Yeni Üyelik
15.
Bölüm

A-D-Bölüm-15

@yitenumutlar

 

 

SEVGİLİ OKURLAR GEÇMİŞE GEÇİŞ BÖLÜMLERİMİZ BU BÖLÜMDE BİTTİ KEYİFLİ OKUMALAR...

 

Evden çıkıp yıllardır uğramadığı mekana doğru yol almaya başladı kadın. Şu an oturduğu takside yıllar öncesini düşünüyordu. Eşi babasının yanına kendini ve mesleğini geliştirmek adına geldiğinde tanışmışlardı. Bir gece babası hiç yapmadığı bir şey yapmış katı kurallarını tek seferlik çiğneyip eve üç genç adam ile gelmişti. İkisi aynı yaşlarda fakat diğeri bir kaç yaş büyüktü. İri vücudu, kumrala çalan saçları ve yeşil mi,ela mı çözemediği gözleri olan diğerlerinden bir kaç yaş büyük duran gence o gece tutulmuştu. Diğer inatçı kumral ablasının başkasını sevdiğini bile bile peşine düşmüş,yıllardır çaresizce karşılıksız aşk acısı çeken ablasını sonunda evliliğe razı edebilmişti. Asker adamında inadı yaman oluyordu doğrusu. Bu düşüncelerle yüzünde oluşan gülümseme biraz sonra yapacağı konuşma yüzünden silinmişti. Hiç istemese de hisselerini artık üstüne alması gerekiyordu. Çünkü eşi olacak adamın canını belki bu şekilde birazcık yakabilirdi. Babası öldükten sonra işlerin başına eşi geçmişti. Bu zamana kadar hisselerinin sözünü dahi etmemiş istememişti bile. Ama artık ufak bir cezayı hak ediyordu. Hisselerini istemesi ona karşı güveninin kalmadığını hissettirecekti eşine. Her ne kadar eşi bu yapacağını intikam almak gibi görse de kadında kocasını iyi tanıyordu. Biliyordu ki o hiç bir zaman paraya değer veren biri olmamıştı. Eşi için sadakat ve güven ön planda olmuştu hep. Şimdi bu yapacağı şeyden dolayı güvensiz bir insan olduğunu hissettirip birazcık canını yakacaktı. E bu kadarcık şeyi de hak etmişti doğrusu. Bu düşünceler içinde yaşlı taksicinin tuhaf bakışları altında ücreti ödeyip indi taksiden. E adam haklı yani geldiği yer eşinin gece kulübü diye savunmasına karşın pavyondan bozma olduğu için bir kadının gündüz vakti böyle bir yere gelmesi tuhaf kaçıyordu. Mekanın açık kapısından içeriye girdi ve etrafını süzdü. Yıllar önce bir kez gelmişti. Babasının ve annesinin ölüm nedeni olan bu gayya kuyusuna. Annesini bu mekanda çalışan bir kadına takık birisi yüzünden kaybetmişti. Adamın belalı olmasından dolayı babası kadını korumasına almış fakat adam bu seferde babasına takarak hırs meselesine çevirmişti olayı. Babası ile annesinin aşkı dillere destan olunca babasının canını yakmak için annesini öldürmüşlerdi. Sırf bu pislik yuvasının yüzünden kaybetmişti annesini ve bu yüzden babasını sorumlu tutup onunla bir daha hiç konuşmamıştı. Babası da bu mide bulandıran yerde geçirdiği bir kalp krizi nedeni ile hayatını kaybetmişti. İlk ve son kez o gün gelmişti buraya. Ne kadar ironi ki bu günde hiç istemeyerek hisselerini almaya gelmişti. Durup derin bir nefes aldı ve aşağı doğru inen merdivenlerden yavaş yavaş indi. Basamaklardaki kırmızı halı bile midesini bulandırmaya yetiyordu. Merdivenlerden inip başını kaldırması ile gördüğü manzara karşısında adeta kalbi atmayı bırakmıştı.

 

Ali aklındaki düşünceler ile ağrıyan başını çekemez hale gelmişti.Odasından içeri doğru seslendi.

 

"Akif!" Bir yandan da başına masaj yapmaya çalışıyordu. Seslenip de karşılık alamadığı için daha gür bir şekilde bağırdı.

 

"Akif!dedim neredesin lan?" Bir kaç saniye sonra karşısına geçen genç merakla sordu.

 

"Hayırdır abi kuyruğuna basılmış gibi ne böğürüyorsun?" Karşısındaki adamın kızaran yüzü ile panikleyen Akif, Ali'nin isteği ile rahat bir nefes aldı.

 

"Lan başlatma böğürmene, öğürmene. Başım çatlıyor Akif git en keskininden bir ağrı kesici kap gel." Sinsi bir gülüşle "Bu gidişle daha çok yerin ağrır senin.Sen böyle mecnun misali gezdikçe gör bak neler olacak..." dese de içinden söylenmekle yetinmişti Akif. Kendine gelip ne duruyorsun daha bakışlarını görünce acele ile konuştu. Şimdi bunun şirretliğini çekemezdi.

 

"Hemen alıp geliyorum abi beş dakikaya gelirim." Hızla çıktı Ali'nin odasından. Ağrıyan başını umursamamaya çalışarak giden adamın arkasından oda çıktı odadan. Adım attıkça iyice şiddetlenen ağrı ile en yakındaki sandalyeyi çekip kendini bıraktı. Ayaklarını masaya uzatıp gözlerini kapatarak ağrının azalmasını bekledi. Bir kaç saniye sonra gelen tıkırtılar ile gözlerini açmadan konuştu.

 

"Lan motor mu taktın? Ne çabuk gidip geldin? Bir bardak su al gel de içeyim hapı. Şu lanet ağrı beynimin içine etti filler tepişiyor sanki." Ufak sesler ve tıkırtılar eşliğinde başında hissettiği ateş gibi parmaklar ile irkilen adam hızla gözlerini açtı. Tersten gördüğü sarışın ve boya küpü suretten dolayı fevri bir hareket ile yerinden fırlayarak çatılan kaşları ve gerilen yüzünün korkutuculuğu içinde sinirle konuştu.

 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun Heves? Hangi hakla bana dokunmaya cesaret edersin?" Karşısındaki kadının iki yana kıvrılan kırmızı rujlu dudaklarına tiksinerek baktı. Kadın adamın sözlerini umursamaz bir tavırla ellerini yakasına koyarak ismi gibi heves ile konuştu.

 

"Buraya ilk geldiğin günden beri beni fark etmen için uğraştım. Yıllar geçti sen yinede dönüp bir kere bile bakmadın. Neyim eksik Ali? Bu hayatı seçmeyi ben mi istedim sanıyorsun? Benim hislerimin hiç bir önemi yok mu senin için?" Sözleri ile adamın geniş göğsünü okşuyordu. İstekle bakan gözleri karşısındaki adamın ellerini sertçe itmesine sebep oldu. Yıllardır bu kadının her hamlesini boşa çıkarmıştı. Ama bu günkü kadar hiç bir zaman böyle cesaretle yaklaşmamıştı kendisine. Bu günkü yaklaşımının da sebebini elbette biliyordu. O lanet haberler yüzünden evliliğinin kötüye gittiğini duymuştu demek ki bu sırtlan kadın. Ama bilmediği şey Ali asla av olacak kadar salak değildi. Düşünceleri ile hırsla koyulaşan gözleri ve ağzından çıkan sözler sessiz ortamda sertçe yankılandı.

 

"Kendine gel! Bu hayatı seçmemiş olabilirsin ama ben burada zorunlu çalışanları güven altına alıp gönderirken sen bu hayatı tercih ettin. Tercih ettiğin hayatı şu an istemediğini söyleme bana." Yüzündeki alay dolu gülümseme ve tiksinen bakışlar ile kadına baktı. Üstelik baş ağrısı da kadının ağır kokusu ile iyice artmıştı. Kadın hayal kırıklığı ile konuşurken ağzından çıkanların bilincinde değildi.

 

" Senin için gitmedim. Bir gün tek bir kere bile benim ile olmayı kabul edersin belki diye. Tek bir gece Ali bir gece. Her şeye razıyım istersen ilişkimizden kimsenin haberi bile olmaz." Beklenti dolu gözler ile karşısındaki adama baktı. Kafasını eğip onaylamaz bir biçimde başını sallayan adam sözleri ile de belirtti.

 

"Şu an gerçekten midemi bulandırıyorsun. Sen nasıl bir kadınsın ki metres olmayı bile göze alıyorsun. Ben evliyim be kadın."diye kükreyince Heves şuh bir kahkahanın ardından adama tekrar yaklaşarak karşılık verdi.

 

"Evet biliyorum sağır mı dilsiz mi belli olmayan sünepe bir kadınla." Sonra aklına bir şey gelmiş gibi adamın göğsüne tekrar ellerini koyarak fısıldadı.

 

"Demek ki seni mutlu edemiyor o sümsük. Türkiye'ye reklam olup seni gibi bir adamı terk ettiğinden belli. İzin ver kadın nasıl olur göstereyim sana mutlu edeyim seni." Karşısındaki adamın ateş saçan bakışları ve aniden sertçe kavranan çenesi ile neye uğradığını şaşıran kadının hissettiği acı ile gözleri dolmuştu.

Ali tıslarcasına keskin bir tavır ile konuştu.

 

"Sakın! Sakın! Karımın adını o pis ağzına alma. Seni mahvederim duydun mu beni?" diyerek kadının tuttuğu yüzüne iyice yaklaşarak devam etti sözlerine.

 

"Saf ,temiz,gerekirse sümsük ve sünepe bile olsa benim karım. Senin gibi onun bunun altından çıkan bir kadın için kirpiğinin telini bile değişmem. Belkide ben terk edilmeyi hak edecek şeyler yaptım. Çok üzdüm karımı belkide ama senin gibi bir sürtüğün yüzünden de karımın küçük düşmesine izin vermem. Şimdi pisliklerini de topla defol git buradan." Sinirle kadının çenesini bıraktığı anda kadın sendelermiş gibi Ali'nin kollarına tutundu. Adamın boş bulunan halinden faydalanarak fevri bir hareket ile dudaklarına yapıştı.

 

Akif eczaneden aldığı ağrı kesiciden sonra mekana döndüğünde kapının önünde gördüğü adamla şaşırırken yıllardır ortalıkta gözükmeyen adamı görmenin sevinci ile ona doğru ilerleyip içeri girmekte olan adamın omzuna dokundu. Omuzundaki hissettiği elle arkasını dönen adam Akif'i görmesi ile yüzünde oluşan tebessüme karşılık verdi. Hızla sarılarak söylenmeye başladı.

 

"Vay Akif'ime bak be lan yıllar yaramış sana." sırtına sertçe vuran eller ile Akif mızıldandı.

 

"Yeter be ciğerimi düşürmeye mi geldin? Ne bu gerdek gecesi yumruklama merasimi gibi?" Çekilip adamı süzdü. Her zaman kısa kesim olan saçları uzamıştı. Biraz kas da yapmıştı sanki. Bakışlar aynı sert bakışlardı. Sadece çok hafif kilo almıştı. Bu düşüncelerini hemen dile getirdi.

 

"Sana da yaramış yıllar." İnanmayan bakışlar atan arkadaşına bakarak tekrar konuştu. "Vallahi bak lan. Kaslar, saçlar filan acayip cool olmuşsun." Arkadaşı hadi lan oradan bakışları atarken son anda aklına gelen ayrıntıyla sıkıntı ile sordu.

 

"Gelene niye geldin denmez de hayırdır be abi onca yıldan sonra?" Serdar sıkıntı ile nefes vererek arkadaşına açıklamada bulundu.

 

"Hayır mı şer mi bilmem koçum. Sultan Anne gel dedi geldim. Bizim Ayı'nın burnuna kancayı takıp ipini kısaltmamız gerekiyormuş galiba. Bilirsin benden pek haz etmez o yüzden beni çağırdı herhalde Sultan Anne. Aldığım haberlerden sonra bir gideyim görüneyim dedim. Göz kırparak sordu ne işler dönüyor Akif amacı ne lan bu gerzeklerin?" Soru sorduğu adam keyifle sırıtınca şüphe ile baktı karşısındaki gözleri parlayan adama.

 

"İnce iş abi ince iş. Bu hayvanlar köpek gibi aşık karılarına ama tükürdükleri tükmüğü yalamamak için istemem yan cebime koy ayağına yatıyorlar. Kızlarda gurur meselesi yaptı e haklılar da ama bunlar yola gelmez benden söylemesi. İşin sonu nereye varacak bakalım." Serdar anladım dercesine düşünceli bir şekilde başını salladı. Diğerlerini bilmezdi ama bu Ali denen gurur abidesinin inadını biliyordu. E kendide pek aşağı kalmazdı o yönden. Aradığı kızı bilip de inadına söylememişti zaten. Ama hak etmişti hergele. Ayşe'yi kıskanmıştı kendisinden. Halbuki kız o gün tesadüf eseri Serdar'ı görmesi ile ablasının ne kadar acı çektiğini anlatmak istemişti kendi öküzlüğü yüzünden Ayşe'nin tokadı yüzünde patlayınca bunu uzaktan gören Ali,Ayşe'nin sevdiği adamın Serdar olduğunu zannetmişti. Daha iki günlük nişanlılardı o zaman. Gerçi ablası da Serdar'a olan aşkını kalbine gömüp Demire şans vermişti. Ama olayları bilmeyen Ali nişanlısının kendisi ve babası ile konuşmayıp Serdar'la konuşmasını kaldıramamış sevdiği adamın o olduğu sanmış ve o.yüzden sadece onun ile konuştuğunu zannetmişti. Atladığı ayrıntı ise Ayşe sadece babasına karşı suskundu. Ali ile konuşmak için hiç fırsatı olmamıştı. Zaten o günden sonra yaşanan olaylar ile Ali konuşmayı yasaklamıştı nişanlısına. Ayşe'de ilk görüşte aşık olduğu adama olanları anlatamamıştı. Her konuşma çabası hüsran ile ve kendisini istemediğini söyleyen adamın çıkışları ile son bulmuştu. Ayşe,kocasının aradığı kadının kendisi olduğunu ise magazin olayları patlak vermeden kısa bir zaman önce öğrense de onu sessizliğe mahkum eden adama olan sinirinden konuşmamayı tercih etmişti. Gerçi Ali'de zaten aksini hiç bir zaman istememişti.

 

"İçeri geçen ikili merdivenlerden inince karşılaştıkları manzara ile şaşkınca bir birine baktı. Serdar ilk kendine gelen oldu. Fark ettiği ayrıntı ile hızla ilerledi. Ayşe sarsılıp tutunacak yer arayınca yanındaki karaltıya doğru bir hamle yaparken Serdar ani bir refleks ile destek olmuştu. Akif şaşkınlığını atamazken,esas üstündeki şaşkınlığı atarak kadının dudaklarından kurtulan Ali oldu. Duyduğu hıçkırık sesi ile hızla arkasını dönmüş fakat karşısındaki kadının yıkılmış hali ile ne diyeceğini bilemeyerek kala kaldı. Kendini biraz olsun toparlayıp konuşma girişiminde bulundu.

 

"Ayş..." sözü karısının gözünden damlayan yaşlar ve kaldırdığı eli ile yarıda kesilince hırsla arkasındaki kadına dönerek kolundan sertçe tutup Akif'in yanına sürükledi.

 

"Akif at şunu dışarı bir daha buraya beş metre bile yaklaşmasın." Kadın ağzını yayarak konuşmaya başladı.

 

"Ama sevgilim daha yeni başlamıştık." Adam kadını Akif'in ayaklarının dibine savururken Ayşe başını dikip gözyaşlarını silerek titrek bir sesle konuştu.

 

"Ali! Gitmesi gereken kişi o değil. Benim." diyerek elini göğsüne vurdu ve sözlerine devam etti. "Senin her şeyine eyvallah edip sineye çeken ben gitmeliyim." Karısının titrek sesi ile söylediği sözlere ve tiksinti dolu bakışlarına çaresizce bakarak açıklamaya çalıştı.

 

"Ayşe yanlış anladın. Yok öyle bir şey bu takıntılı kadın yapıştı vatoz balığı gibi benim suçum yok." Bir taraftan da karısına doğru ilerliyordu. Sözlerine devam etti. "Hem sen beni hiç tanıyamadın mı iki senelik kocana hiç mi güvenin yok?" Karısının yaşlar süzülen mavi gözlerine üzgünce baktı. Düşen her damla sanki bir kezzap damlası gibi kalbini delip geçiyordu. Ayşe olumsuzca başını iki yana sallayarak karşısındaki adamın gözlerine baktı.

 

"İnansam ne olacak. İstediğin zaten bu evliliği bitirmek değil miydi Ali? Sen o kadından çok mu farklısın sanki? Yıllardır aşkımı görmezden geldin. Ne için ?" Cevabını da kendisi vererek zorla da olsa konuşmasına devam etti. "Takıntın için. O kadın..." derken eli ile kadını göstererek "o kadın için de takıntılı diyorsun ya Ali senin aradığın kadına olan takıntın da bu kadının ki gibi iğrenç mi?" Ali durumu nasıl toparlayacağını bilemeyerek sinir ile yüzünü sıvazladı. İtham edildiği sözlerle hiddet ile konuştu.

 

"Benim aşkım takıntı değil. Sen o kadının şehveti ile benim hislerimi aynı kefeye koyamazsın. Bunu en iyi bilen sensin. Ben bu lanet yürekteki aşk için iki yıllık karıma dokunmaz iken, böyle alçak bir kadına mı eyvallah edeceğim." Ayşe gördüğü görüntüyü bir türlü hafızasından silemiyordu.Ali yapmazdı kalbi bunu savunurken aklı kendi gözlerin ile gördün diye zihninin odacıklarına fısıldıyordu.Burnunu hafifçe çekerek aklından geçenleri söyledi.

 

"Biliyor musun senin ki aşk değil. Aşk haram ile olmaz. Bir erkek aşkına haram sürüyorsa ona aşk demeye hakkı yok. Suçsuzum diye savunma bana suçsuz insan Yusuf gibi olur. Çünkü onun gömleği sizinkiler gibi önden değil arkadan yırtık. Şimdi bir daha aşktan sakın bahsetme çünkü sen bir Yusuf değilsin. İhanet sadece vücut ile olmaz Ali, akıl ile kalp ile de olur.Ben senin aşkına saygı duyup, yasağına boyun eğip beklerken meğer sen en büyük ihaneti kalbine yapmışsın." Son sözünden sonra kocasının kararan yüzü ve sıktığı yumruklarını görünce yanındaki adama iyice sokuldu. İşte o an fark etti yanında tutunduğu adamı başını çevirmesiyle koyu kahve bakışlar ile karşılaşması bir oldu. Gözleri bir kor parçası gibi hiddetle bakıyordu. Daha Ayşe bir şey demeden dişlerini sıkıp bakışlarını karşısındaki adama çevirerek konuştu.

 

"Söyleyeceklerin bittiyse gidelim mi Ayşe'm?" Yanındaki kadına küçüklüğünden beri Ayşe'm diye ihtaf eden Serdar kullandığı iyelik eki ile Ali'nin hem damarına basmış hem kendini fark ettirmişti. Karşısındaki adama bakışlarını çevirdiğinde,Ayşe kolunu tuttuğu adamın kendisine bakmasını sağlayarak gitmek istediğini belirtirken kocası aniden Ayşe'yi kendine çekti. İkilinin arasındaki diyalog fazlası ile canını sıkmıştı doğrusu. Zaten bu adamdan hiç haz etmiyordu ne demeye dönmüştü yıllar sonra sanki. Akif kadını taksiye bindirmiş ve tekrar içeri gelmişti. Manzara bu sefer biraz daha farklıydı sanki. "Ah kıskançlık sen nelere kadirsin" diye içinden geçirerek Serdar'dan karısını kıskanıp belinden zorla tutarak zapt ederken bir taraftan da keskin bakışları Serdar'a yollayan Ali ile Akif iki tarafı da süzüp sessiz kalmayı tercih etti. Fakat Ayşe sessiz kalamamış çığlığı basmıştı.

 

"Yeter! Bırak beni! Gitmek istiyorum." Kocasının sert bakışları ile birlikte tıslarcasına söylediği sözleri işitmesi bir oldu.

 

"Kes sesini! Beni dinleyeceksin. Her şeyi yanlış anladın diyorum sana. İzin ver açıklayayım. Ayrıca tepinip durma maşallah giydiğin elbisemi her ne haltsa kıçın başın meydanda." Zaten hiç bir zaman anlam verememişti ne demeye el kadar kumaş parçasını giysi diye bu kadınları kandırıp satarlardı. Sonra erkekler bakınca,kıskanınca suç oluyor arkadaş diye kendi kendine saydırıyordu. Ayşe ise karşısındaki adamın hiç bir şey yokmuş gibi elbiseyi sorun etmesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Sinirle kocasının ayağına topuğunu geçirdi. Ali'nin can havliyle ile böğürmesi ile kollarından kurtuldu ve dağılan saçlarını gelişi güzel yüzünden ittirerek kocasına söylendi.

 

"Zoruna mı gidiyor kendini ifade edememek? Ama bak sen konuşa biliyorsun benim konuşma şansımı elimden almıştın oysa. Sen gibi bir koca bozuntusu yüzünden iki yıl ben derdimi anlatamadım. Beni dinlemeden yargılayan bir adamımı dinleyeyim sen söyle?" Yaptığı tüm hamlelerinin ters tepmesi ile Ali bu defa hırsla bağırdı.

 

"Lan koca bozuntusu ne? Senin ceza almanın sebebi şu yanında duran piç. Her şey onun suçu. " Serdar meselenin dönüp dolaşıp kendisine gelmesi ile bıkkınlıkla nefes verdi.

 

"Sen kimsin de ceza kesiyorsun. Derdin neydi bu kıza bunları yaşatacak?" Sinirle Ali'nin üstüne yürürken söylenmeye devam etti. Belki artık zamanı gelmiştir diye düşünerek inadından söylemediği küçük sırrı söyledi. "O peşinden koştuğun kız yüzündense her şey o Ayşe'ydi zaten salak herif." Ali yüzünü buruştururken bir Ayşe'ye bir Serdar'a baktı. Demek ki karısı ona inanmadığı için şimdide bu herifle iş birliği yapıp bu sayede aradığı kadın olduğunu onaylatacaktı. Ama bu işten bu hırtın çıkarı neydi acaba bu düşünceler beynini kemirirken aklındaki şüphelerin tersine dudakları alay ile kıvrıldı ve konuşmaya başladı.

 

"Lan senin amacın ne? Rengin ne oğlum senin? Bukalemun gibi renk değiştiriyorsun. Karımda düne kadar gözün varken şimdi bu sözler ile o kızın Ayşe olduğunu ima edince eline ne geçecek? Planın ne lan?" Hiddet ile karşısındaki adamın üzerine yürüyünce yüzüne yediği sert tokatla başı hafifçe savruldu.Beklemediği tokat ile karısına sert bakışlarını dikerek bakarken söylenmeyi de ihmal etmedi.

 

"Senin sessizliğe mahkum olmanda ben ne kadar suçlu isem en büyük faktör bu adam. Sen babanla,benimle bile konuşmazken gidip bu adamla buluşup konuştun. Onun önünde göz yaşı döktün onunla tartıştın. Ona sarıldın. Benimle nişanlınla bile iki çift laf etmez iken bu adamla konuştun." Ayşe'nin şaşkın bakışları altında sözlerine devam etti. "Baban kızımın kalbinde başkası var dedi. Ben bütün bunları birleştirince o sandım kaldıramadım yediremedim kendime, babana verdiğim sözden cayamadım. Sen ne kadar onu sevmesen de o..." derken işaret parmağı ile karısının arkasındaki adamı göstererek sözlerine devam etti. "Seni seviyor Ayşe ve ben bunu kendime yediremiyorum." Duyduğu sözler ile Ayşe alay dolu bakışlarını kocasının gözlerine dikti. İşaret parmağını göğsüne vurarak konuştu.

 

"Senin başka bir kadının hayali ile yaşamanı belli bir zaman ben nasıl yedirdiysem gururumu hiçe saydıysam ,sende yedirmek zorundasın." Sözlerinden sonra arkasındaki adama kaçamak bir bakış atıp kocasının homurtuyu anımsatan sesi ile tekrar sözlerine devam etti. "Evet,beni seviyor ama sen karışamazsın. Üstelik konu Serdar değil konu senin yaptığın iğrençlik. Kadınlardan namus sadakat beklemeniz kendi sadakatsizliğinizin bir kılıfı mı? İnsan kendi cehennemini yanında taşırmış Ali, sen taşıdığın ateşte yanmayı seçtin. Bu günü hafızana kazı. Sana ikinci kez sunulan şansı elinin tersi ile ittin. Ben aradığın kadın olarak aşkımla sana geldiğim halde inanmadın. Pişman olacağın günü sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü o pişman halini görmeden azat etmeyeceğim seni. Bu gün boşanma evraklarını vereceğim avukata. Bir kaç güne gelir eline." diyerek Serdar'a başı ile hadi çıkalım buradan dercesine kapıya yöneldi. Ali'nin bağırmalarını duymazlıktan gelerek çıkışa doğru yürüdü.

 

Gördüğü görüntüler elbetteki hiç beklemediği şeylerdi. Midesinin bulandığı ortamdan Serdar'ında yardımı ile kendini dışarı attı.Yaşadığı anları unutmak istercesine derin bir nefes aldı. Yüzüne çarpan temiz hava ile başını yanındaki adama çevirerek sakince sordu.

 

"Ne zaman geldin? Bu kadar çabuk beklemiyordum doğrusu." Karşısındaki kadının hüzünlü bakışları ile kendine çekerek sıkıca sarıldı ve cevapladı.

 

" Gelmememi tercih ettiğini bilseydim gelmezdim Ayşe'm." Ayşe isterik bir gülümseme ile sarıldğı adamdan ayrılarak kırgınca konuştu.

 

"Saçmalama ben ablama rağmen bizden uzaklaşmana bile karşıydım biliyorsun." Serdar çatılan kaşlarla karşısındaki yorgun ve yıkılmış kadına baktı. Arabasını işaret ederek homurdandı.

 

"Hadi arabaya bin yolda konuşuruz yoksa senin bu yarım akıllı kocan elimde kalacak." derken Ayşe'yi arabaya yönlendirdi. Arabaya binen ikili yola çıkınca Serdar tekrar söylendi.

 

"Aslında yıllar önce yapmalıydım o işi. Bir güzel kemiklerini kırmalıydım onun. Adam resmen at gözlüğü takmış kendi kafasının dikine gidiyor." Bu sefer hırsla Ayşe'ye döndü ve azarlarcasına konuştu.

 

"Sana ne demeli? Adamın aradığı kadının sen olduğunu ben sana söylediğimde niye anlatmadın Ayşe'm. Birbirinize acı çektirmek hoşunuza mı gidiyor?" Ayşe aynı biçimli kaşlarını çatarak mavi gözlerini daha çok açtırdı ve aynı sinirle karşılık verdi.

 

"Bana söylediğin zamanı bir düşün istersen. Hem sevdiğin adamın başka birini sevdiğini zannetmek acı çekmek nasıl bir şey bilemezsin. Çektiğim acıların birazını da o çeksin istedim. Beni suskunluğa mahkum etti. Üstelik aradığı kişinin ben olduğumu söylediğimde inanmadı bile. Bu gün sende gördün." Hırsla başını cama çevirip dışarıyı izlemeye koyuldu. Erkek değil mi hepsi bir birinin yandaşıydı işte. Arabadaki sessizliği bölen adam sakin bir şekilde konuşmayı denedi.

 

"Acı hırsı doğurur Ayşe'm. Hırsta seven insanın gözünü karartacak güçte bir duygudur. Bunu en iyi sen bilirsin. Ben yıllar önce ablanın duygularına karşılık vermediğim zaman ablan çektiği acının hırsını benden çıkartmaya çalışmadı mı?" Ablası çektiği acı yüzünden gitmesini istemişti Serdar'ın. Halbuki babası Serdar'ı evlerine getirdiği zaman daha çocuktular. Birlikte büyümüşlerdi. Ama ablası hiç bir zaman kardeş olarak görememişti. Serdar'ın aksine farklı duygular beslemişti. Yıllar geçip büyüdüklerinde Serdar'a açılmış fakat karşılık bulamamıştı. Çektiği acı yüzünden sadece kendini düşünerek Serdar'ın gitmesini istemişti. Yaşanan ayrılıktan sonra iyice kötüleşen ablasının hali ile babası da yıkılmıştı. Tabi ki kızı Asya'nın hislerini bilmiyordu. O sadece yetiştirdiği çocuğun habersizce çekip gitmesini kaldıramamıştı. Ayşe ise Serdar'ın ablasını düşünerek gittiğini gizlice gelen adamdan öğrenmişti. O gün onu gördüğünde Ali ile iki günlük nişanlılardı. Serdar'ı evlerine yakın bir köşe başında görünce habersizce gitmesi ve ablasının çektiği acıların hesabını sormak için gitmiş olan olmuştu. Hırsla attığı tokat ama Serdar'ın gidiş sebebini anlatması,gitmemesi ihtimalinde ablasının daha kötü olacağını anlatınca bu sefer özlem ile sarılmıştı. Zaten ablası da yakın zamanda Demir ile evleniyordu.Belki Serdar gitmeseydi bu evlilik olmayacak ablası her gün onu görüp daha çok üzülecekti. O gün yaşanan olayları gören ve tamamen yanlış anlayan Ali nişanlısına verdiği ceza ile Ayşe'nin suskunluğu başlamıştı. Halbuki Ayşe ablasının o zamanlar tekrar kafası karışmasın diye bu cezaya uymuştu. Arabanın ani freni ve arkadan çalan korna sesi ile geçmişten sıyrılan kadın öne doğru sendeledi. Serdar'a ters bir bakış atarak çemkirdi.

 

"Hala aynı kullanıyorsun arabayı. Çok dikkatsizsin. Biraz daha dikkatli olmalısın taze baba şimdi birde çocuğun var bu nasıl araba kullanmak." Ayşe'nin biraz toparlanması ile mutlu olan Serdar aklına gelen bebeğiyle de yüzünde gülümseme oluştu.

 

"Arabada kızım varken daha dikkatliyim merak etme. Aklına gelen düşünce ile yüzünü buruşturdu.

 

"Ayşe'm, Ali'den tırsmıyorum da benim hatun senin bu yarım akıllı kocanın sölediklerini duyup geçmişte aramızda bir şey olduğunu zannederse işte ben o zaman bittim. Kızım eve köye almaz beni kızıma hasret kalırım vallahi." Ayşe ufak bir kahkaha eşliğinde söylendi.

 

"Vay sen bizim ağır abi Serdar'a bak şimdi kılıbıklığın kitabını yazıyor demek." Yanındaki adamın bozulan yüzüyle sözlerine devam etti. "Merak etme ben konuşurum onunla hem Pelin biliyor kardeş gibi büyüdüğümüzü. Gerçi Demir ile ikisi ittifak kurup ablamla bir araya gelmemeniz için yeni bir parti kurmaya kalkarken bide senle,beni yanlış anlarsa tek başına iktidar olur Pelin. Gerçi bizim partimizle rekabet bile edemez ama onun çabaları da takdire şayan doğrusu." Serdar Ayşe'ye bakarak gülümsedi ve merakla sordu.

 

"Ne partisi acaba sizinki." Kadın aklı kesin altından bir şey çıkar diye beklerken Ayşe cevapladı.

 

"SYSEİ partisi." Sedar o nasıl parti ismi dercesine kaşlarını çatarak bakınca. Karşısındaki kadın anlamışçasına cevapladı.

 

"Açılımı şu ki canım SEVMEK YÜREK, SÜRÜNDÜRMEK EMEK İSTER. Anladın mı şimdi gerçi siz erkekler anlamazsınız çünkü sevecek bir yürek taşımadığınız için." Sokulan laf ile dudakları o şeklini alan Serdar sordu.

 

"O nasıl laf Ayşe'm? Hem ima ettiğin şeyi anlamadım sanma. Herkes sevdiği kişi ile evlenemez. Sen seversin ben severim ama belki sevdiğimiz bizi o gözle görmüyordur bu ne onların suçu ne de yüreğimizin suçu. Elbetteki Allah hakkımızda daha hayırlı olanını yüreğimize ve kaderimize yazacaktır ablan ve benim gibi birde böyle düşün bence. Ayşe dalgın bir şekilde başını salladı. Ama dilini susturamadı.

 

" Yüreği olmayanlarda var bunu bu gün sende gördün Serdar" Adam sinyal vererek dönünce nereye gittiklerini merak ederek sordu. Aldığı cevap Ayşenin ben tarif ederim sözü ile biraz önce söylediği şeylere kendince açıklamada bulundu.

 

"İmâ ettiğin şey Ali ve o kadın ise bence şüpheli bir durum. Biliyorsun bende babanın yanında çok çalıştım ve o tarz kadınlar hakkında senin olmadığın kadar bilgiye sahibim. Ayşe'nin yerinde kıpırdanıp dikkat kesilmesi ile sözlerine devam etti. Oralarda her türlü kadın vardır Ayşem. Kimi zorla çalıştırılır, kimi kocası veya sevdiği getirmiştir,kimi çaresizlikten,kimi de o kadın gibi zevk için. İnan bana okadın kendi zevki için orada. Başka türlüsü olsaydı evli bir adama yanaşmazdı. Çünkü hayat ona zaten sillesini vurmuştur oda o silleyi başkalarına vurmaz. Bence Ali haklı kadın yapışmış kocanın yakasına." Ayşe çarpık bir şekilde gülerek yanındaki adama bakıp konuştu.

 

"O dediğin işler öyle olmaz Serdar Bey bir anlık nefis işidir. Şeytana uymadır. Diyelimki Ali haklı ama benim en çok kızdığım nokta annemin bu tarz bir kadının yüzünden ölmesiyken babamın orada o kadınları çalıştırması. Babam ölünce işler Ali'nin üstüne kaldı. Ben tek şart sundum o kadınlar oradan gidecek diye alayla gülümsedi ve devam etti. Hatta yazılı,ıspatlı. Ama Ali Bey beni kandırmış baksana kadın yıllardır oradaymış." Serdar Ayşe'ye bu konuda hak verebilirdi ama zaten babası çoğunu çıkartmış Güvence altına almıştı. Sadece kendi isteği ile çalışmak isteyenler kalmıştı. Bu konuya karışmamayı tercih etti çünkü meselenin aslını bilmiyordu. Ayşe'nin tarifi ile sinyal verip sağa döndü. Yüz metre kadar gidince iki katlı bir yapının önünde durdular. Araçtan inen ikili Ayşe önde Serdar arkasında dans okuluna girdiler. Kızların hepsi gelmiş dansçı erklerle sohbet ediyorlardı. Ayşe'nin geldiğini gören kızlar dikkatle gelen ikiliye döndü. Karşılarında gördükleri esmer tenli hafif kır saçlı adamla Ayşe'ye baktılar. Kızlara yaklaşarak Serdar'ı tanıttı. Ayşe kayınvalidesinin Serdar'ı çağırdığını söyleyince, kızlar Sultan Hanım'ın amacını anlayamasada bir bildiği vardır deyip tartıştıkları olaya döndüler. Ayşe yarım yamalak anladığı konu ile merakla sordu.

 

"Ne yani şimdi Ali'lerin yanındaki kız çalışmak için gelmiş üstelik zararsız bir kız öylemi? Esha arkadaşının meraklı haline gülümseyerek başını salladı.

 

"Evet canım zaten zor bir hsyatı var kadının, bir de bizim öküzlerin yanında çalışmak zorunda. Acdım vallahi kıza. Düşünsene altı erkeğin arkasını toplayacak zavallı." Ayşe, Ali'nin evdeki dağınık halini düşününce sıkıntıyla konuştu.

 

"Allah sabır versin ne deyim. Erkeğin kadınsız yaşadığı bir ev mamak çöplüğünden farksızdır yani." Kızların gülüşmeleri ile yüzünü buruşturan Serdar masumca söylendi.

 

"O kadarda değil yahu abartmayın sizde. "Arkada tuhaf figürler sergileyen erkekleri görünce kaşlarını çattı ve sözlerine devam etti.

 

"Herşey iyi hoşta bu heriflerle ne yapacaksınız Allah aşkına?"diyerek sert bakışlarla tuhaf görünen adamları süzdü. Azra şeytani bir sırıtma ile adamın sorusunu yanıtladı.

 

"Bir dans gösterisi için bize eşlik edecekler Serdar'cığım bu dansın nasıl bir amacı olduğunuda anlamışsındır herhalde? Serdar karşısındaki iri gözlü şirin kızın yüzündeki gülümsemesi ile verdiği cevapla şimdiden erkeklere duâ etmeye başlamıştı.

 

"Semra kalk diyorum sana ay ne bu rahatlık ayol?" Semra suç ortağının söylenmesinden bıkmış bir şekilde konuştu.

 

"Sultan'cığım ne rahatlığı? Hem kızları yollayıp hemde güvenmiyormuş gibi arkalarındanmı gidelim. İlkokul çocuğumu canım bunlar? Sultan Hanım onaylamaz bakışlarını karşısındaki kadına çevirerek konuştu.

 

"Ayol ben kızlaramı güvenmiyorum? Benim derdim o süt oğlanlarla. Kız sen nasıl kaynanasın gül gibi kızı kaptıracaksın ellere yürü gidiyoruz." diyerek Semra Hanımı dürtükledi. Kadın bıkkınca nefes vererek tekrar konuştu.

 

"Sultan bari bir bahane bulalım. O ne öyle teftişe gider gibi!? Sultan Hanım gözlerini devirerek arkadaşına baktı.

 

"İyi hadi yaptığımız börekleri koy bir kabada o bahane ile gidelim bari." Semra mutfağa ilerlerken Sultan Hanım çoktan telefonu tuşlayıp oğlunu arayarak giden kadının peşine takıldı. Açılan telefon ve karşıdan gelen ses ile mutfağa girerken konuştu.

 

"Alo oğlum..."

 

...

 

"Şey dyecektim. Benim ufak bir işim çıktıda Osman'ı çocuk klübünden alırmısın?"

 

....

 

"Sanane oğlum iş işte?"

 

...

 

"Ay Aliii vallahi gına getirttin çocuğum. Ayşe'ler,Azra'nın dans okuluna gitti. Şimdi o Arda ve ekibide oradadır yanlızmı bırakayım gelinimi? Kusura bakma ama oğlum sen kadar geniş değilim ben."

 

....

 

"Delir Ali umrumdamı sahip çıksaydınız karılarınıza. Ben kapatıyorum.Osman'ı almayı unutma." diyerek kapattığı telefonla kıs kıs gülmeye başladı. Semra Hanım'ın ne işler karıştırıyorsun bakışlarına karşılık hazır olan paketleri alarak karşısındaki kadını cevapladı.

 

"Ay bunlara deh deneyince çüş demek zorunda kalıyoruz. E biraz dehleyelim ozaman." deyince iki kadın gülüşerek okulun yolunu tuttu.

 

Ali aldığı haberle Osman'ı Akif'e emanet edip yandaşlarını arayarak yola koyuldu. Zaten siniri tepesindeyken bitmek bilmeyen baş ağrısıda üstüne cabası olunca günü kazasız belasız atlatmayı diledi.

 

Sultan Hanımlar gelmiş Serdar'ı da görmenin mutluluğu ile gülüşüp eğlenerek getirdikleri atıştırmalıklarla yaptıkları planı Serdar'a anlattılar. Plana sonradan eklenen Serdar kendine düşen görev ile biraz sıkıntıya düşsede sonunda Ali'nin yüzünün alacağı şekil ve çekeceği çileyi düşünerek memnuniyetle kabul etti. Kızlar Arda ve ekibi ile dans figürlerini çalışmaya başladığı sırada okulun önüne peş peşe altı araç büyük bir gürültü ile park etti. Araçlardan çıkan altı adam bir birine sıkıntı ile bakarak konuşmadan girişe yönelmişlerdi. Hepside daha ne kadar bu durumu çekeceklerinin merakı ile içeriye girdiler. Fakat beklemedikleri şey sarmaş dolaş biçimde eşlerine sarılmış altı kılkuyruktu. Sultan Hanım Ali'yi görünce şaşkın bir hal takınıp konuştu.

 

"Aa oğlum ne işiniz var burada? Ali sinirle karısına doğru ilerlerken sorunun cevabını Mehmet verdi.

 

"Ne işimiz olacak Sultan teyze?"diyerek eli Arda denen adamın belinde olan karısına kollarını açıp yaklaşırken sinsi bir gülüşle sözlerine devam etti.

 

"Şeker almaya geldim

yari görmeye geldim

Aç kolların sevdalımda

Seni sarmaya geldim."diyerek yaklaşıp ve ona şaşkın bir şekilde bakan karışana göz kırptıktan sonra sert yumruğunu Arda'nın çenesine sinir ile geçirdi.

 

LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN.

 

 

~Yitenumutlar~

 

 

Loading...
0%