Yeni Üyelik
10.
Bölüm

A-D-Bölüm-10

@yitenumutlar

"Anneanne koşsana ya! Ya dayım Ayşe'yi götürdüyse?" aklına gelen düşünceyle anneannesine şüpheyle döndü ve gözlerini kıstı Osman. Evin giriş kapısının önünde anneannesine dönerek devam etti.

 

"Eğer bu bir plansa dayım Ayşe'yi yokluğumu fırsat bilip götürdüyse! Sende bu suça ortak olduysan beni parkta oyalayarak, cezalardan ceza beğen anneanne!" diye kaşlarını çatarak küçük parmağını salladı Osman. Sultan Hanım ise bıkmış bir vaziyetteydi.

 

"Allah'ım günahım neydi yarabbim? Biri bir ses uğruna yuvasını yıkar karısını umursamaz. İş başa düştü mü karımda karım der." dedikten sonra Osman'in boy hizasına çökerek parmağıyla burnuna vurup devam etti. "Diğeri yengesine göz koyar.Oğlum Ayşe sana uygun değil o dayının eşi. Sen büyüyünce kendine uygun çok daha güzel birini bulursun. Dayın duymasın postalar annenin yanına seni." diyerek torununun yanaklarını sıktı.Osman ise bilmiş bilmiş sırıtıp yaşından beklenmeyecek şekilde konuşmaya başladı.

 

"Dayımın gözünde atlara takılandan var galiba. Yoksa Ayşe'yi nası yalnız bırakır? Bak ben hiç yalnız bırakıyor muyum? Seven, sevdiğine sahip çıkar. Dayımda o potansiyel yok ama olsun. Ben varım. Ben kimseye yar etmem Ayşe'yi. Dayıma bile." deyip durdu. Sonra da küçük dişlerini göstererek güldü. O küçük aklına çok pis fikirler geliyordu.

 

Sultan Hanım torununun haline bakıp güldü. Kendinden yaşça büyük yengesine aşıktı torunu. 'Ah bir de Ali'm görse ondaki güzelliği' diye içinden geçirdi Sultan Hanım. 'Sesmiş. Yuvan yıkılıyor sen hala ses derdindesin. O kızı ararken yanında bulduğun zaman ne yapacaksın acaba benim akılsız oğlum.' diye söylenip tekrar küçük Osman'a baktı. Tebessüm ederek konuştu.

 

"Hadi sen de içeri gir dayısı kılıklı. Seni de göreceğim zamanı gelince. Çok da konuşma yollarım annenin yanına. Her şeye karışma tamam mı?" diyerek açtığı kapıdan içeriye Osman'ı çekiştirdi. Osman ise minik dudaklarını sarkıtıp kendisini anneannesinin çekiştirmesine bıraktı. Onun yaşında bir çocuk için ne zordu hayat.

 

"Ama anneanne! Annem hamile... Benimle ilgilenemiyor. Bana kim bakar oralarda? Hem bir de bebek çıktı başıma. Beni yollamazsın değil mi?" diye masumca sorup kirpiklerini kırpıştırınca Sultan Hanım'ın içi eridi.

 

"Yollar mıyım kuzum... Halt vardı elin gavur ellerine gidecek!" diye arada kızı Berna'ya söylenip eğilerek Osman'ın ayakkabılarını çıkardı. Osman, anneannesinin gavur elleri uzun havasına bağlamasını fırsat bilerek içeri geçti. Lakin kapıda duyduklarıyla duraksadı. Ne diyordu bu Azra? Bebek mi? "Of lanet olsun burada da bebek çıktı başıma. Ne güzel herkesin ilgisi bendeydi. Özellikle kızların. Ama hamile olan kim? Bu bebek kimin?" diye kendi kendine mırıldandı. Azra'nın söyledikleriyle durumu anladı. Demek ki Deniz hamileydi. Anneannesinin sesiyle herkes onlara döndü. Osman Azra'ya korkarak baktı. Çünkü gerçekten bu kadından korkulurdu.

 

"Ay canım çıktı ayol. Bu yaştan sonra düştüğüm durumlara bak. Bu velet beni ne sanıyorsa peşinden koşturdu durdu." diyerek yakındı Sultan Hanım yerine oturmadan.

 

"Anneanne biliyor musun, Deniz'in de bebeği olacakmış. Annem gibi şişecek karnı." diyerek Deniz'i göstererek konuştu. Daha sonra aklına takılan Deniz'in"Ben diyorum hadım*ım..." cümlesini hatırlayarak devam etti. "Peki, anneanne hadım ne demek? Kız olur erkek olur ama hadım diye bebek hiç duymadım." diye masumane bir şekilde sordu. Sultan Hanım duyduklarının şokuyla Deniz'e dönerek konuştu.

 

"Ay ne diyor bu velet kızım? Sen boşanmayacak mıydın? Ne çocuğu? Deli baban bu saatten sonra hayatta boşatmaz seni." diyerek ahlanıp vahlanmaya başladı. Daha sonra Deniz'e şüpheli gözlerle bakarak devam etti. "Kız, doğruyu söyle hani bir şey geçmemişti aranızda? Hı?! Vallahi kopartırım o etlerini. Gerçi et de yok ki." diyerek Deniz'i çimdiklemeye başladı. Bir taraftan da söyleniyordu.

 

"Kızım sizin derdiniz ne? Niye bebek yaptınız bir de? Yazık değil mi o sabi**ye?!" diyerek diğer kızlara döndü. Tehditvari bir şekilde baktı ve konuştu.

 

"Çabuk konuşun daha başka yapan oldu mu aranızda?!" diye sorarken elini birinin çekiştirdiğini hissetti.

 

"Anneanne hadım ne demek?!" diye tekrar bağırarak sordu.

 

"Ay sus Osman. Ne demekse ne demek!Aslına erip soğan mı ekeceksin?" deyip tekrar kızlara döndü. Gözlerini kısarak Azra'dan sorduğu sorunun cevabını beklercesine baktı. Azra üzerindeki bakışların ağırlığıyla söylendi.

 

"Vallahi ben bir şey yapmadım Sultan Teyze. O öküzü değil yatak odama sokmak kendi eksenime yüz metreden fazla yaklaştırmadım. Tamam görünüşüm hoppa olsa da ben o tarz bir kız değilim. Hala açılmamış paketim." diyerek iç çekip devam etti konuşmasına. " Ve galiba böyle de devam edeceğim tatlım." diyerek iri gözlerini kırptı. Semra Hanım ise duyduklarından memnun bir şekilde Azra'nın koluna hafifçe vurdu.

 

"Aferin kız sana. Ama dikkat et Nuri Alço gibi gazozuna ilaç atmasın." dediğinde kızlardan gülüşler yükselirken Sultan Hanım ise buru kıvırarak gözlerindeki umut kırıntılarıyla Ayşe'ye döndü.

 

"Dökül bakalım gelin hanım." deyip şaka ile karışık tehdit içeren bakışlarla Ayşe'yi süzdü. Bazı şeyleri öğrenmesi gerekiyordu. Bir planla yola çıksalar da her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmeliydi. E kızlara güveniyordu ama o mendebur*** oğlanlar yok mu işte orada her şey tersine dönebilirdi. Ayşe mırın kırın edince otoriter bir şekilde çıkıştı Sultan Hanım.

 

"Kız hemen anlat yoksa Deniz'e yaptığımdan daha fena yaparım." diye tehdit etti. Ayşe ise utanarak konuştu. Nihayetinde karşısındaki kayın validesi olunca çekiniyordu.

 

"Yok anne hiç bir şey olmadı zaten oğlunun o taraflarda bezi yok sen bilirsin. İnadı inat.Güvensiz biri bana bile güvenmiyor." diyerek sinirle söylendi. Zaten sinirlenince kendinden geçer ne var ne yok dökerdi ortaya. Gerçi Ali'nin yaptıklarını nasıl bu kadar sakin karşılayıp sessizliğini korumuştu. Kendi bile şaşıyordu bu haline.

 

"Adam köpek seviyor kedi seviyor her türlü mahlukatı öpüp kokluyor hayvan sevgisinden nasibini almış ama bir bana karşı sevgi namında nasipsiz kalmış nursuz herif." deyip sinirle yerinde kıpırdandı iç sesi araya girdi. Keşke kadına çıkışmasaydın ne suçu vardı? diye söylenirken Ayşe ise ona kapa çeneni zaten yıllardır susmuşum birde seninle uğraşamam. diye baskı uygulamakla meşguldü.Sultan Hanım kızların haline mi üzülsün saflıklarına mı yansın bilemedi. Rüya'ya döndü.

 

"Ya sen kızım, bunun sünepe oğluyla bir haltlar yedin mi?" derken Semra Hanım'ı işaret etti.Semra Hanım ise huzursuzlukla yerinde kıpırdandı.

 

"Aa neresi sünepe ayol? Senin pavyon azmanı oğlundan daha kibar diye mi sünepe oldu yani?"

diyerek alındığını belli etti.Sultan Hanım ise bu laflara burun kıvırdı.

 

"Ay tuzlayım da kokmasın. Sen pavyon azmanı deyince alınıyor muyum ben? Benimki pavyoncu seninki sünepe var mı ötesi? Konuş kız sende. Bu ne cımbızla laf alıyoruz ağzınızdan! Sanki yatakta ne fanteziler yaptınız diyorum. Çocuğum bakma aval aval! Ay bunların hepsi saf canım!" diyerek söylendi.

 

Rüya biraz tırsarak cevapladı. "Yok Sultan Teyze olmadı öyle bir şey. Zaten evlendik, Kenan yurt dışına gitti altı aylığına düğün bile olmadı ki o iş olsun." diye elleriyle oynayarak verdiği cevaptan sonra rahat bir nefes verdi Rüya.

 

"Aferin kızıma." diye saçlarını okşayan Sultan Hanım Deniz'e tekrar döndü. Durumu anlayan Deniz hemen telaşlandı.

 

"Yok vallahi yok!" diye ellerini iki yana açıp salladı. "Hepsi Kenan'ın başının altından çıktı. Yunus'un da işine geldi boşamasın diye yaygaraya verdi ortalığı. Yoksa bebek olsa boşanır mıyım ben Sultan Teyze? Hem de kocamı severken. Ben sadece intikam için şey ettiydim. Hem sadece öpüşmeyle bebek mi olurmuş?" deyip ne söylediğini anlayınca ağzını kapattı. Kızlardan yükselen kıkırtılarla Deniz sinirlenerek çemkirdi. "Ne var be?! Hepsi senin suçun zaten!" diye Azra'ya bağırdı. Sultan Hanım Deniz'in haline gülerken yine bir el tarafından çekiştirildi. Başını aşağıya eğip Osman'a baktı.

 

"Anneanne öpüşünce bebek mi oluyor? Bebek olunca sevdiklerin gitmez mi? Bir de hadım ne demek?" diye ısrarla sordu Osman.

 

Semra Hanım Osman'ın sorularından bıkarak üfledi. Ardından konuştu. "Ay dayısı kılıklı verem eder insanı." Bıkkın ve nasıl açıklama yapacağını bilmez bir şekilde devam etti."He oğlum öpüşünce bebek olur bebek olunca sevenler bir birine ve bebeğine kıyamaz gitmezler. O çok merak ettiğin hadım da senin pipisiz halin. Çok konuşmaya ve soru sormaya devam edersen Kenan Amcan hadım yapar seni." diye elini makas şekline getirip Osman'ın pipisini işaret etti gözleriyle. Osman duyduklarından korkarak çığlık çığlığa Ayşe'nin kucağına atladı.

 

"Kestirmem ben pipimi Ayşe!" diye bağırdı.

 

Ayşe gülsün mü ağlasın mı bilemedi. "Tabi ki kesilmeyecek kuzum. Semra Teyzen şaka yaptı sadece." diyerek Osman'ı yatıştırmaya çalıştı. Sultan Hanım Leyla'daki durgunluğu ve bu durgunluğun ortamdaki meseleden kaynaklandığını engin tecrübeleriyle anlamıştı.Osman'a dönerek onuortamdan uzaklaştırmaya çalıştı. "Hadi bakalım in Ayşe'nin kucağından doğru odana." dedi Osman uykuyu fazla sevmeyen bir çocuk olduğu için mızmızlandı ama aklına gelen fikirle konuştu.

 

"Mehmet Amcam söz verdi biz kovboyculuk oynayacağız. Ben dayımlara gidiyorum." dedi külliyen yalandı.Çünkü Mehmet ona söz vermemişti. Azra alayla konuştu.

 

"O Mehmet Amcan kendine bakmaktan aciz dikkat et tatlım." diye söylendi.

 

Osman ise arsız bakışlarını Azra'nın yarı çıplak bacaklarında dolandırıp konuştu. "Tamam Azra." deyip Ayşe'ye döndü. "İyi geceler öpücüğü yok mu bebeğim?" diye elini havalı bir şekilde saçlarından geçirdi.Ayşe ise gülümseyerek cevap verdi. "Olmaz mı gel bakalım diye uzanınca Osman Ayşe'nin dudaklarından öpüp çekildi.

 

"Şimdi gidemezsin işte hep benimle kalacaksın artık." diye bilmiş bir şekilde konuştu. Ayşe ve diğerleri merakla Osman'ın vereceği cevaba odaklanmışlardı. Ayşe merakla sordu. "Neden gidemeycekmişim?" diye sordu Osman ise yarım öğrendiği şeyler ile Ayşe'ye cevap verdi.

 

"Seni öptüm, hemde dudaktan. Öpünce hamile kalınıyormuş bebekte olunca gidilmezmiş. Sen beni hem seviyorsun hem öptüm hem hamilesin artık gidemezsin güzelim ben dayım kadar salak değilim. Bak ben seviyorum seni deyince herkesi bir kahkaha aldı." Sultan Hanım kızarak Osman'a baktı.

 

"Yürü bakayım bacaksız. Bir sen kaldın azmadık mart kedileri gibi." diye poposuna vurarak dışarı attı ve karşı eve girene kadar dış kapıdan arkasından baktı.Tekrar içeri girince herkes halen kıkırdıyordu.Sultan Hanım yarı uyarır yarı şaka anlamında konuştu.

 

"Kesin sesinizi kerhane karıları gibi ne fingirdeşip duruyorsunuz?" dedi herkes anında sus pus olmuştu. Yavaşça ilerleyip Leyla'nın tam karşısına oturdu. Anlat bakışları atarak bakmaya devam etti.

 

Leyla yerinde kıpırdanarak konuşmaya başladı. "Sultan Teyze yani ben nasıl anlatsam bilmem ki.Aslında..." derken Sultan Hanım gürledi. "Kızım kes kem kümü ne oldu onu söyle. Sizin iyiliğiniz için ayol." diye sitem etti.Leyla konuşmasına kem küm etmeyerek devam etti.

 

"Oldu Sultan Teyze." deyince herkes şokla ona baktı cidden söylemiş miydi bunu? Şuan yüzünü ateşler bastığını hissediyordu. Esha tiz bir çığlıkla yerinden hopladı.

 

"Ay dedim ben size geçen kızı attı odaya. Hayvan kesin bir şey yaptı ırzına geçti." diye olduğu yerde ileri geri gidip gelmeye başladı. Sultan bir anlığına Leyla'yı bırakıp Esha'ya döndü.

 

"Ya sen kınalı yapıncak sen ne halt yedin kız? Bu kokoş halinle sende mi bir halt yiyemedin?" deyince kızlar anlamsız bir şekilde bir birlerine baktılar.

 

"Ama Sultan Teyze yok öyle bir şey ya nereden çıkarıyorsun ki, yani anlamadım. Adam daha yüzümü ilk kez televizyondan gazetelerden gördü ama olmasını ister miydin dersen, kimin öyle kocası olur da istemez ki diye hayal alemine daldı iç çekerek Esha.

 

Sultan Hanım gözlerini devirdi. "Terbiyesiz." diye burun kıvırıp devam etti. "Ayol olan var olamayan..." derken kendini işaret edip konuştu. "Utanın azıcık!" diye çemkirdi.Kızlar kıkırdayınca tekrar Leyla'ya döndü. "Kız! Çırpısı seyrek. Gerçekten o gün zorla mı sahip oldu bu suratsız Yusuf sana?" diye sordu.Leyla aniden panikleyerek konuşmaya başladı.

 

"Yok Sultan Teyze o gün olmadı o zorla sahip olma. Yani oldu da başka gün.Yani oldu ama zorla değil.Tamam direndim ettim ama ben korkudan öyle şey ettim yoksa bende istedim hatta kışkırtmış bile olabilirim." deyip bir çırpıda anlattı her şeyi. Herkes şok içinde kalmıştı. Leyla, bizim sessiz sakin kız mı yapmıştı bunları? Herkesin aklındaki düşünce buydu.Sultan Hanım şöyle bir Leyla'yı süzdü eliyle işaret etti.

 

"Sen? Çırpı bacak çelimsiz. Tamam güzel kızsın hoşsun iyisinde bu kara kuru halinle mi kışkırttın oğlanı? Ay vallahi hayret iki tahtayı çatmışlar karı diye satmışlar sözü sizin için geçerli kızım. Şu halinize bak kim ne yapsın sizi ayol. Hiç mi duymadınız kadının kalçalısı yemeğin salçalısı demişler. Ay şu giydiğiniz kıyafetlere bak ev de kocalarınızın yanında da böyle Medine fukaraları gibi dolaşıyordusanız bu güne kadar karıya kıza gitmediklerine şükredin. Öyle değil mi Semra Hanımcığım?" deyip Semra Hanım'a döndü. Semra Hanım da kızları süzüp cevap verdi.

 

"Öyle kız öyle" Semra Hanım'ın onayını alınca devam etti konuşmasına.

 

"Ayol hani bunun neresinde iş ve cilve? Hep çemkirmekle olmaz ki. Bir kadın erkeğini vezirde eder rezil de.Tamam çektiniz çektireceksiniz arkanızdayız da ama şu halinize bir bakın ayol." deyince kızlar kendilerini süzmeye başladı. Deniz'in saçı başı bir birine girmiş, Ayşe'nin üstünde temizlikte bile giyilmeyecek yakası salaş bir tişört, Leyla'nın elbisesinden toz bezi bile olmaz bir derecede rengi atmış, Azra'nın tepesinde topuz yaptığı saçlar her yerinden fırlamış korkunç kişiliği bu haliyle dahada ürkütücü görünürken Rüya'nın her zaman ki gibi üzerindeki kıyafetleri sakarlığından dolayı çikolata ve yağ lekeleri yer etmişti. Esha ise hepsinden farklı her zamanki gibi süslü püslüydü. Kızlar bir birine bakıp kadın haklı bakışı attılar. Sultan Hanım'a dönerek ne yapacağız dercesine baktılar.Sultan Hanım ise bakışlardan anlamış olacak ki hemen cevap verdi.

 

"Kendinizi yenileyin, giyim kuşamınıza dikkat edin. Eğer boşamayıp süründürecekseniz ilk iş erkeği can evinden vurmaktır. Onun onaylamadığı tarzda kıyafetler,onaylamadığı kişilerle görüşmeler göster ama elletme taktiği var. Bunu da kendinizi ve dişiliğinizi ara ara hatırlatıp çekilin yavrularım." deyip kızlara baktı. Semra Hanım da kızlara bakıp onların aval aval bir birine baktığını görünce gözlerini devirip sinirle konuştu

 

"Kızım yeter! Bugün saflığınız üstünüzde mi be?! Bakışıp duruyorsunuz kuzulu koyun gibi." diye söylendi.Arkasından ise hemen ekledi. "Hadi bakıyım herkes yatağa." diye hepsini oturdukları yerden kaldırdı.Azra söylenerek tabi ki bunu kendi duyacağı bir şekilde söyleyerek etrafı süzdü. "Ay kadınlara bak koğuş ağası gibiler. Yat kalk hizaya dur. Ellerinde tespihleri ağızlarında sigaraları eksik." diye hayal alemine daldı.

 

Bir hapishane koğuşunda Sultan Hanım ve Semra Hanım kızlara emir veriyordu.Kızlar ise onları emir eli gibi her istediklerini yerine getiriyordu. "Kız Semra bunlar salak. Taş gibi çocukları boşadılar çocuklar da başkalarıyla evlendi. Bunlar da taciz edince hapse düştüler." diye Sultan Hanım sigara içmekten kartlaşmış sesiyle kahkaha attı.

 

Semra ise gülüp cevap verdi. "Sorma kız Sultan. Yazık oldu çocuklara. Bizde bunların yüzünden düştük bu yaşımızda buralara. Bizim neyimizeydi bunlara yardım ve yataklık etmek." diye dip boyası gelmiş kedi kuyruğundan farkı kalmamış saçlarını arkaya attırdı.Azra Semra Hanım'ın sesiyle kendine geldi irkilerek bir elini damağına koyup kaldırdı.

 

"Tövbe bismillah! Ne bağırıyorsun teyzem ya kulağımın dibinde?!"diye çıkıştı.Semra ise dalgayla konuştu.

 

"Niye bağırayım kızım? Sesimi açıyorum opera sanatçısıyım ya sonuçta." dedi. "Çekil şuradan zevzek. Merdivene utanmasa tapu kadastro ölçümcüsü getirecek." diye söylenerek çıktı merdivenleri.

 

***

 

Erkekler evinde erkekler oturmuş maç izlerken Osman sıkıntıdan patlamak üzereydi

 

"Ya Kenan Amca ya ama çizgi film istiyorum ben. Yeter artık bu ne ama beni düşünen kimse yok ki." diye söylendi. Kenan ise sürekli söylenen Osman yüzünden bıkmıştı.

 

"Lan oğlum ben mi açmıyorum da mızmızlanıyorsun? Aha o Yunus dangalağı açmıyor. Git onun beynini şey et." dedi.Osman duyduğu şey ile hemen Kenan'a gözlerini dikti.

 

"Dangalak ne Kenan Amca?" diye sorunca Yunus hemen lafa atladı.

 

"Kenan Amca'nın tipine bak dangalak neymiş anlarsın koçum." deyip ayaklarını ortadaki sehpaya rahat bir şekilde uzattı ve maçı izlemeye devam etti.

 

"Oğlum harbi malsınız lan. Küçücük çocuğun yanında nasıl konuşuyorsunuz, kötü örnek oluyorsunuz çocuğa." diye söylendi Yusuf. Mehmet ise gözlerini televizyondan çekip Yusuf'a döndü.

 

"Lan angut sen nasıl konuşuyorsun peki? Mallı mullu. Adama bak lan diye sehpadaki mumu fırlattı Mehmet.

 

"Ya bana çocuk deyip durmayın ben büyüdüm artık, yeter!" diyerek ayağa fırladı Osman. Ellerini yumruk yapmış parmak ucuna çıkmıştı.

 

"Tabi dayıcığım tabi ondan kestirmeden dolaşıyorsun gavurlar gibi.Gavur memleketinde dura dura babanda onlara özendi galiba. Lan kestirmezsen hastaIık olur pipinde. Sonrada çocuğun olmaz." diye ekledi Ali.Osman ise kafası karışmış bir şekilde konuştu.

 

"Ama benim çocuğum var hem yakında olur." deyince Osman Mehmet kahkahayı patlattı. "Lan Ali aynı sen. Atıp tutuyor bu ya la." diye Ali'ye laf soktu.

 

"He Mehmet bende nereden tanıdık geliyor diyordum ki sen konuştun. Aha dedim aynı Mehmet atıp tutmada üstüne yok. Lan rekora koşacaksın yakında." diyerek Osman'a döndü. "Dayıcığım bu Mehmet Amca'nın Azra ablanı dizginleyebilmesi kadar imkansız şuan senin dediğin." dedi.Mehmet ise hemen lafa atıldı.

 

"Lan ben dizginleyemiyorsam yanaşıyorum öpüp kokluyorum. Sen onu da beceremiyorsun ya kazma." diye atarlandı. Osman tekrar lafa girerek konuştu.

 

"Ama sen Azra'yı öptüysen onunda bebeği vardır. Deniz'in de var Ayşe'nin de olacak bebeği." diye kıkırdadı.Ali şüpheli gözlerle Osman'a baktı. Ne diyordu bu çocuk saçma sapan konuşuyordu. Öyle bir şeyin olması imkansızdı.Elini bile sürmemişti ki Ayşe'ye Başka birinden olma düşüncesiyle adeta damarlarında kızgın lavlar dolaşmaya başladı. Aklındaki düşünceyle ellerini yumruk yaptı.Diğerleri Ali'nin gerginliğini fark etmiş endişeyle onu izliyorlardı.Ali Osman'a dişlerinin arasından tıslar gibi sordu

 

"Dayıcığım Ayşe'nin hamile olduğundan emin misin? Yanlış anlamayasın. Hamile olan Deniz ablan sen onu duymuşsundur. Ha öyle duydun değil mi?" diye çocuğa onaylatmaya çalıştı. Osman ise kaşlarını kaldırarak cevap verdi.

 

"Yok hamile." dedi sonunda açılan çizgi film kanalına bakarak.

 

Ali sinirle oturduğu yerden kalktı. "Lan nasıl emin olur bu velet delireceğim!" diye koltuğun etrafını turlamaya başladı

 

"Osman, paşam, oğlum emin misin bak bu konularda şaka olmaz." diye Osman'nın önüne eğilip sordu Yusuf.

 

"Ya yeter eminim son kararım. Hem babası da benim." diye böbürlenerek göğsüne vurdu Osman. Gülmemek için kendilerini sıkan erkekler ve fitili ateşlenmiş bomba gibi patlamaya hazır Ali sakin kalmaya çalışarak sordu. Zira ortalığın tımarhaneden farkı yoktu. "Nasıl oluyormuş o babalık işi küçük bey?" diye konuştu

 

Osman ise bildiklerini anlattı. "Semra Teyzem dedi ki öpersen çocuk olur oda seni seviyorsa bebeğini de senide bırakıp gitmez. Ben sordum Ayşe beni seviyor musun dedim..." diye kollarını açtı göstermek ister gibi Osman." Bu kadar seviyormuş hem öptüm de garanti olsun diye dudaktan öptüm beni seviyor bebekte var artık beni bırakıp gitmez ben işimi garantiye aldım." diye bilmiş bilmiş konuştu Osman.

 

"Lan velet! Yengen lan o senin. Birde gitmiş karımı öpmüş. Hem de dudağından. Lan ben öpemedim daha o dudaklardan sen hangi hakla öpersin baş belası." diye Osman'ı kovalamaya basladı.Osman nefes nefese hem koşturuyor hem de laf söylüyordu.

 

"Ne yapıyım senin bir şey becereceğin yok, Ayşe'de gider diye korktum hem aşkımıza karşı çıkma dayı biz seviyoruz bir birimizi. Tamam bebeğin adını Ali koyacağım." deyince Ali iyice koptu.

 

"Lan daha bebek diyor manyak mısın sen oğlum!? Gel buraya lan o kulaklarından duvara asmazsam seni..." deyince Osman kafasını iki yana sallayarak cevap verdi dayısına.

 

"Allah Allah! Ya sizin benim organlarımla derdiniz ne? Semra Teyze de hadım ettirecekmiş beni." deyip olduğu yerde durup bir elini pipisine bir elini kulağına kapattı korumak istercesine."Ben gidiyorum Ayşe beni korur sarılır bana yine." diye yola koyulunca Ali Osman'ın ensesinden yakalayıp havaya kaldırdı ve kulağına konuştu.

 

"Yok öyle dava küçük sapık. Benim karım lan o. Benle yatacaksın bundan sonra it herif. Karımıza sahip çıkıyor bacak kadar boyuyla." deyince erkekler gülmeye Osman'sa debelenmeye başlamıştı."Ben yatıyorum beyler ve tabi ki bu küçük abaza da benimle geliyor." diye erkeklere göz kırpıp yukarı kata çıktı.

 

"Lan çocuğa bak daha adam dokunamazken karısına Allah'ın bacak kadar veleti götürecek kızı." diye gülerek Ömer'de ayaklandı.Herkes teker teker odalarına çekilmişti.Karanlığın üzerlerini bir örtü misali örtmesiyle uykusu kaçanlar dışında herkes belkide çoktan uyumuştu.Belkide uykusu kaçmamış kaçırılmıştı bir telefonla Leyla'yı İbrahim Bey'in arayıp Erdinç'in hapisten iki gün önce çıktığını ve dikkatli olması gerektiğini söyleyene kadar tek derdi Yusuf'un birazda olsa kendini sevmesiydi lakin şimdi her şey üst üste gelmişti Ailesi yoktu dayanıp destek alacağı.Onu sevip isteyen korkma sana kimsenin zarar vermesine izin vermem diyecek bir eşi yoktu bu düşüncelerle kendini bahçeye attı yoksa boğulacaktı evde. Verandadaki masaya oturdu başını gökyüzüne kaldırdı.Yıldızlar gökyüzüyle tutkulu bir aşk yaşıyormuş gibi sanki mutlu bir kadının mutluluğunu resmetmiş gibi yıldızlar göz kırpıyordu ışıl ışıl."Ben," dedi Leyla "Ben hangisiyim karanlık ve aydınlığa aşık bir gökyüzü mü? Her gece yıldızlarına her sabah güneşi ne kavuşmayı bekleyen hiç bir zaman güneş kadar göz alıcı yıldızlar kadar ihtişamlı olamadım ki ben kendimi ve etrafımdakileri karanlığımla boğdum ama o benim hiç aydınlığım olmadı sadece gündüz gelen gece kaybolan güneş gece gelip binlerce yıldızın bile aydınlatamadığı karanlık gök yüzüme mahkum etti beni." O bunları düşünüp dururken karşı evde de bir hareketlilik oldu fakat Leyla o kadar dalmıştı ki acılarına, fark etmedi bile.O arada Leyla'nın telefonu çaldı.Bilmediği bir numaraydı.Açmak istemedi fakat o kadar ısrarlı çalıyordu ki önemli bir şeydir belki diyerek açmak zorunda kaldı.

 

"Alo?" tedirginlikle sorduğu sorunun cevabını aynı tedirginlikle bekliyordu Leyla.

 

"Ne haber Leyla'm. Yokluğumda beni özlemedin mi?" diye konuşan adamdan pis bir kahkaha sesi geldi. Leyla panikle ve kekeleyerek cevap verdi.

 

"S-sen! Allah!ın belası nasıl buldun beni manyak herif?" dediğinde karşısındaki adamın iç çekişiyle adeta midesi ağzına gelmişti. Ne yapacaktı şimdi? Bu belayı başından nasıl atacaktı?

 

"Ah Leyla'm ah! Sana dedim benden kurtuluşun yok diye. Oysa zamanında dediklerimi yapsaydın şimdi ne sen benle uğraşıyor olurdun ne ben seninle." diye sinirle konuştu telefonun diğer ucundaki adam.Leyla ise bu sözlerle geçmişe kısa bir yolculuk yapmıştı.

 

*Geçmiş*

 

"Bırak beni adi herif." diye debelenerek Erdinç'in kollarından kurtulmaya uğraşıyordu Leyla. Asla onun dediğini yapmayacaktı. Ama bir gören olsa köylük yerde bu ırz düşmanı herifle adı çıkacaktı. Bu düşüncelerle hırsla ittirdi Erdinç'i. Ama yerinden bile oynatamamıştı.

 

"Boşuna debelenme. Senden istediğimi yapacaksın. Sadece benimle evlenip bana bir çocuk vereceksin. Kısır karımdan kurtuluş biletimsin. Zamanında baban babama söz vermiş. O zaman istemedim şimdi kullanacağım bu hakkımı. Sen de paşa paşa kabul edeceksin. Yoksa aileni de her gün göremek için yol bellediğin mühendis Yusuf itini de yapmaya çalıştığı köprünün altına gömerim. Anladın mı beni!?" diye sinirle Leyla'yı omuzlarından sarstı. Leyla, ailesine bir şey olacağı bir yana bir de ilk kalp ağrısı Yusuf'a bir şey olacak korkusuyla yüreği parçalara ayrıldı. Yusuf'u korumak için hemen inkar etti.

 

"Deli misin sen be? Ne Yusuf'u? Neyden bahsediyorsun? Yok öyle bir şey. Hem evlisin pislik herif. Karında sorun olduğu ne malum. Sorun sende belki de!" deyince Erdinç adeta kızgın bir boğa gibi saldırdı.

 

"Denemesi bedava güzelim. Hem baban da inadından vaz geçer. Seni bana vermek zorunda kalır." diyerek Leyla'nın boynuna doğru pis bir sırıtışla saldırdı.

 

Çarşıya inmek üzere olan Yusuf yolda bu yaşanan olayı önce iki sevgilidir diye umursamayıp sonra kız tanıdık gelince müdahale etmek için aracından indi. Belki sevgilisidir diyerek geri çekilmeye yeltendiği anda kızın çırpınışlarından ters bir şeyler döndüğünü anlayıp hızla boğuşma halindeki ikiliye yaklaşıp kızı adamdan kurtardı.

 

"Ulan pezevenk ne yapıyorsun lan sen!" diye kükredi. Erdinç ise onu umursamayarak ittirmeye başladı.

 

"Sana ne her boka maydanoz olma alırım façanı aşağıya." diye sırıtarak söylendi. "Hem sen kimsin lan sana ne oluyor?" deyince Yusuf sinirle Erdinç'e kafa attı. Yere düşen Erdinç'in üzerine çullanarak Erdinç'i yumruklamaya başladı.

 

"Ulan hayvan! Zorla kızı taciz ediyorsun it herif. Kızın gönlü yok belli ki diye bir yumruk daha geçirdi Erdinç'in suratına. Erdinç ise Yusuf'un yakalarından tutup bu sefer onu altına aldı.

 

"Siktir git! Kız benim sana ne oluyor lan?! Dağdan gelmiş bağdakine posta koyuyor. Yakarım ulan senide bu kahpeyi de!" diye hırsla söylendi. Sözleri duyunca kan beynine sıçrayan Yusuf bu sefer Erdinç'i tekrar altına aldı.

 

"Sen kimi yakıyorsun lan şerefsiz! Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın sen lan, puşt!" Anin şokundan çıkan Leyla Yusuf'un Erdinç'e attığı yumrukları ve Yusuf'un kaşındaki kanı görünce tiz bir çığlık attı. Bu çığlığın üzerinde Leyla'ya dönen Yusuf boş bulunduğu için bu sefer kendisi Erdinç'in altına geçmişti.

 

"Yeter ne olur yapmayın!" diye bağıran Leyla'yı dinlemeyen Erdinç yumruklarını Yusuf'a geçiriyordu. Kendisini duymayan adamla başa çıkmayacağını anlayıp etrafa bakınmaya başladı. Gözüne çarpan taşı eline alıp Erdinç'in kafasına geçirdi. Başına aldığı darbe ile Erdinç çuval gibi Leyla'nın ayaklarının önüne yığıldı. Ayağının önüne yığılan adamdan korkan Leyla çığlık çığlığa geri çekildi. Yusuf yerden üzerindeki tozları silkeleyerek kalktı. Erdinç'e bakmadan Leyla'nın yanına yaklaştı. ,

 

"İyi misin?" Leyla'nın gözündeki korkuyu görünce sesini biraz daha alçalttı. Elini Leyla'nın omzuna koymaya çalışırken Leyla elini havaya kaldırıp geri geri kaçtı. Leyla'nın korkusunu körüklememek için Yusuf elini indirdi.

 

"Tamam, tamam. Bir şey yapmıyorum. Sen iyi mi-" Yusuf sözünü tamamlayamadan Erdinç'in yerden kalktığını gördüler. Erdinç acıyla inleyerek yerden kalktı. Bir eli başındaydı ve diğer elinin işaret parmağı ile tehditler savurmaya başladı.

 

"Ulan bunu sizin yanınıza koyar mıyım lan? Sizi bu köyde barındıran en adi insandır lan!" diyerek geri geri gitmeye başladı. Yusuf ise umursamaz bir tavırla cevap verdi.

 

"Elinden geleni ardına koyma şerefsiz!" diye bağırıp Leyla'yı tuttuğuyla arabanın içine attı. Sinirlemişti ama bu o adamdan çok Leyla'ya karşıydı.Erdinç ise intikam yeminleriyle ve aklındaki planla geri dönüş yoluna düştü.

 

Yusuf da arabaya binip Leyla'nın ağlayan gözlerine bakarak konuştu.

 

"Derdi neydi o itin seninle?" diye sinirle sordu. Bu sinirin sebebini kendi bile anlamış değildi.Belki sevgilisiydi belki tartışmışlardı.Evli değildi öyle olsa her gün şantiyeye babasına yemek getirdiğinde babası söylerdi. Kızım üniversiteye hazırlanıyor demişti. Düşüncelerinden Leyla'nın hıçkırık sesiyle sıyrıldı.

 

"Sana diyorum kızım derdi neydi?" diye bağırıp yumruğunu direksiyona geçirdi. Leyla korkuyla yerinden sıçradı. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Niye ona bağırıyordu şimdi?Hırsla konuşmaya başladı.

 

"Babalarımız zamanında söz vermiş bizi evlendirmek için. daha sonra o başkasını istedi ben zaten onu hiç istemedim. O istediğiyle evlendi olan bu"deyip akan göz yaşlarını sildi sevdiği adam karşısında bu duruma düşmek onun gözünde belkide herkesle oynasan bir kız konumuna girmek bu çok kötü bir durumdu.Yusuf ise sıktığı direksiyonla eklem yerleri bembeyaz olmuştu.Tekrar köye dönüyorlardı bu durum hiç hoşuna gitmemişti madem adam evliydi ne istiyordu Leyla'dan.

 

"Madem adam evli ne istiyor sen den ne diye taciz ediyor seni?" diye şüpheli gözlerle sordu.Leyla üzerindeki şüpheli bakışlarla konuşmaya başladı.

 

"Lanet adamın çocuğu olmuyor karısıyla zengin olduğu için evlendi zaten. Şimdi zamanında verilen evlilik sözüne sığınarak beni kuma istiyor. Çocuk doğurmam için.Ama babam karşı geliyor. Oda babanın gönlünü yap yoksa aileni ortadan kaldırırım diye atıp tutuyor iste".Leyla aklına gelen düşünceyle Yusuf'a döndü yalvaran bakışlarla konuşmasına devam etti.

 

"Ne olur babama bu olaydan bahsetme eğer duyarsa başına iş alır. Ya da köyde duyulursa adım kirlendi diye mecbur kalır beni ona vermeye" diye korkuyla söylendi.Yusuf'un kızın gözlerindeki korkuyla içi burkuldu ne hayatlar vardı böyle gencecik kızlar namus adı altında istemedikleri evliliklere zorlanıyorlardı. Leyla'nın yalvaran bakışlarına daha fazla karşı koyamadı. Çatık kaşlarla tamam anlamında kafasını salladı.Bilseydi ki bu olay başını yakacak o zamanda susar mıydı acaba.Sessiz yolculuk Leyla'nın evi tarif edişiyle evlerinin önünde son buldu meraklı bir kaç bakış arasında Leyla teşekkür ederek indi arabadan. Yusuf ise gaza yüklenerek ayrıldı oradan.Aradan geçen bir kaç gün içinde dedikodu almış başını yürümüştü.Bu dedikoduların başını çeken ise hiç şüphesiz Erdemdi elbetteki bir planı vardi o şehirli züppeyle Leyla'nın adını çıkarmış Yusuf'un Leyla'yı almayacağından emin bir şekilde köyde bu iğrenç dedikoduyu yaymıştı .Yusuf Leyla'yı almayınca ortaya çıkıp benim kabulüm deyip Hem Leyla'yı kurtarmış gibi görünecek hemde çok istediği bebeğe kavuşacaktı ama evdeki hesabı çarşıya uymayacaktı.Leyla telefonun diğer ucundaki ismini söyleyen adamla geçmişe kayan düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Yemin ederim bu sefer seni öldürürüm rahat bırak beni benim kaybedecek hiç bir şeyim yok karşında kimsesiz savunmasız bıraktığın kız yok artık!" diye kararlı bir şekilde konuştu.

 

"Oo bak sen. Neye güveniyorsun eksik etek? Seni istemeyen kocana mı yoksa beni hapse tıktıran ensesi kalın kayın babana mı? Unutma bu sırrı kayın baban ört bas etti ama ben ifşa etmesini bilirim. Eğer istediğimi yapmazsan yemin olsun Türkiye'ye bu sefer daha büyük bir şekilde haber olursunuz hem bu sefer mağdur olarak değil suçlu olarak çıkarsın senin elinde kanıt yok kızım o yüzden dediğimi yapmaya mecbursun.Tabi o çok sevdiğin kocanla kayın babanın adının lekelenmesini istemezsen." diye iğrenç bir kahkaha attı.Leyla duydukları karşısında yüreğine oturan ağırlık ve korkuyla çaresizlikle konuştu.

 

" Kendimi öldürürüm yinede dediğini yapmam. Erdinç yemin ederim senide kendimi de öldürürüm. Lanet herif!" diyerek hırsla telefonu kapadı. Hırsla saçlarını çekiştirip ne yapacağını bilmez bir şekilde ortada dolanmaya başladı. Pislik heriften kurtulamamıştı bir türlü nerede olduğunu bilende yoktu kayın babası tembihlemişti dikkatli olması için ama ne yapacağım ben diye kendini bahçedeki masaya bıraktı kayın babasına söylese bir dert bu sefer Yusuf'ta vardı o ayrı bir dert.Sanki umursayacak da beyefendi diye düşündü bu yüzdende beni suçlayacağı kesin diye söylendi.Başını ellerinin arasına aldı düşünmeye başladı.

 

Diğer tarafta uyku tutmayan kişiyse Leyla'yı ilk gördüğü günden beri yüzü çok tanıdık geliyordu ama Altı sene önce ki olaydan pek sağlıklı bir düşünce olmadığını kendine hatırlatıyordu sürekli ta ki bu gün ki telefon görüşmesinde duyduğu isme kadar olabilir miydi bu.İbrahim amca ondan böyle bir şey rica ettiğinde hiç şüphelenmemişti ki.Nerden bilecektin oğlum adam kimsesiz savunmasız kız demedi mi hem Yusuf saklamadı mı kızı nereden bilecektin ki ama siması sesi ismi o kızı çağrıştırıyordu birde telefonda konuştuğu adamın ismi tesadüf müydü şüpheyle yaklaştı denemekten ne çıkardı ki ve hafif sesini yükselterek sordu

 

"Leyla Karaman?"Leyla korkuyla yerinden fırlayıp karşısındaki adama baktı iste onu ilk gördüğü günden beri korktuğu şey başına gelmişti.Karşısındaki kızın korku dolu gözleri ve panik hali tecrübeli adam için zaten bir cevaptı.

 

"Evet, yanılmamışım aynı korku dolu bakış aynı ürkek hareketler neden Leyla niye sakladın niye gerçekleri Yusuf'a anlatmadın?" diye sordu adam.

 

GECİKMEDEN DOLAYI HEPİNİZDEN ÖZÜR DİLERİM...

 

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER...

 

-yitenumutlar

 

hadım* :Testisleri (hayaları) veya sperma üreten organları alınmış erkek.

 

sabi** : Çocuk

 

mendebur*** : Sümsük, sünepe, pis, iğrenç.

 

 

 

 

 

Loading...
0%