Yeni Üyelik
9.
Bölüm

A-D-Bölüm-9

@yitenumutlar

 

 

Deniz şaşkınlık içinde yüreği ağzında babasına bakakaldı.Babasını bekliyordu ama hem bu kadar çabuk hemde bu şekilde kesinlikle beklemiyordu.Korkuyla ağzından sadece "Baba!" kelimesi çıkabilmişti. Kızlar şaşırmış vaziyette eli silahlı adama bakarken erkeklerden ilk kendine gelen Mehmet olmuştu fakat müdahale edecek zamanı Dursun Bey'in sayesinde bulamamıştı.Dursun bey ise rencide etmeye başlamıştı.

 

"Baba ya baba! Siz ne haltlar çeviriyorsunuz burada? Bu hamsi beyinli tüm Trabzon'a rezil etti beni. Ula seni o zaman vurmalıydım ha bu hamsi beynini o zaman dağıtmalıydım." diye tabancasının namlusunu Yunus'un şakağına vuruyordu hafif hafif."Ula benim gül gibi kızımı sana Türkiye'ye rezil et diye mi verdim uşak?"Söze girmek için çabalayan Mehmet, Dursun amcayı oyalamaya çalışarak söze girdi. " Bir dur hele ya bu ne iki de bir silahını çekip dayıyorsun adamın başına. Sakin ol bir." dedi. Dursun Bey bu sefer Mehmet'i hedef alarak konuştu.

 

"Sen konuşma ula hepiniz aynı boku yemişsiniz şimdi karşıma geçip neyin savunmasını yapıyorsunuz?Adam mısınız siz lan? Hangi erkek karısını,yuvasını,mahremini ortaya döker el diline düşürür.Ula herkes bizi konuşuyor lan! herkesin dilindeyiz bu bana yapılır mı? Benim gibi adama yapılır mı be?" diye sinirle bağırdı.Burun delikleri sinirle büyürken devam etti. "Boşa ula kızımı! Senin yapacağın işe de, sana da, sana kız veren ha bu eksik akıllı kafama da sıçayım." diye silahla kendi başına vurdu. Deniz babasına bir şey olacak korkusuyla atıldı.

 

"Yapma baba! Elinden bir kaza çıkacak indir o silahı ne olur!" diye göz yaşları içinde yalvarmaya başladı.Hem babasına hem Yunus'a bir şey olacak diye çok korkuyordu.Babasının kükremesiyle yerinde adeta sıçradı.

 

"Sus! Her şey senin başının altından çıktı zaten.Sevdalanacak bu haysiyetsiz heriften başkasını bulamadın mı? Rezil kepaze olduk millete ula arkamdan bakıp dedikodu yapıyorlar.Damadı kızının kusurunu bulmuş ki evliliği dillerde diyorlar. Ne yaptınız ula ne işler çeviriyorsunuz siz?" diye tekrar Yunus'un alnına dayadı silahı.Bunlar yaşanırken hiç sesi çıkmayan Yunus sinirle bağırdı.

 

"Yeter da yeter herkese ne benim evliliğimden! Karı benim yuva benim. İster boşarım ister boşamam buna sende karışamazsın baba." diye kükredi.Her seferinde başına dayanan silah ve Deniz'in gözyaşları işkenceye dönmüştü artık.Ne olacaksa olsun dedi içinden.Dursun Bey alaycı bir tavırla konuştu.

 

"Karışamam öyle mi? Ula babasıyım ben babası. Sen kim oluyorsun cibiliyetsiz?" diye sordu.Yunus iyice gerilen sinirleriyle konuştu.

 

"Babası demek! Kızın başka birini severken bana silah zoruyla verirken neyi oluyordun o zaman? Kızın sen katil olma diye silahın önüne atlamasaydı, ben Yunus'u seviyorum diye bir yalan söylemeseydi merak ediyorum o övündüğün çok kıymetli namusun kızın başka adamla kırıştırırken sende beni vurunca Deniz ortada kalınca ne olacaktı acaba?!" diye bağırdı.Yetmişti artık canına bir tarafta Deniz'e olan aşkı bir tarafta kaybetme korkusu bir tarafta aldatılmışlık, ihanet. iyice dolmuştu da taşıyordu.Herkes duyduklarının şokuyla Yunus'a baktı en çok şaşıran hiç şüphesiz Deniz ve babasıydı.Dursun Bey çıldırmış bir vaziyette kükredi ne için gelmiş neler öğreniyordu."Deniz!" diye kükredi.

 

"Ne diyor bu canına susamış uşak?"Deniz bir şey anlamadığı için kem küm edince babası iyice çıldırdı.

 

"Ula ne oluyorsa adam gibi anlatın yoksa ikinizi de şuracıkta gözümü kırpmam vururum!" diye uyardı. Deniz sıkıntıyla ellerini saçlarının arasından geçirdi düşündü. Ne diyordu bu deli uşak hiç bir şey anlamıyordu."Ben bu adamı mı sevdim? Bu adam için mi bunca eziyeti çektim? Kendini kurtarmak için bana attığı bu iftirada neyin nesi böyle?" diye geçirdi içinden.Her şey daha da karışmadan konuştu.

 

"Yazıklar olsun sana olan aşkıma da beklediğim yıllara da! Ben senin aşkınla her gün kendime işkence çektirmişim. Şimdi bakıyorum da değmezmişsin Yunus." dedi.Dudakları acıyla kıvrılırken babasına dönüp konuştu.

 

"Baba ben hiç bir şey yapmadım. Kimseyle bir ilişkim münasebetim olmadı ama dersen ki kızım sana inanmam duyduklarıma inanırım. Karşında boynum kıldan ince baba." diyerek göz yaşlarını sildi.Kızlar ve erkekler her kafadan ayrı bir ses ortada uğultular fısıldaşmalar herkes bahçe içinde bu olayı tartışırken Dursun Bey silahı beline koydu ve sakince konuştu.

 

"Girin ula içeri anlatın su işin aslını yoksa yeminle katliam çıkacak burada!" diyerek herkesi eve koydu.Herkes bulduğu yere oturmuş pür dikkat bu deli adamın ne yapacağına ne diyeceğine bakıyordu. Nihayet Dursun bey ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. Bir taraftan da evin içinde volta atıyordu.

 

"Anlat ula nedir derdin? Sen benim kızıma nasıl iftira atarsın? Sen ne haysiyetsiz adamsın lan?!" diye Yunus'a saydırdı.Aklına bir ihtimal geliyordu ama eğer bunca eziyeti bu yüzden çektiyse kızı, o zaman bu akılsız uşağa haddini bildirecekti. Düşüncelerinden Yunus'un sesiyle sıyrıldı.

 

"Ne olduysa çıksın ortaya yeter bu ikilem bu şüphe." diyerek anlatmaya başladı Yunus. "İftiraymış! Ne iftirası da? Senin kızın bana zamanında seviyorum ölüyorum deyip benim yokluğumu fırsat bilip ilk fırsatta amcamın oğlu Fatih ile kırıştırmadı mı? Sen bunu bile bile kızın başkasını severken silah zoruyla bizi evlendirmedin mi? Fatih başkasıyla evlenince senin kızın çektiğin silahın önüne 'Ben Yunus'u seviyorum' diye atlamasaydı bende kabul etmeseydim ortada kalan kızın olmayacak mıydı?" diye içinde biriktirdiklerini bir çırpıda döktü ortaya.Sinirden elleri titriyor sarışın siması kıpkırmızı kesiliyordu adeta. Tekrar konuşmaya başladığında bu seferki yıllar sonra gelen bir o itiraftı belkide. "Doğru haysiyetsizim başkasını seven bir kadını kendime eş yaptım ve o kadar haysiyetsizim ki onu hala köpekler gibi seviyorum.Sen değil Trabzon üstüme gelse boşamıyorum ula!" diyerek Dursun Bey'in önüne dikildi ve alaycı bir tavırla Dursun beyin belindeki silahı aldı. "İstersen simdi çek vur beni sevmese de ben bir söz verdim ve ben verdiğim sözden dönmem. Kızın benim karım olarak kalacak." dedi. Rahatlamıştı artık. İçindeki şüphe gün geçtikçe yeyip bitiriyordu onu. Dursun

Bey duyduklarının memnuniyeti ve bildiği olayın sebebiyetiyle rahat bir nefes verdi. Kızına güveni tamdı. Aslında Yunus'uda severdi ama gel gör ki işin içindeki kızının mutluluğuydu ve o kızının mutluluğu için her şeyi yapacak bir babaydı."Ah ulan eksik akıllı Dursun. Ula her şeyi bok etmişsin ya yine."diye kendi kendine söylendi. Yunus'un elinden silahı alarak tekrar beline koydu ve sordu.

 

"Ula beyinsiz bunlar için miydi bunca tantana kızımın döktüğü göz yaşı... Kimden duydun ula sen bunları?" diye sordu Yunus'a. Deniz tam bir kaosun ortasında kalmış hakkındaki iftiraları ve babasının bu rahat hallerini şaşkınlıkla izliyordu. İzlerken göz yaşları sicim gibi akarken bunca zaman yasadığı mutsuz evlilik hayatının ona yaşattığı acıları düşünüyordu. "Peki benim hiç bir şeyden haberim yokken bu çektiklerim reva mı?" dedi kendi kendine. O bunları düşünürken diğerleri film izler gibi yaşananları izliyordu. Olayın Brezilya dizilerine dönmesiyle herkes sonunu merak ediyordu.Yunus kendisine sorulan soruyla afalladı nasıl bir soruydu bu yoksa içindeki şüphe de haklı mıydı?Çekinerek söyledi.

 

"Kimden olacak? Babaannem Zarife'den duydum." dedi

 

"Ula ne dedi o manyak nenen sana köyü karıştırdığı yetmedi milletin sevdasının aşkının derdine düştü doksan yaşındaki karı da." diyerek tekrar sordu Dursun Bey. Yunus ise bu isten gittikçe işkillenmeye başlıyordu. Babaannesinin söylediklerini bir bir anlattı.

 

"Bana, gittin oralara ha bu deli kızı koydun bir başına ne yapar ne eder bilir misin?, deyince bende dalgasına aman babaanne ne yapacak senin deli. Hem ben sana yeni gelin buldum tam senlik dedim ben öyle deyince babaannem de, iyi pok yedin zaten Deniz'de seni beklemedi amcanın oğlu Fatih'le isi pişirdi dedi.Kan beynime sıçradı. Bana sözü vardı yapmaz bekleyecekti dediğimde, Uy ha sen el kızlarıyla gez toz aşna fişne yap burada kız bekler mi çoktandır Fatih ile konuşurlar. Sen çırpı bacaklı her yeri estetikten gözüne far tutulmuş tavşan suratlı kızlarla fingirdeş dedi. Dedim Deniz yapmaz aradım Fatih'i, böyleyken böyle oda seven adam gelir alır kızın gönlü kimdeyse yanına o yakışır nenem ne dediyse doğrudur dedi. Bende Deniz verdiği sözde durmadı diye dönmedim. Çektim sineye ama gel bana sor nasıl çektim baba. Fatih'in düğününe gidip de olaylar böyle gelişince bir umut dedim belki gene sever yoksa ben değil kardeşimin sevdası uğruna sevmediğim kızla evlenecek adam değilim. İşte olay böyleyken böyle ama bir hinlik var bu işin içinde ben anladım." diye dudaklarını ısırıp başını salladı Yunus. Erkekler ise dalga geçtiler."Oğlum senin nene seni katakulleye getirmiş geşmis ola sana." Dursun Bey tekrar söze girdi.

 

"Hey gidinin zilli Zarife'si hey! İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler. Ula saf babana çekeceğine katakulleci nenene çekseydin azıcık, o kot kafan bir şeyleri daha iyi anlardı. Anlamışmış ne anladın? Ula oğlum nenen seni kıskandırıp oyuna getirmeye çalışmış kendine ortak olarak Fatih'i seçmiş sende oyuna sazan gibi atlayıp oltaya mı geldin? Ula ben kızımın sevdasını bilmeyecek biri miyim? Nenen her gün bizim evde 'Yunus'uma alacağım Deniz'i derken, Deniz her gün sizin evi yol bellemişken anlamadım mı bu sevdayı sanıyorsunuz? Kızımı istemediği bir adamla evlendirip mutsuz edecek kadar cani bir baba mıyım da? Ama keşke sevdiğine de vermeseymişim. Şu haline bak ilk göz ağrımın da! Nenen olacak manyak karı gelip kulağına laf söz gelirse inanma dediğinde anlamalıydım yediği naneleri. Ula birde pişkin pişkin Yunus'u işkillendirdim Fatih'le Deniz'i sözleyeceğiz deyince bunaklığına verip he nene he olur dediydim. Vay benim aklıma da sana da senin bu haltları yiyen nenene de tövbe estağfurullah." diye elleriyle yüzünü sıvazladı ve Deniz'e döndü."Kızım sen ne dersen o ben seni almaya geldim ama gördüm ki bu uşağında suçu yok. Hepsi o bunak karı yüzünden. Sen ne dersin gelecek misin kalacak mısın?"Deniz arkasından çevrilen işlerin ağırlığıyla bunca zaman suçsuz yere yasadığı ve yarım kalmış bir aşkın ızdırabı ile düşünürken Yunus'un sesini duydu.

 

"Baba götüremezsin ben seviyorum karımı, vazgeçmem ondan. Benim ne suçum var? Yanlış anlaşılma işte. Her şey nenemin işgüzarlığı." deyip Deniz'e döndü. Deniz'in elini yere eğdiği yüzünü kaldırıp avuçlarının arasına aldı. Gözlerine bakarak konuştu. "Gidemezsin izin vermem eskiden de dediğim gibi." diyerek kalbini ve başını göstererek devam etti. "Benden kaçarın yok anla bunu." dedi.Deniz ise akan göz yaşları eşliğinde Yunus'un ellerini ittirerek adeta sinir krizi geçirir bağırmaya başladı.

 

"Yeter! Ne sanıyorsunuz beni? Kukla mıyım? Yoksa kendi aklıyla, düşünceleriyle hareket edemeyecek kadar aciz ve sizin aklınıza muhtaç mıyım?" dedi elinin tersiyle göz yaşlarını silerek.Babasına döndü, hırsla devam etti.

 

"Ben hiç bir yere gitmiyorum. Yeter artık oyuncağınız değilim sizin. Belki çevrilen oyundan haberin yok belki abimin mutluluğu için izin verdin bu evliliğe ama sen bu adamı..." derken Yunus'u göstererek devam etti konuşmasına." ...sevdiğimi bilerek onu silah zoruyla evliliğe ikna ettin.Belki sevdiğim için mutluluğum için yaptın ama ben benimle silah zoruyla evlendi diye her gün kahroldum." dedi dudaklarının arasından kaçan hıçkırığı umursamayarak.Hayal kırıklığıyla Yunus'a döndü olağanca gücüyle bir tokat attı." Ben sana ne deyim ki? Beni bırakma dedim yıllar önce sana. Bırakma gitme dedim sen ne yaptın? Gelirim dedin ben sensiz yapamam dedin oysa ilk duyduğun lafla gelmeyi bırak, aramaya bile tenezzül etmedin.Bu muydu sevgin bu muydu aşkın?" diye Yunus'un göğsünü küçük elleriyle yumruklamaya başladı. Devam etti. "Sen sevdin öyle mi? Sen geceleri başka kadınlarda mutluluk ararken boy boy her gün başka kadınlarla gezip tozarken ben bekledim. İnanmadım, yapmaz dedim. Sen ne yaptın? Bir lafla beni sildin." diye Yunus'un göğsünü yumruklamaya devam ediyordu.

 

Kızlar göz yaşları içinde, Semra Hanım ise Deniz'e bir şey olacak korkusuyla sakinleştirmek için fırsat kolluyordu.Erkekler belkide hepsi kendi içinde hesaplaşmadaydı "Ya Yunus'un düştüğü yanlışa düştüysek" diye. Yalnız Yusuf ve Leyla ya tanıdık gelen sahnelerdi bunlar. Her ikisi de sanki tekrar yaşadıkları o anlara dönmüştü.Dursun Bey ise kızını kahrolarak izliyordu.Osman'ı daha önceden uzaklaştırmışlardı ortamdan. Anneannesi silah sesiyle korkan çocuğu da alarak parka gitmişti.Yunus yaptığı yanlışın farkında olup gözleri dolu dolu Deniz'in yumruk olan ellerini tutmaya çalıştı. "Dur Deniz tamam sana bunca zaman boşa eziyet ettim ama benimde bir suçum yok bu işte!" diye bağırdı.Deniz ise iyice çıldırmış vaziyette Yunus'a bağırdı.

 

"Suçu yokmuş! Allah'ın belası niye sormadın arayıp niye söylemedin ben bir şey duydum diye ha?" diye bağırdı."Bitti duydun mu? Bitti. Boşanacağım senden." Yunus Deniz'i ilk defa bu kadar kararlı görüyordu ve panikle atıldı.

 

"Boşanmıyorum ula! Boşan bakalım nasıl boşanıyorsan! Benim karımsın, bana aitsin seni kimseye yar etmem kızım anla artık. Benle gözünü açtın benle kaparsın ancak."dediğinde Deniz isterik bir kahkahayla göz yaşlarını sildi. Başı dönüyor gözleri bulanıklaşıyordu. "Ben sana aidim de sen ve o bedenin kimlere ait uşak? Ben bir ikisinden sonra saymayı bıraktım.Sen onca haltı yerken koynundan çıktığın karıların pisliğiyle bana dönerken ben hala bıraktığın gibi seni bekledim. Kimseye gözümü açıp bakmadım. Ama geçti o günler seni boşayıp günümü gün edeceğim." deyince Yunus adeta kükredi.

 

"Ne diyorsun lan sen?! O gününü gün ettiklerini Kızılay meydanında sallandırırım kızım." İşaret parmağını kaldırıp kendini göstererek öfkeyle tısladı. "! Beni, karısı her türlü finduğu kırarken onu görmezlikten gelen geniş mideli ne olduğu belli olmayan adamlarla bir tutma! Öyle olmadığımı bile bile, ben erkeğim gezerim tozarım,sen bi bok yiyemezssin zihniyetinde bir adammışım gibi beni dışarıya karşı lanse ettirmeyede çalışma! Öyle bir zihniyette olmadığımı sende biliyorsun! Ben o iki türe de benzemem! Öyle haysiyetsiz bir duruma düşmektense, seni de kendimi de öl..." Uzunca kurduğu cümlelerin sonunu getiremeden Deniz'in sendelediğini gördü. Bir hamlede tuttu fakat kız yaşadıklarının etkisiyle çoktan bayılmıştı.Kızların çığlıkları Semra Hanım'ın azarları Dursun Bey'in tehditleri erkeklerin tartışma sesleri Yunus'u iyice paniğe sokunca bir yandan da sinirlendi.

 

"Doktor çağırın hemen!" diye hırsla bağırdı."Hepsi benim suçum." diye bir taraftan da saydırıyordu kendine. Deniz'i hemen koltuğa yatırıp yüzünü okşamaya başladı. "Aç gözlerini Deniz'im." diye panikle söyleniyordu. Korkudan eli ayağına dolanınca tekrar bağırdı. "Doktor çağırın şu lanet eve!" diye

 

"Lan oğlum kendine gel manyak mısın lan? Kenan bakacak işte bir izin ver." diye Yunus'u çekiştirdi Mehmet.

 

Panik halinde odada dolanmaya başlayan Yunus, Kayın pederi ile göz göze geldi. Adam bir acayip bakıyordu mutlu gibi, kızgın gibi... Anlayamadı.Kenan'ın sesiyle ona döndü.

 

"Bildiğiniz bir rahatsızlığı var mıydı?" diye bir Dursun Bey'e bir de Yunus'a bakarak sordu.Deniz'in babası ve Yunus aynı anda "Yok." dedi. Kenan ise "Zaten son günlerde olan stres birde bugün yaşadıklarından kaynaklanmıştır. Merak etmeyin." diye onları rahatlatmaya çalıştı. Semra Hanım ise evhamlandı.

 

"Ay verem ettiniz ayol kızları. Nasıl dayansın şu yavrucaklar yaptığınız onca şeye şu yavrucakların haline bak. Ne hale geldiler. Sizin gibi düzenbazların elinde heder oluyor kızlarım. Ah Deniz ah! Bir lokma şey yersen böyle yığılır kalırsın. Ama sende haklısı be yavrum. İştah mı bırakır bu meymenetsiz çipil gözlü insanda. Neresini sevdin bilmem ki alık balık gibi çocuğun." diye söyleniyordu.Kenan annesine baktı. Birde baygın yatan Deniz'e baktı annesinin konuşmasına sinirlenerek tıslayarak söylendi.

 

"Anne yeter artık. Senin derdin ne Allah aşkına? Sen iyice kafayı yedin." derken bir taraftan da tansiyon aletini Deniz'in koluna geçirdi.Semra Hanım ise kaşlarını kaldırıp alaycı bir tavırla cevap verdi.

 

"Yalan mı? Hem sevmiyorum diyorsunuz, kızlar sizi istemeyince de bir havalara giriyorsunuz. Yok erkek adammış da yok bilmem neymiş." Kenan annesine olan siniri ve bitmek bilmeyen söylenmeleriyle tansiyon aletini sürekli pompalıyordu. Ayşe Kenan'ın daldığını fark edince telaşla fırladı ve omzuna dokunarak söylendi. "Kenan ne yapıyorsun sen? Öldürecek misin kızı? Sürekli pompaya bastığının farkında mısın?" Kenan annesinin yüzünden daldığı düşünce aleminden Ayşe'nin sesiyle sıyrıldı.Tam ağzını açıp konuşacakken Yunus tepesinde bitti.

 

"Lan adam gibi yapsana işini! Aklın nerede öldürecek misin karımı?"diye bağırdı. Ayşe "Ne bağırıyorsun be şimdi mi karın olduğu aklına geldi?!" deyip Kenan'a döndü. "Sende bitir işini ve bir an önce gidin." diyerek Kenan'ın tuttuğu kolunu tekrar Deniz'e çevirdi. Bu kadarda yeterdi bir gün içinde neler olmuştu neler.Ali ise Ayşe'yi kolundan çekerek bir köşeye sürükledi.Ayşe bir anda sürüklenmenin etkisiyle çemkirdi.

 

"Ne yapıyorsun be?! Deli misin?" Ali ise biraz sinirle cevap verdi.

 

"Ne dokunuyorsun kızım adamın orasına burasına?" diye tısladı.Ayşe anlamamış bir şekilde mavi gözlerini kısıp kaşlarını çatarak Ali'ye baktı. Ali de konuşmasına devam etti.

 

"Omuz kol neresi denk gelirse dokunuyorsun Kenan'a. Sen beni delirtecek misin arkadaşım da olsa dokunamazsın hiç bir erkeğe. Ayşe duyduklarıyla gülsün mü ağlasın mı bilemedi. Yavaşça Ali'ye sokuldu. Kalbi bir kuş gibi çırpınırken vücudunu ise ateş basıyordu bu adama her yaklaştığında. Elini kaldırıp Ali'nin göğsüne koydu. Yavaş yavaş hareket ettirdi. Ali ise donup kalmıştı.Ne yapmaya çalışıyordu bu kadın. Kanının damarlarında daha hızlı aktığını hissetti. Bir sıcaklık basmıştı. Şuan ortamdan adeta soyutlanmış Ayşe'nin değdiği yerlerin alev almasıyla ilgileniyordu. Allah'tan salondan çıkmışlardı. Şimdi boş bir oda bulmak vardı. Ne boş odası oğlum karın lan! Al götür evine." diye düşünürken Ayşe konuştu.

 

"Sana da dokunmama, yaklaşmama izin verseydin aradaki farkı anlardın." diye titrek bir sesle konuştu. Ali ise göğsünden kasıklarına doğru inen elle iyice heyecanlanmış bir şekilde çarpık bir gülümsemeyle Ayşe'nin mavi gözlerine baktı.

 

"Bunun için geç değil yavrum. İstemen yeter. Sen benim karımsın. İşte şimdi seni eve götürmeyen şerefsiz. Sana izin vermediğimi kim söylemiş? Ayrıca bir daha başka adamlara dokunduğunu görmeyeceğim. Bu masum hane bir dokunuş da olsa." diye Ayşe'yi bileğinden tutarak hızla kendine çekti. İçeride ne olup bittiği şimdi zerre umurunda değildi. Şuan ela gözlerin tek gördüğü Ayşe'nin kırmızı dudakları ve işittiği şey kalbinin kulaklarındaki sesiydi. Kalbi adeta kulaklarında atıyordu. Yavaş bir şekilde Ayşe'ye doğru eğildi. Zira aralarında biraz boy farkı vardi. Ayşe ise mavi gözlerini kapatmış sadece bir kere bunca yılın beklememin mükafatı olarak demişti. Ali aniden geri çekildi. Hiç bir şey anlamayan Ayşe soran gözlerle baktı Ali'ye. Son anda kulağına gelen naif sese lanet etti. Gitmiyordu işte ne aklından, ne kalbinden. Rahat bırakmıyordu bir türlü. Ellerini kulaklarına siper etti adeta.

 

"Olmuyor! Lanet olsun çıkmıyor aklımdan. Bu nasıl bir iş anlamıyorum." diyerek etrafında döndü sinirle ellerini saçlarından geçirdi.Durumun farkına varan Ayşe hem mutlu hem üzgündü.Sadece babasına karşı olan suskunluğunu babasının bunu onunla konuşmamasının intikamı olarak Ali'ye hiç konuşmadığını söylemişti. Ama Ali neden hiç konuşturmamıştı bunca zaman onu? İşte bunu merak ediyordu. Zamanında söyleyebilseydi bu halde olmayacaklardı belkide. Düşüncelerini bir kenara bırakıp sordu.

 

"Hala o kız değil mi?" dedi. Gözleri dolu dolu olmuştu. Bu ne kadar karmaşık bir durumdu. İkiside birbirini sevdiği halde bir türlü ilerleyemiyorları.Ali ise pişmanlıkla başını salladı. Ayşe onun bu haline gülmek istedi. "Her şey senin suçun. Ne çekiyorsak senin yüzünden." demek istedi fakat söylemedi. Bir şans, son bir şans diye düşündü.

 

"Ali!" diye seslendi. Elleriyle Ali'nin yüzünü avuçları arasına aldı. Ali ela gözlerinde hüzün ve pişmanlıkla bakıyordu Ayşe'ye. Suçluydu. Aklındakini de kalbindekini de çıkarıp atamadığı için bu kıza bunca eziyeti çektirdiği için pişmandı.

 

"Tam burda..." dedi kafasını gösterdi ardından yumruğuyla kalbine vurdu, devam etti."... ve burada. Lanet olsun ki ne burdan çıkıyor, ne buradan. Ben bilmiyorum. Beceremiyorum. Evliliğime, yuvama sahip çıkamadım. Belki de sevmeyi bilmiyorum..." dedi hırsla dudaklarını ısırdı. Ayşe ise ağlıyordu.

 

Ali'nin yüzündeki elini kaldırarak şakaklarına koydu. "Ne buradaki..." ardından Ali'nin elini onun kalbine götürdü ve devam etti."...Ne de buradaki o kızı hiç çıkartma Ali. Sen sevmeyi o kadar güzel biliyorsun ki... Sen sevdiğin kadına tertemiz gidebilmek için yüreğini kimselere açmadın. Babam, dil yürekten geçenlerin sözcüsüdür. Yüreğindeki aşkı anlatmak için dilindeki söze, elindeki saza güvenen adam sevmeyi en iyi bilen adamdır derdi. Sen sevmeyi biliyorsun Ali. Sadece bir kadın tarafından sevilmek nasıldır onu bilmiyorsun. O yüzden çıkartma yüreğinden o aşkı. Ne olur..." diye söylendi Ayşe.

 

Ali Ayşe'nin akan göz yaşını silerek konuştu. "Sen nasıl bir kadınsın? Ben yüreğimde, aklımda başka biri var diyorum sen onu hiç çıkartma diyorsun. Belkide sevilmeyi sen hak ediyorsun o değil. Belki de evli, belki çocuğu var. Belki eşini seviyor..." diye Ayşe'ye sorar gibi konuştu."Söyle yalvarırım Ayşe! Beni bu çelişkiden kurtar evliliğimizi kurtar." diyerek Ayşe'yi hafifçe sarstı.

 

"Çok mu öğrenmek istiyorsun? Ben ister miyim evliliğim bitsin, sevdiğim adamdan ayrılayım?" dediğinde Ali'ninde ela gözlerinden yaşlar süzüldü. Şaşırmamıştı aslında bu aşk itirafına. Çünkü Ayşe bir kitap gibiydi duygularını satır satır okuyabileceğin... İşte vicdanı da burada yapışıyordu yakasına. Onu seven bir karısı varken, mutlu bir evlilikleri olacakken bir türlü unutamıyordu o sesi Ali.

 

"Ali!" dedi tekrar yüzünü okşarken Ayşe. "O çok öğrenmek istediğin, yıllardır aradığın kız evli. Hem de kocasına uğruna ölecek kadar aşık. Bakma öyle biliyorum Ali'm. Çünkü aradığın o kız benim." Dediğinde Ali dondu kaldı. Ayşe ellerinin altındaki bedenin gerilmeye başlamasıyla korktu. Ali ise bir şok dalgasının içindeydi."Olmaz!" dedi. "Mümkün değil." Sonra aklına gelen ihtimalle rahatladı ve konuştu.

 

"Aklınca intikam alacaksın benden. Ama bu şekilde oynama benle. Canını yakarım güzelim. Benim içimdeki aşk, sen her ne kadar haklı olsan da senin intikam oyuncağın değil.Bu arada seni sessizliğe mahkum etmemin sebebini sevdiğim kız olarak görüyorsan yanılıyorsun diyemem. Tabi ki oda var ama baban bana annen öldüğünden beri kimseyle konuşmadığını, sevdiğin birinin olduğunu söylemişti bir keresinde.Ben size gelip gittiğimde hiç konuşmuyordun. Bende babana benimle olduktan sonra her şeyi geride bırakman gerektiğini yoksa zararlı senin çıkacağını söylemiştim. Nişanlandıktan sonra seni bir gün o Serdar itiyle konuşurken gördüm. Babanla, benimle bile konuşmayıp başka bir adamla konuşman beni sinirlendirdi. Hem kulaklarimdaki ses yüzünden hem de Serdar itini sevdiğin adam sanıp arkamdan iş çevirdiğini sanıp yasakladım sana konuşmayı. Ama bu senin şuan o kız benim diye bana intikam oyunu oynama hakkını vermiyor." dedi tıslar bir biçimde

 

Ayşe hayal kırıklığı içinde baktı Ali'ye. "İşte!"dedi. "Sen her zaman buydun. Sadece kendi duygularını önemseyen karşısındakinin duygularına önem vermeyen, bencil herifin tekisin. Biliyor musun sana şuan o kız olduğumu bir türküyle, hatta aynı türküyle kanıtlardım ama değmezsin. Ben nasıl yanıyorsam sende yan Ali! Bu işin sonunda pişman olup ayaklarıma kapansan da affetmeyeceğim seni. Ben evliliğimize bir şans daha tanırken sen yine bencilliğinle beni suçladın ya. Bundan sonra bitti artık." diye Ali'yi göğsüne koyduğu elleriyle itti. Ali içine düşen şüpheyle gözlerini kıstı. Gerçekten o kız Ayşe olabilir miydi? O zaman iki senedir çektikleri neydi? Boşa mı geçmişti onca zaman? "Yok artık. İyice kafayı yedin sen oğlum sırf intikam için attığı oltaya mı geleceksin?" dedi iç sesi ve Ayşe'ye döndü.

 

"Yavrum bu çabaların boşuna. Gelmem senin intikam oyunlarına. Hem böyle bir şeye inanacağımı m zannettin?"dedi alayla ve Ayşe'nin saçlarına parmaklarını geçirdi.Ayşe çenesini havaya dikerek konuştu.

 

"Boşa o zaman beni. Neden boşamıyorsun? Neyi bekliyorsun? İnanmadığın bir kadınla neden evli kalmayı istiyorsun?" diye sordu. İşte Ali'nin buna verecek cevabı yoktu. Çünkü kendisi de bilmiyordu sebebini. Ayşe onundu ve onun kalacaktı. Bu boşanma katiyen olmayacaktı.

 

"Boşamayacağım duydun mu? Sende o küçük kafandan at bu düşünceyi. Sen benimsin kızım. Benim!" diye Ayşe'nin kafasına sinirle hafif bir şekilde işaret parmağıyla vurdu.

 

Ayşe bu durum karşısında hırsla Ali'nin elini ittirdi."Yeter! O zaman bu savaşa hazırlıklı ol. Çünkü her zaman sol yanımdayken şimdi sol yanımda kabul etmeyecek seni Ali." dedi ve arkasına bakmadan içeri geçti.Ali ise homurdanma ile "Göreceğiz yavrum." diye ağzının içinde geveleyip oda içeri geçti. İçerisi hala bıraktıkları gibiydi.Yunus ortada volta atarken her kafadan bir ses çıkıyordu.Yunus sabırsız bir şekilde sordu Kenan'a.

 

"Lan nasıl doktorsun? Niye hala kendine gelmedi da!?" diye ellerini iki yana açtı.

 

"Sakin olur musun? Sadece stresten ve tansiyonu düşmüş. O yüzden baygın. Tabi başka bir şey yoksa." diye imayla mırıldandı. Bunu duyan Dursun Bey biraz panik biraz heyecanla atıldı.

 

"Ne diyorsun uşak? Ne olacak başka? Çıkar ağzındaki baklayı."

 

"Dursun Amca bu özel bir durum. Deniz ile konuşmam lazım önce." derken herkes şüpheyle Kenan'a baktı. Annesi aklına gelenle bağırdı." Ay bana bir şeyler oluyor. Sen ne diyorsun ayol!" diye oğluna çıkıştı.Diğerleri ve Yunus bir şey anlamamıştı bu işten. Yunus sinirle bağırdı.

 

"Lan biri bana da anlatsın. Bu ne arkadaş bir ben miyim alemin malı!" diye sinirle yumruklarını sıktı. Herkes bir şeyler anlarken onun saf gibi bakması normal mıydı yani?

 

"Bir şey sormam lazım kardeşim dışarıya gel istersen." dedi ayağa kalkıp elindeki steteskobu boynuna geçirdi Kenan. Yunus ise "Benim kimseden saklım gizlim yok. Ne soracaksan burada sor!" diye çıkıştı Kenan'a. Ağzını açıp tam konuşmak üzere olan Kenan, Yunus'un gürlemesiyle susmak zorunda kaldı

 

"Yeter Kenan! Devlet sırrı mı bu kardeşim söyle söyleyeceksen!" diye bağırdı.Kenan ise "Günah benden gitti." dedikten hemen sonra bombayı patlattı

 

"Abi Deniz hamile olabilir mi? En son ne zaman regl oldu?"deyince "Oha!" diye kükredi Mehmet. "Lan ne cins adamsın oğlum sana ne milletin özelinden lan! Adama bak deli mi ne yahu! Lan sen ne meraklısın!?"diye üzerine yürüdü.

 

Kenan ise zaten gergindi. Mehmet'e bağırdı." Ulan suç benim mi oldu şimdi? Dışarı gel dedim, adam gelmedi ne yapayım yani ? Hem senin karın böyle bir durumda olsa sen muayene ettirmeyecek misin? Bu benim işim sığ görüşlü herif!" deyince Mehmet sinirle Kenan'ın boynundaki steteskopu iyice dolayarak sıktı.

 

"Ulan öldürürüm seni sapık herif! Lan sana ne benim karımın orasından burasından? Doktormuş. Angut!"diye hala sıktırıyordu boğazını.Yusuf Mehmet'i zorla tutup çekti. "Yeter lan! Otur adam gibi şuraya. Herkesin derdi ne, sen neyin derdindesin." Yunus ise afallamış bir şekilde donup kalmıştı. Ne çocuğu? Bu Kenan neyden bahsediyordu? Olabilir miydi böyle bir şey? Ama onlar hiç birlikte olmamıştı ki diye düşünürken beyninde yanan ampulle pis pis sırıttı. Eğer sarhoş olduğu gece bir şeyler yaşadılarsa olabilirdi. Hem ayni yatakta sarmaş dolaş uyanmışlardı. Gerçi bir şey hatırlamıyordu ama olsun.Bu kargaşada herkes Deniz'i unutmuş bebek sevdasına düşmüştü. Deniz ise bu bebek davasından beri ayık bir şekilde, hatta fazlasıyla ayık bir şekilde olanları izliyordu. Bu olanlara inanamıyordu. Aniden ayağa firlamasıyla herkes Deniz'e döndü.

 

"Ne saçmalıyorsunuz siz?" diye sakin bir şekilde sordu. Yunus ve Dursun Bey Deniz'in ani hareketine kaş çatarak ikisi de aynı anda konuştu.

 

"Yavaş olsana kızım! Ani hareketlerde bulunma bebeğe zarar." deyince Deniz kaşlarını çattı. Hadi babası neyse de bu Yunus'un derdi neydi acaba. Aklına gelen şey ise Yunus'un boşanmamak için böyle bir yol seçtiğiydi. "Ula finduk beyinli. Şimdi düştün elime." diye kendi kendini aklına gelen fikirle tebrik etti.

 

"Siz nasıl öğrendiniz bunu?" diye şaşırmış gibi sordu Deniz.

 

Yunus Kenan'i göstererek konuştu."Nasıl olacak canım kardeşim tıp dünyasının gururu, oğlumun bir tanecik amcası Kenan sayesinde." diyerek Kenan'a sarıldı.

 

Erkekler Yunus'un ani değişimi karşısında oscara aday en iyi erkek oyuncu diye geçirirken bir yandan da kıskanmadan edemiyorlardı.

 

"Ulan yine dört ayağının üstüne düştün piç herif." diye dalga geçti Mehmet

 

Yunus ise gülerek cevap verdi. " Kıskanma ne olur çalış senin de olur." diye Mehmet'in omzuna vurdu.

 

"Lan o değilde artık boşanmazsınız da ortada bebek var. Gene yırttın ne kadar ballı herifsin lan." deyip Yunus'un karnına sahte bir yumruk geçirip sarıldı Yusuf. "Lan biz niye tutturamadık acaba. O zaman bırak boşanmayı dizimin dibinden ayrılmazdı Leyla." diye geçirdi içinden.

 

Ali gülerek konuşuyordu."Ulan sünnetini ben yapacağım yeğenimin. Benim mekanda başka bir şey planlarsan yeğenimin pipisini sana yedirtirim." diye doğmamış çocuğa don biçiyorlardı. Kahkahalar eşliğinde muhabbete dalan erkeklere, kızlar hayretlerle baktı. Bunlar hiç büyümemiş çocuk gibilerdi. Dursun Bey de lafa girince Deniz'de şalterler attı.

 

"Aman oğlum aman senin mekan olmasın. Gördük mekanınıda alemini de. Ben torunuma yaylada şenlik kurar alemin alasını yaparım."

 

"Ya ne çocugu yok çocuk mocuk manyak mısınız siz?!" diye hırsla saçlarını çekiştirdi Deniz. Yunus ise Deniz'in hala intikam peşinde olduğunu düşünerek kartını Dursun Bey'e oynadı.

 

"Baba bak boşanmak için beni doğmamış çocuğumdan ayıracak. Sonra ben birşey deyince suçlu ben oluyorum. Bir şey de kızına. Ben çocuğumu ayrı gayrı büyütemem." diye Dursun Bey'in vicdanına dokunmaya çalıştı. Dursun Bey ise yüzünü buruşturarak Deniz'e döndü.

 

"Bu ne demek oluyor Deniz? Torunumu babasız mı büyüteceksin? Yok boşanma falan." diye kükredi. Deniz ise ne yapacağını bilemez halde nasıl açıklayacağını düşünüyordu.Eğer Yunus ile aralarında bir şey geçmediğini söylerse babası ve tüm Trabzon onu suçlu görürdü. Kadın olsaydın da kocanı elinde tutsaydın bunlar gelmezdi başına diye her ağızdan başka laf dökülürdü. Babasına kararlı bir şekilde döndü.

 

"Ben bu finduk beyinliyi boşayacağım. Gerekirse çocuğumu kendim büyütürüm hiç birinizin desteğine ihtiyacım yok. Ki zaten çocuk da yok." deyince Dursun Bey işlerine karışmamayı tercih etti.

 

"Ne haliniz varsa görün da! Sıçtınız beynimin içine. Ben Trabzon'a dönüyorum. Dönüş biletimi zaten almıştım.Seni de götürecektim ama bu durumda..." derken gözleriyle Deniz'in karnını gösterdi ve devam etti."...senin yerin kocanın yanı." derken Deniz'e yaklaşıyordu. Kollarını kızının boynuna dolayıp kulağına fısıldadı.

 

"Boşanmak yok! Süründürmek var! Her türlü arkandayım kızım." dedikten sonra kollarını Deniz'den ayırıp kapıya doğru yürüdü.

 

Dursun Bey uğurlandıktan sonra tekrar salonda toplaşılmıştı. Bu ana kadar sakin kalan ve sesi çıkmayan Azra ve Rüya aynı anda konuşmaya başladılar.

 

"Ay yeter artık çıkın şu evden! Yeni anne biraz dinlenmeli." dediklerinde Mehmet çapkınca sırıtıp Azra'ya yöneldi.

 

"Allah'sız. Hadi gel biz de yapalım bir tane. Vallahi sana benzese de sesimi çıkarmam." deyip Azra'nın yanağından makas aldı. Azra ise sabır çekip gözlerini Mehmet'e dikti.

 

"He Mehmet manavdan karpuz alıyoruz ya. Hemen yaparız bir tane." dedikten sonra Mehmet'i ittirdi. Mehmet ise hevesle Azra'ya tekrar yaklaştı.

 

"Vallaha mı? Hadi başlayalım." deyip sırıttı. Azra ise aynı şekilde sırıttı. Ardından yüzünü ekşiterek cevap verdi.

 

"Ay yapmak sorun değil de senin gibi imalat hatası çıkarsa ne yaparım ben?" deyip Mehmet'in bozulmasını zevkle izledi.

 

Kenan Rüya'ya endişeyle yaklaştı. Ellerini Rüya'nın omzuna koyup başını eğerek Rüya'nın boyuna eşit olmaya çalıştı.

 

"Rüya? Bugün hiç sesin çıkmadı. Yüzün de solgun duruyor. Seni de muayene etmemi ister misin?" Son cümlesini imalı bir şekilde dile getirmişti. Rüya da eğik duran başını kaldırıp Kenan'ın gözlerine, gözlerini kısarak baktı.

 

"Seni bilmem ama ben doktorculuk oynayacak yaşı geçeli çok oldu." deyip Azra'nın Mehmet'e yaptığı gibi Kenan'ı kapının dışına itekleyip ikisinin de yüzüne kapıyı kapattı. Rüya ve Azra gülüşerek içeriye geçti. Azra koltukta yayılan Deniz'e yaklaşıp yanına oturdu.

 

"Evet, nerede kalmıştık taze anne?" diye Deniz'in yanaklarını sıktı. Deniz ise bıkkınlıkla ofladı. Ellerini serbest bırakıp düşüncelerini tekrar sözcüklere döktü.

 

"Ben diyorum hadımım sen diyorsun oğlandan kızdan ne haber." dedikten sonra cıkcıkladı. Azra ise sırıtıp koltukta arkasına yaslandı.

 

"Stres yok bebeğim stres yok. Oğlan da kız da yolda ama Yunus öyle sansın bakalım şimdilik. Çaktın mı? Kapiş?" diye göz kırpıp devam etti. "Kızım esas şimdi başlıyor bizim davamız. Çok eğleneceğiz çok." deyip el çırptı. Kızlar ise Azra'dan korkulacağının farkına bir kez daha varmışlardı. Eh hatun manyak olunca yanındakilere de bulaşıyordu en nihayetinde. Kızlar anladıkları planla hep birlikte gülmeye başlamışlardı ama kapıda onları dinleyen kişinin hiç farkında değillerdi.

 

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER...

 

-yitenumutlar

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%