Yeni Üyelik
37.
Bölüm

A-D-Bölüm-36

@yitenumutlar

 

 

Sayıklayan adamın haline acıyarak baktı Giray. Ne olmuştu bu adama böyle? Birinden mi kaçıyordu? Yoksa tehlikeli işlere bulaşmışta, sonucu böyle ağır mı olmuştu? Düşünceler beynini istila ederken adamın tekrar aynı ismi fısıldaması ile Giray cebinden telefonunu çıkararak ekranına dokundu ve bi numarayı aradı.

 

Büyük camekanın arkasından ellerini cama dayayan adam göz yaşları süzülürken bebeklerini izledi. Onları öğrendiklerinden beri hep bir korkuyla,bir şey olacak düşüncesi ile beklemişlerdi bu uzun süreçte. Ama onlar hayata tutunarak hep mücadele etmişlerdi. Tıpkı bu gün olduğu gibi. Kuvözün içinde ağlamaya başlayan kızıyla içini bir telaş kapladı. Niye ağlıyordu şimdi? Başka bir bebekle ilgilenen hemşire hızla kızına yaklaşarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Daha sonra ağlayan kızını öylece bırakıp çıktı. Yusuf yerinde huzursuzca kıpırdanırken bir taraftanda söyleniyordu.

 

"Ne yani benim kızıma bakmayacak mı? Kızım ağlıyor o öylece bırakıp gitti." Kendi,kendine söylenen adamın kaşları düşünceleri ile çatılırken bir az önce çıkan hemşire elinde küçük cam bir biberonla geldi. Kızının derdini anlayan adamın yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken hemşire dikkatlice kuvözden çıkararak doyurmaya başladı. Kızını keyifle izleyen adamın bakışları oğluna kayınca bakışlarına tekrar bir hüzün yerleşti.

 

Küçücük bedeninde ne olduğunu anlamadığı bir sürü kablo vardı. Ayaklarını ve ellerini hafifçe kıpırdatıp kesik,kes nefes alan oğluyla sanki Yusuf'unda nefesi tıkanıyordu. Gözleri tekrar dolarken acıyla fısıldadı.

 

"Dayan Aslanım. Annen için benim için dayan. Sen annenin oğlusun öyle hemen pes etme. Annen, ben onu yanlız bırakmama rağmen yedi yıl nasıl mücadelesinden vazgeçme diyse sende bizim için mücadele et." Küçük bebek sanki babasının sözlerini duymuş gibi ellerini oynattı ve ağlamaya başladı. Bir süre daha onları izleyen Yusuf doktorlardan aldığı bilgiyle tekrar karısının yanına döndü.

 

Leyla biraz daha kendine gelmiş bir şekilde kızlarla sohbet ediyordu. Bebeklerin ne kadar tatlı olduğundan bahsederlerken Yusuf'tan önce gören erkekler de bebeklerin kime benzediği konusunu tartışıyorlardı.

 

"Ya kızlarada söyledim. Erkek olan tıpkı ben." Kenan böbürlenerek karşısında kilere bakıp sırıttı. " Aynı yakışıklı yüz,küçük kaslı kollar,gür saçlar,üstelik ben gibi mücadeleci müthiş bir şey." Erkekler Kenan'ın bu haline gülerken Yusuf karısına yaklaşarak başına bir öpücük kondurup,bebekler hakkındaki merakını gidermek için konuştu.

 

"Gayet iyiler güzelim. Kızımızın durumu,oğlumuza göre daha iyi." Leyla'nın yüzü endişeyle gerilirken Yusuf karısının eline uzanarak sözlerine devam etti. " Telaşlanma hemen. Kızımız erken doğumdan pek etkilenmemiş ama oğlumuz birazcık nazlanıyor galiba." Leyla kocasının sözleri ile gülümserken Ali karşısındaki ikiliye bakarak merakla sordu.

 

"Lan siz isim düşünmediniz mi? Kız,oğlan diyoruz sürekli." Yusuf ve Leyla bir birine bakıp gülümsediler ve Yusuf arkadaşına cevap verdi.

 

"Düşünmez olurmuyuz tabiki düşündük. Kızımızın adı Güney,oğlumuzun kide Mehmet." Azra duyduğu isimle şaşkınca bakar ken Leyla arkadaşının bu haline burukça gülümsedi.

 

"Biz böyle düşündük ama senin için bir sakıncası var mı Azra?" Leyla'nın sözleri ile yavaşça arkadaşına yaklaşan kadın dolan gözlerini Leyla'nın kahverengi gözlerine sabitleyerek elini tutup hafifçe sıktı.

 

"Aksine çok ince bir düşünce. Benim için büyük bir mutluluk. Kocamı bu kadar seviyor olmanız ve bebeğinize ismini koymanız. Teşekkür ederim." Leyla'da arkadaşının elini sıkarken Yusuf, arkadaşlarına dönerek konuştu.

 

"Ali siz eve geçin artık. Hem Ayşe ve Esha'nın da dinlenmeye ihtiyacı var." Ali ve Ömer mırın kırın ederken Yusuf diğerlerinede gitmelerini söyleyerek homurdanan adamlara karşı muzipçe konuştu.

 

"Lan gidin!Allah,Allah. Karımla yanlız kalmak istiyorum ne anlayışsız çıktınız be." Yusuf'un sözleri ile kızlar kıkırdarken Leyla'ya yaklaşıp sabah tekrar geleceklerini söyleyerek vedalaştılar.

 

Karısına doğru yaklaşan Yusuf,onun şüpheli bakışlarından bebekler için endişelendiğini anlıyordu. Fakat oğlunun durumunu şimdi karısına anlatıp daha fazla üzülmesini istemiyordu. En azından karsı kendini biraz daha toparlayana kadar aklı oğlunda olsada sorun yokmuş gibi davranacaktı. Leyla'nın şüpheli bakışlarına karşı çapkınca gülümseyip göz kırptı.

 

"Rüzgar gelmeden önce nerede kalmıştık güzelim?" Karısının kaşları çatılırken arkadan gelen sesle Yusuf bıkkınlıkla ofladı.

 

"Benden önce nerede kaldığınızı hatırlatmak istemiyorum ama sen biraz daha Leyla'nın etrafında böyle isteklerle dolanırsan bir ay komada kalacağın kesin." Karısı doktorun sözleri ile ufak bir kahkaha atarken Yusuf hoşnutsuz bakışlarını Rüzgara çevirerek bıkkınca konuştu.

 

"Senin mesain bitmedimi daha?" Rüzgar omzunu silkerek elindeki makinayla Leyla'ya yaklaşırken Yusuf'un sorusunu cevapladı.

 

"Bitti." Adamın elindeki makinaya dikkatle bakan Yusuf homurdandı.

 

"E iyi işte gitsene evine be adam!" Rüzgar omzunu silkerek makinanın ucundaki koniye bezer aleti ve kabloları makinaya takarken bir yandanda konuştu.

 

"Son bir işim kaldı. Onu da halledeyim gideceğim." Elindeki koniye benzer aleti Leyla'ya göstererek tekrar konuşmaya başladı.

 

"Leyla,biliyorsun bebekler kuvözde ve beslenmeye ihtiyaçları var. Onları buraya emzirmen için getiremeyiz. Ama sen ayaklanıp kendin onların yanına çıkana kadar bu makinayla sütünü sağıp bebekleri doyuracağız."

Rüzgar'ın elindeki alet ve işlevini öğrenen Yusuf karşısındaki adamın konuşmalarından çıkardığı yanlış anlamla hızla ona doğru yaklaşıp aleti Rüzgarın elinden hırsla kaptı.

 

"O kadar da uzun boylu değil! Biz kendimiz sağarız sütümüzü." Bakışlarını kendisine şaşkınca bakan karısına çevirerek uyarırcasına baktı. " Değil mi karıcığım." Leyla,Yusuf'un hareketi ve onu düşürdüğü durumun utancıyla gözlerini açtırarak tısladı.

 

"Yusuuuff!" Kocasının kaşları çatılırken Rüzgar ufak bir kahkaha atarak Yusuf'un omzuna dokundu. Kendine dönen adamın, Leyla'nın verdiği tepki karşısında yüzünün aldığı şekille daha çok gülmeye başladı.

 

"Lan manyak mısın? Tabiki ben sağmayacağım sütü. Bu işi hemşirelerin yardımıyla anne yapıyor. Ben sadece durumu açıklamak istemiştim." Yusuf karşısındaki adamın gülmesine iyice sinirlenerek elindeki aletin ucunu karısına tutuşturdu ve Rüzgar'ın kolundan çekiştirerek kapıya doğru sürükledi.

 

"Tamam abicim tamam hadi! Gösteri sona erdi. Gerek yok hemşireye filan biz hallederiz. Sen git evine artık." Kapıyı açarak Rüzgarı dışarı attı. " Hüma seni merak etmiştir şimdi. Hem benim yan tarafımda oturan yakışıklı ve kaslı çocuk ne zaman görsem sizin evi gözetliyor. Sen git bir el at bu duruma bence." Rüzgar'ın yüzü işittikleri ile gerilirken boynundaki steskopu hırsla çekerek önlüğünün cebine koydu ve öfkeli adımlarla gözden kayboldu. Kapıyı kapatan adam,Rüzgar'dan aldığı intikamın verdiği hazzın sebep olduğu yüzündeki zafer gülümsemesi ile içeri girdi.

 

"Niye yaptın bunu? Senin yüzünden kavga edebilirler!" Yusuf omzunu silkerek karısının yanına yaklaşıp biraz önceki aleti eline alarak konuştu.

 

"O bunu hak etti. Baksana bizi hiç yanlız bırakmıyor. Kilise müdüresi gibi her dakika dibimizde adam. Görende seni rahibe beni rahip zanneder." Leyla kocasının sözlerine karşı öfkeyle çemkirdi.

 

"Bunu yapman gerekmezdi." Elindeki aleti inceleyen Yusuf bakışlarını karısına çevirerek üzerindeki örtüye uzandı.

 

"Yalan söylemedim. O yanımızdaki gencin gözü hep onların evinde. Rüzgar'ın da bunu bilmeye hakkı vardı. Bence o çocuğu balkondan sallandırmalı." Leyla kocasının açtığı örtüyü hızla geri çekti.

 

"Seni ilgilendiren bir konu değildi." Gözleri aklına gelen şeyle kısılırken şüpheyle sordu. " Hem sen çocuğun oraya baktığını nereden biliyorsun? Sen niye o binayı gözetliyorsun be adam?" Adamın gözleri şaşkınca açılırken karısının üzerindeki örtüyü tekrar açtı.

 

"Ne diye gözetliyeceğim canım. Sigara içmek için balkona çıktığımda görüyorum." Bu defa bakışları şüpheyle kısılan Yusuf oldu. " Sen elin röntgenci sapığını mı savunuyorsun bana?" Leyla örtüyü tekrar çekerek öfkeyle söylendi.

 

"Evet savunuyorum. Çünkü çocuk Rüzgar'ların üzerinde oturan kızın sevgilisi. Anladın mı mikser Yusuf? Ali kızı sen oğlanı sapık yaptınız ya!" Yusuf şaşkın bir şekilde baka kalmıştı. Bu kadın milletini mit ajanı yapsalar çözülmedik olay kalmazdı Ülkede. Baksana karısı bile dört aydır yattığı halde sitede kim,kiminle hepsini öğrenmişti. Kadınlar ve dedikoduları bazen gerçekten işe yarıyordu. Rüzgar'ın kalbine ektiği fitne tohumlarıyla içini bir pişmanlık sararken daha sonra olayın aslını anlatmayı aklının bir köşesine not ederek bakışlarını tekrar karısına çevirdi.

 

"Bir yanlış anlaşılma olduğunu söyler durumu düzeltirim sonra." Karısının üzerindeki çarşafa uzanırken Leyla çarşafı sıkıca kavrayarak ters bir şekilde kocasına baktı. Yusuf karısının bu hareketi ile pişkince sırıtarak sözlerine devam etti. " Hadi biz şimdi bebeklerimiz için sütünü sağalım." Leyla kocasının elindeki makinayı kaparak homurdandı.

 

"Ben kendim sağarım! Rezil ettin beni zaten!" Hafif doğrularak makinayı dizlerine koydu ve sözlerine devam etti. " Hayır sanki adam göğüs meraklısı? Öyle bir konuştun ki o izlenimi bıraktın." Yusuf karısının asılan yüzüne bakarak yanına iyice sokularak yatağın köşesine oturdu ve Leyla'nın önüne dökülen uzun saçlarını omzunun arkasına doğru çekti.

 

"O bende ne izlenimi bıraktı acaba? Hafiye misali hep ensemde. Her an her yerden çıkma potansiyeline sahip." Karısının bakışlarındaki kıpırtıları görünce geceliğin göğüs kısmındaki düğmelerini açmak için yavaşça uzandı. " Bu da yetmiyormuş gibi adam karşı binam da. Korkuyorum artık Leyla. Düşünsene evde sana yaklaşırken balkona çıkıp bağardığını?" Karısının hafifçe kıvrılan dudakları ile elini kaldırarak Rüzgar'ın taklidini yaptı. " Yusuf uzaklaş Leyla'dan! Dokunmak oynaşmak yasak!" Yaptığı taklitten sonra yüzünü buruşturarak inledi. "Kabus gibi resmen." Leyla kocasının sözleri ile kıkırdarken Yusuf açtığı düğmelerden içeri elini kaydırarak karısının göğsüne dokundu.

 

"Leyla göğsüne değen ateş gibi parmaklarla bakışlarını kocasına çevirirken o sanki bu durumdan etkilenmemiş gibi göğsünü nazikçe çıkararak makinayı göğsüne yerleştirdi ve düğmeye dokunarak sağma işlemi başlattı.

 

Kocasının göğsüne yasladığı başıyla,uzandıkları koltukta film izleyen kadın bir den aklına düşen şeyle kocasına seslendi.

 

"Ömer." Bakışlarını karısına çeviren adam Esha'nın dudaklarını ısırdığını görünce elindeki kumandayı kenara bıraktı. O bu bakışların ve bu dudak dişlemenin altından ne çıkacağını çok iyi biliyordu. İçinde yeşermeye başlayan endişe tohumları ile kolunun altındaki karısının sözlerine devam etmesini bekledi.

 

"Şey diyecektim." Her zamanki gibi başlayan o cümleler gelecek tuhaf isteğin habercisi iken gözlerindeki korkuyla karısına bakıp sözlerini yarıda keserek bezgin bir şekilde konuştu.

 

"Allah aşkına bu defa yaz meyvesi isteme ömrüm ya! Geçen sefer şeftali ve eriği bulacağım diye anam ağladı." Esha kocasının o gece sabaha karşı eve geldiğini hatırlayınca mahçup bir şekilde bakışlarını kaçırarak tekrar konuştu.

 

"Yok. İstemem." Ömer yerinde hafif doğrularak karısının ellerini avuçları arasına alıp yalvarırcasına konuştu.

 

"Bak ne olur adını sanını bilmediğim sizin oralara özgü bir şey de isteme. Aradığım şeyin ismini söyleyince millet deli görmüş gibi bana bakıyor." Kocasının elinden elini çekip gülümseyerek yanağına uzandı ve sakallı yüzünü okşayarak bakışlarındaki tuhaflıkla tekrar konuştu.

 

"Yok aşkım öylede değil. Bu ikimizin yapacağı bir şey." Ömer aniden yerinden fırlayarak gözlerini korkuyla açtı ve kendine şaşkın bakışlar atan karısına sert bir şekilde konuştu.

 

"Çıkar onu aklından Esha!" İşaret parmağı ile mutfağı göstererek sözlerine devam etti. " Senin aklına uyupta ben o mutfağa girip o saçma tatlıyı yapmam bir daha!" Karısı kendi Ülkesine has bir tatlıyı aşerince ısrarlarına dayanamamış onunla birlikte mutfağa girerek tatlıyı yapmasına yardım etmişti. Peki sonuç ne olmuştu. Esha Hanım onun una ve hamura bulanmış halini sosyal medyada "kocam bana tatlı yaparken" diye paylaşıp ele güne rezil etmişti. Arkadaşlarının dilinden kurtulmak için akla karayı seçmişti. Düşüncelerinden başını sallayarak sıyrılıp kesin bir dille red etti. "Olmaz! Yapmam!" Kalktığı yere tekrar oturan adam karısının ellerine tekrar uzandı. " Ömrüm sende başka hamileler gibi normal bir şeyler aşersen. Niye eziyet ediyorsun ki bana?" Esha'nın gözleri dolarken kırgın bakışlarını kocasının kahverengi gözlerine dikerek dudaklarını büzdü ve sitemle konuştu.

 

"Seni bu kadar bıktırdığımı bilmiyordum Ömer!" Gözyaşları kırgın bakışlarından süzülürken Ömer'in içini bir pişmanlık kaplamıştı. " Aşerdiğim falan da yok ayrıca! Hamilik kursuna yazılalım mı diyecektim! Ama senin nasıl bir öküz oldjğunu unutup,senden bunu istemeyi düşünmem hayaydı zaten!" Sözleri bitince burnunu sertçe çekerek kocasının üzerinden geçmek için hareketlendi. Tam geçip doğruluyorduki Ömer'den gelen inlemeyle ona doğru döndü. Kocasının yüzündeki acı çeker gibi ifadeyi görmesi ile bakışlarını kalkmak için destek almdığı yere çevirdi ve kocasının kıvranışının sebebinin ne olduğunu anlayınca hızla elini çekerek çemkirdi.

 

"Oh olsun sana! Öküz ne olacak!" Arkasını dönüp salondan çıkmak için yönelirken kocasının sözleri ile durdu.

 

"Ömrüm ben nereden bileyim senin öyle bir şey isteyeceğini." Biraz önceki kaza ile gelişen temasın farklı boyutlara taşınmasını umut ederek gözlerindeki parlamayla karısına doğru yaklaşıp çapkınca göz kırptı ve sözlerine devam etti." Sen iste yeterki. Ben o kursu eve taşırım be! Emrine amadeyim karıcığım." Biraz suyuna gidip istediği şeyi elde etmekti niyeti. Yoksa tabiki öyle bir kursa gidipte arkadaşlarına eğlence çıkartmayacaktı.

 

Ömer'in çapkın gülüşünü fark edince Esha ıslak gözleri ile kocasının kaslı vücudunu süzerek yutkundu. Aklına biraz önceki olay gelince gözyaşları artarken, elini kaldırarak kalktıkları koltuğu işaret edip çemkirdi.

 

"Arkandaki koltukta bu gece senin emrine amade Ömer! Sanki niyetini anlamadım ben senin!" Adamın bakışları arkasındaki koltuğa dönerken buruşturduğu yüzüyle hızla karısına döndü.

 

"Ama her yerim tutulur benim orada. Hiç acımıyor musun kocana?" Sözlerinin karısının üzerinde etki etmediğini farkeden Ömer,Esha'ya iyice sokularak elini yaşlarla ıslanmış yüzüne uzatarak hafifçe okşadı. "Hem niye ağlıyorsun ki şimdi? Hadi gel odamıza gidelim." Esha yüzündeki eli hırsla ittirerek homurdandı.

 

"Biraz önce bıkkınca konuşuyordun! Şimdi işin ucu sanada dokunuyor ya hemen kıvırırsın tabi." Omuzlarını silkerek tekrar arkasını döndü ve sert adımlarla odaya doğru giderken söylenmelerine devam etti. "Sakın odaya geleyim deme Ömer! Madem bebeğimle ben seni bıktırdık bu gece o koltukta kalacaksın! Bir daha da bana dokunamayacaksın!Öküz ne olacak!" Çarpılan kapıyla Ömer yüzünü buruştururken kendi,kendine sessizce homurdandı.

 

"Ya ben ne bileyim altından nöyle bir şey çıkacağını. Bilsem kendi topuğuma sıkarmıyım hiç? Her zaman abuk subuk şeyler çekerken bu gün istediği şeye bak!? Şansıma tüküreyim şansıma!" Karısının son sözlerini hatırlayan adamın gözleri dehşetle açılırken odaya doğru bir adım attı. Ama gelme dediğini hatırlayınca bu defa geriye doğru bir adım attı. Kararsızlık ve sıkıntı içinde saçlarını dağıtırken mırıldandı.

 

"Lan yok dedi! Resmen bir daha bana dokunamayacaksın diye resti çekti! Ulan Ömer iki dakika tutamıyorsun şu dilini. Zaten kız hassas bir dönemden geçiyor ne demeye yangına körükle gidersinki? Hint damarı tutarsa vallahi şu en verimli yıllarında kurur gidersin. Öküz sün lan harbiden Öküzsün." Ne yapacağını bilmez bir şekilde salonun içinde dolanırken aklına gelen fikirle gözleri parladı. Dış kapıya doğru ilerleyip evin sigortalarına uzanan adam sinsice sırıttı. Ortalık birden kararınca dikkatli adımlarla koltuğa giderek uzanıp karısını beklemeye başladı. Esha karanlıktan korktuğu için en geç bir dakika sonra kesin odaya çağıracaktı kendisini. Keyifle gülümseyen adam içinden saymaya başladı.Sayma işine kendini o kadar kaptırmıştı ki farkertiği sayı ile duraksayarak mırıldandı.

 

"Yüz elli. Ne! yüz elli mi? Nerede kaldı bu kız ya?" İçine düşen kurtla yavaşça yattığı yerden doğrulan adam odaya doğru ilerledi. Kapıyı sesizce açıp içeri göz attı. Karanlıktan dolayı bir şey göremeyen adam cebindeki telefonu çıkararak ışığını açtı ve yatağın olduğu yöne doğru tuttu. Kendi yastığına sarılmış bir şekilde uyuya kalan karısını görünce yüzünde olan gülümsemeyle odadan çıkıp sigortaları kaldırdı ve tekrar odaya döndü. Yavaşça üzerini soyundu ve altına bir şort giyerek yatağa ilerleyip usulca karısının yanına sokuldu.

 

Esha'ya hissettirmeden kollarının arasındaki yastığı aldı ve onun yerine kendisi karısını kollarına aldı. Göğsüne iyice sokulan karısı başını boynuna doğru gömerken Ömer boynuna çarpan sıcak nefesle sabahı nasıl edeceğini düşünüyordu. Karısı uykusunun arasında elini göğsünde gezdirirken Ömer derin bir nefes alarak, uykusuz bir gecenin daha düşüncesi ile dişlerini sıkmaya başladı.

 

Kapıda endişe ile bekleyen adam içerden gelen su sesini duyunca biraz rahatladı. Bir kaç dakika sonra karısı bitkin bir şekilde banyodan çıkıp ayaklarını sürüyerek yatağa geçip uzandı. Onun bu halini endişeli gözlerle izleyen adam yavaşça karısına yaklaşarak yatağın köşesine oturdu ve karısının saçlarına uzanıp okşamaya başladı.

 

"Ayşem niye kilitliyorsun kapıyı? Ya bir şey olsa lavoboda? " Ayşe başını yastığında hafifçe kaydırarak solgun yüzünü kocasına çevirdi.

 

"Öyle kötü bir duruma şahit olmanı istemiyorum Alim. Hangi kadın yediği onca şeyi çıkarırken yanında kocasını ister? Hiç hoş bir durum değil." Karısının sözleri ile Ali'de yanına uzanarak elini karısının karnına uzatıp okşamaya başladı. Onu o durumda görmesinden çekiniyordu demek karısı? Tiksineceğini düşünmüştü demek ki? Düşünceleri arasında derin bir nefes alarak konuştu.

 

"En azından kilitleme acil bir durumda müdehale edebilmem için."Karısını kollarının arasına çeken adam göğsüne doğru sokulup olumlu anlamda başını sallayan Ayşe'ye gülümserken sözlerine devam etti.

 

"Bulantılarının bu kadar sık olması beni korkutuyor. Üstelik bu ara çok zayıfladın." Arkadaşının yaptığı tatlı sitemler aklına gelince şüpheyle konuştu. "Hem Ömer,Esha'nın sürekli bir şeyler isteyip ona rahat vermediğini söylenip duruyor. Oysa sen hiç bir şey istemiyorsun." Ayşe dirseğini kocasının göğsüne dayayarak yüzünü eline yasladı ve mavi gözlerini kocasının yeşil gözlerine çevirerek muzipçe güldü.

 

"İlla bir şey mi istemem lazım?Benim yerime sen istiyorsun ya Alim." Karısının sözleri ile çapkınca gülümseyen adam başını hafifçe kaldırdı ve Ayşe'nin dudaklarından bir öpücük çaldı.

 

"O ayrı. Tatlı,meyve, sebze gibi şeyler istemiyorsun." Ayşe kocasının her gün başladığı senfoniye tekrar başlaması ile onun dikkatini dağıtmak istercesine boynuna bir öpücük bırakınca Ali'nin bu durum karşısında başka yöne kayan düşüncelerini toparlayıp, sertçe nefes alarak tekrar söylendi.

 

"Ayşem!Boşuna dikkatimi dağıtmaya çalışma." Kocasının susmayacağını anlayan kadın tıpkı kocası gibi nefesini sertçe bırakırken Ali onun asılan yüzünü görünce hagifçe çenesine dokhnarak başını kaldırdı ve mavi gözlerine aşkla bakarak sözlerine devam etti. "Her gün aynı şeyleri söylediğimin farkındayım ama beslenmene dikkat etmiyorsun. Bebeğimizde etkileniyor bu durumdan. Ne olur biraz dikkat etsen. Böyle giderse bir sorun çıkacak ilerleyen günlerde."

 

Ayşe'nin birden yaşlarla parlayan gözlerini görünce içinden kendine mükemmel küfürler saydırmaya başlamıştı. Şimdi bir de ağlama krizine girecekti ve saatlerce susmayacaktı. Hafifçe yerinden doğrularak komodinin üzerindeki çekmeceye uzandı ve hemen bir peçete alarak karısının gözlerine bastıtdı.

 

"Kurban olayım başlama yine Ayşem! Hem ben ne dedimki şimdi?" Ayşe gözlerine kapatılan peçeteyle elini kolunu sallayarak ağlamaya başladı.

 

"Daha ne diyeceksin!? Bebeğime bakamadığımı söylüyorsun!" Adam karısının kendisini görmediğinden dolayı yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Yavrum ne alakası var? Abartıyorsun yine." Ayşe gözündeki ele sert bir fiske indirerek bağırdı.

 

"Hiçte bile. Düzenli beslenmiyorsun bebeğimizi de etkiliyorsun dedin! Beni sorumsuz bir anne olarak görüyorsun! Çek ellerini gözlerimden!"

 

"Çekmem! Çekersem vanaları açarsın şimdi. Hem Ayşem saçmalama Allah aşkına! Niye seni o gözle göreyim ki? Yediğini çıkarrığın zamanlar bebeğimiz için ne kadar endişelendiğini biliyorum,görüyorum. Öyle demek istemedim yanlış anladın beni. "

 

Nereden açmıştı bu mevzuyu. Şimdi nasıl toparlayacaktı ki?Nasıl karısının gönlünü edipte ağlamasına mani olacaktı? Ayşe burnunu sertçe çekerek çatallaşmaya başlayan sesi ile konuştu.

 

"Öyle görüyorsun işte! Ama unuttuğun bir şey var Ali sende bebeğimle beni üzüyorsun!" Yerinde kıpırdanarak yüzündeki elleri ittirmek için başını sağa sola salladı. Ali'nin gözleri şaşkınlıkla açılırken ağzından çıkan sözlere mani olamadı.

 

"Yavrum ben ne yapıyorum sizi üzecek? Sadece iyi olmanızı istiyorum. Şuç mu iyliğinizi istemem?" Ellerini karısının gözlerinden çekerek gözyaşlarını sildi ve biraz daha anlayışlı olmaya çalışıp gülümseyerek konuştu. "Kalk hadi önce senin karnını doyuralım. Bir deri bi kemik kaldın zaten." Kıkırdayarak sözlerine devam etti. "Nerene elimi atsam kemik." Yataktan kalkarak karısının elinden tutup kaldırmak için çekiştirdi. Fakat Ayşe'nin yüksek sesle ağlaması ile şaşkınca bakakaldı.

 

"Şimdi de beni beğenmediğini ima ediyorsun. Keyfimden mi zayıflıyorum yani ben. Mide bulantılarım yüzünden yediğim her şeyi çıkarıyorum." Elini kocasının elinden kurtararak öfkeli bakışlarını yeşil gözlerine dikti ve işaret parmağı ile kapıyı gösterdi.

 

"Çık odadan Ali! Git! O çok arzuladığın balık etli kadınların yanına git! Nede olsa beğenmediğin bi deri bi kemik karın senin göz zevkini bozuyor!" Ali karısının sözleri ile tepesinin attığını hissederken elini hesap sorarcasına Ayşe'ye doğru kaldırdı.

 

"Kızım manyak mısın? Nereden çıkarıyorsun bunları?" Ayşe omzunu silkerek dudaklarını büktü.

 

"Bi de el kaldırıyorsun! Vur Ali bi vurmadığın eksikti. Gerçi vursaydın canımı bu kadar yakmazdı." Ali ellerini sinirle yüzünde gezdirirken karısının sözleri ile hayretle bağırdı.

 

"Ne! Ne vurması? Ayşem çıldırdın mı sen?" Karısının onun sözlerini umursamadan hala ağlaması Ali'yi çileden çıkarmıştı. Yataktaki karısına uzanıp kıcağına aldı ve onun söylenmelerini umursamadan kapıyı açarak odadan çıktı.

 

"Alii! Bırak! O kadar laftan sonra nereye götürüyorsun beni!?" Adam karısını mutfak tezgahına oturttu ve kollarını iki yanına koyarak sıkıştırdı. Yüzündeki sırıtışla karısına biraz daha sokulup konuştu.

 

"Ne yemek istersin alıngan anne?" Ayşe'nin zaten yükselen hormonlarıyla başı dertteyken kocasının bu hareketiyle ağlamayı anında bırakıp, biraz daha yaklaştı kocasına. Karısının yakınlaşması ile Ali kıkırdayarak geri çekilince Ayşe kaşlarını çatarak homurdandı.

 

"Benimle oyun oynuyorsun. Senin hiç insafın yok mu be adam? Hamile ve hormonları tavan yapmış bir kadına böyle oyunlar yapılır mı?" Ali karısının dudaklarına küçük bir öpücük fısıldadı.

 

"Adam hamile karısının yemek yememesi konusunda çaresiz kalıyorsa her türlü oyunu oynar Ayşem!" Karısı dudaklarına doğru uzanırken Ali geri çekilerek çapkınca göz kırptı.

 

"Önce bebeğimizi doyuralım. Sende huysuz lanmadan yemeğini yersen istediğin şeye de sıra gelecek karıcığım." Ali'nin sinsi planı karşısında Ayşe'nin gözleri dolarken derin bir nefes alarak dudaklarını büzüp fısıldadı.

 

"Çok kötüsün!" Ali mutfak dolabından aldığı tavayı ocağa koyarken erkeksi bir kıkırdama ile karısına döndü.

 

"Biliyorum. Ama her şey sizin iyliğiniz için karıcığım.

 

Rüya piskoloğuyla olan görüşmesinden düşünceler içinde ayrıldı. Önceleri kendini hazır hissetmezken şu son on gündür artık daha rahat hissediyordu. Tuhaf olan şey ise bu defa kocası uzak davranmaya başlamıştı. O üzücü olaydan sonra bir hafta içinde Leyla ve kızını eve getirmişlerdi. İşte ne olduysa o günden beri kocasında bir tuhaflık vardı. Tam on gündür sanki Kenan ondan köşe bucak kaçıyordu. Düşünceler içinde kocasının odasının olduğu koridora geldiğinde karşılaştığı manzara ile gözleri yuvalarından fırlayacak dereceye gelmişti. Kocasının odasından çıkan kız kısa dar eteği ile bir uğraş içerisindeydi. Üstelik yanaklarıda al,al olmuştu. Emine Nine'nin sözleri aklına gelince beyni şimşek hızıyla senaryolar üretmeye başladı. İsminin seslenilmesi ile kendine gelirken karşısındaki kadına baktı. Yüzüne kondurduğu gülümsemeyle kocasının asistanı olan kız konuşmaya başladı.

 

"Rüya Hanım,kaçtır sesleniyorum ama siz cevap vermeyince bir an korktum. İyimisiniz?" Rüya başını olumlu anlamda sallarken kız Rüya'ya doğru eğilerek sır verirmişcesine tekrar konuştu.

 

"Kenan Bey'in odasına kadar size eşlik etmek isterdim ama eteğim yırtıldı onu halletmem gerekiyor." Rüyanın bakışları kızın gösterdiği yere doğru kayarken gördüğü manzarayla gözleri şüphe ile kısıldı. Kız yanından hızla geçip giderken Rüya bir kabusun içindeymişcesine odaya doğru ilerleyip kapısını açtı.

 

Kenan başından geçirdiği kazağı ile dönüp açılan kapıya baktı. Karısını görmesi ile gülümseyen adam eliyle sandalyeyi işaret ederek konuştu.

 

"Hoş geldin canım. Otur sana. Nasıl geçti seans?" Rüya kocasının biraz önce üzerine geçirdiği kazağa bakarak mırıldandı.

 

"İyi." Evden çıkarken gömlek vardı üzerinde şimdi bu kazakta nereden çıkmıştı. Tamam kış günüydü ama neden evde giymemişti madem o kazağı. Kenan karısının dalgınlığını farketsede seansta geçirdiği zor anlara bağlayarak üstüne gitmek istemedi.

 

"Kenan sen sabah gömlekle çıkmadın mı evden?" Odasındaki aynada saçlarını düzeltirken yüzüne yayılan gülümseme ile gizemli bir şekilde konuştu.

 

"Evet. Bir hayranım hediye etti ben de onu mutlu etmek için giymek istedim." Rüya saçlarını düzelten kocasına şüpheyle bakarken gözlerinin dolduğunu hissetti.

 

Demek hayranları vardı Kenan Bey'in? Birde yüzsüzce söylüyordu. Asistanımıydı o hayran? Hem o kızın eteği durduk yere niye yırtılmıştı? Aklına gelen şeylerle gözyaşları yanaklarından süzülürken Kenan sırtı karısına dönük bir şekilde dolabındaki dosyalarla uğraşırken tekrar konuştu.

 

"Bebeğim ufak bir işim var onu da halledeyim çıkalım." Karısından onaylayan bir cümle beklerken işittiği hıçkırık sesi ile şaşkınca arkasına döndü.

Rüya'yı gözyaşları içinde görmeyi beklemeyen adam hızla yanına yaklaşıp önünde çöktü ve ellerine uzanarak telaşla konuştu.

 

"Hayatım neyin var? Niye ağlıyorsun?" Rüya iri gözlerini kocasının kahverengi gözlerine odaklayarak acı çekercesine konuştu.

 

"Beni aldatıyor musun Kenan?" Kocasının şaşkınca açılan gözleri ile sözlerine devam etti. " Sana dedim bekleme dedim! Bırak beni dedim!"Ağlaması iyice artarken titreyen elleri ile kocasının yakasına yapıştı. "Madem bekleyeme yecektin neden bana ümit verdin? Ben senin sözüne tutunarak duvarlarımı bir,bir yıktım. Korkularımdan kurtuldum." Kenan karısının titreyen parmaklarının tenine bıraktığı hisle kendine gelirken şaşkınlıkla konuştu.

 

"Ne aldatması Rüya ne diyorsun sen!? Yok öyle bir şey?" Rüya hayal kırıklığı içinde başını sallayarak içinde yanan ateşle tekrar konuştu.

 

"Niye on gündür bana uzak davranıyorsun o zaman? Ben sana yaklaştıkça niye kaçıyorsun? Üstelik asistanın olacak şıllık eteği yırtılmış vaziyette senin odandan çıkıyor ve sen bütün bunlara rağmen beni aldatmadığını söylüyorsun." Kenan karısının ithamları ve kendine olan güvensizliği karşısında öfkelensede bu kadar yol katetmişken her şeyi mahfetmek istemiyordu. Rüya'nın yüzünü avuçları arasına alarak yaşlı gözlerine öpücüklerini bırakıp hafifçe geri çekildi ve karısının iri gözlerine bakarak sevgi dolu bir ses tonuyla konuştu.

 

"Ağlama lütfen Rüya! Ben seni aldatmadım. Sana uzak davranmamın sebebi artık küçük dokunuşlar temaslar bile işkence olmaya başladı.On gün dediğin uzaklığın sebebi arkadaşlarım bebek sahibi olurken benim onlara imrenerek senin üstüne gide bileceğimi düşünmemdi." Karısının gözünden akan yaşı sildi parmak uçlarıyla. O da tıpkı karısı gibi acı çekiyordu konuşurken. "Seni bu kadar çok isterken,arzularken dokunuşlarımı temaslarımı frenleyemeyip sana zarar vermekten korktum. O yüzden kendimi biraz geri çektim." Rüya kocasının doğruyu söyleyip söylemediğini tartarken küçük bir iç çekişin ardından tekrar asistan kızı sordu.

 

"Peki asistanının eteği senin odanda nasıl yırtıldı Kenan!" Omuzlarını bilmiyorum dercesine silkeleyen adam muzipçe konuştu.

 

"Nasıl yırtıldığını bilmiyorum. Etek giydiğini bile farketmedim.Biraz sakar bir kız. Tam kapıdan çıkarken bir yırtılma sesi geldi o kadar. Başka da bir şey bilmiyorum." Yavaşça doğrulan adam karısının ellerinden tutarak onuda kaldırdı. "Bir daha kafanda kurmadan önce bana sor hakkımda düşündüklerini." Rüya utançla gözlerini kaçırırken Kenan çenesinden tutarak başını kaldırdı ve Rüya'nın gözlerine bakarak muzipçe konuştu.

 

"Öyle gözlerini kaçırmakla kurtulamazsın karıcığım bana bir özür borcun var." Kocasının sözleri ile parmak uçlarında yükselen kadın Kenan'ın dudaklarına bir öpücük bırakıp geri çekildi. Bundan hoşnut olmayan Kenan,karısını onu ne kadar arzuladığını anlatmak istercesine öpmeye başladı.

 

Rüya'nın kazağının çekiştirmesi ile karısının bu günkü cesur hareketleri karşısında şaşkınca dudaklarından ayrıldı ve kazağını çekiştiren elleri tutarak temkinle konuştu.

 

"Rüya fazla ileri gidersen kendimi tutamaya bilirim." Kocasının sözleri ile omuz silkip, ıslak gözlerindeki pırıltıyla ona bakarak fısıldadı.

 

"Ben hazırım Kenan. Artık kendini tutmanı gerektirecek bir sorunumuz yok." Karısının sözleri beyninde dönerken gözleri heyecanla parladı. Daha sonra hızla kapıya ulaşıp arkasından kilitledi. Pencerelere doğru yaklaşan adam perdeleri çekerek tekrar karısına döndü ve kendine şaşkınca bakan karısının burnuna bir öpücük bıraktı.

 

"Ee nerde kalmıştık o zaman?" Rüya irice açılan bakışları ile odayı süzerken şaşkınca konuştu.

 

"Kenan evimize gitseydik bari." Adam başını olumsuz anlamda sallayarak karısının boynuna doğru sokularak homurdandı.

 

"Anla artık Rüya sabrım kalmadı."

 

Gülüşerek binaya giren ikili evlerinin olduğu kata çıkarken adam duyduğu seslerle olduğu yerde kalakaldı. Farkettiği şeyle hızla aşağı inen Kenan karısının arkasından seslenmelerine kulak asmadı.

 

"Yeter artık sen nasıl bi Annesin ya? Benim kocamın toprağı soğumadı daha böyle bir şeyi nasıl istersin ben den?" Kadın kolunun altındaki köpeğin başını okşayarak yüzünü buruşturdu.

 

"Iyyy! Birde kocam demiyor musun bütün şeytanlarım başıma toplanıyor." Kolunun altındaki köpeği kaldırarak yüzüne yaklaştırdı ve burnuna bir öpücük bıraktı ve dudaklarını büzerek konuştu. " Öldürecek bu kız bizi değil mi fifi?" Köpeğe bakarken yumuşayan bakışları Azra'ya dönünce birden buz kütlelesine dönüştü.

 

"Ya dediğimi yapar o nazik ve kibar zengin çocuğuyla yemeğe çıkarsın,yada ben yıllar önce yapmam gerekeni yapar seni akıl hastanesine kapatırım." Azra'nın gözleri annesinin sözleri ile dolarken merak ettiği şeyi sordu.

 

"Anne benim kocam ne yaptı sana? Niye Mehmet'e karşı böyle kindarsın? Ölen kocama hiç mi saygın yok senin? Üstelik sen zaten zenginsin beni zengin bir adamla niye evlendirmeye çalışıyorsun?" Kadın omuzlarındaki kürkünü düzelterek yüzünü buruşturup kızının sorusunu cevapladı.

 

"Sevmedim kocanı! Sevmeyeceğim,sevmek zorunda da değilim. Zaten öldü gitti işte." Azra'nın gözleri öfkeyle koyulaşırken kadın acımasızca sözlerine devam etti. " Zengin birini istiyorumki gençliğin güzelliğin bu düşük seviyeli ve gelirli insanlar arasında çürüyüp gitmesin."Azra annesinin Emine Nine'ye ve arkadaşlarına ettiği hakaretle çıldırırken yaşlı kadın bastonu kaldırıp kadına doğru salladı.

 

"Bağa bak boyalı yımırta! Seni şurda bi döverim kimse elimden alamaz. Gudurdun nu ? Sen ne isteyon benim yavrılarımdan? Şindi aynı elindeki it gibi guyrunu gısdır git yoğsa elimde galacan." Yaşlı kadının sözleri ile apartmanı inleten bir kahkaha atan kadın Emine Nine'yi küçümsercesine bakışlar atarak acımasızca konuştu.

 

"Güldürme beni Nine. Benim ve kızımın arasınada girme." Tek kaşını kaldırarak imayla yaşlı kadına bakıp güldü. "E tabi havadan gelen parayı herkes ister. Azra ve Talha burada oldukları sürece sizde onları yolacaksınız. Sizin gibilerin yaptığı en iyi şey nede olsa." Azra annesinin sözlerinden sonra yanında sendeleyen yaşlı kadının koluna girerek Annesine öfkeyle bağardı.

 

"Yeter iğrenç hakaretlerini de al çek git buradan! Bir dahada sakın gelme. Çünkü benim senin gibi annem yok!" Kapıyı kadının yüzüne çarpıp Emine Nine'yi de alarak içeri ye geçti. Yaşlı kadının ilaçlarını vererek mahçupça yüzüne baktı.

 

"Nine biraz köydeki evimize gidelim mi hem senin içinde değişiklik olur?" Yaşlı kadın dizlerinin dibindeki gözü yaşlı kızın saçlarını okşayarak konuştu.

 

"Benim gız gardaşım hastaymış gızım ben o ğa gidecedim." Azra ninesinin,annesinin sözlerinden dolayımı böyle konuştuğunu yoksa gerçektende böyle bir planının mı olduğunu anlamak istercesine yaşlı kadını inceledi bir süre. Karar veremeyince kadının planını alt üst etmemek için gülümseye çalışarak konuştu.

 

"Tamam ben köye giderim. Sende kardeşini ziyaret edip iki gün hasret giderir yanıma gelirsin oldu mu?" Yaşlı kadın Azra'yı kırmak istemediği için olumlu anlamda başını salladı.

 

"Tamam. Emme Elif gızı da al yanığa.Hem oda Meğmed'ime amanetti unuttun mu? Bide Umut olan göreve gitmiş gene. Sen Elif gızıda al hem o yalığız galmamış olur hem sen." Azra yaşlı kadının yanağına öpücükler bırakarak yerinden doğrulup telefonuna uzandı ve Elif'i aradı aldığı olumlu cevapla bir kaç parça eşya alarak yola koyuldular.

 

Asansörün önünde bekleyen orta yaşlı kadına tiksinircesine baktı Kenan. Azra'ya ve Emine Nine'ye söylediği sözleri o iğrenç hakaretleri duymuştu. Aklındaki düşünceyle kadına seslenerek kendine dönmesini sağladı.

 

"İfakat Hanım!" Kadın oldukça yavaş bir hareketle dönüp küçümseyici bakışları ile konuştu.

 

"Ne istiyorsun?" Kenan kadına yaklaşaak gülümsemeye çalıştı.

 

"Sanırım aynı şeyleri istiyoruz."Orta yaşlı kadının gözleri şüphe ile kısılırken Kenan tekrar konuştu. " Bakın siz haklısınız Azra'nın durumu hiç iyi değil. Üstelik yıllarca Mehmet'in yasınıda tutamaz. Ben sizin tarafınızdayım.Azra'nın acilen uzman desteğine ihtiyacı var. Tabi sonrada hayatını paylaşa bileceği bir erkeğe." Orta yaşlı kadının gözlerinde ufak kıpırtılar belirirken şüpheyle sordu.

 

"Bana yardım edecek misin?" Kenan olumlu anlamda başını sallayarak cebinden cüzdanını çıkardı ve kadına kartvizitini verdi.

 

"Bu benim numaram. Yarın hastaneye gelin doktorumuzla görüşelim. Merak etmeyin yakın arkadaşımdır. Siz Azra'nın durumunu anlatırsınız bende sizi desteklerim. En azından bir kaç ay tedavi görsün." Kadın olumlu anlamda başını sallayıp asansöre bindi. Kenan ise cebinden çıkardığı telefonun ekranına dokunarak bulduğu numaraya tıklayıp kulağına götürdü.

 

Azra pencerenin kenarına oturmuş dışarda yağan karı izliyordu. Etraf beyaza bürünürken Elif yanına gelerek oturdu ve gülümseyerek konuştu.

 

"Ne iyi ettik buraya kaçmakla. Bak şehirde doğru düzgün kış bile göremiyorduk." Karşısındaki kadının mavi gözlerindeki heyecan Azra'yıda etkilemişti gülümseyerek başını salladı. Elif ve küçük kızınıda alıp köye geleli iki gün olmuştu. O günden beri kar yağıyordu. Emine Nine'de kardeşine gitmiş ama oranın hava koşulları daha sert olduğu için kardan dolayı mahsur kalmıştı. Kendisi gibi yanında oturup dışarıyı izleyen kadına dönerek heyecanla konuştu.

 

"Hadi Afra'yı da hazırlayalım da kar topu oynayalım." Elif olumlu anlamda başını sallarken yerde oyuncakları ile oynayan kızını kucağına alarak hazırlamak için odaya geçti.

 

Giray kararmaya başlayan havayla yolcu koltuğunda oturan adama çevirdi bakışlarını.

 

"Mehmet sence bu iyi bir fikirmi? Şu yolların haline bak nasıl ulaşacağız. Buralar böyleyse köy yolu çoktan kapanmıştır." Mehmet bakışlarını yoldan çekmeden Giray'a cevap verdi.

 

"Lan şirret kaynanam karımı evlendirmeye kalkmış sen ne diyorsun. Bir dakika daha duramam. Kapalıda olsa o yolları geçeceğiz Giray!" Elini torpidoya vurarak içindeki öfkeyi dışa vurmaya çalıştı. Giray onu bulduktan sonra üç gün kendini bilmeden yatmıştı. Daha sonra düşerken kayalara çarpmanın etkisiyle kaburgasında olan kırıktan ve ayağındaki çatlaktan dolayı kalkamamayınca günler sonra kendini toparlayıp Selçuk Amir'i aradığında duyduklarına inanamamıştı. O lanet olayın ardından iki hafta geçmiş o ise karısının karşısına çıka bilmek çin ancak kendini toparlaya bilmişti. Köy yoluna yakın mesafede araç kara saplanınca Giray'ın ağzından bir küfür firar etti.

 

Öfkeli bakışlarını Mehmet'e çevirerek homurdandı.

 

"Sabaha kadar sabretsen ölürmüydün lan? Bu saatte bu havada yola çıkarsak olacağı buydu." Elini hırsla direksiyona vurup sözlerine devam etti. " Söyle bakalım Mecnun şimdi nasıl gideceğiz köye?" Mehmet arkaya uzanıp montları aldı Giray'ın kini ona uzattı ve sırıtarak konuştu.

 

"Yürüyerek!" Giray montunu giyerken sıkıntıyla yüzünü buruşturdu.

 

"Sen eve kadar dayana bilecek misin? Nede olsa daha tam iyileşmedin." Mehmet montunun şapkasını geçirerek güldü.

 

"Lan sen varsın ya taşırsın işte." Giray gülümseyerek başını sağa sola sallarken bu adamın arkadaşlığını sevdiğini düşünüyordu. Onu bulduğu o gün kararsız kalsada içindeki sesi dinleyip evine götürmüştü Mehmet'i. Yaptırdığı tedaviden sonra üç gün kendine gelmesini beklemişti. Daha sonra tanışma, hayat hikayeleri derken sağlam bir dostluğun temeli atılmıştı.

 

İkili karlarda bata çıka ilerlerken Mehmet'in zorlandığını gören Giray kolunun altına girerek destek verdi ona.

 

Yarım saatlik bir yürüyüşün sonunda Mehmet'in tarifiyle geldikleri evin kapısında nefes nefese bir birine bakıyorlardı.

 

"Yüzüm çokmu kötü lan şimdi Azra korkudan bayıl masın?" Giray arkadaşının heyecanına gülümseyerek konuşurken bir taraftanda kapıyı tıklattı.

 

"Sadece pişmeye hazır kestaneye benziyorsun. Ufak tefek çizikler. " İkili bir birine bakıp gülerken içeriden gelen sesle ikisininde kaşları çatıldı.

 

"Geldim Fadime Teyze." Kapıyı açan Elif gördüğü kişi ile donup kalırken. Bir anda Mehmet'in acı içinde inlemesi kapladı ortamı.

 

"Lan Ayı! Ne demeye haber vermeden şak diye bırakıyorsun?"

 

OY VE YORUMU UNUTMAYIN (:

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%