Yeni Üyelik
26.
Bölüm

A-D-Bölüm-25

@yitenumutlar

 

 

Akif, Nisa'nın yüzünün aldığı şekli görmek için elindeki sazı bırakarak yavaşça kadınların bulunduğu tarafa geçti. Gözleri aradığı kişiyi bulmak için etrafta gezinirken bahçenin sonunda karanlıkta kalan çardakta telefonla konuşan kızı gördü. İleride ki çardağa doğru yürürken kendisini farketmeyen kızın, görmeyi umduğu gibi sinir küpü değil de endişeli halini görünce merak içinde bir kaç adımla yanın yaklaşıp durdu. Nisa'nın ne yapacağını bilmez halde dudaklarını dişleyip başını kaldırması ile göz,göze gelmişlerdi. Panik içinde telefondaki kişi ile konuşmaya başladı Nisa.

 

" Aaa! Sana söylemeyi unutmuşum Suat, iptal oldu o iş." Akif'in gözleri duyduğu isimle şüpheyle kısılırken Nisa karşısındaki adamın şüpheli bakışları ile telefondaki adamı başından savarcasına konuştu.

" Ben şu an müsait değilim ararım seni sonra. Görüşürüz." Diyerek telefonu kapatıp titreyen elleri ile küçük çantasını açarak içine attı. Akif'i umursamadan yanından geçerken kolundan tutulması ile olduğu yerde kalmıştı.

 

" Kim bu Suat?" Başını çevirdiğinde karşısındaki adamın ateş saçan bakışları ile karşılaşması bir oldu. Kolunu kurtararak meydan okur bir şekilde Akif'i süzdü.

 

" Seni ilgilendirdiğini zannetmiyorum." Dudaklarını büzüp burun kıvırarak fısıldadı. "Fedai!" Akif'in bakışları karşısında ki kızın dolgun dudaklarını büzmesi ile o noktaya kayarken söylediği sözlerle derin bir nefes alarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Bana bak çömlekçi benim asabımı bozma!" Sert bakışlarını etrafında gezdirerek Nisa'nın üzerine doğru eğildi. " Ve bana bir daha saçma sapan isimler takma." Nisa üzerine doğru eğilen adamdan uzaklaşmak için bir kaç adım geriledi ve alaylı bakışlarla tek kaşını kaldırarak gülümsedi.

 

" Ah! Özür dilerim." Fedai'ler cesur ve yürekli olurdu değil mi?" Küçümser bakışlarını Akif'in iri vücudunda gezdirirken yanına yaklaşıp tekrar gözlerine bakarak hırsla konuştu. " Senin gibi korkak ve ödlek adamlardan,pavyon kızlarını koruduğun düşünülürse olsa,olsa harem ağası olur." Akif'in sinirden çenesindeki kaslar oynarken gözlerine bakan kızın üzerine yürüyerek korkuluklarla kendi arasına sıkıştırması bir oldu. Dudakları yana doğru çapkınca kıvrılırken Nisa'nın yanağında parmaklarını gezdirerek konuştu.

 

" Harem ağaları gibi işlevsiz olmadığımı gayet iyi öğrenmiş olman lazım!" Nisa'nın gözleri yanağından boynuna doğru inen parmaklarla kapanırken isminin seslenmesi ile fal taşı gibi tekrar açıldı. Akif'in yanağına indirdiği tokat ve söylenerek gitmesi arkada kalan adamın kahkahalar atmasına neden olmuştu.

 

" Sapık! Pis sapık! Her gün başka kadınları yatağına almakla mı işlev maharetlerini sergiliyorsun azgın deve kuşu! Yoksa benden çaldığın bir kaç küçük öpücüğemi güvenerek böyle konuşuyorsun? Ayyaş ne olacak!" Elif söylenerek gelen kızın ne dediğini anlamayınca merakla sordu.

 

" Nereye kayboldun? Semra Teyze seni soruyor." Karanlıkta kalan çardağa şüpheli bakışlarla baktı. " Kim var orada,kimle konuşuyordun sen?" Nisa karşısındaki kızın kolundan tutarak peşinden sürüklerken sinirle söylendi.

 

" Kim olacak canım? Hiç kimseyle konuşmuyorum. Telefon. Hah! Evet telefonla konuşuyordum."Elif yanındaki kızın tuhaf hareketlerinden şüphelenirken başını geriye doğru çevirdi ve işte o zaman çardaktan çıkıp karanlığa karışan bir adamı gördü. Nisa'nın niye yalan söylediğini anlayamayan Elif, işittiği sözlerle tekrar yanında ki kıza çevirdi bakışlarını.

 

"Annem niye arıyormuş beni?" Elif üzerinde ki siyah elbisenin uzun eteklerini hafif toplayarak cevap verdi.

 

" Ortalarda boy göstersin belki bir kısmeti çıkar diyor." Nisa duyduğu sözler ile yerinde durup Elif'e gözlerini kısarak baktı.

 

" Ciddi olamazsın? Annem. Benim annem mi dedi bunları?" Elif gülerek başını salladı. " Yok artık ama ya! Beni başından mı atmaya çalışıyor bu kadın?" Topuklarını yere vura, vura kızların olduğu yere geçti. Gördüğü manzara ile yüzünü buruşturması bir oldu.

" Hıh! Kocalarını boşamaya kalkanlara bak. Maşallah attıkları göbeklerle köyü ayağa kaldırdılar." Umutsuz bakışlarını etrafında gezdirerek kendi,kendine konuşmaya devam etti. " Birde bana bak! Peşimdeki pisikopatı ve fedai bozuntusunu saymazsak bir tane bile koca adayım yok. Evde kaldım resmen." Yanından geçen kuruyemiş dağıtan kadından,bir paket kuru yemiş alarak içinden bir fındık seçip ağzına attı. Gözleri Şana Hanım'a kayınca onun Deniz'e karşı olan bakışlarından tırsarak kendi, kendine dua etti. " Alah'ım benim gibi iyi kalpli,yardım sever cici bir kıza böyle mendebur bir kaynana verme yarabbim!" Amin diyen ses ile dua yı dışından ettiğini anlayınca yanındaki kişiye döndü. Üzerinde bir penye,onun üzerinde salaş bir yelek,altında şalvarı olan yüzünü ise tülbentinin bir ucuyla kapatan kadını inceledi ve iri yarı vücudun, gözlerine bakabilmek için başını geriye atıp şüphe ile sordu.

 

"Sen kimsin Teyze? Kimlerdensin?" Kadın yerinde kıvırtarak boşta duran elini Nisa'nın omzuna vurdu. Nisa, kadın için ufak ama kendi için büyük olan darbeyle yerinde sendeledi. Sendeleyen kızı düşmesin diye tutarak küçük bir kahkaha atıp konuştu kadın.

 

" Ay kız ne Teyzesi aynı yaştayız ayol." Küçük bir kıkırtıdan sonra sözlerine devam etti. " Hem tanımadın mı beni? Ben Tamara." Nisa karşısında tuhaf, tuhaf hareketler yapıp değişik bir ses çıkarmaya çalışan kadını şüphe ile tekrar süzdü. Tamara isimide ne alakaydı, köy yerinde? Biraz önce kendisine vuran iri ele kaydı bakışları. Kadının parmaklarının üzerindeki tüylere yüzünü buruşturarak baktı ve az daha ölüm sebebi olacak o gücü hatırladı.

 

" Tamara ne alaka?" Gözleri ile kadının parmaklarını işaret etti. " Tamara ağdan gelmiş. Hem nasıl bir güç var sende öyle? Kolumu çürüttün." Karşısındaki kadın tekrar kıvırtarak kahkaha attı.

 

" Ay babamın eski yarinin adıymış bana koymuşlar. Hem güç meselesine gelirsek her gün hayvanlar ve tarla işleri ile uğraşınca olsun o kadar yaniii" Ellerine bakıp parmaklarını Nisa'nın gözlerinin önünde salladı. " Benim canım azdır jilet kullanıyorum kız." Tekrar bir kıkırtı ve Nisa'nın omzunun dürtülüşü ile Nisa kaşlarını çatarak çemkirdi.

 

" Kimsin sen be? Vallahi avazım çıktığı kadar bağırır milleti buraya toplarım." Eli ile arka bahçeyi işaret ederek karşısındaki tuhaf kişiyi tehdit etti. " Hem bak abimler arkada üstelik diğer abimde komiser!" Karşısındaki kişinin homurdanması ile Nisa dikkat kesildi.

 

"'Ben senin o komiser abini! Tövbe,tövbe" tülbenti tutan elini hafifçe indirerek yüzünü göstermesi ile Nisa'nın kahkahalara bürünmesi bir oldu.Zorlukla bastırdığı kahkahalarından sonra kendisine ters,ters bakan adamı dirseği ile dürtüp konuştu.

 

" Portakallar nerede?" Ne diyorsun bakışlarına karşılık gözleri ile karşısındaki gencin göğüslerini işaret edip elleri ile de kendisininkini göstermesi ile bir kükreme duyuldu.

 

" Nisaaa!" Gülüşünü saklamaya çalışarak karşısındaki gence sordu.

 

" Hayırdır ne bu halin Talha?" Talha yüzündeki tülbenti hafifce indirerek homurdandı.

 

" Hepsi Eniştem olacak adamın iş güzarlığı. Neymiş efendim ablam bu gece içip, içip dağıtacakmış." Mavi bakışlarını etrafında bıkkınca gezdirerek tekrar Nisa'ya döndü. " Bunu diğerlerinin yanında da söyleyince beni kurban olarak seçip Emine ninenin kıyafetlerinin içine soktular ve gördüğün gibi ajan olarak buraya yolladılar." Nisa yine bir gülme krizine girerken Talha tekrar homurdandı.

 

" Nisaaa! Sen bari yapma Allah aşkına ya!" Nisa tamam der gibi elini kaldırdı.

 

" Tamam,tamam." Cidiyetini takınmaya çalışarak merakla sordu. " İyi de sen niye kabul ettin bu işi?" Talha'nın altındaki şalvarı tutarak kıkırdadı. " Şalvarlı ajan." Talha gözlerini devirerek Nisa'nın tuttuğu şalvarı çekti. Çekmesiyle birlikte belinden kayan şalvarı zorla tutarak bir küfür savurdu.

 

" Sen niye kabul ettiğimi boş verde var mı bir vukuat." Nisa yok diyeceği sırada Semra Hanım elinde kına tepsisiyle gelerek kızına seslendi.

 

" Nisa nerdesin annem? Kına yakılacak sen ortalarda yoksun?" Nisa annesinin biraz önceki sözlerini hatırlayarak çemkirdi.

 

" Koca arıyordum anne! Zahmet edipte yorulmasın koca adayım diye ben arayım dedim." Bu sözler üstüne Talha kahkahayı basınca Semra Hanım şüphe ile ona baktı.

 

" Kim kız bu kakulet kılıklı kadın? Nisa'nın gülmesi ile Semra Hanım elini başına koyarak üzüntüyle fısıldadı.

 

" Anam! Bekarlık kızın başına vurdu. Kızım ne gülüyorsun her halta!?" Arkasını dönüp ilerlerken konuşmasınada devam etti. " Evden kına tepsisini al gel! Delirdi ayol vallahi delirdi. İnşallah delirdiğini kimseler farketmeden bir koca bulur. Yanındaki de bir gudubet. Deli, deliyi çekiyor anlaşılan." Semra Hanım'ın sözleri ile Nisa, Talha'yla birlikte didişerek eve gidip tepsiyi almıştı. Kınanın yakılacağı alana doğru ilerlerken de hala didişmeye devam ediyorlardı.

 

" Kıvırt azıcık kazık yutmuş gibi durma! Herkes sana bakıyor." Talha sabır çekerek söylendi.

 

" Kızım nasıl kıvırtıyım manyakmısın?" İkili böyle didişirken kına alanına gelmiş ve sandalyelerde oturan kızların başına dikilmişti. Sultan Hanım Nisa'ya bakarak konuştu.

 

"Kızım Ali abine haber ette oyun havasını kessin ve kına türküsüne girsin artık." Nisa başını sallayarak tepsiyi Talha'nın eline tutuşturup çantasından telefonunu çıkarmaya çalışırken Fadime nine müdehale etti.

 

" Dur gız hele!" Emine nineye dönerek elini beline atıp söylendi. " Gız İmine şeerli gelin aldım diyi adetlerimizi mi unudu virdin? Hani atışma nerde?" Emine nine oturan kızlara bakıp kendisine laf atan kadına döndü.

 

" Gız Fadime onlar ne bilsin adeti,görene?" Fadime nine omuz silkerek konuştu.

 

" Ben garışmam beni gardaşına gelin alırkan az maniler düzmediydin. Şimdi de" Elindeki bastonla Azrayı gösterdi. " Aha bu deli geline düzecen." Emine nine tam ağzını açmıştıki Sultan Hanım adet neyse o olsun diyerek ortalığı yatıştırdı. Bunun üstüne Emine nine'ninde gönlü olunca kuralları açıklamaya başladı.

 

" Diğnen beni gızlar. Buralarda eskiden bi adet varıdı. Kına yakınan gelininen gaynanası atışırdı. Emme atışmada nagadar kötü sözde sölense, ne gelin ne gayınna manideki lafları yokarı alıp da birbirine diş bilemezidi. Anladığızmı beni?" Kızların başlarını sallaması ile Nisa, Talha'yı dürtüp sırıtarak fısıldadı al sana olay! Çabuk çağır abimleri." Talha,Nisa'yı onaylarken telefonun mesaj bölümüne girerek eniştesine mesaj attı.

 

" Enişte olay var. Gelin ama kimseye görünmeyin."

 

Talha olayı yakından izlemenin heyecanı ile Nisa'ya tamamdır işareti yaparken Nisa'da kına tepsisi ile getirdiği kamerayı Talha'dan alıp ayarlamaya başladı. Bu arada erkekler toplanıp gizlice kadınların tarafına geçti ve kuytu bir köşeden izlemeye koyuldu. Nisa onların beklediği yeri görünce çekim bahanesine o taraftaki kalabalığı açarak onlara görüş alanı sağlarken,Emine nine elindeki bastonla, Fadime nineyi işaret ederek söylendi.

 

" Gız Fadime senin seneler sona gaşıntın dutmuş anaşılan. İlk seni gaşıyım o zaman diyerek başladı manisine.

 

"Bağça çapa isdeyo,

İşci para isdeyo.

Benim düşük çeneli gelin,

Çamdan sopa isdeyo."

 

Elindeki bastonu Fadime nineye doğru sallayarak gözünü korkutmaya çalıştı. Kadınlardan yükselen kahkahalarla Fadime nine de bastonunu kaldırıp kesin sesinizi der gibi yere vurdu ve manisini söylemeye başladı.

 

" Yımırtanın sarısı,

Yire düşdü yarısı.

Görümcem verem olmuş,

Gaynanama darısı."

 

İkilinin atışması gülüşmelere neden olurken gizlice onları izleyen erkekler ne olduğunu anlayamamıştı. Emine nine Azra'ya dönerek güldü.

 

" Gız deli gelin bakam sen Şeytan İmine'nin haggından gelebilecen mi? Eliyle kendini baştan aşağa göstererek başladı döktürmeye.

 

" Ufacık nişandırım,

Dağları kuşadırım

Oğlumu aldın diyi güvenme,

Gelin seni boşadırım."

 

Azra oturduğu yerden kalkarak elini beline atarken Mehmet'te ninesinin sözleri karşısında karısının altta kalmayacağının bilinci ile kıs,kıs gülüyordu.

 

"Avluda dibek taşı,

Verdiği bulgur aşı

Teneşirde yıkansın

Kaynanamın kel başı."

 

Azra son sözleri ile başını işaret ederek çamaşır yıkıyormuş gibi hareket yapınca,Talha dan bir " Oha" sesi yükseldi. Herkes sesin sahibine dönerken, Nisa durum farkedilmesin diye Fadime nine'ye topu atmıştı. Yaşlı kadın kime söyleyeceğini düşünürken Yunus, Mehmet'e dönerek sırıttı.

 

" Lan Azra'da az değil. Ne demek lan teneşir,meneşir yaşlı kadın karşısındaki sonuçta." Erkekler atışmanın kurallarını bilmediği için huzursuzca olanları izliyordu. Mehmet sıkıntı ile başını kaşıdı.

 

" Haklısın kardeşim. Bu atışmanın sonunda inşallah bi sakatlık çıkmaz." Erkekler Mehmet'i onaylarken Fadime nine de kime mani düzeceğini bulmuştu.

 

" Gız Esra! " Esha'nın kendine dönen bakışları ile devam etti sözlerine." Anam yok diyi gamlanma,laf sokacak bi gaynanam bile yok diyi şinlenme bu laflarım sağa ceylan gözlüm iyi dinle."

 

"Başı saçaklı gelin,

İpekten kuşaklı gelin.

Dün geldin adam oldun,

Leylek bacaklı gelin."

 

Ömer Fadime ninenin sözleri ile karısının üzüleceğini düşünürken Esha tam aksine neşe ile gülümsedi yaşlı kadına. Ve yerinden kalkarak karşına dikilip baştan aşağıya kendisini işaret ederek cevapladı kadını.

 

"Sini sini şekerim,

Üstüne bal dökerim.

Kaynanam yaşasaydı,

Kahrını oğlu için çekerdim."

 

Esha'nın sözleri ile Ömer'in de yüzü gülümserken Ali,Ömer'in sırıtmasını dürterek böldü.

 

" Sırıtırsın tabi pişmiş kelle gibi. Arada kalma derdin yok." Mehmet'te bu sözlerle homurdandı.

 

" Hep derim lan ben! Bu Ömer şanslı piçin teki diye. Baksana Esha'nın cevabına bide bizimkinin cevabına bak yaşlı kadını öldürüyor." Onlar böyle söylenirken Esha,Fadime nine ye göz kırptı muzipçe. Şana Hanım ayağına gelen laf sokma fırsatını kaçırmamak için yüzünü buruşturarak Deniz'e laf sokmaya başladı.

 

"Gözleri patlak gelin,

Çenesi hırtlak gelin.

Seni mezar kaçkını,

Suratsız hortlak gelin."

 

Deniz kaynanasının sözleri ile şoklayıp,üzüntüyle kızlara bakakalırken, Yunus karısının üzgün haline sinirlenip meydana doğru bir hamle yaptı. Onu kolundan zorla yakalayıp yanlarına çeken Mehmet fısıltıyla konuştu.

 

" Nereye lan?" Yunus ateş saçan mavi gözlerini arkadaşlarının üzerinde gezdirerek homurdandı.

 

" Görmüyor musunuz lan Deniz'in halini nasıl üzüldü? Annem bile olsa benim karımı üzmeye hakkı yok!" Başlarım ben böyle işin içine!" Tekrar meydana doğru hamle yapınca bu defa Kenan tuttu. Yunus'u.

 

" Saçmalama! Sen karının bu lafların altında kalacağını mı zannediyorsun? Lan bize bile neler yaptılar unuttun mu?" Erkekler zorla Yunus'u yatıştırırken Azra, yanında üzgün bir şekilde oturan kızı çimdikleyip fısıldadı.

 

" Kız! Sen bu lafların altında mı kalacaksın? Çabuk ver şu gudubetin ağzının payını yoksa ben hem ağzının payını verip ,hem yolacağım bunun saçını başını!" Azranın yerinden kalkmak için yaptığı hamleyi kolundan tutarak engelledi Deniz ve gözlerindeki meydan okumayla yerinden kalkarak kaynanasına yaklaşıp karşısına dikildi. Ellerini kavgaya hazırlanan kadınlar gibi beline koyarak karşılık verdi kadının sözlerine.

 

"Yerinde döşekler,

Birbirini itekler.

Kaynanamdan değerli,

Ahırda ki eşekler."

 

Son sözü ile belindeki elide sözlerine eşlik eder gibi ahırı gösterince Şana Hanım'ın yüzü yediği laflardan sonra bembeyaz kesilmişti. Etraftakiler gülüşürken Yunus ne yapacağını bilemiyordu artık. Bir tarafta karısı,bir tarafta annesi ikisi birbirini kırarken aralarında en çok yıpranan Yunus oluyordu. Hülya Hanım,Leyla'ya göz kırpıp gülümsedi. Sanki sözlerime alınma der gibi bakarken manisini söylemeye de başlamıştı.

 

"Ele dert yanıp ağlama,

İşin gör olma avara.

Akşama söylersem oğluma,

Getirir üstüne kuma."

 

Annesi'nin sözleri ile şok olan Yusuf ne yapmaya çalıştığına anlam veremeyerek düşüncelerle parmaklarını sakallarında gezdirdi. Omzuna yediği yumrukla Ömer'in sözlerini işitmesi bir oldu.

 

" Lan Yunus'un ki birine bile katlanamazken senin ki ikinci gelini istiyor ne iş?" Kaşlarını kaldırarak Hülya Hanım'ı işaret ederek sırıttı. Ömer'in bu sözlerine dudak büken Yusuf'un şaşkın hali Yunus'un asık yüzünü bile güldürmüştü. Leyla usulca yerinden kalkarak ellerini karnına doladı ve oda kaynanasına göz kırparak sözlerine karşılık verdi.

 

"Çaydanlıkta çayım var,

Söylenecek neyim var.

Çok konuşma kaynana,

Üç aylık bebeğim var."

 

Hülya Hanım gelinin sözlerine tekrar göz kırparken Yusuf'ta tuttuğu nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi. " Oh!" Çok tırsmıştım lan bir sakatlık çıkıp Leyla ve bebeklere bir şey olacak diye." Ali arkadaşının sözleri ile homurdanmaya başladı.

 

" Görmemişin oğlu olmuş çekmiş pipisini koparmış. Senin kide o hesap kardeşim. Rahatla biraz rahatla." Yusuf sesini kalınlaştırarak Ali'nin sözlerini tekrarladı.

 

" Seni de görürüz kardeşim. Zaten bu haltlar hep senin yüzünden geliyor başımıza." Ali ve Yusuf didişirken Sultan Hanım'ın sesi duyuldu ileriden.

 

"Gelişe bak gelişe,

Bayılırım yemişe.

Gelin bana da vermezsen,

Gece altına işe."

 

Ayşe kaynanasının sözleri ile gülerken erkekleri de bir gülme almıştı. Yunus,Ali'ye yaklaşarak fısıldadı.

 

"Lan yine en insaflıları senin ana çıktı da!" Ali sırıtarak arkadaşının omzuna kolunu atarken Ayşe'de cevap vermeye başlamıştı.

 

"Çarşıda yemiş kaynana,

Dişleri gümüş kaynana.

Oğlun yemiş getirdi,

Sensiz yedik kaynana."

 

Bu defa homurdanan Mehmet olmuştu. " Ohooo! Abicim vallahi bunlar ana,kız gibi olmuş. Baksana benim ki ninemi öldürüyordu az daha." Ali Mehmet'in kafasına bir fiske indirirken bir taraftanda söyleniyordu.

 

" Lan maşallah de şom ağızlı. Nazarın değecek. Ben gelemem öyle gelin kaynana dırdırlarına çeker kapıyı çıkarım." Erkekler Ali'nin sözleri ile gözlerini devirip didişirken Kenan araya girerek söylendi.

 

" Asıl siz benimkileri görün abiciğim. Bunlar ana,kız olayını bile aştılar. Şimdi birbirlerini över ikiside." Erkekler son ikiliyi de dinlemeye koyuldu merakla.Semra Hanım sarı saçlarını arkasına attırarak başladı söylenmeye.

 

" Gez dolanı dolanı,

Söylersin yine yalanı.

Ben sanamı doğurdum,

Aslan gibi oğlanı."

 

Erkekler kahkahalara boğulurken Kenan isyan edercesine şaşkınca fısıldadı.

 

"Anneee! Yahu bir kere de yanıltma beni anam ya!" Mehmet,Kenan'ın omzuna elini koyarak sırıtıp, ayağa kalkan Rüya'yı işaret etti.

 

"Şhhtt! Bırak sızlanmayı seninki ananı övecek şimdi sus da dinleyelim." Kenan arkadaşının omzunda ki elini sinirle iterken Rüya'da maniye başlamıştı.

 

"Kaynanamın elini,

Akrep soksun dilini.

Yedi sene çeksinde

Doğrutamasın belini."

 

Yusuf kahkahasını tutmaktan zar zor konuştu.

 

" Lan ne övdü ama ananı senin ki? Resmen ah etti kadıncağıza." Yusuf'un sözleri ile diğerleride kahkahasını koyuverince Kenan söylenerek kına alanına daldı. Onu tutmak için diğerleri peşinden gitsede yetişememişlerdi.

 

" Of! Anne of! Ömrümü yediniz ya. Neler söylüyorsunuz siz bir birinize?" Annesine yaklaşarak elini hesap sorar gibi kaldırdı. " Hem sen nerde gördün Rüya'nın yalan söylediğini?" Annesine konuşma fırsatı tanımadan bu defa Rüya'ya dönerek sordu. " Peki sen niye ah ediyorsun Annem'e kızım ya!?" Etraftaki kadınlar Kenan'ın haline gülerken Emine nine ağır adımlarla yaklaşıp Kenan'ın önünde durarak bastonuyla diğerlerinide işaret edip konuştu.

 

" Sizi gidi Köpen bebeleri sizi! Utanmadan bizimi dinnediniz?" Kem küm etmeye başlayan erkeklere bastonunu sallayarak Mehmet'i işaret etti. " Lan gavur sıpası sen bilmenni bunların elence, oyun oldunu da bu fasille sırını üstümüze yollan?" Mehmet ninesine yaklaşarak kolunu omuzlarına doladı.

 

" Bilmemmi ebem ya." Ama beni dinleyen kim illa bakalım dediler işte sonuç." Erkeklerin homurdan malarını umursamayarak yeni fark ettiği ayrıntıyla ninesine dönüp şaşkınca sordu. " Kız oyunmuydu bu yaptıklarınız?" Emine nine başını sallarken arkadan tuhaf bir ses yükseldi.

 

"Ananı!" Herkes sesin geldiği tarafa dönünce sesin sahibi konuşmaya başladı. " Amaaann yetti be! Başlarım ben böyle işe." Üzerindekileri çıkararak yerinde tepinip arkasındaki adama döndü ve yaşlı adamı görünce söylendi. " Ne yapıyon Amca? Ne yapıyon ya?! Bir namusumuz kaldı ona da sen mi göz diktin?" Herkes şaşkınca Talha ve yaşlı adama bakarken Emine nine bastonu kaldırarak Talha'nın koluna vurdu.

 

" Sen napan garı gılığında burda lan?" Bastonu kalçalarına indirip tekrar söylendi. " Hem sen benim gardaşıma sapık mı diyon? Gözü görmez gula duymaz garibanın." Fadime nine de söylenerek Talha'nın üzerine gelince Talha kafasına doğru gelen bastonu tutarak kükredi.

 

" Ama yeter ya! Hakkaten yeter! Her şey senin bu" derken Mehmet'i işaret ederek sözlerine devam etti. " torunun başının altından çıktı. Suçlu niye ben oluyorum? Hepsi bir olup onlar yolladı beni buraya." Emine ninenin şüpheli bakışlarını görmesi ile başını sağa sola çevirip tekrar söylendi. " Ne bakıyon öyle inanmaz gibi?" Ellerini iki yana açıp sesini incelterek Emine ninenin taklitini yaptı. "Şiytan İmine'nin, Şiytan torunu işte." Eliyle Mehmet'i işaret edince yaşlı kadın bastonu eline vurup Mehmet'e döndü.

 

" Seni gavurun çocu seni! Oyuna bu gada meraklıydığız da ne durduğuz? İşdanız başığızımı yarıyodu? Düşün bakıyım önüme. Doğru arka baçıya." Erkekleri önüne alarak arka bahçeye doğru yönelirken kadınlara döndü.

 

" Gız gelin sana. Şu oyun meraklıları damat oyunu çıkarsınlar da eccikde biz eğlenek." Emine ninenin sözleri ile herkes arka bahçeye ilerlerken Ali,Mehmet'e sordu merakla.

 

" Damat oyunu ne lan!? Bak Mehmet saçma sapan bir şeyse kırarım kafanı haberin olsun!" Mehmet sırıtarak fısıldadı arkadaşlarına.

 

" Merak etmeyin lan damat ve arkadaşlarının yaşadıkları yörenin, yada bildikleri başka bir yörenin oyununu oynaması." Hepsi birden " Haa." derken arkadan Mehmet'in kafasına baston inmişti bile. Emine nine bahçeye gelince Aliye bakarak sordu.

 

" Lan sarı oğlan senden başka bu " bastonu ile sazı işaret etti." Dındınıyı çalan varmı?" Ali Emine ninenin arkasındaki Akif'i göstererek konuştu.

 

" Olmaz mı ninem? Arkandaki oğlan çalar. Sen ne istiyosan ona söyle." Emine nine yavaşça arkasına dönüp karşısında duran gence baktı.

 

"Lan bebe,sen mi çalan bu dındınıyı?" Akif başını sallayarak onaylarken Emine nine yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Akif başını tekrar sallayıp sazın başına geçerek tellere vurmaya başladı. Herkes alanı genişletip erkeklere yer açarken onlar bir birine bakıp sırıttı. Kızlar ise merakla kocalarının ne yapacağını izliyordu.

 

Hepsi ikişerli olarak arka arkaya dizildiler. Ali ile Ömer,Yusuf ile Yunus,Mehmet ile de Kenan eş olmuştu. Akif oyun havasının esas müziğine geçiş yapınca arka ceplerinden çıkartıkları kaşıkları ellerine alarak kollarını açıp oynamaya başladılar.

 

Alttaki .video erkeklerin temsili oyunudur mutlaka izleyin. (:

 

 

Kollarını yukarı doğru kaldırıp ayakları ile çapraz bir şekilde müziğin ritmine göre gidip geliyorlardı. İleri geri yapıp arkaya doğru çapraz adımlarla gittiler ve aynı şekilde öne doğru gelerek yere eğilip ellerindeki kaşıkları yere vurarak ses çıkardılar.

 

Kızlar kocalarını ilk defa böyle görmenin şaşkınlığını yaşarken etraftan ıslık ve alkış sesleri yükseliyordu. Erkekler ise çapraz adımlarla tekrar geri geri giderken çember şeklini aldılar. Bir kaç sefer döndükten sonra ay şeklinde açıldılar ve Kenan öne doğru çapraz bacak hareketleri ile geldi. Mehmet yanında oynayan Yunus'a selenerek en önde oynayan Kenan'ı işaret edip söylenmeye başladı.

 

" Lan gördünmü birde ilk zamanlar beceremem diyordu Puşt. Şimdi kıvırıyor. Şuna bak şuna." Kenan'ın oynayışı ikili arasında muhabbet olurken tekrar çember oluşturdular. Ortada oynayan bu defa Ali'ydi. Akif'in mikrofona "Ey çek Ey " diye söylemesi ile ortamda sadece kaşık sesi ve erkeklerden çıkan " Ey, Ey" naraları oldu. Kızlar işittikleri kelime ile Nisa'ya şaşkınca bakarken o umursamazca omuz silkip alkış tuttu. Tekrar yarım ay şeklinde açılan çemberden yine çapraz bacak hareketleri ile hafif eğilmiş bir şekilde Ali çıktı ve aynı hareketlerle bir ileri bir geri giderek tekrar en öne gelerek eğilip kaşıkları yere vurdu. Kalkarak oynamaya devam etti ve tekrarlanan hareketlerle oyun bitmiş oldu.

 

Oynanan oyun alkışlanırken Mehmet ninesine yaklaşıp yanaklarını sıkarak sordu.

 

" Şimdi gönlün oldumu bakalım Sultanım?" Emine nine başını olumsuz anlamda sallayıp konuştu.

 

" Şimdide garılarınıznan oynayacanız." Mehmet ninesinin sözleri bir kaç gğn önceki dans anısını hatırlayınca kaşlarını çatarak homurdandı.

 

" O kadar da değil! Bu kadar kalabalıkta karımı çıkarıp göbek attırıpta elaleme seyrettiremem ben!" Emine nine torunun sözleri ile taviz vermez bir şekilde bastonunu yere vurarak konuştu.

 

" Oynayacanız diyosam oynanacak o oyun! Dünya gözüynen seni garının yanında,garını senin etrafında salınırkan görecem. Bunu bağa çok mu görüyon gavur sıpası." Mehmet ninesinin kararlı bakışlarını görünce bunada tamam dercesine başını salladı. Ufak bir kargaşa dan sonra kızlar kocalarının karşısında beklerken çalan şarkıyla bir birlerine bakıp kahkaha atmaları bir oldu. Bu Emine nine yaman kadındı doğrusu.

 

Alttaki video temsili bizimkilerin oynayışı izlemeyi unytmayın (:

 

 

 

Biten oyunla kızlar ve erkekler bir birine bakarken tekrar bir şarkı sesi duyuldu ve etraf karartıldı. Bu defa söyleyen içli bir kadın sesiydi. Getirilen sandalyelere çiftler yan yana otutturuldu. Kızların başına kırmızı pullarla işlenmiş duvaklar örtülürken Emine nine içli içli söylemeye başladı türküyü.

 

Altın tas içinde kınam ezilir

Gümüş tarağınan örgüm çözülür

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Erkekler sıkılgan tavırlarla otururken kızları ve diğer kadınları türkü alıp başka diyarlara götürmüştü.

 

Bir orak verin tarla biçeyim

Biçeyim biçeyim de Anama babama yollar açayım,

Anandan, babandan vazgeç diyorlar nasıl geçeyim

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

İlk Rüya akıtmaya başlamıştı göz yaşlarını. Kimsesizliğin verdiği acı Emine ninenin sözleri ile taş olup oturmuştu sanki yüreğine. Kenan yanından gelen hıçkırık sesiyle şaşkınca karısına baktı ve elini tutarken kulağına eğilerek fısıldadı.

 

" Bebeğim yapma lütfen." Rüya kocasına doğru dönerek duvağın altından çemkirdi.

 

" Ne yapayım Kenan tutamıyorum kendimi! Niye bıraktılar beni o lanet yere. Hiç mi sevmediler Kenan? Çirkin miyim? Yoksa çok mu sevimsizim? Bir anne,baba evladına nasıl kıyarda bırakır oraya?" Kenan karısının sözlerine üzülerek duvağın üzerinden yüzünü avuçları arasına aldı ve iri gözlerine bakarak konuştu. " Sen çok güzelsin, üstelik sevimsiz olma gibi bir ihtimalin bile yok! Duruşun,bakışın evimde salına,salına gezişin bile benim gibi birine sevgiyi öğrettiyse sen sevimsiz olamazsın birtanem." Rüya kocasının gözlerine bakarak kaşlarını çattı.

" Niye o zaman Niye bıraktılar beni?" Kenan karısının burnuna ufak bir öpücük bırakıp çekilirken dudakları yana doğru çapkınca kıvrıldı.

 

" Allah demişki; Şu şirin tatlı kızı,Kenan kulumun gönlüne nasıl düşürsem? Bakmış kader de yollarımız kesişmiyor seni tutmuş benim gibi sevgi yoksunu bir adamın kalbine atı vermek için bu yolu çizmiş sana.Güzelliğinle aydınlat, sevginle yumuşat kalbini ki Kenan kulum da sana köle olsun demiş." Karısının gülen yüzünü okşayarak sözlerine devam etti. " Anen,baban gerekirse kardeşin, ben hepsinin yerini doldurmaya hazırım Rüya'm yeter ki o göz yaşların dökülmesin boş yere." Rüya kocasına gülümseyerek sarılırken Kenan karısının sürekli kanayan yarasını nasıl saracağını düşünüyordu.

 

Atlarım çekildi binit başına

Elim erişmeyo eyer kaşına

Atladım çıktım eşiği

Sofrada kaldı gümüş kaşığım

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Deniz duvağının altından uzatılan mendili alırken kocasının sesini işitti.

 

"Deniz annem yüzünden ağlıyorsan onun adına ben özür dilerim." Deniz kocasının uzattığı mendili alırken fısıldadı.

 

"Hayır ona ağlamıyorum! Ama hatırlattığın iyi oldu birazda bahtıma düşen kaynanama ağlayayım." Diyerek burnu sert bir şekilde sildi. Yunus ise söylediklerinden çoktan pişman olmuştu bile. Çünkü gereksiz yere tekrar üzmüştü karısını. Karısına doğru dönerek ellerini tuttu.

 

" Deniz'im, ciğerlerime çektiğim orman kokulum. İçtiğim suyum. Bir tarafta anam,bir tarafta sen. Zannetmeki onu haklı buluyorum. Asla! Ama hata bende sana uyup çağırmayacaktım annemi. Sen kendi anneni bile çağıramadın, annemin laflarına üzülecek diye ben bunları anlamıyormuyum sanıyorsun?" Ellerini bırakarak duvağını açtı ve arka tarafta yüzünü buruşturarak kendilerini izleyen kadına ters bakışlar atarak karısını alnundan öptü. " Senin bir damla göz yaşına Karadeniz'i yakarım. Değil anam seni üzen ben bile olsam ezdirme kendini. Çünkü bıçağı ile yüzümü çizen o asi kıza aşık oldumben." Karısının duvağını tekrar indirerek fısıldadı. " Bundan sonra Annemle görüşmeyeceksin. Seni mutsuz eden kimseyi hayatına almana izin vermeyeceğim." Karısının başını sallaması ile tekrar önüne döndü.

 

Anamın bacası yüceden tüter

El kadar ekmeği bana yeter

Ellerin kapısı gahir kapısı

Anamın kapısı altın kapısı

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Ayşe gözyaşlarını silerken Ali elini omzuna dolayarak göğsüne bastırdı karısını ve kulağına fısıldadı.

 

" Güleceksende,ağlayacaksanda yerin burası. Göz yaşların yüreğimin üzerine düşmeli ki,verdiği ızdırap, sana çektirdiğim acıların kefareti olsun." Ayşe işittiği sözlerden sonra kocasının kalbinin üzerine öpücük kondurup fısıldadı.

 

" Acımız da kefaretimiz de ortak olsun Alim." Ali karısının sözlerindeki anlamın verdiği huzurla göğsündeki başı kaldırarak alnına mühürlercesine bir öpücük bıraktı.

 

Deperim,deperim, depem delinmez

Çıkarım bakarım sılam görünmez

El oğlu bulunur da gardaş bulunmaz

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Azra annesinin babasının ilgisizliği ile ağlarken karısının bu haline dayanamayan Mehmet durumu şakaya vurmaya çalışarak eğilip kulağına fısıldadı.

 

" Allah'sız bakıyorumda beni gözden çıkardın hemen. Demek kardeşin daha değerli?" Azra şaşkınlıkla kocasına döndü. Türkünün başlamasından beri bıkkınlıkla bekleyen kocası türkünün sözlerini mi dinliyordu yani? Uzanıp kocasının elini tuttu ve duvağın altından bile fark edilen iri gözlerinden akan yaşı silerek konuştu.

 

" Mehmet beni hiç bırakma! Ne söylersem söyleyim bırakma. Talha benim tek dayanağım biliyorsun o yüzden kendini kardeşimle kıyaslayıp beni üzme lütfen. Çünkü ben aranızda seçim yapamayacak kadar acizim." Mehmet karısını kendine çekerek sarıldı. Bütün acılarını kendi içine çekmek ister gibi.

 

"Saçmalama! Ben sana böyle bir seçim sunacak kadar vicadansız bir insanmıyım. Talha benim hiç olmayan kardeşim gibi merak etme sen."

 

Gumsala dam yatırma dam batar gider

Gurbete kız verme kız yeter gider

Anayı babayı terkeder gider

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Esha bu sözlerle artık koyvermişti kendini. Ömer eli ayağı birbirine dolaşmış şekilde Esha'nın duvağını kaldırıp kendide girdi altına. Elindeki mendille gözyaşlarını silerken bir taraftanda söyleniyordu.

 

" Güzel gözlüm niye üzüyorsun kendini bu kadar. Bak beni de ağlatacaksın şimdi. Sonrada bu Ayı'ların diline düşeceğim." Esha kocasının boynuna sarılarak göz yaşları arasında konuştu.

 

" Ömeer!" Karısını kolları arasına alan adam boynuna bıraktığı öpücükle mırıldandı.

"Ömrümm" Esha burnunu çekerek geri çekilip kocasının gözlerine baktı.

 

" Ben,baba'mı Ülkemi çok özledim. Ne olur bir kere olsun gidelim. Baba'mı çok merak ediyorum." Ömer karısının gözlerindeki yaşı silerek dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp çekildi.

 

" Ömrüm! Sen söylemeden ben gözlerinden okurum derdini. Yarın akşama biletlerimizi aldım. Babamın elini öpmeye gideceğiz Hindistana." Esha'nın gözleri mutlulukla parlarken kocasının dudaklarına, yanaklarına küçük öpücükler bırakıyordu.

 

"Şhhht! Sakin ol ne yapıyorsun bebeğim ya! Ayıp herkesin içinde köy yeri burası." Karısına göz kırpıp tam duvağın altından çıkacakken sırıtarak bu defa kendisi bir öpücük bıraktı karısının dudaklarına.

 

Bir dalın dibinde bin koyun eğlenir

El oğlu değil mi bir daha evlenir

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Leyla kendi adet ve törelerini anlatan sözleri duyunca zaten tavan yapan hormonları yüzünden hıçkıra,hıçkıra ağlamaya başladı. Yusuf korku ve üzüntünün verdiği sitresle yerinden kalkarak karısının dizlerinin dibine çöküp ellerini avuçları arasına aldı ve fısıldadı.

 

"Leylam sakin ol güzelim. Bak bebeklerimize bir şey olacak!" Leyla derin bir iç çekişin ardından korkulu rüyası olan o sözler döküldü dilinden.

 

" Yusuf'um! Töre diye adet diye bir gün üzerime kuma getirmezsin değil mi? Eğer bir gün öyle bir şey yaparsan beni azad et Yusuf! Çünkü ben seni başkasıyla görmeye dayanamam ölürüm." Yusuf sert bakışlarını karısının gözlerine odaklayarak söylendi.

 

"Yaralı ceylanım. Sen böyle bir şeyi düşünüp nasıl kendini üzersin? Ben sana aşığım. Sen olmazsan ben olamam. Üstelik benim soyum da kuma diye bir adet yok ve olmazda üzme sen kendini." Karısının ellerine öpücük kondurup tekrar yerine oturdu.

 

Depeler depeler yüksek depeler

Gulakta ışılar elmas küpeler

El oğlu değilmi adam iteler

Aş gel garip anam aş gel ben varamam

Eller anam dedikçe ben duramam

 

Karılarının iki göz iki çeşme ağlamalarına daha fazla dayanamayan erkekler homurdanmaya başlayınca Mehmet yerinden kalkarak ninesine seslendi.

 

" Assolist! Yeter artık! Biraz daha söylersen köyü sel götürecek. Gel artıkta ne olucaksa olsun." Diğerleride Mehmet'in sözlerini onaylarken Mehmet kolundaki saate baktı sıkıntı ile. En geç iki saat sonra hazırlanmaya başlamalıydı. Emine ninenin ağır adımlarla yanlarına yaklaşmasını izlerken elinde kına tepsisi ile Nisa çıktı meydana.

 

"Hadi bakalım kına zamanı. Oynadık,güldük,ağladık, zırladık şimdide kınalanacağız." Leyla'nın başına çökerek bağırdı. "Gelin avcunu açmıyor nerede kaynanası?" Hülya Hanım çantasından bir yarımlık çıkarırken Mehmet homurdandı.

 

" Geçin buraları ama Nisa'cığım ya." Kolundaki saati göstererek devam etti söylenmeye. " Bak saat kaç oldu.?" Yerinden kalkarak Nisa'nın elindeki kınaya doğru ilerleyip bir kaşık aldı ve herkesin şaşkın bakışları altında Leyla'nın avcunu açarak kınayı koyup parmaklarını kapadı. Herkes şaşkınca bakarken o Esha'nın eline koyuyordu kınayı. Elindeki ve kollarındaki şekilli kınaları fark edince sırıtarak söylendi.

 

"Sana hiç gerek yok Esha'cığım zaten her yerin kına?" Gülümseyerek Esha'dan Ayşe'ye geçerken başına inen bastonla yerinde zıpladı.

 

"Ahhh! " Arkasını dönerek kimin vırduğuna baktı. Tamda tahmin ettiği gibi eli maşalı ninesiydi kafasını yarmaya niyetlenen. Elini başına götürerek acı içinde söylendi.

 

"Ne yapıyorsun ebem ya!" Yüzünü acı ile buruşturarak başındaki elini indirip kontrol etti. " İkiye bölüyordun az daha kafamı." Emine nine çattığı kaşları ile bastonunu sallayarak konuştu.

 

" Bi şi olmaz senin daş gafana! Sen ne garışıyon garı işine!? Hem ne bu telaşın tabakaaniye bokmu yitişdirecen?" Azra kocasının haline üzülüp,başına bakmak için yerinden kalkarken Emine ninenin bastonundan o da nasibini aldı. " Otur gız yirine! Gızana gelmiş itler gibi kokulaşıp durman. Gudurdunuz mu garı, goca!" Azra koluna inen bastonun acısıyla inlerken Mehmet saatine bakarak ninesine dönüp sinirle kükredi.

 

" Göreve yetişecem göreve!" Başını olumlu anlamda sallayıp ellerini beline koydu ve ninesinin üzerine eğilerek hırsla söylendi. " Gudurdum! Azdımda! Napacan?" Etrafındaki kadınlara sert bakışlar atarak karısının yanına geçip sarılarak göğsüne bastırdı. " Lan Allah'sızlar! Sizde hiç vicdan yok mu? İki saat sonra göreve gideceğim şu iş bitsinde gönlümce vedalaşayım dedikçe siz uzatıyorsunuz?" Mehmet'in sözleri ile sessizleşen ortamda bir ses yankılandı.

 

" Mehmet Yaman!" Kına alanındaki tüm bakışlar sesin geldiği yöne dönünce şaşkın bakışlar içinde sesin sahibine bakakaldılar.

 

 

 

HADİ OY VE YORUMLARI UNUTMAYALIM

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%