Yeni Üyelik
2.
Bölüm

A-D-Bölüm _2

@yitenumutlar

 

 

Sabah olduğunda aşağıdan gelen yüksek televizyon sesi Ali'nin kafasını patlama seviyesine getirmişti. Yastığı kafasının üzerine iyice bastırdığı halde ses inadına daha da yükselip yankılanıyordu sanki.Hırsla yatağından hafifçe doğrularak bağırdı.

 

" Ayşe !" Karısı cevap vermeyi bırak duymamıştı bile. Kafasını sinirle sağa sola sallayan adam daha yüksek sesle bağırmaya başladı. "Kıs şu televizyonun sesini lan ! Bunu bu kadar açacak derdin ney ?" O var gücü ile bağırdığını zannederkken sesi değil karısına ulaşmak odanın kapısından bile geçmemişti. Üstelik başındaki ağrının da şiddetini arttırmıştı. Yatakta oturur pozisyona gelerek elleriyle başına baskı uyguladı.Ağrının geçmesini beklerken dahada şiddetlenmesi ile çaresizce ofladı. Dağınık saçlarından elini geçirerek ayağa kalktı. Düşündüğü tek şey, aşağı inip Ayşe'ye hesap sormaktı ki, aklına gelen ikinci seçenekle yönünü değiştirdi.En iyisi banyoya gidip kulağına pamuk tıkamalı ve uykusuna kaldığı yerden devam etmeliydi. İkinci şıkkı tercih ederek banyoya girdi ve kulaklarına dolaptan aldığı pamukla tıpa yaptı. Ama beyninin içinde eşekler gibi anıran ses hala devam edince öfkeyle yüzünü buruşturdu.

 

Banyodan çıkıp merdivenlerden aşağı hızla inen adamın gece fazla kaçırdığı alkol yüzünden başı çatlıyordu. Öfkeyle salona giren Ali'nin bakışları televizyonun önüne oturmuş ağlıyan karısına çarptı. Onun hal ve hareketlerine anlam veremezken bir taraftanda o mavi gözlerden düşen her damla kalbini sıkıştırmaya yetiyordu.Bu düşüncelerine ve hislerine sinirlenerek sertçe sordu.

 

" Ne oluyor lan bu evde ? Bu televizyonun sesi niye bu kadar yüksek! ? " Arkasında Şükrü emminin beygiri gibi anıran kocasına hırsla döndü Ayşe. Ayağa fırlayıp mavi gözlerini Ali'ye kilitleyerek elindeki not defterine hızlı,hızlı derdini yazmaya başladı. Defter bir den elinden çekilince yaşlı gözlerini kocasına hırsla çevirdi. Eğilip sehpadaki kumandaya uzanan Ali televizyonun sesini kıstı ve bıkkınca gözlerini devirdi. Daha sonra derin bir nefes alıp bakışlarını karısına çevirerek konuştu.

 

" Ayşe!Ne oluyor burada ? Neden ağlıyorsun ve bu televizyonun sesi neden bu kadar yüksek!?" Sakin kalmaya çalıştığı halde sesi yükselse de, Ayşe dişlerini sıkarak kafasıyla televizyonu işaret etti. Ela gözlerini tlevizyona çeviren adamın,biraz önce elinden kaptığı defteri alarak dudaklarını öfkeyle ısırdı. O saçma not defterine ihtiyacı olmasada sadece kocasıyla iletişim aracı olarak kullanıyordu. Ali televizyona odaklandığı için karısıyla ilgilendiği pek söylenemezdi. Televizyondan çıkan sesleri iki defa duymasının sebebi yankılanması mıydı, yoksa duyduklarını sindirememesi mi?

 

" Şok ! Şok! Şok ! Sabah haberlerinde bu sefer hiç gündeme gelmeyen bir çift var. Ünlü müzisyen Ali Demirci meğerse şöhret basamaklarını kolay tırmana bilmek için Hayri Erdoğdu'nun kızı Ayşe Erdoğdu'yla evlenmişti.Fakat bu evliliğin altında ki sebep gün yüzüne çıktı. Üstadın kızı ile evlenip mal varlığına ve kızına sahip çıkmış Ali Bey. Sahip çıkmaktan kastımız mirasa konmuş. Peki bu durumdan sessiz güzel Ayşe Hanım'ın haberi var mı ? Bu gurur kırıcı haberlerin ardından Ayşe Hanım hala sessizliğini koruyacak mı ? " Ali haberin saçmalığı karşısında bağırmaya başladı.

 

" Ne diyor lan bunlar? Ne saçmalıyorlar ? Benim senin malınla , servetinle ne alakam olur ?" Sorularına karşı karısının not defteri ile dibinde bitmemesi ve evdeki sessizlik dikkatini çekti.Televizyonun bangır,bangır çıkan sesini umursamadan şüpheli bakışlarını etrafında gezdirmiş fakat karısını görememişti. Kendi etrafında saçlarını çekiitirerek sinirle bir tur atan adam öfkesinin gittikçe yükseldiğini hissediyordu.Kapıya doğru yürürken çıplak ayağına batan cisimle ağzından bir küfür firar etti. İstem dışı bastığı cismi görmek için başını eğdi ve gördüğü şeyle ağzından kaçan ikinci küfre mani olamadı.

 

" Hassiktir..." ayağının altındaki kalemi yerden alıp duvara fırlattı. Gerçekten sinirlenmişti. Düşündüğü şey ise bu saçma haberleri kimin ve nasıl yaptığıydı.Kalemin altında kalan not defteri dikkatini çekince karısının elinden defteri alıp yazmasına bile fırsat vermeyişi aklına geldi. O lanet defteri fırlatmasaydı acaba karısı ne yazacaktı? Tekrar etrafına bakınıp Ayşe'yi göremeyince umursamadı. Nede olsa en fazla titizlik damarı kabarmıştır diye düşünerek Yerdeki not defterine uzandı ve yazıya bakıp merakla inceledi. Kâğıdın üzerindeki mavi mürekkep biraz akmıştı. Ayşe'nin gözyaşları yüzünden olmalı diye düşünerek kâğıdı uzun parmaklarıyla kavradı ve okumaya başladı.

 

" Bugüne kadar her şeyine sabrettim. Her yaptığın eziyete boyun eğdim. Ne için biliyor musun ? Tabi ki bilmiyorsun çünkü sen hayvanın , ayının tekisin.Bir sonra ki cümle Ali için şok etkisi yaratmıştı.Gözü o kelimede takılı kaldı tıpkı aklı gibi ve o kelimeyi farkında olmadan defalarca okudu.

 

"Sadece seni sevdiğim için."

 

Ne yani Ayşe'nin gönlünde ki kendisi miydi ? Şaşkınlığını bir kenara bırakıp okumaya devam etti.

"Ben sana aşıkken sen beni başka birini sevmekle suçladın.Herkese sesimi duyurabildim de bir sana duyuramadım Ali! Sen bir kere olsun duymadın."

 

Okudukları yaptıklarının birebir aynısı olunca Ali birazda olsa vicdan azabına düşmüştü.Ayşe'nin de söylediği gibi konuşmasına izin vermemişti hiç.Hem sesine tutulduğu kız için hemde Ayşe'nin başka birini sevdiğini zannediyordu.Bir keresinde görmüştü.Nişanlıyken o Serdar olacak herifle hararetli bir şekilde konuşuyordu Ayşe.İşte o zaman içinde bilmediği, anlayamadığı bir duygu baş göstermiş, Layın babasının kızımın kalbinde biri var, sözü gelmişti.O günkü olaylardan sonra zaten sesini hiç duymadığı nişanlısına ceza olarak konuşmayı yasaklamıştı.Geçmişten sıyrılarak devam etti okumaya.

 

"Bir tek sen kulak tıkadın sesime. Meğer her şey ne kadar da açıkmış. Ben safmışım. Sen sadece babamın mal varlığına göz koymuşsun. Kaybettin Ali... O sesine aşık olduğun kadını kaybettin. Pişman olacaksın..."

 

Notun gerisi Ayşe'nin göz yaşları ile satırları ıslatmasından dolayı pek okunmuyordu. Ali defteri bir kenara fırlatıp dudağını kemirmeye başladı.Herşeyi berbat etmişti yine. Elini neye atsa içine ediyordu.Öyle dik kafalısın ki seni seven bir kadını,kendi karını başkasını sevmekle suçladın.Körsün oğlum kör diye yumruk yaptığı elini başına vurdu.Ama beyninde yanan bir ışık, daha fazla sinirlenmesine neden oldu. Ayşe, sesine aşık olduğu kadını biliyordu. Fakat kendisine söylememişti öylemi? İşte bu ağır oldu be diyerek elini kumral gür saçlarından geçirdi.Ayşe'den sevdiği kızı öğrenmenin ümidiyle seslendi.

 

"Ayşe! Ne yazık ki bir tıkırtı bile yoktu.Tekrar seslendi fakat yine büyük bir sessizlik hakimdi evde.İçine düşen şüpheyle hızla evi kontrol etti.Açık kalan giriş kapısıyla karısının gittiğini anladı.Kısa bir süre sonra kendini krem rengi tekli berjere bırakıp ellerini başının arasına aldı.Sabah sabah olanlara inanamıyordu.Ayşe,onu seviyordu ve yıllardır aradığı sevdiği kızın kim olduğunu da biliyordu. Ama evi terk etmişti.Peki içindeki bu burukluğun üzüntünün sebebi neydi? Belki de Ali,Ayşe'nin gitmesine değil , sesine aşık olduğu kızı tamamen kaybetmesine üzülüyordu. "Ayşe artık ömrü billah o kızın kim olduğunu söylemez diye geçirdi içinden ve hırsla söylendi.

 

" Ah Ayşe Ah! Seni elimden kimse alamayacak!Bir bulayım hele seni." diye düşündü.Sinirle oturduğu koltuktan kalktı ve sert adımlarla. merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.

 

---

 

Ömer çarpan oda kapıları ve dolap kapaklarının sesine gözlerini araladı.Gece eve geç gelmişti ama Esha hala onun derdinden anlamıyordu. Başı çatlıyordu.

 

" Esha kes şu lanet sesleri." diye bağırdı. İki saniyelik de olsa kesilen sesler ardından hemen devam etmeye başladı.Yorganı üzerinden fırlatan Ömer homurdanarak yan odaya geçti.

 

" Esha!yine hangi saçmalıklarla uğraşıyorsun ? Hangi tasmanı bulamadın kadın!?"Ömer odaya girdi ve Esha'nın yeşil'le ela karışımı gözleri ile gözleri buluşunca kaşlarını kaldırdı.Ah bu bakışlar mühür gibi işliyordu içine. Şu erkeklik gururu olmasa o yüzüne taktığı peçeyide çıkartmasını bilirdi ama kendi istemişti. Tükürdüğünü yalamak yakışmazdı ona.Esha ise sinirle işaret parmağıyla Ömer'in kaslı ve çıplak göğsünü dürterek konuştu.

 

" Ben her şeyimi buldum merak etme Ömer Bey.Ama sen bundan sonra kimi bulur da kime eziyet edersin bilmem. Yeter artık duydun mu ? Ben senin kölen değilim." diye bağırdığında Ömer neye uğradığını şaşırdı. Neydi şimdi bu kadının derdi ?Anlamadığını belli eder gibi yüzünü buruşturarak sordu.

 

" Ne diyorsun kızım sen ? Sabah, sabah ne içtin yine? Esha gözlerini devirince adam sert sözlerine de vam etti. "O saçma sütlü çayı mı içtin ? Doğruyu söyle benim sinirimi zıplatma!" diye kükrediğinde Esha bu sefer korkmadı. Çünkü o da çok sinirlenmişti.

 

" Bir tek senin sinirin zıplasın zaten. Hep dertli sen, hep çeken sensin ya! Rakı masalarına adımı meze yapacak kadar benden nefret ettiğini bilmiyordum Ömer. Ha sinirim bozulduysa kusura bakma. Bundan sonra bozulmaz zaten." deyip bavulunu kendine doğru çekti. Ömer hala bir şey anlamamıştı.Bu kadın her zaman saçmalayacak şeyler bulurdu ama bu gün bir tuhaflık olduğunu Ömer'de sezmişti.

 

" Ne diyorsun kızım ? Türkçe konuş Türkçe ! " diyerek anlayamadığı olay yüzünden biraz vakit kazanmaya çalışıyordu.Gerçi gerçekten bir şey anlamamıştı.Esha konuşmasındaki aksana edilen lafla iyice sinirlenerek adeta tıslarcasına cevap verdi.

 

" Benim Türkçe'm gayet düzgün! Beni bütün Türkiye'ye rezil ettin. Sayende para avcısı olarak anılıyorum." diyerek eline tv kumandasını aldı ve tekrar konuştu. "Ha senin Türkçe'n yetmez diyorsan televizyonu açayım da ne demek istediğimi sana sipiker anlatsın." diyerek kocasını tek eliyle itekleyerek diğer eliyle valizini çekip önünden geçti.Arkasına bakmadan son sözlerini söylemeyi de ihmal etmedi.

 

" Ben gidiyorum! O şikayet ettiğin kınaları mıda sana bıraktım. Bir tarafına yakarsın artık." Odadan hızla ayrılan kızın arkasından içeriyi televizyon sesi doldurdu. Ömer bakışlarını kapıdan çekip televizyonun ekranına çevirdiğinde neye uğradığını şaşırdı. Gördüğü haber şoklamasına neden olurken giden karısını bile unutmasına sebep bir haberle karşı,karşıya kaldı.

 

" Ünlü tekstil şirketinin veliahtı Ömer Atabay eşi Esha Atabay ile niçin evlendi ? Bildiğiniz üzere Esha Hanım ünlü Hint güzellerinden. Yüzünü göremedik ama aldığımız duyumlar ve elimize geçen fotoğraf bunu kanıtlıyor. Esha Hanım'ı babası iş anlaşması gerekçesiyle Ömer Atabay ile evlendirmiş. Çapkınlar kralı Ömer Bey evlendikten sonra da çapkınlığa devam edince şüphe çekmişti . Demek ki istenmeyen evlilik baştan bitmiş. Ömer Bey bu evliliği istemediğini açık bir şekilde dün gece bildirmiştir. Esha Hanım'ın ne yapacağı merak konusu..." haberi duyunca cinleri tepesine çıkan Ömer elini duvara geçirdi.

 

" Ne oluyor Lan?. Nasıl bir haber bu? Kim lan? Kim bunu yapan?" Kendi, kendine cevapsız sorular soran adam saçmaladığının farkında bile değilken konuşmasına devam etti. "Esha eğer sen bu haberi yapanı bilip de söylemiyorsan..." diyerek sinirle yüzünü sıvazladı.Fakat bir ayrıntıyla tekrar söylendi."Kız bir de tutmuş resmini vermiş.Daha o yüzünü ben görmedim lan ben! Vicdansız Hintli!" diyerek göğsüne vurup kendi,kendine içerlendi. "Bir de kafasına takmış takıştırmış. Esha bittin kızım bittin. Neredesin lan ? " Karısının biraz önce çıkıp gittiği kapıya doğru bağırarak ilerlerken gözü televizyondaki resme takıldı. Altı aydır yüzüne bakmak istemediği karısını ilk defa tüm Türkiye ile birlikte ekranlardan görüyordu. Aslında gözlerinden de belliydi güzel olduğu fakat bu kadarını beklemiyordu. Kıza aylardır yüzünü açtırmamıştı. Nasıl bakacaktı şimdi kızın yüzüne ?Gözlerini zorla televizyondaki kadından ayırıp kendi kendine konuştu.

" Bulursan bakarsın Ömer. Bulursan bakarsın." Mırıldanarak üstünü giyinmek için kendi odasına geçti.

 

---

 

" Uyy ahan da taka battı" diyerek yerinde sıçrayan Yunus uyku sersemi dudaklarında ki suyu yalayınca tuhaf olan bir şeyler olduğunu anladı.

"Ha bu tatlı sudur. " Yeşil gözlerini yavaşça açan adam etrafını incelerken rahat bir nefes vererek iç geçirdi. Neyseki deniz de değil yatağındaydı.Peki bu su nereden gelmişti? Şüpheyle etrafına daha dikkatli bakındı ve işte o zaman yanı başında elinde sürahi, ayağıyla sabırsızca ritim tutan karısını fark etti. Demek suyu karısı dökmüştü? Nedenini merak ederek sinirle sordu. "Deniz!ne halt yiyorsun kızım sen ?" Yüzünü yorgana silerek öfkeyle yatakta doğruldu. Yüzüne bir sürahi su boşaltılmıştı Deniz tarafından. Sürahiyi komidinin üzerine bırakan kadın bir elini beline atıp diğer elinde ki gazeteyi kocasının yüzüne doğru sallayarak konuştu.

 

" Uyan uşak uyan!. Denizmiş. o Denizlerde boğulursun inşallah!." Kocasının tepesinde dikilen kadın ateş saçan bakışları ile baktı. Karısının sözlerine bir anlam veremezken büründüğü mahalle karısı tavrını da şaşkınca izledi adam. Ayrıca bir de bu kadın yüzüne su dökmüştü değilmi? Karmaşık düşünceler eşliğinde yeşil gözlerini şüpheyle kısarak sordu.

 

" Kızım ne diyorsun sabah, sabah ? Getirme benimkileri da. Sen yürek yedin galiba. Bu ne demek oluyor ? Sen nasıl su dökersin lan bana ?" diyerek sinirle ayağa kalktı. Bu sefer o Deniz'e tepeden bakıyordu. Deniz kafasını kaldırıp aynı sinirle konuşmaya başladı.

 

" Dua et su döktüm Yunus. Bana yaptıklarına göre gayet masumca. Kezzap dökmeliydim kezzap. Hele son kırdığın finduklardan sonra diye sözünü bitirmeden kapıya yöneldi.Daha da durmam bu ininde. " diye bağırdığında Yunus geceyi düşündü. Fakat bir şey hatırlamıyordu.Hatırladığı tek şey bir kadına da gitmediğiydi. Bu kız neyden bahsediyordu ? Öfkeyle kapıdan çıkıp koridorda yakaladığı karısının koluna yapışıp kendine çevirdi.

 

" Ne yapmışım lan? Gıy gıy kemençe gibi açıldı çenen. "Deniz kolunu Yunusun tutuşundan sertçe kurtararak cevap verdi.

 

" Aç da televizyona bak uşak! Ha kot kafam kaldırmaz diyorsan gazetelere bak. Sayende meşhur olduk. Boy boy resimlerimiz var. " Silah Zoruyla Evlilik" başlığı altında manşetlerdeyiz !" diye bağırdığında Yunus'un bakışları karısının elinden düşürmediği gazeteye kayarken anlamsızca baktı.Deniz onun şaşkın bakışlarına aldırmayarak

konuştu.

 

" Al. Al da gör."diye gazeteyi Yunus'a uzattı. Eline aldığı gazeteyi mırıldanarak okumaya başladı adam.

 

" SİLAH ZORUYLA EVLİLİK"

 

Ünlü avukat Yunus Toralı bu davada kaybetti. Aşk evliliği yaptığını savunup güzel eşiyle ani bir kararla evlenen Yunus Bey meğer silah zoruyla evliliğe zorlanmış. Yunus Bey'in kaybettiği bu davada kayın babasının payı büyük. Kızının namusu için Yunus Bey'i evliliğe zorladığı konuşuluyor. Yunus Bey'in Deniz Hanım ile evlilik dışı bir ilişkisi olduğundan ani bir kararla evlendiği iddia ediliyor."Kimseden korkusunun olmadığını savunan" Avukat Yunus Toralı kazandığı zorlu davalardan sonra büyük bir kariyer sahibi olmuştu. Peki gündemdeki evliliği , kariyerini ne denli zedeleyecek ? Ya da güzel eşi buna ne tepki gösterecek ?" Yunus elindeki gazeteyi öfkeyle buruşturup bir kenera atarken kendi,kendine homurdandı.

 

" Of of!Hay ben böyle işin... Bu ne lan? Gözleri biraz önce buruşturduğu gazeteye kayarken olay hakkında fikir yürütüp bir taraftanda söyleniyordu. " Ulan Deniz , bunlar kesin babanın işi yine. Tabi kızı anlatırsa evliliğinde olup biten her boku." Elini öfkeyle saçlarından geçiren adam koridorda ileri geri dolanarak söylenmeye devam etti. "Sanki vurduk kızını. Tamam , biraz hırpalamış olabilirim ama..." Merdivenlere doğru dönüp elini hesap sorarcasına kaldırdı. " Doğru söyle kızım, baban gibi silah mı çektim?" Sorduğu soruya cevap bekledi fakat gelmeyen cevapla merdivenleri inerken tekrar bağırdı." Lan Deniz kime diyorum lan ben ? Deniz !" Yunus gelmeyen cevapla her saniye dahada öfkelenirken evin her yerini aramış ama Deniz'i bulamamıştı. Karısını bulamayan adam çaresizce dış kapının eşiğine oturdu ve başını ellerinin arasına alarak bu olayların sonunda kayın baba faktörünün işkenceleriyle nasıl baş edeceğini düşünmeye başladı.

 

---

 

"Bu ne tantana be ! Bir gün de gözlerimi huzurla açayım şu evde." Salonda koltuğa yaptığı rahat yatağından kalkarken yorganı koltuğun arkasına tıkıp bir yandan da söyleniyordu. "Yok! Ben biliyorum bana huzur yok bu Azra manyağından." Avuç içlerini gözlerine bastırarak kendine gelmeye çalıştı. Biraz daha yükselen müzik sesiyle memmuniyetsizce homurdandı. "Hayır, zannedersin kadın tek başına Anadolu ateşi."Uykudan uyandığı belli olan boğuk sesiyle tekrar bağırdı."Azra ! Ulan Allah'sız kıs şu müziğin sesini. " Mehmet'in deyim yerindeyse bir taraflarını yırtan sesi ile Azra sanki bunu bekliyormuş gibi anında cevap verdi.

 

" Ooo Mehmet bey ?O ses benim dans müziğim değil , senin meşhur gecelerinin fon müziği." Azra'nın odasına yaklaşıp kapıdan içeri başını uzatan adam uykulu gözlerle baktı.Bir taraftanda iyi bir duşun ayılmak için şart olduğunu düşünerek üzerindeki siyah tişörtü çıkarırken karısına söyleniyordu.

 

" Ne saçmalıyorsun kızım sen? " Çıkardığı tişörtü rast gele fırlatan adam anlamaz gözlerle Azra'yı süzdü. Kocasının sorusu ile iri gözlerini açtıran kadın avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.

 

" Ne diyeceğim be! Sayende ne esrarla , ne fuhuşla , ne de babamın parasıyla şımarmadığım kaldı! " Azra'nın yüksek çıkan sesi ile kulaklarını tıkayan adam hala bir şey anlamamıştı. Üstelik uykusu da iyice açılmıştı. Azra'nın sustuğunu fark edince elini kaldırarak karısının üzerine yürüdü ve kaçan uykusunun ve başında tepişen fillerin etkisiyle kükredi.

 

" Açık konuş lan! Laga luga yapma!" Mehmet'in sinirli halini hiç tınlamayan Azra'da tek elini beline atarak kocasının üzerine yürüdü.

 

" Hop!Orada kal bakalım. Benimle suçlularla konuştuğun gibi konuşamazsın Mehmet Bey ! Açık konuşmamı mı istiyorsun ha?" Sinirle başını sallayarak elindeki kumandanın tuşuna basıp televizyonun ses ayarını biraz daha yükseltti ve başıyla işart ederek tekrar konuştu. "Al sana açık." Mehmet aniden televizyondan yükselen sesle Azra'nın elinden kumandayı kaptı.

 

"Ver şunu Allah'ın cezası sağırmı edeceksin bizi?" Televizyonun sesini biraz daha katlanılabilir seviyeye getirdi ve spikerin ayran yayığı gibi ağzını bir sağa bir sola yayıp ballandıra ballandıra anlattığı magazin tantanasını dinlemeye başladı.

 

" Ünlü iş adamı Nazım Eroğlu'nun asi kızı yine gündemde ! Adını fuhuş ve esrar operasyonlarıyla duyduğumuz ama nihayetinde suçsuzluğu kanıtlanan masum melek Azra Hanım meğer babası Nazım Eroğlu yüzünden evliliğe zorlanmış. Eşi polis Mehmet Yaman meslekten men edilmişti . Tekrar mesleğine dönmesinin sırrı Azra Hanımmış. Ne hikmetse bu olaylar arasında sansasyonel bir evlilik yaşadılar. Ama gerçekler polis memurunu bayağı sıkmışa benziyor. Asi karısını, Nazım Eroğlu'nun zoruyla ve mesleğine geri dönebilmek adına kabul ettiğini söyledi. Acaba Nazım Eroğlu ve kızı Azra Yaman haklarında çıkan bu dedikodulara ne cevap verecek ? " Mehmet duydukları karşısında şok olurken, bunu kimin yaptığını merak ediyordu. Televizyona bakıp elini kaldırarak tehditler savurmaya başladı.

 

" Oğlum var ya. Bu haberi kim yaptıysa onu bulup damat koğuşuna attırmayan en adi şerefsizdir. Ağza bak ağza..." Hırsını alamayan adam bu defa haberi sunan spikere saydırmaya başladı. " Ulan ben senin gelmişini geçmişini..."Azra kocasının kadın spikere olan cinsel içerikli küfürlerine takılmış bir vaziyette konuştu.

 

" Aaaa! Bir de utanmadan küfür ediyor. Ay sen ne pislik bir adamsın be ! " Mehmet Azra'nın söylediklerini hiç duymadan emir verdi.

 

" Kızım kapat lan şu televizyonu . Yoksa parçalayacağım. Sana ne lan ! Sana ne ?! Zaten hep bu magazinci bozuntuları yüzünden geldi ne geldiyse başıma. Memurmuş. Komiserim lan ben ! Komiser ! Azra ! " diye tekrar bağırdı Azra ise sinirle cevapladı.Aklı hala kocasının kadın spikere ettiği cinsel içerikli küfürlerdeydi.

 

" Ne böğürüyorsun be?! Bir de suçu magazincilere bulma. Acaba bunları onların ağzına veren kim ? Kalk da kendin kapat ayrıca. O Azra'yı mumla ararsın sen artık. Sayende adım yolluya çıktı be ! Allah'ın cezası huysuz herif ! Kendi lanet evinde kendin yaşa bundan sonra !" dediğinde Mehmet "yollu "lafına çok sinirlenmişti.

 

" Azra ! Dilin uzadı dilin. Toplamasını bil yoksa fena olacak. Karımsın lan. Ne o yollu mollu ? " dediğinde Azra sinirden sırıtıyordu.

 

" Ne o ? gururuna mı dokundu ? Elaleme naklen yayın yaparken benim gururumu hiç düşündün mü ? Şimdi kal o büyük gururunla Mehmet Bey! " Saçlarını öfkeyle savurarak odadan çıkarken Mehmet arkasından şaşkınca bakakaldı.

 

" Lan gitti ya. Allah'ım sen sabır ver. " Dua eder gibi açtığı ellerini yüzüne sürerek karısına seslendi. "Kahvaltıyı bari hazırlasaydın. Azra!Kime diyorum Allah'sız!" Hiç bir şey olmamış gibi hala kahvaltıyı düşünen adama kapıdan çıkarken öfkeyle bağırdı.

 

" Zıkkımın kökünü ye Mehmet !" Kapıyı sertçe çarparak çağırdığı taksiye doğru ilerledi. Mehmet dımdızlak kaldığında guruldayan midesine bakarak karısının siniri geçince geleceğini düşünüp mutfağa doğru yürüdü.

 

---

 

" Yok onun yeri orası değil. Abi değil dedim ya. Tamam işte orayı yanlış çizmişler.Ben ilgileniyorum. " Yusuf telefonda müteahhit ile konuşurken açılan televizyon sesi yüzünden arkasını dönüp Leyla'ya kızdı.

 

" Kapat şunu telefonla görüşüyorum." Gözleri dolan kadın ilk defa kocasına karşı çıktı.

 

" Niye ? Bak bu daha ilgi çekici. " Sırtı kendisine dönük olan Yusuf'u kolundan tutarak televizyona çevirdi. " Beni nasıl kurtardığın , benim sana nasıl iftira attığım, hepsi var. " dediğinde Yusuf telefonu kapatıp Leyla'ya döndü.

 

" Leyla ne zırvalıyorsun yine ? " Kocasının yıllardır onu umursamayışı ve sürekli küçük görmesi sonunda kadını çıldırtmıştı. Yıllardır içinde biriktirdiklerinin siniri ile bağırarak konuşmaya başladı.

 

" Zırvalamak ha ? Doğru. Zamanında zırvalamasaydım yedi sene saklı gizli kalmak zorunda olmazdım." Karısının ilk defa kendisine karşı çıkması ile Yusuf iyice sinirlenirken dişlerini sıkarak konuşmaya başladı.

 

" Leyla sabrımı zorlama." Ani bir öfke krizi ile karısını kırmak istemiyordu bu yüzden gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Leyla ise kocasının bu hareketi ile daha fazla bağırmaya başladı.

 

" Niye Yusuf ? Benimki sabır değil mi ? Yedi sene bekledim. Doğru benim neye hakkım var ? " Televizyonun sesini biraz daha açarken adam karısınım elindeki kumandaya uzanmaya çalışarak adeta kükredi.

 

" Derdin neymiş ver bakalım şu kumandayı!" Leyla kumandayı kocasının eline tutuştururken adam karısına ters bakışlar atıp televizyonun sesini biraz kıstı ve dinlemeye başladı.

 

" Ülkemiz adına bir çok başarılı işe imza atan genç mühendis Yusuf Aksoy herkesten sakladığı yedi yıllık ilişkisini açıkladı.Meğer bu günkü eşiyle yedi yıl önce ilişkisi başlamış ama herkeslerden saklamış. Bildiğiniz üzre altı ay önce gayet sade bir törenle evlenmişlerdi. Peki neden yedi yıl sakladı da şimdi açıkladı ya da sakladığı büyük sır ağır mı geldi ?

 

Yakışıklı ve aynı zamanda ciddi görünümüyle gecelerin playboyu, meğer yedi yıl önce bir köylü güzeline vurulmuş. Gelin görün ki bahtsız güzelin başka bir ilişkisi varmış.Ancak genç mühendisimizin zenginliğinden mi yoksa ününden mi etkilendi bilinmez. Sonunda Yusuf Aksoy'un gönlüne girmeyi başardığı söyleniyor. Peki bu evliliğin yedi yıl saklanmasını gerektirecek büyük sır ne ? Ortada dolanan en büyük iddia ise Leyla Hanım'ın Yusuf Bey'i evliliğe mecbur bırakması. Bilmediğimiz gerçekleri köylü güzeli açıklayacak mı?" Televizyonu kapatan adam sinirle bir nefes verip sert bir şekilde konuşmaya başladı.

 

" Allah'ın cezası o yalanı söylemeseydin bu işlerle uğraşmayacaktık.Nasıl bir sebep seni bu yalana sürüklediyse ikimizin de hayatını mahfettin. Senin hatan yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Yaptığın cahilce bir hareket yüzünden neler çekiyorum. Ve çekmeyede ömür boyu mecburum." Leyla duyduğu sözlerle şok olmuştu.Evet her zaman kocası onu suçlar ağır konuşurdu ama iki ay önce yaşananlardan sonra tek bir kötü söz söylememişti.Demekki tekrar özüne dönmüştü.Bu düşünceyle var gücüyle bağırdı.

 

" Yeter ! Anladın mı? Yeter ! Bir hata yaptım ama bunu çeken sadece sen değilsin. Ben de bedelini senin gibi sevgisiz kalpsiz biriyle yaşamakla ve zorla bedenime sahip olman ile ödedim." Belki durum farklıydı ama onunda bir gururu vardı.Duyduklarıyla Yusuf'un rengi atmaya başladığında Leyla'nında gözleri dolmuştu. Sesinin titremesine aldırmadan konuşmasına devam etti.

 

"Yedi senem saklanmakla geçti. Tek derdim Seni,annemi ve babamı korumaktı. Her gün o inşaat alanına boşuna mı geldiğimi sanıyorsun ? O adi herif ile bir kere mi karşılaştım sanıyorsun ? Oraya sadece seni görmeye geliyordum. Lanet olasıca ! Sevdim seni anladın mı ?Sadece sevdim." Yusuf'un sözlerini artık kaldıracak gücü bulamıyordu kendinde. Akan göz yaşlarını ince parmaklarıyla sildi ve sözlerine devam etti.

 

"O adamdan kurtulmak için böyle bir hata yaptım. Evet, ama beni seversin sandım. Bir kere olsun benim sana baktığım gibi bana bakarsın sandım. " Leyla durup Yusuf'un gözlerine kalbindeki aşkı göstermek istercesine baktı. " Ama şu bakışlarındaki nefreti , aşağılamayı bir an olsun silemedim. Meğer çektiklerime değmeyecek bir adammışsın sen. " Yusuf bu konuşmanın içinde sadece Leyla'nın aşk itirafına takılmıştı. Şaşkınla kaşları çatılırken sesi biraz öncekinden daha alçak bir tonda konuşmaya başladı.

 

" Ne ? Leyla!Ne dedin ? Kendinde misin sen ? " Kocasının şaşkın halini görecek durumda değildi kadın. Yedi yıldır içinde biriktirdiklerinin hırsıyla bağırdı.

 

" Evet!Bunca zamandır ilk defa kendimdeyim. Hatta o kadar kendimdeyim ki , seni benden kurtarıyorum. Gidiyorum anladın mı ? Senin bana tahammülün olmadığı gibi benim de artık yaptıklarına tahammül edecek gücüm yok." Arkasını dönen kadın hırsla göz yaşlarını silerek kapıya bıraktığı valizini aldı ve omuzları çökmüş bir şekilde kapının kolunu indirdi.

 

Karısının itirafı,yüzüne vurduğu gerçekler ve kendisini terk edişinin ağırlığı ile sesi titreyerek Leyla'nın arkasından seslendi. " Leyla dur bir konuşalım. Hem nereye gidiyorsun ?" Kocasının sözleri ile başını çeviren kadın dişlerini sıkarak çemkirdi.

" Cehennemin dibine ! " Açtığı kapıdan çıkarak kapıyı sertçe çekti ve boğazındaki yumrudan kurtulmak için temiz havayı ciğerlerine çekti.

 

---

 

" Neşter . Makas. Tampon. Allah ! Ne oluyoruz ya ? " Kenan gözlerini açıp yatağına atlayan Nisa'ya atabildiğince sert bakışlar attı.

 

" Nisa senin derdin ne kızım ? Ne tepiniyorsun üzerimde sabah sabah ?!" Abisinin sözleri ile kız son derece cırtlak sesiyle adeta bir taraflarını yırtarak bağırmaya başladı.

 

" Ne sabahı ya ? Ne sabahı? Ayılar gibi yattın kış uykusuna . " Kardeşinin çatallı çıkan sesi ile Nisa'nın ağladığını fark eden adam şaşkınca yatakta toparlanmaya çalıştı.

 

" Dur bir dakika dur. Ağlıyor musun kız sen ? Kim ne yapmış benim cadıma ?" Sinirle gözlerini deviren kız omuzlarını silkerek sertçe burnunu çekti.

 

" Sen yaptın!" Aldığı cevap karşısında kaşlarını çatan adam her zamanki merakı ile şaşkınca sordu kardeşine.

 

" Ben mi ? Ben ne yaptım ?"Abisini suçlayan kız küçük çocuklar gibi ağlamasını daha da artırarak bağırdı.

 

" Sadece bana değil ki ! Rüya 'ya da yaptın" Akan burnunu kabaca çekti.Kenan çatılı kaşları altında yine merakına yenik düşerek sordu.

 

" Hayda ! Rüya'ya ne olmuş. Ona ne yapmışım?" Nisa çocuk gibi dudaklarını büküp omuzlarını silkerek cevap verdi.

 

"Senin yüzünden canımın diğer yarısı gitti. " İşittikleri ile Kenan'ın kaşları iyice çatıldı. Rüya mı gitmişti? Bu düşüncesini dile getirmek için aniden yatakta oturur pozisyona geldi ve panikle konuştu.

 

" Ne ? Rüya mı gitti ? Nereye ve neden gitti?" Panik hızla bedenine yayılırken kardeşini telaşla üzerinden yere itti. Nisa poposunun üzerine sertçe düşünce hem popo acısı hem de abisine duyduğu öfke ile gazeteyi fırlattı. Kenan yüzüne çarpan gazeteyle kardeşine ters bakışlar atarken Nisa tırsakça mırıldandı.

 

" Al oku ! " Eline aldığı gazeteye bakan adam kendi fotoğrafının olduğu bölümü görünce hızla okumaya başladı.

 

" Gururumuz ünlü beyin cerrahı Kenan Hekimoğlu'nun yaptığı evlilik basına sızmıştı. Bir hafta sonra düğünleri olması beklenen çiftin üzerinde galiba kara bulutlar dolanıyor. Söylentilere göre Kenan Bey ailesinin zoru ile nikah masasına oturmuş. Edindiğimiz bilgilere göre Kenan Bey'in kardeşi Nisa Hanım'a, ilik verdiği için annesi Semra Hanım , Rüya Hanım'ı kendine gelin olarak istemiş. Rüya Hanım ilik karşılığında , bu köklü aileye girebilmek için, Kenan Bey ile evlilik şartını öne sürmüş olabilirmi? " Kenan elindeki gazeteyi sinirle buruşturdu.

 

" Allah kahretsin ! " Odada yankılanan kükreyişle Nisa korkuyla yerinde sıçrarken abisini ilk defa böyle görmenin şaşkınlığını yaşıyordu. Kararan bakışlarını kardeşine çeviren adam hırsla bağırdı.

" Rüya nerede!?" Nisa kem küm etmeye başlayınca Kenan içinde büyüyen öfkeyle tekrar bağırdı.

 

"Nerede dedim sana?" Bir hışımla ayağa kalkan abisine ne cevap vereceğini şaşırmıştı kız.

 

" Şey... Bilmiyorum. Gitti. Bu sefer annem bile engel olamadı." Abisinin tepkisiz kalışı ile bir süre sustuktan bakışlarını kısarak şüpheyle sordu. " İstediğinde bu değil miydi zaten ? Sonunda başardın." Şu an yaşadığı üzüntü abisinin öfkesi karşısında kınuşabilmesi için cesaret veriyordu kıza. " Sana bunu bırakmış." diye elindeki mektubu çekingen bir şekilde Kenan'a uzattı. Eline aldığı zarfı boş bakışlarla inceleyen adam çaresizlikle yatağa oturdu. Nisa abisinin pişmanlıkla çöken omuzlarını görünce onu yanlız bırakmanın daha iyi olacağını düşünerek odadan sessizce çıktı. Nisa kapıyı kapatırken Kenan derin bir nefes alıp mektubu okumaya başlamıştı bile.

 

" Kenan

 

Biliyorum hiçbir zaman beni ne kendine ne de ailene layık görmedin.Bir türlü sevemedin beni.Ben yaklaştıkça sen kaçtın. Yaptığın her hareketle değersiz olduğumu ve beni istemediğini hissettim. Ama ben bu kadarını hak etmedim.Bu evliliği sürdürmek zorunda değiliz. Başlamadan bitmesi ikimiz içinde en hayırlısıdır belkide. Seni çok istediğin özgürlüğüne kavuşturuyorum.

 

Hoşçakal...

 

Rüya"

 

---

 

Telefonlarına gelen mesajla beş erkek birden telefona baktı.

 

" Acil durum ! Mekanda toplanıyoruz." mesaja hepsi birden hızla cevap verirken herkes kendi içinde hesaplaşmaya başlamıştı bile.

 

 

Loading...
0%