@yitenumutlar
|
Telefonlarına gelen mesaj üzerine toplandıkları mekanda ne yapacaklarını bilmez bir şekilde bekliyorlardı.
Mehmet etrafta volta atarken, Kenan parmaklarıyla masada ritim tutuyordu. Ortada dönen adama ve iç gıcıklayıcı sesler çıkaran Kenan'a ters bakışlar atan Ali elindeki tespihi sinirle salladı.Yunus'da sigarasının dumanını bıkkınlıkla üfledi.Duyduğu sözlerden sonra kendine olan sinirle, parmaklarını kütleten Yusuf,Ömer'in halini süzdü düşünceli bir şekilde. Ömer ise başını iki eli arasına almış kara, kara düşünüyordu. Ömer hepsinden ayrı, ayrı çıkan seslere gıcık olmuş bir şekilde sessizliğini bozarak konuştu.
"Deli danalar gibi etrafta dolanma da otur lan şuraya! " Mehmet'e bağırarak ayağıyla sandalyeyi ona doğru itekledi.
Mehmet bıkkınlıkla oflayıp ayağına gelen sandalyeyi ters çevirerek oturunca Ali tesbihi hırsla masaya bıraktı.Düştükleri duruma anlam veremeyen adam arkadaşlarının da halinde ki tuhaflığa da dayanarak sordu.
"Ne kara,kara düşünüyorsunuz lan ? İstediğimiz bu değil miydi zaten?"Ömer, arkadaşının bu sözlerine sinirlenerek masanın üzerinde duran tesbihi ani bir hareketle alıp, Ali'ye fırlattı.
"Sen ne konuşuyorsun lan hâlâ ?! Bir de karı gibi mekana gelin diye mesaj çekiyorsun. Başımıza ne geldiyse zaten senin mekanından geldi." Ali'nin kaşları çatılırken ,Kenan evden kalma siniri ile parmaklarıyla tuttuğu ritmi bozarak elini masaya vurdu.
"Beynimi siktiniz lan. Bir susun !" Kenan'ın verdiği tepki ile Ömer daha da hararetlenerek,Ali'yi işaret etti iri elleriyle ve arkadaşına bakarak hoşnutsuz bir yüz ifadesiyle konuştu.
" Her şey bu ayının başının altından çıkmıyor mu zaten? Kim bilir hangi düşmanı meze etti bizi medyaya!" Daha fazla dayanamayan Ali ayağa kalkıp Ömer'in üzerine atlamaya hazırlanırken bir yandan da bağırıyordu.
"Ne diyorsun lan sen!?" Ömer'e hesap sorarcasına kükreyen Ali'yi,Yunus itekleyip sandalyesine geri oturttu." Fakat sandalyeye otutturduğu adama bir lafta o soktu.
" Yalan mı ula yalan mı ? Her bok senin başının altından çıkıyor da.!Gıy gıycı mısın yoksa karanlık işler müdürü müsün çözemedim." Arkadaşlarının isyanı ile Ali oturduğu sandalyede iyice yayılarak konuşmaya başladı.
"Ohh şeytan taşlar gibi taşlayın mübarek.Allah yaratmış benim gibi garibi, vermiş sizin gibi zalimlerin eline günah keçisi ilan ettiniz iki dakikada beni. " Ali içerleyerek konuştuğunda şu ana kadar hiç konuşmayan Yusuf da söze katıldı.
"Duygu sömürüsü yapma lan! Duyan da seni sütten çıkmış ak kaşık zanneder. Sanki bilmiyoruz senin ne dolaplar çevirdiğini." Yusuf,Ali'nin dediklerini yalanlar gibi konuşunca, Mehmet kafasını geriye atarak rahat bir tavırla Ali gibi sandalyesinde yayıldı.
" Bu sefer Ali haklı beyler. Ben araştırdım. Ali ile bir alakası yok bu işin. " Mehmet'in konuşması ile herkes şaşkınca ona döndü. Genellikle böyle belalar Ali'nin düşmanlarından çıkardı.Gerçi öyle olsa hepsiyle dertleri neydi ki? Hepsinin aklında aynı sorular dolanırken bu düşüncelerin merakıyla ilk konuşan Yunus oldu.
" Ali'nin belalıları değil de kim o zaman da?" konuşması iyice Karadeniz şivesine kayan Yunus'a Mehmet gözlerini devirip cevap verdi.
" Bir susarsan anlatacağım. Ben mekandaki kamera kayıtlarından falan araştırdım. Don lastiği gibi çenemizin açıldığı gece, bizim yan masaya iş guzar bi gazeteci teşrif etmiş. Biz karı gibi ne var ne yok ortaya dökünce adam da her şeyi kaydetmiş." Başını öfkeyle sallayan Mehmet elini serçe masaya vurarak anlatmaya devam etti. " Eee adam bizi sayemizde ün yapıp prim kapacak bir de bu elemanlar abartmayı sever anasını satayım vermiş veriştirmiş. Durum bu beyler." hepsi ağzı açık Mehmet'i izlerken Yunus tekrar söze başladı.
" Ulan şimdi kıçı kırık bir gazeteci mi sıçtı bizim ağzımıza?" Yunus memnuniyetsiz bir ifadeyle konuşmasına devam etti." Rezilliğin bini bin para lan! Vallahi onu bunu bilmem de Deniz de gitti. Peder damlar iki güne. Bu sefer kesin sıkar kafama. Siz de helvamı yersiniz artık. " Mehmet helva kelimesini duyunca midesinden seslerin gelmeye başladığını hissetti.
" Helva dedin de ben çok pis acıktım." Azra'nın sabah kahvaltı bile hazırlamadan evi terk etmesine içerlenen adam hoşnutsuz bir şekilde söylendi. "Allah'sız gidiyorsun gitemeye de, insan dolaba iki kap yemek yapar da koyar bari." Aslında evliliğinin tehlikede olması ihtimalini düşündükçe acıkıyordu. Yoksa pis boğaz filan değildi. Üzüntüsünden hâlâ Azra'ya laf sayıyordu. Yunus'un helva kelimesini yine acıkmasına getiren Mehmet'e hepsi birden onaylamaz bakışlar atarken Ali başını sen adam olmazsın dercesine salladı ve Mehmet'e karşı yüzünü buruşturarak konuşmaya başladı.
" Lan domuz gibi yiyorsun da bir türlü doymuyorsun. Bu durumda da hâlâ yemek diyorsun ya pes!" İnanmayan bakışlarla arkadaşına bakarken Mehmet, Ali'ye ne var bakışı attı. Ali gözlerini Mehmet'ten ayırarak ortaya doğru konuştu.
" Onu bunu boş verin de bu Ayşe'yi benim elimden kimse alamaz. Gitti de gider ayak yaptı yine yapacağını. Sesine aşık olduğum kızı biliyormuş da söylememiş." Düşündükçe tekrar siniri tepesine çıkıyordu. Nasıl saklamıştı iki yıldır. Ali bunları düşünürken iç sesi devreye girdi. Lan sanki konuşturdun da söyleyecek diyen iç sesini büyük bir ustalıkla bastırdı.Tabiki Ayşe suçluydu. Mehmet, Ayşe'nin küçük sırrı ile şaşırıp,merakla Ali'ye sordu.
"Oha! Yenge madem biliyormuş,niye söylememiş lan!?" Ali kendini aklama çabalarına devam ederek konuştu.
"Zaten benimle konuştuğu mu var lan? Kız herkesle konuşuyor bir benle konuşmuyordu.Nasıl bir inatsa sizinle toplu bulunduğumuz ortamlarda bile konuşmadı.Sanki Ağzı mühürlü."Ömer'in kaşları çatılırken Ali'nin sözlerine sinirlenerek konuşmaya dahil oldu.
"Senin derdin ne lan? Kızı konuşturmayan sensin.Şimdi de gelmiş ahkam kesiyorsun puşt." Arkadaşı haklıydı ve Ali diyecek bir şey bulamayınca el becburu sustu.
Uzun süren sessizliğin ardından Kenan masanın altından Ömer'e tepince Ömer can acısıyla yüzünü buruşturdu. Elini havaya kaldırdı.
" Ne vuruyorsun lan?" Kenan kaş göz işaretiyle Yusuf'u gösterince Ömer'in gözü Yusuf'a kaydı. Gözlerini kapatmış, ortamdan kendini tamamen soyutlamış bir şekilde duruyordu arkadaşı. Siyaha çalan saçları dağılmış ,sürekli sıkıntıyla dudaklarını dişliyordu. Ömer kaşlarını çatarak Yusuf'un haline söylendi.
" Ne düşünüyorsun lan kara kara? " Yusuf o kadar dalmıştı ki Ömer'i duymamıştı bile. Onun tepkisizliği hepsinin dikkatini çekerken hepsi bakışlarını Yusuf'a çevirdi. Kenan elini sallayarak alayla konuştu.
" Oho bizimki bayağı derinlere dalmış. Kime diyoruz Yusuf!" Arkadaşının sözleri ile Yusuf kendinde değilmişcesine mırıldandı.
"Leyla gitti." Hepsi bir birine zaten bunu biliyoruz bakışı atmıştı.Mehmet, Yusuf'un tuhaflığını anlayarak arkadaşlarına uyarırcasına göz atıp konuştu.
" Ee?" Bu yeni bişey mi lan bize bilmediğimiz şeyler söyle" Konuşmayı gır gıra vurduran Mehmet ters bir şeyler olduğunu anlamıştı. Yusuf oturduğu yerde hafifçe doğruldu.
" Gitti de... Giderken öyle bir laf etti ki elimi kolumu bağladı. Bundan sonra tövbe billah affetmez beni. " Yusuf'un tuhaf hallari ile şüphelenirlerken, hepsi kaşlarını çatıp oturdukları yerde dikleşip Yusuf'u dinlemeye başladılar. Mehmet daha fazla dayanamayarak tek kaşını kaldırıp temkinle sordu.
"Ne dedi de bu kadar saldın kendini lan?" Şüpheli gözleri ile hepsi birden Yusuf'u süzerken Yusuf ise derin bir of çekti.
"Yapmadığım eziyeti bırakmadım lan ben bu kıza! " "Bulduğum her fırsatta aşağılayıp küçümsedim onu.Ömer tek kolunu sandalyenin arkasına atıp gayet rahat bir şekilde alayla karşılık verdi.
"Sanki biz yapmadık mı oğlum? Hem Leyla'nın sana attığı iftiradan sonra azdır bile ona." Yusuf, Ömer'in sözleri ile hışımla ayağa kalkınca oturduğu sandalye yere düşmüştü.Onun bu ani hareketi karşısında hepsi şaşkınca Yusuf'a baktı.
" Bildiğiniz gibi değil lan. Değil işte.Benim yaptığım hayvanlığın yanında onun attığı iftira ne ki ? " Aylardır yaptığı şeyin pişmanlığını yaşarken elini öfkeyle saçından geçirdi. Kenan arkadaşının durumuna endişeyle bakarken ürkekçe sordu.
"Ne yaptın lan kıza?" Bir taraftan da masanın etrafındaki arkadaşlarına ela gözleriyle ne oluyor bakışları attı.Onların dudak büküp omuz silkmesi Kenan'ı iyice merak landırmıştı. Etrafı bir müddet sessizlik kaplarken Yusuf kendinden tiksinircesine yüzünü buruşturdu.
" Ben Leyla'ya..." Sözlerinin devamını bir türlü getiremiyordu ama artık yaptığı hatayı içinde tutacak gücüde kalmamıştı. Sertçe yutkunarak fısıldadı. "Zorla sahip oldum!" İşte kimse Yusuf'tan bunu beklemiyordu. Ne yapacaklarını ne diyeceklerini bilmez bir şekil de şaşkınca bir birlerine baktı. Buruk bir tebessüm ile yerinden kalkan adam ellerini saçlarından öfkeyle geçirerek ortada dolanmaya başladı. Ellerini önündeki duvara dayayan adam derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.
"Ama o ne yaptı? Benim yaptığım şerefsizliğe rağmen, giderken bile beni sevdiğini söyledi. Beni lan beni!derken göğsüne yumrukla vurup sözlerine devam ediyordu. Benim gibi adi bir insanı sevmiş." Önündeki duvara içinde büyüyen pişmanlıkla yumruğunu geçirdi. Arkadaşları işittikleri ile şoka girerken hepsi Yusuf'tan gözlerini çekip birbirlerine bakmaya başladı. Yusuf gözleri dolarak Mehmet'e döndü ve hırsını ondan çıkarmak istercesine sordu.
"Ne sustun lan Mehmet! Her boka bir cevabın vardı hani senin." Yusuf'un kendini kaybetmiş hâli üzerine üzülen Mehmet yerinden hızla kalkıp sinirle olduğu yerde döndü. Kendi, kendine bağırmaya başladı
" Sikiyim lan ben böyle işi. Olan olmuş artık ahlayıp vahlamanın kime, ne faydası var? " Öfkesini kontrol edemeyen Yusuf, Mehmet'i tınlamayıp Ali'ye yöneldi.Madem arkadaşlar dı kardeşler di bir akıl verseler ya diyerek konuştu.
"Ya sen Ali? Senin türkülerinde var mı benim gibi bir şerefsize yer?" Ali Yusuf'un sorusuna takılmadan , ettiği itiraftan sonra kekeleyerek konuştu. "N-Ne yaptın sen aslanım?" Kendini kaybeden Yusuf onu da umursamadı.Bu sefer Kenan'a döndü iki aydır vicdan azabı yaşıyordu birde bu günkü itiraftan sonra dayanamaz hale gelmiş sonunda patlamıştı işte.
"Söylesene doktor." diyerek Kenan'a sordu " Benim açtığım bu yaralara hangi ilaç deva olur?" Daha Kenan'ın cevabını beklemeden diğer arkadaşına yöneldi.
"Ya sen Ömer ? Söylesene ben Leyla'yı hangi değerli kumaşlara sarayım da kendimi affetireyim? "Ömer bu soru karşısında ne diyeceğini bilemezken, Yusuf akan gözlerini avuç içleriyle sildi. Yusuf'un haline üzülen Yunus'un da mavi gözeri dolunca ayağa kalkarak eli ile Yusuf'a dur işareti yapıp onu sakinleştirmek adına konuştu.
" Yusuf..." Dediğinde Yusuf ,arkadaşına döndü ve hırsla bağırdı.
"Yusuf ya Yusuf... Yusuf'un işlediği bu günahı, üzerine yapıştırdığı bu kiri Karadeniz'in suları bile temizlemeye yetmez!" Yunus çaresizlikle yerine tekrar otururken bu defa Kenan ayağa kalkarak Yusuf'u sakinleştirmek için çalıştı.Yusuf'un kolunu tuttuğunda kollarını kurtaran adam teselli arayan küçük bir çocuk gibi Kenan'a sarıldı.
"Leyla gitti be abi." Kenan ve arkadaşları Yusuf'un haline üzülerek bakarken Ömer şaşkınlığını üzerinden atarak onun daha fazla kendine eziyet etmemesi için bağırdı.
"Yeter lan! Yapmışsın bir eşşeklik, telafi edecek de sensin. Leyla gelecek gelmesine ama ağzına da sıçsa yeridir. Ses çıkarmayacaksın. O açtığın yaraları da sarıp, kendini affettireceksin!" Kenan arkadaşının sırtını sıvazlayarak geri çekilirken Ömer ayakta dikilen ikiliye bakıp oturması için söylendi. "Geç otur şöyle de ne yapacağımızı konuşup buna bir çare bulalım." Ömer'in sözleri ile Kenan arkadaşını masaya doğru kolundan çekiştirirken, Yusuf içinde filizlenen ümit tohumları ile sordu.
" Affeder mi beni." Mehmet ortamı yumuşatmak için sırıtarak konuştu.
" Kız senin yaptığın öküzlüğe rağmen seni sevdiğini söylemiş affeder tabi" Yüzünde oluşan hafif tebessümle çektiği sandalyeye oturdu. Gerçekten affedermiydi Leyla onu? Bakışları kararlılıkla parlarken içiden mırıldandı. Affedecek! Ne olursa olsun ona kendimi affettireceğim!
Ali yaşadıkları olaylar karşısında sakinliğini korumuştu fakat Ayşe'nin sakladığı sır, eşlerinin evlerini terk etmeleri, yuvalarının yıkılma noktasına gelmesi ve en önemlisi Yusuf'un yaptığı hatanın üzerlerinde bıraktığı etki ile Akif'e bağırdı.
" Bu gece hiç birimize uyku yok. Donat masayı Akif!" Olayların en başından beri film izler gibi onları izleyen Akif şaşkınlıkla başını sallayarak Ali'nin isteğini bildirmek için mutfağa ilerledi.
Masa donatılmış hepsi kafaları çekmeye başlamıştı. Ali ortamdaki gerginliği dağıtmak için Akif'ten sazını istedi.
"Akif!sazımı getir koçum."İki dakika sonra gelen sazı,eline alıp tellere mızrabı vurmaya başladı.
Bin cefalar etsen almam üstüme oy Gayet şirin geldi dillerin dostum oy Varıp yadellere meyil verirsen oy Gış ola bağlana yolların dostum dostum.
İlahi onmaya yardan ayıran oy Bahçede bülbüller ötüyor uyan oy Kula gölge ise allaha ayan oy Senden ayrılalı gülmedim dostum dostum.
Pir Sultan Abdalım gülüm dermişler oy Bu şirin canıma nasıl kıymışlar oy İster isem dünya malın vermişler oy Sensiz dünya malı neylerim dostum dostum.
Türkü bittiğinde Yusuf kafayı bulmuş bir şekilde konuştu.
"Seviyormuş lan beni." dedi.
---
Sabah kahvaltı hazırlamak için mutfağa giren Mehmet,dolaptan yumurtaları alırken memnuniyetsizce kendi, kendine söylenmeye başladı.
" Ulan camış gibi de yatıyorlar ha. " Dolabın kapağını dirseğiyle kapatmaya çalışırken yumurtaları elinden düşürdü. Düşen yumurtaya bakarak homurdandı."Hay ben senin elinin ayarına sokayım Mehmet." Ağzından kaçan küfürü umursamadan yere saçılan kırık yumurtayı almak için yavaşca eğildi. Yumurtanın sarısına dokunmaya çalışırken dağılan ve Eline bulaşan yumurtayı tiksinerek taktığı pembe mutfak önlüğüne sildi.
Burnuna gelen yanık kokusuyla gözleri yuvalarından çıkacakmışcasına açıldı. Doğrulup , ocaktaki alev alan tavayı görünce ikinci defa ağzından bir küfür firar etti. " Hassiktir." Endişe ile etrafına bakınan adam mutfak tezgahında duran havluyu panikle alev almış tavanın üzerine attı.
Havlu alevi söndürmek yerine daha da büyütünce, iyice panikleyen Mehmet havluyu almak için elini uzattı ve yanan elinin acısıyla adeta böğürdü.
" Lan! Uyanın ev yanıyor lan!"
Seslere uyanan Kenan ve Yunus anlamaz gözlerle birbirlerine baktılar ve olup biteni anlamak için yattıkları yerden kalkıp mutfağa koştular. Gördükleri manzara karşısında Kenan kahkahayı basarken Yunus tezgahtaki sürahiyi alıp,alev alan tavaya boşalttı. Yanan tavanın söndüğünü görünce derin bir nefes verip elini havaya kaldırdı ve göğüsünü kabartarak konuşmaya başladı.
" Tamam! Panik yok. Ben hallettim." Biraz önceki hallerini hatırlayınca o da kahkaha atmaya başladı. Mehmet ise onun yaptığı işe bir kulp bulmuştu bile.
" Bok hallettin. Bravo sana bravo" Diyerek iri ellerini bir birine çarptı ve alayla alkış tutarken bir yandan da arkadaşına laf soktu.
"Gaz ne olacak beynini siktiğim! Gazı kapat lan. Bizi havaya mı uçuracaksın." Mehmet'in uyarısı ile hemen gazı kapatan Yunus pis,pis sırıtarak cevap verdi.
" Onu da halletim bebeğim." Mehmet'in konuşmasına alayla karşılık verince, adam Yunus'un bebeğim kelimesine sinirlenip kalın kaşlarını çattı.
" Bebeğim falan ne oluyor lan ? Kendine gel ağzına çakacağım yumruğu." Yumruk yaptığı elini havaya kaldırarak Yunus'un gözüne sokarcasına gösterdi. Kapıda dikilen Kenan, Mehmet'in asabi hali ile dalga geçti.
"Oldumu şimdi? Senin gibi zarif bir beyefendiye yakıştı mı bu sözler?" Mehmet arkadaşının sözleri ile siniri iki katına çıkmış bir şekilde Kenan'ın üzerine yürümeye başladı.
Üzerine yürüyen arkadaşı ile bir iki adım gerileyen Kenan birine çarptı. Arkasını dönüp baktığında,Ali, Ömer ve Yusuf ile karşılaşınca, Mehmet Kenan'a ters ters bakıp homurdandı.
" Kenan ağzının ayarına başlatma!" Kenan öfkeyle kükreyen arkadaşına bakıp pis, pis sırıttı. Alaylı bakışları ile Mehmet'in üzerindeki önlüğü işaret ederek konuştu.
"Asıl sen kendi ayarına bak. Modaya ayak mı uydurdun?" Alaylı bakışlarına havalanan kaşlarıda eşlik ederken gülmemek için dudaklarını ısırıp mırıldandı. " Ama yakışmış." Kenan'ın alaylı tavırları ile üzerindeki önlüğe bakıp hemen boynundan çıkardı. Bu yaşadıklarının tek suçlu vardı Azra! Karısının kendini bu hallere sokmasıyla hırsla homurdandı.
" Ulan Azra. Ulan Allah'sız ! Senin yüzünden düştüğüm şu hallere bak." Sanki karşısındaki duvarda karısının silüeti varmışcasına bakarak konuştuğunda hepsi kahkahayı basmıştı.
Akşam hepsi salonda kendi havasında takılırken Mehmet bıkkın bir tavırla yüzünü buruşturdu ve arkadaşlarını tek,tek süzdü. Ali oturduğu yerden siyah çorabının diğer eşini ararken, Kenan uzandığı yerde elmasından bir ısırık aldı. Yunus maçtaki hakeme kızıp kucağındaki mısırı gelişi güzel fırlatınca mısır Ömer'in kucağına düştmüş ve Ömer kucağına düşen mısırı umursamaz bir şekilde ağzına atmıştı. Onların anlamsız hareketlerini ve evin aldığı durumu düşünürken kendisine yöneltilen soruyla düşüncelerinden sıyrıldı.
" Kızlardan hâlâ haber yok mu ? Yusuf'un sessizce sorduğu soruya rağmen diğerleride meraklı bakışlarını Mehmet'e çevirdi. Mehmet bıkkın bir şekilde iki elini havaya kaldırarak Yusuf'a ve kendine merakla bakan arkadaşlarına cevap verdi.
" Oh! Yemeğiniz bende, bulaşığınız bende, kızları bulma işi de bende. Pardon da abicim siz ne bok yiyorsunuz?" Umursamaz bir tavırla hepsi eski halini alırken Mehmet patlama noktasına gelmişti. " Aaa! Tabi nasıl unuturum diye alayla sırıtıp devam etti konuşmasına. Yan gelip yatma işi de sizde. Yedi kocalı Hürmüz'e döndüm lan sayenizde. Ayı inine çevirdiniz evi." Elini sertçe koltuğun kolçağına vuran adam adeta kükredi. "Yok daha bir haber. Neredelerse gidin kendiniz arayın biraz da!" Mehmet'in sözlerine sinirlenen Yunus yattığı yerden kalkarak atarlandı.
" Nasıl polissin lan sen ? İki gündür bulamadın kızları. Yer yarıldı da içine girdiler sanki." Arkadaşının atarlı sözlerinde takıntı haline gelen noktaya dikkat çekti ve Yunus'un yanlışının üzerine basarak düzeltti.
" Polis değil güzel kardeşim komiser, komiser diye dişlerini sıkarak söylendi. Ayrıca o kadar çok biliyorsan sen bul da görelim. Ha bulamam diyorsan kayınbabana haber sal da o buluversin bir zahmet." Yunus'un kayınbaba lafını duyunca beti benzi atarken Ali de konuşmaya dahil oldu.
" Bizi evinde istemiyorsan gideriz aslanım. Açık açık söylemen yeterli." Alınmış bir şekilde konuşan adam koyu mavi gömleğinin açık olan düğmelerini umursamazca iliklemeye başladı.Mehmet arkadaşlarının hal ve hareketlerine iyice sinirlenerek oturduğu koltukta diklendi.
" Daha ne kadar açık konuşayım lan. Siktirin gidin evinize." Eliyle arkadaşlarına kapıyı gösterdi.Fakat onları kapı dışarı ettiğini duymamış gibi bir hava takınan arkadaşları,Mehmet'i ortada anıran başçavuşun eşeği konumuna düşürmüştü ama kararlıydı bu adamların kahrını çekemezdi, koskoca Komiser Mehmet. Bu düşünceyle uyguladığı taktiklerle gece yarısı hepsini kapı dışarı etmişti.Fakat savaş alanına dönmüş bir ev beklediği en son şeydi.Gördüğü manzara karşısında her zaman kısa saçlı olan başını kaşıyıp ne yapacağını düşündü. Sonun da uyumanın en iyi karar olduğunu düşünerek,yatak odasının yolunu tuttu.
1 Hafta Sonra
" Alo... Ömer, kaçaklar bulundu!"
OY VE YORUMLARI UNUTMAYALIM.
TEŞEKKÜRLER...
-YİTENUMUTLAR
|
0% |