@yitenumutlar
|
Yaşlı gözlerini kırpıştırarak kirpiklerine tutunan damlaların düşmesine izin verdi. Kollarını korumak istercesine karnının etrafına dolarken gözlerinin önüne kocasının telefon ekranındaki görüntüsü gelmişti.
Bir iş anlaşması süsü verilen toplantıyla belliki kocasını kandırmıştı bu şizofren. Kocasının on beş yirmi santim arkasında, elindeki silahı başına doğru tutan adamdan haberi olmadığı okadar belliydiki o sadece iş yaptıklarını zannedip toplantıya odaklanmıştı. Hatırladığı anlarla kalp atışları hızlanan kadın öldürücü bakışlarını yanındaki adama çevirerek buz gibi bir ses tonuyla konuştu.
"Kocamın sesini duyacağım." Adam iğrenç bir kahkaha atarak başındaki kasketi çıkarıp , arabanın açık olan camından fırlattı ve kadına dönerek alaylı bir ses tonu ile konuştu.
"Kocan mı? Sen ona kocamı diyorsun seni koruyamayan bir erkeğe, bebeklerine sahip çıkamayan bir adama kocamı diyorsun?" Leyla yanındaki adama tiksinircesine bakarak hırsla yüzüne tükürdü. " Benim kocama laf edecek kadar adam mısın sen?Dünyaları önüme sesrsende Yusuf'umun tırnağına değişmem seni pislik herif." Adam yüzünü silerek sanki o sözler ona söylenmemiş gibi tekrar bir kahkaha attı ve yanındaki kadını süzdü.
" Bundan sonra ben varım! Sen önceden de benimdin,şimdi de benimsin! Olman gereken yerdesin yani benim yanımda!" Kollarını karnına dolayıp ağlayan kadının yüzüne doğru elini uzatması ile Leyla irkilerek geri çekildi. Arka koltukta cam kenarına doğru yaklaşırken Erdinç tekrar konuşmaya başladı.
"Benden korkmana gerek yok." Gözleri ile karnını işaret ederek sözlerine devam etti. " Onlar ikimizin bebeği onlara ve sana zarar vermem merak etme." Leyla alayla gülümseyip bedenini esir alan öfkeyle bağırdı.
"Onlar Yusuf'un bebekleri anladın mı beni? Sakın bir daha böyle bir cümle kurma! Benim bebeklerimin babası Yusuf!" Adam kararan bakışları ile Leyla'ya yaklaşarak çenesini sıkıca kavradı ve delirmiş gibi bakan gözleri ile tıslayarak konuştu.
"Benim sabrımı zorlama Leyla! Sana zarar vermeyeceğim derken benim isteklerime uyduğun süreyi kast etmiştim. Eğer uysal olmazsan bebeklerin doğumunu bile beklemem sana yapacaklarım için." Leyla gözlerine yerleştirdiği kararklı ifade ile karşısındaki adamdan çenesini kurtararak keskin bir ses tonu ile konuştu.
"Eğer bana yada bebeklerime dokunacak olursan seni öldürürüm anladın mı beni?" Adam karşısındaki kadının keskin tavrı ile bakışlarını ilerleyen aracın camından dışarıya çevirdi ve bir süre sonra alaylı bir şekilde tekrar kadına döndü.
"Bu sefer şans benden yana. O hatayı bir sefer yaptım. Hem beni öldürsende kocan seni bulamaz. Çünkü bir hafta sonra yeni kimliklerimizle karı, koca olarak yurtdışına ikinci balayına gidiyoruz." Leyla'nın irileşen bakışları ile pis bir şekilde sırttı."Yani evli mutlu çocuklu olarak Ülke'yi terk edeceğiz." Leyla bütün öfkesi gözlerinde toplanmış gibi yanındaki adama ateş saçan bakışlarını dikip ürkütücü bir şekilde konuştu.
"Eğer bu bir hafta içinde elinden kurtulamazsam,yada o pis canını alamazsam, bana sahip olupta kocamın yüzünü yere eğdirmene,alnına o lekeyi sürmene asla izin vermem!" Ellerini ve bakışlarını karnında gezdirerek kendi,kendine gözünden akan yaşlarla çaresizce mırıldandı. " Bebeklerimin canına bile maal olsa kendimi öldürürüm."
Leyla'nın karnına ve belinde hafif ağrılar oluşurken,uzun bir yolculuktan sonra araba şehir dışına baya uzak bir mesafede üç katlı bir villanın önünde durdu. Karnını sıvazlayan kadın kapısının açılması ile çaresizce etrafında göz gezdirdi. Etraf boş sayıla bilecek kadar tenhaydı. Bayağı uzak mesafede geldikleri villa tipinde bir kaç ev daha vardı onun dışında ormanlık ve dağlık bir arazinin içindelerdi. Karşısındaki evi incelercesine baktı.Yüksek ve üzeri tellerle çevrili olan duvarlardan pek bir şey gördüğü söylenemezdi. Garip olan bir şey vardısa her yerde mafya dizilerinden fırlamış gibi siyah takım elbiseli eli silahlı adamlar dolanıyordu. Korkarak yanındaki adama bakan kadın ürkek bir şekilde sordu.
"Nereye getirdin beni manyak herif? Bu adamlarda kim?" Adam sanki normal bir durumdalarmış gibi Leyla'nın kolundan tutarak bahçeye doğru adımlarını çevirdi.
"Hapisten bir arkadaşımın misafiri olacağız bir hafta." Eğlenircesine sırıtarak bakışlarını kadına çevirdi ve sözlerine devam etti." Galiba kötü işler çeviriyor yaptığı işlerden birisi de kadın pazarlama." Tehdit içeren bir şekilde karşısındaki koyu kahverengi gözlere bakan adam sert yüz ifadesi ile üstüne basarak sordu. "Ne demek istediği mi anladın mı?" Leyla akmaya devam eden gözyaşları ile cesur görünmeye çalışarak olumlu anlamda başını salladı.
Ne yapacaktı bu canavar ona? Ne işi vardı burada? Erdinç'in karşısında cesaretli gözükmeye çalışsada aslında çok korkuyordu. Bebeklerine bir şey olacak olma korkusu elini kolunu bağlıyordu. Onlar olmasa çoktan bu mahluğun canını almıştı,ama onlara bir şey olacak diye bir şey yapamıyordu. Bir taraftanda aklı Yusuf'taydı. Ne hale gelmişti kim bilir? Kendisini göremeyince ortalığı ayağa kaldırmış,önüne gelene saldırıp kırıp geçirmiştir. Kendisini bi an önce bulması için dua ediyordu. Korkuyordu belli etmemeye çalışsada korkuyordu. Ama o pisliğe korkusunu belli etmeyecek ona bu zevki yaşatmayacaktı. Çünkü kocası bulacaktı,bırakmazdı onları. Söz vermişti onlara bir zarar gelmesine izin vermeyecekti.İçine düşen şüphe ile gözleri tekrar doldu.
Ya bu Erdinç manyağı sözünü tutmayıp bir şey yaptıysa kocasına? Aklındaki düşünce ile hızla başını sallayarak mırıldandı.
"Hayır!Hayır. Kötü düşünmek yok." Ellerini tekrar karnına dolarken bu defa bebekleri ile konuştu. " Babanız bizi kurtaracak. Korkmak yok sakın korkmayın tamam mı?"
Büyük tahta kapının açılması ile içeri giren Erdinç,arkasında kendi,kendine konuşan kadına sinirli bakışlarını çevirerek kolundan serçe tutup içeriye çekti. Salona doğru çekiştirerek götürdüğü kadınla,içerdeki adamları görmesi ile duraksadı.
İki adam bir anda içeri dalan Erdinç'e bakarken orta yaşlı olan ürkütücü derecede mavi bakışlarını Leyla'ya çevirdi. Bakışlarındaki memnuniyetle sırıtarak gelen Erdinç'e kucak açtı.
"Vay Aslanım gelmiş! Demek hasret bitti, sonunda amacına ulaştın ha?" Erdinç karşısındaki adama iğrenç bir şekilde sırıtırken, Diğerine göre daha genç olan uzun saçlı ve gözlüklü adamın bakışları, Erdinç'in kolundan zorla kendilerine doğru sürüklediği Leyla'ya kaydı. Leyla'nın ürkek bakışları gözlüklü adama çarpınca,önce kolunu tutan ele daha sonra karnına baktığını farketmesi ile korkuyla kolunu Erdinç ten kurtarıp bebeklerini korumak istercesine kollarını karnına doladı. Kızın bu hareketi ile gözleri birleşen adamın bakışlarındaki sertlik Leyla'nın iyice korkmasına sebep olmuştu.
Karşısındaki dört kadının sorusuna karşı sessiz kalışıyla Yusuf,yanındaki dolaba yumruğunu geçirerek kadınların korkudan yerinde zıplamasına neden olurken buz gibi ses tonuyla üstüne basarak sorusunu tekrar etti.
"Size karım nerede dedim?" Esha ve Ayşe hamilelikten dolayı alt üst olan hormonları ile ağlamaya başlarken Azra sakin kalmaya çalışarak ürkekçe Yusuf'un koluna dokundu ve kendisine bakmasını sağladı.
"Yusuf biraz sakin ol." Bakışları ile Ayşe ve Esha'nın durumunu işaret ederek fısıldadı. "Lütfen!" Onunda gözleri dolmuştu. Nereye kaybolmuştu birden,bire bu kız? En fazla on dakika oyalanmıştı evde oda Talha'nın suçuydu.
Yusuf öfkeyle geniş koridorda dolanırken Rüya'nın kapatmayı akıl edemediği telefondan bir kükreme sesi duyuldu.
"Lan neler oluyor o lanet evde?" Yusuf'un bakışları Rüya'nın elindeki telefona kayarken uzanıp hırsla elinden çekti ve kulağına götürerek konuştu.
"Yunus!Leyla yok! Karım yok!" Yunus zaten Rüya'dan aldığı bilgiyle çoktan arabasına atlayıp evin yolunu tutmuştu. Sakin olmaya çalışıyordu ama karısından haber alamayıp üzerine birde Leyla'nın kaybolması ile onunda sinirleri iyice gerilmişti. Yinede sakin olmaya çalışarak konuştu.
"Yusuf,beni iyi dinle şimdi kardeşim. Ortalığı hemen telaşa vermeyelim. Sen önce evin her yerine iyice bak eğer bulamazsan."Derin bir nefes alan adam aynı hızla sözlerine devam etti. "Sitenin kamera kayıtlarını izlemeye başla. Ben yoldayım on dakikaya kadar gelirim." Yunus'un sözlerini onaylayan adam kızların "biz evi zaten aradık" sözlerine aldırmadan kendi inanıncaya kadar tekrar aradı. En son salona baktığında Emine Nine'yi elinde bastonla kendilerine doğru yaklaştığını görünce hızla arkasını dönerek dış kapıya yöneldi ve kapıyı açarak çıktı.
Kızlar korkuyla bir,birine bakarken Emine Nine karşılarına dikildi ve şüpheyle hepsini süzerek konuşmaya başladı.
"Namazı gılarkan duyduklarım dorumu? Nerde Leyla?" Kızlar gözyaşları içinde omuzlarını silkip dudak bükerken çaresizce içeriye geçip oturdular.
Yunus'a, Leyla'nın evde olmadığını söyleyen adam kamera kayıtlarını izlemek için müdüriyet'e geçtiğini haber vererek sitenin güvenlik görevlisiyle kayıtları izlemeye gitti. Olayın anlatılması ile kamera görüntüleri açılırken zaman kaybetmemek için ilk Leyla'nın evden kaybolduğu saatlerin kayıtlarına bakmaya karar verdiler.
Yunus bir taraftan Denizi ararken siteye giriş yaparak aracını park etti. Hızlı adımlarla parktan çıkarken arkasından gelen korna sesiyle,kulağına götürdüğü telefonu indirip arkasına döndü. Arabadan inen Ali'ye işaret vererek kendisini takip etmesini istedi ve koşar adımlarla Yunus'un yanına doğru ilerledi.
Hızla açılan kapıdan arkadaşlarının girdiğini gören Yusuf görevliye dönerek öfkeyle homurdandı.
"Biraz daha sardır şu kayıtları be adam!" Genç adam görüntüyü biraz daha ilerletmeye başlayınca Ali ve Yunus ta bilgisayara yaklaşarak ekrana baktılar.Beş dakika kadar geçen bir sürenin ardından Kenan ve Ömer de gelmiş hep birlikte kamera odasında sabırsız bir şekilde görüntüleri izliyorlardı. Yusuf'un sinirleri iyice gerilirken daha fazla dayanamayan adam kenarda duran sandalyeye öfkeyle tekme atarak küçük odanın içinde dolanmaya başladı.
İçi daralıyor,sanki buğazını sıkan bir şey nefes almasına engel oluyordu. Elleri buğazına giderken sıkıntıyla buğazlı kazağını çekiştirdi. Nefes alamadıkça aklına son zamanlarda sık,sık gördüğü o kabus geliyordu. O kabusları hatırlaması ile olduğu yerde donup kalırken kendi,kendine konuştuğunun farkında olmadan mırıldanmaya başladı.
"Ya o kabustaki gibi olursa her şey? Ya geç kalırsam? Olmaz! Geç kalamam! Ben...ben söz verdim karıma! Size asla zarar gelmesine izin vermem dedim" Yusuf kendi,kendine hem söylenip hem odanın içinde deli gibi dolanırken Yunus'un seslenişini duymuyordu bile. Delirmiş gibi dolanan adamım yanına yaklaşan Ömer yüzüne sert bir yumruk indirerek arkadaşının kendine gelmesini bekledi. Şaşkın gözlerin kendine dönmesi ile Yusuf'u kolundan tutup bilgisayara doğru sürükledi ve ekranı işaret etti. Yusuf başını sallayarak kendine gelmeye çalışırken,genç adam görüntüyü tekrar oynattı.
Leyla o gün giydiği siyah yünlü elbisesi ile üzerine hiç bir şey almadan evden çıkmıştı. Görüntüyü biraz daha yaklaştıran gençle,Yusuf daha dikkatli bakmaya başladı ekrana. Ne çantası,ne cüzdanı, ne de telefon vardı elinde. Hatta ayağında ev ayakkabıları ile önündeki adamı takip ediyordu. Kaşları çatılan Yusuf karısına bakmaktan farkına varamadığı ayrıntıyla bakışlarını kısarak bir iki adım önünde yürüyen adama odakladı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Adam Leyla'nın önünden ilerlerken bir şeyler söylüyor karısı ise bir iki adım arkasında gözyaşlarını silerek sanki ağladığını belli etmemeye çalışıyordu. Adamın başında kasket olduğundan yüzü tam olarak seçilemezken görüntü başka yöne geçti. Bu görüntü de Leyla, beyaz üzerinde su markası olan bir arabanın yanında arkası kameraya dönük bir şekilde dururken adam diğer sürücü tarafına geçerek Leyla'ya bir şeyler söyledi. Belliki karısı arabaya binmek istemiyordu ama adam elini sertçe arabanın kaportasına vurup diğer elindeki telefonu göstererek bir şeyler daha söyleyince karısı istemeyerekte olsa binmişti araca. Adam başındaki şapkayı çıkartıp saçlarını geriye doğru yatırınca Yusuf gördüğü yüzle bir küfür savurdu.
"Bu o Piç Yunus! Erdinç denen puşt!" Yunus hemen cebindeki telefonu çıkararak Selçuk Amir'e haber verdi. Gördüğü görüntüden sonra Yusuf çıldırmış gibi etrafındaki eşyalara zarar verirken arkadaşları zorla zapt etmeye çalışıyordu. Kendilerine yardımcı olan genç çocuktan görüntülerin kopyasını isteyen Yunus aldığı kayıtlarla diğerlerine yaklaşırken Yusuf,arkadaşına yaşlarla dolu olan gözlerini çevirerek içini yakan ateşle fısıldadı.
"Söz verdim ben Yunus! Size zarar vermesine asla izin vermem dedim." Kollarını iki yana açarak oluşan boşlukla sözlerine devam etti. " Hani nerede karım,bebeklerim! Koruyamadım işte. Ben işe yaramaz adamın tekiyim." İşaret parmağı ile bilgisayarı göstererek hırsla bağırdı. "O piç haklıydı. Bak karımı ve bebeklerimi elimden aldı. Ben ne yapa biliyorum? Sadece izliyorum.! Çünkü beş para etmez adamın teki..." Daha fazla arkadaşının haline dayanamayan Ali yakasından tutarak dizini karnına geçirdi. Silkeleyerek doğrulttuğu adamın suratına arka arkaya yumruklarını geçirirken bir taraftan da kükrüyordu.
"Allah senin belanı versin lan! Ne biçim adamsın oğlum sen!? Karını kaçırdı o şerefsiz! Sen burada beceriksizim diye söyleniyorsun." Onu tutmaya çalışan arkadaşlarını Silkeleyerek geri itekleyen Ali, Yusuf'un yakasından tutarak kapıyı açıp dışarı doğru beraberinde sürükledi. Bahçeye çıktıkları anda çenesine indirdiği yumrukla Yusuf'un yere düşmesine sebep olan Ali kaldırmak için giden arkadaşlarına dönerek bağardı.
"Bırakın lan şu iti!" Arkadaşları Ali'nin sözleri ve öfkesi karşında donup kalırken Ali işaret parmağını yerde ağzı burnu kan içinde kalan adama doğru sallayarak sözlerine devam etti.
"Babanın namının arkasına sığınıp erkeklik nasıl olur öğrenememişsin koçum! Bende seni adam zannederdim. Sen karına çocuklarına sahip çıkamayacaksan söyle ben onlarada sahip çıkarım." Yüzüne alaycı bir gülümseme takınarak yerde kendisine ters bakışlar atan adama doğru yaklaşıp can evinden vuracak o olan sözleri söyledi.
"Gerçi o it,Leyla'ya abilik yapmama zaman bırakmayarak, senin yapamadığın kocalık görevine soyunursa orasını..." Yusuf'un bakışları öldürücü bir karanlığa bürünürken hızla yerinden doğruldu ve Ali'nin karnına bu defa o dizini geçirerek kükredi.
"Laaan! Senin ne dediğini kulakların duyuyorum Aliii?" Arkadaşının yakasına yapışarak kafasını yüzüne geçirdi." Öldürürüm lan seni!" Ali ağzına gelen kanı yere tükürürken piskopatça sırıttı.
Ali'nin yapmaya çalıştığını anlayan arkadaşları ikiliyi izlemekle yetinirken Yusuf burnundan akan kanı elinin tersiyle silerek Ali'ye doğru bir hamle yapınca bu defa Ali arkadaşının karın boşluğuna yumruğunu geçirerek nefesinin kesilmesine sebep oldu ve alaylı bir ses tonuyla konuştu.
"Bu kadarmı lan yapacakların? O şerefsizin cezasıda bu kadar mı olacak?" Yusuf arkadaşının yüzüne yumruğunu geçirirken hırsla bağardı.
"O puşt dua etsin Ali! Benden önce ecel alsın canını yoksa kendi ellerimle öldürürüm o şerefsizi!" Ali arkadaşına doğru yaklaşarak yumruğunu kaldırdı fakat daha fazla bu oyunu sürdürecek olursa karısı halini görünce kalpten gide bilirdi. Yumruk yaptığı elini açarak Yusuf'un ceketinden tuttu ve hızla kendine doğru çekerek sarıldı.
"İşte benim kardeşim!Kendini koyu vermek yok Yusuf! Leyla'ya ve bebeklere bir şey olmadan bulacağız. O şerefsizin hesabınıda birlikte keseceğiz kardeşim." Yusuf'un sırtına güven vermek istercesine vurarak yavaşça geri çekilirken, arkadaşının yüzünün aldığı hali görünce biraz fazla hırpaladığını anladı. Açılan bir kaş,patlayan bir dudak gözünde ve yüzünün bazı yerlerinde oluşan morluklarla içi acısada Yusuf'u kendine getirmek için buna mecbur olduğunu düşündü. O sırada yüzüne inen yumrukla sendelerken bakışları yumruğun geldiği yöne dönünce şaşkınca baktı.
"Leyla'yı bulmadan önce bizi kalpten götürecektiniz şerefsizler!" Yunus sinirle arkasını dönüp eve doğru ilerlerken Ali de kolunu Yusuf'un omzuna atarak arkasından ilerlemeye başladı.
"Ali bulacağız Leyla'yı değil mi?" Yusuf'un çaresiz sözlerine karşılık adam güven vermek istercesine gülümsedi.
"Bulacağız tabi oğlum. Biz ne günler atlattık lan? Leyla'yı da bulacağız ve senin o doğumhanenin kapısında beklerken dokuz doğuruşuna şahit olacağız." Yusuf acıyla gülümserken Kenan ve Ömer'de arkadan durum değerlendirmesi yaparak eve çıktılar.
Kapıyı açan Azra,Yunus'un hışımla içeri girmesi ile onun üzerindeki bakışlarını tekrar kapıya çevirdi. Gördüğü görüntü karşısında elini ağzına kapatan kadın korkuyla çığlık attı.
"Alii! Yusuff! Bu haliniz ne? Ne oldu size?" Ali işaret parmağını kaldırarak karşısındaki kadına sus işareti yaparken içerden koşturarak gelen Ayşe kocasını o halde görünce attığı çığlıkla gözyaşları içinde boynuna sarıldı.
"Alim ne oldu? Ne bu haliniz?" Adam acı içinde inlerken, Azra Yusuf'un koluna girerek salona doğru ilerledi.
"Ayşem yok bir şeyim. Boşuna telaşlanma. Bak bebeğe bir şey olacak sonra." Gözleri karısının karnını bulurken Yusuf'un korkusunu birazda olsa anlamıştı. Ömer ve Kenan da kapıda gözükünce, Ömer, Ayşe'nin korkmuş haline bakıp işi şakakaya vurarak homurdandı.
"Korkma be kızım! İki koç bir birine tosladı o kadar." Ali'nin omzunu sıkarak Kenan'la içeri geçti.
Eve gelen Selçuk Amir ve ekibi olay üzerine tartışırken su arabasının ormanlık bir arazide tek edilmiş şekilde bulunması ile endişeler iyice artmıştı.
Deniz kapıda duran polis memurlarını görmesi ile telaşla elini zile uzattı ve üst üste çalmaya başladı. Evin içinde yankılanan zille herkesin bakışları kapıya yönelirken Esha kapıya doğru ilerleyip açtı. Karşısında perişan haldeki Deniz'i görmesi ile kolundan tutup içeriye çekerek merakla sordu.
"Deniz ne bu halin?" Arkadaşının sorusunu umursamayan kadın kapıdaki polisleri göstererek konuştu.
"Esas sen söyle polislerin ne işi var burada? Neler oluyor Esha?" Esha, arkadaşının sorusu karşısında olayı kısaca özet geçerken panikle içeri yönelen Deniz'in koluna yapışarak fısıldadı.
"Yunus meraktan çıldırdı. Telefonunada ulaşamamış. Üstüne birde bu olay. Önce bir elini yüzünü yıka kendine çeki düzen ver sonra gelirsin içeriye." Arkadaşının sözlerini başını sallayarak onaylayan kadın banyoya doğru ilerledi. Esha içeri geçtiğinde meraklı bakışları üzerinde hissedince kapıyı göstererek konuştu.
"Şey,Deniz geldi de. Ben telefonda üstünden anlatmıştım olayı oda yolda kötü olmuş o yüzden lavobaya girdi." Herkes tekrar meşkul oldukları konuya dönerken Yunus, Esha'nın söylediği yalanı anlayarak yavaşça yerinden kalktı ve banyoya doğru ilerledi. Kapıyı tıklatan adam kısık bir sesle fısıldadı.
"Deniz! İyimisin?" Yavaşça açılan kapıdan karısının bitkin halini gören adam telaşla içeri girdi ve kapıyı tekrar kapadı. Kollarına aldığı karısını sıkıca sararak ellerini gece karası saçlarına götürüp okşarken rahat bir nefes verdi.
"Aklımı aldın! Nerdeydin sen? Telefonlarıma niye bakmıyorsun kadın?" Karısı hafifçe geri çekilerek ağlamaktan şiştiği belli olan kahverengi gözlerini kaçırıp konuşmaya çalıştı.
"İyiyim ben Yunus. Biraz hava almak istemiştim sadece. Telefon sessizde kalmış o yüzden duymadım." Adam karısının çenesinden tutarak bakışlarını birleştirdi ve şüpheyle konuştu.
"Sende bir şey var. Söyle ne oldu bitanem." Dilinin ucuna kadar gelen şeyi geri yutmak zorunda kaldı kadın. Bu zor zamanda birde kendisi sıkmak istemiyordu kocasının canını. Nasıl olsa bir çaresi, çıkar yolu yoktu onun derdinin. O yüzden bu konuyu daha sonraya erteleyerek kaçırdığı gözlerini kocasına çevirdi ve inandırıcı olmaya çalıştığı bir ses tonuyla konuştu.
"Gerçekten iyiyim Yunus. Ama Leyla'ya çok üzülüyorum. Hem şimdi önemli olan Leyla öyle değil mi?" Yunus şüpheyle başını sallayınca Deniz kapıyı açarak usulca çıktı banyodan.
"Ah!Alim yüreğime mi indireceksin? Nasıl böyle bir şey yaparsın?" Elindeki pamuğu sertçe kocasının kaşına bastıran kadın kocasının yüzüne dolu gözleri ile baktı. Karısının üzülmesine dayanamayan adam Ayşe'nin pansuman yapan eline uzandı ve dudaklarına götürerek bir öpücük bıraktı. Bakışları mutfak kapısına kayan kadın kocasının sözleri ile tekrar işine döndü.
"Ne yapsaydım Ayşem? Yusuf'u o halde bıraksaydım bir daha kendini toparlayamazdı. Ben zaten bir kardeşimi kaybettim, birini daha kaybetmek istemiyorum!" Elindeki ilaçlı pamuğu bu defa kocasının dudaklarına bastıran Ayşe,Mehmet'i hatırlayınca hazırda bekleyen gözyaşlarını koyu verdi.
"Alim! Kimseyi kaybetmeyelim artık! Leyla'yı bulun bir an önce. Hem biz tam anlamıyla ne zaman mutlu olacağız Ali?" Karısının gözyaşlarına uzanan adam parmak uçlarına değen damlalarla acı çekercesine yüzünü buruşturdu.
"Yakında Ayşem. Çok yakında. Sen yeterki kendini üzme. Bak sen üzülünce benim içim parçalanıyor. Hem bebeğimizi düşün. Ben elimden geleni yapacağım." Karısının alnına bıraktığı öpücükle oturduğu sandalyeden kalkan Ali içeri doğru ilerledi.
Kenan elindeki makası tepsiye bırakarak attığı dikişin üstüne bant yapıştırdı ve hâlâ homurdanan arkadaşına sert bir şekilde baktı.
"Ne gerek vardı şimdi dikişe falan! " Yusuf'un sözleri ile başını sağa sola sallayan Kenan'da arkadaşı gibi homurdandı.
"Gerek vardı çünkü açılan kaşını üç dikşle kapattım. Ali'nin yerinde olsam kaşın yerine o laf anlamayan taş kafana geçirirdim yumruklarımı." Kenan'ın sözlerine ters bir şekilde bakan adam homurdanarak oturduğu yerden kalktı ve Selçuk Amir'in yanına giderek yeni bir bilgi olup olmadığını sordu.
"Malesef oğlum. Aracı kör bir noktada terketmişler ondan sonra muhtemelen başka araçla devam ettiler. Ama Leyla'nın ve Erdinç'in eşgallerini bütün birimlere yolladık. Mobeseler inceleniyor. Ayrıca hastanelere,eczanelere,havaalanlarında,garlara her yere Leyla ve Erdinç'in resimleri dağıtıldı. En ufak bir bilgide seninle iletişime geçeceğiz. Bu arada hepinizin telefonlarını dinlemeye aldık olası bir durumda belki birinizi arar diye. Şimdi biz merkezde devam edeceğiz geri kalanına. Artık sabırla bekleme zamanı." Yusuf çaresizce başını sallarken diğerleri Selçuk Amir'i geçirmeye çıktı. Kapıyı kapatan Yunus su damacanasını görünce sinirle bir tekme savurarak ağzında dolandırdığı küfürle içeri geçti.
Saatler akıp günler geçerken Leyla dan hâlâ hiç bir iz yoktu. Yusuf hallaç pamuğuna dönen sinirleri ile sürekli etrafındakilere saldırıyor kendini herkesten soyutluyordu. Tam dört gün olmuştu. Gecesi gündüzü belli olmayan, dakikayı bırak saliselerini saydığı doksanaltı saat. Morarmış gözaltları,uzamış sakalları ve bu dört günde çökmüş bedeniyle her zamanki gibi yine emniyet müdürlüğünü mesken tutmuştu.
Kendisine doğru elindeki tepsiyle yaklaşan adamla yatağın üzerinde geri,geri kaçtı Leyla. Bu adamın tuhaf bakışları ilk günden beri ürkmesine sebep olmuştu. Yatağın çarşafını korkuyla avuçları arasında sıkarken,karşısında elinde tepsiyle bekleyen adamın gözleri çarşafı sıktığı ellerine kaydı. Adamın tuhaf bakışlarında bir anlık telaş kıpırtıları oynaşırken çattığı kaşları altında şüphe ile sordu.
"Ağrınmı var?" Leyla ellerindeki bakışları görünce hemen çarşaftaki ellerini çekerek önünde birleştirdi ve başını olumsuz anlamda salladı. Adam kadının bu hareketi ile biraz daha yaklaşarak süpheli bakışlarını üzerinden çekmeden tepsiyi uzattı.
"İyi. Bir şeyler ye o zaman." Tepsiye göz ucuyla bakan Leyla'nın karnı açtı fakat canı istemiyordu. Kocasını merak ediyordu. Erdinç pisliği ya sözünü tutmadıysa? Dolan gözlerini karşısında bekleyen adama çevirerek tıslarcasına konuştu.
"Yemeyeceğim!" Adam yataktaki küçücük kalan kadını süzdü bir müddet. Karnı burnunda tabiri bu olsa gerekti. Kocaman karın, inatçı bir burun,ağlamaktan şişmiş küçük gözler. Yüzünde tebessümle omuzlarını silkti.
"Sen bilirsin ama,bebeklerinide düşünmen lazım. Bence sırf onlar için bile yemelisin." Kadının bakışları aniden sert bir şekilde adama dönünce adamda aynı şekilde karşılık verdi. "Bakma öyle doğruları söylüyorum. Kaç gündür doğru düzgün bir şey yemiyorsun." Tek elini kaldırarak sertçe Leyla'nın karnını işaret etti. "Nasıl beslenecek o bebekler?" Leyla alayla gülümseyerek adamın tuhaf gözlerine çevirdi bakışlarını ve meydan okurcasına baktı.
"Ölüm orucuna başladım! Üç günüm yokmu,o pisliğin beni buradan götürmesine?" Gözyaşları ellerinin üzerine damlamaya başlayınca hırsla silerek sözlerine devam etti. " Bu üç günde kocam beni bulursa zaten ölmem,ama diğer ihtimali de düşünerek bu adamın ekmeğine yağ süremem ölürüm daha iyi." Adamın gözleri irice açılırken yatağa doğru bir adım daha atarak sinirle bağırdı.
"Saçmalama! Kocan seni bulsa, sen iyi olsan bile bebeklerin bu durumdan alacağı zararı hiç düşündünmü? Bile isteye öldürecekmisin onları?" Kadının gözleri çaresizlikle tekrar akmaya başlayınca adam yüzündeki top sakalı ile oynayarak düşünmeye başladı. Bir kaç saniye sonra tereddüt dolu bir sesle konuştu.
"Bu yemeği yemen için ne yapa bilirim?" Leyla adamın sözleri ile eğdiği başını kaldırarak gözlerinde yeşeren umut kırıntılarıyla konuştu.
"İstediğim bir şeyi yapar mısın?" Sert yüz ifadesini bozmayan adam başını hafifçe sallayarak kızı onayladı.
"Ama seni buradan çıkarmamı isteme sakın! Ayrıca yapacağım şeyden sonra yemeklerini düzenli olarak yiyeceksin." Kız heyecanla başını sallarken aklına gelen ayrıntıyla gözleri şüphe ile kısıldı.
"Sen onların yanındasın niye bana iylik yapasın ki? Onlar kötüyken senin iyi olman saçma olurdu?"Şüpheli bir şekilde karşısında dikilen adama baktı. Uzun,arkasından bağladığı saçları, top sakalı,gözlükleri,yırtık kot pantolonu ve üzerindeki salaş tişörtle yurtdışından gelmiş bir turisti anımsatıyordu. Bakışları tekrar adamın gözlerini bulurken sözlerine devam etti. " Bana iylik yapınca senin çıkarın ne olacak?" Adam kendinden ürken kadına yüzünde belli belirsiz oluşan bir tebessümle bakarak omuzlarını silkti.
"Hiç bir şey! Ben sadece o zavallı bebekleri düşünüyorum. Onlara bunu yapmaya hakkın yok." Leyla dolan gözleri ile acı bir şekilde gülümseyerek alaylı bir ifadeyle konuştu.
"Şu an bulunduğun yer ve yanında bulunduğun kişilere bakılırsa senin de iyi biri olduğun söylenemez. O yüzden sana inanmamı bekleme." Adam gözlüklerinin arkasındaki kahverengi gözlerini devirerek umursamazca omuzlarını silkti.
"Sen bilirsin. Erdinç ve Ümit dışardayken belki bi yardımım dokunur demiştim ama istemiyorsan benimde yapacak bir şeyim yok." Gözleri ile tepsiyi işaret ederek yatağın üzerine bıraktı. " Belki fikrinden vaz geçer bir şeyler yersin. Tabi bebeklerini düşünüyorsan." Adam arkasını dönerek kapıya doğru ilerlerken Leyla karnını okşayıp kararsızca adama baktı. Nasıl güvene bilirdiki? Burada zorla tutulduğunu bilerek diğerlerine yardım eden bir adama. Kararsız bakışları kapıya yaklaşan adama kaydı. Kaybedecek neyi vardı ki? Bu düşünceyle seslendi adamın arkasından.
"Tamam!" Eli kapı kolunda kalan adam,çattığı kaşları ile kendisine dönünce bakışlarını çekerek karnına indirdi gözlerini. " Bir tek şey istiyorum senden." Adam iri cüssesinden beklenmeyen bir yavaşlıkla kadına yaklaşıp karşısında durdu.
"Seni buradan çıkartmamı istemeyeceksin değil mi?" Kadın çaresizce başını sallayarak yaşlarla ıslanmış gözlerini adama çevirdi.
"Hayır!" Kısa bir süre isteyeceği şeyi tekrar düşünerek duraksadı ve sözlerine devam etti.
"Kocamı aramama izin verirmisin?" Adamın bakışları şüpheyle kısılırken Leyla yalvarırcasına sözlerine devam etti. " Bak sadece sesini duymak istiyorum. Yaşayıp, yaşamadığı konusunda hiç bir fikrim yok." Göz yaşlarını elinin tersiyle silerken fısıltıya benzer sözler dudaklarından döküldü. " Eğer sesini duyarsam beni bulma ümidine karşı, Erdinç'le mücadeleye devam edeceğim." Başını tekrar eğerek gözlerini karnına indirip titreyen elleri ile okşadı. " Ama sesini duymadığım sürece,bebeklerimin ve benim hayatıma maal olsada bu fikrimden dönmeyeceğim." Sözlerinden sonra öfkeden dişlerini sıkan adamın çene kaslarının oynadığını farketti Leyla. Korksada geri adım atmayarak boş bakışları ile adamın yüzüne bakmaya devam etti. Çenesindeki tuhaf sakalı düşünceli bir şekilde sıvazlayan adam odanın içinde dolanarak pencereye yaklaşıp dışarıya baktı bir süre. Daha sonra yataktaki kadına yaklaşarak başını olumsuz anlamda salladı.
"Bu çok tehlikeli." Leyla'nın bakışları hayalkırıklığı ile solarken hırsla yerinden doğrulup yataktaki tepsiye uzandı ve odanın içine savurarak bağardı.
"Çık dışarı çık! Lanet olsun hepinize! Allah belanızı versin! Nasıl insanlarsınız siz?" Ağlayarak saçlarını çekiştiren kadına yaklaşan adam sinir krizi geçirdiğini düşünerek sakinleştirmeye çalıştı.
"Kendine gel! Bebeklerine zarar vereceksin! Sana hayır demedim duydun mu beni? Kendine gel!" Leyla biraz sakinleşir gibi olunca adam iki elini kaldırıp dur işareti yaparcasına bekledi ve derin bir nefes aldı. "Tamam! Sakin ol şimdi. Tamam arayacağız kocanı tamam mı?" Leyla'nın heyecanla parlayan gözlerine bakarak cebinden pahalı bir telefon çıkarıp elinde salladı. "Ama bu ikimizin arasında bir sır olarak kalacak. Diğerleri duyarsa ben biterim. Üstelik sadece bebekler için yapıyorum bunu verdiğin sözü unutma!" Leyla heyecanla başını sallarken akan gözyaşlarını sertçe sildi. Karşısındaki adam telefonun tuş kilidini açarak kadına uzattı ve odanın diğer köşesine doğru ilerledi.
Leyla titreyen elleri ile numaraların üzerinde parmaklarını dolaştırırken heyecandan unuttuğu numarayı düşündü bir süre. Derin bir nefes alarak aklını toparlamaya çalışan kız pencereden bakan adama kaçamak bir bakış atarak numarayı tuşladı ve kulağına götürdü.
Yusuf sinirli bir şekilde Selçuk Amir'in odasında dolanırken çalan telefonla bakışları Selçuk Amir'le kesişti. Dar kotunun cebinden çıkardığı telefonun ekranına bakan adam kaşlarını çatarak mırıldandı.
"Gizli numara!" Masasından fırlayan orta yaşlı adam Yusuf'un yanına yaklaşarak heyecanla konuştu.
"Ne duruyorsun açsana evlat! Leyla ile ilgili olabilir." Hızla başını sallayan adam hâlâ çalan telefonu açtı ve kulağına götürerek cevapladı.
"Alo!" Karşıdan gelmeyen ses yüzünden şüphe ile kaşları çatılırken tekrar konuşmak için hareket lenmiştiki bir hıçkırığın ardından isminin fısıldanması ile donup kaldı.
"Yu...yusuf!" Günler sonra karısının sesini duyan adam tıpkı Leyla gibi gözyaşlarını serbest bıraktı ve telaşla konuştu.
"Leylam! İyimisiniz? Bir şey yaptımı sana o şerefsiz?" Selçuk Amir hızla masasına yaklaşarak yer tespiti için bilgi verirken Yusuf'ta, Leyla'nın konuşmasını bekliyordu sabırsızlıkla.
Boğazına yerleşen yumruyla pencere kenarındaki adama minnetle bakan kadın sertçe yutkunarak boğazındaki düğümün gitmesini umdu. Gözyaşlarını silerek derin bir iç çekti ve sakince konuşmaya çalıştı. Çünkü kendi ne kadar panik yaparsa biliyorduki kocasını daha çok endişelendirip korkmasına neden olacaktı.
"Hayır! Bir şey yapmadı." Telefonnun ucundaki adam rahat bir nefes alırken Leyla tekrar konuştu.
"Yusuf, be...ben onunla isteyerek gelmedim. Senin gittiğin iş görüşmesi tuzakmış. Başına arkadan silah doğrultmuştu. Eğer onunla gelmezsem seni öl..." Karısının hızlı bir şekilde kendini suçluymuş gibi aklamaya çalışması ve anlattıkları ile öfkeden deliye dönen adam yanındaki dolaba yumruğunu geçirerek Leyla'nın sözlerini kesti.
"Biliyorum Güzelim isteyerek gitmedin. Şimdi bana nerede olduğunu söyle." Aklına gelen ayrıntı ile gözleri kısılırken şüphe ile sordu. "Sen nasıl aradın beni? Kimin bu telefon? Nasıl izin verdiler sana?" Leyla derin bir nefes alarak odanın içinde dolanan adama baktı.
"Onların arasından biri. Bu iyiliği niye yaptı bilmiyorum ama galiba o iyi biri Yusuf." Adamın kendisine dönen bakışları ile yüzünden hafif bir tebessümün gelip geçtiğine yemin edebilirdi Leyla.
"Yusuf ben nerede olduğumu beni nerede tuttuklarını bilmiyorum." Gözyaşları tekrar süzülmeye başlayınca karşısındaki adam kendine yaklaşarak saati işaret etti. "Ama şunu bilmeni istiyorum. Bebeklerimiz ve ben iyiyim. Eğer sen bizi bulmadan o pislik bana bir şey yapmaya kalkarsa canıma kıyacağım." Yusuf'un gözyaşları yanaklarından süzülürken karısının sözlerini kesin bir dille reddetti.
"Hayır bulacağım sizi! O şerefsiz senin kılına bile dokunamadan bulacağım ve cezasını kendi ellerimle vereceğim. Sakın aksini düşünme Leylam!" Leyla karşısında duran adamdan bakışlarını kaçırarak telefona doğru çaresizce fısıldadı.
"Yusuf öyle bir durumda senin yüzüne nasıl bakarım? Ben senin başın eğik gezmene dayanamam." Karısının sözleri ile yaralı bir Aslan misali kükredi adam.
"Sakın Leyla! Sakın! Öyle bir şey yapmaya kalkarsan seni asla affetmem." Elindeki telefonu kırarcasına sıkarak sözlerine devam etti. " Bebeklerimize ve kendine dikkat et! Sen sadece kavuşacağımız anı düşün çünkü ben öyle yapıyorum güzelim." Telefona doğru uzanan adama eliyle bir dakika işareti yapan kadın aceleyle konuştu.
"Seni çok seviyorum Yusuf! Her zaman çok sevdim. Beni bırakıp gittiğinde,beklediğim yıllar boyunca bile yalnızca sen vardın ben bir tek seni sevdim." Adam öfkeyle dudaklarını ısırırken,avuç içini akan gözlerine bastırarak karısına karşılık verdi.
"Bende seni sevdim Leyla. İlk gördüğüm andan beri seni sevdim.Beklettiğim onca yıl da bile yalnız seni sevdim. Ben seni çok sevdim Leyla." Derin bir nefes alarak sertçe burnunu çekti ve belkide hiç olmadığı kadar kararlı bir ses tonuyla tekrarladı sözlerini. "Seni bulacağım sakın yanlış bir şey yapma."
Elinden çekilen telefonla Leyla karşısındaki adama bakarken adam telefonun kapama tuşuna basarak bakışlarını yatakta perişan görünen kadına çevirip işaret parmağını uyarırcasına salladı.
"Anlaşmamızı unutma! Bu telefon görüşmesini sakın ağzından kaçırayım deme. Ayrıca sana yeniden yemek yollayacağım hepsini yiyeceksin." Leyla karşısındaki adama minnetle gülümserken adam sert duruşundan taviz vermeden kapıya ilerledi.
"Ne kadar kötü işler ve kötü insanların yanında olsanda sen iyi birisin ama hâlâ bana neden yardım ettiğini anlayamadım." Adam iri bedenini hafifçe çevirerek karşısındaki kıza baktı.
"Beklemenin ne kadar ağır bir yük olduğunu bilirim. Hele birde arkanda seni bekleyen birini bıraktıysan onun yükü daha ağırdır. Sen çok güçlü bir kadınsın Leyla! Yedi yıl sana dönmeyeceğini bildiğin bir adamı beklemek her kadının harcı değildir!" Elini kaldırarak gözlüğünü düzelten adam hızla odadan ayrılırken arkasında aklı soru işaretleriyle dolu bir kadın bırakmıştı.
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...
yitenumutlar
|
0% |