Yeni Üyelik
38.
Bölüm

A-D-Bölüm-37

@yitenumutlar

 

 

Kapıdaki kız şok içinde kalakalmıştı. Öyle bir şok taydı ki Mehmet'in yaşadığı müjdesini Azra'ya bile verebilecek durumda değildi. Gözleri dolarken üç buçuk aydır görmediği Mehmet'in yanındaki adama kaydı bakışları.

 

Uzun boyu, esmer teni ve atletik bir bedeni vardı. İri gözleri yüzünde en dikkat çekici yerken biçimli burnu ve keskin çeneside yakışıklı simasını kusursuz kılmıştı. Kalbi hiç hissetmediği bir şekilde ritmini şaşırırken bedenine yayılan tatlı uyuşuk,birden aklına evli olduğunun gelmesi ile hızla dağıldı. İçi ürperirken bakışlarını kaçıran kadın tam o sırada yerdeki adamın sesi ile ilk defa hissettiği bu değişik duygulardan sıyrıldı.

 

"Ulan nereye bakıyorsunuz öküzün trene baktığı gibi? Lan bacağım koptu şerefsiz?" Giray'dan hiç bir tepki gelmeyince bakışlarını Elif'e çevirdi. "Maviş sen bari yardım ette kalkayım kızım şuradan. Resmen kıçım buz kesti." Elif'in mavi bakışları Mehmet'e dönünce biraz duraksadı ve bir iki adımla yanına yaklaşıp eğildi. Mehmet'in kolunu boynuna atarak kalkmasına yardım ederken Giray'da girdiği transtan çıkarak Mehmet'i kaldırmakta zorlanan kadına,karmaşık düşünceleri arasında yardım etti.

 

Açılan kapıyla karşısında gördüğü kız,ömrü hayatında gördüğü en güzel gözlere sahipti. Bakışları gökyüzünün bile kıskanacağı derecede farklı olan, bakışlarla kesişince birden zayıf kalbine bir sızı saplandı.Gözlerini biraz daha mavinin en güzel tonu olan o gözlerden çekmezse hasta kalbi daha fazla bilmediği bu çırpınışlara dayanamayacaktı. Mehmet'in tekrar homurdanması ile ikili bakışlarını bir birinden çekti ve düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Lan iki saattir dikiliyoruz bir eve giremedik arkadaş!" Bakışlarını Giray'a çevirdiğinde onun Elif'e odaklandığınu görünce aklına gelen şeyle kaşları hızla çatılırken tehdit edercesine konuştu. "Lan sen mavişe gözmü koydun yoksa?" Giray'ın gözlerini odak noktasından ayırıp başını mahçupça önğne epmesi ile kükrercesine bağırdı. "Şuradan sana bi kafa koyarım yeminle duvarla bütünleşirsin it!" Bakışlarını bu sefer yanındaki kıza çevirdi ve azarlarcasına konuştu. " Elif! Eğ kız sende başını öne. Ne demeye bakıp duruyorsun elin adamına!Kocan olacak o dallamanın atarını çekemem bi de bu halimle!" Mehmet'in sözleri ile Elif bakışlarını kaçırırken Giray yüzünü buruşturarak fısıldadı.

 

"Kocan mı?" Evli miydi yani bu kız?Öğrendiği ayrıntıyla Giray 'da kaldırdığı başını tekrar aynı hızla eğerken içinde bir yerlerin hayal kırıklığı ile burkulduğunu hissetti.

 

"Eliiiff! Ayazlattın içeriyi kızım ya! Ne yapıyorsun iki saattir kapıda? Kimle konuşuyorsun? Ben Afra'yı uyuttum sen hala geleceksin! Ayrıca senin kız..." Kapıya çıkıpta direk Elif'e bakınca kızın kaşlarını uyarırcasına kaldırması ile sözleri yarım kaldı. Gözleri şüpheyle kısılıp Elif'in boynundaki kolun sahibine yavaşça dönerken kendine gülümseyerek bakan adamı görmesi ile olduğu yerde donup kalmıştı.

 

Mehmet karısının çemkirerek gelmesine sırıtırken, bir anda tepki vermeden donup kalması ile panikle bağırdı.

 

"Azraa! Kızım kendine gel!" Karısının hala tepki vermemesi ile yanında kilerden kurtularak çatlak ayağının üzerine basmadan sekerek Azra'ya yaklaştı ve yüzünü avuçları arasına alarak sarstı.

 

"Yavrum kendine gel! Ya vallahi hortlamadım Azra! Azra hadi güzelim bana bak!" Kocasının sesi kulaklarından girip beyninde yankılanırken Azra bu yaşadıklarının bir rüya olduğunu düşünüyordu. Başlangıcı güzel ama uyandığında Mehmet'i göremeyince sonu acıyla bitecek bir rüya.Gözleri boş,boş bakarken kelimeler dudaklarından fısıltı misali döküldü.

 

"Rüya! Yine o lanet rüyalardan birisi. Uyanınca yine kaybolacaksın. Beni yine bir başıma bırakıp gideceksin!" Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlarken başını olumsuz anlamda hızla salladı. Karısının haline içi parçalanarak bakan adam,onu bu duruma getirdiği için kendine bildiği bütün küfürleri ediyordu. Karısının gözyaşlarını silerken acı çekercesine oda fısıldadı.

 

"Rüya değil Azra'm. Gerçek. Bak kanlı canlı karşındayım. Geldim! Çektiğin acıları unutturmaya yaranı sarmaya geldim!" Kadın hala inanmayan bakışlarla başını sallarken Mehmet son çare dudaklarına kapandı. Şehvetten uzak hasret dolu bir şekilde karısını öperken Azra dudaklarında hissettiği sıcaklık kendine geldi. Hissettiği sıcaklık bir rüya olamayacak kadar gerçekti. Düğün gecesinden bu yana yaşadığı acılar film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken Mehmet'in dudaklarından kurtulup içinde büyüyen sinirle yüzüne sert bir tokat indirdi. Gözleri öfkeyle parlarken akan yaşları umursamadan delirmiş gibi bağırdı.

 

"Niye geldin? Ne den geldin ha? Tekrar gidip canımı daha fazla yakmak için mi geldin? Bu defa nasıl bir ölümle kandıracaksın?" Mehmet yediği tokadı umursamadan karısının acıyla kıvranan yıkılmış görüntüsünü izledi. Sonunda karısını delirtmeyi başarmıştı işte. Şu hayat denen terazinin kefelerine bir türlü aynı ağırlığı koyamamıştı. Acı hep mutluluktan daha ağır basmış ve her seferinde karısını incitmesine neden olmuştu. Gözleri dolarken tam ağzını açmıştıki Giray,Mehmet'in karısının kendi arkadaşı Azra olduğunu görünce şaşırsada adamın haline üzülerek araya girip ortamı yumuşatmaya çalıştı.

 

"Azra! Mehmet'in halini görmüyor musun? Yüklenme bu kadar. Hele bir içeri girelim daha sonra meselenizi halledersiniz."

 

Azra işaret parmağını kaldırarak bu defa Giray'a bağırdı.

 

"Sen karışma Giray! Sende bundan aşağı kalmazsın! İkinizin kumaşı aynı işte. "Karısının ve Giray'ın sanki kırk yıllık tanışıklığı varmış gibi bir, birine çemkirmesine şaşıran Mehmet bu mevzuyu sonraya bırakarak tekrar karısına döndü.

 

"Azra içeri geçelim her şeyi anlatacağım sana. Böyle olması gerekiyordu. Bir sebebi vardı." Karısı gözlerini kısarak bakışlarını Elif'e çevirince Mehmet tekrar konuştu.

 

"Azra'm sende hiç mi insaf yok? Şu havada,bu halimle yarım saatlik bir yürüyüşle geldik biz. Donduk resmen hadi içeri geçelimde içeride konuşalım." Azra,Elif'i kolundan tutarak içeriye soktu. Bakışlarını Mehmet ve Giray'a çevirerek öfkeyle tısladı.

 

"Umrumda değil duydun mu beni!?" Mehmet ve Giray şaşkınlıkla bir birine bakarken Azra sözlerine devam etti. "İstersen buz kütlesine dön! İstersen donarak geber umrumda değil! Tıpkı benim,senin umrunda olmadığım gibi. Şimdi ikinizde gidin buradan." Karısının sert tavrı karşısında Mehmet çaresizce konuştu.

 

"Azra saçmalama bu soğukta ne yaparız dışarda?" Azra ellerini beline atarak meydan okurcasına baktı.

 

"Şimdiye kadar ikiniz arkamdan ne haltlar çevirip ne yaptıysanız yine aynısını yapın! Defolun gidin şimdi." Sözlerini bitiren kadın hırsla içeriye girerek kapıyı sertçe iklinin yüzüne çarptı. Bakışları bir birine dönen ikili ne yapacağını bilemez bir şekilde kalakalmıştı.

 

Perdenin arkasından bahçede dikilen ikiliyi süzen Elif soğuktan donmalarından korkuyordu. Azra'ya da korkusundan bir şey söyleyemiyordu. Ama böyle de olmayacaktı. Derin bir nefes alan kız cesaretini toplayarak huzursuzca yerinde kıpırdandı ve Azra'ya dönerek konuştu.

 

"Azra soğuktan donacak ikiside? Bak Mehmet abimin durumu pek iyi değil zaten. Üstelik diğer adamın bünyeside çok zayıf görünüyor." Azra'nın bakışları hızla Elif'in mavi gözlerini bulurken şüpheyle kısıldı.

 

"Bana bak Elif kapa şu perdeyi geç yerine otur! Giray rahatsız.Kalp hastası,kocam olacak o adamda kalpsizin teki ama bu cezayı ikiside hak etti." Elif adam hakkında öğrendiği ayrıntıyla üzülürken çaresizce pencerenin önündeki koltuğa çöktü.

 

Azra oturduğu yerden kalkarak dışardaki soğuktan titreyen ikiliye baktı. Lapa,lapa kar üstlerine düşerken bakışları Giray'a kaydı. Mehmet'e bir şeyler anlatıyor bir taraftanda evi işaret ediyordu. Elif te tekrar oturduğu yerden kalkarak Azra'nın yanına gelip bakışlarını soğuktan titreyen ikiliye çevirdi ve merakla sordu.

 

"Azra nereden tanışıyorsunuz o adamla?" Azra yüzünde oluşan gülümseme ile elini kaldırıp sobanın yanındaki koltuğu işaret ederek cevap verdi.

 

"Gel şöyle oturalımda anlatayım sana Giray'la nasıl tanıştığımızı. "Elif'in bakışları tekrar dışarı çevrirken Azra elinden çekiştirerek söylendi.

 

"Merak etme bir şey olmaz onlara. Domuz gibiler baksana! Hatta birisi kedi gibi dokuz canlı. Öldü diyorsun bir bakmışsın hortlak gibi dikilmiş karşına." Elif,Azra'nın sözlerine kıkırdarken ikili koktuğa oturdu ve hikayesini anlatmaya başladı.

 

"Lan yeminle kuş boku gibi donacağız burada!"Giray yanındaki adama ters bakışlarını çevirerek homurdandı.

 

"Biliyorsun karının huyunu niye lank diye çıkıyorsun karşısına. Zaten manyak." Mehmet üşüyen ellerini bir birine sürterek sırıttı.

 

"Yemişim onun manyaklığını. En geç on beş dakika sonra dayanamayıp alır bizi içeri." Giray alayla başını sallayarak konuştu.

 

"He abicim he! Sanki Azra'yı tanımıyorum. Kime,kimi anlatıyorsun Allah aşkına." Mehmet,Azra ve Giray'ın nasıl tanıştıklarını öğrenmiş ve o çok merak ettiği Amerika maceralarını da Giray'dan dinlemişti. Sinsice güldü. Demek karısı sadece dans eğitimi için gitmişti. Bir de Amerika'da yaşadığım aşklar diye masallar anlatıp damarına basıyordu. Korkulacak kadındı karısı vesselam.

 

"Ben dans eğitimi için Amerika'ya giderken uçakta tanıştık Giray'la. Oda yurtdışına eğitimini tamamlamak için gidiyordu.Orada bir birimize arkadaş olduk işte. Bir de Mehir vardı. Üçümüz aynı apartmandaydık kısaca böyle işte." Elif,Azra'nın anlattıklarına başını sallayarak yerinden kalktı ve tekrar perdenin arkasından dışarıdaki adamlara bakarak konuştu.

 

"Verdiğin ceza yetmez mi artık. Mehmet abimin durumu iyi değil. Üstelik diğer adamda kalp hastası diyorsun başımıza iş almayalım sonra? " Azra yerinden kalkarak Elif'e yaklaştı ve koluna girerek, oda dışarıda kardan adam olmaya aday olmuş ikliye baktı.

 

"Şu kardan adamları içeri alalım artık ta biraz dilleri çözülsün." Elif arkadaşının arkasından koştururken Azra kapıyı açarak dışarıda kilere seslendi.

 

"Cezanız bitti gelebilirsiniz." Mehmet yanındaki adama ben sana demedim mi bakışları atarken, başıyla hadi işareti yaparak koluna girdi ve eve doğru yöneldiler. Kapıda bekleyen Azra Mehmet'in yüzüne bakmadan içeri geçmesine izin verdi. Giray da girmek için niyetlenince onu eliyle durdurdu.

 

"Mehmet'le yanlız konuşmak istiyorum." Giray, Azra'nın arkasındaki kıza kısa bir bakış atıp tekrar Azra'ya döndü.

 

"Ne deli misin Azra sen? Bu soğukta bir dakika daha bekleyemem dışarda." Giray'ın eline uzanan Azra tuttuğu elin avcunu açarak Kenan'ların evinin anahtarını bıraktı.

 

"Bu yan evin anahtarı." Kendisine anlamsızca bakan arkadaşına gözlerini devirerek tekrar konuştu. " Elif'i de al bu gece orada kalın. Ben de Mehmet Bey'in kendini öldü gösterecek kadar önemli olan sebeplerini dinleyeyim." Giray'ın bakışları Azra'nın yanındaki kıza dönerken onun ürkek bakışlarınında kendi üzerinde olduğunu görünce ne yapacağını şaşırdı.

 

"Azra saçmalama! Elif'i, elin adamıyla yanlız başına o eve yollamam ben."Azranın sert bakışları kocasına dönerken kelimeleride dilinden aynı sertlikle döküldü.

 

"Sen karışma! Kes sesini! Ben Giray'ın ciğerini bilirim ondan zarar gelmez! "Mehmet karısının tutumu karşısında şaşkınca baka kalırken Azra,Elif'ide dışarı çıkararak kapıyı kapamaya çalıştı.

 

"Azra, Afra sana emanet." Elif'in endişeli haline bakarak gülümseyen kadın olumlu anlamda başını sallayarak kapıyı kapadı.

 

Arkasını döner dönmez kocasıyla burun,buruna gelmeyi beklemiyordu. Gözleri kesiştiği anda siniri tekrar alevlenen Azra kocasını göğsünden ittirerek içeri yöneldi. Karısı'nın sertçe itmesi ile Mehmet acı içinde inleyince Azra telaşla tekrar arkasına döndü ve Mehmet'in karnını tuttuğunu görünce endişeyle yaklaştı. Korktuğu şeyin olmaması için dua ederken montunun fermuarını sertçe açtı ve kazağını kaldırarak kocasının vücudunu kontrol etti. Sol tarafındaki morlukları görmesi ile kaşları çatılırken daha kötü bir durumla karşılaşmadığı için şükrederek rahat bir nefes verdi.

 

"Çok şükür!" Ağzından kaçan kelimenin farkında olmayan kadın bilinçsizce elini morlukların üzerinde gezdirdi ve canı acıyan oymuş gibi yüzünü buruştırarak sordu.

 

"Nasıl oldu bunlar?" Mehmet sol kaburgalarının üzerinde gezinen parmaklarla derin bir nefes alıp boğuk bir sesle konuştu.

 

"Uçurumdan düştüm." Karısının iri gözleri kendi gözlerini bulurken onun şaşkın bakışlarına gülerek sözlerine devam etti. "Leyla'yı kaçıran Erdinç itinin hesabını keserken oldu." İşittikleri ile Azra'nın gözleri şaşkınlıkla açılırken,Mehmrt onun titreyen bedenini fark edince elini uzatarak yüzünü okşadı. " Bu dört ay boyunca neler geçti başımdan ama ölmedim. Direndim. Sırf senin için. Sana verdiğim söz için." Yüzünü karısının boyun çukuruna doğru gömerken Azra'nın kocasının haline içi parçalansada kalbi kolay kolay affetmiyordu. Madem görev için yapmıştı bunu niye ona söylememişti en başından? Düşündüğü şeyle geri çekilen kadın uyarırcasına Mehmet'in gözlerine bakarak konuştu.

 

"Seni affetmedim Mehmet! Sen Giray'ın hastalığına, Elif'inde ısrarlarına dua et yoksa seni evede almazdım." Azra kararsızca kocasını süzerek içeriye geçti. Tabiki ona yardım etmeyecekti ne hali varsa görebilirdi. Şimdiye kadar yaptığı gibi. Sobanın yanındaki koltuğa oturarak kocasını bekledi. Sekerek gelen adamın haline içi burkulmuştu. Vücudu morluklar içerisinde,ayağı sargılı ve eli yüzü çiziklerle doluydu. Nasıl bekleye bilmilmişti dört ay? Azra ben yaşıyorum üzme kendini diyemeyecek kadar dilini bağlayan neydi? Kocası ölmemişti dönmüştü ona, bu gün bayramı değilmiydi onun? Ama bir burukluk vardı içinde. Yetim bir çocuğun bayram sevinci gibiydi içindeki şenlik. Buruk ve hüzünlü. Sanki şu an boynuna kollarını dolasa affettim seni diyebilse o yetim çocuğun yüzü gülecek ikisininde hasreti,özlemi son bulacaktı. İçinde o burukluk ve hüzünün yerine bir panayır misali şenlik kurulacaktı. Ama inadını kıramıyor Mehmet'in yaptığını hazmedemiyordu.

 

Mehmet karısına yaklaşarak yavaşça kendini koltuğa bıraktı.Azra'nın düşünceli hali onu korkutuyordu. Tabiki haklıydı karısı. Hiç gün yüzü göstermemişti. Hep ayrılık,hep hüsrandı bu aşkın sonu. Bu defa o ayrılıkları tamamen bitirmek için gitmişti. Ona zarar gelmemesi için gitmişti. Karısının eline uzanarak avucunun içine aldı ve mahçup bir ses tonuyla konuşmaya ve olayları anlatmaya başladı.

Karısı yüzüne hiç bakmasada Mehmet kendisini dinlediğinden emindi. Duyduğu şeyler karşısında yüzünü buruşturuyor, bazende acıyla bedeni kasılıyordu.

 

"Size kendimi öldü gibi göstermek zorundaydım. Çünkü siz bu oyunu gerçekçi oynamazsanız şüphe çekebilirdi. Peşinde olduğumuz adamın aynı zamanda babamın katili olduğunu öğrendiğim an düğün günümüzdü ve bizim aramızda merkezde köstebekler vardı. O adam intikam yeminleri ile beni ararken sizede zarar vermesine ramak kalmıştı."

 

Karısı hızla yüzünü kocasına çevirdi ve dolan gözleri ile acı çekercesine baktı. Karısının gözlerine aynı duygularla bakan adam sözlerine devam etti.

 

"Benim bu göreve katılmam şarttı ama bütün duyduklarımdan sonra seni yanlız bırakıp gitmek istemedim." Azra kocasının sözlerine inanmıyor gibi başını olumsuz anlamda salladı. " Yemin ederim, aşkımın üzerine yemin ederimki seni bırakmak istemedim. Ama Selçuk Amir sana ve çevremdeki herkese zarar verebileceklerini söyleyince bu yolu seçtik. Bir, iki aylık bir operasyondu fakat ters giden işler yüzünden sarktı."

 

Yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile karısının uzun dalgalı saçlarına uzanarak eline bir tutam alıp burnuna götürdü ve karısının kokusunu içine çekti." Artık her şey bitti. Hiç bir tehlike kalmadı güzelim. Bak artık böyle görevlerede çıkmayacağım. Hep dizinin dibindeyim. Hadi barışalım artık Azra." Kocasının sözleri ile ona dönerek öfkeyle tısladı kadın.

 

"Asla!Asla affetmem seni." İşaret parmağını kocasının gözleri önünde uyarır gibi sallayarak tekrar konuştu." Şimdi beni iyi dinle seni affettiğim için almadım eve. Giray'ın hastalığı ve Elif'in seni eve almam için ısrar etmesine dayanamadığım için aldım !" Mehmet'in kaşları çatılırken Azra sözlerine devam etti. " O yüzden boşa ümitlenip kendi,kendine gelin güvey olma!." Oturduğu yerden kalkarak Mehmet'i inceledi ve aldığı kararla tekrar konuştu. "Benim deli damarıma daha fazla basma Mehmet,yeminle seni boşarım! "Tek kaşını ima ile havaya kaldırıp işaret parmağını dudağına götürerek bakışlarını kıstı. "Gerçi boşanma konusu üzerinde de düşünüyorum ama." Mehmet'in gözleri bu kadarını beklemediğinin sinyalini verir gibi şaşkınca açılırken Azra tekrar konuştu. "Ben yatıyorum. Sende burada kalıyorsun. Sakın odaya gelme!" Karısının kesin bir dille yaptığı uyarıya boyun eğmekten başka çaresi yoktu. Yoksa üzerine gittikçe Azra daha beter diş bileyecekti. Üzgün bir şekilde olumlu anlamda başını salladı.

 

"Peki sen nasıl istersen. Ama bana dolabımdan rahat bir şeyler getire bilirsin değil mi?" Azra hiç bir şey söylemeden odadan çıktı ve Mehmet'in odasına girerek dolabı açtı.

 

"Hiç ısrar bile etmiyor adam birlikte yatmak için. Adi herif!" Giysileri alıp,yorgan ve yastık için yatağa ilerledi. Onlarıda alarak odaya girip koltuğun birine yatak yaptı kocası için. Mehmet onu izlerken Azra işi bitince bir şey söylemeden gidiyorduki aklına gelen şeyle duraksayıp Mehmet'e yaklaştı. Üzerine doğru eğilerek kazanın alt kısmından tutup kaldırarak başından çıkardı. Getirdiği tişörtü başından geçirirken ikisinin aklınada ayrıldıkları gece gelmişti. Azra'nın gözleri tekrar dolarken Mehmet'te aynı acıyı yaşıyordu. Tişörtü giydiren kadın pantolonun kemerine uzanıp açmak için çabalarken Mehmet aynı o geceki gibi ellerini tutarak yapma dercesine baktı. Bu defa durum farklıydı. Birde bacağındaki yaraları görüpte üzülmesini istemiyordu.Fakat Azra kocasını umursamadan pantolonunu çıkarttı ve gördüğü kapanmaya yüz tutmuş yaralarla gözyaşlarını sebest bıraktı. Kendini toparlamaya çalışan kadın hiç bir şey söylemeden sargılı olan ayağına dikkat ederek pijamasını giymesine yardım etti. Daha sonra sessizce odadan ayrıldı.

 

Sabaha kadar ikiside hiç uyuyamamıştı. Azra gözyaşları ile boğuşurken Mehmet düşüncelerle savaşmıştı. Sabaha karşı Mehmet karısının yanında olmanın verdiği rahatlıkla uykuya dalmıştı. Kalkıp kahvaltıyı hazırlayan Azra çalan kapıya doğru ilerledi. Karşısında Emine Nine ve kardeşini görünce ne yapacağını bilemedi. Didişerek içeri geçen ikili salonda, arkası kendilerine dönük uyuyan adamı görünce hızla bakışları Azra'ya döndü. Yaşlu kadına da kendisi gibi şok yaşatmsk istemeyerek ne diyeceğini bilemeyen kadın öylece bakarken Emine Nine çoktan bastonunu kaldırmıştı bile. Azra korkuyla Emine Nine'ye doğru bir hamle yapsada geç kalmış,baston Mehmet'e sert bir şekilde inmişti.

 

"Kak gavırın dölü! Sen kimsin de dul bi garının evinde camış gibi yayılarak uyuyon?" Mehmet sol koluna inen darbeyle yerinde sıçrarken Nine'sinin sözlerini duyması ile hızla yerinden doğrulup kendini korumaya aldı. Yaşlı kadın ve Talha şok içinde bakakalmıştı. Olduğu yerde sendeleyen kadının koluna giren Azra ve Talha tekli koltuğa oturturken Mehmet'te acıyla söylendi.

 

"Off! Napıyorsun ebem ya! Vallahi görevden sağ döndüm ama bu evden ölüm çıkacak!" Yaşlı kadın ve Talha'nın ağzından aynı anda iki farklı kelime döküldü.

 

"Memed!"

 

" Enişte!"

 

Mehmet şaşkın ikiliye kolunu tutarak ilerleyip önce ninesinin elini öptü daha sonra sıkıca kucakladı. Yaşlı kadın gözyaşlarını tutamazken Talha yaşadığı şoku daha çabuk atlatarak Mehmet'e sıkıca sarıldı. Bir süre sonra sakinleşen Emine Nine kızgın bakışları ile böyle bir şeyin nasıl olduğunu sorunca,Azra masayı hazırlamak için mutfağa geçti. Mehmet olayları kısaca onlarada anlattı. Afra'nın ağlayarak uyanması ile Talha onu alarak ablasının emri üzerine Elif'i kahvaltıya çağarmak için yan eve geçti. Kapıyı tıklatıp beklerken bebeğe bakarak mırıldandı.

 

"Senin bu Azra Teyzen ve Mehmet abin tam tımarhanelik Afra'cığım. Ablam daha eniştemi süründürmeden eve bile almayacak bir kadın ken senin anneni ne demeye buraya yolladı anlamadım." Bebek Talha'nın yüzleri ile oynarken bir yandanda kıkırdıyordu. Kapı açılıpta karşısında Elif'i gören Talha tam konuşacakken Afra daha önce davranıp ağlamaklı bir tonla konuştu.

 

"Baba yok Anne!" Talha bebeğin babasına olan özlemi ile zorlukla yutkunurken Elif'in arkasındaki adamı görmesi ile kaşları çatıldı.Giray'da kucağındaki bebekle kapıda dikilen genç adama bakarken kızın kocasının bu genç adam olup olamayacağını tartıyordu. Afra ise Elif'i görmesi ile kollarını açarak mızırdandı.

 

"Anne!Baba yok!" Elif kızını kucağına alarak soğuk terler döktüğü evden ayrıldı.

 

Kahvaltı masasındaki gerginlik öyle yoğundu ki herkes bir birine öldürücü bakışlar atarken sessizliği sadece küçük Afra bozuyordu. Kimse konuşmuyordu. Kahvaltı masasına oturmadan önce Mehmet, Nine'sini Giray'la tanıştırmış daha sonrada çıt bile çıkmamıştı. Yaşlı kadın masadaki tuhaflığı sezerek konuştu.

 

"Taha,biz yimemizi yiyince gidem olum. Elif gızınan Afif'ide alam. Bunlar bi gaç gün yalığız galıp gonuşup anaşsınlar." Azra,Emine Nine'nin, Afra ismini bir türlü söyleyeme mesine gülümserken Afif ismini duyunca dudaklarından kaçan kıkırtıya engel ollamadı.

 

Emine Nine'nin planına ne kadar itiraz etsede bir türlü caydıramamıştı. Kahvaltıdan sonra Talha'nın aracına binerek yola koyuldular. Giray'ı da kendi aracına kadar götürmeyi teklif etmişti Talha, ama o yürümek istediğini söyleyerek onlara katılmamıştı. Herkes gidince içeriye giren Azra eline aldığı kitapla pencerenin kenarına oturdu ve okumaya başladı. Bir kaç dakika sonra önüne uzatılan fincanla bakışlarını başında dikilen adama çevirdi ve fincanı işaret ederek çemkirdi.

 

"Bu ne şimdi!? Adam gayet sakin bir şekilde yanına oturarak kendi fincanını pencerenin kenarına bıraktı ve karısına cevap verdi.

 

"Gözümün nuru,yaşam sebebim niye hâlâ surat yapıyorsun? Her şeyi anlattım ya. Mecburdum anla artık." Elindeki kahve fincanını karısına uzatarak sözlerine devam etti. " Kitap okurken kahve içmeyi seversin sen." Azra kocasının elindeki kahveyi alarak burnuna götürdü ve gözlerini kapayarak hafifçe kokladı. Gözlerini tekrar açtığında öfke kırıntıları ile fincanı kocası gibi pencere kenarına bırakarak homurdandı.

 

"Gözünün feri sönsün Mehmet! O yaşam sebebinin kollarında can ver emi!" Kahve fincanına çevirdiği şüpheli bakışlarını tekrar kocasına çevirerek fincanı işaret etti. " Senin olsun kahven falan. Sen şimdi Nuri Alço misali hap filan atmışsındır içine." Hızla yerinden kalkan kadın,sönmek üzere olan sobanın başına geçti. Evin ısısının düştüğünü farkedince kontrol etmek için sobaya doğru eğildiğinde Mehmet hayretle konuştu.

 

"Pes artık Allahsız! Kızım sapık mıyım ben? Ne diye ilaç atayım senin kahvene? Üstelik öl,geber diye beddua edip durma. Bir gün kör bir kurşun gelir o zaman gerçekten kollarında can veririm sende bu lafları ettiğine pişman olursun." Azra sobaya odun getirmek için kapıya doğru ilerlerken içinden tövbe ediyordu ama bunu Mehmet'in bilmesine gerek yoktu.

 

"Olmam merak etme başımın belası gitti diye Esha"nın şekilli kınalarından bile yakarım her yerime." Kapıyı açarak çıktı ve sertçe çarptı. Arkasından kocasının sözlerini duyunca küçük bir kahkaha atarak odunluğa doğru ilerledi.

 

"Aman yak! Yakmazsan hatrım kalır. Hatta o dolgun kalçalarına yakta tam olsun." Mehmet sıkıntıyla elini alnına vurarak kendi kendine konuşmaya devam etti." Ne bitmedik çilem varmış benim ya?"

 

Kar yoğunluğunu arttırırken Azra hem akşam yemeği yapıp,hem mutfak penceresinden yağan karı izliyordu. Tam üç gün olmuştu. Mehmet döneli her dakika peşinde bıkmadan usanmadan dolanıyordu. Bazen acımıyorda değildi ama bir anlıktı çünkü o bunu çoktan hak etmişti.

 

Kendini iyice toplayan adam sobanın fırınındaki kestaneleri karıştırdı. Arkadaşları olan biteni öğrendiğinde apar topar elleri kolları dolu bir şekilde buraya gelmişti. Güzel ve acılı bir gün olsada onları tekrar görebilmek iyi gelmişti. Çevirdikleri oyun yüzünden hepsinden birer yumruk nasiplenen Mehmet en çok Yunus'un yolladığı habere gülmüştü.

 

"Ben gelene kadar iyileşsin. Çünkü benim elimden bir yumrukla kurtulamayacak o şerefsiz. Ben dururken o sırık Araz'la iş birliği yapmış ya kimse alamayacak onu elimden." Öğrendiğine göre Yunus ve Deniz bebek tedavisi için yurt dışına gitmişti. Leyla'yı da sağlıklı bir şekilde görünce içi rahatlayan adam bebeğe verilen ismi duyunca havalara uçmuştu.

 

"Aman başka verecek isim yoktu sanki! Şimdi ismini verdiniz huyuda bu yalancı,düzenbaz herife benzerse o zaman görürsünüz." Karısının sözlerine karşılık hastanedeki sözlerini hatırlatan Leyla herkesin gülmesine sebep olurken Azra'dan başına yediği yastıkla sessizce kocasının göğsüne doğru sokulmuştu. Küçük Mehmet geçirdiği ufak ameliyatla sağlığına kavuşurken bir kaç gün sonra taburcu olacağı haberide Kenan tarafından günün haberi olarak verilmişti. Kenan'ın esas bomba etkisi yaratan haberi ise Azra'nın Annesi İfakat Hanımı, Talha ile bir olup hastaneye yatırmış olmasıydı. Arkadaşları mutluydu. Kendiside mutluydu ama karısına bir türlü kendini affettirememişti. Bir yerlerde yanlış yapıyordu ama nerede? Biraz düşündükten sonra sertçe alnına vurdu.

 

"Salak herif! Sanki normal bir çiftmişsiniz gibi davranıyorsun kıza. Siz zıt kutuplarsınız oğlum. Sen ak diyeceksin o kara sonra tartışacaksınız ve sonucunda ateşli bir şekilde barış sağlanır."Mehmet kendi,kendine akıl veririken gözleri hinlikle parladı. Cidden onlar hep kavga ederek barışmıştı. Hiç bir zaman konuşarak anlaşan sıradan çiftlerden olmamışlardı. Yüzüne yayılan gülümsemeyle mutfağa doğru ilerledi. Kavgayı nasıl çıkaracağını düşünürken şu sıralar karısına attığı bir bakışın bile yeterli olduğunu hatırlayınca iyice keyiflenerek mutfak kapısından girdi. Karısını dolaptan bir tabağa uzanmak için çabalarken görünce şansın bu gün kendinden yana olduğunu anlayıp yavaşça yaklaştı ve karısının bedenine yaslanarak uzandığı tabağı alıp mutfak tezgahına bıraktı. Azra derin bir nefes alarak arkasını döndü ve öfkeyle çemkirdi.

 

"Yardımını isteyen oldumu? Ne sokuluyorsun dibime sinsi,sinsi!"

Mehmet karısının üzerine doğru eğilerek kollarını iki tarafına uzatıp ellerini tezgaha dayadı ve Azra'yı tezgahla kendi arasına sıkıştırdı.

 

"Sadece yardım ettim karıcığım bunda abartacak ne var?" Gözleri karısının yüzünde dolanırken şüpheyle kısıldı ve çapkınca sırıtarak tekrar konuştu." Yoksa sana yaklaştığım anda kendini tutamamaktan mı korkuyorsun?" Kocasının yakınlığı ve sözleri ile ne diyeceğini bilemezken,onun konuşurken boynuna vuran sıcak nefesi içinde gıcıklanmaya neden olsada belli etmemek için tekrar derin bir nefes almayı denedi. Fakat aldığı nefes sanki yetersiz gibi yarım kalmıştı boğazında.

 

"Ne saçmalıyorsun? Onca şeyden sonra senin olacağımı sanıyorsan yanılıyorsun!" Adam elini kaldırarak işaret parmağını karısının,kazağının açıkta bıraktığı göğüs dekoltesinde gezdirdi. Tenine temas eden ateş gibi elle nefes alışı değişirken ,kocası gözleri ile hızla inip kalkan göğüslerini işaret etti.

 

"Bana saçmalama diyorsun ama bedeninin verdiği tepkiler tam tersini söylüyor."Karısının bu kadar küçük temaslardan bile etkilenmesiyle memnunca gülümseyen adam,kendininde etkilendiğini belli etmek istemeyerek boğazını temizledi ve koyulaşmaya başlayan bakışları ile tekrar konuştu."Dört aydır çektiğim işkence yetmiyormuş gibi üç gündür de üstüne sen tüy dikiyorsun!"Azra kocasının temasları ile gözlerini kaparken,farkında olmadan Mehmet'e doğru yolda olduğunun sinyallerini veriyordu. Karısının gözlerini kapaması ile Mehmet derin bir iç çekip sözlerine devam etti. " Sen yaşadın da onca şeyi ben yaşamadım mı sanıyorsun? Seni bıraktığım an ve benim öldüğümü kabullenmen aklıma geldikçe ben gerçekten öldüm lan!" Aklına gelen şeyle bu defa sinirle dişlerini sıkarak bir iç çekti. " Üstelik bunca şey yetmiyormuş gibi o gudubet Anan, daha toprağım soğumadan seni başkaları ile evlendirmeye kalktı. Bunu duyunca delirdim ben Azra! Nasıl dayandım, nasıl sabrettim,içime düşen ateşi anlayamazsın. Benim için kolaymıydı zannediyorsun?" Azra kocasına da hak veriyordu. Ama içindeki o dik başlı kadına söz geçiremiyordu. Mehmet 'in sözlerine karşı omuzlarını umursamazca silkerek konuştu.

 

"Sanki evlenen vardı da! Bir de kendi,kendine tiriplere giriyor."Yerinde hafifçe kıpırdandı ve meydan okuyan gözlerini kocasına dikip sözlerine devam etti. " Ama senin beni umursamadığın gerçeğini yaşayarak öğrendiğime göre,Annemin uygun gördüğü damat adayını değerlendire bilirim.Seni boşayıp başka biriyle evlendiğim zaman,sende bu taş kafan yüzünden düğünümde Ümit Besen misali Nikah Masasına diye inim inim inlersin." Karısının sözleri ile Mehmet sinirle dudaklarını ısırdı. Ne yaşarlarsa yaşasınlar bu kadının dilinin zehrinde gram azalma olmuyor aksine fazlalanıyordu. Piskopatça gülümseyen adam bakışlarını karısının gözlerine odakladı ve dişlerinin arasından sinirle tısladı.

 

"Azraaa! Senin dilin fazla uzamış ben yokken! Gerçi törpülemek benim için büyük bir zevk olacak." Karısının umursamazca göz devirmesi ile alaylı bir tarzda tekrar konuştu." Beni boşayıp Anasının uygun bulduğu adamla evlenecekmiş." Gülerek olumlu anlamda başını salladı. " He beklesen. Anan deliler hastanesinden bi yarım akıllı bulur sana. Bende o zaman Murat Kekilli'den Seni çılgın şarkısını çalarım size."Mehmet'in yzündeki gülümseyiş bir anda saf bir öfkeye dönüştü. " Boşayacak mış ta başka biriyle evlenecekmiş! Delirdin mi kızım sen?" Azra, Mehmet'in dengesiz haline ayak uyduramayınca ellerini göğsüne dayayarak ittirdi. Yerinden milim bile oynatamadığı adamın gözlerine aynı öfkeyle bakarak bağırdı.

 

"Evet delirdim! Sen delirttin beni! Boşanacağım işte senden! Duydu..." Karısının sözlerini tamamlamasına izin vermeyen adam hızla dudaklarına kapandı. .

 

"Aliii!" Adam yatağından korkuyla fırlarken karısının çığlığı ile şaşkına dönmüştü. Bütün gece karısıyla ve onun istekleri ile uğraşınca sabaha karşı uyuya kalmıştı. Hızla açılan kapı ve kapıdan ağlayarak giren karısını görmesi ile hızla yerinden fırlayarak karısının yanına yaklaşıp vücudunu süzerek panikle konuştu.

 

"Ne oldu Ayşem!? Sancın mı var? Doğum mu başladı?" Ayşe başını olumsuz anlamda sallayarak sertçe burnunu çekti ve kocasının korku dolu bakışlarına bakarak daha çok ağlamaya başladı.

 

"Hayır Alim! Demir'in tayini Ankara'ya çıkmış! Dönüyorlar artık." Ali şaşkınca gözlerini kırpıştırarak yüzünü buruşturdu ve öfkeyle konuştu.

 

"Delimisin kadın sen? Ne demeye avazın çıktığı kadar bağırıp ağlıyarak geliyorsun o zaman? Doğum başladı sandım bir an." Karısının hâlâ iç çekerek ağladığını görünce elini beline atarak yatağa doğru yönlendirdi.

 

"Allah aşkına Ayşem, niye ağlıyorsun şimdi? Ne güzel işte kavuşacaksınız artık. Ne var bunda bu kadar ağlayacak?" Ayşe omuzlarını silkerek homurdandı.

 

"Ne yapayım mutlu olunca tutamıyorum kendimi." Ali gözlerini devirerek işin aslını öğrendi. Demir ve ailesi iki gün sonra Ankara'ya gelecekti. Bu demek oluyordu ki Ayşe'nin iki gün boyunca duygu geçişlerine hazırlıklı olması lazımdı. Karısının hızla yerinden kalktığını farkeden adam ters bakışlarını çevirsede Ayşe bu defa ellerini çırparak küçük bir kız çocuğu gibi biraz önceki gözyaşlarının aksine mutlulukla yerinde zıpladı.

 

"Bunu hemen Serdar'a söylemeliyim." Ali'nin kaşları iyice çatılırken kolundaki saati işaret ederek söylendi.

 

"Farkındamısın bu gün pazar ve saat sabahın sekizi. Daha uyuyorlardır. Üstelik karısı bu müjdeden hoşlanmaya bilir." Ali karısının mızmızlanmasına aldırmadan tekrar yatağa götürdü.

 

"Yunus! Bunlara katlanmak zorunda değilsin!" Yunus bakışlarını karısına çevirerek kendinden emin bir şekilde baktı. Köyde laf almış başını yürümüştü. Yunus kısır bebeği olmuyor diye. Anneside sürekli baskı uyguluyordu boşanması için. Yanında uzanan karısının yaşlı gözlerine uzandı parmakları. O kadar zayıflamıştıki son dönemde sararıp solmuştu adeta. Yurtdışından da aynı sonuçları alınca yıkılmıştı Deniz. Mavi gözleri karısının gözlerine aşkla bakarken parmaklarını yüzüne indirerek okşadı.

 

"Benim katlanamadığım hakkımda çıkan abuk,subuk laflar değil,senin günden güne eriyen halin. Ben bu haline dayanamıyorum Deniz." Karısı yüzündek eli tutarak dudaklarına götürüp bir öpücük bıraktı.

 

"Boş..." Karısının sözlerinin devamını getirmesine izin vermeyen adam elini dudaklarına kapayarak susturdu ve gülümseyerek konuştu.

 

"Yarın evlat edinmek için başvuracağız. Boşanmayı aklından çıkart güzelim." Deniz'in gözleri mutlulukla parlarken çalan kapıyla Yunus karısıyla birlikte uzandığı yataktan kalktı.

 

Ayşe'nin telaşla hazırladığı masaya gülümseyerek bakan adam onun bu günkü heyecanına ortak olmaya çalışıyordu. Nihayet Demir ve ailesi bu gün geliyordu. Zorlu geçen iki günü düşünürken karısının sesiyle kendine geldi.

 

"Alim ablamlar yarım saate gelir. Ben onlar gelmeden bi duş alayım çok terledim." Ali muzip bakışlarla karısına yaklaşırken top şeklini alan karnını okşadı. Son aylarındalardı ve oğlunu kucağına alacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu.

 

"Benimde gelmemi istermisin? Yardım ederim sana." Kocasının sözlerinin altında yatan niyeti fark eden kadın gülümseyerek başını iki yana salladı.

 

"Hayır Alim gerek yok! Ben zaten beş dakikaya çıkarım." Sözlerini bitiren kadın hızla gözden kayboldu. Ali karısının haline gülümseyerek biraz önce oturduğu koltuğuna geri döndü ve televizyon kanallarını dolanmaya başladı. Bir kaç dakika sonra çalan telefonla bakışları masanın üzerinde duran karısının telefonuna dönünce yerinden tekrar kalkıp telefona doğru ilerledi. Ekranda gördüğü isimle telefonu açarak kulağına götüren adam tam cevap vereceği anda karşıdan gelen yabancı sesle duraksadı. Kaşları çatılan adam konuşan kişiyi dikkatle dinlemeye başladı.

 

"Alo!Asya hanımın kardeşi ile mi görüşüyorum? Ben polis memuru Tamer Kovancı." Sorulan soruyla kaşları çatılan Ali karşıdaki adama cevap verdi.

 

"Hayır! Ben eşiyim Ali Demirci! Bir sorun mu var memur Bey? Asya'nın telefonun sizde ne işi var?" Sıkıntılı bir iç çekişle karşı taraftaki adam konuştu.

 

"Ali Bey! Demir Bey ve eşi bir kaza geçirdi." Ali şaşkınlık içinde adamı dinlerken adam sözlerine devam etti. "Demir Bey ve eşi malesef olay yerinde hayatını kaybetmiş. Başınız sağolsun!" Ali girdiği şokla adamın sözlerini sadece onaylamakla yetinirken Ayşe başına sardığı havluyla kocasının kaskatı kesilmiş halini izliyordu.

 

OY VE YORUMU UNUTMAYIN (:

 

 

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%