer bulayım." Mehmet,Talha'nın bileğinden tutarak durdurdu.

 

" Dur oğlum nereye? Biz bir müddet daha Ömer'lerin evdeyiz. Sen istediğin gibi takıl. Ev senin." Talha bir ablasına bir eniştesine bakıp kaşlarını olumsuz anlamda kaldırıp cıkladı.

 

" Olmaz sizin sağınız,solunuz belli olmaz. Bu defa başka türlü basarım falan neme lazım." Azra kardeşinin sözleri ile gözlerini irice açarak kardeşinin omzuna hafif bir yumruk atarken Mehmet gülüşünü saklamak için yüzünü kaşıma bahanesine sığınmıştı.

 

"Terbiyesiz. Sen iyice zıvanadan çıktın. Ama hep bu enişten olacak sapık yüz veriyor sana." Mehmet karısının kolundan çekiştirerek dış kapıya doğru yöneldi.

 

"Hadi hayatım hadi. Uzatma çocuk yorgun. Nöbetten gelmiş belliki. Bak gözlerinin feri sönmüş. Bırakalım da dinlensin." Talha'ya göz kırparak açtığı kapıdan karısını çıkarttı.

 

" Talha evi arkadaşıma verdim meselesini sonra konuşacağız unuttum zannetme." Azra'nın mahalleyi kaldıran sesine karşılık Mehmet kapıdaki gence göz kırptı.

 

"Tamam ablam ya. Ha enişte bu arada kemerin açık kalmış." Azra kardeşine imalı sözleri ile kendisini utandırdığı için ters bakışlar atarak var gücüyle bağırdı.

 

"Talhaaa!" Bu kadarını da beklemeyen Talha kapıyı sertçe kapatıp içeri geçti. Mehmet'se karısının ağzını kapayarak hem söylenme lerine hem geri dönme çabasına engel olarak arabaya bindirip kendi de binerek arabayı çalıştırdı.

 

"Hep senin suçun. Bu çocuğu sen şımarttın bu kadar. Nasıl utandırdı beni ya!" Suratını asıp üzgün bakışlarını dışarı çevirdi. " Vallahi rezil olduk. Bir rahat durmuyorsun ki azdın mı be adam?" Mehmet şaşkın bakışlarını karısına çevirip tekrar yola odaklandı.

 

" Ne rezilliği kızım karım değil misin? İstediğimi istediğim yerde yaparım. Sanki Talha'nın bilmediği şeyler?" Azra hırsla kocasına dönüp çemkirdi.

 

" Ne bilecek be o daha çocuk? " Kahkayı basan Mehmet zar zor konuştu.

 

" Oha be kızım. Yirmi bir yaşında kazık kadar herif. Unutmadan şu kemerimi bağlasana." Gözleri ile kemerini işaret ederek konuştu. " Hadi bağlayı ver karıcığım." Azra sinir den yerinde tepinerek konuştu.

 

" Yemin ediyorum Mehmet o kemeri boğazına bağlar,seni boğarım! Geberir gidersin. Sonra arkandan bir güzel ağıt yakarım." Ellerini göğsüne başına vurarak ağıt yakıyormuş gibi hava verdi. " Ah gitti kocam. Fantazi düşkün lüğünün kurbanı olan kocam. Beni açılmamış paket olarak koyup giden kocam. O zaman görürsün kemerimi bağlarmısını? Dengesiz." Mehmet karısının hareketlerine deli görmüş gibi bakıp takıldığı tek yeri sordu.

 

"Her şeyi anladımda ne demeye açılmamış paket olduğunu elaleme duyurmayı planlıyorsun onu anlamadım?" Azra eteğinin pilelerini düzeltiyormuş gibi yapıp üzgünmüş gibi bir tavır takındı.

 

" Neden olacak kocacığım? Belki açılmamış paket olduğum duyulunca kıymete binerim." Mehmet karısının sözleri ile ne düşüneceğini şaşırmıştı. Sayesinde yakında balataları sıyıracak malulen emekli olup çocuklarla silahçılık oynayacaktı.

 

Ali, Akif'ten aldığı görüntü ile evin yolunu tutarken Ayşe'de kızlarla oturup dertleşiyordu. Esha, arkadaşının Ali'yi inatla affetmemesine bir anlam veremezken bir kez daha konuşup şansını denemek istedi.

 

"Neden böyle yapıyorsun canım? Biz ne kadar kabul etmesekte bizimde onlara karşı hatalarımız oldu." Ayşe Esha'nın sözleri ile başını olumsuz anlamda sallayıp kahvesinden bir yudum aldı.

 

"Anlamıyor sunuz Esha. Ali evliliği için bir çaba sarf etmedi hiç." Rüya sakin görünüm ünün altında yatan cazgır kızı serbest bırakacaktı artık ve Ayşe'nin saçlarına yapışması an meselesi idi.

 

" Eee yeter ama! Bizimkiler yollarmıza güller döküp bizi sevgi manyağımı yaptılar?Ne bekliyorsun ki. Burası Ankara! Buraya kontlar,prensler de gelse nezaket abideliğinden çıkar." Ellerini kabaca havada sallayıp masaya sertçe vurdu. " Sevgilim burada olur gara gız,sarı gız.Merhaba burada olur nabıyon la. Kızım sen bu adamı böyle sevdin. Biz böyle sevdik. Yani malzeme bu." Kıkırdayarak aklına gelen şeyi de söyledi. " At ve eşeğin birleşmesinden kuğu çıkamayacağı kadar imkansız bir şey Ankara erkeğinde romantizm aramak. " Kızlar Rüya'nın örneğine kahkahayı basarken Deniz eliyle diğerlerini susturdu.

 

" Kızlar hadi sizinkiler Ankara'lı olduğu için böyleymiş ya, peki Yunus ve Yusuf niye bu kadar hödük ?"

 

Ayşe arkadaşını sorusu ile gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Havasından suyundan canım. Yada üzüm üzüme baka baka kararır olayı."

 

Aldığı cevaptan sonra aklına gelen şeyle dehşetle gözlerini açıp Ayşe ve diğerlerine baktı.

 

" Kızz! Duâ edin sizinkiler sadece Ankara genlerini taşıyorlar. Ya Leyla ve ben ne yapalım laz geni,doğu geni birde Ankara geni ortaya karışık gibi bizimkiler."

 

Deniz'in bu tespitine kıkırdaşırken,Ayşe'nin bakışları karşı tatafa kaydı. Azra ve Mehmet'in sarılıp koklaşarak ayrıldığını görünce içinde bir yerler cız etti. Azra yavaşça yanlarına yaklaşıp Deniz'in önündeki kahveyi aldı ve yudumlamaya başladı. Kızlar onun bu haline gözlerini devirirken Rüya arkadaşına olanları anlatmaya başladı. Bu yaşlı kurtların bir planı vardı ama nasıl olsa kokusu çıkar diye üzerinde fazla durmamıştı Azra. Kızlar onun ve Mehmet'in radarlara yakalanmadığı için ne kadar şanslı olduğunu konuşup kıskanç bakışlar atarken Ayşe meselesine tekrar döndüler. Azra çektiği sandalye ile arkadaşının yanına sokulup oturduğu yerde bağdaş kurdu.

 

" Canım Aşk ve evlilik planla yürümüyor ki. Bak Leyla'ya hepimize ders oldu. Şahsen benim kinin öküzlüğü hiç birinizinkin de yok." Ellerini açıkta kalan bacaklarına vurarak Ayşe'ye çevirdi bakışlarını. "Ben böyle bir öküze bir şans daha verdiğime göre sende verebilirsin. " Kendini acındıracak bakışlar atarak Ayşe'nin eline uzanıp sıkıca tuttu. " Ayrıca biz kızlar olarak bir karar aldık. Sen Ali'yi affetmediğin sürece biz eşlerimizi affetsek bile evlerimize geri dönmeyeceğiz." Ayşe arkadaşlarının kararına şok olmuştu. Böyle bir karar saçmalıktan başka bir şey değildi. Kaşlarını çatarak arkadaşlarına tek tek baktı.

 

" Bu saçmalık. Hem de en alasından." Esha,Ayşenin çatık kaşlarına uzanarak elleri ile düzeltmeye çalıştı. Ayşe sinirle arkadaşının eline bir fiske indirince Esha'da çemkirerek konuştu.

 

" Beni hanımefendi çizgimden çıkartma Ayşe! Bu yola hep birlikte girdik. Ya hep beraber olacağız,ya da bizde yokuz." Diğer kızlarında olumlu anlamda başlarını sallaması ile Ayşe yerinden fırlayıp sertçe konuştu.

 

"Olmazsanız olmayın be! Delimisiniz nesiniz siz? Anlamadım ki." İşaret parmağını havada sallayarak hepsine kızgınlığını göstermeye çalıştı. " Böyle bir yükü benim omuzlarıma yükleye hakkınız yok." Ayşe kızlara kızgın bakışlar yollarken kızlarda umursamazca omuz silkti.

 

" Ayşe! "

 

Hep birlikte karşıdan gelen sese döndüler. Kızlar Ali'yi görünce hepsi ayaklandığı sırada Azra kulağına fısıldadı.

 

"Öyle bir yükleriz ki sen bile şaşarsın canım. Hadi bakalım hepimizin mutluluğu senin ellerinde." Azra yavaşça çekilip gidecekken Ayşe koluna yapıştı.

 

" Nereye be? Beni bununla yanlız mı bırakacaksınız? Hani her şey ya birlikteydi yada hiç olmayacaktı." Esha arkadaşının sözlerine ufak bir kahkaha atarak cevap verdi.

 

" Oldu canım oldu. Haber ette gerdek gecesi de yanlız olmaz bizde gireceğiz diyelim." Kaşlarını çatıp çemkirdi. " Yürü git şuracık ta tavuzkuşuna benzetirim seni. İşte o çok istediğin ayrılığın temelini Ali senin o halini görünce atmış olursunuz." Ayşe arkadaşının sözleri ve ciddi tavrı ile ürkerek iki adım geriledi. Kızların içeri geçtiğini görünce Ali hızla çitleri atlayıp bahçeye geçti. Seri adımlarla karısına yaklaşarak tam karşısında durdu.

 

" Ayşem sana bir şey göstermem gerek." Ayşe kollarını göğsünde birleştirip ayağıyla ritim tutmaya başlayınca, takındığı bıkkın hava Ali'yi üzsede umursamamaya çalıştı.

 

"Ne göstereceksen bir an önce göster Ali. Uykum geldi yatacağım." Ali ters bir şekilde karısına bakıp içinden söylendi. " Eminim uykun gelmiştir. Biraz önce kızlarla kıkırdaşırken o uyku neredeydi acaba?" Cebinden telefonunu çıkarıp ekranını açtı ve bir görüntü belirdi telefon ekranında. Ayşe görüntüye igilenmiyor muş gibi bir hava yanstarak baktı.

 

Ali başını tutarak Akif'le konuşuyor. Bir iki saniye sonra Akif görüntüden çıkıyordu. Aradan geçen beş dakika sonunda Heves denen kadın giriyordu görüntüye. Ali önce farketmiyor daha sonra farkedince tartışmaya başlıyorlardı ve tartışma esnasında kadın Ali'nin dudaklarına yapışmıştı. Kocası beklemediği bu hareketle şaşırsa da bu şaşkınlığı kısa sürüyor ve kadını itiyordu.

 

Ayşe o gün bu durumu yanlış anlamıştı. Bir tarafı yapmaz derken bir tarafı erkek değil mi diyordu. Ama asıl mesele, bu kadınları mekandan çıkarttım diye yalan söylemesiydi. O anları tekrar hatırlamanın verdiği sinirle konuştu.

 

"Kapat şu lanet görüntüyü."Ellerini hırsla saçlarından geçirdi. Kafası çok karışıktı. Birde kızlar omuzlarına koca bir yük bırakmıştı. " Anlamıyor musun Ali sen bana yalan söyledin. Üstelik ben sevdiğin aradığın kadınım dediğim de bana inmadın." Ali' de artık sabrının sonuna gelmişti. Ne söylese,ne yapsa karısını inandıramıyordu. Öfkeyle telefonu yere fırlattı.

 

"Yeter artık kadın inanmadın,inanmadın. Sen bana inandın mı? Ben seni aldatmadım dediğim de tıpkı kalbimin sana inanıpta,aklımın inanmadığı gibi sende inanmadın." Yanlarında ki masayı hırsla devirdi. Üzerindeki fincanlar büyük bir gürültü ile dökülürken Ayşe korkuyla geri çekilmiş Ali'de bağırmaya devam etmişti. " Üstelik bana konuşamadığın söylenirken sen konuştuğunu benden sakladın. Bu da bir yalan. " Ayşe kocasının halinden korkmaya başlamıştı açıkçası. Ali sinirli bir şekilde güldü. " Ama dur,Sen hep doğruyu yaparsın. Ali ise hep yanlış, hep hata yapan değil mi? Ben sevdiğim kadını aldatmadım. Eğer aldatacak olsaydım bunu herkesle düşüp kalkan bir kadınla değil bana helal kılınan kadınla, yani karımla yapardım." Hayal kırıklığı ile karısına bakarak başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Ayşe ne yapacağını ne diyeceğini şaşırmıştı. Kocasının acı çeken haline üzülerek baktı. " Yazık ediyorsun Ayşe, hem bu aşka,hem bize,hem evliliğimize." Yeşil gözleri kırgın bir şekilde bakıyordu karısına. Bir cevap bekliyordu, bekliyordu ama Ayşe sadece dolu gözleri ile yüzüne bakıyordu gelmeyen cevap Ali'yi iyice perişan ederken önündeki yıkılmış sandalyeye içinde ki hırsla bir tekme atarak arkasını dönüp sert adımlarla ayrıldı oradan. Yükselen seslerle kızlar ve erkekler verandaya çıkmış, olanlardan sonra umutsuzca bir birine bakarken Ayşe olduğu yere yığılmıştı.

 

"OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. LÜTFEN BÖLÜMLER HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BENİMLE PAYLAŞIN.

 

  

 

~ Yitenumutlar~

 

 

Loading...
0%