@yitenumutlar
|
Buharı tüten kahve kupası ile salona giren kız, koltukta dalgın bir şekilde oturan adama doğru yaklaştı. Elindeki kupayı adamın yanındaki sehpaya bırakarak üzgün yüz hatlarını inceledi. Belliki bir derdi vardı yada canı bir şeye sıkılmıştı. Yanına oturdu ve bakışları kendine dönen adama gülümseyerek göğsüne başını yasladı.
Yanına oturan kızı biraz daha kendine çekerek başına öpücük koyan adam sehpadaki kahvesine uzanıp kupayı dudaklarına götürdü ve bir yudum aldı.
"Neler oluyor,anlatmayacakmısın abi?" Sıkıntıyla derin bir nefes alıp elindeki kupayı aldığı yere tekrar bırakan Kenan, gözlerini kendine çeviren kardeşinin mavi bakışlarına bakarak konuştu.
"Anlatması gereken kişi ben değilim, sensin Nisa." Abisinin sözleri ile kaşlarını çatan kız, ne demek istediğine anlam veremesede içinde beliren korku kırıntılarını yansıtmamak için bakışlarını kaçırdı. Yoksa abisi Akif'le arasında geçenleri öğrenmişte,hesap sormak için mi gelmişti.Yok canım nereden öğrenecekti. Hemen evhamlanıp abisini şüphelendir memeliydi.Yüzüne yerleştirmeye çalıştığı tebessümle konuştu.
"Anlamadım abi,Neyi anlatmam gerekiyor?" Oturduğu yerde hafifçe kardeşine dönerek ellerini iki yana açtı ve çaresizce konuştu.
"Anlatman gerekeni Nisa!" Nisa çattığı kaşları ile abisinin sinirli haline anlam veremeyerek baktı." Mesela karımı tanıyamıyorum! Sanki yıllardır bizimle yaşayan,her hareketini,her şeyini ezbere bildiğim kız gitti, yerine korkuları,sırları olan bir şeyler saklayan ve her an diken üstünde olan bir kız geldi." Abisinin sözleri ile Nisa yerinde huzursuzca kıpırdandı ve gözlerini kaçırarak konuştu.
"Abi sen karına güvenmiyor musun?" Boynunu hafifçe büküp bakışlarını kıstı. " Yada şöyle sorayım, sen Rüya'nın aşkından şüphemi ediyorsun?" Kardeşinin sözleri ile gözlerini deviren adam oturduğu yerden kalktı ve elini beline koydu. Diğer elini de Nisa'ya doğru açarak bıkkın bir ses tonu ile konuştu.
"Saçmalama Nisa! Kendi kalbimden emin olmadığım zamanlarda bile karımın aşkından emindim ben!" Sıkıntıyla yüzünü sıvazlayıp ileri geri dolanmaya başladı. " O iri kahverengi gözleri ile bana baktığında gözlerinde gördüğüm aşk içimi titretiyor." Nisa'nın karşısında durarak yüzünü buruşturdu ve sözlerine devam etti. " Fakat bazen o bakışlarında aşkının bile önüne geçen bir hüzün, bir korku var. Benim o korkuların nedenini anlamak istemem güvensizlikse evet ben güvensizim." Nisa'da oturduğu yerden kalkarak abisinin karşısına dikildi.
"Abi belki sen büyütüyorsun?" Rüya'dan öğrendiği ayrıntı ve söyleyeceği sözlerin utancı ile gözlerini kaçırdı ve kızaran yüzünü yere eğdi. " Belkide her kadın gibi o da ilk birlikteliğin gerginliğini yaşıyordur. Biraz zaman ver bence."
Kenan kardeşinin,özel hayatları hakkında en ince ayrıntıları bile bilmesi ile huzursuz olsa da,karısının ondan hiç bir şeyini saklamadığının bilinci ile bu ayrıntıyı es geçerek alayla konuştu.
"Bunları düşünmediğimi ve ya karıma anlatmaya çalışmadığımı mı düşünüyorsun!? Sizin gözünüz de ben nasıl bir adamım Allah aşkına ya!?" Ellerini kaldırarak yüzünü sertçe sıvazlayarak derin bir nefes alıp sözlerine devam etti.
" Dokunuşlarımdan korkuyor Nisa! İnsan aşık olduğu adamdan korkar mı?" Hırsla ellerini saçlarından geçirdi ve içinde büyüyen öfkeyle ortadaki sehpaya tekme atarak sözlerine devam etti.
" Neyim ben istemediği halde üstüne atlayacak kadar sapık ruhlu biri miyim? Esas güvensizlik problemi yaşayan Rüya! Ben değilim. Ne yaparsam yapayım olmuyor. Aramıza her geçen gün yükselen bir duvar örüyor sa..."
Abisinin öfkeyle peş,peşe sıraladığı sözler Nisa'yı çıldırtmıştı. Rüya'nın neler yaşadığını bilmeden onu böyle yargılayamazdı. Daha fazla konuşmasını istemeyerek bağırdı.
"Yeter!" Rüya'nın şu anki ruh halini düşünerek abisinin gözlerine öfkeyle baktı ve alaylı bir tavırla konuştu.
"Evet kocasısın,aşık olduğu adamsın ama nihayetinde o sapık yurt bekçisi gibi bir erkeksin!"
Kardeşinin sözleri beynine balyoz misali inerken şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Nisa ise işaret parmağı ile abisinin göğsünü dürterek hesap sorarcasına sözlerine devam etti.
"Aşık olmak,sevmek,dokunmak bazı şeyleri unutturmaz abi! O adamın Rüya'ya yaşattığı travmayı unutturman için anlayış göstermen lazım."
Kenan, karısının yarım bıraktığı sözleri kardeşinin ağzından duyunca donup kalmıştı. Bilmediği, duymadığı neler yaşamıştı karısı? Oysa o Rüya hakkında her şeyi bilirdi. Çayı şekersiz içer,çilekli pastayı sever. Beyaz renk vaz geçilmezidir,hassastır,kızdığı zaman kabuğuna çekilir,yalan söylediği zaman parmakları ile oynar, mutlu olduğu zaman pasta yapar,ağladığında burnu kızarır,yalnızken korkularından dolayı sürekli müzik dinlerdi. Karısı hakkında her şeyi bildiğini zannederken bilmediği küçük sırlarının olduğunu öğrenmek ve bunları bilmeden karısını suçlaması, kötü hissetmesine sebep olmuştu. Peki neden anlatmamıştı? Niye saklamıştı böyle bir şeyi? Aklında deli sorular cirit atarken Kenan kardeşinin mavi gözlerine öfkeden kararan bakışlarını çevirerek tehlikeli bir ses tonuyla konuştu.
"O adam kim!?" Abisinin bakışları ile ürperen kız başını olumsuz anlamda sallayınca Kenan kardeşinin kolunu sertçe tutup sinirle fısıldadı.
"Sana o adam kim dedim! Adını,sanını hakkında ne biliyorsan,karıma ne yaptıysa şimdi hepsini anlatacaksın."
Nisa kolundaki abisinin elini tutarak yavaşça indirdi ve onu sakinleştirmek istercesine avucundaki eli hafifçe sıkarak cevap verdi.
"Abi,biliyorum kolay değil senin için ama Rüya'yı taciz etmekten ileriye gidememiş o pislik!" Kenan'ın bakışları dahada sertleşirken,sanki damarlarında kan değilde öfke dolanmaya başlamıştı. Abisinin gerilen bedeni ve dişlerini sıkmaktan çene kaslarının oynadığını görünce endişeyle sözlerine devam etti.
"Tamam İsmi Levent Yılmaz. İkamet ettiği yer Karşıyaka mezarlığı." Kenan kaşlarını çatarak sert bir şekilde kardeşini uyardı.
" Nisaa! Dalga geçilecek bir mevzu değil bu kalbini kırarım." Abisinin sözleri ile gözlerini deviren kız sinirli bir şekilde konuştu.
"Sence böyle bir mevzuyla dalga geçermiyim abi? Taciz ve tecavüz suçundan tutuklanınca hapishanede layığını buldu pislik. İstersen araştır." Kenan kardeşine şüpheyle baktı. Elbetteki araştıracaktı ama şu an için daha önemli bir meselesi vardı. Bakışlarını tekrar kardeşine çevirerek öfkeyle yanına doğru ilerleyip oturdu ve kardeşine doğru dönerek sakin olmaya çalışarak konuştu.
"Şu lanet adamı ve karımın neler yaşadığını en başından,en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın." Neler olduğunu o piçin karısına neler yaşattığını öğrenmeliydiki ona göre bir yol izleyebilsindi. Gözlerini kapayarak sakinleşmek istediği anda karısının son hali canlanmıştı gözlerinde. İşin aslını bilmeden,istemeyerekte olsa kırmıştı onu. Yüzüne nasıl bakacaktı şimdi?
Nisa abisinin isteği ile kararsız kalsada Rüya'nın anlatamayacağını ve abisiyle arasındaki sorunların büyüyecğini hissederek huzursuzca anlatmaya başladı. Sözleri bitğinde Kenan öfkeden delirmiş haldeydi. sertçe oturduğu yerden kalkıp hırsla kapıya doğru yönelince Nisa arkasından panikle koşturarak söylendi.
"Abii,bak Rüya'ya benim anlattığımı söyleme asla affetmez beni. Bırak hazır hissettiği zaman kendisi anlatsın her şeyi." Nisa'nın sözleri ile başını olumlu anlamda sallayan adam hırsla evden çıktı. Aracına binerek tekrar yola koyulurken karısının gönlünü nasıl alacağını düşünüyordu. Nasıl anlamadan dinlemeden kırmıştı onu. Zaten kanatları kırık kuş misaliydi, kendisi ise yaptığı hatalarla uçma çabalarını da engelliyordu. İçinden o lanet herifin gerçekten ölmüş olması için dualar ediyordu yoksa onu elinden kimse alamayacaktı. gözünün önünde canlanan sahnelerle hırsla direksiyona yumruğunu geçirerek yol boyu kendine lanetler okumuştu. Onbeş dakika gibi bir zaman diliminden sonra eve gelerek cebindeki anahtarı çıkarıp yavaşça kapıyı açtı. İçerideki sessizlikle yatak odasına doğru ilerlerken duyduğu sesle olduğu yerde bekledi.
Hafif bir müzik sesi kulaklarına çalınırken yüzünde acı dolu bir gülümseme oluştu. Karısı yalnızlıktan korkar ve hafifte olsa onu sakinleştiren seslere sığınırdı. Yetimhane günlerinden kalma bir alışkanlık larından biriydi buda. Kapının kolunu yavaşça indirerek başını içeri uzattı. Gözleri odada gezinirken karısının yatakta uyuduğunu görünce sessiz olmaya çalışarak içeriye girdi ve yavaşça yatağa yaklaştı. Üzerini örtmeden uyuyup kalan karısına olumsuz bir şekilde başını sallayarak arkasındaki dolabı açıp bir battaniye aldı. Uyuyan karısının üzerini örtecekken ıslak olan saçları dikkatini çekince battaniye yi kenara bıraktı ve karısına doğru elini uzattı. Saçlarını kurutması için kalkmasını isteyecektiki elinin altında gördüğü defterle bu düşüncesini biraz ertelemeye karar verdi ve sessiz olmaya gayret edip uzanarak defteri aldı. Pencerenin kenarındaki koltuğa doğru ilerleyip sessizce oturdu ve elindeki defteri karıştırmaya başladı.
Gözleri hızla yazılan satırların üzerinde gezinirken okuduğunun bir günlük olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Yetimhane günlerinde yaşadıkları anıları,arkadaşlıkları,sevinci, üzüntüsü karalanmış bir kaç sayfa ve o adamdan bahsettiği korkuları. İçinde kıyametler koparken elinden bir şey gelmiyordu. Neden kendisine bir şey anlatmadığını kendisi ile alakalı sayfalarda buldu.
"Beni sevme ihtimali varken,başımdan geçen olayları anlatıp onun bana acımasını ve benden soğumasını göze alamam.!"
Okuduğu satırlarla bakışları karısını bulurken ne düşüneceğini şaşırmıştı. O hiç onun düşündüğü gibi acımamıştıki karısına. Kızmıştı,bağarmıştı,öfkelenmişti,alay etmişti,sevmişti ama acımamıştı. Acınası durumda olan kendisiydi. Bir zamanlar ondan uzak durabilmek adına yaptığı hataların bedelini ödüyordu şu an. Biraz daha karıştırdı defteri onun aşkına karşılık vermediği için çektiği acıları anlatmıştı. Kendisi ondan uzak durmak için başka kadınlarla yakınlaşırken, o ne kadar yara aldığını,aşkının karşılıksız olduğunu düşünerek çektiği acıları gözyaşları ile birlikte satırlara dökmüştü. Gitmek istediğinden bahsetmiş,sevmemiş olmayı dilemiş,lanetli olduğunu düşünmüştü. Kendisinin başka kadınlara olan temasından bahsetmişti.
"Onun başka kadınlara,yaklaşmasını,dokunmasını görünce sanki cehennem yer yüzüne iniyor ve ben o ateşlerin arasında yanıyorum. Bir yudum suya muhtaç ama o su bana serap misali hayal oluyor. Başka kadına her dokunuşunda biraz daha uzaklaştığını hissediyorum bu serabın. Sonra vazgeç diyorum bu serap seni Leyla gibi ebedi bir bekleyişe mahkum edecek. Sonra bir merak sarıyor zavallı kalbimi,sevişini merak ediyorum, sevdiğine olan bakışını, dokunuşlarının neler hissettirdiğini merak ediyorum? O pisliğin dokunuşları gibi korkutucu mu? Yoksa mide bulandırıcı mı? Cehennem mi? Yoksa sonsuz cenneti vaadeden bir his mi? Aslına bakarsan ben senden geçmesini bilirimde içimdeki yaramaz çocuk,yarım kalmış hayallerimin ziline basıp,basıp kaçıyor. İşte sana tutkun oluşumun sebebi o çocuksu yüreğimin, sevgiye muhtaç yanısın sen."
Kenan okuduğu satırlarla hüzünle baktı karısına. Ondan uzak durmak adına en az o şerefsiz kadar kendiside yaralamıştı Rüya'yı. O saçma sapan kadınları,Rüya'yı kendinden soğutmak için her fırsatta gözüne sokmasaydı belki de bu yaşadığı travmaları daha önceden hissedecekti. Ama kararlıydı o Kenan Hekimoğlu'ydu. Öyle ilk karşılıştığı zorlukta vurup kapıyı çıkmak onun lugatında yoktu. O adi herifin açtığı yarayı da,kendi açtığı yaraları da unutturacaktı karısına. Silecekti bütün kötü anıları ve yeni bir sayfa açacaklardı. Aldığı kararla bakışlarını karısına çevirip umutla gülümsedi ve yavaşça oturduğu yerden kalkıp günün olayı olan tuvalet masasına doğru yaklaşıp günlüğü üzerine bıraktı. Dolaba doğru ilerleyerek bir eşofman altı ve tişört alıp banyoya girdi ve üzerini değiştirerek geri çıktı. Uyuyan karısına doğru yaklaşarak yavaşça yatağın kenarına oturdu. Ne kadar öperek uyandırmak istesede korkacağını düşünerek hafifçe dürttü.
"Bebeğim hadi uyan." Kıpırdanarak rahatsız olmuşcasına kaşlarını çatan karısına gülümseyerek baktı ve tekrar seslendi.
"Aşkım kalk hadi! Saçlarını kurutmamız lazım." Bir şey olmamış gibi davranıyordu çünkü karısının,bir kaç saat önceki yaşadıkları gergin anları unutmasını istiyordu.
Rüya gözlerini hafifçe araladı ve karşısında kendisine gülümseyerek bakan kocasını gördü. Heyacanla yerinden doğrularak boynuna sarılıp titreyen sesiyle konuştu.
"Kenan! Nereye gittin? Seni ev de göremeyince çok korktum. Bırakıp git..."
"Şhhtt!" Karısının sözlerini keserek geri çekildi ve yaşlarla dolu gözlerine mahçupça baktı.
"Gitmek yok! Hem daha yeni kavuştuk,gitmekte neymiş?" Kapıyı işaret ederek sırıttı. " Beni şu kapının dışınada koysan gitmem artık." Rüya'nın iri gözlerinden damlayan yaşı elini uzatarak sildi ve temkinle yaklaşıp yanağına bir öpücük bıraktı ve pişmanlıkla fısıldadı. " Ağlama artık ne olur! Sadece biraz hava almak istedim." Bakışları muzip bir şekilde parlarken sözlerine devam etti. "Beni bu kadar özleyeceğini bilseydim dizinin dibinden ayrılmazdım." Rüya'nın yüzünde de hafif bir tebessüm oluşurken Kenan oturduğu yerden kalkıp karısınında elinden tutarak kaldırdı.
"Saçlarını kurutmamışsın. Kurutalım da hasta olma." Banyoya doğru ilerleyip kurutma makinasını alarak döndü. Makinayı fişe takarak karısının yanına tekrar gelip elinden tuttu ve yatağın ucuna oturttu. Rüya şaşkın bakışları ile kocasını izlerken Kenan makinayı çalıştırarak karısının saçlarını kurutmaya başladı.
"Kenan! Gerek yoktu ki kururdu biraz zaman geçince. Niye durduk yere iş çıkarıyorsun şimdi?" Makinayı bir sağa,bir sola çevirerek kurutma işlemine devam eden adam kesin bir dille konuştu.
"Olmaz! Hasta olmanı istemiyorum." Kocasının sözleri ile gülümseyen kadın ellerini Kenan'ın ellerinin üzerine koyarak tekrar konuştu.
"Yeter o zaman. Sevmiyorum ben kurutma işlemini. Başımı ağrıtıyor." Makinayı kapatarak kenara bırakan adam halinden memnun bir şekilde konuştu.
"Kurutman lazım ama. İki dakikalık iş için hasta olmayı göze alıyorsun tembel pastacı." Yüzündeki gülümseme ile tekrar yatağa ilerleyen adam örtüyü kaldırarak yatağı işaret etti karısına.
"Şimdi uyuyabilirsin. Hem bir daha üzerine bir şey almadan da yatma." Rüya açılan yatağa doğru ilerleyerek kocasına gözlerini devirdi ve örtünnün altına girerek üstüne çekti.
"Oldu mu!?" Karısının asılan yüzü ile eğilip alnına bir öpücük bıraktı ve kapıya doğru yöneldi. Yataktaki kadın kocasının ne yapmaya çalıştığını anlamayarak kaşlarını çatıp teleşla yerinde doğruldu ve konuştu.
"Kenan nereye?" Karısına dönen adam eliyle dışarıyı işaret ederek cevap verdi.
"Sen rahat uyu Aşkım. Ben diğer odada kalacağım." Arkasını dönüp tekrar kapıya yönelince Rüya ağlamaklı bir ses tonuyla tekrar konuştu.
"Kenan özür dilerim!" Karısının sözleri ile Kenan şaşkınca ona bakarken Rüya devam etti sözlerine. " Söylediklerim yüzünden uzaklaşıyorsun benden." Karısının kendisini suçlamaya başlaması ile hızla ona yaklaşan Kenan yine yaşların dolduğu gözlerine üzgünce baktı.
"Rüyam. Karıcığım! Ben senin öyle daha rahat edeceğini düşünmüştüm. Yoksa,sana sarılıp kokunu içime çekerek uyumayı ne kadar istediğimi tahmin bile edemezsin." Anlayışla karısının gözlerine bakarak sözlerine devam etti. " Burada kalırsam sana dokunmadan duramam! Kendini kasıp,korkmanı istemediğim için yandaki oda da kalmayı düşünmüştüm sadece." İşittiği sözlerle kocasının eline uzanarak avuçlarının arasına alıp yatağa doğru çekerken kendini ifade etmeye çalıştı.
"Kenan anlamadığın şey şu; ben senin dokunuşlarından,rahatsız olmuyorum ve korkmuyorum! Habersizce ani gelen temaslar bana o adamın doku..." Kenan'ın bakışları öfkeyle kararırken parmakları ile karısının dudaklarına dokunarak susmasını sağladı.
"Tamam! Ben anlıyorum seni. Kendini daha fazla üzüp anlatmana gerek yok." Anlatırken bile olsa aynı acıları ve duyguları yaşamasını istemiyordu karısının. Sırf onu mutlu edebilmek adına bazı şeyler için zorluyordu kendisini. Ama bu defa bekleyen, sabreden kendisi olacaktı. Bakışlarını biraz daha yumuşatarak gülümsedi. "Beraber sileceğiz kötü anıları. O güne kadar beklerim dokun..."
Bu defa kocasının sözlerini kesen Rüya olmuştu. Üstelik dudaklarına kapanarak. Susturmak için yaptığı bu eylem Kenan'ın şaşkınca beklemesi üzerine, geri çekilmesine sebep olmuştu.
"Şimdi anladın mı korkma dığımı? Aptal mısın sen?" Kenan'ı kolundan tutarak tekrar yatağa çekti ve göğsünden iterek yatmasını sağladı. Şaşkın bakışlarına bakarak tekrar sözlerine devam etti.
"Zamana ihtiyacım var evet. Ama bu durumu senin benden uzak kalmanla aşamayız." Belliki kocası o adamın onda açtığı yarayı öğrenmişti. O zaman kocasına biraz yardım ederek beraber atlatacaklardı bu günleri. Elini kaldırıp parmaklarını göstererek rahatsız olduğu ve korktuğu şeyleri saydı.
"Sessizce yaklaşmak, aniden öpmek dokunmak yok. Benim görmediğim bir yönden yaklaşıp temasta bulunmadığın sürece de sorun yok Aşkım." Kenan yattığı yerden doğrulmaya çalışarak tek kaşını kaldırdı ve muzipçe konuştu.
"O zaman haberli bir şekilde olduğu sürece sorun yok diyorsun yani?" Rüya gülümseyerek başını sallayınca Kenan'ın dudakları tehlikeli bir şekilde kıvrıldı ve heyecanla konuştu.
"Bebeğim o zaman biraz sonra sana yapacaklarımdan korkma." Rüya gözlerini endişeyle kısarken Kenan çapkınca sırıtıp karısını kendisine doğru çekti. " Hani haberin olsunda korkudan çığlık atıp milleti başımıza toplama." Diyerek karısını yavaş hareketlerle yaklaşmaya başlayjnca Rüya'nın gözlerinde korku pırıltıları yerini alırken sözleriylede belirtti.
"Kenan ben dokunuşlarından korkmuyorum falan derken o işten bahsetmedim." Kırpıştırdığı gözlerini kocasının dudaklarına çevirerek sözlerine devam etti. " Yani o işten hala korkuyorum. Hazır değilim." Kenan karısının dudaklarına, dudaklarını sürterek homurdandı.
"Biliyorum bizde yavaş,yavaş alıştırmalara başlarız Aşkım. Mesela şimdi uzun uzun beni öpebilirsin değil mi?" Kocasının sözleri ile gülümseyen kız dibine kadar sokulan adamın tek kaşını kaldırıp bakışlarını kısması ile söyleyeceği şeyi bekledi. " Yoksa onuda mı yapamazsın?" Kızın gözleri meydan okurcasına parlarken kocasının dudaklarına doğru yöneldi.
"Bilmem! Denemek istermisin hayatım?" Beklentiyle kocasına bakan Rüya dudaklarında hissettiği sıcaklıkla Kenan'ı fazla bekletmemişti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Elindeki anahtarı vestiyerdeki kasenin içine atan adam işittiği sözlerle kaşlarını çatarak sesin geldiği yöne doğru ilerledi.Salonun kapısına geldiğinde kapıya dayanarak kollarını göğsünde birleştirip kendisine arkası dönük olan kadının mırıldandığı türküyle yerleri silişini izledi.
"Gezmedim yorulmadım Cemil Boş yere kırılmadım Cemil Sana benzer dünyada Cemil Bir başka bulamadım Cemil"
Tepesinde topladığı saçları altına giydiği şortu ve üzerindeki salaş tişörtüyle iki dizinin üzerine eğilmiş bir şekilde yerleri temizliyordu. Karısının bulunduğu pozisyondan dolayı, Ali'nin gözleri kalçalarına kayarken türkünün içinde söylediği isimle kaşlarını çatarak seslendi.
"Kolay gelsin Ayşem." Kadın yaptığı işe o kadar dalmıştıki arkasından gelen sesle ufak bir çığlık atıp yerinde zıpladı. Boş elini göğsüne bastırarak yavaşça yerden doğruldu ve kocasına doğru döndü. Mavi gözlerini kırpıştırarak bakışlarındaki korku kırıntıları ile çemkirerek konuştu.
"Aşk olsun Alim! Az daha yüreğime indiriyordun." Kaşlarını çatarak sözlerine devam etti. " Niye sessiz,sessiz yaklaşıyorsun?" Bakışlarını kısıp elindeki bezi kocasına doğru salladı. Hem siz hangi ara yerleştirdiniz Azra'nın evini?" Ali karısının kendisine doğru salladığı bezi görünce kaşlarını iyice çatarak tehlikeli bir şekilde üzerine doğru yürüyüp karısının sorularını cevaplamaya başladı.
"Bir kere ben sessizce yaklaşmadım,sen Cemil'e o kadar sitemliydin ki duymadın bile beni." Karısının karşısında durarak elinde tuttuğu bezi inceledi bir süre ve yüzünü buruşturarak tekrar konuştu. " İkinci soruna gelecek olursak evet yerleştirdik Azra'nın evini." Ayşe kocasının hareketlerindeki tuhaflık ve kaşlarının çatılmış haline bakarak sebebini merak ederken, Ali elini çenesinde gezdirerek sinirle gülümsedi.
"Şimdi Ayşem senin soruların bittiyse bende bir kaç soru sorabilir miyim?" Karısının mavi gözleri şüpheyle kısılırken olumlu anlamda başını salladı. Bu hareketinin üzerine sağ elini beline koyan adam sol eliyle bir işareti yaptı ve konuştu.
"Nereden çıktı bu Cemil havası?" Çenesindeki elini hesap sorarcasına karısının gözleri önünde sallayıp kükredi. "Cemil kim kadın!? Delirtme beni?" Kocasının sorusu ile Ayşe'nin ağzı tabiri caizse bir karış açılırken şaşkınlıktan balık misali bir kaç kez açıp kapadı. Yüzünü buruşturarak karşısındaki adama bakan kadın huysuzca konuştu.
"Yok artık Alim! Delirdin sen iyice! Türkü olduğunu bilmiyormuşsun gibi bir de." sesini kalınlaştıran kadın kocasının taklidini yaparak sözlerine devam etti. " Cemil kim? Beni delirtme kadın diye böğürüyorsun!" Ali başını sağa sola sallayarak karısına biraz daha sokuldu ve salaş tişörtün açıkta bıraktığı göğüslerine kayan bakışları ile tekrar konuştu.
"Türkü olduğunu bende biliyorum yavrum. Niye Ali'li bir türkü seçmiyorsun? Sanane elin adamı Cemil'den yahu?" Ayşe kocasının bakışlarının kaydığı yeri fark edererek tişörtün yakalarını çekiştirince Ali'nin bakışları tekrar karısının gözlerine döndü.
"Ali abartma istersen? Kırk yıllık türküyü değiştirip Alim diye mi söyleyim?" Adam karısına bir adım daha yaklaşarak iyice sokuldu ve düzelttiği tişörtün alt kısmından tutatarak çekiştirip biraz önceki manzarayı tekrar yakaladı.
"Bir daha başka bir erkek ismi duymak istemiyorum karıcığım." Karısının gözlerini devirmesi ile hâlâ elinde tuttuğu beze uzanıp aldı ve gözlerinin önünde sallayarak biraz önceki sakin uslubunun üzerine sert bir şekilde kükredi.
"Allah aşkına Ayşem benim hayranı olduğum kadına imzalattığım,büyük hatırası olan tişörtümü nasıl toz bezi yaparsın aklım almıyor?" Ayşe'nin gözleri, hayranlık ve kadın kelimelerinin aynı cümle içerisinde geçtiğini duyunca ateş saçacak dereceye gelmişti. Hızla kocasının elindeki tişörtü alarak masanın üzerinde duran makasa yöneldi ve öfkeyle söylenerek kesmeye başladı.
"Al sana kadın" Al sana hayran!" Bakışları tekrar Ali'ye dönünce tekrar söylendi. "Al bu da Cemil oldu mu?"Tişörtün sağlam kalan yerlerinide eliyle yırtarak kocasının üzerine fırlattı. Elindeki makası masaya bırakarak yere dökülen parçaları toplamak için eğildi ve topladığı parçalarla birlikte doğrularak Ali'nin göğsüne çarptı. Gözleri öfkeden mavinin en koyu tonunu alırken sinirle söylendi.
"Öküz!" Hırsını alamayan kadın kocasının şaşkın bakışları ile daha da sinirlenerek çemkirmeye devam etti. "Ne bakıyorsun öyle!? Bir elini beline atıp diğer eliyle kocasının arkasını işaret etti ve küskün bir şekilde konuştu. "Perdeler takılacak." Hayranı olduğun kadını hayal ederek takarsın artık." Karısının delirmiş haline gülmemek için kendini zor tutan adam biraz önceki sert tavrından eser kalmamış bir şekilde üzerindeki kırpık parçaları silkeledi. Arkasını dönerek pencereye ve koltuğun üzerindeki perdeye bakan adam faltaşı gibi açılmış bakışlarla tekrar karısına döndü ve suçlu olduğunu kabul edercesine konuştu.
"Tamam özür dilerim Ayşem! Seni sinirlendirdim,üstüne geldim,kıskançlık yaptım ve kıskandırdım hepsi benim hatam." Eliyle arkada kalan perdeyi işaret ederek sözlerine devam etti. " Şuraya baksana en az beşyüz düğme vardır o perdede! Böyle bir cezayı reva görme bana karıcığım." Kocasının sözleri ile bu defa gülümseme sırası Ayşe'ye geçereken kocasına bakarak sırıttı.
"Çırpınışların boşuna Alim kurtulamazsın! O perde takılacak!" Sözleri bitince Ali'nin yanından geçip koridora çıktı. Pencereye doğru yönelen adam köşedeki merdiveni alarak yavaşça basamakları tırmandı ve söylenmeye devam etti. " Temizlikçi tutalım dedik istemedi. Neymiş efendim içi almıyormuş başkasının yaptığı işi.Hizmetçi tutalım diyorum ben evimde,kocamın yanında yöresinde tanımadığım kadınları görmek istemiyorum diyor! Kıskançlıktan kafayı yiyecek sonunda! "
Perdenin düğmesini kornişe geçirip diğer düğmeyi tutarak geçirmeye çalıştı. Biraz önceki tişört mevzusu aklına gelince hayal kırıklığı ile sertçe homurdandı.
" Temizlik paspası denen bir alet var! Hayır anlamıyorum ki benim en kıymetli tişörtüme kadar hiç mi bir şey bulamadın kadın?"
Takamadığı düğme perdeden çıkıp yere düşünce sinirlenerek homurdandı. " Hay ben senin perdene de,düğmene de, bu nedir arkadaş?"
Merdivenden ineceği sırada karşı apartmanın balkonun da elinde bir kahve fincanı ile kendisini izleyen kadını gördü. Dikkkatlice bakınca kadının güldüğünü fark ederek içeriye doğru sert bir şekilde bağırdı.
"Beğendin mi yaptığını beni konu komşuya rezil ettin Ayşem!" Elinde başka bir bezle söylenerek içeri gelen kadın yanaklarını şişirerek nefesini sertçe dışarı verdi.
"Of!Ali of! Takma perde falan istemiyorum! Ben takarım kendim." Hızla merdivenin başında dikilen kocasına doğru ilerledi ve göğsünden itekleyerek ters bakışlar atıp homurdandı. " Kim görüyor seni evin içinde be adam? Hem iki perde taktın diye o kalas karizman çizilmez merak etme!"
Ali karısının merdiven basamaklarına sertçe basarak çıktığını fark edince kaşlarını çatıp söylendi.
"Dikkat et düşeşeceksin!" Gözleri tekrar karşı apartmanın balkonuna kayınca hâlâ kendilerini izleyen kadına ters bakışlar atıp karısının çıktığı merdiveni sıkıca kavradı ve sözlerine devam etti. " Hem ben yalan mı söylüyorum Ayşem? Rezil ettin beni komşulara. Karşı apartmandaki kadın benim halime bakarak sırıtıyor oradan." Ayşe kadın lafını duyunca kornişte olan bakışlarını çevirdi ve şüpheyle kocasına döndü.
"İşten kaytarmak için bahane üretme Alim!" Karısının şüpheyle kısılan bakışlarına karşılık adam sırıtarak konuştu.
"Niye kaytarayım Ayşem? Kadın benim gibi karizma bir adamın perde takışını hayranlıkla izlerken sen gelip görecektin,o bakıyorsa sen niye gösteriş yapar gibi hala perdeyi takıyorsun diye başımın etini yiyecektin."
Ayşe'nin gözleri kıskançlıkla parlarken Ali hemen savunmaya geçti.
"Bende bu yüzden hemen bıraktım yaptığım işi işte. Hem bana inanmıyorsan kendin bak karıcığım."
Eliyle karşı apartmanın balkonunu işaret edip, gözlerini karısından ayırmadan tepkisini izlemeye başladı. Ayşe'nin bakışları karşı apartmanın balkonunu bulurken gördüğü manzara ile şaşkınca kocasına baktı. Ali'nin ben demiştim der gibi başını sallaması ile tekrar karşı apartmana bakıp yüzünü buruşturarak yavaşça merdiven basamaklarını inmeye başladı.Kendisine sırıtarak bakan kocasının kolundan tutarak telaşla konuştu.
"Boş ver sen o kadını Alim gel sen bana yardım ette kıyafetlerimizi yerleştirelim."
Ali karısının gözlerindeki telaş ve beklemediği tepkiyle ne olduğunu anlamaya çalıştı. Karısı bir kadının, kocasını röntgenlediğine şahit olacaktı ve böyle sakince tepki verecekti. Şimdiye kadar apartmanın yıkılmış olması lazımdı. Bu defa gözleri şüpheyle kısılan Ali olunca Ayşe dudağının alt köşesini ısırarak üzerindeki tişörtü bacaklarına doğru çekiştirmeye başladı. Karısının hareketleri ile iyice işkillenen adam aklına gelen şeyle aniden pencereye doğru döndü ve biraz önceki kadının tam karşısındaki balkonda elinde telefonla sırıtan adamı gördü. Beyninde gezinen deli düşüncelerle ateş saçan bakışlarını karısına çevirip öfkeyle balkona doğru ilerledi. Ayşe kocasının arkasından seslensede Ali umursamamış ve balkon kapısını açarak bir hışım balkona çıkmıştı.
Hırsla balkona çıkan Ali karşı bina daki adamın hâlâ sırıtması ile çıldırma noktasına gelirken, karısının da arkasından balkona çıktığını fark edince ters bir şekilde Ayşe'ye baktı. Birde hâlâ üzerindeki kısacık şeylerle peşinden mi geliyordu bu kadın? Ali, karısını azarlamak için ağzını açmıştıki karşı balkondaki adamın sesi ile o yöne çevirdi bakışlarını.
"Bence bir daha şort giymemelisin. Bacaklarının güzelliğini görmek yanlız benim hakkım değilmi sence?"
Ayşe korkudan ne yapacağını şaşırırken Ali'nin kasılan bedeninin yaydığı negatif elektiriği aralarındaki mesafeden bile hissedebiliyordu. Kocasının korkutucu bakışları kendisine dönünce nefes almayı dahi bırakan kadın kalbinin korkudan çeperlerinden çıkmaması için dua ediyordu. Ali'nin yeşil gözlerine korkutucu karanlık bir perde inerken yumruklarını sıkarak balkonun korkuluklarına doğru biraz daha yaklaştı. Sinirden çene kasları oynayan adam tekrar ağzını açmıştı ki ince bir ses ortamdaki sessizliğ bozdu.
"Sen karına sahip çıkabilseydin bacaklarını görmekte sadece senin hakkın olurdu Rüzgar Bey?"
Ayşe Rüzgar ismini duyması ile kocasının yanına biraz daha yaklaşırken gördüğü adamla şaşırıp kalmıştı. Demekki kocası tanıyamamıştı bu adamı? Demek evliydi. İçine yerleşen merak duygusuyla yüzüne bir gülümseme yayılınca adamdaki bakışlarını çekerek korkuluklardan hafifçe aşağıya sarktı ve merak ettiği kıza bakmaya çalıştı. Fakat belinden tutularak çekilmesi ile son duyduğu adamın sözleri olmuştu.
"Hümaaa! Delirtme beni. Kızım ben nerden bile bilirdim o kadının..." Sözlerin gerisini duyamamıştı. Çünkü kocası onu içeriye sokarak balkon kapısını kilitlemiş sonrada kolundan tuttuğu gibi yatak odasına sürüklemişti.
"Ya Alim niye hemen içeriye sürükledin beni? Kızı merak etmiştim ben." Karısının sözleri ile sabır dilenircesine başını sağa,sola oynatan adam öfkeli bakışlarını Ayşe'ye çevirerek üzerine doğru yürüyüp duvarla arasında sıkıştırdı.
"Sen kızı göreceksin diye elin adamının da senin vücudunda görmediği yer kalmayacaktı Ayşem!" Tıslarcasına söylediği sözlerle karısının göğüs dekoltesine doğru elini uzattı.
"Ya Alim sen tanımadın adamı galiba Leyla'nın doktoru Rüzgar Bey." Gözlerindeki eğlenen ifadeyle heyecanla konuştu. " Nasılda kıskanmış karısını? Acaba niye ayrı evdeler? Benim hemen Leyla'yla konuşmam lazım." Karısının yeni farkına vardığı özelliği ile Ali'nin yüzü buruşurken yerinden hareketlenen kadının kolundan tutarak tekrar duvarla arasına sıkıştırdı.
"Sanane Ayşem? Niye ayrı evdelerse sanane? İşaret parmağını uyarırcasına salayarak karısının gözlerine baktı. " Üstelik adam haklı o ne öyle el kadar bez parçasını giyip dolanıyorsunuz ortalarda? Hem sen birde bu tişörtle nereye bakmaya çalışıyorsun anlamadım ki? Zaten normal haliyle bile göğüslerin meydanda." Bakışları karısının dolgun göğüslerine kayarken yavaşça tişörtten tutup çıkartmaya yeltendi.
"Şunu Çıkart başka bir şey giy! Evin içinde bile olsa bir daha böyle dolanmanı istemiyorum!" Ayşe kocasının sözleri ve tişörtü çekiştirirken çıplak tenine değen parmakları ile biraz önceki olayı tamamen unutmuştu. Heyecandan ne yapacağını şaşırarak gözlerini kaçırmıştı ki birden aklına gelen ayrıntıyala Ali'nin eline uzandı ve panikle konuştu.
"Ya Ali bırak! Kim görüyor evin içinde sanki!" Karısının sözleri ile tişörtü daha sıkı kavrayan Ali homurdanarak konuştu.
"Kızım çıkartsana şunu!" Çekiştirdiği tişörte karısıda asılarak engellemeye çalışınca Ali gözlerini devirerek tekrar konuştu. "Ayşem kapı çalsa, biri gelse bu halde mi karşılayacaksın?" Ayşe olumsuz anlamda başını sallayarak kaşlarını kaldırdı.
"Alim!" Boynunu bükerek yalvarırcasına gözlerine baktı. " Olmaz! Bak sonu senin içinde benim içinde iyi olmaya bilir bu işin! Sen dışarı çık ben değiştirir gelirim. " Karısının sözlerine anlam veremeyen Ali sinirlenerek tişörtü hırsla çekti. " Lan zamkla mı yapıştırdılar üstüne şu kıytırık tişörtü!" Ayşe elleri ile bedenini kapatmaya çalışırken Ali'nin gözleri önce karısının saklamaya çalıştığı göğüslerine sonrada elindeki kumaş parçasına kaydı. Fark ettiği ayrıntıyla bakışları tekrar karısına dönerken tehlikeli bir ses tonuyla konuştu.
"O lanet balkondan bu halde eğilip milleti röntgenlerken senin aklın neredeydi kadın!?" Ayşe ürkekçe gözlerini kaçırarak dudağının alt köşesini ısırdı.Korkuyla gözlerini kapayarak başını olumsuz anlamda salladı.
"Ali rahatsız ediyor. O yüzden çıkartmıştım."
Ayşe'nin sözleri kocasını fitili ateşlenmiş bir dinamit haline getirirken oluşan sesssizlikle tek gözünü açan kadın korkuyla kocasına baktı.
Ali ise öfkeden mi arzudan mı karardığı bilinmehen bakışlarını karısının gözlerinden çekmeden sıktığı dişlerinin arasından homurdandı.
"Madem rahatsız olduğun için çıkarttın,daha usturplu bir çey giyseydin ya üzerine! Ulan o balkonda eğilince ikiz kuleler gibi meydana çıktı her yerin!"
Ayşe kocasını sakinleştirmek adına bakışlarını kaçırarak mırıldandı.
"Unutmuşum. Akıl mı bırakıyorsun insanda. Hem en sevdiğim tişörtümdü o benim niye yırttın ki?"
Karısının sözleri ile sinirle gülen adam başını iki yana sallayarak hesap sorarcasına tısladı.
"Sen neyi nasıl giydiğini unut,başkalarının gözlerine bayram ettir,ben o tişörtü imha edince suçlu olayım öylemi? Ulan giyenin hiç mi suçu yok!? Hata bende tişörte değil sana kesmem lazımdı cezayı!"
Kocasının bakışlarındaki öfke ve sesindeki tınıyla Ayşe panikle konuştu.
"Alim! Vallahi kasıtlı değildi." Kocasının bakışları bedeninin çıplak bölgelerinde gezerken Ayşe ürkekçe bakarak korkuyla yutkundu. "Alim ceza falan ne oluyor? Ne kaçtı senin içine? Fantazi manyağı sadist adamlar gibi bakma bana gözünü seveyim. Korkuyorum ya!"
Karısının sözleri ile Ali başını aşağı yukarı sallayarak çapkınca sırıttı.
|
0% |