Yeni Üyelik
20.
Bölüm

A-D-Bölüm-19-Part -2

@yitenumutlar

 

 

Mehmet dikkatli bir şekilde arabayı kullanırken bir taraftan da düşünüyordu. Şeytana pabucunu ters giydiren karısı niye eve gitmek istemişti acaba? Düşündüğü sorunun cevabını aklında yanan ışıkla yine kendisi cevaplarken dudakları mutlulukla kıvrıldı. Fakat içindeki sevinci yanında oturan kadına belli edecek değildi elbetteki. Bulduğu cevabı bu cadının ağzından duymalıydı önce. Neden eve gittiklerini anlamamış gibi yüzünü buruşturup kafasını kaşıyarak Azra'ya döndü.

 

" Yavrum! Şimdi sen evimize gitmek istediğinden eminsin değil mi?" Ağlamaktan iri gözleri şişmiş ve kızarmış bir şekilde kocasının sorduğu soruyla bakışlarını ona çevirdi.

 

" Evet Mehmet ben eminim de, sen benim eve gitme isteğimde tuhaf olan ne görüyorsun onu anlamadım." Şişmiş gözlerini kısarak şüpe ile kocasını süzdü.Aklına gelen şey ile Mehmet cevap bile veremeden çemkirmeye başladı. " Yoksa eve kadın filan mı atıyorsun?" Mehmet arabayı iki katlı müstakil evlerinin önüne park ederken kırılmış bir ses tonu ile konuştu.

 

" Yuh yani be Azra! Hâlâ kaç yıllık sevgilini bir buçuk yıllık kocanı tanıyamayıp böyle ithamlar da bulunuyorsun ya ben sana ne deyim?" İndiği aracın kapısını sertçe çarparak çimlerin üzerinden geçip evin kapısına doğru sert adımlarla yürümeye başladı. Azra çattığı kaşları ile kocasının çarptığı kapıya daha sonrada çiğneyip geçtiği çimlere basarak ikinci defa çemkirmeye başladı.

 

" Tanımaz mıyım hiç. Hâlâ bıraktığım öküzsün işte." Kocasının aniden kendisine dönüp sert bakışlar fırlattığını görünce biraz ürksede belli etmeyerek söylenmeye devam etti. " Maşallah benim güzel bahçeme bakmayıp bu hâle getirdiğin yetmiyor gibi birde çimlerin üzerinde arena boğaları gibi tepiniyorsun." diyerek Mehmet'in yanından geçip kapıya ulaştı. Kocasının kendine ateş saçan bakışlarını diktiğini görünce umursamayarak yüzünü çevirip ayağıyla ritim tutmaya başladı. Mehmet ise söylenerek kapıya gelip cebinden anahtarı çıkartırken bir yandan da karısına bakarak söylenmelerine devam etti.

 

" O boğa nereler de tepineceğini biliyor da matador da iş yok ne yaparsın?" Yaptığı imâyı karısının anladığını irice açtığı gözlerinden anlayan adam sinsice sırıtarak kapıyı açıp içeri girerek ışığı yaktı. " O matador hep kırmızı bayrak sallayacağına biraz da beyaz barış bayrağı sallasaydı şu an ikimizde başka işler üzerinde olurduk." Eli ile geniş holü işaret edip karısının içeri geçişini izledi. Azra umursamaz bakışları ile etrafı süzerken merdivenlere yönelip üst kata çıktı. Kocasının da arkasından geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordu. Kapıya gelip aniden döndü. Tek kaşını kaldırarak sorar gibi baktı.

 

" Nasıl işler üzerinde olurduk açıklarmısın kocacığım?" Gözlerini kırpıştırarak Şirince kocasına baktı. Mehmet daha önceki tecrübelerinden dolayı temkinle karısına yaklaşıp kapı ile kendi arasında sıkıştırarak çapkınca sırıttı.

 

" Örneğin karıcığım şu arkanda gördüğüm senin yatağın,uğraşmamız gereken bazı şeyler için gayet uygun bence." diyerek gözleri ile yatağı işaret ederken bir taraftanda karısının bukleli saçlarına parmaklarını geçirdi. Azra yatağa kısa bir bakış atarak vücudunu basan ateşi kocasına hissettirmemek için uğraşırken Mehmet karısının hâlini fark ederek iyice üstüne gitti. " Anlaşılan senin yatak sana pek cazip gelmedi galiba. O zaman daha cazip bi yer söyleyeyim" diyerek yüzündeki iyice büyüyen sırıtışla karısının kulağına doğru eğildi. " Haklısın orası benim içinde pek cazip görünmedi çünkü küçük. O yüzden benim yatağımda bazı işler üzerinde olmayı tercih ederim." Azra kulağına değen dudaklar ve sıcak nefesle erime seviyesine gelirken kocasının geri çekilmesi ile rahat bir nefes aldı. Karısının kızaran yanakları ve süt dökmüş kediye dönen hali ile büyük bir kahkaha patlatan Mehmet'i,gözlerini devirerek itekledi Azra.

 

" Çekil be şuradan. İş üzerinde olurmuş! Görevde sanki! Romantizim den nasibini almamış öküz." İteklemesi bir işe yaramamış kocası yerinden milim bile oynamamıştı. Kolunun altından geçerek odanın içine girdi. Giysi dolabını açarak içinden kilitli bir kutu çıkardı ve yatağın üzerine elinde tuttuğu kutu ile oturdu. Kocasına ufak bir bakış atıp yatağa doğru yaklaştığını görünce söylenmelerine devam etti. " Zaten böyle bir anın büyüsünü sen gibi öküz olan biri bozar. Sana müthiş bir ata sözüyle cevap verirdimde terbiyem müsade etmiyor." Mehmet yatağa otururken Azra'da yatağın yanındaki beyaz komodinin çekmecesini açarak ufak bir anahtar aldı ve kilitli kutuyu açtı. Mehmet karısını merakla izlerken kutunun içinden eline aldığı şey ile ikisi göz göze geldi. Azra'nın bakışlarında ki hüzün ile içi sıkılmıştı Mehmet'in.

 

" Sen onu yanında taşımıyor muydun?" Çattığı kaşları ile karısına sertçe bakarken Azra'nın başını olumlu anlamda sallaması ile biraz olsun rahatladı. Karısının avucundaki cevşeni babasının şehit olduğu gün annesi ona takmış ve tüm kötülüklerden musibetlerden koruyacağını söylemişti. Nitekim öylede olmuştu. Ama o nasıl annesinin kıymetlisi ve dualarla korunuyordusa,o da Azra ile ilk sevgili oldukları gün boynundan çıkararak ona takmıştı. Kimsenin incitmesine ve kötüğülüğüne maruz kalmasın bu cevşen hep korusun onu diye. Azra'da o günden sonra hep üzerinde taşımıştı nasıl taşımasınki sevdiği adamı ve kendisini koruduğunu düşündüğü şeyi. Mehmet şüphe ile gözlerini kıstı.

 

" Hep yanındaydı da şu an bu kutuda ne işi var Azra?" Azra alt dudağını dişleyerek kocasına baktı. Ne diyecektiki şimdi bu adama takmak istemedim diye yalan söylese canına okurdu. En iyisi doğruyu söylemekti.

 

" Şey... Mehmet ben giderken götürmedim yanımda." Mehmet'in çatılan kaşları ve kararan bakışları ile hemen müdehale etti. " Bakma öyle. Sana veremedim ama bu evde olduğu müddetçe seni koruyacağını biliyordum. O yüzden yani mesleğinden dolayı senin daha çok ihtiyacın var sana bir zarar gelmesin diye bıraktım burada." Azra'nın sözleri ile çatılan kaşları düzelirken karısı sözlerine devam etti. " Ama şu son bir kaç aya kadar hep üzerimdeydi. Hatta ayrıldığımızda bile." Hüzünlenen bakışları ile kutuyu kilitleyip komodinin üzerine bıraktı. Kocasına dönerek hüzünlü bakışlarını saklamaya çalışarak tekrar konuştu. " Ama üzerimizde karabulutların dolaştığını hissediyorum. Erdinç pisliği, Leyla'nın durumu derken en iyisi ben koruyucumu tekrar üzerimde taşıyım dedim." diyerek sırıttı. Mehmet karısına inanmaz gözlerle bakarken bir taraftanda uzanıp sarıldı. Oysa böyle şeylere inanmadığını hurafe olarak düşündüğünü sanmıştı hep. Yada annesinin hatırasını ona verdiği için saygıdan sakladığını. İkilinin duygusal anlarını titreyen telefon bozmuştu. Mehmet kolları arasındaki kadını bırakarak geri çekikilip cebinden çıkardığı telefonun ekranına baktı. Arayan kişiyi görünce bekletmeden açtı.

 

" Alo."

 

"..."

 

"Evet Amirim." Karısına attığı kısa bakışla kapıya yönelerek dışarı çıktı ve merdivenlerden indi. Azra'da toparlanarak yataktan kalkıp kutuyu eski yerine bıraktı ve oda aşağıya indi. Salondan gelen kocasının sesi ile oraya yönelip girerken bir taraftan da Mehmet'in son derece soğuk sesi ile içinin ürperdiğini hissetti. Mehmet karısı ile göz göze gelip bakışlarında ki anlamı farkedince başıyla koltuğu işaret ederek oturmasını isterken bir taraftanda pür dikkat telefondaki amirini dinliyordu.

 

"Tabi ki amirim. Zaten gönüllü olarak geçiş yaptım. Sizde biliyorsunuz ki eğitimlerden de başarı ile çıktım." Kaşları çatılırken bazı şeylere anlam veremiyordu. " Ama amirim benden daha tecrübelileri varken ve bu operasyonun önemini bilirken benim seçilmem biraz tuhaf değil mi?"Azra,Mehmet'in sözleri ile huzursuzca yerinde kıpırdanırken son işittikleri ile içinde bir telaş duygusu boy göstermişti.

 

" Estağfurullah amirim. Siz daha iyi bilirsiniz tabi. Evet anladım. Peki ne zaman başlıyacağız?"

 

"..."

 

" On gün sonra mı? Bakışları karısını bulurken pişmanlıkla doldu gözleri. " Peki amirim ben hazırlıklarımı yaparım. İyi geceler." Telefonu kapayıp sıkıntı ile yüzünü sıvazladı. Koluna dokunan elle,ellerini indirip karısının endişeli gözlerine baktı.

 

" Neler oluyor Mehmet? Derin bir nefes alarak koltuğu işaret ederek tekrar oturmasını istedi. Endişesini biraz olsun gidermek adına sözlerini arka arkaya sıraladı.

 

" On gün sonra görev var. Ben biz ayrılınca ne yapacağımı şaşırdım. Kendimi oyalamak adına Özel Harekat eğitimi aldım. Üstün başarılarımdan dolayı Özel Harekat'a geçişim yapıldı. Yanlış anlama asla pişman değilim. Selçuk amirin ricası ile Ankara'da kaldım. Bazı ufak tefek operasyonlara katıldım ama şimdiki biraz farklı gibi görünüyor." Yorgun bedenini külçe misali koltuğa bıraktı. Ne yapacağını hiç bilmiyordu. Tabiki görevi adına değildi kararsızlığı ama daha evliliğini bile düzene koyamamıştı. Karısının iyice endişelenmiş hâli ile tekrar anlatmaya devam etti. "Özel Harekat ve narkotiğin birlikte yürüteceği bir operasyona muhpir olarak ben seçilmişim. Yurt dışından beklenen kurye olarak ben gireceğim." Azra bir şey anlamamıştı. Tamam Özel Harekat'ın ne olduğunu elbetteki biliyordu. Kendi saçma düşünceleri yüzünden bir ayrılık yaşamışlar ve kocası dütştüğü boşlukta tehlikeli bir seçim yapmıştı. İçini kaplayan pişmanlık ve korkuyla düşünceleri bir birine karışmıştı resmen. Kocasına kadar muhpir olacak kimse yokmuydu yani?

 

" İyide dediğin gibi tecrübeli olanlar varken neden özellikle sen?" Mehmet ellerini gözlerine bastırarak biraz bekledi.

 

" Çünkü kurye bana çok benziyormuş. Ufak tefek değişikliklerle beni onun yerine geçirecekler." Azra şaşkınca baktı. Bu diğer görevlere yada sıradan bir muhpirliğe benzemiyordu. Bir anlaşılırsa kocasının sonu olabilirdi. Korku ile bakarak titreyen bir sesle sordu.

 

" On gün sonra başlayacak?" Mehmet'in başını sallaması ile sözlerine devam etti. " Peki ne zaman bitecek?" Mehmet dudaklarını bilmiyorum dercesine büktü.

 

" Bilmiyorum. Karısına çevirdiği pişmanlık dolu bakışları ile sözlerine devam etti. " Azra bu işin sonunda her şey olabilir. Belki dönerim,belki dönemem. Ölü..." Azra kocasının daha fazla konuşmasına izin vermeyerek elini dudaklarına kapayıp susturdu. Ayağa kalkarak kocasının karşısına hesap sorar gibi dikilip gözünden akan yaşları umursamadan konuştu.

 

" Sakın! Duydun mu beni? Sakın bir daha böyle bir şey söyleme. Daha benden özür dileyip ayaklarıma kapanacaksın aptal." Elinin tersi ile göz yaşlarını silerek burnunu sertçe çekti. " Daha ben hayalimde ki o gelinliği giyip seni delirteceğim. Daha yukarda ki o oda da duvağımı kaldırmadan ne ölmesinden bahsediyorsun?" Mehmet karısının sözleri ile şaşkına uğrasada şu halini gördükçe sanki dünya küçülüyor o ise içinde sıkışıp kalıyordu. " Daha biz bir birimizi doyasıya sevemedik bile. Eğer kendine dikkat edip bana geri gelmezsen yemin olsun Evlilik programlarına katılır kara dul azgın gelin adayı diye önüme gelen adamla fingirdeşir yatı katı olan birini bulur evlenirim." Mehmet karşısında dikilen kadına yolladığı ölümcül bakışları ile kolundan tuttuğu gibi kendisine çekti. Mehmet karısının çenesini tutarak sertçe konuştu.

 

" Bana bak kadın! Ben ölüm var kalım var diyerek özür dileyip bu hasretlik bitsin diyeceğim sen beni susturup iki dakika da senaryo yazdın." Karısının ensesine kaydırdığı eli ile kendine doğru yaklaştırıp dudakları bir birine değerken sözlerine devam etti. " Ayrıca sen iyice sulu göz oldun yaşlanıyorsun galiba?" Karısının çatılan kaşlarına bakarak güldü. " Yakında menepoza girersin evlilik programları hayal olur o zaman." Azra içini çekerek gülümsedi. Alnını kocasının alnına dayayarak iyice yakınlaştı.

 

" O zaman sende elini çabuk tutsan iyi olur. Çünkü ben en az üç çocuk istiyorum." Kocasının şaşkınca açılan bakışlarına gülerek elini yanağına götürüp hafifçe okşadı. " Bu kadar korkma hayatım menepoza girersem hepsi hayal olur.Eee ne de olsa yaşlanıyorum. Ben en iyisi evlilik prog.." Mehmet daha fazla dayanamamış karısının dudaklarını istila etmişti. Yoksa bu kadının susacağı yoktu. Hırsla sanki ceza verir gibi öpüyordu karısını. Hafif geri çekildi fakat dudakları bir birine hala değiyordu. Kaşlarını çattı. " Bir daha sakın başka erkeklerin imâsını yapma bana." Yüzünü iri avuçları arasına alarak tekrar karısının dudaklarına yöneldi. Azra da kocası gibi aynı hırsla karşılık veriyordu. Hafif geri çekilerek sinsice sırıttı. " Başka erkek duymak istemiyorsan bana sağ,salim döneceksin. Daha bizim yaşanmamış hayallerimiz var." Mehmet yaşadıkkarı şu durumda bile karısının inadına şaşıyordu. Ama karısının sağı solu belli değildi o yüzden fırsatını bulmuşken belki kendini affedirebilirdi.

 

" Hâlâ inatlaşıyorsun kadın? Şu halime bak Azra ben Ölsem, ölüm yine sana gelir. Ben ölürken de,yaşarken de yanımda olmanı istiyorum." Tekrar dudaklarına yönelip küçük bir buse bıraktı. " Affet beni. Beni ayrılığın stresi ile mi yollayacaksın bu göreve? Beni bu acıyla yollarsan ben dönemem bu defa. Affet beni. Bırak boşanmayı falan! Ne sen bensiz,ne ben sensiz yapabiliriz. Bize ayrılığın acısını tekrar yaşatma." diyerek karısının gözlerine umutla baktı. Azra ise kocasının gözlerinde gördüğü acıyla kararsızca düşündü. Daha fazla bu ayrılığı uzatırsa kavuşamadan bitecekti bu aşk.

 

Mehmet yüzünde ki buruk gülümseme ile karısına biraz daha sokularak fısıldadı

 

" Beni deli ediyorsun biliyorsun değil mi?" Azra'nın olumlu anlamda salladığı başı ile boynuna küçük bir öpücük bırakıp konuştu. " Bir daha bu kadar dekolteli şeyler giyinme sonu ikimiz içinde iyi olmuyor."

 

Azra kocasının bakışlarındaki arzu ile kaşlarını hafifçe çatarak homurdandı.

 

" O kadar da değil. İstediğimi giyerim. Bana hükmetmeye çalışma büstüyer bile giyerim." Nefes,nefese verdiği cevapla kocasının damarına basmıştı.

 

Karısının üzerindeki tişörtüntün geniş yakasını çekiştirdi. Üstüne giderse inadına dediğini yapacağını biliyordu. O yüzden huyuna gitmeye karar vererek başını olumlj anlmada salladı.

 

"Haklısın aşkım bu konuda müdehale etmiyeceğim sana e bi yerde alttan almalıyım artık."

 

Azra kocasının bu düşüncesine şaşırsada tenine değen parmakların sıcaklığı ile ne yapacağını bilemedi. İkili anın büyüsüne kapılıp kendilerini kaybetmiş bir şekilde hasret giderirken aralarındaki sessizliği bozarak bomba etkisi yaratan bir ses yankılandı evde.

 

Kenan karısını alarak önce hastanedeki odasına çıkmış biraz sakinleştirmeye çalışmıştı. Ama ne yapsa fayda etmeyince, aklına gelen fikirle Rüya'yı da alarak hastaneden çıkıp arabaya bindiler. İlerleyen araçtaki sessizliği Kenan'ın sözleri bozdu.

 

" Bebeğim yeter artık Leyla'da bebeklerde iyi. Kendini harap ettin." Karısının asık suratına bakarak muzip bir şekilde güldü. " Hem beni terk ettiğinde bile bu kadar ağlamadığına eminim. Bu durumda Leyla'yı ve iki ufaklığı kıskanmalımıyım?" Rüya şaşkın bakışlarını kocasına çevirdi ve inanamayarak baktı.

 

" Aşk olsun Kenan. Şu durumda derdin şimdi kıskançlıkmı?" Kenan yüzüne taktığı sahte kızgınlıkla sinyal vererek sola döndü.

 

" Bu günkü şovunu düşünecek olursak kıskançlık ne kelime sadist bile olunur Rüya Hanım." Rüya kaşlarını çatıp başını dışarı çevirdiğinde araba durmuştu bile. Etrafına şöyle bir bakıp pastanenin önüne geldiklerini anlayınca tekrar kocasına döndü.

 

" Ne işimiz var Kenan burada? Kenan'ın yüzünde ki gülümseme sırıtışa dönerken karısını cevapladı.

 

" Akşam ki dansın aynısını bana özel olarak burada tekrar yapman için getirdim." Leyla iyice irileşen bakışları ile bağırdı.

 

" Ne!" Manyak mısın Kenan? Dansın sırasımı şimdi?" Kenan karısının sert ses tonu ile teslim olur gibi iki elini kaldırarak konuştu.

 

" Şakaydı birtanem,Vallahi şakaydı. Ben sadece sakinleşmen için biraz işinle uğraşmanın sana her zaman iyi geldiğini bildiğim için buraya getirdim." Rüya kocasının sözlerinden sonra rahatlamış hatta ince düşüncesinden dolayı mutlu olmuştu. Demekki nelerin ona iyi geldiğini,neleri sevip sevmediğini biliyordu. Başını olumlu anlamda sallayarak arabadan inip pastanenin kapısına yaklaştı, çantasında anahtarı ararken Kenan elindeki anahtarı sallayarak karısının dikkatini üzerine çekti.

 

" Arabada anahtar vardı." Karısına gülümseyerek kilidi açıp kapıyı itekledi ve karısının geçmesi için bekledi. Leyla çantasını askıya asarken Kenan da onu seyrediyordu. Daha sonra sanki kendisin orada olduğunu utmuşçasına hareket ederek merdivenlere yönelip alt kata indi. Kenan bu duruma alınmadı çünkü Rüya ne zaman buraya gelse kendini kaybediyordu. Oda yüzünde gülümseme ile tezgahın arkasına geçip iki kahve hazırlamaya başladı. Beş dakika sonra hazır olan kahvelerle oda mutfağa inen merdivenlere ileleyerek aşağı indi. Rüya tezgaha bir sürü malzeme çıkarmış ne yapacağını düşünüyordu. Kahveleri tezgaha bırakıp karısını seyretmeye başladı.

 

" Canım seyredince kendiliğinden oluyormu,yoksa sihirli güçlerin falan mı var?" Rüya arkasında ki adama dönerek astığı yüzü ile baktı.

 

" Karar veremedim ki Kenan ne yapacağıma. Kurabiye mi? Pasta mı? Yoksa tatlı çeşitlerinden bir kaç tane mi?" Kocasının son sorusu aklına gelince onuda cevaplamadan edemedi." Ayrıca sihirli gücüm falan yok. Olsaydı emin ol ilk işim seni kendime aşık etmek olurdu." Tekrar tezgaha dönerken Kenan kolundan tutarak kendine çevirdi.

 

" Aşık olmadığımı nereden biliyorsun sulu göz." Belki de ben yıllardır aşkımı anlamayacak kadar salaktım." Rüya duyukları ile şaşırsada kendini toparlayarak konuştu.

 

"Geçmişin artık önemi yok benim için. Üzülmüyorum merak etme gelecek için şans verdik biz bir birimize. Üzüldüğümü düşünerek sakın eskiden de aşıktım deme Kenan." Kenan yüzünde bir sırıtışla karısının burnunun ucuna bir öpücük kondurdu. Yanındaki askıya uzanarak mutfak önlüğünü alıp Rüya'nın boynundan geçirdi ve arkasını dönmesini istedi. Rüya arkasını dönünce önlüğün boynundaki ipine takılan saçları nazikçe çıkarırken bir taraftan da söylendi.

 

" Sana, Seni eskiden de sevdiğimi ama benim anlamayacak kadar salak olduğumu kanıtlayacağım." Kaldırdığı saçlarını bırakmadan ensesine ufak ama masum bir öpücük bıraktı. Rüya bu öpücükle ürperip vücudu titrerken hemen arkasını dönerek Kenan'ın gözlerine baktı. Esmer teni hemen kızarmış yanakları pembeleşmişti. Rüya'nın bu hali Kenan'ın çok hoşuna gidiyordu. Çünkü tanıdığı diğer kadınlar gibi arsızca daha fazlasını istemiyor aksine ufak bir öpücükle bile utana biliyordu. Utançla gözlerini kaçıran karısını izlerken karısıda bu tezini sözleri ile doğruluyordu sanki.

 

" Böyle şeyler yapmana gerek yok canım. Ben seni daha önceden affetim zaten değil mi? Hem böyle yaparak beni utandırıyorsun Kenan." Karısının sözleri ile ufak bir kahkaha atan Kenan,güldüğü için sinirlenen ve arkasını dönüp tezgahtaki işlerine dönen kadının arkasından sarıldı.

 

"Madem beni affetmiştin niye o Azra ve çetesine uyup herkesin karşısında son derece seksi bir dans sergiledin?" Nefesni ensesine doğru bırakarak karısının gerilen vücuduna anlam veremeyip sözlerine devam etti. " Ayrıca o seksi dansı yaparken hiçte utanıyor gibi gözükmüyordun." Rüya içindeki korku ile gittikçe geriliyordu fakat bu korkusunu kocasına belli etmemeye çalışıyordu. Bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünürken, gözüne çarpan kurabiye kalıplarını bahane ederek uzanmaya çalıştı. Fakat Kenan sanki her hareketini izliyormuşcasına ondan önce davranarak uzanıp kalıpları aldı. Rüya'nın omzunun üzerinden uzanarak tezgaha bırakırken karısı adeta taş kesilmiş bir şekilde kalakalmıştı. Kenan ne olduğunu merak ederek Karısını kendine çevirdi. Fakat Rüya'nın yaşlarla ıslanmış yüzünü görmeyi hiç beklemiyordu. Telaşla yüzünü avuçları arasına alarak karısını sarsmaya başladı.

 

" Rüya canım iyimisin!?" Karısından gelmeyen tepki ile iyice endişelenerek tekrar sarstı. "Rüya kendine gel! Yanlış bir şey mi yaptım?" Rüya irkilerek kendine gelince Kenan rahat bir nefes aldı.

 

" Korkuttun beni. Neyin var ne bu halin? Rüya göz yaşlarını silerek gülümsemeye çalıştı.

 

"Hi..Hiç bir şeyim yok." Kaçırdığı gözleri ile tekrar tezgaha dönüp çırpma kasesine yumurtaları kırmaya başladı. Titreyen elleri ve tuhaf hareketleri ile kırmayı beceremeyince tekrar kocasına dönüp gülümseyerek konuştu.

 

" Bak sen bu yumurtaları kır ve çırp." Elleri ile büyüklük ölçüsü gösterdi. " Bir pasta yapalım kocaman. Üstüne şeker hamurundan bebekler yapalım. Yarın Leyla'ya götürür süpriz yaparız oldumu?" Kenan'ın şüpheli bakışlarına karşılık biraz önceki olayı geçiştirmeye çalışırcasına hızlı bir şekilde tekrar konuştu. " Şey yasak değil değilmi? Pasta. Yani pastayı alırlar değil mi hastaneye?" Kenan karısının kendisini geçiştirmeye çalıştığını anlayarak olumlu anlamda başını salladı.

 

"Alırlar tabi bebeğim." Çırpma kasesinin başına geçerek şüphelendiği durumu yansıtmamaya karar verdi. " Hem almasalar da ben

gizliden sokarım. Merak etme sen." Rüya'nın gülen yüzü ile yumurtaları çırpmaya başladı. Aklında ise karısının biraz önce ki hali vardı. Kendisinden ve dokunuşların dan korkmuş olamazdı. Çünkü daha öncede böyle yakınlaşmaları olmuştu. İyide niye öyle tepki vermişti o zaman? Bir türlü anlam veremiyordu. Ama bunun sebebini öğrenecekti. İyide nasıl öğrenecekti ki. Aklında beliren isimle bu mevzuyu en kısa zamanda halletmeye karar verdi. Rüya şeker hamurları ile uğraşırken kocasının moralinin bozulduğunun farkındaydı. Moralini belki biraz olsun düzeltebilirdi.

 

" Kenan!" Kocasının kendisine dönen bakışları ile askıya doğru ilerleyip bir önlük aldı. Geri gelerek boynundan geçirmeye çalıştı fakat boy farkı nedeni ile başaramadı. Kocası eğilerek ona yardımcı olunca önlüğü geçirip yanağına bir buse bırakıp geri çekildi.

 

" Hani biraz önce niye Azra ve ekibine uydun affettiysen diye sormuştun ya? "Kenan başını olumlu anlamda sallayınca devam eti. " Ben seni o gün burada zaten affetmiştin. Ama bu demek olmuyor ki yaptıkların cezasız kalacaktı." Parmakları ile ufak bir miktar belirtti. " İşte o dansta yaptıklarının ufak bir cezasıydı." Kenan şaşırmış gibi yaparak karısına yaklaştı.

 

"Sen o dansa ufak bir cezamı diyorsun bakalım?" Kaşlarını çatıp karısının cevabını bekledi. Rüya kocasının çatılan kaşları ile ürksede olumlu anlamda başını salladı.

 

" Ufak bir ceza tabiki. Eğer esas meseleyi halledemezseniz işte büyük ceza orada devreye girecek." Kocasının iyice çatılan kaşları ile hemen sözlerine devam etti. " Bu sizi süründürme planı başarı ile sonuçlandı. Fakat görünüşe göre beşinizin üstünde etkili oldu. Yani biri mayınlı bölgeye girdi canım." Kenan kafası karışmış bir şekilde karısına baktı.

 

" Kim miş o mayınlı bölgeye giren?" Rüya düşen yüzü ile kocasının arkasına geçerek önlüğün iplerini belinden bağladı.

 

" Ali. Ayşe' yi ikna edemezse iki gün sonra boşanacaklar ve bu bizim planımıza dahil değildi." Kenan şokla karısına baktı demek her şeyi planlayıp programlamışlardı. Ama kendisi ve arkadaşlarıda bunları hak etmişlerdi doğrusu.

 

" E büyük ceza ney miş bebeğim?" Rüya tekrar kocasının önüne geçip gözlerine baktı.

 

"Eğer bu plan hepinizde işe yarasaydı. Biz sizden haklı olarak yeniden düğün,nikah ve balayı isteyecektik. Üstelik hepsinide toplu olarak yapacaktık. Ama Ali ve Ayşe boşanırsa bizim kavuşmamızda uzar!" Sözlerinden sonra şeker hamurlarına tekrar döndü. Kenan ise yeni idrak ettiği şeyle adeta kükredi.

 

" Olurmu birtanem öyle şey? Koskoca insanlar hayatlarına ve kararlarına saygı duymalısınız. Üstelik göbeğiniz birmi kesildi biri eksik olsa ne oluyor?" Dili bunları söylesede Ali ve Ayşe için çok üzülüyordu. İkisinin de bir birine olan aşkını görüyordu. Ama ne yapa bilirlerdi ki? " Hem biz ne yapabiliriz? Karar onların elimizden bir şey gelmez." Karısının yanına geçerek ölçülü olan unu da çırpma kabına koydu. Rüya kocasının umursamaz hallerine sinirlenerek mikseri eline alıp kocasına doğrulttu.

 

" Bana bak Kenan kendi evliliğini kurtardım diye erken sevinme mikserle oyarım o gözlerini. Ayrıca siz her haltı birlikte yerken göbeğinizi deli köylü Kezban mı kesmişti? İster arkadaşlarınla plan yap,ister Ali çok hasta ölecek de! Ama ne dersen de o evlilik bitmeyecek duydun mu beni?" Kenan bir miksere bir Rüya'ya bakarak merdane olayını hatırladı. Bu ikidir oluyordu,demekki karısının damarına basınca içinden bir sadist çıkıyordu. Olumlu anlamda başını salladı.

 

"Tamam canım sakin ol sen. Önce indir o mikseri." Mikseri tezgaha bırakan karısına sırıttı." Gerekirse Ali'yi prostat kanseri bile yaparım. Sonuçta ucu bize dokunuyor değil mi?" Rüya şaşkınca kocasına baktı. Ah bu erkekler biraz gaza gelince yapamayacakları hainlik yoktu.

 

Ali bir süre daha yanlız başına bankta oturdu. Ömer haklıydı. Herkes karısını alıp evine giderken o yaptığı salaklıklarla bir başına kalmıştı. Millete akıl veriyordu ama iş kendi söküğüne gelince dikiş tuturamıyordu. Yıllardır bunun için mi çekmişti onca eziyeti. Madem karısı ona olan aşkına inanmıyordu oda inandıracaktı. Evliliği bitme noktasına gelmişken böyle durup seyretmeyecekti. Bu düşüncelerle hızla yerinden kalkıp sert adımlarla hastaneye ilerledi. Kafetaryanın önünden geçerken gördüğü görüntü ile kan beynine sıçramıştı adeta.

 

Bu herif her yerde olmak zorundamıydı? Mantar gibi anında karısının yanında bitiyordu. Yanlarına giderek sertçe çektiği sandalyeyle karısının karşısına oturdu. Ayşe kocasının kabalığına gözlerini devirirken Serdar bıyık altından gülümsemekle yetindi.

 

" Ayşem herkes gitti. Artık biz de kalksak diyorum." Sözleri karısı içindi fakat bakışları Serdar'a meydan okuyordu. Ayşe oflayarak kocasına dönerek cevap verdi.

 

"Sen gidebilirsin Ali. Beni Serdar bırakacak. Git istersen bekleme boşuna." Kocasının ateş gibi parlayan gözlerine aldırmayarak masadan kalkıp çantasına uzandı. " Yada sen bekle biz kalkalım." Serdar'a hemen kalkıyoruz bakışını atarak çıkışa doğru döndü. Aldığı uyarı ile Serdar da masadan kalkarken Ali karısının peşinden fırlamıştı bile. Kolundan tutarak kendisine bakmasını sağladı.

 

"Ayşem biraz konuşsak." Karısının bakışları kararsızlık içinde arkasında ki adama kayınca sinirlense de uysal davranmaya alıştı. " Hadi be güzelim o kadar yılında mı hatrı yok? Ayşe kocasının umutla bakan gözlerine dayanamayarak olumlu anlamda başını salladı. Serdar'ın yanına giderek durumu açıklayıp eve gitmesini istedi.

 

"Ayşe emin misin? İstersen seni bekleye bilirim." Karşısında ki abisi gibi gördüğü adama minnetle baktı.

 

" Gerek yok Serdar. Sen zaten elinden geleni yaptın. Ama son bir iyilik istiyorum senden." Serdar, Ayşe'nin ne isteyeceğini merak ederken bir taraftan da Ali'yi kontrol ediyordu. Bakışlar bir insanı öldüre bilseydi şu an bir ölü olduğuna yemin edebilirdi Serdar " Benim içinde bir uçak bileti alırmısın? İki gün sonra dava sonuçlanır. Bende seninle geleceğim." Serdar bu isteğine şaşırmıştı doğrusu. Anlaşılan bu iki aptal bir inat uğruna bu evliliği bitirecekti. Üstelik ikisi de kör kütük bir birine aşıkken. Bu iş böyle olmayacaktı. Muhakkak bir çözüm yolu olmalıydı. Ama Ayşe'nin de güvenini sarsmadan halletmeliydi bu işi.

 

" Tamam ama sen gel vazgeç bu davadan. Seviyorsunuz bir birinizi. Pişman olacağın bir yola girme. Ali yıllardır Aradığını bulamamanın verdiği acı ile çekti zaten cezasını." Ayşe inatla başını iki tarafa salladı ve arkasını dönerek Ali'nin önüne geçip çıkışa doğru ilerledi. İkili kısa bir araba yolculuğundan sonra tüm Ankara'yı ayaklar altına seren bir tepeye geldiler. İkiside manzarayı seyrederken uzayan sessizlik Ayşe'nin canını sıkmıştı.

 

"Niye geldik buraya Ali?" Karısına yandan bir bakış atarak tekrar manzaraya döndü.

 

" Konuşucağız." Mavi bakışları karanlık gecede parlarken gözlerini devirme den edemedi Ayşe.

 

" Ama bir şey konuştuğumuz yok. Susma sırası sanamı geldi?" Ali buruk bir tebessümle karısına döndü. Esen rüzgar saçlarını dağıtırken gözlerini de kısmasına sebep oluyordu. Ayşe için diğer manzara değil sonsuza kadar izleyebileceği tek manzara karşısında ki adamdı. Kayan düşüncelerinden kocasının sesi ile sıyrıldı.

 

" Burası bu gördüğün şehrin" vücudunu yan çevirerek manzarayı gösterdi ve sözlerine devam etti. " Aşıklar tepesi. Ben o sesi duyduğum gün ilk buraya geldim. Ayaklarım ve yüreğim beni buraya getirdi ve ben ilk burada kalbime ve bedenime kilit vurdum." Sert adımlarla karısına yaklaştı ve elinden tutarak manzaraya doğru çevirip arkasına geçti. İşaret parmağı ile ileriyi gösterdi. " İşte bu şehrin üstüne yemin ettim ben o gün." Karısını tekrar kendine çevirdi ve elini tutup kalbinin üzerine koydu. " Bu da yüreğim. O gün ben yüreğimin bütün inandıklarının ve bu şehrin üzerine yemin ettim,dua ettim." derken karısının elini kaldırarak üç defa sol göğsüne vurdu. " Yüreğimi yakandan başkasını buraya düşürme Allah'ım diye." Karısının mavi gözlerine bakarak esen rüzgarla yüzüne çarpan saçlarının kokusunu içine çekti. " Şimdi de sana yemin ediyorum, senden önce olan oldu,ama sesini duyduğum ilk günden yani altı yıldan beri bu gözler kimseye dönüp bakmadı bile." Kendi gözyaşları süzülürken, karısının yanaklarından süzülen yaşları sildi parmakları ile. " Sana bile yaklaşamazken, dokunamazken sen benim aşkımı sorguluyorsun Ayşe. Ben sevdim. Belki masumca değildi ama,tertemiz, yalansız, riyasız sevdim. Sen her bana yaklaştığında hızlanan kalbime verdiği söze ihanet ediyor diye lanetler ettim. Seni severken senden Vazgeçtim belkide." Alnını karısının alnına dayayarak biraz olsun acısını dindirmeyi umdu. Ama sanki içinde kızgın kum tanecikleri dolanıyor değdiği her bir zerreyi yakıp geçiyordu. " Ben böyle yanarken, sen böyle arkanı dönme Ayşe. Ya söndür bu ateşi yada şu gözyaşlarınla daha fazla harlama. Ya bitir şu hasreti yada beni el ile sınama. Ya al şurada canımı ya da ayrılığa bel bağlama." Kocasının göğsünde duran ellerine damlayan göz yaşları ve son sözleri ile içi parçalansada kararını çoktan vermişti. Bu evlilik ikisinde de büyük yaralar açmıştı her aşk mutluluk getirmiyordu. Alin'nin göğsüne koyduğu ellerini yüzüne çıkararak avuçları arasına aldı. Ellerine damlayan göz yaşları şimdi avuçlarına kayıyordu. Acıyla baktı kocasının yeşil gözlerine. İkiside yanıyordu kor ateşlerde ama bu ateşi söndürmeye göz yaşları yetmiyordu.

 

" Bazen en iyisi severken ayrılmaktır Alim. Biz beceremedik ve büyük yaralar aldık bu evlilik oyununda. Oyun diyorum çünkü öyleydi. Ne sevgimizi katık ettik bu yolda ne de sen bir çare aradın bu oyunu bitirmek için." Derin bir nefes aldı gözlerini sıkıca yumdu ve bir elini kocasının kalbine götürdü. Boğazındaki yumru sesinin çıkmasına izin vermiyordu sanki. Yutkunarak sessizce fısıldadı. " Ya azat et beni,ya da kulak ver içimde ki sessiz çığlıklara. Ya sil bu akan göz yaşlarımızı,ya da yeni yaralar açma. Ya bırak gideyim,ya da aşkınla yolumu bağlama. Biz sevmeyi beceremedik Ali. Şimdi bırak beni gideyim. Aşk biz demekti. Ama biz hep sen ve ben olduk. Nasıl sessizce girdiysem hayatına aynı sessizlikle gideyim. Bu dava çok uzar. Senin haklı olduğun yerler benim aşkımı bitirir, benim ki senin aşkını bitirir. Bırak kirlenmeden kalan tek şey aşkımız iken onuda bu davada heba etmeyelim." Yavaşça geri çekildi. Sol elinin parmağında ki alyansı çıkarıp kocasının elini tutup açarak avcuna bıraktı. Gözlerine bakarak yaklaştı ve dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp hızla ayrılarak arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Ali dudaklarında izi kalan dudaklardan sonra içine çöreklenen acı ve pişmanlıkla baş başa kalırken karısının arkasından yaralı bir Aslan misali kükredi.

 

" Bu şehrin üstüne! İnandığım tüm şeylerin üstüne! Yüreğin deki ve yüreğim deki aşka yemin olsun ki bu ayrılığı ikimizede yaşatmayacağım! Bu evliliğin bitmesine izin vermeyeceğim Ayşem! Duydun mu beni asla izin vermeyeceğim! " Hırsla akan göz yaşlarını silip kararlı bir şekilde tekrarladı." Vermeyeceğim!"

 

OY VERİP YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN (:

 

~yitenumutlar~

 

 

 

Loading...
0%