Yeni Üyelik
22.
Bölüm

A-D-Bölüm-21

@yitenumutlar

 

 

Kızlar Ali'nin çekip gitmesi ve Ayşe'nin yere yığılması ile hızla arkadaşlarının yanına koştular. Ayşe'nin göz göre,göre kendine acı çektirmesine dayanamayan kızlar ne yapacağını şaşırmıştı. Ali'nin haline bakılırsa o da ne yapacağını nasıl davranacağını bilemez haldeydi. Kızlar biraz sakinleşince Ayşe'yi odasına götürmüş Sultan Hanım'ın üzgün bakışları altında yatağına yatırmışlardı.

 

Ali ise kendine seslenen arkadaşlarını umursamadan direk mutfağa girip dolaptan aldığı rakı ile hızla odasına çıkmıştı. Herkes bu delileri nasıl barıştıracağını düşünüyordu kara,kara. Yunus saatin geç olduğunu söyleyerek yatmak için yukarı odasına çıkarken diğerleri de yatmaya karar verdi. Kızların ışıkları da kapanırken umutlar yeni doğan güne erteleniyordu.

 

Sabahın ilk ışıklarında uyanan Sultan ve Semra Hanım olmuştu. Kahvaltıyı hazırlayıp Osman'ı erkekler evine yolladılar kahvaltıya çağırması için. Kızlar birer ikişer inerken,Erkekler de gelmeye başlamıştı. Kahvaltı masasına oturdukların da Ayşe'nin bakışları Ali'yi ararken Sultan Hanım torunun tabağını doldururken sordu.

 

" Dayını niye çağırmadın oğlum?" Osman çatalına taktığı zeytinle Anneanesinin sorusunu cevapladı.

 

" Gittim. Üzerine çıkıp zıpladım,sakallarını çekiştirdim ama dayım kalkmadı ki." Masadakiler Osman'ın hareketlerine ve anlattıklarına gülerken Osman yüzünü buruşturarak elini burnunun önünde sallayıp konuştu. " Biliyormusun Anneanne? Odası çok kötü kokuyordu." Küçük ellerini açarak büyüklük ölçüsü vermeye çalıştı. "Böyle bir şişe vardı. Üzerinde de ra... " Kenan yanında ki çocuğun sözünü keserek ağzına koca bir dilim domates sokuşturup masadakilere dönüp sırıttı ve bakışlarını tekrar Osman'a çevirerek konuşmaya başladı.

 

" İlaç o Osman'cığım Dayın hasta ben yazdım o ilacı, odada kokanda o." Sultan Hanım ve Ayşe'nin şüpheli bakışları ile ne diyeceğini bilemeyince ağzından böyle bir yalan çıkmıştı. İçinden Ali'ye kendini böyle bir duruma düşürdüğü için küfürler ederken işlerin iyice sarpa sardığını hissedince ,Rüya'nın dün gece ki sözleri aklına geldi. Fırsat bu fırsat diyerek yüzüne kederli bir ifade takınarak oscarlık oyunculara taş çıkarır bir performansla, merakla kendisine bakanlara dönerek sözlerine devam etti.

" Ağrıları olduğunu söyledi bir kaç gün önce. Bende hastaneye gelmesini istedim. Yapılan tektiklerle şüphelendiğimiz hastalığın tanısını koyamadık." Ömer karşısında ki adamın bacağına tekme atıp,kendisine bakmasını sağlayınca ne saçmalıyorsun sen dercesine kafasını salladı. Kenan masadakileri kontrol edip Ömer'e çaktırmadan göz kırparak sus işareti yaptı. Ama Semra Hanım oğlunun bu hareketini yakalamış bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Ayşe'nin işittikleri ile yüreği sıkılırken,Sultan Hanımın atan rengini de görünce,telaşla sordu.

 

"Sen ciddimisin Kenan? Böyle bir şeyin şakası olmaz." Bir eli Sultan Hanımı sakinleştirmek istercsine onun elinin üzerine gitmişti. Ayşe'nin bakışları Kenan'ın üzerindeyken Semra Hanım yavaşça Sultan Hanım'a yaklaşarak kulağına fısıldadı.

 

" Kız sakin ol ayol. Benim ki bir oyun peşinde galiba. Ömer'le işaretleştiğini gördüm." Sultan Hanım biraz rahatlasa da bu delilerin çevirdiği oyunların içinden sağ salim çıkmayı diledi Dallas'tan farkları kalmamıştı. Kenan boğazını temizleyerek yerinde dikleşip gözlerini şüpheyle kısarak Ayşe'ye baktı.

 

" Böyle önemli bir mevzu da özellikle hastalık gibi bir konu da dalga geçecek değilim,üstelik benim hipokrat yeminim var Ayşe teessüf ederim." Alınmış bir surat ifadesi takınarak yanında ki karısına dönüp çapkınca göz kırptı. Rüya bu hareketle nazlıca gülümserken,Sultan Hanım yalancı bir telaşla çemkirdi.

 

" Senin hipokrat yeminini bilmem ama bana başka yeminler ettirmeden karınla fingirdeşmen bittiyse şu olayın aslını anlat Kenan Bey oğlum." Mehmet olayın başından beri dinleyen tarafken Sultan Hanım'ın sert tepkisi ile olayın nereye gideceğini merak etmişti. Tabiki Kenan'ın yalan söylediğini anlamıştı. Her gün böyle amatör oyuncularla dinlerken mimiklerinden bile anlıyordu artık birinin yalan söylediğini. Yunus'ta sırıtarak Mehmet'i dürttü.

 

"Mobese kamerası gibiler vallahi,ne uçan,ne kaçan kurtulur ellerinden." Kenan gözlerini devirerek konuşmasına devam etti.

 

" Bir izin vermiyorsunuz ki konuşayım Sultan Anne. Şüphelendiğimiz hastalıktan emin olmak adına yapacağımız son tektik için birkaç günlüğüne ilaç veriyoruz. Son tektik bu gün yapılacak. Yarından sonraki gün de sonuçlar çıkar. " Kızlar şaşkınlıkla eşlerine bakarken, onlar Ayşe'ye çaktırmadan bunun bir oyun olduğunu söylemişti bile. Ayşe'nin haline üzülseler de bu iki deli aşık için bunu yapmaya mecburlardı. Kenan unuttuğunu fark ettiği ayrıntının verdiği heyecan duygusu ile panik içinde ellerini kaldırarak sözlerine devam etti.

 

" Şüphelendiğiniz hastalık ne diye sormayın,hipokrat yeminim var tam teşhisi koymayınca söyleyemem." Ayşe Kenan'ın sözleri ile üzüntü içinde masadan kalkarak içeriye geçti. Eğer Kenan'ın şüphelendiği gibi bir rahatsızlığı varsa Ali'nin, ne yapacaktı? Hiç bir şey bilmiyordu. Aklı karma karışık olmuştu. Ali'nin dün gece ki hali yalvarışı bu hastalık mevzusu ne yapacağına birtürlü karar veremiyordu.

 

Rüya hariç masadaki kadınlar Kenan'a ters bakışlar atarken Kenan umursamazca omzunu silkip ağzına bir lokma peynir attı. Hâlâ bakışları üzerinde hissedince lokmasını yutup konuştu.

 

" Hey! Derdiniz ne sizin Allah aşkına? Şu halimize bakın bu iki deli yüzünden bir çıkar yol arıyorum. Yoksa elimizde baston,ağzımızda takma dişimiz birleşmek için hala bunları bekliyor olurduk." Masadaki kadınlar kahkaha lara boğulunca erkekler anlam veremeyerek bir birine bakıp kahvaltılarına döndü. Sultan Hanım böyle bir plandan haberi olmadığı için kızsa da Kenan'ın gönlünü alması ile tatlıya bağlanmıştı olay.

 

"Afiyet olsun ben geç kaldım galiba?" Herkes arkadan gelen sese dönerken Elif mahçup bir şekilde masadakilere baktı. Semra Hanım gülümseyerek masayı gösterip oturmasını isterken bir taraftan da Elif'e cevap veriyordu.

 

" Yok kızım ne geç kalması,bu gün bu zibidileri biz doyuralım dedik ama hata ettik galiba çünkü ufak çaplı bir kıtlık krizi ile karşı karşıyayız." Erkekler Semra Hanım'ın sözleri ile yüzlerini buruştururken kızlar gülümseyerek Elif'i masaya davet etti. O sırada Elif'in arkasından küçük bir çift el eteklerini çekiştirerek paytak adımlarla öne çıkıp masadakilere şaşkın bakışlarla baktı. İri kahverengi gözleri,sarı bukleleri ile çok şirin gözüküyordu bu küçük kız. Rüya yerinden fırlayarak bebeği kucağına alıp sevmeye başladı.

 

" Yerim ben seni! Sen ne kadar tatlısın öyle!" Rüya küçük kızı mıncıklayıp,gıdıklarken kızlar da sevmek için sıraya girmişti. Bebek kucaktan, kucağa dolanırken Elif masaya oturtulmuş,bebek te Deniz'in kucağında masada kahvaltılıklarla uğraşıyordu. Elif skıntılı bir şekilde masadakilere bakarak konuştu.

 

" Kusura bakmayın, bakıcı hastalanınca Afra'yı da getirmek zorunda kaldım." Mehmet, Deniz'in kucağında ki ufaklığa uzanırken Ömer Elif'e cevap verdi.

 

"Bir daha böyle bir şey duymayım Elif! Bence bu ufaklığı bu güne kadar getirmeyip ayrı kalman hata. Baksana daha çok küçük." Elindeki çatalla masadaki kadınları işaret ederek sözlerine devam etti. " Bu kadar kadın varken bence sen bakıcıya boşuna para ödeme. Gerçi senin kız Mehmet'i seçti bakıcı olarak galiba baksana nasılda yiyor ellerinden." Mehmet bütün dişlerini göstererek sırıttı.

 

" Kıskanma Ömer'im. Ne yapsın çocuk korkmuştur senden."Afra'nın kendisini tanıdığını tabiki söylemeyecekti bu ağzı donlastiği kılıklı heriflere. Onların öğrenmesi Elif'in burada çalıştığını Umut'un da öğrenmesi demekti. "Şu haline bak kıl yumağı gibisin seni gören iki paket permatikle yanaşır yanına." Ömer ters,ters karşısında ki adama bakarken küçük kızın eline aldığı zeytini fırlatması ile Osman'ın önüne düşen zeytin küçük çocuğun büyülenmiş gibi sarışın kıza olan bakışlarının yakalanmasına sebep olmuştu. Masayı saran ikinci bir kahkaha ile kahvaltı neşeyli bir şekilde yapılmıştı. Elif yan evin işleri için oraya geçerken ortadaki kararsızlıkla Osman ve küçük kızı Afra'yı da alarak yan eve geçti. Diğerleri ise Ayşe'yi de alarak hastaneye Leyla'yı ziyaret'e gittiler. Leyla'nın durumunun normale dönmesinin mutluluğu, ertesi gün taburcu olabileceğinin müjdesi ile Rüya'nın yaptığı pasta kesilmiş Ayşe hariç diğerleri mutlu bir şekilde zaman geçirmişti. Ayrılma vakti geldiğinde Sultan Hanım bombayı patlattı.

 

" Hadi yeter bu kadar hasta ziyareti. Düşün kızlar önüme hepiniz doğru eve." Kızlar dudak büzüp,omuzlarını düşürürken erkekler homurdanmaya başlamıştı bile.

 

"Ya Sultan anne yeter artık ya bu nasıl vicdandır? Karılarımıza yanaşamıyoruz sayenizde." Yusuf onların bu haline pişkince sırıtırken Ömer sözlerini bitirmeden bu sefer Yusuf'u hedef aldı." Ne sırıtıyorsun lan? Tabi senin tuzun kuru karının dibinden ayrılmıyorsun." Sultan Hanım Leyla ile konuştuktan sonra didişen ikiliye döndü.

 

" Yeter kızın başını şişirdiniz ayol. Hem yarından sonra Leyla'da tekrar bizim eve dönüyor. Yusuf'un yerinde olsam erken sevinmezdim." İtiraz etmek için ağzını açan Yusuf'u sert bir şekilde susturup sözlerine devam etti. " Kes! Madem bu kadar çok istiyorsunuz karılarınızı,yarın akşama ailelerinizi alıp bizim eve kız istemeye geliyorsunuz. Sonra da bu defa her şey usule uygun bir şekilde düğünle son bulacak işte o kadar." Kızları ite kaka kapı dışına çıkarırken erkekler de arkalarından çıkmıştı. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Kızlar, Ayşe,Ali'yi affetmeden olmaz diyor, anneler kızlar ile görüştürmüyordu. Ayşe işi inada bindirirken yarın ki boşanma davası erkeklerin paçalarını tutuşturuyordu. Hastaneden kızlar, Sultan ve Semra Hanım la eve dönerken erkekler işlerinin başına geçmişti.

 

Yunus cebinden çıkarttığı telefonla yakın arkadaşlarından birini aradı. Açılan telefon ve karşıdan gelen sesle yüzünde bir tebessüm oluşurken karşı taraf her zamanki tez canlılığı ile konuşmaya başlamıştı bile.

 

" Hayırdır takacı." Yıllar geçse de böyle seslenmekten vazgeçmeyecekti anlaşılan bu herif.

 

" Pek iyi sayılmaz Araz, sana bir işim düştü." Telefonun karşısından gelen emir kipi ile gözlerini devirip planını anlatmaya başladı. Telefonu kapatırken kıravatını gevşeterek oflayarak mırıldandı. "Nasıl da uğraştırdı beni sırık." Araz'ın uzun olan boyundan dolayı sinirlendirmek için sırık derdi hep, ama bu gün işi düştüğü için dilini tutmayı başarmıştı yada o öyle zannediyordu telefondan gelen sese kadar.

 

" Seni duydum takacı. Ayrıca şu boyuma olan kıskançlığını atlattığını düşünüyordum. Neyse bunu yarın konuşuruz benim kapatmam lazım." diyerek telefonu kapatması Yunus'un yüzünü buruşturmasına neden olmuştu.

 

Kızların evinde hazırlıklar başlarken Ayşe ve Elif'de yardım için kolları sıvamıştı. Evde büyük temizlik yapılırken Sultan ve Semra'da aileleri arayıp her şeyin usulüne uygun olması gerektiğini ve bu olaylardan sonra nikah tazelemenin şart olduğunu savunarak gerekenleri söylüyor ve yarın akşamki kız isteme merasimini anlatıyordu. Ali aldığı alkol ile akşama kadar yatmış akşam ayılınca kimseye bir şey demeden mekana geçmişti. Yarın olacak dava ve elinden bir şey gelmemesinin siniri ile mekanda içmeye devam ederken diğerleri karılarını görememenin sinirini bir birinden çıkarıyor Ali'nin davası için hazırladıkları planın yolunda gitmesi için dua ediyorlardı. Kızlar yorgunluktan odalarına çıkıp uyumayı düşünürken kocalarından gelen mesajlar ile yarın için umutla başlarını yastığa koydular. Sabah ilk uyanan Ayşe olmuş,daha doğrusu düşünmekten gözünü dahi kırpmamıştı. Çalan zil ile aşağı inerek kapıya baktı Yusuf yüzünden düşen bin parça ile karısını kucağında taşıyarak içeriye girdi ve koltuğa yavaşça bıraktı. Arkasına sıkıştırdığı kırlentle alnına bir buse bırakırken Ayşe'nin bu ikiliye içi gitmişti. Leyla'nın bir şeye ihtiyacı olup, olmadığını sorarak ikiliyi yanlız bırakıp mutfağa geçti. Beş dakika geçmemiştiki Yusuf ta girdi mutfağa. Elindeki ilaç poşetini göstererek Leyla ya vaktinde içirmelerini rica etti. Tam çıkacakken geri dönüp Ayşe'nin gözlerine bakarak konuştu.

 

" Ayşe, yeter artık bir şansı Ali' nin de hak ettiğini düşünüyorum. Ne biz ondan az çektirdik karılarımıza, ne o bizden çok çektirdi sana." Karşısındaki kadına yaklaşarak elini omzuna koydu destek olmak istercesine. " Ne olursa olsun aşk varsa gerisi teferruat. En iyisini siz bilirsiniz ama biz çok üzülüyoruz halinize. Özellikle Leyla." Sanki söylemek istemediği sözler zorla dökülüyormuşcasına dudaklarından konuşmasına devam etti Yusuf. "Biliyorsun durumu kritik bir seviyede. Ne olur daha fazla üzülmesine izin vermeyin, ben bebeklerimi kaybetmek istemiyorum. Çünkü Leyla sizin durumunuzu kafasına çok takıyor. Kimsenin hatırı için değilse bile benim bebeklerimin hatırı için bir kere daha deneyin lütfen." Elinin altın daki omuzu hafifçe sıkarak mutfaktan çıktı. Salondan geçerken Leyla'ya görev tamamdır işareti verip göz kırparak oradan ayrıldı. Ayşe,artık her şeyin içinden çıkılmaz bir hâl aldığını düşünmeye başlamıştı.

 

"Leyla'nın yanına Elif'i bırakarak herkes mahkemeye geçmişti. Akşamki isteme için Yunus ailesini aramış zar,zor ikna ederken,Yusuf annesini arayıp gelmesini rica etmişti. Diğerleri tam kadro çağırılırken Esha sadece telefonla görüşe bilmişti. O da isterdi babasının gelmesini ama çok acil olmuştu bu isteme işi ve babasına uzun yolculuklar yasak olduğu için bir yanı buruktu bu yüzden.

 

Dava hazırlıkları tamamlanmış, şimdi ise Adliye koridorunda içeri çağırılmayı bekliyorlardı. Ali tam anlamıyla ayılamamış Akif'in yardımı ile ayakta dururken,Ayşe kocasının bu halini üzülerek izliyordu. Yunus ortada yoktu henüz ama Ayşe'nin avukatı gelmiş ve Sedar'la birlikte bir şeyler tartışıyordu. İsimlerinin seslenilmesi ile mahkeme salonuna geçtiler. Ayşe avukatı ve Serdar'la birlikte girerken Ali'nin öldürücü bakışlarına maruz kalmış, diğerleri de girince herkes bir yere oturarak beklemeye başlamıştı. Yunus'un çoktan içerde olduğunu ve genç Hakimle konuştuğunu gören Ayşe vazgeçmek ister gibi Ali'ye baktı. Fakat Hakim'in tokmağı vurup davayı başlatması ile Yunus yerine geçti ve dava başladı. Hakim konuşmasından sonra Ayşe'ye dönerek çatık kaşları ile boşanma sebebini sordu. Ayşe karşısındaki adamın mavi bakışları ve çatık kaşlarından ürksede yaşadıklarını bir, bir anlattı. Hakim iyice çattığı kaşları ile bir Ayşe'ye bir Ali'ye bakıp Ayşe'yi işaret ederek konuştu.

 

" Sen Ayşe Hanım! Bu dağ gibi adamı" derken Ali'ye dönmüş ve ayakta zor duran halini görünce ağzından çıkana dikkat etmeden sözlerine devam etti." Lan bunun neresi dağ gibi bu daha çok sel'in getirip te buraya bıraktığı kavak gibi sallanıyor." Kırdığı pot ile boğazını temizleyip sözlerine devam etti. " Her neyse bu dağ gibi adamı bu ufak tefek şeyler yüzünden mi boşayacaksın? "

 

Ayşe'nin mavi gözleri Hakim'in tuhaf halleri ve sözleri ile irileşirken, Hakim elini sertçe kürsüye vurup sözlerine Yunus'u göstererek devam etti. " Üstelik bu takacı'nın bana verdiği hastane raporuna göre hasta senin kocan Hanım! Şu adamın haline bak! Sen bu adamı o menem, o erkekler için ölüm den farkı olmayan bir hastalıkla nasıl bir başına bırakıp ta boşamaya kalkarsın vicdansız kadın."

 

Ayşe şoktan ne diyeceğini bilemezken bu adamı nasıl Hakim yaptıklarını düşünüyordu. Ali ise Yunus'u dürterek toparlayamadığı kelimelerle sordu.

 

" Kim ölmüş? Kim ölmüş Yunus? Söylesene?" Yunus sinir içinde elleri ile yüzünü sıvazlayarak cübbesini arkadaşının parmakları arasından kurtardı. Ne yapmaya çalışıyordu bu sırık her şeyi mahfedecekti. Ayşe,Ali'nin sarhoş haline bakarak yüzünü buruştururken Hakim'in tuhaf konuşması ve davranış larından da şüphelenerek çaprazında kalan Hakim'e bakışlarınıçevirdi. Ortada dönen olayı bi nebze olsun anlamayı dileyerek kürsüdeki adama sordu.

 

" Hakim Bey alkol komasına girmek bir ekek için ölümden farksızmı acaba sorararım size? Eğer öyleyse ben bu güne kadar yanlış anlamışım demekki."

 

Eli ile mahkeme salonundaki Ali ve tayfasını işaret ederek sözlerine devam etti.

 

" Çünkü bu gördüğünüz adamlar genelde bu halleri ile böbürlenirler. Sizin dediğiniz başka bir rahatsızlıksa orasını bilemem. Ama ben elinizdeki raporda alkolik teşhisi konulduğunu düşünüyorum. Bakın şu kocam olacak ayyaşın haline."

 

Araz mavi gözlerini kısarak karşısındaki kadını tarttı. Bu kadın bu adamı seviyordu ve kendisinin çakma Hakim rolünü üstlenip bu davanın da düzmece olduğunu öğrenince kesinlikle kabak kendi başına patlayacak, yaygara koparması kaçınılmaz olacakdı. Ee Yunus bu ayyaş kılıklı herifin de bu oyundan haberinin olmadığını söylemişti. Kocasının bu oyun da suçsuz olduğunu, her şeyin Takacı'nın ayarladığı bir plan olduğunu işin sonunda açıklarsa,bu cazgır kadını onun başına sardırarak Yunus'tan boşa giden bir yılının intikamını alabilirdi. Eee arkadaşlık başka intikam başkaydı sonuçta. Yunus'a bakıp sinsice sen görürsün bakışı attı ve Yunus'un bunu farkederek renginin atması ile pişkince sırıttı. Az bile yapıyor du bu takacıya. Onun yüzünden bir sene boşa dirsek çürütmüştü masa başın da. Boğazını temizleyip hafifçe öksürerek konuşmaya başladı Araz.

 

" Hanım! Hanım! Kocam dediğin adam prostat kanseriymiş ne haber?" Salondaki herkesi bir gülme alırken Rüya ve Yunus,Kenan'a öldürücü bakışlar atıyordu. Cübbesinin tekrar çekilmesi ile Yunus sinirle Ali'ye dönüp dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ne var da? Ne var?" Ali sırıtarak Yunus'a sordu.

 

" Kimmiş lan o kuşu susmuş bahtsız bedevi?" Yunus Cübbesinin yakalarını silkerek,dişlerini sıkıp Ali'ye hırladı.

 

" Sensin kardeşim sen! Böyle vakitsiz öten kuşun başını keserler işte."

 

Eli ile makas işareti yaparak sözlerine devam etti.

 

"Senin sayende toplu kuş katliamı yapacak bizim karılarda. " Ali'nin hee der gibi kaşlarını kaldırıp başını sallaması ile İllallah etmişti Yunus." Araz'a bakışlarını çevirince göz, göze geldiler ve o an Araz'ın bakışlarında gördüğü şey ile buradan kilometrelerce uzağa kaçmayı diledi Yunus. Ayşe ise tamamen emin olmuştuki burada tuhaf oyunlar dönüyordu. Kendi avukatının hiç bir şeye itiraz etmemesi ile o yöne çevirdi bakışlarını. Serdar la işaretleştiğini görünce bu yaşananların bir rüya olmasını diledi. Bu gün herkes neden bu kadar tuhaftı? Çaprazında kalan adama kuşkulu bakışlarını tekrar çevirerek inceledi ve şüphe ile sordu.

 

" Siz Hakim olduğunuzdan emin misiniz?" Ayşe'nin sorusu ile herkes bir,birine bakarken Araz yüzüne takındığı çarpık gülümseme ile cevap verdi.

 

" Ben mesleğine aşık bir adamım Ayşe Hanım,lütfen sözlerinize dikkat edin. Ayrıca şüphelenmeniz gereken ne benim, ne de bu zavallı eşiniz, şüphelenmeniz gereken birisi varsa oda," Eli ile Yunus'u işaret ederek sözlerine devam etti. " Eşinizin avukatı olan takacı beyefendi dir. Zira bir hastalık raporu alınmış ki düzmece olduğu altında çok ünlü bir cinsellik uzmanının imzasının taklit edilmesinden belli." İşittikleri son sözle salondakiler Kenan'a dönüp hep birden "Ohaa artık bu kadar da abartılmaz ki" deyince Kenan sinirle bağırdı.

 

"Yeter artık yahu! Ne yapsam yaranamıyorum. En ünlü cinsellik uzmanının imzasını taklit ettim daha ne istiyorsunuz? Ben mi imzalasaydım." Diğerlerinin sözlerini onaylamazca cık ladı.

 

Araz ortadaki karmaşanın biraz durulduğunu görünce yeni bir fitili ateşledi. Mavi bakışları sinsice Yunus'a döndü ve Ayşe'ye bakarak konuşmaya başladı. "Üstelik bu Yunus bana da size bir şaka yapmak istediğini söyleyerek bu oyuna zorladı. Yoksa benim gibi mesleğini seven ve layıkı ile yerine getiren bir Savcı'yı kesinlikle böyle bir oyuna alet edemezdi." Bu defa sanki biraz önce Kenan'a tepki veren onlar değilmiş gibi Ayşe'nin bakışlarını üzerlerinde hissetmeleri ile herkes bu yaşanan lardan haberi yokmuş gibi şaşırma numarası yapmışlardı. İçlerinde gerçekten şaşıran biri vardısa bu diğerlerinin kendini sattığını gören Yunus'tan başkası değildi. Ayşe'nin kızgın bakışlarını üzerinde hisseden Yunus direk Araz'a dönerek ağır bir küfür savurdu. Bütün bu düzmece bu sırığın yüzünden üstüne kalmıştı. Araz ayağa kalkarak üzerindeki emanet cübbeyi çıkarıp kürsüye bırakırken Ayşe'nin sinirli bakışlarına karşılık şirince sırıtarak konuştu.

 

"Böyle de şakacı bir adamdır bizim takacı. " Hızla bir iki basamak inip Yunus'un yanında durdu.

 

" Şaka öyle olmaz böyle olur takacıı." Yunus'un ne yapacağını bilmez haline acımıştıda doğrusu. Kimseden korkusu olmayan Yunus Toralı kim derdiki bir kadın dan korkacak. Yunus'un yanağından makas alarak sırıttı. " Şakacı çocuk seni. Hadi ben kaçıyorum. Imm işlerim var evet,evet işlerim var sonra görüşürüz." diyerek Yunus'un başına açtığı derdin keyfi ile bir ıslık tutturarak hızla mahkeme salonundan çıkıp gözden kayboldu. Ayşe ise herkese kızgın bakışlarını yollayıp söylenerek çıkıştı.

 

" Bir bu kalmıştı başıma gelmedik şimdi tam oldu. Ama ben böyle bir şeyi beklemeliydim sizden. Beklemediğim hata olmuş zaten." Tam kapıdan çıkarken,sertçe arkasını döndü ve Serdar'a bakarak hırsla konuştu.

 

" Hadi bunlar neyse de sen ne demeye uydun bunların aklına?" Serdar gözlerini kaçırarak kendini gösterdi.

 

" Kim ben mi? Ben ne ya..." Ayşe sert bir tavırla bağırdı.

 

"Kes! İki saattir benim Avukat'ımı işaret diliyle tehdit ettiğini görmedim mi sanıyorsun? Bir de ben mi diyor profesyonel satış uzmanı." Ağzını açıp artık diyecek laf bulamayınca sinirden arkasını dönüp çıktı. Herkes bir birine bakarken Ali,Yunus'un cübbesini tekrar çekiştirdi.

 

"Niye tepinerek gitti o? Hem Dalış uzmanı kim miş? Biri banada bura da olanları açıklasın artık lan!" Ali cümleleri yayarak konuşurken Yunus'ta cinnet geçirmek üzereydi. Onu umursamamaya çalışarak içeridekilere seslendi.

 

"Alacağınız olsun hepinizin de. Bu mahkeme duvarları,duvar olduğu günden bu yana böyle satış görmedi bravo." Kafasını sallayarak alkış tuttu onların bu hareketine. Hepsi birden mırın kırın etmeye başlamıştıki Ali tekrar çekiştirdi cübbeyi. Yunus bıkkınlık ve sinirle cübbesini çıkartıp çantasına tıkarken Ali yine konuştu.

 

"Lan ne dalış uzmanı,kim kime dalmış? Sabahtan beri bitiremediniz ya." Yerinde kıvranarak yüzünü buruşturdu. " Lan benim çişim geldi. Sizin dalış mevzunuz bitmedi." Yunus,Ali'nin üzerine doğru eğilerek piskopatça sırıtıp elini yanında ki masaya vurdu.

 

" Yeter lan! Yeter! Çocuktan betersin be! Benim lan dalış uzmanı, şimdi sana buradan bir dalarım o zaman görürsün dünya'nın kaç bucak olduğunu. Çişi gelmiş,miş açta işe Puşt zaten sıçtın hem planın içine hem beynimize." Ali masadan tutunarak kalkıp kemerini çözerken Yunus didişmekte olan diğerlerine bağırdı.

 

"Sultan Anne,siz kızları alın eve geçin. Lan sizde gelin şunu alın yoksa ben bu adamı burada öldüreceğim." Kızlar ve Sultan Hanım'lar çıkarken erkekler de hızla Ali'ye doğru gelmiş ve yapmaya çalıştığı şeyi engellemişlerdi.

 

Eve gelen kızlar Ayşe'nin gönlünü almış hatta biraz yumuşadığını da farketmişlerdi. Mahkemede olanlar Leyla'ya özet geçilirken beklenen aile büyükleri de yavaş,yavaş gelmeye başlamışlardı. Kızlar heyecan içinde hazırlıklarını tamamlamaya çalışırken Elif onlara yardım ediyor Osman'da Afra ile ilgileniyordu. Aile büyükleri salon da otururken Serdar'da Ayşe'ye mesaj atmış yarın gideceğini ve kırgın ayrılmak istemediğini yazınca Ayşe evde yaşanacak cümbüşün bilinci ile onu da davet etmişti. Erkekler'de ise durum daha farklıydı. Çikolata,çiçek ve baş belası bir adet Ali ile akşamı zor etmişlerdi. Ev den hepsi elinde çikolata ve çiçeği ile çıkmış ve diğer eve geçecekken Ali'nin arabasına doğru ilerleyişi ile ne olduğunu sorar gibi bir birlerine bakmışlardı..Ömer arkadaşının ne yapmaya çalıştığını kaşlarını çatarak sordu.

 

"Ne oldu lan ne yapıyorsun orada? Hadi gelsene,geç kaldık zaten." Ali zorla giydirdikleri siyah takımın ceketini çıkarıp arabanın arka koltuğuna atıp Ömer'e asık suratı ile baktı ve arabaya binerken cevap verdi.

 

"Yok abicim sizin de gecenizi mahfederiz biz şimdi. En iyisi ben gelmeyeyim." Arkadaşlarının bir şey demesini beklemeden arabayı çalıştırdığı gibi kulak tırmalayıcı bir ses ile ev den ayrıldı. Erkekler bu duruma söylenerek karşı eve geçti ve kapıyı çalıp açılmasını beklerken açılan kapıdan Semra Hanım'ın gözükmesine karşılık hayal kırıklığı ile gözlerini devirerek içeri girdiler. Bu kadar da sıkı yönetim olmazdı. Kapıyı kızların açması gerekmiyormuydu? Mutfak kapısından sıra ile başını uzatan kızları görünce bozulan moralleri biraz olsun yerine gelmişti taki Semra Hanım'ın sözlerini işitene kadar.

 

" Ciğer görmüş kedi gibi bakmayı kesin." Kaşlarını çatarak işaret parmağını uyarırcasına salladı Semra Hanım. " Çiçekler'i ve çikolataları kızlara bırakıp doğru içeri geçiyorsunuz. Hemen!" Bu kadar yol almışken bu gardiyanları kızdırıp tekrar başa dönmek istemeyen erkekler Semra Hanım'ın söylediklerine uyarak mutfağa doğru ilerlediler. Mehmet, Azra'ya çiçek ve çikolatayı uzatıp öpmek için yanağına doğru yaklaşırken arkadan bir öksürük sesi yükseldi. Homurdanarak ettiği küfürden sonra sırıtarak Semra Hanım'a döndü.

 

" Sadece içerideki güzel kokuların kaynağını merak etmiştim Semra Anne. Ne pişirdiniz merak ettim. Laf aramızda açım da biraz. Neden hemen uyardın anlamadım yani?" Semra Anne'yi bastırarak dişlerinin arasından tıslarcasına söyleyince kadın da kaşını kaldırarak Mehmet'e sırıttı.

 

" Tabi oğlum Tabi. Eminim öyledir. Yürü içeri naş,naş." Mehmet arkasını dönüp salona geçerken Semra Hanım'ın taklidini yapması ile Kenan'dan ensesine şaplağı yemişti. Kenan Rüya'ya yaklaşıp çiçeğini ve çikolatasını verirken göz kırpıp çapkınca sırıttı.

 

"Çok güzel olmuşsun bebeğim. Galiba benim öpmem de sakınca yok Annem ufak bir torpil yapabilir." Rüya çiçeğini koklayarak kocasına işveyle bakarken Semra Hanım sinirle çemkirdi.

 

" Kenan! Yürü içeriye otobüs durağımı burası canım? Bekleme yapmadan, hadi yavrum hadi." Kenan gömleğinin yakalarını silkerken,bir taraftanda bıkkınlıkla söyleniyordu.

 

" Bu ne ya bıktım yemin ederim. Dokunmak yasak ellemek yasak,gerdeğede beraber girelim tam olsun." Sesini incelterek sözlerine devam etti. " Oralara dokunmak yasak,fazla aşağı inme,Kenan dokunma dedim sana, Anne değil harem ağası tövbe,tövbe." Semra Hanım yüzünü buruşturup oğlunun sözlerine şok olurken kızların kıkırdaması ile sinirle çemkirdi.

 

" Terbiyesiz. Anne'ne söylediğin sözlere bak, kudurmuş azgın seni." Kenan omuz silkerek giderken Yunus direk çiçeği ve çikulatayı uzatarak geçti. Deniz eline tutuşturulan çiçek ve çikolataya bakarak Yunus'un arkasından tükürürken söylenmeyide ihmal etmemişti.

 

" Tü!Allah seni kahretmesin öküz! İneğe ot verilir gibi çiçek mi verilirmiş?" Elindekileri mutfak tezgahına bırakırken kafasını hayır anlamında sallayıp Leyla'ya bakarak sözlerine devam etti. " Yok anacım yok! Ben hazır ayrıyken boşayım bunu. Bundan adam olmaz çam yarması." Leyla oturduğu sandalye de Deniz'in haline gülerken Yusuf girdi içeri ve karısının alnına bir öpücük kondurarak elindeki paketi masaya çiçeği de kucağına bıraktı.

 

" Güzelim istediğini aldım hemen ye. Yoksa Mehmet K9 köpekleri gibi kokuyu alırsa gazabından kurtaramaya biliriz." Leyla hevesle paketi açıp içinden hemen bir tane kestane şekeri alıp ağzına atarken Yusuf dışarıdan gelen uyarı sesi ile hemen dışarı çıktı. Ayşe fırından çıkardığı kurabiye ile Leyla'ya gülümsedi.

 

" Hadi yine iyisin. Sıkı yönetim sana esnek davrandı." Kestane şekerini görünce bir tane alarak açıp ağzına attı. Leyla'nın kutuyu önüne çekmesi ile gülümseyerek sözlerine devam etti. " Senin ki niye çikolata değil de kestane şekeri?" Leyla ikinci kestane şekerini de yutarak dudaklarını yaladı büyük bir iştahla.

 

" Çünkü ilk defa canım bir şey çekti. Sanırım kestane şekeri aş erdim. Ee herkesinki çikolata olunca bende kestane şekeri istedim." Sırıtarak masadaki tabağa kurabiye boşaltan kadına baktı. Ayşe anladım dercesine başını sallayıp kaşla,göz arası tekrar şekere uzanınca Leyla eline bir fiske indirmişti bile.

 

" Ben de karımı görüp hasret gidereceğim." Mutfaktan çıkıp kendisine sırıtarak kıravatını düzelttiği yetmiyormuş gibi birde göz kırpıp salona geçen arkadaşını elinde ki çiçekle işaret ederek şikayet etti. " Bu Yusuf denen itin ayrıcalığı ne de özel muamele görüyor?" Semra Hanım kıskanç çocuklar gibi tepinen Ömer'e yaklaşmıştı ki içeriden Ziya Bey çıkarak sinirle söylenmeye başladı.

 

"Ne böğürüyorsun lan öküz gibi? Daha düne kadar yüzünü bile görmemiştin şimdi hasret gidereceğim diye tepiniyorsun!" Ömer'in elindeki çiçekle çikolatayı Semra Hanım'ın eline tutuşturarak tekrar Ömer'e döndü. " Gir lan içeriye Eşekoğlueşek." Ömer ceketini düzelterek babasına ters,ters baktı.

 

" Sende mi baba ya!" İçeriye ilerlerken mutfağa doğru eğilip Esha ile göz,göze gelince göz kırpıp küçük bir öpücük yolladı ve söylenmesine devam etti. " Hayır bana kızmak için kendine neden hakaret edip Eşek yerine koyuyorsun bunu hiç bir zaman anlamış değilim yani." Ziya Bey sabır çekerek oğluna sert bakışlar fırlattı.

 

" Aynı durumdayız oğlum. Senin gibi defolu bir ürün benim gibi bir adamdan nasıl çıktı ben de onu anlamadım yıllarca." Ömer'in şaşkın bakışlarına sırıtarak omuzunu hafifçe sıktı ve önden içeri girerken fısıldadı. " Ama çok merak ediyorsan senin sorunu cevaplayım. Evet ben bir eşeğim, çünkü seni yaptığımız o gece ben bir eşeklik yaparak senin gibi bir imalat hatası sıpanın dünya'ya gelmesine sebep oldum." Ömer babasının sözlerine aldırmadan geçip arkadaşlarının yanına oturdu. Ziya Bey yerine tam oturmuştuki oğlu ve arkadaşlarının oturduğunu görünce kaş,göz işareti yaparak kalkmalarını istedi. Ömer'de aynı şekil de ne var dercesine kaşını gözünü oynatınca sonunda orta yaşlı adam kükredi.

 

" Lan yeter ne görgüsüz heriflersiniz siz be! Burada o kadar kişi sizin için toplanmış bir hoşgeldiniz der insan." Sultan Hanım yanında sinirle aya kalkan adamı sakinleştirmek için söze girdi.

 

" Sakin olun Ziya Beyciğim ortalık gerilmesin durduk yere. Heyecandan unutmuştur çocuklar." Ömer, Baş gardiyanın yapıcı sözlerine ve babasına karşı olan ilgili haline şüphe ile bakarken kalabalık ortamda biri çarptı gözüne.

 

" Ne sakin olması Sultan Hanımcığım iki saattir kaş,göz işareti yapıyorum ama anlayan yok." Ceketini çekiştirerek kalktığı yere tekrar oturdu. Ömer ve diğerleri kalkıp herkese hoş geldiniz derken heyecanlarını bahane ediyorlardı. Herkes yerine geçerken Ömer,Serdar' a eğilerek kulağına yanlarına gelmesini söyledi. Evde havadan sudan sohbet dönerken surat asıp oturan sadece Deniz'in kayınvalidesi idi. Tam her şeyin bittiğine Deniz den kurtulduklarına sevinirken akılsız oğlu bu fingirdek kızı başına tekrar sardırmıştı. Oğlu karısının bir daha üzülmesi durumunda kendilerini hayatından çıkaracağını söylediği için eltisinin oğlu Fatih'in artığı olan kızı kabul etmek zorunda kalmıştı. Gerçi Fatih her şeyin babaannesi nin bir oyunu olduğunu savunsada bir türlü kabul edemiyordu bu durumu. Serdar koyulaşan sohbeti fırsat bilerek dikkat çekmeden erkeklerin yanına geçerken Ayşe mutfakta hayal kırıklığı içinde kalakalmıştı. Ne olursa olsun oda kocasını burada elinde bir demet çiçekle görmeyi istemişti. Sinirle yaptığı kurabiyeden ağzına bir tane atarak gözleri dolu, dolu çiğnedi. Yunus,Ömer'le arasına oturan adama ters bakışlar atarken, Serdar aralarına iyice yerleşerek kıstığı bakışları ile onlar geldiğinden beri merak ettiği soruyu sordu.

 

" Ali nerede?" Ömer'in dudakları alaycı bir şekilde yana doğru kıvrılırken tek kaşını kaldırarak imalı bir şekilde konuştu.

 

"Niye soruyorsun lan meydan sana kaldı işte istediğin de bu değil mi?" Serdar hiç bir şey yapmadığı halde yıllardır bu yanlış anlaşılmalara maruz kaldığı için bıkkınlıkla gözlerini devirip ofladı.

 

" Meydan nasıl bana kalıyormuş kardeşim bir açıklaya bilirmisiniz acaba?" Mehmet yan koltuktan bir elini dizine dayayarak öne doğru hafif eğilip sert bakışları ile hesap sorar gibi konuştu.

 

" Lan neyin lagalugasını yapıyorsun sen? Ayşe'de gözün olduğunu bilmiyor muyuz sanki?" Serdar 'da aynı Mehmet gibi öne doğru eğilip,ortam gerilmesin diye sert bir şekilde fakat sessizce fısıldar gibi karşılık verdi.

 

" Lan beyinsizmisiniz siz? Hadi Ali'yi anladım kıskanıyor da sizdede mi hiç akıl yok?" Yusuf adamın sözlerine sinirlenerek kısık bir ses tonu ile dişlerinin arasından tısladı.

 

" Ağzını topla dişlerini eline verdirme bana. Sen kimsin lan? O kadar akıllısın da bir,birini seven iki insanın arasında ne diye kara çalı görevi yapıyorsun lavuk." Serdar sinirle yüzünü sıvazlayıp hepsine teker,teker baktı. Bunlarla hangi dilden konuşursa konuşsun anlamıyorlardı. Kenan Serdar'ın arkadaşının sorduğu soruya cevap veremediğini görünce biraz daha üzerine gitti.

 

" Düşünürsün tabi arpacık kumrusu gibi, Ali yok diye Ayşe'ye yürümene eyvallah mı diyecektik?" Serdar,Kenan'ın sözleri ile sabır taşının çatladığını hissederken sinirle cebinden cüzdanını çıkarttı ve içinden bir fotoğraf çekerek ortalarındaki sehpanın üzerine sert bir şekilde koydu. Daha sonra bir tane daha koyarak,işaret parmağı ile fotoğrafları gösterdi. " Bakın bakalım benim gözüm kimdeymiş?" Hepsinin bakışları sehpanın üzerinde ki fotoğrafa dönerken şok olmuş halde birbirlerine baka kalmışlardı.

 

OY VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN LÜTFEN..

 

"Yitenumutlar"

 

 

Loading...
0%