@yitenumutlar
|
Erkekler ne oluyor dercesine bir,birine bakarken Kenan sehpadaki fotoğraflara uzanarak eline aldı ve incelemesi ile bir hayret nidasının dudaklarından dökülmesi bir oldu. Şaşkınlığın verdiği bir sırutma ile arkadaşlarına baktı.
"Ohaa ! Lan adam evliymiş ya! Üstelik bir de bebeği varmış." Kenan'ın kısık ve şaşkın bir ses tonu ile söylediği sözlerden sonra hepsi fotoğraflara bakmak için,Kenan'ın kriminal incelemesinin bitmesini bekliyordu fakat Ömer daha fazla dayanamayarak arkadaşının elinden fotoğrafı çekip aldı. Gördüğü karede bir,birine aşık iki çift ve bir de dünyalar tatlısı bir bebek vardı. İyi de bu adam niye evli olduğunu söylememişte başka türlü hissettirmişti? Adamın parmaklarına baktı ve gördüğü alyansla,nasıl olupta fark edemediğini düşünerek kendine ağır küfürlerini iletti. Hâlâ bu işin arkasında bir art niyet arayan Yunus şüpheli bakışlarını elindeki fotoğraftan çekerek yanındaki adama çevirdi.
" İyi de kardeşim niye bütün bunları söylemedin? Hem neden Ali ve Ayşe'nin arası bozulunca damladın buraya." Yunus şüpheli bakışlarını Serdar'ın üzerinde gezdirirken adam hâlâ kendisine şüphe ile yaklaşmalarını takdire şayan bulmuştu doğrusu.
"Evli olduğumu eşleriniz ve aile büyükleriniz zaten biliyordu. Siz de Ali'nin aklına uyup düşmanmışız gibi yaklaşmasaydınız öğrenebilirdiniz. Zaten o da yıllardır karısına olan aşkını farketmediği için hep benim Ayşe'de gözüm varmış gibi zannetti. O gerizekalı yıllardır karısına aşıktı ama kendi bile anlayamadı. Yoksa kim karısını abisinden kıskanır ki? " Siyaha yakın bakışları erkeklerin düşünceli hallerinin üzerinde gezerken derin bir nefes alıp arkasına yaslandı ve sözlerine devam etti. " Buraya geliş sebebim elbetteki öncelikli olarak Ayşe'nin başına gelenlerdi. Bir abi olarak kardeşimin mutluluğunu düşünmek zorundaydım. İkinci sebebim ise yıllardır yurtdışındayız eşimle artık Vatan'ımıza dönmek istiyoruz,geliş sebebim bunlardı beyler umarım açıklayıcı olmuştur." Ömer başını olumlu anlamda sallarken, hep Ali'den dinledikleri Sedar hikayesini bir defa da karşısında ki adamdan dinlemeyi isteyerek bu hikayenin nasıl başladığını sordu. Geçmişte olanları anlatmaya başlayan Serdar'ı hepsi pür dikkat dinlemeye başlamıştı.
Ayşe kızların mutluluğuna uyum sağlamaya çalışsada bir tarafı hep buruktu. O böyle olacağını hiç düşünmemişti. Ali'nin başkasını sevdiğini düşündüğü zamanlar da bile bu kadar acı çekmemişti. Şimdi kalbi neden nefes almasına engel olacak kadar sıkışıyor ve gözleri heran sağnak yağmurları taşıyan bulutlar gibi hazır da bekliyordu? Oysa mutlu olmak için son vermek istememişmiydi bu evliliğe, peki bu mutsuzluğunun sebebi neydi o zaman? " Çünkü Ali yok yanında! Yanlızsın! Kendi doğruların yüzünden sen diğer yarını kaybettin! İç sesinin söyledikleri sert bir tokat misali yüzüne inerken Ayşe'nin elinde ki tabak kayarak yere düştü. Kızlar hep birlikte Ayşe'ye dönerken o gözündeki yaşlarla hızla banyoya koştu. Kızlar Ayşe'nin haline üzülsede ne yapacaklarını şaşmışlardı artık. Esha,yerdeki kırılan tabağın parçalarını toplarken sinirle söylenmeye başladı.
" Yeter artık ne yapmaya çalışıyor bu kız? Hem kendine, Hem Ali'ye eziyet etmekten başka bir şey değil bu yaptığı." Kızlar Esha'nın sözlerine katılırken Ayşe banyo da elini yüzünü yıkayarak sakinleşmeye çalışıyordu. Telefonun mesaj sesi ile irkilerek buz mavisi elbisesinin cebinden telefonunu çıkarıp ekrandaki simgeye dokundu. Akif'in ismini görmesi ile tellaşla gelen mesajın üstüne tıklayarak görüntüyü izlemeye başladı. Açılan görüntü de Ali'yi görmeyi beklemiyordu,hemde bu halde hiç beklemiyordu. Her zaman bakımlı olan saçları ve sakalları karışmış gözlerinin altı çökmüş sanki iki günde o geceden bu yana kilo bile vermişti. Kocasının içtiği alkol bardağı bir dolup bir boşalırken Ayşe izlediği görüntüye o kadar dalmıştıki kapıdan gelen sesle irkildi.
" Ayşe ne yapıyorsun hâlâ orada? Eğer iki dakikaya çıkmazsan Mehmet'e kapıyı kırdırır seni de saçından sürükleyerek çıkarırım." Azra'nın sözlerinde ciddi olduğunu ses tonundan anlayacak kadar iyi tanıyordu onu.Yüzünü yıkarken sesinin normal çıkması için uğraşarak telaşla cevap verdi.
" Kızım delimisin? Midemi bozmuşum biraz o yüzden geciktim. Geliyorum hemen çağırma o manyak kocanı." Azra sırıtarak konuşmaya başladı.
"Manyak falan ama ben ölüyorum o adam için. Aşkından gebereceğim." Ellerini göğsünün üstüne koyarak kalp ritimi gibi hareket ettirdi. "Mehmet,Mehmet diye can vereceğim." Azra,Ayşe'yi kontrol ederken Esha'da içeride küçük bir plan yapmıştı. Kızlar yaptıkları hazırlıkları servis ederken Esha, Ömer'e kimseye çaktırmadan kaş göz işareti yaparak dışarı çağırdı. Ömer biraz önce Serdar'ın hikayesini dinlemiş ve erkekler olarak bazen çok saçma davrandıklarını da anlamıştı. Yavaşça dikkat çekmeden yerinden kalkıp kapıdan dışarı sessizce çıktı. Esha Ömer'i görmesi ile kolundan çekerek yandaki boş odaya sokup kapıyı kapattı. Ömer karısının haline anlam veremeyerek ama yanlız kalmanın verdiği mutlulukla karısına sokulurken Esha hüzünlü gözlerini çevirerek konuştu.
" Ömer, Ayşe'nin hali hiç iyi değil. Ne yap ne et Ali'yi buraya getir lütfen." Karısının dolan gözlerine üzüntü ile bakarak biraz daha yaklaşıp yüzünü avuçları arasına aldı ve alnına bir buse kondurdu.
"Üzme kendini bu kadar. Ben ne yapayım daha Esha? İki inatçı keçi gibiler ne yapsak fayda etmiyor." Esha kocasının sakallı yüzünde ellerini gezdirerek gözlerine odakladı koyu kahve bakışlarını.
" Ayşe pişman bu her halinden belli. Ali sizinle gelmeyince nasıl bozuldu anlatamam." Küçük bir duraksamanın ardından aklına takılan soruyu sordu. "Hem Ali neden gelmedi ki? " Ömer gamzelerini çıkararak gülümserken, Esha'nın sanki bacaklarının bağı çözülüyordu kocası gülümseyince yüzünde oluşan çukurları görünce.
" Ali,Ayşe ile halledemediği sorunları yüzünden bu geceyi mahfedeceklerini düşünerek gelmedi." Esha'nın dolgun dudaklarına eğilerek fısıldadı." Hem ben bu saatten sonra nasıl getiririm Ali'yi?" Tam öpeceği sırada Esha arkadaşının halini düşünüp kendini frenlemeye çalışarak titrek bir ses ile konuştu.
" Beni seviyormusun?" Ömer dudakları karısının dudaklarına değerken fısıldadı.
" Bu nasıl soru? Şu halime bak,senin için yanıyorum da dumanım çıkmıyor." Karısının dudaklarına bıraktığı ufacık bir öpücük ile Esha tekrar konuştu.
" Şu an Ali ve Ayşe'nin durumunda olan biz olsaydık, içeride Hindistan'daki sana benim nişanlım olarak tanıtılan adam olsaydı ve bunu sana bir şekilde haber verselerdi ne yapardın?" Ömer'in çatılan kaşları ve karararan bakışlarını izlerken dudaklarını ısırdı. Boynundaki eller gerilip tenine baskı uygularken Ömer dişlerinin arasından tıslayarak konuştu.
" Önce burayı basar, sonra o kadar insanın içinde o adamı bir güzel benzetir, sonra da yeter senin bu inadın diyerek seni omzuma attığım gibi kaçırırdım." Esha'nın kaldırdığı kaşı ve ısırdığı alt dudağı ile kendisine baktığını görünce karısının dudağını dişlerinin arasından kurtararak anlayamadığı bir ayrıntıyı sordu. " İyi de Ömrüm bu kurgunun Ali ve Ayşe ile bağlantısı ne? Onu anlamadım?" Esha dalgalı saçlarını arkasına attırıp siyah kısa elbisesinin eteklerini çekiştirerek kocasına baktı. Ömer' in bakışlarında ki arzuyu umursamamaya çalışarak anlatmaya başladı.
" Şu an bu evde Ali'nin hiç haz etmediği kim var? Üstelik Ayşe'yle baya bir ilgili olan?" Ömer,karısının bahsettiği kişiyi hemen anlamıştı.
" Serdar." Karısının sinsi bir sırıtışla başını sallamasına burnunu sıkarak karşılık verip atladığı ayrıntıyı hatırlattı. " Ama Serdar evli." Esha, kocasının bu ayrıntıyı bilmesine şaşırsada şüphe ile tek kaşını kaldırarak sordu.
" Peki evli olduğunu Ali biliyormu? " Kocasının olumsuz anlamda başını sallaması ile bu defa o kocasının burnunu sıkarak anlatmaya başladı. " Şimdi,Serdar'ın burada olduğunu Ali'ye bir şekilde duyuruyorsun. Üstelik burada olma sebebini abartarak halledeceksin bu işi. Daha sonra Ali anın da burada bitecek ve tahminim de yanılmıyorsam Ayşe şu an ki pişmanlığı ile Ali'yi affedecek." Ömer aklına yatmamış gibi başını olumsuz anlamda salladı.
" Esha bu plan kötü sonuçlar doğura bilir. Ali'nin ayarı yoktur biliyorsun. Gerçi böyle bir durum da hangi erkekte ayar kalır ki?" Esha kollarını kocasının boynuna dolayarak,gülümseyip içinin eridiği o gamzesine masum bir öpücük bırakarak geri çekildi. Kocasının gözlerine beklenti ile bakarak konuştu.
" Biliyorsun ki onlar olmadan biz de olamayız. Kızlar olarak şartımız bu yöndeydi hatırlatırım aşkım." Ömer yine aynı teraneyi dinlememek için başını olumlu anlam da sallarken Deniz kapıyı tıklattı.
" Gerdeğe mi giriyorsunuz planmı yapıyorsunuz anlamadım. Bırakın öpüşüp koklaşmayı Ayşe geliyor hadi çıkın artık." Ömer bıkkınlıkla gözlerini devirirken Esha sırıtarak diğer gamzesine de bir öpücük kondurup kapıya yöneldi. Fakat Ömer'in aniden kendine çekip sert bir şekilde öpmesi ile Deniz'in paldır küldür içeri dalması ve manzarayı görmesi bir oldu.
" O haa ama ya! Ben ne dedim siz ne yapıyorsunuz?" Elleri ile yüzünü kapayarak arkasını döndü. " Ayıp ama bu yaptığınız. Sizin yüzünüzden az daha Ayşe'ye yakalanacaktım." Ömer karısına muzipçe göz kırparak geri çekildi ve sırıtarak Deniz'e seslendi.
" Döne bilirsin yerden bitme." Deniz ellerini indirip arkasındaki ikiliye dönünce Ömer kapıyı açarken söylendi. " Planı başlatacağım sonuç kötü olursa karışmam ve kimseyi de bekleyemem artık. Seni omzuma attığım gibi giderim haberin olsun karıcığım." Açtığı kapıdan çıkarak kimseye görünmeden salona geçti. Semra ve Sultan'ın iğneleyici bakışları üzerine sırıtarak göz kırpıp yerine otururken Deniz'de,Esha'ya öldürecekmiş gibi bakıp poposuna attığı çimdikle söylendi.
" Tüü! Utanmaz kuduruk karı." Esha'nın poposunu ovması ile sırıtarak itekledi. " Çık hadi çık,mutfağa geçelim yoksa Ayşe şüpelenecek." İkili mutfağa geçerken Ömer'de çaktırmadan Serdar'ın resmini çekip Ali'ye abartılı bir mesaj yolladı.
" Lan sen ayyaşlar gibi teselliyi sürekli içki şişelerinde ararsan,daha boşanmadan bu herif karını elinden alır haberin olsun. Oğlum bu herif galiba Ayşe'yi bu gün almaya niyetli. Ha senin için bir sakıncası yoksa iki kadehte benim yerime içiver."
Attığı mesajdan sonra arkasına yaslanarak sırıtırken Ziya Bey oğlunun bir şeyler karıştırdığını anlasada Semra ve Sultan Hanımla bakışmakla yetinmişti. Kızlar kahve işini ağırdan aldırırken mutfağa gelen Hülya Hanım etrafı süzerek kızlara biraz acele etmelerini söyleyip bakışları sandalye üstündeki Leyla'ya kayınca yüzünde tebessümle gelinine yaklaşarak konuştu.
" Kızım sen gel içeri benimle. Bu halinle oturma sandalye tepelerinde." Kızlara dönerek sordu. " Kızlar Leyla'nın kahvesini de yaparsınız değilmi? Bu halde burada oturmasın bebeklere zararı olabilir." Kızlar Leyla'nın itirazlarına rağmen kayın validesi ile içeri yollarken Deniz yüzünü düşürerek cezveye kahveyi atıp söylendi.
" Kaynanaya bak arkadaş,şeker bal mübarek. Benimki de zehir,kezzap. Geldiğinden beri yüzü gülmedi kadının." Kızlar Deniz'in sözlerine kıkırdarken Rüya ve Ayşe bu konu da şanslı olduklarını konuşuyor Azra ise yorumsuz bırakıyordu. Çünkü hiç tanımamıştı Mehmet'in annesini. Ama dillere destan bir Babannesi vardı Mehmet'in. Bu gün için çağırmışlar, rahatsız olduğu için gelememiş ama kendilerinin onu ziyarete gitmesi için söz almayıda ihmâl etmemişti. Bir yandan kahveleri pişirip bir yandan şakalaşıyorlardı. Ali ise mekanında içerken cebine gelen mesajla nasıl çıktığını bilemeden bir elinde sazı bir elinde rakı bardağı araba da bulmuştu kendini. Akif'e sürekli hızlı sürmesini söylüyor durduğu kırmızı ışıklarda bir ton fırça atıyordu. Kızlar kahveleri fincanlara boşaltırken Ayşe olaya el attı.
" Durun bakalım bundan sonrasını bana bırakın." Kızlar şaşkınca Ayşe'ye bakarken o eline aldığı tuz kavonozunu salladı. Kızların olumsuz anlamda baş sallamalarına aldırmadan beş tepsi den beş ayrı fincana tuz doldurdu. " Boşanma davasında ki oyunlarınız yanınıza kâr mı kalacak sandınız. Onlar bunu çoktan hak etti. Hadi bakalım götürün şimdi." Kızlar hayal kırıklığı ile tepsileri alırken Ayşe'de Leyla'nın tepsisini alarak içeriye sıra ile girdiler. Herkes kendi aile büyüklerine kahveleri dağıtırken Ayşe elindeki tepsiyi Leyla'ya vererek kızların dağıtmasını izledi. İçi kan ağlasada mutlu görünmek zorundaydı o yüzden takındığı mutluluk pozu ile Azra'nın Sultan Hanım'a kahve verişini ve yanına gelip oturuşunu izledi. Esha'nın babasının uzun yolculuklar yapmasının yasak olması ile Esha'yı da Sultan Hanım dan isteyeceklerdi. Yusuf'un Babası İbrahim Bey kahvesini yudumlamak için fincanı kaldırırken Sedar'ın uyarısı ile erkekler eşlerinin böyle bir şey yapmayacağına güvenerek kahvelerini yudumlamışlardı. İlk tepkiyi her zamanki pis boğazlılığı ile tabiki Mehmet vermişti.
" Bu ne be Allahsız yaktın Beni ya!"Püskürttüğü kahve ile Serdar'ın uzattığı peçeteye ağzını silip fincanı önündeki sehpaya sert bir şekilde bıraktı. Azra ise sırıtarak bir bacağını diğer bacağının üzerine atıp meydan okurcasına kocasına baktı. Fakat Mehmet'in dikkatini meydan okuyan bakışlardan çok karısının giydiği elbisenin açıkta bıraktığı bacakları çekmişti. Yunus ise tam tersi gıkını bile çıkartmadan bir seferde içmişti kahveyi yüzünü buruşturarak yeşil bakışlarını Deniz'e çevirirken, Annesi'nin sözleri ile içinden sabır çekti.
" Aman içmesen şaşardım. İçmeseydin mazallah evlenmekten vaz geçerdi karın." Annesinin imalı sözleri ve karısının gülen yüzünün solması ile canı sıkılan Yunus ters bakışlarını annesine uyarırcasına yolladı. Herkes Şana Hanım'a ayıplarcasına bakarken bu defa yerinde hoplayan Kenan olmuştu.
" Bebeğim, şeker ile tuzumu karıştırdın bu ne ya? Serdar ikinci defa sırıtarak peçeteyi uzatırken ben demiştim size bakışları atıyordu. Rüya kocasına acıyarak bakarken Azra'nın çimdiği ile kendine geldi. Ömer önünde ki kahveye şüphe ile bakarken Esha özür dilercesine kocasına baktı. Ömer kahveyi öne doğru iteklerken Babası uyarırcasına öksürdü fakat Esha kahveyi almak için ayaklanmıştı bile ama Ayşe arkadaşının koluna öyle bir yapışmıştı ki,kolunu bırakmadan çemkirerek konuştu.
" Otur oturduğun yerde. Bizde adettir,tuzlu kahveyi içip bitirirse seni ne olursa olsun istediği anlamına gelir. Eğer bitiremezse o erkekten hayır gelmez." Esha arkadaşının sözleri ile hemen yerine otururken tek kaşını kaldırarak o kahve bitecek bakışlarını kocasına yolladı. Ömer ise başını tamam öyleyse dercesine hafifçe eğip önündeki fincanı aldı ve bir dikişte bitirdi. Karısı ve diğerleri yüzünden bir şeyler anlamaya çalışsada Ömer sadece sırıtmış ve pişkince karısına ellerine sağlık bile demişti. Kızlar şüphe ile Ayşe'ye dönsede Ayşe bilmiyorum dercesine omuzlarını kaldırıp dudak bükmüştü. Yusuf kahvesini bir eline suyunu da bir eline alarak önce besmele çekip kahveyi dikti hemen ardından da suyu içti. Serdar üçüncü defa peçeteyi uzarırken Mehmet lokum tıkınmakla meşkuldü ki Selçuk Amir'in sözleri ile lokum elinde kalakalmıştı.
" Mehmet biz kalkalım istersen oğlum. Sen kahveyi bitiremediğine göre Azra kızım da gönlün yok demek." Mehmet işittiği sözlerin ne anlam ifade ettiğini çözmeye çalışırken Kenan ipucunu yakalamış ve yarım kalan kahvesini bitirmişti. Mehmet ise diğerlerinin fincanlarına bakıp çıkardığı sonuçla benim onlardan neyim eksik diyerek fincanındaki kahveyi bitirip suyunu içti ve üzerine iki lokumu ağzına atarak çiğnemeye başladı. Biten kahvelerle istemeler başlarken Serdar hiç dokunmadığı kahvesinden bir yudum aldı, fakat ağzına gelen tuzlu tat ile yüzünü buruşturarak şüphe içinde yanında ki adama döndü. Şimdi Ömer Bey'in, neden kahvesini rahatça içtiğini anlamışı. "Uyanık Piç."Diye fısıldadı yanındaki adama. Ömer kimseye çaktırmadan değiştirdiği fincanı Serdar'a kakalamanın mutluluğunu yaşarken Babası Esha'yı istemişti bile. İstemeler devam ederken dışarıdan bir ses duyuldu.
" Ayşeee! Çık dışarı lan! Benim olmadığım yere o Serdar itini nasıl alırsın Ayşeee!" Herkes bir birine bakarken Ayşe pencereye koşarak dışarıya baktı. Ali bir elinde sazı, bir elinde rakı bardağı adeta sinirden kükrüyordu.
"Yanıyorum Ayşee! Yanıyorum görmüyormusun lan! Çık dışarı, çıkta gör şu halimi Kerem misali yaktın beni." Akif ağzını kapamaya çalışsada Ali itekleyerek izin vermiyordu. Ömer de Ayşe'nin yanına gelince Ali sırıtarak elinde ki bardağı kaldırdı.
" Oo şerefe kardeşim siz olmayınca tadı çıkmıyor bende gideyim kardeşlerimle iki kadah içeyim dedim." Ömer arkadaşının haline gülsün mü ağlasın mı bilemedi. Sedar'da pencerede yerini alınca Ali gördüğü manzara ile elindeki kadehi cama doğru fırlattı, fakat alkolden kaynaklanan görüş sorunu ile hedefi ıskalamıştı.
" Lan şerefsiz! Hangi törede hangi adette evli bir kadına göz koyulduğu görülmüş lan?" Öne doğru sarsakça iki adım atarak işaret parmağı ile yeri gösterdi.
"Erkeksen gel lan buraya!" Ali'nin bağırışları ile Selçuk Amir verendaya çıkarak kükredi.
" Gel lan buraya it herif! "Selçuk Amir'i görünce Ali tüfek omza misali sazını omzuna atarak selam durdu.
"Ali Demirci,Ankara emret komutanım." Selçuk Amir şaşkınlıkla karşısındaki adama baktı. Ne içmişti bu çocukta kendisini komutanı zannediyordu.
" Komutanım bir şikayetim var arz ederim. Bu ırz düşmanı Serdar'ı yollayın buraya benim karıma göz koymuş şerefsiz." Selçuk Amir sinirle yüzünü sıvazlayarak konuştu.
" Ali saçmalama oğlum gel şuraya. Bak ben inersem kötü olur." Ali yere oturarak bağdaş kurdu.
" Gelmem o benim ayağıma gelsin." Serdar karşısındaki sarhoş adama bakarak konuştu.
" Lan Ayı,senin kız da gönlün olsaydı bir şişe rakı yerine bir buket çiçek,bir paket çikolata ile sende gelirdin bu kapıya. Sen bu kafayla alamazsın bu kızı." Ali bu adamdan laf yiyerek altta kalamazdı. O kim oluyorduda her boka maydonoz oluyordu. Arkadaşlarının mutluluğuna gölge düşürmemek adına gelmemişti,bu dangalakta her zamanki gibi fırsat bilip damlamıştı Ayşe'nin yanına. Bu düşünceler içinde penceredeki adama sslendi.
" Ne oldu lan korkundan inemiyorsunda bana oradan masal mı yazıyorsun hıyar? " Cümleler ağzından kayarak çıkarken içeridekilerde söylenmeye başlamıştı.
" Alın şu ayyaşı içeri rezillik çıkacak şimdi." Ziya Bey Ömer'e böyle seslenirken İbrahim Bey Ali'nin haline üzülmüş olacakki Ayşe'ye seslendi.
"Ayşe! Kendisine dönen bakışlarla sözlerine devam etti adam." Kızım al kocanı içeri ye mahalle ayağa kalktı yahu." İbrahim Bey aklına gelen şey ile bu konuyu burada bitirmeyi planlıyordu. " Ayşe sen kocanı istiyormusun,istemiyormusun?" Serdar ve Ali bu arada camdan didişirken Ayşe işin uzamasından korkuyor ve Ali'nin ters tarafını bildiği için Serdar'a acıyordu. İbrahim Bey'in gözlerine bakarak başını olumlu anlamda salladı. İbrahim Bey ve Diğer Aile büyükleri Serdar ve Ayşe arasındaki abi kardeş bağını biliyordu. Serdar'ın bu ikiliyi barıştırma çabası için el altından verdiği destekleride es geçmemek lazımdı. Ama sonuç, yine iki inatçı keçi bir köprüdeydi. Ali ve Ayşe iyi bir dersi hak ediyordu. İbrahim Bey bu düşünceler içinde Serdar'a bakarak yanına çağırdı. Daha sonra Ayşe'yi sazını indirmesi için yukarı yollayınca o kısacık arada Serdar'la ufak bir anlaşma yaparak Ali'yi getirtti dışardan. İkiliyi çektiği sandalyelere otutturatak konuşmaya başladı.
" Koskaca adamlarsınız ikinizede yakışıyor mu yaptıklarınız?" Ellerini arkasında birleştirerek ikiliye sinirli bir şekil de baktı. " Biz bu kavgalarınızdan Ayşe'yi paylaşamamanızdan bıktık artık ve bunun için bir çözüm bulduk." Ali karşısındaki karısına bakarken kaşlarını çatarak İbrahim Bey'e sordu.
"Bulduğunuz çözüm nedir İbrahim Amca?" İbrahim Bey sert görünmeye çalışarak Ali'ye cevap verdi.
" Madem ikinizde Ayşe'yi istiyorsunuz mesleğinizle,atalarımızdan kalma Aşık atışması ile anlatın derdinizi. Ne zamanki mızrap tele dokunmaz söz biterse biriniz söylenen sözlerden gocunup güç gösterisi yapmaya kalkarsa diğer'i Ayşe'yi alacak bu meselede bu gece kapanacak." Ayşe İbrahim Bey'in sözlerine itiraz etmeye çalışsada Ali ve Serdar'ın yüksek özgüvenlerine karşı sesini çıkartmadan bu durumu kabullendi. Nasıl olsa sonuç belliydi. O zaman artık oda biraz eğlenebilirdi. Ali sazınının tellerine vurmaya başlarken Serdar'da Ayşe'nin sazını kavradı. Ali biraz çaldıktan sonra ilk sözlerine başladı.
Yazı yazılmış ince planlar çizilmiş, Hangi hakla karşıma geçilmiş. Kıt aklıyla bana meydan okurmuş, Sana verirmiyim sanıyorsun Ayşe'yi.
Evdekiler Ali'nin sözlerine şaşkınlıkla bakarken Serdar sırıtarak, başını sözleri kabul eder gibi sallayıp elinde ki sazın tellerine dokundu ve bir kaç saniye sonra sözler dudaklarından döküldü.
Bir yerden sonra kaderini kendin çizersin, Ne ektiysen onu biçersin. Aklımı küçümseme beni en iyi sen bilirsin, Merak etme sen alacağım Ayşe'yi.
Ali, işittiği sözler ile sırıttı. Bu Piç kendini akıllımı görüyordu şimdi. Ayşe'ye yaklaşa bilmesi zekasından değil yalakalığındandı diye düşünerek küçümseyici bakışlarının eşliğinde sözlerine başladı.
Boş konuşup çeneni yorma, Hint maymunu gibi dolanma. Bu sözlerle beni alt edeceğini sanma, Sana verirmiyim sanıyorsun Ayşe'yi.
Serdar,Ali'nin sözleri ile kendisine üzülerek bakan Ayşe'ye göz kırparak Ali'nin sözlerinin karşılığını verdi.
Sözüme güvenip çıktım karşına, Gel görki benzersin dağ ayısına. İnsan nasıl kıyar karısına, Merak etme sen alacağım Ayşe'yi.
Ne diyordu bu şaşkın. Evdekiler yaptıkları atışmayı gülerek izlerken karısı Serdar'ın dağ ayısı sözü ile gülümsemesini saklamak için dudaklarını eli ile kapamıştı. İç sesi ile de başı dertteydi Ali'nin. Fısıltı eşliğinde gaz veriyordu sanki. Demek hoşuna gitti Ayşe Hanım gör bakalım şimdi sen diyerek sazın tellerine vurdu.
İleri gidiyorsun seni üzerim, Benimle uğraşma seni ezerim. Ayı isem benim inimdesin dikkatini çekerim, Sana verirmiyim sanıyorsun Ayşe'yi.
Evden uğultu sesleri yükselirken Azra'yı bir gülme almış Mehmet'in ters bakışları bile susmasına yardımcı olamamıştı. Neyseki Deniz'in sert uyarısı ile anında kesmişti gülmeyi. Serdar ise bu arada söyleyeceği sözleri düşünerek bu adamı biraz daha zorlamak isteyip tekrar dokundu tellere.
Karşında karını var sanma, Bana tehditlerin sökmez unutma. Sevda yalanla yürümez kendini avutma, Merak etme alacağım Ayşe'yi.
Tehditin yaramadığını anladık zaten koçum uzatma. Ama şu yalan meselesine takıldım ne ki acaba puştun her şey den haberi var. içinden saydırdığı sözlerin sonunda Ayşe'nin her şeyi ona yetiştirmesine sinirlenerek sazın tellerine vurdu.
Ulan sen kendini ne sanırsın? Yoksa ben den belanı mı ararsın? Benim sevdamı diline dolarsın, Sana verirmiyim sanıyorsun Ayşe'yi.
Ali'nin kavga çıkartmak için söyler gibi dudaklarından dökülen sözler ile Serdar sinirlense de sabır diyerek sakin kalmaya çalışıp sözlerine başladı.
Sevmeyi bilseydin tutardın karını elde, Sen gibi ayı da o akıl nerede? Yakında geçer eline davetiye, Merak etme alacağım Ayşe'yi.
Ne davetiyesinden bahsediyordu bu manyak bakışları arkadaşlarına kaydı. Pür dikkat ikisini izliyorlar dı. Onun tanıdığı adamlar böyle bir sözden sonra sakin kalamazlar kavga çıkarırlardı. Serdar iti açıkça karında gözüm var diyordu, hadi kendisi söz vermişti kavga yok diye bunlar ne demeye öküz gibi bakıyordu? Aklında ki düşüncelerle Serdar'a öldürücü bakışlarını atarak atışmaya devam etti.
Sabretmek ilimlerin başıdır, Bu benim yaptığım Aşk savaşıdır. İnsan şerefiyle köşe taşıdır, Sana verirmiyim sanıyorsun Ayşe'yi.
Serdar, Ali'nin sözleri ile haklısın dercesine başını salladı. Eee şimdiye kadar ki sözlerine rağmen üzerine atlamadıysa bir şeyleri öğrenmiş demekti. Yanındaki sudan bir yudum alarak başladı çalmaya.
Aşk göze görünse semâ sandırır, Aşığını gizli, gizli yandırır. Bu böyle erkeği dişi kandırır, Merak etme alacağım Ayşe'yi.
Lan bu şerefsiz zorla kendini dövdürecekti. Ayşe'mi onu kandırmıştı yani. Düşüncelerine yine kendi itiraz etti. Yeşil bakışları karısına dönerken içinden söylendi. Yok canım benim karım kimseyi kandıramaz hele bir erkeği asla. Bu Puşt beni kışkırtıp kuralları çiğnetmeye çalışıyor. Diyerek Ayşe'ye çevirdi bakışlarını ve vurdu sazın tellerine.
Cennetten, Dünya'ya sürülmeyesin, Dikkat ette defterin dürülmeyesin. Sen kimsin ki benim karımla övünesin, Sana verirmiyim sanıyorsun Ayşe'yi.
Serdar ikinci bir hamlesini de geri çeviren adama şaşmıştı doğrusu eski Ali olsa hemen kaba kuvvete baş vururdu. Demekki bu ayrılık ona yaramıştı. Ayşe'ye çevirdiği bakışları ile karşısındaki kıza göz kırpıp başladı söylemeye.
Bence kendi,kendine gelin güvey olursun, Karım deyip,deyip durursun. Karın seni boşayacak bunu unutursun, Sen bu gidişle yolunu zor bulursun.
Ali sabrının sınırları ile oynayan adamın başına elindeki sazı geçirmemek için kendini zor tutuyordu. Demek boşadığı an karısının peşine düşecekti. Sanki hiç ayrıldığı varmış gibi diyen iç sesine hak vererek kızgın bakışlarını arkadaşlarına çevirdi. "Benim elim kolum bağlı da sizin ki de armut mu topluyor anlamadım." Diye fısıldayınca Erkekler kahkaha atarken İbrahim Bey uyarırcasına öksürdü. Uyarıyı alan Ali sazını çalmaya başladı.
Aşıkların çoktur davası, Garip kuşun olmazmış yuvası. Tipin aynı arabistan devesi, Sana bakarmı sandın Ayşe'mi.
Serdar bir türlü pes etmeyen Ali'yi daha da zorlamak istiyordu. Aslında seviyordu Ali'yi,ama kardeşi gibi gördüğü kızı üzdüğü için damarına basmaktı niyeti. Gülmek istesede Ali'nin sözlerine ciddiyetini korumak zorundaydı. İyi laf sokuyordu vesselam. Ama sıra ondaydı bakalım bu sözlerine ne cevap verecekti.
Sen baktın mı hiç aynaya, Şeklin dönmüş aynı panda'ya Neslin tükenmiş düşmüşsün medyaya, Bence daha çok beklersin sen Ayşe'yi bu kafayla.
Keşke traş olup gelseydim o zaman bakalım ayıdan,pandadan başka benzetecek hangi mahluğu bulacaktı. Üstelik bu mikser kılıklı herif ne demeye medya olayına vurgu yapıyordu ki şimdi. Aklı bu düşünceler içindeyken karısının sakallarına bakarak yüzünü buruşturması ile yanındaki hırta hak verdi. Gerçekten son günlerde kendini fazla salmış ve kıllı bir pandaya dönmüş olabilirdi. Ama Serdar'a hak vermesi atışmadan geri çekilmesi anlamına gelmiyordu tabiki. Kenan'ın hadi dercesine ellerini oynatması ile tekrar vurdu sazın tellerine.
" Medya ister sen gibi maymunları, Herkes bilir bu tür oyunları. Sen iyi bilirsin türlü entrikaları, Ben beklerim sen al voltanı.
Serdar artık iyice zorlanır olmuştu bu adama laf yetiştirmekte. Ne dese bir cevabı vardı. Üstelik o kadar üstüne gitmesine rağmen daha hiç bir taşkınlık hareketi de göstermemişti. Galiba gerçekten değişmişti bu adam. Ama bir kere daha zorlaya bilirdi.
Rakısız masaya oturmazsın, Sen ne tür bir hayvansın. Bu çektiklerin sana müstehak bilesin, Sen Ayşe'yi bekle rüyanda göresin.
Ali iyice üstüne gelen adamla sabır çekti. İşin ucunda Ayşe olmasa yapacağını biliyordu ama,işte eli kolu bağlıydı. Oturduğu yerde biraz yan dönüp ateş saçan gözlerini Serdar'a çevirdi. Alkolün de etkisi ile artık beyni uyuşmaya başlamıştı. Arkadaşlarının hareketleri ile verdikleri desteğe dayanarak sinirini tellerden çıkarırcasına vurdu mızrabı.
Rakı sohbette içilir, Sen gibi öküzler ne bilir. Biz de yardan değil candan geçilir, Nah alırsın sen Ayşe'yi.
Sözlerinin sonunda bacağını kaldırarak Serdar'a hareket çekerken erkekler gülme krizine girmiş Ali ve Sedar'ın ise deyim yerindeyse pili bitmişti. Ali'nin hareketine gülerek yerinden kalkan Serdar suratının ortasına yumruğunu geçirdi. Kızlar dan bir uğultu gelirken Ayşe hemen kocasının yanına koşup yüzünü avuçlarının arasına alarak Serdar'a çemkirdi.
" Abi ne yapıyorsun ama ya! Burnunu kıracaktın adamın." Serdar'ın umursamazca omuz silkip yerine oturması ile Ayşe sözlerine devam etti. " Bence Pelin senin bu gereksiz kavgacı hallerini törpüleyememiş. Seni Pelin'e şikayet edeceğim. Kocamın burnunu kırıyordun az daha." Ali karısının karşısındaki adama abi demesi ile kaşlarını çatmış nefes almadan onları izliyordu. Burada bir şeyler dönüyordu ve ne hikmetse sadece kendinin bir bilgisi olmadığını düşünüyordu. Serdar attığı yumrukla acıyan elini sallayarak Ali'ye bakıp sırıttı.
" O bu yumruğu çoktan hak etmişti. Üstelik bu yumruk sevgili karımın benden ricasıydı. Yani şikayet etmende bir sakınca yok maviş." Ali işittiği sözlerden ve isimden bir anlam çıkarmıştı ki bu imkansız gibi görünüyordu. Şüphe ile Sedar'ı işaret ederek karısına sordu.
" Bu herif evli mi?" Ayşe tırsarak gözlerini kaçırıp onaylarcasına başını salladı." Ali bu cevap üstü e hırsla Serdar'a bir yumruk geçirerek sinirle söylendi.
" Lan manyak! Senin yüzünden şizofren olacaktım az daha. Ne demeye yıllardan beri karımda gözün varmış gibi karabasan olup çöktün üzerime." Serdar kanayan burnunu tutarken,bu defa Kenan sırıtarak peçeteyi uzattı. Peçeteyi alıp burnuna bastıran adam yüzünde tebessümle konuşurken evdekiler film izler gibi bu ikiliyi izliyordu.
" Sen hep salaktın zaten oğlum. İlk günden beri anlatmaya çalıştım ama bir türlü anlamadın. Evet evliyim,karıma aşığım ve bir tanede oğlum var." Gözleri muziplikle parlarken Ali'nin damarına tekrar basınca olanlar oldu. " Allah kısmet ederse dünür olacağız. Senin kızın olursa oğluma alacağım." Ali fal taşı gibi açılan gözleri ile karşısındaki adama bakarak bir küfür savurarak kükredi.
"Lan git işine Serdar adamı dinden imandan çıkarma.Kızım olsa bile senin kart oğluna mı kaldı!?" Sinirle dudaklarını ısırıp kendi etrafında bir tur attı. " Ya da dur lan çıkar beni dinden imandan! Çıkart ben seni öldüreyim böylesi kökten çözüm. " Piskopat bir sırıtışla Serdar'ın üzerine yürüyünce arkadaşlarının araya girmesi ve İbrahim Bey'in kükremesi bir olmuş ortalık iyice karışmıştı. Karışıklığı fıtsat bilen Ali,Ayşe'yi omzuna atarak Akif'in hazırda beklettiği araca doğru evden çıkarak koşar adım ilerledi. Ne karısının yumruklarını ne Semra ve Anne'sinin tehditlerini umursadı. Karısını arabaya bırakıp kalabalıkta ki iş birlikçisine zafer işareti yaptı. Onun da sırıtarak başını sallayıp onay vermesi ile herkes şok içinde kalmıştı.
" Anahtar her zamanki yerde. Ben uğrarım bir ara ihtiyaçlar için." Ali okey işareti vererek cebinden bir sigara yakıp Akif'in kullandığı arabaya bindi ve araba büyük bir gürültü ile arkasında bir sürü şaşkın insan bırakarak gözden kayboldu.
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM, LÜTFEN DESTEKLERİNİZİ ESİRGEMEYİN (:
" Yitenumutlar"
|
0% |