@yitenumutlar
|
Herkes şaşkınca Kenan'a bakarken o kimseyi umursamayıp içeriye doğru yol aldı. Mehmet hayretler içinde giden arabanın arkasından bakarken içeriye giren arkadaşının peşinden ilerleyip alınmış bir şekilde söylenmeyi de ihmal etmedi.
" Vaay Kenan efendiye de bakın hele." Kendisine dönen arkadaşının gözlerine bakarak sen neymişsin der gibi başını sallayıp dudaklarını büktü ve sözlerine devam etti. " Ulan hangi ara kurdunuz bu tezgahı? Hayır madem böyle bir plan yaptınız bizim niye haberimiz yok?" Kenan sırıtarak göğsünü kabartıp böbürlenmeye hazırlanırken Mehmet ona fırsat vermeden sözlerine devam etti. " Bir de sırıtıyor gevrek,gevrek." Başını olumsuz anlamda sallayıp arkadaşını kenara iterek içeri salona geçti. Kenan, Mehmet'in kudurmasına hala sırıtırken bu defa yırtıcı hayvan misali keskin bir bakış atarak Yunus dikildi karşına.
" Utanmadın mı lan? Arkadaş aleminin yüz karası." Kenan,Ali ile son anda uyguladıkları plana arkadaşlarının sevineceğini umarken onu suçlamalarına anlam veremeyerek gördüğü muamele sonucu yüzünü buruşturarak sitem etti.
" Pardon da o meşhur arkadaş aleminizin yüzüne nasıl bir kara çalmışım abicim? " Sinirle ellerini iki yana açtı. " Bana da açıklasanız da bende öğrensem diyorum. " Hayır yani atı kaşıyan Kenan boku taşıyan Kenan,ama nedense hep suçlu olan yine Kenan?" Yunus arkadaşının kibarlık abidesi görüntüsünün altında yatan, mahalle arası fırlama çocuğun dışarı çıkması ile biraz daha yanaşarak sırıttı.
"Aman ihmal etme kaşımayı kardeişim." Yaklaştığı arkadaşının omzuna hafifçe vurarak sinirle gülümsedi ve dişlerinin arasından tıslayarak bağırdı. " Ali denen dallama karısı ile mutlu mesut saatler geçirirken baş,başa, biz senin muhteşem planından mahrum kalarak açık görüş için saatleri günleri sayarız artık." Kenan kıstığı bakışları ile biraz düşününce arkadaşına hak vererek elini alnına sertçe vurup mırıldandı. " Hay ben böyle işin." Yunus başını olumlu anlamda sallayarak sen bu akılla,başını vuracak daha çok yer ararsın bakışları attı. " Şimdi taşı bakalım o bokları Kenan efendi." Eli ile etrafını işaret ederek sözlerine devam etti." Artık nereye kadar taşırsan?" Yunus'un sözleri ile etrafına bakan Kenan kızların kıskanç bakışlarına maruz kalması ile onlarında ayrı kalmaktan hoşlanmadığını, bu planı sadece Ali ve Ayşe üzerinden yürüttüğü için kızdıklarını anlamıştı. Bakışları sol tarafa kayınca Yusuf'un sırıttığını fark ederek kaşlarını çatıp hırsla kükredi.
" Sen ne sırıtıyorsun lan? Ne dönek heriflersiniz siz be?" Kızlara ufak bir bakış atıp karısının bakışlarındaki kızgınlıklığı görünce iyice çileden çıktı. " Yahu ben bu planı yapmasaydım siz hâlâ karılarınızın şartlarını yerine getirmek için kırk takla atıyor olacaktınız." Yusuf omuz silkerek, içeri doğru ilerleyen aile büyüklerinin arkasından giderken arkadaşına cevap verdi.
" Benim için sorun yok Kenan'ım ben her fırsatta görüyorum karımı nasıl olsa." Kenan arkadaşının sözleri ile şok olmuştu. Nasılda satmıştı iki dakikada dava arkadaşlarını. Sinirle Ömer'e döndü.
" Buyur bir de sen vur kardeşim. Şamar oğlanına döndüm nasıl olsa." Sesini yükselterek içeri doğru bağırdı. " Arkadaş alemi böyle satış,böyle sırtından kallelçe vurma görmedi daha. Helal olsun lan size. " Ömer, Kenan'a yaklaşarak her zaman özenle yaptığı saçlarını karıştırıp kafasını koltuğunun altına sıkıştırdı. Kenan arkadaşının bu hareketi ile yüzünü buruştururken,kızlar Kenan'ın isyanını yüzlerindeki tebessümle izliyordu. Ömer, Kenan'ı serbest bırakarak ciddi olmaya çalışarak konuştu.
" Afferin lan Doktor." Sakallarını sıvazlayarak arkadaşının saç düzeltme çabalarını izledi.
" Lan ben kaç para verdim bu gün bu saçları yaptırmak için haberin var mı senin? " Ömer'in alaylı bakışlarına karşılık omuzuna hafif bir yumruk attı. " Ayrıca sizden bir iki yaş Küçüğüm diye bana çocuk muamelesi yapman hiç hoş bir davranış değil. Piçliğin ruh bulmuş versiyonu." Ömer iki kaşınıda kaldırarak gamzelerini sergiler bir şekilde gülümsedi.
" Bırak lan artistlik yapmayı. Yaşın küçük ama maharetlerin büyük oğlum açtırma şimdi benim ağzımı." Gözleri ile Rüya'yı işaret ederek inceden tehdit etti. " Gayet iyi plandı bence. Tabi hepimiz için geçerli olsaydı daha iyiydi ama yapacak bir şey yok artık." Esha'ya doğru elini uzatarak karısının elini avuçları arasına alıp içeriye doğru geçerken sözlerine devam etti. " Hadi içeri geçelim. Ben sıkıldım,bitsin şu gece artık." Hepsi içeriye geçmiş yerlerine tekrar oturmuştu. Ortamda bir müddet daha Ali ve Ayşe muhabbeti döndükten sonra kız isteme işi ne kaldıkları yerden devam etmişlerdi.
Ali boynundaki tırmık izini aynadan incelerken yüzünü buruşturarak homurdandı.
" Keşke bu hünerlerini gerdek gecemize saklasaydın karıcığım." Akif işittiği söz ile kahkahayı basarken Ayşe sinir ve utançla kocasına baktı. Hiç utanma denenen bir duygu yokmuydu bu adamda? Oldu olacak o işi nasıl yapacak larınıda naklen yayınla duyursaydı millete. Sinirle ellerini saçlarından geçirerek çemkirdi.
" Sen ne utanmaz adamsın ya! Farkındaysan beni kaçırdın. Elim kolum bağlı hiç bir tepki göstermeden senin kucağına atlıyacağımımı sandın?" Ali karısının düşüncelerine bıyık altından gülerken bir taraftanda Serdar'ı düşünüyordu. Madem evli,mutlu,çocuklu bir hayatı vardı. Neden daha önce söylememiştiki? Bunca suçlamayı sineye çekmişti.Yok arkadaş gözü vardı Ayşe'de işte.Kendi düşüncelerini kendi onaylarcasına başını salladı. Evli olması çocuklu olması neye engelki. Hâlâ bir umudu vardı demekki adamın. Ama bundan sonra zor görürdü Ayşe'yi. Düşünceleri eşliğinde yüzüne sinsi bir sırıtış yayılırken Ayşe gözlerini kısarak şüphe ile kocasını inceledi.
" Niye sırıtıyorsun sen yine?" Hem neden kaçıyoruz? Sen neden normal bir insan gibi hareket edemiyorsun Ali?" Ali'nin kendine doğru dönmesi ve sert bir şekilde bakması ile yutkunarak sözlerine devam etti. " Diğerleri gibi elinde çiçek ve çikolatanla değilde, elinde sazın ve kadehinle dayanıyorsun kapıma. Eğer isteme işinden yırtmak içinse tüm bu çabaların boşuna o tuzlu kahveyi içeceksin Ali ve beni Serdar'dan isteyeceksin." Ali çattığı kaşları ve öfke ile kararan gözleri ile Ayşe'nin üzerine doğru eğilerek sinirle sözlerinin üzerine basarak tısladı.
" Ben sana göz koyan adam dan mı isteyeceğim seni? Ayşe'nin ağzını açıp onu savunmaya kalkacağını anlayınca işaret parmağını kaldırarak kızdı.
" Sakın! Sakın bir daha o adamın adınının baş harfini bile duymak istemiyorum. Sen nasıl benden böyle bir şey yapmamı istersin?" Ayşe kocasına kızsada olayları tam bilmediği için onu anlayabiliyordu. Ama üzerinde uygulamaya çalıştığı baskıyada boyun eğecek değildi. Ellerini kocasının göğsüne koyarak zorla itmeye çalıştı fakat bir milim bile oynatamamıştı. Üstelik kocası sanki biraz daha üzerine eğilmişti. İçinde bulunduğu durum ve Ali'nin vücudundan yayılan sıcaklığın verdiği huzursuzlukla o da tıpkı kocası gibi kızarak konuşmaya başladı.
" Yeter artık! Yıllardır Serdar'a olan kinine bir anlam veremiyorum." Kuruyan dudaklarını ıslatarak sözlerine devam etti. " Ayrıca Serdar'ın bana karşı hissettiği tek duygu kardeş sevgisi. O ablamın yüzünden terk etti Türkiye'yi. Onun aşkına karşılık veremediği için sırf ona acı çektirmemek için." Ali'nin işittikleri ile kafası allak bullak olurken karısının o adamı korumak için böyle bir masal uydurup,uydurmadığını düşündü. Şüphe ile bakarken Ayşe bu bakışlara karşı gözlerini devirerek sözlerine devam etti. " Karısına çocukluğundan beri aşıktı zaten. Pelin'in babası, babamın rakibiymiş o yüzden razı olmadı evliliklerine. Çok acılar çektiler Senden ve benden daha çok acı çektiler. Ben onu abim olarak,o beni kardeşi olarak görürken senin Serdar hakkındaki düşüncelerin beni kırıyor." Ali karısının sözleri ile sanki bir pazılın eksik parçalarını bulmuş gibi rahatlarken aklına takılan son eksik parçayı da sormadan edemedi.
" Peki anlattıklarına tamam diyelim." Elini karısının gözleri önüne kaldırarak dur dercesine uyarısını yapmayı da ihmal etmedi. "Tabiki hâlâ güvenmiyorum o serseriye ama şimdilik tamam diyorum." Ayşe kocasının sözleri ile nefesini bıkkın bir şekilde dışa vererek gözlerini devirirken Ali yıllardır merak ettiği soruyu sordu. Aslında en çok bu ayrıntı canını sıkmıştı yıllardır. " Peki neden Serdar Bey babana karşı olan tarafa geçerek onun sağ kolu olmayı tercih etti? Sonuçta geleceği parlak bir müzüsyen, karanlık işler yapmaktansa mesleğine devam edebilirdi." Ayşe,Ali'ye cevap vermeye hazırlanırken Akif,Ayşe'ye fırsat vermeyerek söze girdi.
"Abi,Serdar abi Pelin yengeye tutulunca Hayri Baba yengenin babasının ayağına bile gitti. Ama şerefsiz herifi ikna edemedi." Aynadan Ali'ye kısa bir bakış atıp tekrar yola odaklanarak anlatmaya devam etti. " Adamın tek derdi Hayri Babayı bitirmekti. Serdar abiye yengeyi bir şartla vereceğini söyledi, onun sağ kolu olup mekanında sahne alması şartı ile Pelin yengeyi vereceğini söyledi." Ali işittikleri ile kaşlarını çatarak karısına tekrar dönüp homurdanmaya başladı.
" Ve sende hâlâ bana, babanı sırtından vuran kalleşi savunuyorsun öyle mi?" Sinirle iri ellerini kumral saçlarından geçirdi. Serdar resmen Hayri Baba'yı sırtından vurmuştu. Karısı ise her fırsatta onun yanına koşuyor ve onu savunuyordu. Ayşe'nin kızgın bakışlarını fark edince sinirle bağırdı. " Ne? Ne bakıyorsun öyle? Haksızmıyım yani? " Akif, Ali'nin hikayenin sonunu dinlemeden celallenip yine Ayşe'ye patlamasına sinirlenince farkında olmadan bağırdı.
"Yeter abi! Hem hikayeyi merak ediyorsun,hem sonunu dinlemeden yengeye patlıyorsun. Serdar abi Pelin'in babasının sözleri ile ben ekmek yediğim kaba tükürmem gerekirse Pelin den vazgeçer ama babamı sırtından vurmam diyerek resti çekti. Hayri Baba bunları duyunca Serdar abiye teklifi kabul etmediği için kızmış ve ben iki sevgilinin arasında bir engelsem beni bir kenara atacaktın ama sevdiğinden vazgeçmeyecektin diyerek Serdar abiye ayarı vedi. Bir iki ay da yüzüne bile bakmadı. Daha sonra Serdar abi bir gece hepimizle helalleşip Pelin yengeyi de alarak yurtdışına gitti. Meğer o bir iki ay boyunca yengeyi kaçırmayı planlamış. Yengenin babası köpürsede Hayri Baba'nın sayesinde onlara pek ilişemedi. Ama Serdar abilerin beş altı senesini yedi gurbetlik." Sinyal verip sağa dönerken Ali'ye aynadan sert bir bakış daha attı."Yani Serdar abi kimseyi sırtından vurup kalleşlik etmedi. Olayın aslını öğrendiğine göre artık hem Ayşe yengeyi hem Serdar abiyi rahat bırakırsın umarım." Ali'nin içi öğrendikleri ile rahatlasada kıskanç tarafına söz geçiremiyordu. Akif'in kafasına bir fiske indirerek homurdandı.
" Çok konuşma kıl kuyruk." Tek kaşını kaldırarak, yeşil gözlerini şüphe ile Akif'in yüzüne odakladı. " Hem sen kimden yanasın lan? Serdar abim filan ne oluyor koçum?" Akif tek eli ile araç kullanıp diğer eli ile başını ovarak dişlerini sıkıp bıkkınca konuştu.
" Senden yana abi." Yüzünde sinir ve bıkkınlık karışımı bir tebessümle aynadan Ali'ye bakarken sözlerine aynı bıkkınlıkla devam etti. " Senden başka kimin yanında olacağım?" Ali, Akif'in sözlerine hala homurdanırken dikkatini çeken şey ise Ayşe'nin söylediği sözlere tepkisiz kalışıydı. Şimdiye kadar çoktan Serdar'ı savunması gerekiyordu. Yavaşça karısına doğru döndü. Gördüğü manzara ile yüzüne tatlı bir tebessümün yayılması bir olmuştu. Karısı bu gün yaşadıklarına daha fazla dayanamayıp uykuya yenik düşmüştü anlaşılan. Tam karısının rahatsız bir şekilde duran boynunu düzeltecekken Akif' in geldiklerini belirtmesi ile araba'yı park edip indiler. Ali dikkatle etrafına bakındı. Şükürler olsun ki karşı ev deki yaşlı cadı erkenden yatmıştı. Yüzüne yayılan ikinci bir gülümseme ile Akif' e dönerek konuştu.
" Akif. Balkonun girişindeki direkteki tahta kuş yuvasını görüyormusun koçum?" Akif'in başını olumlu anlamda sallaması ile Ali sözlerine devam etti. " Onun içinde evin anahtarları var. Sen kapıyı aç ben yengeni getireyim." Ali arabanın diğer tarafına geçerken Akif eve doğru ilerlemiş ve yuvanın içindeki anahtarı almıştı bile. Açtığı kapı ile Ali ve Ayşe'yi bekleyen Akif kucağında karısı ile yaklaşan adamı görünce yol vererek geçmelerini bekledi. Ali seri ve sessiz adımlarla yatak odasına geçerek karısını yatağın üzerine nazikçe bıraktı. Bakışları karısının toplanan elbisesinin açıkta bıraktı bacaklarına kayınca, içinden küfürler ederek pikeyi bacaklarına doğru örttü ve biraz önceki manzara karşısında kendini zar zor dışarı attı. Akif'in de kendi gördüğü manzarayı görmemiş olmasını umut ederek içeri geçti. Salondaki koltukta uzanan Akif'i görmesi ile sinir ile yaklaşıp başında homurdandı.
" Allah rahatlık versin Akif Bey." Akif'e diktiği yeşil gözlerini kısarak yüzüne rahatsız olduğunu belirten bir ifade yerleştirdi. Fakat Akif hiç yüzüne bile bakmadan onu cevaplayınca Ali hafif yüksek sesle arkadaşını uyardı.
" Lan kalk git! Ben boşunamı getirdim buraya karımı yalnız kalabilmek için ve evdeki gardiyanlardan kurtulmak için geldim." Akif toparlanırken homurdanınca Ali kaşlarını çatarak karşısındaki adama baktı.
" Ne var sanki sabah gitsem? Yorgunluktan ölüyorum. Ne zararım dokunur ki benim size." Ali, Akif'i kolundan tutarak sürüklemeye başladı.
" Şimdiden zararın dokunmaya başladı koçum. Bu lambayı ne demeye yaktın Emine nine fark edip damlasın diye mi?" Elektiriği kapatarak Akif'i dış kapıya attı. " Şimdi sessizce gidiyorsun yarın bize bir kaç kıyafet ve yiyecek bir şeyler getiriyorsun. Mekanı açma bir kaç gün ne olur ne olmaz. Sende bizim ihtiyacımız olmadığı sürece izinlisin." Akif'in düşen suratına bakarak sırıttı. Arkadaşının omzuna kolunu atarak kendine doğru çekip gülerek fısıldadı. " Git gez eğlen ama bir kız bul şu bir kaç gün içinde. Yoksa sana Mehmet'in komşusu azgın dul varya onu alacağım koçum." Akif'in gözleri korkuyla irileşirken Ali'nin omuzundaki elini hırsla attırarak söylene,söylene araca doğru ilerledi.
" Azgın dulu alacakmış. Zannedersin beyzadem ilişki uzmanı,aşk doktoru. Sen git karınla aranı düzelt önce hırt." Akif'in sözleri ile kahkaya boğulan Ali, Akif'in arkasından bağırdı.
" Seni duydum, Kara Akif." Akif arkadaşının uyarısına aynı şekilde fakat biraz önceki uyarıları dinlemeyerek yüksek ses ile cevap verdi.
"İyi halt ettin çalgıcı. Son sözümün arkasındayım." Sözlerinden sonra Ali'nin küfürünü duymazlıktan gelerek arabaya bindi ve arabayı çalıştırarak bilinçli bir şekilde çıkarttığı yüksek ses ile hızla gözden kayboldu. Ali çıkan ses ile karşı eve bakarken içinden de Akif'e saydırıyordu. Tuhaf ki hiç bir hareketlilik yoktu karşı evde.
Cebinden çıkarttığı sigaranın ucunu ateşleyip etrafı seyretmeye başladı. Şimdi ne yapacaktı. Karısı içeride yatarken o burada sabahı edemezdi değilmi ama? İçine çektiği derin bir nefesle sigaranın dumanını dışarıya bıraktı. Tabiki durmayacaktı. Gidip yatağa karısının yanına uzanacak ve belkide gecenin ilerleyen saatlerinde vuslat sona erecekti. Evet, evet kesinlikle böyle olurdu. Çünkü karısı da kendi için yanıp tutuşuyordu. Elindeki sigarayı balkondaki masanın üzerinde duran küllüğe bastırarak söndürdü ve düşüncelerinin verdiği mutluluk ile içeriye geçip kapıyı kapattı. Dudaklarında bir ıslıkla karısının kaldığı odaya girdiğinde bakışları direk uyuyan karısınıa kaydı. Sessizce yaklaşıp eğilerek dudaklarına bir buse bıraktı ve yine sessiz bir şekilde doğrularak üzerindekileri çıkarıp bir köşeye fırlattı. Banyoya gitmek için odadan çıkarken, içinden Kenan'a teşekkürlerini iletiyordu.Bir taraftanda Emine ninenin olmadığı bir yer olsaydı hiç fena olmazdı diye düşündü. Sıcak suyu açarak duşun altına geçti ve yıkanmaya başladı. Daha önceden bu eve gelmişliği olduğu için aradığı şeyleri gayet rahat bir şekilde buluyordu. Keyif içinde duşunu alıp çıktığında kıyafet almayı unuttuğunu farketmişti. Gerçi bu durumu umursayacakta değildi. Sonuçta içeride yatan karısıydı. Aklına gelen düşüncelerle beline havluyu dolayarak keyifli bir ıslık tutturarak banyodan çıkıp odaya yöneldi.
Odanın kapısına gelince bir terslik olduğunu sezmişti. Kapalı olan kapıya bakarak kaşlarını çatarken zihnini yokladı. Banyoya girerken odanın kapısını açık bıraktığından emindi. Demekki karısı uyanmıştı. Keyfi iyice yerine gelirken hevesle elini kapı koluna attı ve kilitli olduğunu anlayınca yeşil gözlerini şüphe ile kısarak kapıyı tıklatıp karısına seslendi.
" Ayşem niye kilitledin şimdi kapıyı?" İçeriden gelen tıkırtılarla kapıya biraz daha yaklaşarak dikkatle gelecek cevabı bekledi. Ayşe yatağa uzanırken elindekini yanı başına bırakarak kocasına cevap verdi.
" Ne yapsaydım Alim? Seni hemen yatağıma mı alacağımı düşünüyordun?" Ali karısının tepkisi ile hayal kırıklığına uğrayıp omuzları düşerken bıkkınlıkla of ladı. Ama bu durumu karısına belli edecek değildi tabiki. Ali duygu sömürüsüne baş vurarak kapının dışından tekrar seslendi.
" Ayşem! Niye böyle yapıyorsun? Aç sana şu kapıyı, bana da yazık be kızım. Bu kadar da eziyet okmaz ki ama." İri ellerini ıslak saçlarından geçirerek sinirle dudaklarını ısırdı. Hem kapıyı kilitliyor,hem cevap vermiyordu. Oysa ne hayallerle gelmişti buraya. Sinirle kapının pervazına yumruk atarak tekrar seslendi karısına.
"Ayşem! Aç şu lanet kapıyı! Yoksa kırarım ve sonu senin için iyi olmaz." Pisikopatça bir sırıtış yüzüne yayılırken ayağını kaldırarak sözlerine devam etti. " Vallahi dokunmayacağım kızım ya! Belimde havluyla kaldım burada. Bir yerlerim dondu resmen." Bir kaç tıkırtı ve Ayşe'nin kahkahası ile anlamsızca karşısındaki kapıya baktı.
" Yerinde olsam bu kadar kesin konuşmazdım Alim." Bir kaç adım sesinden sonra metal bir şeyin tıkırtısı ve aradaki kapının arkasından karısının kendinden emin sesi tekrar duyuldu. " Yada istersen hele bir denede şuracıkta süzgece çevireyim seni. Fişeği tüfeğin ağzına verdim Kendine güvenin varsa kır bakalım kapıyı." Ali'nin gözleri arkasındaki duvara kayarken gördüğü boşluk ile ağzından bir hayret nidası döküldü.
" Ne! Kızım manyakmısın sen? Kapıya sert bir tekme attı. Bu hareketi ile belinden kayan havluyu çevik bir şekilde tutarak sesli bir küfürle tekrar beline sıkıştırıp korku ve panik karışımı bir duyguyla sözlerine devam etti. " Lanet olsun Ayşe bir kaza çıkarıp kendini yaralıyacaksın hemen bırak o tüfeği bir kenara." Ayşe elindeki tüfeği şöyle bir evirip çevirdi. Ne olabilirdiki? Sonuçta babasının işinden dolayı bir çok kez silahlarla uğraştığı olmuş hatta bir iki kez ateş bile etmişti. Gözlerini kısarak Tüfeğin namlusunu kapıya iki kere vurup konuştu.
"Alim merak etme sen. Silahlar konusunda usta olmasamda biraz tecrübem var. En azından üzerime gelirsen seni haklayacak kadar." Elindeki tüfeği yatağın kenarına bırakarak tekrar kapıya yaklaştı. "Serdar abim sağolsun lazım olur diye öğretmişti." Ali duyduğu isimle cinlerinin bir araya toplanıp halay çekmeye başladığını hissedince homurdanmaya başladı.
" Hay ben senin Serdar abine! Ayşe delirtme beni! İstersen topla,tankla bekle kapının arkasında o odaya yine girerim." Kapıya tekrar bir tekme atarak sinirle koridorda dolandı. " Hem her taşın altından o herifin çıkması sinirimi bozuyor bilmiş ol." Gecenin bir vakti belinde havlu ile kalakalmıştı koridor köşelerinde. Hem ne vardı sanki de giremiyordu odaya?Aklında düşüncelerle koridoru adımlıyor,daha önce sanki hiç birlikte yatmamışlar gibi davranan karısının bu tepkisinin sebebini düşünüyordu. Tamam birlikte olmamışlardı,elini sürmemişti karısına ama şimdiki bu kesin tavrının altında yatan neydi acaba? Sinirle bir eli ile sürekli belinden kayan havluyu tutarak,tekrar kapıya yaklaşıp diğer elinide sanki karısı görüyor muşcasına kaldırararak hesap sorar bir tarzda konuştu. Hem sen beni niye o odaya almıyorsun? Sebep ne, Sebep?" Ayşe yatağa uzanıp pikeyi üzerine çekerken sakince cevap verdi kocasına.
" Niye almayayım seni odaya Alim? Böyle konuşarak üzüyorsun beni." Ayşe yapmacık bir şekilde konuşurken kocasıda dudaklarını dişlerinin arasına sıkıştırıp başını sallıyordu. Acaba bu konuşmanın sonunda neler duyacaktı. " Basarsın dini nikahı,resmi olanı da tazelersin üzerine benim istediğim gibi bir düğün ve balayı, o zaman istersen sen kilitlersin kapıları." Ayşe'nin biten sözlerinin ardından duyulan kıkırtısı ile Ali şaşkınca bakakalmıştı. Demek karısıda diğer kızların taktiğini uyguluyordu. Nasıl akıl edememişti bunu. Tabi akıl,akıl gel peşime takıl hesabıydı bunlarınki. Oysa o hapishaneden ve baş gardiyan asınından, Azra ve tayfasından uzaklaşınca her şeyin düzeleceğini umut etmişti. Başını sen görürsün anlamında sallayarak koridordan salona geçerek koltuğa uzandı ve bağırarak karısına seslendi.
" İstediğin bunlar olsun güzelim. Ama savaşta ve aşkta her yol mübahtır bunu ve verdiğin sözü sakın unutma." Dudakları yana doğru kıvrılırken aklına gelen hinlikle sözlerine devam etti. " Çünkü o anahtarın benim elime geçmesine saatler var karıcığım." Ayşe kocasının sözleri ile tırssada bu köy yerinde isteklerinin hiç birini gerçekleştire meyeceği için rahatca gözlerini kapadı. Ali ise sabahı sabırsızlıkla bekliyordu.
Giden misafirlerin ardından kızlar çok yorulduklarını söyleyip sızlansalar bile Sultan ve Semra Hanım Leyla'yı odasına yollayarak diğerlerine evi toplatmış daha sonra hepsi birlikte odalarına çekilmişti. Erkekler evinde ise çoktan ışıklar kapanmış birinci şartı yerine getirmenin huzuru ile uykuya dalınmıştı.
Sabah derinlerden gelen hayvan sesleri ile gözlerini açan Ayşe duyduğu sesleri şaşkınca dinledi bir müddet. Öten bir Horoz ve İnek sesleri ile gözlerini pencereye çevirdi alaca karanlık havayı görmesi ile yüzünü buruşturarak başını yastığa tekrar bıraktı. Evdeki sessizlik Ali'nin hâlâ uyuduğunu gösterirken Ayşe yavaşça yerinden kalkıp Ali'nin eşyalarınıda alıp kapıya yaklaştı. Sessizce kilidi açarak etrafa göz atıp eşyaları salon olduğunu tahmin ettiği yere bırakmak için ilerlerken gördüğü tek şey koltuğun üzerindeki havludan ibaretti. Şaşkınca etrafına bakındı ama Ali'yi görememişti. Nereye gitmişti bu adam üstelik kıyafetleri de buradayken? Odalara baktı fakat sonuç aynıydı. Tek fark açık bir dolap ve dağılmış bir kaç erkek giysileri. Ne yapacağını bilmeyerek telaşla içeriye geçti. Hiç bir şey alamamıştı yanına buraya gelirken. En azından telefonu olsaydı Ali'yi arar nerede olduğunu sorardı. Aklına gelen şeyle hızla kocasının eşyalarının yanına ilerleyip ceplerini karıştırdı. Telefonu bulması ile yüzünde güller açarken, eline alıp ekranına dokununca biraz önce açan güllerin hepsi solmuştu. Hüsranla eşyaları aynı yere bırakıp biraz önce evi kontrol ederken gördüğü banyoya doğru ilerledi ve açtığı su ile elini yüzünü yıkadı. Tekrar içeri girdiğinde havanın aydınlanmaya başladığını görünce dışarı çıkmaya karar vererek kapıya doğru ilerledi ve açarak dışarı çıktı. Kapının önündeki terlikleri görmesi ile birde içerideki yüksek topuklu ayakkabılarına baktı. Biraz düşündü köy yerinde pekte cazip görünmüyordu doğrusu. Kararını vererek terlikleri ayağına geçirip balkondan aşağı bir kaç basamak indi. Ne yapacağını bilmez halde etrafa bakınırken işittiği ses ile yandan gelen sesin sahibine döndü.
" Banamı sesleniyorsunuz efendim?" Kadın balkona doğru bir kaç adım atarak konuştu.
" He sağa diyom. Senin adın Ayşa değimi?" Ayşe karşısındaki yetmişli yaşlardaki,orta boylu hafif toplu kadını süzdü. Altında şalvarı üzerinde örgü yeleği ve başındaki beyaz tülbenti ile oda kendisini süzüyordu.
"Ne bakıyon gız aval,aval. Ayşa sen değimisin?" Ayşe şaşkınca başını sallayarak yaşlı kadına cevap verdi.
" Evet efendim Ayşe benim." Kadın eli ile gel işareti yapınca Ayşe yaklaşmaya başlarken Kadın ise bir taraftan söyleniyordu.
" Efendimmiş! Gız sağa diyaza, hâlâ,yinge dimeyi öğretmedilermi? Efendim de neyin nesiymiş?" Yaklaşan kızın yüzünü buruşturması ile sözlerine devam etti. " Hem ne bu halin İsvirçe'den böğönmü geldin? Yarım yamalak bi esbabınan dolanıyon köy yirinde." Ayşe kıyafetine bakarak kadının söylediklerinde haklı olduğunu düşündü. Ama her şey Ali'nin suçuydu. Onu kaçırıp buraya getirmiş,üstelik bir şey bile söylemeden ortadan kaybolmuştu. Yaşlı kadına yaklaşarak çekingence kahverengi iri gözlerine bakıp konuştu.
" Doğru söylüyorsun da teyzem, biz eşimle acele ile evden çıktık. Apar topar buraya gelince de ben bir şey alamadım üstüme." Sözlerini bitiren Ayşe bu garip kadından bakışlarını ayırarak etrafa baktı. Nereye gitmişti bu adam? Üstelik kimseyide tanımıyordu bu yerde.
" Ne bakıp duruyon oruya,buraya,guzulu goyun gibi? Kimi arayıp duruyon?" Mavi bakışlarını yaşlı kadına çeviren Ayşe bir yerlerden tanıdık gelen simasını süzerek tebessüm etti.
" Eşimi arıyorum teyzem. Gece evdeydi sabah kalktım ortalarda yok." Belkide bu yaşlı teyze görmüştür diye düşünerek merakla sordu. " Sen görmüş olabilirmisin acaba eşimi?" Hareketleri ve sözleri ile Ali'yi tarif etmeye başladı. Ellerini kendi boyundan on,on beş santim yukarı kaldırarak tarif etti. " Böyle uzun boylu,iri yapılı kumral yeşil gözlü biri." Kadın başını olumlu anlamda sallayarak Ayşe'yi yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle balkondaki sedire oturttu.
" Gız sen kime,kimi tarif idiyon? Ben bilmiyecemde senin herifi kim bilecek?" Ayşe şaşkın ve meraklı bakışlarla kadını dinlerken kadın anlatmaya devam etti. " Az gavurluk yapmadılar benim torununan buralarda. Gaç gızın anasını gapıma getirdi o altı gavur tomu sen biliyonmu?" Ayşe işittikleri ile kaşlarını çatarken bir taraftanda bu kadının kim olduğunu düşünüyordu." Sende emme safmışın gız. Hem herifi gece gapıları kitleyip odaya guyma,hemde sarı oğlan nerde diye dolan dur ortada." Yaşlı kadın balkonun köşesindeki sobaya doğru ilerledi ve üzerindeki çaydanlıktan iki bardak çay doldurarak Ayşe'nin eline tutuşturdu. Kendiside sedire otururken yandaki küçük masadaki tabağı işaret ederek konuştu. " Uzat hele şu ilimonu, iki damla sıkıyım çayıma." Ayşe limonu uzatırken tekrar sordu.
" Teyzem sana söyledi mi benim sarı herif nereye gittiğini? Gerçi odaya almadığımı söylediyse nereye gittiğinide söylemiştir." Yaşlı kadın Ayşe'nin son sözleri homurdanarak söylemesine kaşlarını çatarak söylendi.
"Bağa bak Ayşa erkek Eşşen arkası güdülmez gızım. Şu gapıdakı," kulübedeki köpeği işaret ederek sözlerine devam etti. "Alaş gibi homur,homur itme,gulaklarım iyi duyar habarın olsun." Çayından bir yudum alıp kahverengi bakışlarını tekrar Ayşe'ye çevirdi. " Hem erkek adamı gapıya atmıya gelmez gözü dışarı gayı viri. Şindi eğer gocanı merak itdiysen söleyim." Çayından bir yudum daha alıp kenara koydu ve ayağa kalkarak yandaki tekerlekli masayı önlerine çekip kahvaltılıkları işaret ederek sözlerine devam etti. " Hadi yi bakam. Daha sennen çok işimiz var. Senin herife gelince bidene at guyruklu deliganlı arabayınan gelip aldı." Teyzenin tarifine göre Akif gelmişti demekki. İyide niye onuda götürmemişlerdi." Ben ağşama gelirim Ayşa sağa emanet İmine Diyaza didi." Ayşe anladım dercesine başını sallayarak yüzü kırışıklarla dolu kadına baktı. Önündeki çatalı eline alarak domatese uzanıp ağzına attı. Yuttuğu lokmasından sonra merak ettiği şeyi biraz önce ismini öğrendiği kadına sordu.
" Senin torun kim Emine teyze? Hangisinin ninesisin?" Yaşlı kadın bitirdiği çayını doldurmak için kalkmaya yeltenince Ayşe onu otutturarak bardağını doldurdu.
" Polis olan varya bilinmi Meğmed hah işte onun ebesiyim ben." Ayşe dikkatlice bakınca Emine Teyze ve Mehmet arasındaki benzerlikleri daha iyi farketmişti. " Tanınmı benim torunu? Gara guru, iri gıyım bi oğlan." Ayşe gülümseyerek olumlu anlamda başını salladı.
" Tanımam mı teyzem. Hepsini tanırım. Mehmet'i,Yunus'u,Yusuf'u, Ömer'i, Kenan'ı eşlelerini, ailelerini hepsini tanırım." Yaşlı kadın gülerek Ayşe'nin dizine bir fiske vurdu.
" Hah o Kenan varya sizin galdınız evi Meğmed'in okul masrafları uçun satmıya kakdımızda, anası gile durumu açmış bizim ev yabancıya gitmesin diyi onların almasını isdemişidi." Yaşlı kadın koparttığı ekmeğe bir parça tereyağı ve bal sürerek ağzına aldı biraz çiğneyerek çayıyla yuttu. " Velhasıl evi Kenan oğlana aldı anası gil. İşte o günden sona bu bizim delibozuklar gafaları esdinmiydi buraya gelirdi hep birlikde." Ayşe tabaktan aldığı zeytini yerken düşündü. Demek karşı ev Kenan'ındı. Ali'ye yardım edende Kenan'dı demekki. Yaşlı kadının sesi ile tekrar o tarafa döndü Ayşe. " Di hele benim deli gelin napıyodu?" Ayşe şöyle bir düşündü kimden bahsettiğini anlamak için sonra yüzüne yayılan gülümseme ile cevapladı kadını.
" Senin ahırdaki İnekler gibi tepiniyordu en son teyzem." Kadının gülümseyişi ile buruşmuş ellerini avuçlarına alarak sıktı. " Senin torunda az değil hani,ama deli gelin hakkından geliyor merak etme sen." Yaşlı kadın gözlerindeki özlemle başını salladı.
" İyi olsun yavrılarım. Onlar iyi olunca bende iyi oluyom." Dolan gözlerini saklamak istercesine etrafa çevirdi bakışlarını tepelerin ardından yeni yükselmeye başlayan güneşi farkedince telaşla yerinden kalktı.
" Yiter bu gadar sohbet. Çok muhabbet tiz ayrılık getirimiş. Kalkalım gali çok işim var benim. Sende bağa yardım idecen böğön gök göz." Ayşe çayının son yudumunu içip gülümseyerek ayağa kalktı.
" Ne işin varsa ben yaparım sen otur Emine Teyze." Yaşlı kadın başını olumsuz anlamda sallayarak bir taraftanda masayı toplamaya başladı.
" Olmaz gızım sen hakidemen gendi başığa. Böğön ağşama benim şeğerden misafirlerim gelecek.Onlar uçun hazırlık yapacam sende bağa yardım idecen." Ayşe başını olumlu anlamda sallarken bir taraftanda masayı topluyordu. Emine Teyze yapılacak işleri sayarken elinde bastonla yaşlı başka bir kadın gözüktü kapıda.
"İmine gız ne ses virmen gulakların duymazmı gali? Gaç kere ünnedim sağa" Emine Teyze arkasını dönerek yaşlı kadını baktı.
"Ne diyon gız Fadime? Ne barıp duruyon arkadakı Eşşek gibi? Benim sağar gula bırak, bütün köy duydu bi taraflarını yırtdını." Kadın biraz daha yaklaşarak balkonun dibinde durup önce Ayşe'yi süzerek konuştu.
" Gız şeytan İmine, bu gözel gızmı senin deli gelin? Ee Meğmed'e de bölesi yakışırdı zati dalyan gibi oğlan." Ayşe kadının sözlerine cevap vermeye yeltenirken Emine Teyze açıkladı durumu.
" Gız sapıttın mı? Hani sarı oğlan varya adı Ali,çalgıcı olan hah işde bu onun garısı bu gök göz." Kadın anladım dercesine yavaşça başını sallarken Emine Teyze elini beline atarak merakla sordu. " Sen niye geldiydin gız? Bişi diyecedin heral?" Adı Fadime olan kadın Beyaz yemenisini düzelterek merdiven basamağına oturdu.
" Gız benim torun Hasan'ın asger gınası varya böğön ağşam,evin arkasında yapam didiydik biliyon orada çolak Ağmet gilin tarlası ya hayvan dışgısını döke gomuş görgüsüzler." Emine Teyze devam et dercesine bakınca kadın tekrar devam etti sözlerine. " Seninde göğnün olursa senin arka bağçeye guru virsin bizimkiler gınayı." Emine Teyze şöyle bir düşündükten sonra konuştu.
" Gız Fadime iyi,gözel de benim ağşama şeğerden misafirlerim gelecedi nası olacak o iş?" Fadime Hanım elindeki bastona dayanarak yerinden kalktı.
" Gız İmine daha iyi olur ya, eğlenirler işde bi gırık. Olur, olur. Hem sen bi hazırlık neyim yapma nası olsa gınada her şiy mevcut." Bir iki adım gerileyerek ikiliye bakıp Emine Teyze'ye göz kırptı. " Gaç deneler?" Emine Teyze sinirle karşısındaki kadına bakarak dişlerinin arasından homurdandı.
" Altı! Gart biyinli gocamış garı." Eli ile git işareti yaparak kadını resmen kovmuştu Emine Teyze. " Sen benim hazırlıklarıma garışma. Hadi gız ne dimiye duruyon daha ağşama gına var diyon sen burda dikilip bizi süzüyon. Yürü git gali evine." Yaşlı kadın başını sallayarak uzaklaşırken Ayşe'de bu iklinin tuhaf muhabbetine kıkırdamakla yetinmişti. Öğleden sonraya kadar bir sürü uğraşı olmuş Ali aklına bile gelmemişti. Ahırdan çıkarken üzerine giydiklerine takıldı bakışları. Emine Teyze'nin bir şalvarı ve penyesi vardı üzerinde. Başında ise pembe bir yazma. Şu saate kadar her işi yapmışlardı. Yemekler,tatlılar,sarmalar derken tarlaya gidip kavun karpuz toplamış ve en sonda ahıra girip süt bile sağmıştı. Emine Teyze'den izin isteyerek eve duş almak için gideceğini söyledi. Giden kızın arkasından bakan yaşlı kadın yeleğinin cebinden telefonunu çıkararak birini aradı. Açılan telefonla konuşmaya başladı.
" Alov! Sarı oğlan sen misin?" Karşı taraftan gelen onayla sözlerine devam etti. " Hah dine beni, Senin garı çok yoruldu Ali." Suratındaki sinsi gülüşle karşı evi kontrol ederek tekrar konuştu. "Eve gidince haber idivir didin ya,eve yıkanıp yunmuya gitti habarın olsun."
Ali işittiği sözler ile telefonu kapayıp araçtan indi ve telefonun mesajlar bölümüne girerek Kenan'a mesaj attı.
" Her şey hazır. Planı başlata bilirsin kardeşim."
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. ÇÜNKÜ BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ MERAK EDİYORUM. HADİ YORUMA (:
~ Yitenumutlar~
|
0% |