Yeni Üyelik
11.
Bölüm

A-D-Bölüm-11

@yitenumutlar

 

 

Leyla duyduklarının şoku ve paniğiyle hemen inkara kalkıştı.Elbisesinin eteklerine titreyen ellerini yerleştirerek bu tecrübeli adam dan belki biraz daha saklana bilirim en azından boşanana kadar diye aklından geçirip,dolu gözleriyle başını dikerek cevapladı karşısındaki adamın sorusunu.

 

"Sen neden ve kimden bahsediyorsun?ben öyle birini tanımıyorum sadece isim benzerliğidir olamazmı yani.Aynı isim ve soy isime sahip kaçtane insan var.Ben tanımıyorum öyle birisini"diye inkar etti.İnanmasını umarak içinden bildiği dua ları bırak hatim indirme derecesine gelmişti.Elbetteki inanmaya cağını biliyordu çünkü karşısındaki adamın mesleğinin getirdiği avantajları nasıl kullandığını iyi bilirdi.Zira o Yunus Toralı idi.Yunus ise Leyla'yı baştan aşağı inceler bir bakışla süzüp gördüklerinden emin olarak konuştu.

 

"Leyla boşuna çırpınma çünkü sen o hapishane de görüşme odasında gördüğüm kimsesiz korkak kızsın.Bunu kanıtlaya bilirim beni uğraştırma boş yere.Zaten her halinden belli konuşurken sesin titriyor, gözlerini kaçırıyorsun.Ellerini saymıyorum bile çünkü eteklerine saklaman titremeni görmemi engellemiyor"diyerek mavi gözleriyle Leyla'nın ellerini işaret etti.Daha Sonra gayet rahat bir şekilde masadan bir sandalye çekip oturarak kollarını gösünde birleştirdi.Hadi anlat bakışlarıyla bakmaya başladı.Bir müddet ikisinden de ses çıkmayınca sessizliği bozan Yunus oldu.

 

"Daha bekleyecekmiyim yoksa Yusuf'u da çağırayım mı?benim yerime ona anlatırsın neden sakladığını anlatacakmısın çağırayım mı Yusuf'u?" diye elindeki telefonun tuşlarıyla oynamaya başladı. Leyla,Yunus'un baskısına dayanmaya çalışarak cevap verdi.

 

"Yunus! yapma zaten boşayıp hayatından çıkacağım Yusuf'un bilmesine gerek yok.Zaten gözünde hiç bir değerim yok bari daha fazla küçük düşürme karşısında"diye yaşadıklarının ve Yusuf'un herşeyi öğreninceki tepkisinden korkarak ağlamaya başladı.Yunus karşısında göz yaşı döken kıza üzülerek birazdaha sesini yumuşatarak konuştu.

 

"Leyla bana herşeyi anlatki başındaki belaya çözüm bulalım altı yıl önce olduğu gibi. Belliki İbrahim Amcanın da haberi var yine birlikte çözelim ama bu sefer Yusuf'unda öğrenmek hakkı ondan saklayamam.Altı yıl önce evli olduğunuzu bilseydim inan ozaman söylerdim.Fakat sizin ilişkinizden haberim yoktu.İbrahim Amca gelip rica etti ama senin Yusuf'un eşi olduğunu söylemedi.Yardıma ihtiyacı olan kimsesiz bir kız onu oradan çıkar gençliği ve geleceği oralarda heba olmasın dedi. Ben araştırdım soyadın zaten ayrıydı hiç şüpheli bir durum yoktu.Ama suçsuz olduğuna seni o odada ilk gördüğüm anda inandım.Yusuf bilseydi eminim oda inanırdı.Şimdi anlat bakalım o adamın derdi ne senle? "diyerek beklentiyle baktı.Leyla bir iç çekişin ardından histerik bir şekilde hafifçe gülümsedi ve konuşmaya başladı.

 

"Yunus sen istenmemek sevilmemek nasıl birşey bilirmisin?Yedi sene ha bu gün gelecek ha yarın gelecek diyerek yanlız başına sabahları sabah etmek, sığınacak kimsen yok evlisin ama kocan yok. Beni bir hizmetçi gibi köydeki evlerine bıraktı.Kocaman ev bir başımayım kimsem yok geceleri korkudan uyuyamamak, köylük yerde başında bir belayla yanlız başına kalmak nasıl bir şey bir fikrin varmı?"diye smöylenerek kahverengi gözlerinden akan yaşları sertçe sildi ve konuşmasına devam etti.

 

"Allahın belası herif bir gece kapıma dayandı.Ben her zamanki gibi halimi sormaya gelen muhtar Amcayla karısıdır diye açtım kapıyı.Açmaz olaydım.O adamı karşımda görünce ne yapacağımı bilemedim.Kapıyı kapatmaya çalıştıkça iyice abandı kapıya sonunda açtı.Ben niyetini anlayarak kendimi mutfağa zor attım çünkü benimde niyetim belliydi bana dokunmaya kalkışırsa öldürecektim.Tak etmişti canıma tacizleri.Düşündüğüm gibide oldu biraz boğuşmadan sonra elime geçen bıçağı sapladım neresine geldi o an bilemedim,kendimi can havliyle sokağa attım. Muhtar Amcalara gittim gerisi jandarma karakol nezaret derken sonum hapishane oldu"diye titreyen elleriyle akan göz yaşlarını beceriksizce silip korkulu bakışlarını Yunus'a dikti.Yunus bunları zaten biliyordu en azından tecavüze yeltenme olayını o bilmediklerini öğrenmek istiyordu.Zaten Leyla o anların etkisine girmiş gibi tekrar başladı konuşmaya.

 

"Muhtar Amca,İbrahim Babamı aramış durumu anlatmış.İbrahim Babam geldi ona haber vermediğimiz için Muhtar Amca ya çok kızmış.Fakat Yusuf Muhtar Amcayı beni bırakıp giderken, Babasına kendisinin söyleyeceğini, Zaten babasının ve ailesinin ben gibi cahil köylü kızını kesinlikle kabul etmeyeceğini söylemiş.Muhtar Amcada boşasa da kimseye duyurmayız hem dul olduğu duyulursa rahat bırakmazlar laf olur söz olur diye düşünerek buna da şükür kızı ortada bırakmadı diye Yusuf'un şartını kabul etmiş. Daha sonra Yusuf gidip bir daha dönmeyince çok istedi babasına haber vermeyi ama ben istemedim.İbrahim babam bütün suçu Yusuf'a yükleyerek beni boşamasına izin vermeyeceğini söyledi. Tabi ki beni de suçladı ama beni savunmasız bir başıma bıraktığı için Yusuf babasının gözünde daha çok suçluydu.Soyadı meselesi ise biz imam nikahıyla evliydik o yüzden Karaman diye işlendi bilgilere." dedi.Yunus bir şeyleri öğrenmişti ama hala eksik olan şeyler vardı.Ellerini masanın üzerine koyarak tekrar sordu Leyla'ya.

 

"Peki bu Erdinç puştunun hala senden istediği ne?Yusuf seni niye sakladı herkesten?"diye sordu.Karşısındaki bu kız belli ki yalnızlığı en dibine kadar hissetmişti.Bir insan karısının başında böyle bir bela olduğunu bile bile hele namusuna göz diken bir şerefsiz İle aynı havayı solumasına nasıl izin verirdi? "Gerçekten Yusuf bunu nasıl yapabildi ki?" diye düşündü.Düşüncelerinden Leyla'nın sesiyle sıyrıldı.Leyla akan göz yaşlarına tezat al al olmuş yanaklarıyla bakışlarını kaçırarak konuştu.Yunus kızın utandığını anlamıştı bu sefer.

 

"Erdinç beni kuma olarak istedi çocuk doğurmam için.Ben istemeyince Yusuf'la adımı çıkarttı.Amacı adımı çıkarıp beni kimsenin istememesiydi.Böyle olunca o da benim namusumu kurtarır gibi benimle evlenecekti.Ama ben Yusuf'la çıkan lafların doğru olduğunu savununca etrafın baskısıyla Yusuf benimle evlenmek zorunda kaldı.Evet belki kötü bir şey yaptım iftira attım taciz etti dedim ama ben başkasını severken o adama kuma olarak gidemezdim."Üzerine çevrilen bakışların rahatsızlığıyla kıpırdandı yerinde."Yanlış anladın, ben hep Yusuf'u sevdim.Belki bencillik ettim onun kalbinde başka birisi vardı belkide ama aşk risk almaktır, bedeli ne kadar kötü olursa olsun pişman olmamaktır. Yusuf'a attığım iftira sonucu benimle evlendi ama cezam köyde sevdiğim adamdan ayrı yaşamaktı.Ben onu suçlamadım suçlu olan bendim belki ama bekledim bir gün sever döner geri diye.Ailem de bir yangın da ölünce tek kaldım işte."diyerek iç çekti parmaklarıyla oynayarak konuşmasına devam etti.

 

"Kimsesizliğim Erdinç pisliğinin ekmeğine yağ sürüyor.İbrahim babamın prestijiyle tehdit ediyor.Zaten kocanda istemiyor seni o mu koruyacak, diyor. Ya da kayın baban senin için prestijini tehlikeye atar mı bir düşün, diye tehdit etti.Yusuf zaten istemiyor beni ama İbrahim babam rezil olacak.Hepsi benim suçum!" diye elleriyle masaya vurmaya başladı.Çıkan sesler sessiz gecede yankılanırken Yunus yerinden hırsla fırladı. Leyla'yı kendine getirmek için masaya hızla savurduğu kollarını tutup sarsmaya başladı bir taraftan da sesini kısık tutarak duyurmaya çalışıyordu Leyla'ya.

 

"Kendine gel! Kimse bir şey yapamaz kimseye! Dağ başında mı yaşıyoruz? Sana yaklaşamaz Leyla duydun mu beni?! Öyle dedi diye sakın ama sakın onun istediklerini yapmayı aklından bile geçirme çünkü o zaman Yusuf için hiç bir değerin kalmaz.Sakın kendi başına hareket etme bana güven altı yıl önceki gibi tamam mı?" diyerek Leyla'dan onay beklercesine baktı.Leyla biraz daha sakin bir şekilde başını tamam anlamında salladı.Güveniyordu Yunus'a yıllar öncesinde de olduğu gibi.Bu adama hep borçlu kalacaktı.Yunus Leyla'nın sakinleştiğini anlayınca devam etti konuşmasına.

 

"Sen hiç kafana takma ben Yarın Mehmet'lede konuşup durum değerlendirmesi yapacağım.Yarın telefonunu dinlemeye aldırırım.Adamı bulmak için gerisini hallederim ben. Yusuf'ada uygun bir dille anlatırım."diyerek bir ağabey edasıyla konuştu.

 

"Ha bu arada utanmanı gerektirecek bir şey yapmadın sen. Ben her türlü arkandayım.Utanması gereken benim hamsi beyinli arkadaşım. Seni savunmasız bırakıp geldiği için." deyip Leyla'nın hala tutmakta olduğu kollarını bıraktı."Hadi şimdi git yat. İyi geceler." diye Leyla'yı kibarca kış kışladı.Leyla buruk bir tebessümle giderken bu adama duyduğu minnetle kandırılmasına dayanamadı.Çünkü bu tür olaylarda yalan olmaması gerektiğini biraz geç öğrenmişti.Tekrar dönerek seslendi.

 

"Yunus sana bir şey söyleyeceğim ama kızmak kükremek yok." diye tembihledi.Yunus tamam anlamında başını salladı.Leyla besmele çekerek başladı konuşmaya zira bu adamın sağı solu belli olmuyordu.

 

"Şey Deniz hamile falan değil. Her şey Azra'nın başından çıktı.Ama Deniz söyleyecekti sana." diyerek Yunus'un tepkisini ölçmek için yüzüne baktı ama tepkisizdi Yunus.Leyla, "İşte şimdi yandın Leyla!" diyerek kendi iç sesiyle konuştu. Yunus'un hala tepkisiz olduğunu görünce Yunus'a seslendi.

 

"Yunus! İyi misin?"Yunus sonunda tepki vermeyi akıl edip konuştu.

 

"Biliyorum ben boşanmamak için şansımı denedim sadece. E sen demedin mi aşk risk almayı gerektirir diye." konuştu ve göz kırpıp diğer eve girdi.Leyla'da yüzündeki tebessümle girdi eve.

 

Sabah ilk gün ışıklarını saçarken erkeklerin evinde bir cümbüş kızların evinde ise bir koşuşturmaca vardı. Eline bir tencere ve bir kepçe alan Sultan Hanım başladı var gücüyle hem bağırıp hem tencereden kepçeyle ses çıkartmaya.

 

"Uyanın uyuşuklar! Kızım kalkınsana! Mübarek ayı uykusuna yattınız."Deniz ve Rüya irkilerek kalktı ve tabiri caizse pörtlemiş gözlerle Sultan Hanım'ın ne yapmaya çalıştığına bakıyorlardı. Fakat bu şaşkın bakışlar kafalarına sertçe inen birer kepçeyle son buldu.Kızlar acıyan kafalarını okşarken Sultan Hanım kepçeyi sallayarak tekrar konuştu.

 

"Eğer on dakika içinde giyinip hazırlanıp aşağıda olmazsanız karışmam anladınız mı beni?" diye sertçe sordu. Kızlar bir birine bakıp hala elleri kafalarında hızla başlarını salladı.Sultan Hanım memnun bir şekilde arkasını dönüp çıkarken aniden tekrar kızlara döndü ve kepçeyi uyarırcasına sallayarak tekrar konuştu.

 

"Bu arada giyinin dedi isem evde temizlik var demedim.Göz alıcı olun görüntü kirliliği değil!"diyerek çıktı odadan.Kızlar bir birine bu neydi şimdi der gibi baktı on dakika olayını hatırlayınca yarışırcasına banyoya koştular.Banyoya ilk giren Rüya olunca Deniz bağırmakla yetindi.

 

"O banyodan iki dakika içinde çıkmazsan sevgili doktorcuğumuza ateşler içinde yandığını söylerim duydun mu beni? Gerisini sen düşün."diye Rüya'yı tehdit etti. Rüya ise içeriden kıkırdayarak konuştu.

 

"Dene istersen. İlk senin ki damlar."diyerek Yunus'un sesini taklit etmeye çalıştı.

 

"Uy! Ben sağa demedim mi ani hareketler yok diye da!"diye kahkahayı bastı.Deniz ise kapının dışında çaresiz bekliyordu. Umutsuzca krem rengi kapıyla bakışmaya devam etti.

 

Sultan Hanım evde Cumhurbaşkanlığı bandosu gibi herkesi sabahtan ayağa dikmişti.Masada uyuklayan kızları süzerek konuştu.

 

"Yeter ne esneyip duruyorsunuz miskin miskin. Bugün intikam planının ilk katını çıkacağız. Kendinize gelin. Bakıyorum ki dünkü verdiğim ayar işe yaramış. Aferin hep böyle söz dinleyin."diyerek kızları süzdü.Eşlerinin onaylamayacağı tarzda kıyafetler gayet güzel saçlar birbirinden bakımlı gözüküyorlardı. Ama Esha her zaman ki süsüyle ben buradayım diyordu adeta. Allah kocasına sabır versin deyip çatalını sallayarak devam etti konuşmaya.

 

"Azra plana ne zaman başlamayı düşünüyorsun yavrum boynuzlanınca mı?"diyerek sakince tabağındaki zeytinden bir tane alıp ağzına attı.Azra içmekte olduğu çayı boynuz kelimesiyle boğazına kaçırınca Ayşe hemen su uzatıp kaynanasına cevap verdi.

 

"Anne nasıl laf o yazık kalbine mi indireceksin kızın? Hem yapmaz onlar öyle şeyler.Tamam öküzler,odunlar falan ama aldatmazlar ya deme öyle." diye kulağını çekip masaya vurdu.Sultan Hanım bilmiş bir sırıtışla cevap verdi.

 

"Öyle mi? Aman iyi vur masaya kocanı hurafelerle mi koruyacaksın? Kızım uyanın uyanın! Erkek adam arkandan sözü,başına boynuzu,karnına çocuğu koyar da haberiniz olmaz. Helede siz böyle saf saf bakarken..." diyerek elindeki bıçağı salladı. Esha ise başını onaylar biçimde sallayıp konuştu.

 

"Vallahi haklı Sultan Teyze. Ben beklerim her şeyi bu erkek milletinden.Zaten benimki gözlere ziyafet verir gibi spor salonlarında kas sergiliyor." diyerek iç çekti."İntikamımı alayım bir an önce ki ne olacaksa olsun." diyerek tabağındaki domatesi hırsla kesti.Semra Hanım, Sultan Hanıma bakıp baş onayını alarak konuştu.

 

"Kızım ne spor salonu seninki bayağı açılmış. O çok beğendiğin kas yığını kocan biraz önce o muhteşem kaslarıyla eve bir kız attı."diyerek çayını yudumladı.Kızlar yok artık nidalarıyla Esha'nın tepkisini izledi. Esha'nın esmer teni sinirden kıpkırmızı olmuş durumda konuştu.

 

"Bende senin o kıza sergilediğin kaslarını kasmazsam banada Esha demesinler."diye söylendi.Azra kendine demek öyle bakışlarıyla zaten hazır olan planını anlatmaya başladı.

 

"Tamam o zaman kızlar plan başlasın bakalım herkes görevini biliyor.Ama ben bu tontişlere..." derken Semra ve Sultan ikilisini çatalıyla işaret ederek devam etti."...planı öğreteyim.Şimdi bizim bir planımız var sizin yardımınız gerekiyor altın kızlar." diye konuştu.Semra ve Sultan hanım bir birine bakarak başlarını sallayıp onayladılar.Azra hain bir sırıtışla devam etti anlatmaya.

 

"Bildiğiniz üzere benim bir dans okulum var. Bayağıdır kapalı tabi Mehmet öküzünün yüzünden." diye araya sıkıştırarak devam etti."Biz orasını gece kulübüne çevirip erkeklere yani ellerimize bir ders vermeyi düşünüyoruz."Semra Hanım anlamamış bir şekilde konuştu.

 

"Kızım okulu gece kulübüne çevirip nasıl intikam alacaksınız?"diye sordu.Azra planının gururuyla konuştu.

 

"Şöyle ki bebeğim,Arda ve diğer dansçı arkadaşlarım bu hatunlara derken kızları işaret etti.Dans dersi verecekler.Bu danslar sıradan bildiğiniz dans değil bir nevi erkekleri kudurtan koreografiden oluşacak.Ama öncesinde gece bizim ellerimizden çektiğimiz sıkıntıları anlatmamızla ve bunları müzik le birleştirmemizle başlayacak.Şimdi diyeceksiniz ki e biz çektiğiniz sıkıntıları zaten biliyoruz kime ne faydası olacak.Burada şöyle bir şey uygulayacağız bizi basına madara eden fotojenik kocalarımız aynı şekilde o gece basına rezil olacaklar.Yani önce şaşalı bir duyuruyla açılışımızı duyuracağız basını toplayacağız daha sonra açılış gecesi planı uygulatacağız.Sizde o dedikoducu konken partilerindeki mi deyim altın günlerindeki mi deyim arkadaşlarınıza ballandırarak bu açılış gününü haber vereceksiniz.Zaten Ziya ve İbrahim amca üstlerine düşen görevi yapmaya hazır." diyerek konuşmayı sonlandırdı.Semra ve Sultan Hanım Allah sonumuzu hayır etsin bakışlarıyla birazda şüpheyle bakıştılar.Sultan Hanım sert bir şekilde konuştu.

 

"Eğer fazla ileri giderse senin o arkadaşların yani elleme oynaşmaya taşırlarsa hareketlerini vallahi yıkarım o okulu başınıza.Sonra bizim çocuklarımız var ayol onlara da yazık her şey kararında olacak."dedi.Deniz yerinden kalkıp masanın etrafını dolaşarak Sultan Hanımın yanaklarını sıktı.

 

"Sen merak etme Sultan'ım biz ileri gitmelerine izin verir miyiz? Kimin öğrencileriyiz?" diye kadının yanaklarını sıkarak başını salladı.Sultan Hanım Deniz'in poposuna bir tokat atarak kurtuldu ellerinden.

 

"Hadi oradan zevzek. Tamam yeter bu kadar lak lak herkes işinin başına. Aa hala yiyorlar kızım size diyorum löp löp yutuyorsunuz hadi kalkın hadi!" diye bağırdı.Azra kızlara okulun adresini vererek akşam üzeri gelmelerini söyledi.

 

Ömer erkenden uyanmış sabah koşusunu yapmış dönüyordu.Evin kapısında gördüğü kızla şaşırdı. Üzerine yapışan tişörtü kaslarını ortaya sererken boynundaki havlusuna terini silip kıza yaklaştı.

 

"Birisine mi bakmıştınız?"diye genç kumral bayana sordu.Kız bakışlarını Ömer'e çevirerek cevap verdi.

 

"Mehmet Yaman'ı arıyordum. Ziya Bey burda bulabilceğimi söyledi. Ömer kızı şöyle bir süzdü. Sonra aklına gelen şeyle resmen gözlerinin içi parladı. Demek babası hallerine acımış ve yardım için bu kızı göndermişti. Yüzüne yayılan gülümseme Elif'in ürkmesine sebep olurken Ömer Mehmet'in tatsız tutsuz yemeklerinden kurtulacağına seviniyordu. Belliki babası da yardım etmeye karar vermişti. Ömer bu düşüncelerle sırıtırken kız ürkek bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Bey efendi iyi misiniz?"Bu adam durduk yere niye sırıtıyordu şimdi? Umut göreve gittiği için onu güvende olursun diye Mehmet'in yanına yollamasaydı hayatta Ziya Bey'in çapkınlığı dillere destan oğlunun kapısını çalmazdı. Babasının bu yaşta namı Nuri Alço'yu geçtiyse oğlu Tecavüzcü Coşkun'un elini almıştır diye bir an gitmeyi düşünsede Mehmet'in yanında kalmaya mecburdu.Ömer'in sesiyle kendine geldi.

 

"Ben sizi buraya gönderen adamın oğlu yani aradığınız Ömer Bey'im." Elif içinden sanki sizi tanımayan, namınızı duymayan varda birde kendinizi tanıtıyorsunuz diye geçirirken Ömer'de anahtarıyla kapıyı açıp kızı davet etti. Elif ürkek adımlarla içeri geçince devam etti Ömer konuşmasına.

 

"İsmin neydi?"Uzun ,zayıf, iri mavi gözlü kıza sordu Ömer.Kız üzerindeki bakışların rahatsızlığı ve Mehmet'i bir an önce bulabilmenin ümidi ile cevapladı.

 

"Elif."bir an önce bu sorgudan kurtulmak için tekrar konuştu."Siz bana Mehmet abiyi çağarsanız ben onunla görüşsem."diyerek karşısındaki adamın cevabını bekledi.Ömer kızın aceleci ve çekingen haline tebessüm ederek konuştu.

 

"Öncelikle kahvaltıyı hazırlarsan iyi olur Elif." Elif anlam veremediği sözler karşısında Ömer'e ne demek istediğini sormak için tam ağzını açmıştıki onun tekrar konuşmaya başlaması ile susmak zorunda kaldı. "Çünkü doymak bilmeyen bir adet ayı besliyoruz evde.Bu ayı ve ben hariç dört çam yarması adam var onun için işin biraz zor. Etraftan da gördüğün gibi." diyerek evi eliyle işaret etti.Elif adamın sözlerine anlam veremesede işaret ettiği yerlere göz ucuyla baktı. Evin dağınıklığından çok bu kadar adamın burada ne yaptığını düşünüyordu. Ömer kızın düşüncelerini bölerek tekrar konuştu.

 

"Mutfak ilerde ki kapı. Sana kolay gelsin. Her şey var eksik bir şey olursa sen liste yap ben site kapıcısına iletirim." diyerek hızla merdivenlere yöneldi.Elif ise bu tuhaf olay karşısında Ömer'in gösterdiği kapıya doğru ne demeye çalıştığını anlamak için ilerlerdi ve gördüğü manzara karşısında çığlık atmamak için ağzını kapattı. Çünkü savaş alanından farksız bir mutfak ve evle karşı karşıyaydı.Biraz zorda olsa toparlanan kız en azından Mehmet gelene kadar onlara yardımcı olmak adına Ömer'in istediği gibi kahvaltıyı hazırlamaya karar verdi.Nede olsa Mehmet'in kendisine çok yardımı dokunmuştu. En azından teşekkür mahiyetinde bir kahvaltı hazırlaya bilirdi. Adımını mutfağa atar atmaz ayağını bastığı kaygan sıvıyla kayarken çığlığı basmış, neyse ki düşmemişti.Bir dakika belinde hissettiği ellerde neyin nesiydi? Tam arkasını dönecekken bir ses duydu.

 

"Kayak yapmak için yanlış yerdesin bence. Hem mevsimi de değil belirteyim istedim."deyip kızın bileğinden tutarak kendine çevirdi Mehmet. Elif karşısında gördüğü tanıdık yüzle tuttuğu nefesini bırakırken Mehmet sözlerine devam etti.

 

"Ne işin var burada?Hemde benim alanımda!"Elşf şaşkın bir şekilde kekeleyerek konuştu.

 

"Şe-şey.Umut göreve gitti. Beni senin yanına yolladı. Seninle konuşmuş. Senin içinde bulunduğumuz duurumdan haberin varmış. "Mehmet,Elif'in sözlerini başıyla onaylarken kız devam etti. "Ben evine gelmiştim ama seni bulamayınca Ziya Amca'yı aradım oda buranın adresini verdi." Elif staj görürken Ziya Bey'e ait bir hastanede görev yapmıştı. Mehmet ve Ziya Bey'in tanışıklığınıda Mehmet'in hastaneye yaralı olarak geldiği bir gün öğrenmişti.

 

"Eşimle bazı sorunlarım var o yüzden burada kalmak zorundayım. İşin açığı burada gördüğün tüm erkeklerin karşı evde karargah kurmuş eşleri ile problemleri var. Yani bir nevi kadın erkek savaşı."Başını kaşıyarak etrafta bakışlarını gezdiren adam hatırladığı ayrıntı ile bakışlarını tekrar Elif'e çevirdi.

 

"Afra nerede? Ve sen bu mutfakta ne yapıyordun? "

 

"Afra'yı,Ziya Amcanın şirketinin kreşine bıraktım."Bakışları ile çöp yuvasına dönen mutfağı süzen kız yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti."Galiba Ömer Bey beni iş için geldi zannetti. İlk iş kahvaltıyı hazırlamamı söyledi çünkü. "Mehmet homurdanarak bir küfür savururdu ve Elif'in yüzüne mahçup bir şekilde baktı.

 

"Kusura bakma maviş. Gördüğün gibi perişan haldeyiz.Oda seni bu yüzden iş için gelen biri zannetmiştir. Çünkü Kenan salağı ilan vermişti yardımcı için. Hangi aklı başında kadın altı erkeğin arasına gelecekse artık."Elif,Mehmet'in ve evin perişan haline üzülerek bir karar aldı. Ama tabiki bunu öncelikle Mehmet'e kabul ettirmeliydi.

 

"Önemli değil abi.Hem iznin olursa ben yardımcı olurum size. Yemek, çamaşır, temizlik falan hallederim hepsini. " Mehmet kaşlarını çatarak kükredi.

 

"Olmaz!Umut duyarsa ben nasıl açıklarım!" Elif yalvarırcasına baktı karşısındaki adamın gözlerine.

 

"Abi!Bu olay başımıza geldiğinden beri evden doğru dürüst çıkamıyorum.Hem izin ver senin yanında kaldığım sürece bir şeyin ucundan bari tutayım. İşime bile gidemiyorum kafam dağılır en azından." Mehmet bir süre kararsızca düşündü ve başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

 

"Olmaz!Umut bir duyarsa oyar beni! Hizmetçimisin kızım sen!?"

 

"Abi biz söylemezsek haberi olmaz!Çok sıkılıyorum benide anlayın! Burada kalayım söz veriyorum sadece ev işi ve yemeğinizle ilgilenirim." Mehmet bakışlarını kısarak şöyle bir düşündü. Umut'un haberi olmazsa sorunda olmazdı. Zaten Ömer'de yardımcı zannetmişti Elif'i. Üstelik şimdi Elif'i eski eve yerleştirirse kendiside oraya gitmek zorunda kalırdı. Azra buradaykende Elif'le o evde kalamazdı. Hem Elif burada kalırsa yemek hazırlama derdinden de kurtulurdu. Aldığı kararla gözlerinin içi parlayan adam ciddi bir ses tonuyla konuştu.

 

"Tamam ama diğerleri seni gerçekten Ziya Amca'nın gönderdiği yardımcı olarak bilecekler.Eğer Umut'un eşi olduğunu öğrenirlerse kocanında duyması ikimizin sonu olur.Umut bizi mahveder." Elif gülümseyerek başını sallarken Mehmet devam etti. "Ben Ziya Amca'yla da Konuşayım ağzından bir şey kaçırmasın.Afra'yı da buraya getirki gözümüzün önünde olsun. Sende acele et maviş,çünkü çok acıktım." Mutfaktan çıkan adam cebinden telefonunu çıkararak salona doğru ilerledi

 

Yarım saat aradan sonra erkekler kahvaltı masasında günün programı hakkında konuşuyorlardı.

 

"Abicim benim merkeze gitmem lazım Azra'da size emanet." diyen Mehmet sucuklu yumurtaya ekmeğini banarken Kenan burun kıvırarak cevapladı.

 

"Vallahi bana hiç güvenmeyin bu gün önemli bir ameliyatım var ben hiç uğraşamam."diyerek topu ortaya attı.Yusuf ise kendine dönen gözlerle onaylamaz şekilde bakarak konuştu.

 

"Bana hiç bakmayın hem babam çağırıyor hem yeni inşaat alanıyla alakalı sorunlar var onlarla ilgileneceğim.Yunus ilgilensin kızlarla hem baba olacak karısıyla ilgilenirken kızlara da göz kulak olur."diyerek Yunus'a baktı fakat Yunus hiç oralı olmayarak kahvaltısına devam etti.Ömer Yunus'un ayağına teperek kendine gelmesini sağladı. Canının acısıyla adam sesini yükselterek bağırdı.

 

"Ah ne vuruyorsun lan puşt gavura vurur gibi.Hem bebek mebek yok o sadece Dursun babaya oynadığım bir oyundu boşanmamak için.Bu arada benim çok işim var beyler Yusuf bir ara senin yanına uğrayacağım konuşmanız gereken şeyler var."diyerek konuşmasını bitirdi.Ömer hayretle konuştu.

 

"Vay çakala bak iyi numaraymış ha.Neyse bende kalamam şirkette imzalanmayı bekleyen bir sürü dosya var tırlar yola çıkacak imza bekliyorlar."deyince herkes Ali'ye baktı.

 

"Bakmayın boşuna çocuk mu avutuyoruz koskoca kadın hepsi. Bir halt yiyemezler annemler var yanlarında.Hem benim kulübe uğramam lazım beni hiç bağlamaz nöbet işi. Sanki savaş çıktı nöbet tutacağız tövbe tövbe." diyerek çayını yudumladı.Erkekler abarttıklarının farkına vararak Ali'yi onaylarken Mehmet ayağa kalkarak konuştu.

 

"Haklısın kardeşim.Gerçi Azra ve Semra ikilisine güven olmaz ya neyse." diyerek bardağındaki son çayı yudumlarken Elif içeriye girerek Mehmet'e kısa bir bakış atıp Ömer'e dönerek konuştu.

 

"Ömer bey ben beslediğiniz Ayı'ya ne hazırlayacağımı bilemedim.Birde ben korkarım yaklaşamam siz ilgilenseniz."deyince herkes şaşkınlıkla Ömer'e baktı.Ömer kahkahasını zorlukla bastırarak cevapladı.

 

"Gerek yok Elif. Çünkü Ayıcık ufak bir kıtlık yaratarak aramızdan ayrılıyor." diyerek Mehmet'i işaret edince herkes kahkahaya boğulmuş Elif'te gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Mehmet, hepsine ters, ters bakarak Ömer'e dönüp sinirle homurdandı.

 

"Allah belanı versin lan. Lokmalarımı mı saydın şerefsiz.İnşallah Hint filmlerindeki dövüş sahnelerine kurban gidersin.İnşallah damatlık yerine Hint entarisi giyer de sünnet bebeleri gibi gezersin düğününde.İnşallah o sarığı başına sararlar da içinde kobralar dans eder yavşak herif.Bir de sırıtıyor gevşek gevşek." diyerek eline aldığı zeytini Ömer'e fırlatarak silahını beline yerleştirip evden ayrıldı.Arkasında bu koca adamların çocuk gibi hareketleriyle ne yapacağını düşünen Elif ve kahkahalar içerisinde arkadaşlarını bırakarak.

 

Azra biraz yürüyüşten sonra dans okuluna gitmeye karar vererek yürüyüşüne başladı.Ama arkasından gelen arabanın farkında değildi. Ta ki tanıdık gelen şarkıya ve ona eşlik eden sese kadar.Mehmet evden çıktıktan sonra arabasına binerek yola koyuldu kaldırımda yürüyen tanıdık kişiyi görene kadar hedefi her ne kadar merkez olsa da biraz daha zamanının olduğunu düşünerek takibe başladı.Bir taraftan da kaldırımdaki kızın giydiği kısa elbisesinden açıkta kalan bacaklarını süzerek etrafta ondan başka bakan var mı diyede etrafını kolaçan etmeyi elden bırakmayarak Cd çalara bir Cd taktı.Bu şarkıyı zamanında az söylememişti Azra'ya.Arabayla biraz daha yaklaşarak başladı şarkıyı söylemeye.

 

"Yola çıkmış arıyorum kaybettiğim aşkımı

Ne olur bana ümit verme seveceksen başkasını.

Bana toz pembe görünmez sensiz dünyam çok karanlık

Beni senden daha fazla sevecek kimsem yok artık.

 

İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız

Sen benimle ben seninle bu hayatı yaşamalıyız

Severek bir birimizi hayatta hep gülmeliyiz." Diyerek Azra'ya seslendi.

 

"Güzelim gel gideceğin yere bırakayım.Hem bu elbise ne böyle kıçın başın açıkta." diye kaşlarını çatarak söylendi.Azra ise şarkıya eşlik eden adama mı onun tatlılığına mı güleceğini bilemezken işittiği lafla sinirle Mehmet'e döndü ve konuştu.

 

"Ay bebeğim dikkat et çıktığın yollara ve aradığın şeye çünkü kaybettiğin şey kendi yolunu çizmek üzere." dedi ve devam etti yürüyüşüne.Mehmet ise şarkısıma çünkü küçük bir gülüşünü yakalamıştı Azra'nın. Gerekirse herkese rezil olmaya razıydı onun bir gülücüğü için.

 

"Yaşamanın gayesini seni sevince anladım. Senden gelen her cefaya bu canımı adadım.

Bil ki tahammül kalmadı başka birini sevmene. Sevme benden başkasını razı değilsen ölmeme."diyerek bağırdı.Azra ise çemkirerek cevap verdi.

 

"Geber e mi Mehmet geber! Rezil oluyorum herkese beni sevince anlamış yaşamayı. Terk ederken yaşamayı anlayan aklın neredeydi ?"diye sordu.Cevabını beklemeden sıcağın ve sinirin verdiği hararetle karşıya geçip dondurma almaya karar verdi. Azra'nın karşıya geçme hamlesini fark eden Mehmet hemen el frenini çekip arabayı müsait bir yere park etti.Koşarak Azra'nın yanına ulaştı.Azra dondurmacıdan külahta çilekli dondurma istemişti.Mehmet duyduğu istekle konuşmaya daldı.

 

"Hayır abicim sen paket olandan ver"diyerek çocuğu uyardı. Azra,sinirle Mehmet'e dönüp ne yapıyorsun bakışları attı.Ve tekrar çocuğa döndü yeniden söyledi.

 

"Hayır! Külahta. Eğer onun dediğini yaparsan burayı başına yıkarım" diye dişlerinin arasından tısladı.Çocuk bir Azra'ya bir Mehmet'e bakarak Azra'da gördüğü potansiyelleri hemen dondurmayı verdi.Azra halinden memnun bir şekilde alıp ücreti uzatırken Mehmet parayı verdi.Azra'da daha fazla uzatmayı gerek görmeden yoluna devam etti. Tabi ki Mehmet'te arkasından.Mehmet hırsla konuştu.

 

"Yapma dediğim şeyleri yapmakta üstüne yok.Giyme derim giyersin yeme derim yersin.Ne yapacağım ben senle?" diye Azra'ya sordu.Azra hafif Mehmet'e dönerek cevapladı.

 

"Giyimime ve hayatıma karışmaktan vazgeç.Senin böyle bir hakkın kaldığını sanmıyorum, böyle giyinmek hoşuma gidiyor.Ayrıca sadece dondurma yiyorum niye bu kadar abarttığını anlamış değilim."deyip gözlerini kısarak Mehmet'ten gelecek cevabı bekledi.Mehmet ise cidden bu dişi terminatör kılıklı kadının bu kadar masum olabileceğine şaşıyordu.Çünkü külahta dondurma onda farklı şeyler çağrıştırıyordu.Hadi ama sadece onda mı her erkekte aynı şeyi çağrıştırır külahta dondurma.Mehmet cevap bekleyen ve hala dondurmasını yalayan Azra'ya cevabını verdi.

 

"Bebeğim giyimini sonra konuşuruz önce dondurmaya bir aydınlık getirelim." diyerek işaret parmağıyla dudağının üst kısmını kaşır gibi yaparak gülüşünü saklama ya çalıştı.Çünkü aldığı cevaptan sonra Azra'nın suratını hayal bile edemiyordu.Azra Mehmet'in gülüşünden işkillenerek konuştu.

 

"Ne gülüyorsun be bir yerime mi bulaştı?" diye elleriyle dudak kenarlarını temizlemeye çalışırken Mehmet ellerini tuttu çünkü biraz sonra zevkle temizleyecekti kendi bu düşünceyle konuştu.

 

"Şöyle ki karıcığım,külahtaki dondurmayı yalarken etrafta gören erkekler başka şeyler hayal edebilir ve bende bu yüzden katil olabilirim mesela şu sağdaki puşt niye izliyor seni diyerek o tarafa doğru hamle yapınca Azra koluna yapıştı.

 

"Bir dakika neyi hayal edeceklermiş ben anlamadım." diyerek Mehmet'e sordu ve tekrar dondurmasını yaladı.Mehmet iç çekerek ve bir de karşıdaki adamı kolaçan edip tekrar Azra'ya döndü ve konuştu.

 

"Kızım yalama şu lanet şeyi burada gösteriyim mi neyi hayal ettiklerini." derken gözleriyle ima ettiği şeyi işaret etti.Azra Mehmet'in işaret ettiği yere bakıp şaşkınlıkla tekrar Mehmet'e döndü ve iri gözlerini kırpıştırıp ne diyeceğini bilemeyerek ağzını balık gibi açıp kapadı.Mehmet fırsat bu fırsat deyip Azra'nın çilekli dondurma bulaşmış dudaklarına yapıştı.Azra şokta Mehmet ise aldığı tadın muhteşemliği ve anın mutluluğuna kendini o kadar kaptırmıştı ki yanından geçen yaşlı ninenin baston darbesiyle kendine geldi.

 

"Tü utanmaz arlanmazlar çoluk çocuk var etrafta bu ne terbiyesizlik ayol.Eskiden ayıpta gizli olurdu ibadette şimdi nerede kızı erkeği bulan sokaklarda. Zina ayol yaptığınız zina." diyerek söylendi.Mehmet başında ki acıyla konuştu.

 

"Ne zinası teyzem ya karım o benim." diyerek başını ovdu. "Hem karımı rahatça öpemeyecek miyim canım evde Semra ve Sultan cadıları burada da siz işiniz yok mu? Git örgünü al çekirdeğini al otur parkta bak havaya mis gibi girmişsin doksan yaşına maazallah güneş çarpar teyzem." dedi Mehmet.Azra şoktan yeni çıkmış bir şekilde ve karşısındaki kadının şirret bakışlarından istifade kadının yanına süzülerek koluna girip ağlama moduna girerek masumca konuştu.

 

"Ah teyzem beni istemiyormuş neyim var benim.Bende madem istemiyorsun boşanalım deyince ne boşanması öldürürüm seni ya kara toprağınsın ya benim diye boynumu sıkıyordu. Sen yanlış anladın yok öpüşme filan.Ama iyi ki yanlış anladın yoksa boğacaktı beni saygısız. Sana da ne dedi duydun mu doksan yaşında nine dedi."diyerek biraz daha gaz verince kadının bakışlarından adeta alev çıkacaktı. Mehmet'te değişimin farkındalığıyla birazcık tırstı. Birazcık mı? Bastonla bakışmaya başladığındaki yüz şekli görülmeye değerdi.Kadın Azra'yı arkasına alarak kaybetti.Kaybetti çünkü bildiğin yaklaşık bir seksen boyunda Yüz kilo civarındaydı.Kadın Azra'ya ithafen konuştu.

 

"Neyini beğenmiyormuş at gibi kızsın! Sen bu güzellikle bu manav dükkanında kenara itilmiş muşmulaya mı kaldın a yavrum? Hadi bakalım sıkıyorsa dokunsun sana ben varken. Eski boksörlerdenim. Ayrıca yaşım doksan değil altmış.Bu gibi hayırsız bir kocaya düştüm bu hale geldim ama sonunda onuda tuş ettim omurgasını kırdım felçli yatıyor evde." diyerek göz dağı verdi Mehmet'e. Mehmet adamın felç durumunu başka türlü değerlendirip patavatsızca konuştu.

 

"Teyze amca altta kalmaktan felç geçirmesin maazallah çünkü şu cüssene bak yazık amcaya."diye konuştu teyzeyi dahada kızdırdığının farkına varmayarak.Azra kadının arkasından başını çıkararak konuştu.

 

"Allah belanı versin aklın fikrin orada manyak herif kocaman kadına dediğine bak diyerek kafasını geri çekti.Etraftakiler bir olay olduğunun farkındalığıyla iyice toplandı. Azra kadının arkasından Mehmet'e oh çekerken kadın konuştu.

 

"Seni genel ev pezevengi kılıklı seni! Dediği laflara bak! Merak etme altımda değil başka kadının üstündeyken kırıldı beli bizzat ben kırdım. Şimdi senin kafanı kıracağım gibi." diyerek kaldırdığı bastonu Mehmet'in kafasına geçirdi.Mehmet'ten acı bir feryat yükselirken Azra'dan yardım istedi.

 

"Ulan Allahsız kocanı öldürecek bu tazmanya canavarı kurtarsana!"diye bağırdı.Azra ise hiç umursamadan cevap verdi. "Teyzem başına vurma bunların beyni şeyinde çalışıyor baksana dediği laflara oraya vur oraya!" diye eliyle işaret edince Mehmet bu tantanadan sıkılarak bağırdı.

 

"Yeter lan yeter! Allah'sız derdin ne şeyimle insaf et sene kızım. Lazım o daha bize." deyince bacağının eklem yerine aldığı baston darbesiyle Azra'nın önüne diz çöker vaziyette düştü Azra diye seslendi.

 

"Azra bak bu işin sonu kötü olacak yine dağa mı kaldırayım kızım onumu istiyorsun?!" diye söylendi uyarır biçimde.Azra yaşadıkları yakınlaşmaların intikam planını sekteye uğrayacağını uygulamalı şeklini yani dağ evi macerasını hatırlayarak geri adım attı.Teyzenin bastonunu tutarak konuştu.

 

"Ay teyzem yeter öldüreceksin ama kocamı.Ben ne yaparım sonra dul başıma zaten adamda işlev bırakmadın." diye kıkırdayıp devam etti. "Akıllanmıştır o değil mi kocacığım?" diye gözlerini açarak konuştu.Mehmet ise dişlerini sıkarak cevapladı.

 

"Evet canım evet." diyerek başını salladı."Elbet bir gün üste çıkan ben olacağım Allah'sız. O zaman bu kadar rahat olabilecek misin bakalım?" diye mırıldandı.

 

"Efendim bebeğim bir şey mi dedin?" diye eğilip yanağını okşadı.Mehmet ise eğilince öne çıkan göğüs dekoltesiyle ya sabır çekip konuştu.

 

"Seni çok seviyorum dedim hayatım." diyerek gözleriyle göğüslerini gösterip "Ben sana sonra sorarım." dercesine başını salladı.Azra ise göğüslerini iyice gözüne sokarak kalktı Mehmet'in önünden.Teyzeye döndü ve kulağına konuştu.

 

"Teyzem yeter ellerine sağlık ama ben kocamı seviyorum.Bana edepsizce bir şey dedi bende sinirlendim yoksa sorun yok sende cezasını verdin zaten uzatmayalım.O sana saygıdan ilişmedi ama komiser kendisi zira başına iş almanı istemem." diye uyardı.Teyze ise bu uyarı karşısında cevapladı.

 

"Ayol niye dövdürüyorsun devletin memurunu? Hem bu erkek edepsiz şeyler konuşur da ister de.Bak kızım ben den sana bir öğüt.Bir kadın, kocasının sokakta karısı,evde aşçısı,yatakta neyi isterse onu olur. Bu nasihatim kulağına küpe olsun kocana iyi davran yoksa kaparlar bu çocuğu."diye Azra'nın yanağını okşayıp Mehmet'e döndü ve konuştu.

 

"Kusura bakma oğlum ama sende bir eli piyano çalsın bir eli süt sağsın diyorsan bu kızı kaçırırsın elinden.Sahip çıkın birbirinize çünkü gerçek sevgiler kalmadı artık." diyerek bastonuna dayanarak yoluna devam etti.Mehmet Azra'ya sokularak sordu.

 

"Teyze ne dedi de kıp kırmızı oldun?"diye sırıttı.Azra ise sinirle soluyup cevapladı.

 

"Of Mehmet sana ne? Ben soruyor muyum sana ne dedi diye?" dedi ve arkasını dönerek yürümeye başladı.Mehmet şaşkınca arkasından baktı. Ne demişti ki şimdi? Askeri yeşil tişörtünü iki parmağıyla silkeleyerek bıktım diye söylenip Azra'ya seslendi.

 

"Tripler kraliçesi nereye gidiyormuş acaba?"Azra arkasını dönmeden cevapladı.

 

"Balo hazırlığına birkaç yakışıklı şovalyeyle dans randevum var şatomda." diyerek saçlarını savurup kalçasını kıvırarak uzaklaştı.Mehmet ise bakmakla yetindi çünkü bir operasyona katılması gerekiyordu.Akşama ifadeni alırım diyerek arabasına binip uzaklaştı.

 

Yunus elinde telefonla kararsızca Yusuf'un numarasının üstünde gidip geliyordu.Ne yapacağını bilmeden kararsızca. Akşam üzeri olmuştu zaten Deniz sabah sabah cinlendirmişti yine birde Yusuf'la yapacağı konuşma geriyordu iyice.Söylese bir dert söylemese bir dertti.Sonunda arama tuşuna basıp Yusuf'un açmasını bekledi.Açılan telefonla konuştu.

 

"Alo?"

 

"..."

 

"Kardeşim seninle bir mevzu hakkında konuşacaktım."

 

"..."

 

"Evet önemli sen mi gelirsin ben mi geleyim?"

 

"..."

 

"Tamam o zaman ben bekliyorum seni görüşürüz."diyerek kapadı telefonu. Yusuf'un nasıl tepki vereceğinin merakıyla önemli bir dava için eksik bilgileri toplamaya koyuldu.

  

 

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER...

 

-yitenumutlar

 

 

Loading...
0%