Yeni Üyelik
18.
Bölüm

A-D-Bölüm-18

@yitenumutlar

 

 

Yusuf Kenan'ın sözlerine anlam veremeyerek bu defa daha sert bir şekilde sordu.

 

" Üzgünüm ne demek Kenan! Neler oluyor sen doktor değilmisin kardeşim, doğru düzgün anlatsana neyi var Leyla'nın?" diye sorusunu tekrarlarken çaresiz bakışlarla yarı baygın bir şekilde yerde yatan kadına baktı. Kenan sıkıntı ile saçlarını dağırtırken dişlerinin arasından tıslar bir şekilde Yusuf'un sorusunu cevapladı.

 

" Bilmiyorum. İçinde bulunduğumuz duruma bakılırsa Leyla hamile." Kızlardan gelen hayret ve iç çekiş sesleri ile Yusuf şok olmuş bakışlarını kızlara çevirerek sertçe bakarken Kenan sözlerine devam etti. " Eğer düşündüğüm gibi hamile ise bu kanama düşük belirtisi olabilir. O yüzden hemen Hastaneye gitmemiz gerek." Yusuf işittiği sözler ile panik içinde yerde yatan karısına doğru uzanırken Kenan arkadaşını uyarırcasına konuştu.

 

" Yusuf bu tehlikeli olabilir ambulansı beklemeliyiz." Yusuf bir elini karısının bacaklarının altından diğer elini başının altından geçirip kaldırırken ateş saçan kahverengi bakışlarını arkadaşına çevirdi.

 

" Başlatma ambulansına! Lanet ambulans gelene kadar karım bu durumdayken elim kolum bağlı bekleyemem." diyerek kaldırdığı karısı ile çıkışa yöneldi. İlk kendini toplayan her zamanki soğuk kanlılığı ile Mehmet olmuş peşlerinden çıkarken Azra'ya seslenmişti.

 

" Bana bak kadın duâ edin bir şey olmasın yoksa hepinizi kodese tıkarım. Çabuk düş önüme Leyla'yı hastaneye yetiştirmemiz lazım." Azra iri gözleri korkuyla iyice açılmış vaziyette başını sallamakla yetinerek çıkan üçlünün arkasından hızla çıktı. Diğerleri bir birine üzüntü ile bakarken Ali sertçe söylenerek Ayşe' nin kolundan tutup sürükler vaziyette çıktılar dışarı.

 

" Bu kadar kudurmanızda vardı bir şer. Böyle intikam mı olur Allah'ın cezaları." Ayşe'nin konuşma çabasını yok sayarak diğerlerine seslendi. " Ne dikiliyorsunuz be?" Hepsi girdikleri şoktan Ali'nin sert sözleri ile çıkarken kızgın bakışlarını eşlerine çevirmişlerdi bile. Mehmet hızla Yusuf'un yanından geçerek arabanın arka kapısını açarken Azra'da göz yaşları içinde Leyla'ya bakıyordu. Nereden bilebilir lerdiki hamile olduğunu. Sadece kendi canlarını yakan eşlerinin bir nebze de olsa canlarını yakmak istemişlerdi. Bu kadarı gerçekten ağır olmuştu. İçinden Leyla'ya ve bebeğe bir şey olmasın diye duâ ederken Mehmet'in kükremesi ile yerinde sıçradı.

 

" Kızım binsene şu arabaya çileden çıkartma beni." Azra hızla arabanın önünden geçip yolcu koltuğuna otururken Mehmet gazı köklemişti bile. Herkesin panik içinde çıkışa ilerlediğini fark eden aile fertleri neler olduğunu öğrenmek için peşlerine takılınca dışarıdaki gazetecilerin soruları ile şoka uğramışlardı.

 

" Ali Bey,Leyla Hanım'ın rahatsızlığı nedir efendim?" Ali ters bakışlarını gazetecilere yöneltirken bir diğeri Ömer'i hedef aldı.

 

" Ömer Bey, Yusuf Bey eşine şiddetmi uyguladı acaba?" Ömer sinirle gazeteciyi iteklerken biraz önceki gazeteci bu defa Kenan'a yöneldi.

 

" Kenan Bey,Leyla Hanım'ın kanaması olduğunu farkettik gördüğü şiddetten dolayı bebeğini düşürdüğünden şüpheleniyoruz. Bu konuda bizi bilgilendirirmisiniz." Kenan cevap verme gereksinimi bile görmezken Annesi Semra Hanım'ın çığlığı ortalığı iyice karıştırmış,Sultan Hanım ise Semra Hanım'ı sakinleştirmeye çalışıyordu. Zaten canları burunlarında olan erkeklerden Yunus gazeteciyi sertçe iterek eline aldığı kamerayı yere fırlattı.

 

" Ne geldiyse başımıza sizin yüzünüzden geldi. Şiddet filan yok ortada. Yalan haber yapmaktan başka işiniz yok. Eğer bu konu hakkında asparagas haber okur ve ya görürsem hepinizi dava ederim duydunuz mu beni?" diyerek arkadaşları gibi oda aracına ilerledi. Peş,peşe hastane yoluna düşerlerken geride endişeli ve ne yapacağını bilmeyen ailelerini bırakmışlardı. İbrahim Bey bu gösteriye izin verdiği için pişmanlık yaşarken,Ziya Bey'in onu yönlendirmesi ile geride kalanlarda endişe içinde yola koyuldu. Yusuf hızla ilerleyen aracın içinde kucağında ki yarı baygın karısının saçlarını okşarken sinirle Mehmet'e bağırdı.

 

" Biraz daha yüklen şu lanet gaza." Mehmet arka koltuktaki adamın yaşadığı korkuyu anlayarak konuştu.

 

" Tamam be oğlum sakin ol yetiştireceğim ben merak etme sen." diyerek biraz daha yüklendi gaza ve tekrar konuştu. "Leyla nasıl? Azra yaşlı gözleri ile arka koltuğa dönerek bir bakış atıp Yusuf'un veremediği cevabı verdi.

 

" Kötü görünüyor Mehmet." Dudaklarından kaçan ufak bir hıçkırıkla tekrar konuştu. " Yalvarırım yetiştir ne olur. Ben... Biz bilmiyorduk. Yemin ederim bilmiyorduk. Bilsek böyle bir şey yapmazdık. Yemin ederim yapmazdık." Elinin tersi ile akan göz yaşlarını silerken Mehmet direksiyona tek eli ile hakim olup korkmuş karısını sakinleştirmek için sarıldı.

 

"Tamam! Sakin ol. Tabiki yapmazdınız." diyerek alnına küçük bir öpücük kondurup ayrıldı ve tekrar yola odaklandı. Yusuf ise Leyla'nın gittikçe beyazlayan yüzüne bakarak karısına seslendi.

 

" Leyla duyuyor musun beni güzelim. Bak benim için nasıl mücadele ettiysen şu an karnında ki bebeğimiz içinde mücadele et." Dolan gözlerini kırpıştırarak yaşların akmasına izin verip tekrar konuştu. " Sakın Leylam! Sakın beni ikinci defa böyle bir vicdan azabıyla sınama. Kaldıramam bu defa." Azra arkadaki ikiliye üzülerek bakarken Leyla hafifçe gözlerini aralayıp zorlukla konuştu.

 

"Yu..suf." Karısının sesini işitmesi ile buruk bir gülümseme ile baktı adam.

 

" Leylam! Bak konuşma tamam mı? Şimdi beni iyi dinle." Leyla'nın anladığını belirtmek için açıp kapadığı gözleri ile sözlerine devam etti. " Biliyorum sana çok kötü davrandım ve biliyorum bunları söylemenin sırası değil belki ama ben seni çok sevdim be Leylam. Ne yaptıysam adam gibi sevmeyi beceremediğimden yaptım. Ama sen becerdin. Beni öyle güzel sevdin ki. Benim sevdam bana vicdan azabı oldu. Şimdi beni bırakmadığın, yaptığım eziyetlere dayandığın gibi bebeğimiz için dayan Leyla. Anladın mı beni!? Sadece bebeğimiz için güzelim." diyerek karısının kurumuş dudaklarına bir buse bırakarak çekildi. Leyla'nın, işittiği sözler ile göz yaşları süzülürken sadece bir kelime döküldü dudaklarından.

 

"Bebeğimiz." Yusuf'un göz yaşları da karısınınkiler ile karışırken başını sallayarak tebessümle onayladı.

 

" Evet Bebeğimiz." Diğer araçlarda da durum farklı değildi Esha göz yaşlarını silerken Ömer karısının haline üzülerek söylendi.

 

" Yeter artık ağlayıp durma. Olan oldu. Duâ edelim de Leyla ve bebeğe bir şey olmasın." Esha kahverengi gözlerini kocasına çevirerek konuştu.

 

" Ömer! Eğer bir şey olursa biz ne yaparız? Yusuf'a ne deriz? Nasıl yüzüne bakarız? Ama bilmiyorduk Ömer vallahi bilmiyorduk." Karısının kucağındaki eline uzanıp tuttu Ömer.

 

" Canım Leyla'da bu inat varken bir şey olmaz korkmayın. E sizin inadınız malum Nuh diyorsunuz peygamber demiyorsunuz. Bebekte annesine ve teyzelerine çektiyse sıkıntı yok." diyerek karısına baktı.

 

" Vallahi bir şey olursa dayanamam ben,giderim Hindistana Ömer." Adam Sinirle karısına döndü.

 

" Ne diyorsun kızımsen !? Yok Hindistan falan! Şu olanlardan sonra benden bir adım uzaklaşa biliyormusun bakalım. Gerekirse Dünya'nın en iyi doktorlarını yığarım bu Hastaneye. Duydun mu beni? Hiç bir yere gitmek yok. Yerin benim yanım." diyerek aracı park edip indi. Yunus hâlâ olanlara ve gazetecilere olan sinirinden arabada kıyameti koparıyor karısının durumunu farkedemiyordu. Deniz ürkekçe konuştu.

 

"Yeter Yunus! Kaza yapacağız dikkat et biraz. Zaten canım burnumda söylenip durmayı kes artık." Yunus'un sinirini umursamayı bir kenara bırakıp kendi kendine mırıldandı. "Ya onlara bir şey olursa? Çok kanaması vardı Yunus çok." Yunus karısına ters bir bakış attı. Onun korkudan titrediğini fark edince yumuşak bit sesle söylendi.

 

" Hiç yakıştıramadım sana. Kara Deniz'in hırçın güzeli, korkusuz Yunus'un karısı böyle çaresiz olmamalı. Hiç bir şeyden korkmamalı. Merak etme bir şey olmayacak. Siz nasıl çektiriyorsanız bize, oda biraz sizin gözünüzü korkutmak istemiştir. Anlayacağın sizin doğuracağınız çocukta size çekmiştir ve bize dünyayı dar etmek için size yardım olsun diye göndermiştir Allah." Karısının ters bakışlarını umursamadan söylenmelerine devam etti." Gerçi bir de iyi yönünden bakmak lazım.Babasının çektiği çileye daha fazla dayanamadı sabi. Ne yalan söyleyim siz den daha insaflı eşşek sıpası." Deniz şaşkın bakışlarla kocasını süzüyordu. Ne beklemişti ki yani? Sarılıp aman canım,cicim geçecek demesini mi? Her zaman ki gibi Kara Deniz'in balta girmemiş orman larından fırlamış çam yarması Yunus tu karşısında ki. Çok bir şey beklememek lazımdı. Bu düşünce ile sinirlenerek elinde ki peçeteye burnunu sertçe sildi.

 

Kenan, Mehmet'i arayıp kendi çalıştığı hastanaye gittiklerini öğrenince telefonu kapayıp hemen arkadaşını aradı. Çalan telefona cevap vermeyen arkadaşına okkalı bir küfür savururken niyahet aradığı kişi telefonu açtı.

 

"Alo! Niye açmıyorsun lan telefonu?"

 

.....

 

"Bırak şimdi zorlu geçen doğum maceranı anlatmayı. Bir arkadaşım eşini getirecek. Birazdan orada olurlar. Galiba Hamile ve yoğun bir kanaması var. Senin ilgilenmeni istiyorum. Çünkü sadece sana güveniyorum! Anladın mı beni Rüzgar."

 

....

 

"Tamam biraz dan bende orada olurum sana emanetler unutma." diyerek telefonu kapadı. Yan koltukta gözyaşları iç çekişlerine dönüşen karısına bakarak elini uzattı ve saçlarına dokunarak kendine bakmasını sağladı.

 

" Yeter artık Rüya harab ettin kendini." Ama karısının hüzünlü bakışları ile söylediği şeyler içini parçalamıştı.

 

" Ne diyorsun Allah aşkına Kenan! Ya onlara bir şey olursa? Ya Leyla bebeğini kaybederse? Ya da daha da kötüsü Leyla'yı kaybedersek? Kimsesi yoktu Kenan, tıpkı benim gibi." Derin bir nefes alıp sitemkar sözlerine devam etti. "Belki bu bebek onun son şansıydı. Bu hayatta kimsesizlik ne kadar zor bilemezsin. Bunu hiç biriniz anlayamaz. Benden başka kimse Leyla'yı anlayamaz. Bu yüzden kurtar onu Kenan. Kader arkadaşımı kurtar." Kenan karısının sözleri ile kısa bir süre hüzünlü gözlerinde kayboldu. Daha sonra kendinden emin bir şekilde çaresizce bir cevap bekleyen eşine başını salladı.

 

" Merak etme canım,Rüzgar,ne Leyla'ya,ne bebeğe bir şey olmasına izin vermez. Tabi önce Allah'ın izni ile." Rüya aldığı cevapla huzursuz bir şekilde başını cama doğru çevirdi ve hızla geçtikleri yolu izlemeye başladı.

 

İçlerinde en karışık durumda olan şüphesiz Ali idi. Bu gece yıllardır aradığı kadının karısı olduğunu öğrenmiş,üstüne Leyla'nın rahatsızlığı ile iyice gerilmişti. Bu gerginlikle çatacak yer ararken yan koltuktaki karısı dikkatini çekti. Mavi gözlerinden akıttığı yaşlar kucağında birleştirdiği ellerine damlıyordu. Bu kadının göz yaşlarının sebebi hep kendisi olmuştu. Neden hiç bir zaman yüzünde ufacık bir tebessümün nedeni kendisi olamamıştı ki.Belki bir şeyleri telafi etmek için yüzü olurdu. Oysa şimdi hiç şansı yok gibi görünüyordu. Bu düşünceler içinde kendine sinirlenerek, ağzından çıkan sözlere dikkat etmeden konuştu.

 

" Kes artık ağlamayı. Bütün gece tepinirken aklınız neredeydi acaba? Böyle bir şeye kalkışmadan önce hiç mi düşünmediniz? Ama nerede inadınızdan gözünüzün önünü görmüyordunuz. Yalvarmalarımıza halimize acımıyordunuz! İnadınız okadar kör etmişti gözünüzü." Ayşe işittiği sözler ile hırsla kocasına döndü.

 

" Böyle bir zamanda bile destek olmak yerine köstek oluyorsun Ali! Şimdi suçlu ben mi oldum? Nereden bilebilirdik Leyla'nın hamile olduğunu." Hayal kırıklığı ile gözlerini kısarak sözlerine devam etti. " Öyle bencilsinki şu durumda bile beni suçluyorsun." Ali karısının kendisini yanlış anlaması üzerine iyice sinirlenmişti. Direksiyona attığı yumruk ile bir taraftan da söyleniyordu.

 

" Sende! Siz de bütün suç! Böyle alengerli işler çevireceğinize insan gibi derdinizi anlatsaydınız bunlar başımıza gelmezdi." Sinirle aldığı derin bir nefes ile tekrar konuştu. "Sen geçip karşıma sesizliğini korumak yerine bu gün yaptığın şeyi yapsaydın iki senelik evliliğimizde belki biz şu an doğum stresi ile gidiyor olurduk o lanet hastaneye. Belki hepiniz işbirliği yapmasaydınız Leyla bu durumda olmazdı. Böyle oyunlar çevirip deli danalar gibi tepinip oranızı buranızı açınca elinize ne geçti ha?" Ateş saçan gözlerini karısına çevirerek sözlerine devam etti. Yeter artık kendinize gelin. Özellikle sana söylüyorum kıçınla göğede çıksan o boşanma olmayacak. Hah Leyla Hanım da boşansın şimdi bakalım. Ortada bir bebek varken bok boşar Yusuf onu." Ayşe yüzünü buruşturarak çemkirdi.

 

" Küfür etme be Terbiyesiz. İnşallah bebeğe ve Leyla'ya bir şey olmaz. O zaman isterse boşamasın Yusuf! Yeterki onlar kurtulsun." Ali hayretle karısına baktı.

 

" Ne yani işin sırrı bebekte mi? Ey sesine yandığım madem boşanmamak için bebek yapmak lazım hemen bizde yapalım bir tane." Ayşe şaşkınca kocasına bakakalmıştı. Ne diyordu Allah aşkına bu adam.

 

"Ali senin acil muayene olman gerekiyor ! Sen normal değilsin. Gerçi öncede değildin ama azıcık olan aklın bu günkü olaylardan sonra uçup gitti." Elini sinirle Ali'nin gözlerinin önünde hesap sorar gibi sallayıp tekrar konuştu." Ben ağlarken senin teselli etmen gerekir. Ama ben,senin abuk,subuk laflarınla uğraşıyorum. Üstelik arkadaşım zor durumdayken." Ali kafasını sağa sola sallayıp tekrar konuştu.

 

" Benden gelen teselli anca bu kadar olur kızım idare et işte. Sen demiyormusun hep Ayı diye? Al sana teselli. Acil bebek yapmamız lazım! Benim Yusuf angutundan neyim eksik. Ondan baba oluyorsa benden babanın âlâsı olur." diyerek arabayı park edip hızla arabadan indi. Diğerleri eşleri ile içeri geçerken Ali karısının kapısını açarak bileğinden tuttuğu gibi arabadan sertçe çıkardı. Eğer bu gece nöbetçi mahkeme bulup beni, boşamazsa bir daha ömrü billah boşamaz diye içinden geçirirken acilden içeriye girdiler. Sert davranarak üste çıkmaya çalışıyordu. Hatalarını böyle ört bas edeceğini zannederek sürekli karısının üstüne gidiyordu. Fakat Ayşe'nin de sabrının bir sonu vardı elbet. Herkes Kenan'ın bilgi edinmesini pür dikat izlerken,nihayet konuşmayı bitiren Kenan merakla bekleyen arkadaşlarına durumu açıkladı.

 

" Doğru teşhis için muayene ediyorlarmış. Alt kattalar." diyerek merdivenlere yönelen Kenan'ı takip ettiler hep birden.Merdiven lerden inip sağa dönünce koridorda bekleyen arkadaşlarını gördüler. Üçü de ayakta dikilmş,Mehmet,Azra'ya sarılmış vaziyette,Yusuf ise başını arkasında ki duvara dayamış kanlı ellerine bakarak bir şeyler fısıldıyordu. Hızla yanlarına yaklaştılar. Ali sanki karısı kaçacakmış gibi kavradığı bileğini serbest bırakıp duvar dibinde ki sandalyeye oturttu ve Yusuf'a doğru ilerledi. Kendisini farketmeyen arkadaşının omuzuna dokunarak sordu.

 

" Durum ne kardeşim? Leyla nasıl?" Yusuf ellerinde ki ve üzerinde ki kan lekelerine bakarak konuştu.

 

" Bilmiyoruz gelir gelmez aldılar on dakika oluyor hâlâ ses yok." Kenan,yanına çağırdığı bir hemşireden odasına gidip Yusuf için dolabındaki yedek kıyafetlerden getirmesini isteyerek önünde duran kapıyı açıp içeri girdi. Yatakta baygın şekilde yatan Leyla'ya göz atıp elindeki tahlillere odaklanmış arkadaşına yöneldi.

 

" Durum ne Rüzgar Hocam?" Rüzgar gözlerini devirerek söylendi.

 

" Bırak şimdi hastane kurallarını. Hoca ymış." diyerek tebessümle karşısındaki adama baktı ve sözlerine devam etti. " Sana bir iyi bir kötü haberim var." Kenan kendi ile aynı yaşlardaki kumral adamın koyu kahve gözlerine tereddütle bakarak konuştu.

 

" Sende biliyorsunki tıpta önce kötü ihtimaller değerlendirilir. Bu yüzden önce kötü Haberi söyle."diyerek beklenti ile arkadaşına baktı Kenan. Rüzgar olumlu anlamda başını sallayarak açıklama yapmaya başladı.

 

"Leyla hamile ve biz kanama için gerekli müdehaleyi yaptık. Fakat hala sürüyor. Şu an için hâlâ tehlike devam ediyor." Kenan Leyla'nın hamile olduğunh öğrenince burukça gülğmserken Rüzgar devam etti sözlerine." Biz düşüğü engellemeye çalışacağız fakat bünye müdehalelere tepki vermeyip düşüğü tetiklerse elimizden bir şey gelmez." Kenan'ın üzgün bakışları ile tekrar sözlerine devam etti."İyi habere hazırmısın?"Kenan gözlerini devirip arkadaşına söyle artık bakışlarını yollarken, Rüzgar aldığı bakışla ikinci açıklamayı yapmaya başladı.

 

" Riskli olan gebeliğin tıp'a göre daha riskli, bana göre sevindirici olan yanı gebelik ikiz." Kenan'ın irileşen bakışları ile anlatmaya devam etti. " Evet bu şu an ki riski ikiye katlasa da bebekler oldukça inatçı. Şu an on iki haftalıklar. Kalp atışları normal düzeyde. Sabah tekrar muayene edeceğim. Her şey normal fakat kanamada azalma olmazsa rahime atılan dikiş yöntemi ile kanamayı en aza indirmeyi uygun görüyorum. Umarım gerek kalmaz ve her şey yapılan müdahalelerle normale döner." diyerek arkadaşına baktı. Kenan teşekkür edip Leyla'nın bütün değerleri normale dönünce odaya alınacağınıda öğrenip dışarıda haber bekleyen arkadaşlarının yanına çıktı. Meraklı bakışların kendisine dönmesi ile önce Leyla'nın durumundan bahsettii. Yusuf'un yanına yaklaşıp omuzunu sıkarak konuştu.

 

" İkinci haber daha vahim. Olacak şeylerle nasıl baş edeceksin inan bilmiyorum kardeşim metanetli ol Allah sana sabır versin." Yusuf'un korkudan titreyen bakışları ve herkesin endişeli sesleri ile sözlerine devam etti. " İkizler yolda Yusuf! Hemde üç aylık lan." diyerek şaşkınca bakan arkadaşını kucaklarken Ömer'den ensesine yediği tokat ile neye uğradığını şaşırdı.

 

" Allah seni bildiği gibi yapsın salak herif. Böyle mi söylenir adamın kalbine inecekti. Ne dengesiz bir şeysin lan sen?" Kenan yediği tokadı umursama dan,sırıtarak bakarken Yusuf hala şaşkınca bakıyordu. Tam bu haberi söylerken gelen diğer aile fertleri duydukları ile sevinse mi üzülse mi bilemedi. İbrahim Bey duyduğu haberle oğlunun yanına yaklaşarak sertçe kucakladı.Ama oğlu taş kesilmiş gibi hiç bir tepki vermiyordu. Bir kaç defa seslenmesine rağmen Yusuf'tan hâlâ bir tepki göremeyince sarsak söylendi.

 

" Oğlum iyimisin? Yusuf korkutma beni. Bak Leyla ve bebekler şu an için iyiler." Yusuf'tan bir türlü gelmeyen tepki üzerine Ali devreye girdi.

 

"Sen çekil İbrahim Amca onun ilacı bende." diyerek İbrahim Beyin çekilmesi ile Yusuf'un yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Kızlar Ali'nin hareketi ile çığlık atarken Yusuf hipnozdan çıkmışcasına Ali'ye bakıp birden kendine çekip sarıldı ve bağırarak konuşmaya başladı.

 

" Allah be! Baba oluyorum oğlum baba! Sizde duydunuz değilmi iki taneler lan iki." diye Ali'den ayrılıp Yunus'a sarıldı. Ali kenara çekilmeye fırsat bulamayınca söylenmekle yetindi.

 

" Lan görgüsüz! Böğürme öküz gibi. Duyduk sayende tüm Hastane duydu." Ayşe'ye yanaşarak çattığı kaşları ile sertçe konuştu. " Bak bir de değil iki tane yapmış adam. Çok çalışmamız gerekiyor Ayşe çok." Ayşe mavi gözleri irileşerek yanındaki adama baktı. Yaptığı onca şeyden sonra utanmadan bebek istiyordu birde.

 

"Ali seni boşayacağım." diye üstüne basarak belirtirken doktoru görünce kalktığı koltuğa tekrar oturdu. Ali karısının kararlı halinden artık korkmaya başlıyordu. Pişmanlık duygusu ağır basınca kendini hastane bahçesine atıp çaresizce bir sigara yaktı. Çektiği dumanı dışarı verirken içinden de kendine saydırmadan edemiyordu.

 

Yusuf,Yunus ve Ömer'den sonra tek,tek herkese sarılmış son olarak Babasına sarılmıştı. Yaşlı adam elini öpen oğlunun omzuna hafifçe bir kaç defa vurdu ve sıkıntı ile konuşmaya başladı.

 

"Oğlum böyle olacağını bilseydim izin vermezdim." diyerek pişmanlıkla oğluna baktı. Yusuf aksine gayet mutlu bir şekilde babasına bakarak tekrar sarıldı.

 

"Bunda da var demek ki bir hayır Babam." Yaşlı adam öyle dercesine başını salladı. "Anneme haber ver bu günün şerefine duâlar okutsun. Adaklar dağıtsın." Yüzündeki kocaman gülüşle hala inanamaz casına sevincini paylaştı tekrar. "İki tane baba iki taneler. " diyerek tekrar sarıldı babasına. İbrahim Bey içinden duâlar ediyordu oğlunun mutluluğu yarım kalmasın diye. Sonuçta oğlu sevinçten riskli olan gebeliğin farkındalığını unutmuş gibiydi. Sonradan olumsuz bir sonuçla karşılaşırlarsa yıkılmaması için uyarmaya çalıştı oğlunu.

 

" Tamam oğlum. Hepsini elbetteki yapacağız. Ama biraz sakinleş. Bebekler hala risk altında. Kendimizi en kötüsüne hazırlayalım demiyorum ama," Yusuf hırsla babasının sözünü kesti.

 

"Aması yok baba! Karım ve bebeklerim bu hastaneden sağlıklı bir şekilde çıkacak ben buna inanıyorum." diyerek etrafındakilere sert bakışlar atarak sözlerine devam etti. "Eğer inanmayanınız varsa şimdi buradan gitsin. Çünkü Leyla'nın ve benim ufacık bir ümide ihtiyacımız var. Ümitsizliğe değil." diyerek etrafındaki arkadaşlarına baktı. Yunus görüntüsü perişan fakat dik durmaya çalışan arkadaşına doğru ilerledi.

 

"Saçmalama! Kimsenin bir yere gittiği yok. Hepimiz buradayız. Allah'ın izni ile sağlıklı bir şekilde çıkaracağız Leyla'yı ve bebekleri." diyerek yüzüne takındığı tebessümle arkadaşının omzuna hafif bir yumruk attı. Dudakları kıvrılan Yusuf teşekkür ederim dercesine arkadaşına bakarken Ömer hemşire den aldığı Kenan'ın tişörtü ile Yusuf'un yanına gelip tuttuğu kolundan çekiştirirken bir taraftanda söyleniyordu.

 

"Bırak ajitasyon yapmayı da önce şu üzerindeki lerden kurtul." Diyerek arkadaşının üzerindeki yer,yer kana bulanmış gömleği göstererek kulağına doğru eğilip fısıldadı.

 

" Bence bir şey olmayacak kardeşim boşuna üzme kendini. Bizim karılarımız da katır inadı var. Eğer senin ufaklıklar da Anne'lerine çektiyse ben şimdiden üzülüyorum doğrusu sana." diye kahkahayı bastı. Hepsinin biraz morale ihtiyacı vardı. Yusuf arkadaşına ters bir bakış atıp girdikleri lavabo da ellerini ve yüzünü yıkayıp kuruladıktan sonra,Ömer'in elindeki somon rengi tüşörte yüzünü buruşturarak bakarken Kenan la zevklerinin uyuşmadığını bir kez daha anladı. Somon rengi de ney di? Kendisi her zaman ağır ve koyu renkleri tercih eden birisiyken bu renkler onun zevkine hiç uymuyordu. Ömer, Yusuf'un düşüncelerini okumuş gibi gülmemek için dudaklarını bir birine bastırırken Yusuf tişörtü elinden çekerek hırsla başından geçirdi.

 

" Gül kardeşim gül. Ama ben olsam gülmezdim. Zira biraz önceki karın hakkındaki düşüncelerin Esha'nın kulağına bir giderse sonunda gülen kim olur bilemem." diyerek açtığı kapıdan sırıtarak çıktı. Ömer ise arkasından söylenerek ilerliyordu. Bu şekilde Leyla'nın yattığı odanın önüne geldiler. Ayşe, ablasını eve gitmesi için ikna etmeye çalışıyor, Azra hâlâ Mehmet'e bir koala misali sarılmış iç çekişlerini sürdürüyordu. Kızların ele başı olduğu ve onları kışkırttığı için kendini sorumlu tutuyordu anlaşılan. Esha, Ziya Bey ile bir şeyler konuşurken ,Yunus ve Deniz her zamanki gibi tartışıyordu. İlginç olan Kenan ve Rüya'nın hallerydi. Kenan karısının akmaya devam eden göz yaşlarını silerken bir taraftanda sürekli öpücükler bırakıyordu yüzünün her köşesine. Yusuf kıstığı gözleri ile şüpheyle bakıp düşündü. Bunlar hangi ara bu kadar yakınlaşmıştı? Yusuf'un düşüncelerini bölen odadan çıkan doktor oldu. Hepsi meraklı gözlerle doktora bakarken Yusuf heyecanla sordu.

 

"Karım nasıl doktor." Beyaz önlüklü genç adam karşısındaki adamın heyecanını anlayarak tebessümle elini uzattı.

 

"Adım Rüzgar. İsmim le hitap etmeniz yeterli." diyerek sözlerine devam etti. " Kenan gerekli bilgiyi vermiştir zaten şu an için farklı bir durum söz konusu değil." Yusuf beklenti dolu bakışlar ile sordu.

 

" Peki kendinde mi? Ayıldımı yani?" Rüzgar karşısında ki adamın omzuna dokunarak açıklamasına devam etti.

 

" Her türlü müdehaleyi yaptık içiniz bu konuda rahat olsun. Anne gayet dirençli bebeklerde öyle. Verdiğimiz ilaçlardan dolayı uyutuyoruz Leyla Hanım'ı. Ama bir kaç saate kendine gelir." Etrafta ki kalabalığa göz atarak sözlerine devam etti. " Şimdi burayı boşaltıyoruz. Sadece Yusuf Bey kalsın." İtiraz cümleleri yükselirken Rüzgar elini kaldırarak herkesi susturdu." Burası bir Hastane lütfen anlayışlı olun. Leyla Hanım la bundan sonra, hatta gebeliği boyunca ben ilgileneceğim. İçiniz rahat edebilir. Sözlerime güvenmiyorsanız Kenan denen herife sorabilirsiniz beni. Hadi şimdi herkes evine." diyerek itaraz edenlere aldırmadan Yusuf hariç herkesi yolladı. Tekrar Yusuf'a döndüğünde adamın üzerinden akan yorgunluğu fark edince ağır adımlarla yaklaşarak konuştu.

 

"Yusuf Bey." Yusuf başını kaldırıp kendine seslenen adama bakarak elini uzattı.

 

"Lütfen, Sadece Yusuf demeniz yeterli." diyerek kendisine doğru uzanan eli sıktı.

 

" Yusuf,şimdi senin de dinlenmem lazım. Leyla Hanım sizi böyle bitkin değil,umut dolu görmeli ki onada umut olasınız." Yusuf'un anladım dercesine salladığı başı ile kulağına doğru yaklaşıp sözlerine devam etti." Yakalanırsanız benim haberim yok,benden izin almadan girdiniz " diyerek Yusuf'a baktı.Yusuf anlam veremediği sözler ile kaşlarını çatarak konuştu.

 

" Ne demek istiyorsunuz? Neyden haberiniz yok?" Rüzgar biraz daha Yusuf'a yaklaşarak kulağına fısıldadı.

 

" Leyla Hanım'ın yanında boş bir yatak var. Sizinde dinlenmeye ihtiyacınız var. E karınızı da oldukça merak ediyorsunuz." Çattığı kaşları ile Yusuf'a ters bir bakış atıp sertçe sordu." Etmiyor musunuz yoksa? " Yusuf,adamın konuşmasından çıkardığı anlamla heyecanla cevapladı.

 

" Sen ne diyorsun kardeşim? Meraktan delireceğim." Rüzgar yüzünde ki tebessümle başını sallayıp sözlerine devam etti.

 

" E ne duruyorsun o zaman? İçeride boş yatak ve karın seni bekliyor." İçeriye doğru yönelen Yusuf'un kolundan tutarak sırttı. " Bak yakalanırsan görmedim,duymadım,bilmiyorum.

 

Yusuf adamın sözleri ile başını olumku anlamda sallayarak sırıttı.

 

" Bir girip göreyim,gerekirse bütün hastaneyi kurallar yüzünden karşıma alırım." diyerek karşısındaki adamın omzuna hafifçe iki kere vurup odaya geçti. Rüzgar adamın yüzünde ki mutluluğa her şeyin değebileceğini düşünerek dinlenmek için odasına yöneldi.

 

Yusuf açtığı kapıdan yavaşça içeri süzüldü. Leyla beyaza çalan yüzüyle ve her halinden belli olan huzursuz bir uykunun kollarındaydı. Usulca karısına yaklaşıp alnına bir öpücük bıraktı. Yan taraftaki yatağa bir bakış attı. Ama o an için hiç cazip bir yer gibi görünmemişti gözüne. Tekrar karısına baktı gür uzun siyah kirpikleri yüzüne gölge misali düşerken,başındaki boneden aynı kendi gibi inatçı bir kaç saç tutamı fırlamıştı. Yüzüne yerleşen tebessümle kararını vererek ayakkabılarını çıkarıp Leyla'nın yanına uzandı. Karısının eline uzanarak tuttu. Hissettiği soğukluk ürpermesine sebep olurken dudaklarından sözcükler dökülmeye başlamıştı bile.

 

" Leylam affet beni. Biliyorum Yaptıklarım affedilir şeyler değil, ama sen affet yinede. Bazen düşünüyorumda yine olsa aynı şeyleri yaparmıydım. Yapardım be Leylam çünkü cahildim. Toy dum." Yanında kıpırdamadan yatan karısına yandan bir bakış atıp içindekileri anlatmaya devam etti. " De ki bu mazeret mi? Ben daha küçük,ufak bir köyde cahilliğin âlâsını yaşayan insanlarla büyüdüm. Ama senin yaptığın cahilliği ne ben yaptım ne onlar. Haklısın Leylam yaptığın,ettiğin,söylediğin,söyleyeceğin her şeyde haklısın. Yedi sene hangi kadın sabırla ve umutla bekler ki? ." Aldığı nefes boğazına düğüm lenmişcesine zorla yutkunarak konuşmaya devam etti. " Ya da yedi sene hangi kadın dini nikahlı kocasının adına leke sürdürmemek için hapislere düşer. Sen sevmesini bildin de, ben yanından bile geçemedim." Sırt üstü yattığı yatakta karısına doğru yan döndü. Bir müddet izledikten sonra elinin tersi ile yüzünü okşarken sözlerine devam etti.

 

" Bırakma beni güzelim. Ben böyle vicdan azabıyla yanarken sen, ne kendinden ne bebeklerimizden mahrum etme beni. Siz iyi olun ben bir ömür yanmaya razıyım Leyla. Hak ettim ben bunları. Allah böyle ağır bir ceza verdi bana sana çektirdiklerim yüzünden. Affı yok yaptıklarımın. Ama sen affet. Senin yedi senelik bekleyişinin acısını Allah bana bir gece ile reva gördü. Canımdan olan can parçalarımla bir gecede sınıyor beni Leylam." Dolan gözlerinden akan yaşı avuçlarını yüzüne bastırarak sildi ve aldığı derin bir nefesle sözlerine devam etti."Ve benim hatalarım yüzünden yine senin canın yanıyor. Sevmeyi becere mesemde, ben seni çok sevdim. Artık bekleyişler bitecek,buradan bebeklerimiz ve seni sağlıklı bir şekilde alıp evimize götüreceğim. Hiç bir şey umrumda değil. Ne senin inadın, nede o saçma oyunlarınız. Bu gece yide unuttum sanma onun hesabını dokuz ay sonraya erteliyorum Leyla Hanım." diyerek tekrar karısını süzdü. Hâlâ huzursuz bir uykunun kollarında olduğunu görünce boynuna yaklaşıp kokusunu içine çekerek hasret dolu bir öpücük bıraktı. Bıraktığı öpücükle Leyla'nın baş ucundaki monütörden yükselen sesler bir olunca telaşla yattığı yerden doğruldu. Cihazda inişli çıkışlı olması gereken grafik yüksek bir şekilde seyrederken panikle doktor diye sayıklamaya başladı. Tam yataktan inip kapıya yöneleceği sırada kolunda hafif bir baskı ile kesik ve yorgun bir ses işitti.

 

"Yu...suf." hızla başını yatağa çeviren Yusuf ,sevinç ve endişe karışımı bakışları ile Leyla'nın yüzünü avuçları arasına alarak sordu.

 

" İyimisin güzelim? Leyla gözlerini kapatarak başını sallayınca Yusuf biraz sakinleşip tekrar konuştu.

 

" Korkuttun beni. Size bir şey olacak diye çok korktum." Karısının anlamayan bakışlarını farkedince ona biraz zaman verdi. Leyla etrafına göz atıp biraz düşündükten sonra aynı hırıltılı ses ile sordu.

 

"Yusuf niye hastanedeyiz?Ben niye bu yataktayım?" Yusuf muzipce sırıtarak sordu.

 

"Hatırlamıyor musun gerçekten?" Leyla'nın olumsuz anlamda başını sallaması Yusuf'un aklına bir hinlik getirmişti.Sırıtmasını gizlemek için yanağını kaşır gibi yapıp konuştu.

 

" Güzelim şimdi biz odamızda,yatağımızda hani anlarsın ya son derece ateşli ve şehfetli." Leyla'nın çatılan kaşları ve bir yeri işaret etmesini umursamayan Yusuf sözlerine devam etti. " İşte ikimizde o ateşli ve şehvetli anların etkisindeyken,bende anın büyüsüne kapılarak Allah ne verdiyse dedim olan oldu. Sonuç olarak Hastanedeyiz karıcığım." Leyla ağzını açmış tam bir şey söyleyecekken Yusuf'un arkasındaki beyaz önlüklü adam öksürerek odada olduğunu belli etti. Rüzgar Leyla'nın nasıl bu duruma geldiğini bildiği için bu küçük oyuna ayak uydurdu.

 

"Demek öyle Yusuf. Ama sana kötü bir haberim var gebelik devam ettiği sürece o bahsettiğin gecelere ara vereceksin. Sonuçta bebeklerin hayatı söz konusu. Üstelik biliyorsunki ikiz gebeliklerde bu risk dahada artıyor." diyerek ikiliye baktı. Leyla şaşırmış bir vaziyette kocasına baktı.

 

"Ne demek oluyor Yusuf tüm bunlar? Şimdi Hamilemiyim yani ben? Yusuf başını sallayarak parmaklarını kaldırıp sırıtarak gösterdi.

 

"Evet canım. Hem de iki tane birden geliyor." Leyla'nın irileşen gözleri ve elleri ile karnını koruma altına almasını yüzünde tebessümle izlerken karısının başucundaki makinadan yine aynı kulak tırmalayıcı sesler yükselmeye başladı. Leyla aklına kesik kesik gelen görüntülerle ağlayarak konuşmaya başladı.

 

" Bu gece danstan sonra kasıklarıma bir sancı saplandı ve arkasındanda kanamam oldu." Korkulu gözlerini Kocasına çevirerek sordu. Bu arada Rüzgar tekrar kasılmaların başlamaması için hemen Leylaya bir sakinleştirici yaptı.

 

" Yusuf bir şey olmadı değilmi? Bebeklerim iyi. Onlara bir şey olmadığını söyle bana. Eğer benim yüzümden bir şey olduysa," Yusuf karısının üzüntüsünden bebeklere ve kendine zarar vereceğini düşünerek panikle konuştu.

 

"Sakin ol Leyla! Bebeklerimiz iyi. Ama sen böyle kendini perişan etmeye devam edersen onlara zarar vereceksin." diyerek karısını sakinleştirmeye çalıştı. Leyla varlıklarını henüz öğrenmiş olsada onlara kendi hatası yüzünden zarar verdiğini zannederek çok korkmuştu. Korkulu bakışlarını doktora çevirerek duyduklarını onaylamasını bekledi. Rüzgar da aynı şeyleri tekrar edip sözlerine devam etti.

 

"Dediğim gibi fevri hareketler,üzüntü stres yok. Benim iznim olmadan ayaklanmak yasak. Zaten en az bir hafta burada misafirimizsiniz. Sizi müşehade altında tutmak zorundayım. Bu nedenle sık,sık görüşeceğiz." diyerek Yusuf'a bakıp sözlerine devam etti." Yusuf özellikle sana söylüyorum; yaramazlık yapmak yok." diyerek göz kırpıp elindeki deftere bir şeyler not etti. Leyla kocasının olmayan bir şeyi varmış gibi göstermesi ve yabancı birinin kendileri ile bu konularda dalga geçmesine sinirlenerek Yusuf'a seslendi.

 

"Yusuf!" Leyla'nın sinirli sesi ile yanına ilerleyerek elini tutup üzerine eğilerek telaşla sordu.

 

"Canım! Bir yerine bir şey mi oldu!" Leyla hiçbir şey olmamış gibi davranan kocasına gözlerini devirip dişlerinin arasından sinirle tıslayarak konuştu.

 

" Daha ne olsun!? Bu adam ne biçim konuşuyor!?" Yusuf pişkince sırıttı.

 

" Eee her şeyin bir bedeli var karıcığım. Dünkü dans şovundan sonra bende ki şehvet tavan yaptı." diyerek Leyla'nın irileşen gözlerine yüzündeki sırıtma iyice büyüyerek baktı.Karısının boynuna bir öpücük kondurması ile monütör den yine o bilindik tiz ses yükselirken Rüzgat ikiliyi yanlız bırakarak kapıya yöneldi.,Yusuf ise korkuyla mönütöre bakıp telaş içinde odadan çıkan

Rüzgar'ın arkasından koşturdu.

 

"Rüzgar!" Arkasından gelen sese dönen doktor Yusuf'a bakarken karşısındaki adamın hızlı adımlarla kendine yaklaşmasını izleyerek bekledi.

 

"Bir şey mi oldu?" Yusuf sıkıntı ile kafasını kaşıyıp endişe ile aklındaki soruyu sordu.

 

"O lanet makina ne demeye ikide bir ötüyor. Bir sorun varda bana söylemiyormusun?" Rüzgar karşısındaki adamın ne dediğini anlamaya çalıştı bir süre. Yusuf anlamadığını görünce tekrar konuştu. " Kalp grafiğini gösteren monütör niçin sürekli ötüyor? Leyla bebeklere bir şey olduğunu düşünüp korktuğunda da ötmüştü." Rüzgar anladığı şeye açıklık getiremek için konuştu.

 

" O an Leyla korktu panikleyince kalp ritmi yükseldi. İnsan panikleyince ,korkunca,heyecanlanınca kalp ritmi yükselir. Anlayacağın bir sıkıntı yok." diyerek Yusuf'a tebessüm edip yanından ayrıldı. Yusuf ise kafası karışmış bir şekilde kendi kendine fısıldadı.

 

"Nasıl yani benim dokunuşlarım Leyla'yı korkutuyor mu?"

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

 

 

İnstagram- Yitenumutlar hesabından ulaşabilirsiniz.

 

~yitenumutlar~

 

 

Loading...
0%