Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı - Orhan Gencebay - Vazgeç Gönlüm

 

 

 

Asya yanında oturan Tuğra'ya kaçamak bir bakış atarak yüzünü buruşturdu.

 

Yorucu ve eğlenceli bir yaz tatilinin ardından üniversitede son yıllarını tamamlamak için tekrar İzmir yoluna düşmüşlerdi.

 

Son bir kaç aydır Tuğra'daki değişimlerin elbetteki o da farkındaydı. Sevgilisi ile nişan arefesindeyken kimsenin bilmediği bir sebepten ötürü ayrılmıştı Tuğra. O günden sonra da o neşeli,hayat dolu adam gitmiş yerine bu sıkıcı yeni Tuğra gelmişti.

 

Bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirerek nefesini sıkıntılı bir şekilde bıraktı.

 

"Offf!"

 

Asya'nın nefesini sertçe bırakması ile Tuğra kapalı olan gözlerini aralayıp,ona yan bir bakış attıktan sonra aynı umursamaz tavırla tekrar kapattı gözlerini.

 

Onun bu hareketi ile Asya gözlerini devirerek bezgince konuştu.

 

"Madem konuşmayacaktın,sohbet etmeyecektin,ne demeye benimle yolculuk yapıyorsun!? Sıkıntıdan ruhumu teslim edeceğim burada!"

 

Asya'nın sözleri ile Tuğra hiç istifini bozmadan derin bir nefes alıp cevap verdi.

 

"Uyumayı dene Asya.Zira ben öyle yapıyorum izin verirsen."

 

Aldığı cevapla yüzünü buruşturan kız Tuğra'nın kolunu dürterek fısıldadı.

 

"Ya ne uyuması Tuğra. Bak hemen kalk yoksa ben arkadaki boş koltuğa geçeceğim!"

 

Asya'nın sözleri ile Tuğra kapalı gözlerini aralayarak ona boş bir bakış atıp fısıldadı.

 

"Yıllardır birlikte gelip gidiyoruz ve hep yan yana yapıyoruz bu yolculukları. Bu gün değişen ne!? Neden bu kadar huysuzlandın?"

 

Tuğra'nın sorusu ile Asya ona bıkkın bakışlar atarak omuzlarını silkti.

 

"Yıllardır eğlenceliydin ama Ankara'ya dönüşümüz de ve bu yolculuğumuzda ruhun çekildi sanki! Sıkılıyorum Tuğra!" Yanındaki adamın gözlerini devirmesi ile ona üzgünce bakarak sözlerine devam etti. "Madem bu kadar üzülecektin neden ayrıldın Nilay dan? Bak kız zaten sürekli tekrar barışmak istediğini dile getiriyor. İstersen senin adına konuşa..."

 

"Sakın!" Asya daha sözlerini tamamlamadan Tuğra'nın parlaması ile şaşkınca ona bakarken o öfkeyle devam etti sözlerine. "Sakın bir daha onun adını ağzına alma! Benim için bitti! Nilay diye birisi hiç olmadı! Arkamdan iş çevirip konuşacağım falan deme kalbini kırarım! Şimdi beni rahat bırak! Uyumak istiyorum!"

 

Tuğra'nın sert çıkışı ve sözleri ile ona kırgınca baktı. Kötü bir şey söylememişti ki,ne demeye bu kadar sinirlenmişti? Her ilişkide olurdu böyle sorunlar.

 

Yanındaki adamın tekrar eski pozisyonuna dönüp gözlerini kapatmasıyla oturduğu yerden öfkeyle kalkarak iki koltuk arkalarındaki boş yere oturdu.

 

Yanındaki hareketlenmeyle burnun dan sert bir nefes alan Tuğra gözlerini tekrar açarak bıkkınca homurdandı.

 

"Başımın belası! Ne dedim ki ben şimdi!?"

 

Oturduğu koltuktan kalkarak bakışlarını arka tarafa çevirmişti ki gördüğü manzarayla sinirle Asya'ya baktı.

 

"İki dakika! Yalnızca iki dakika da elin tanımadığın adamıyla muhabbet kuracak ne yaşamış olabilirsin? Bu huyun yüzünden bir gün başına iş alacaksın be!" Genç adamın Asya'ya gülümseyerek bir şeyler söylemesi ile kaşları çatılırken onlara doğru ilerledi.

 

"Ben de aynı üniversitedeyim fakat sizi daha önce hiç görmedinim."

 

Asya'nın sorusu ile adam gülümseyerek cevap verdi.

 

"Özel nedenlerden dolayı dondurmuştum. Bu yıl tekrar başlıyorum. Üç yıl aradan sonra hayli zorlanacak gibiyim. Hiç arkadaşım da yok. Halimi siz düşünün."

 

Adamın sözleri ile Asya ona üzgünce baktı. Bir şeyler söylemek için tam ağzını açmıştı ki karşısına dikilen suratsız bir Tuğra ile bakışlarını gözlerine dikti.

 

"Yerine geçer misin Asya?"

 

Tuğra'nın sözleri ile gözlerini devirdi. Hem zahmet edip iki çift laf etmiyor,sıkılmasına neden oluyordu hem de kurduğu muhabbete limon sıkıyordu. Kızgın bakışlar atarak söylendi.

 

"Neden sıkıntıdan patlamak için mi? Ya da bana tekrar bağırman için mi?"

 

Aldığı cevap karşısında Tuğra başını sinirli bir şekilde yana doğru çevirerek sessizce bir küfür mırıldandı. Ya bu kız bu gün onu çileden çıkartmaya niyetliydi ya da kendisi gerçekten sert çıkıp kalbini kırmıştı. Bakışlarını tekrar Asya'ya çevirmişti ki arkadan gelen sesle bu defa kaşları çatılan kendisi oldu.

 

"Asya, bir sorun mu var?"

 

Biraz önce muhabbet ettiği adamın sorusu ile Asya başını uzatarak Tuğra'nın arkasında kalan adama doğru gülümsedi.

 

"Bir sorun yok Uras."

 

Tuğra işittiği hitap şekilleri ile yüzünü buruşturarak sıktığı dişlerinin arasından söylendi.

 

"Ne ara Asya oldun!? Nasıl bu şekilde hitap edebilir sana!?"

 

Tuğra'nın sözleri ile Asya uyarmak istercesine gözlerini açtırırken arkadan tekrar tanıdık ses yükseldi.

 

"Gerçekten bir sorun olmadığına emin misin? Arkadaş rahatsız.."

 

Kendisine dönen sert bakışlarla sözleri yarım kalırken taviz vermeden baktı karşısındaki adama Uras.

 

"Sorun yok dedi duymadın mı!? Ayrıca iki sevgilinin arasındaki sorun seni alakadar etmez!"

 

Aldığı cevapla Uras'ın tek kaşı havalanırken Tuğra koluna yapışan elle bakışlarını o yöne çevirmişti ki Asya'nın öfkeden ateş saçan bakışları ile karşılaştı.

 

"Ne yaptığını zannediyorsun sen!?"

 

Cevap vermek için ağzını açmıştı ki muavinin uyarısı ile Asya'nın eline uzanarak onu kendi koltuklarına doğru çekiştirmeye başladı. Asya daha fazla tatsızlık çıkmasını istemediği için biraz önce muhabbet ettiği adama dönerek gülümsemeye çalışarak konuştu.

 

"Kusara bakma Uras. Umarım ünüversite de tekrar karşılaşırız."

 

Adam başını olumlu anlamda sallayarak hafifçe tebessüm ederken, Tuğra Asya'yı çekiştirerek biraz önceki yerlerine oturttu ve kendisi de otururken öfkeyle bakan kıza ters bakışlar atarak homurdandı.

 

"Bir de tekrar karşılaşmaktan bahsediyorsun! Karşılaşsan ne yapacaksın elin adamıyla Asya? Bak herkese çok çabuk güveniyorsun bu huyun başına bir gün çok büyük iş açacak!"

 

Tuğra'nın sözleri ile Asya ateş saçan bakışlarını gözlerine dikerek çemkirdi.

 

"Tanıştığım herkese sevgilim olduğunu söylemesen bende normal insanlar gibi birileri ile tanışır güvenilir mi güvenilmez mi öğrenirim! Esas sen bu sözlerin yüzünden başımıza sürekli dert açıyorsun! Nilay bile bu yüzden kıskanmıştı beni hep!"

 

Asya'nın sözleri ile ellerini yüzünde sertçe gezdirerek sakin okmaya çalışıp tekrar konuştu.

 

"Bak bana emanetsin ve ben senin ailene ve kendi aileme mahcup olmak istemiyorum. Bunu defalarca konuştuk. Şimdi değişen ne de huysuzlanıyorsun? Benim üzerimdeki emanet yükün kalkıp, Ankara'ya döndüğümüzde istediğin kişiyle ilişki kurabilirsin. Ama şimdi değil Asya!"

 

Tuğra'nın sözlerinden takıldığı tek noktayla gözleri dolarken ona kırgınca bakıp fısıldadı.

 

"Sana yüküm öyle mi?"

 

Onun takıldığı noktayla yanlış anlaşıldığının farkına varırken içinden kendisine bir küfür savurarak tekrar konuşmak için ağzını açmıştı ki Asya konuşmasına izin vermedi.

 

"Öyle hissetmene gerek yok! Zaten babamlar ve senin bu saçma sevgililik fikriniz yüzünden hayatın mahfoldu! Benim yüzümden hayatının daha fazla alt üst olmasını istemiyorum. Çünkü sizin korktuğunuzun aksine ben bir ilişki düşünmüyorum! Ben bir ilişki istemedikten sonra senin de bana göz kulak olmana gerek yok. Benimle ilgilenmekten vazgeçersen belki Nilay'la da aran düzelir!"

 

Elbetteki oda meraklı değildi herkese kendisini Asya'nın sevgilisi olarak tanıtmaya. Ama Asya,ailedeki diğer kadınların aksine biraz daha ağır başlıydı. Onlar hile,entrika ve kurnazlıkta bir birleri ile yarışırken onun kalbi daha yumuşak ve saf duygularla doluydu. Bu yüzden çok çabuk kanar,çabuk incinirdi. Kin gütmek nedir bilmezdi. Çünkü kalbi sadece merhamet ve sevgiyle doluydu. Diğer kadınların karakterlerinin tam tersi olunca haliyle Ali amcası endişeleniyor ve fazlasıyla düşüyordu Asya'nın üzerine. Bu sevgililik planıda onun fikriydi. Böylelikle kızına,hiç bir erkeğin zarar veremeyeceğini düşünüyordu. Kendisi de Asya'nın karakterinin farkında olduğu için kabul etmişti bu planı. Ona zarar gelsin istemiyordu. Heleki kendi onun yanındayken,ona emanet edilmişken kesinlikle böyle bir şeyi istemiyordu.

 

Ama Ali amcasının, kadınlardan gizli bu planını onaylayan babası ve kendisi bu meselenin Asya'yı bu kadar sıkacağını hiç düşünmemişti. Asya artık küçük bir kız değildi ve diğer kızlar gibi belliki o da bir erkekle duygusal bir bağ kurmak istiyordu. Onun bu düşüncelerine hak veriyordu elbette ama kendisine emanet olunca malesef verdiği sözden dolayı geri adım atamıyordu.

 

Kendisi bu düşüncelerle boğuşurken Asya'nın konuşmaya başlaması ile onu kırdığını düşünmüş onun son sözleri ile tekrar kan beynine sıçramıştı. Düşünceli bakışlarının yerini öfke pırıltıları alırken sessiz ama sert bir ses tonuyla çıkıştı.

 

"Sana onun adını dahi anma dedim! İnadıma mı yapıyorsun!? Benim tek derdim kalan son dönemimizi sıkıntısız atlatıp Ankara'ya dönmek! Onun için mezun olana kadar dişini sıkacaksın! Sonra ne istiyorsan onu yapa bilirsin!"

 

Ellerini göğsünde birleştirerek gözlerini kapattı ve konuşmanın bittiğinin sinyallerini verdi yanında oturan kıza.

 

Onun bu tavrı ile Asya yaşlarla parlayan gözlerini devirerek cama doğru yönünü çevirip öfkeyle homurdandı.

 

"Öküz! Senin ailenin diğer erkek üyeleri gibi olmadığını düşünen ben de hata! Maya aynı maya olduktan sonra hamur değişecek değil ya! Aptal!"

 

Asya'nın homurdanmaları ile derin bir nefes alarak içinden sabır çekerken bu defa lanet yolculuğun bir an önce bitmesini diledi. Ya Asya da bir tuhaflık vardı,ya da kendisinde. Yoksa bu yaşadıklarının başka bir açıklaması olamazdı.

 

Elindeki valizi kapının önüne bırakarak hala somurtan kıza çevirdi bakışlarını ve başını iki yana sallayarak söylendi.

 

"Kapıyı kilitle ve kendine dikkat et."

 

Her zaman yaptıkları rutin konuşmaların başlaması ile Asya başını olumlu anlamda salladı.

 

Aldığo karşılıkla Tuğra yüzünü buruştururken nefesini sertçe bırakıp mırıldandı.

 

"İyi geceler."

 

Asya'nın hala tavır yapması ile daha fazla üstüne gitmeme kararı alıp asansöre doğru ilerlerken aklına gelen şeyle tekrar döndü ve kapıyı açıp giren kıza bakarak konuştu.

 

"Emir abiye ve Annenlere geldiğimizi haber vermeyi unutma. Telaşlanmasınlar yok yere."

 

Valizini içeriye alarak fırlatırcasına içeriye bırakırken Tuğra'ya ters bir bakış atıp çemkirdi.

 

"Sen verirsin haberi! Ne de olsa bekçi kesildin ya başıma!"

 

Kapının yüzüne sertçe çarpılması ve Asya'nın hala devam eden tavrı ile Tuğra şaşkınca kalakalmıştı.

 

Başını öfkeyle iki yana sallayarak tekrar asansöre doğru ilerlerken kendi kendine homurdandı.

 

" Ne dedim ben şimdi! İyiliğini düşünmekte suç! Başına bir şey gelince kuyruğunu sıkıştırıp Tuğra yardım et diye koşa koşa gelmeyi biliyorsun ama!"

 

Söylenerek asansöre binip ineceği katın numarasına basarak bakışlarını düşünceli bir şekilde kıstı ve tekrar söylendi.

 

"Acaba bir sevgilimi yaptı!?"Asya'nın tavırları ve sözleri ile düşünceleri daha çok karışırken aklına gelen şeyle yumruklarını öfkeyle sıkarak homurdandı. " Böyle bir şeye izin veremem! En azından Ankara'ya dönene kadar ne bir sevgili ne bir erkek arkadaş olmaz hayatında!"

 

Günler geçerken,tartıştıkları günün üzerinden iki hafta geçmiş, derslerinin yoğunluğu ve çalışmak zorunda olduğu işi sebebi ile Asya ile ilgilenememişti. Hal böyle olunca aklındaki şüpheler fazlasıyla canını sıkıyordu. Son iki dersinin iptal edildiğini öğrenince fırsattan istifade Asya'yı görmek için apar topar çıktı.

 

Karşılaştığı tanıdık arkadaşları ile kısa bir selamlaşmanın ardından çıkışa doğru ilerlerken aniden karşısına çıkan kızla kısa bir an duraksadı. Kaşları hızla çatılırken çinde büyüyen öfkeyle yönünü değiştirip geçip gitmek için bir adım atmıştıki kolunu tutan elle tekrar durmak zorunda kaldı.

 

"Tuğra." Öfkeli bakışları kolundaki eli bulurken diğer elini kaldırarak sertçe ittirip karşısındaki kıza tiksintiyle baktı.

 

"Tuğra affet beni! Hataydı. Yemin ederim bi anlık bir şeydi. Seni seviyorum biliyorsun! Seni aldatmak gibi bir niyetim yo..."

 

"Kes artık!" Karşısındaki kızın sözlerini daha fazla dinleyecek tahammülü kalmayınca hırsla kesti sözlerini. Sesinin yüksek çıktığını etraftaki insanların kendilerine bakması ile fark eden Tuğra gözlerini kısa bir an kapayarak sakinleşmeye çalıştı. Her ne yaşanmış olursa olsun karşısındaki bir kadındı ama onun karakterine zıt hareket etmesini sağlıyordu bu kadın. Tekrar açtığı gözleri ile ateş saçan bakışlarını kızın kahverengi gözlerine odaklayarak sessiz ama öfkeli bir tınıyla konuştu.

 

"Benden önce olanlar beni ilgilendirmez dedim! Benden sonra olacak olanlarında beni ilgilendirmeyeceği gibi. Ama benimleyken hayatında kimsenin olmayacağını sana defalarca anlattım Nilay! Sen ne yaptın seni defalarca uyarmama rağmen beni aldattın! Hem de bana bu ünüversiteye geldiğim günden beri diş bileyen bir piçle!"

 

Kız Tuğra'nın sözleri ile bakışlarını kaçırırken o alayla gülümseyerek sözlerine devam etti.

 

Tuğra'nın, her sözünde sesi biraz daha sertleşirken kız başını olumsuz anlamda sallayarak öfkeyle konuştu.

 

"Sana düşman kesilmesi benim suçum değil! Asya'yı istiyordu! Bunu sende biliyorsun! Eğer sen onun Asya ile birlikte olmasına izin verseydin sana diş bilemezdi! Ama sen ne yaptın Asya'yı öyle bir sahiplendinki kimseyi yaklaştırmadın yanına! Çünkü Asya hanım tertemiz! Asya hanım masumluk abidesi!"

 

Karşısındaki kızın sözleri ile daha da öfkelenirken kolundan sertçe kavrayarak kuytu bir köşeye çekip,sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Hala yalan söylüyorsun!" Tuğra'nın sözleri ile kızın rengi atarken, o sözlerine devam etti. "Pisliğinizi daha fazla bulaştırmayın kimseye! Heleki Asya'nın, adını dahi alma ağzına! Dediğin gibi o tertemiz! Sizin pisliklerinizle lekelenmeyecek kadar da masum!"

 

Sözlerini bitirerek adımlarını tekrar çıkışa doğru yönlendirmiştiki kızın arkasından söylediği sözler ile duraksadı.

 

"İşte bu yüzden aldattım seni! Benimle değil de sürekli Asya ile ilgilenmen yüzünden! Senin sevgilin bendim! O değildi! Ama senin gözünde Nilay temiz olmadı hiç!" Tuğra'nın bakışları tekrar kendisini bulurken içinde büyüyen öfkeyle tekrar konuştu. " Ama Asya da temiz kalmayacak! Yemin ederim senin toz konduramadığın o kıza, bana yakıştırdığın sıfatların daha beterini yakıştıracaklar! Cenk beni intikamı için kullanıp atsada Asya ona kimin dokunduğunu bile bilemeyecek! Sen de o çok sevdiğin Asya'nı koruyamadığın için her gün lanet edeceksin kendine!"

 

Karşısındaki kızın son sözleri ile öfke damarlarında bir kor misali akarken hızlı bir kaç adımla Nilay'a yaklaşarak çenesinden sertçe kavrayıp sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"O şeytan beyninle Asya'ya bir oyun oynamaya kalkarsan,böyle bir şeyi sezersem yediğin onca haltı canlı yayın olarak izlersin heryerde!"

 

Tuğra'nın sözleri ile yüzüne alaylı bir sırıtış yayılırken sözleride yüzündeki gülüşe eşlik eder cinstendi.

 

"Bu tehtidi kimseye ayrılığımızın sebebini bile açıklayamayan adam mı yapıyor? Güldürme beni Tuğra. Sen,senin bir kadın hakkındaki düşüncelerin yüzünden sana hayran olan kızların gözündeki itibarını kaybetmemek için öyle bir rezilliği göze alamazsın! Tuğra sevgilisine sahip çıkamamış,düşmanı kızı yatağa atmış diyecekler diye ödün kopar. Çünkü sen eski kafalı,bağnaz bir düşünce yapısına sahipsin! Asla yapmazsın!"

 

Midesinin bulanmasına sebep olan sözlerden sonra kızın çenesini sertçe ittiretek tiksinti dolu bakışlarla konuştu.

 

"Eğer seni cümle aleme rezil etmediysem sebebi,senin bir türlü kabullenemediğin eski kafalı oluşum! Bağnaz düşünceli oluşum! Benim sevgimim ,saygımın sana yetmemesi! Beni aldatmanın sebebin sana olan ilgisizliğim değil, benim kadınlara olan saygım yüzünden sana dokunmayışımın acısını, yine benden çıkartmak için girdin o piçin yatağına!"

 

Canının acısı ve öfkesinden gözleri dolarken derin bir nefes alarak aynı sertlikle devam etti sözlerine.

 

"Seni sevdiğimi bile bile sırf sana dokunmadım diye canımı yakmaktı amacın!Benim Asya ile ilgilenmemi bahane etme! Çünkü bende o kız da sana defalarca öyle bir şeyin olamayacağını açıkladık! Senin içinde varmış kah..."

 

Kendisine son anda hakim olarak diline ket vurmuş güçlükle yutmuştu söyleyeceği sözleri. Başını öfkeyle ve kabullenircesine sallayarak kendisini alaylı bakışlarla izleyen kadının gözlerine bakarak devam etti sözlerine.

 

" Şimdi dua et ben eski kafalıyım! Dua et bağnaz düşünceliyim ki hala sana saygı kırıntısı besliyorum içimde. Senin gibi bir kadın saygıyı hak etmesede,eğerki pişman olursan gelecekte saygı gör diye susuyorum! Bir gün olurda pişman olup bir hayat kurarsan eşine ve çocuklarını utandıracak bir geçmişin olmasın diye susuyorum! Ama görüyorum ki senin pişman olmak gibi bir düşüncen ve temiz bir kalbin yok! O yüzden seni son kez uyarıyorum! Benden ve Asya'dan uzak duracaksın! Amacın benim erkeklik gururumla oynamaktı bunu gayet güzel başardın ve ben buna rağmen sustum! Ama Asya'nın masumiyetine zarar verecek bir şey yaparsan yemin ederim sana cehennemi yaşatırım!"

 

Sözlerini bitirince arkasına dahi bakmadan devam etti yoluna. Nasıl olmuştu da böyle bir kadına aldanıp sevmişti aklı almıyordu. O gün Cenk denen pislik o videoyu izletmese belki de hala körü körüne inanacaktı bu kadının sevgi sözlerine.

 

Derslerin iptal edildiğini öğrenince, Asya'nın nasıl olduğunu,neler yaptığını görmek için onun yanına gitmekti niyeti fakat bu kadın yüzünden onu tekrar kırmak istemiyordu. Zaten bozuktu araları daha fazla germeye gerek yok diye düşünerek part time çalıştığı iş yerine gitmek için öfkeyle yolun karşısına geçti.

 

Kısa bir bekleyişin ardından önünde duran araçla sabır dilenecek seviyeye gelmişti. Anlaşılan bu gün şans ondan yana değildi. Aracın açılan camından gördüğü kişiyle başını öfkeyle çevirerek dudaklarını dişlerken Cenk'in konuşması ile bakışlarını ona çeviridi.

 

"Biraz konuşa bilirmiyiz?"

 

Araca doğru yaklaşıp açık olan camına ellerini sertçe koyarak sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Yolladığın görüntüler yetmedi,ayrıntılarını mı anlatacaksın!? Sen ne biçim adamsın lan!? Sevgilisi olan bir kadınla beraber olmak hangi kitapta yazıyor şerefsiz!"

 

Cenk öfkeyle direksiyonu sıkarken tıpkı Tuğra gibi sertçe çıkıştı.

 

"Ağır ol! Bilmediğin şeyler var! Ben seni defalarca Nilay denen sürtükten uzak durman gerektiği konusunda uyardım! Ama sen anlamdın! Şimdi bana öfke kusmayı bırakta seni ondan kurtardığım için dua et!"

 

Karşısındaki adamın pişkinliği ile öfkesi tavan yaparken ellerini sertçe aracın kapısına vurarak kükredi.

 

"Ne halt yediyseniz,ne haltlar karıştırdıysanız umrumda değil! Daha fazla iğrençliklerinizi,pisliklerinizi ene dinlemek,ne de görmek istiyorum! Şimdi çek git buradan!"

 

"Dik kafalı olma! Kendim için konuşmuyorun burada! Asya için!"

 

Nilay ve Cenk'in,Asya'nın adını iki de bir dillerine dolayıp ortaya sürmeleri Tuğra'nın gem vurduğu öfkesini daha da körüklemişti. Aracın kapısını sertçe açarak koltuğa hışımla oturup Cenk'in yakalarına yapıştı öfkeyle.

 

"Bir daha Asya'nın adını o pislik saçan ağzınıza almayacaksınız! Yatağına aldığın o kadına da söyle daha fazla Asya'yı bu iğrençliğe alet etmeye çalışırsanız sonu kötü olacak!"

 

Cenk yakasındaki elleri sertçe ittirerek homurdandı.

 

"Kapıyı kapat adam gibi konuşacağımız bir yere gidelim! Sana bilmediğin şeyler var dedim!"

 

Tuğra bu meselenin bu gün kapanmasını ve Asya'nın kendisi yüzünden zarar görmemesini düşünerek Cenk'e ters bir bakış atarak yolcu koltuğuna yerleşip aracın kapısını sertçe kapattı.

 

Yaptıkları kısa yolculukta aracın içindeki hava iyice gerilirken ne Tuğra ne de Cenk ağzını açıp tek kelime etmemiş bu da gergin olan ortamın daha da gerilmesine neden olmuştu.

 

Aracın boş bir arazide park etmesi ile Tuğra hızla araçtan inip Cenk'in de çıkmasını bekledi. Karşısına geçen adamla ateş saçan bakışlarını ona çevirirken Cenk cebinden çıkarttığı sigaranın ucunu ateşleyerek gayet rahat bir tavırla aracına yaslanarak oda bakışlarını Tuğra'ya çevirdi.

 

Adamın rahatlığı karşısında Tuğra iyice ifrit olurken Cenk ona da bir sigara uzatmış ama elinin sertçe iteklenmesi ile paketi cebine koyarak gülümsemişti.

 

"Normal şartlar altında karşılaşsaydık seninle iyi birer dost olabilirdik Tuğra."

 

"Benim sen gibi adamlarla dostluk kurmam! Çünkü sen gibi şerefsiz değilim!"

 

Aldığı cevapla Cenk'in yüzünde alaylı bir gülümseme oluşurken tek kaşını imalı bir şekilde kaldırarak konuştu.

 

"Sana bir şerefsizlik yaptığımı düşünmüyorum! Eğer dediğin gibi şerefsiz olsaydım elimdeki o görüntüleri sadece sana yollamakla kalmaz o kadının ham ettiği şekilde rezil bir hayat yaşaması için elimden geleni yapardım. Ama ben seni ve senin arkandan konuşulacakları bildiğim için böyle bir şey yalmadım."

 

Cenk'in sözleri ile bu defa Tuğra'nın yüzünde alay dolu bir gülümseme oluştu.

 

"Sırf bana klan sebepsiz kinin yüzünden sevgilim olacak o kadının arkasından koşmak,onunla aynı yatağa girmek şerefsizlik değil mi it!"

 

Cenk omuzlarını umursamaz bir şekikde silkerek sigarasından bir nefes çekip geri bırakarak bakışlarını tekrar Tuğra'nın gözlerine dikti.

 

"Sebeplerim vardı. Ama senin anlmadığın benim kinim sana değildi. Sen bir türlü bunu anlayamadın! Eğer öyle olsaydı seni o kadını bırakman için her seferinde uyarmazdım! Ayrıca ben onun peşinden koşmadım. O yalan makinası sevgilin böylemi söyledi sana?"

 

Cenk'in sözleri ile önce öfkelensede sonra içine düşen kurtla bakışları düşünceli bir şekilde kısıldı. Onları ne zaman bir arada görse Cenk'in kendini rahatsız ettiğini,peşinden koştuğunu söylemişti Nilay. Cenk'in kendisine yaptığı uyarıları Nilay'ı elde etmek için olduğunu düşünmüştü hep. Yoksa değil miydi? Aklına düşen şüphelerle kaşlarınj çatarak öfkeyle tısladı.

 

"Madem peşinden koşmadın,madem onu elde etmek değildi niyetin durup dururken nasıl aynı yatağa girdiniz!?"

 

Cenk elindeki sigarayı yere atarak ayağının ucuyla ezip derin bir nefes alarak cevap verdi.

 

"İntikam için!" Gelen cevapla Tuğra alayla gülerken Cenk sözlerine devam etti. "Asya'nın kardeşin olduğunu söylüyorsun. Kardeşin gibi gördüğün o kızın ölümüne sebep olan biri olsa sen intikam almazmıydın!? İntikam ateşi ile yanmaz mıydı için!?"

 

Karşısındaki adamın Asya'yı tekrar olaya dahil etmesi ike öfkeyle yumruklarını sıktı.

Cenk'in bakışları,Tuğra'nın yumruk olan ellerine kayarken sözlerine devam etti.

 

"Kız kardeşimin nişanlısı ile bir ilişkisi varmış Nilay'ın."

 

İşittiği sözlerle Tuğra'nın kaşları iyice çatılırken Cenk burukça gülümseyerek anlatmaya devam etti.

 

"Kardeşim o piçi öyle seviyordu ki konduramıyordu böyle bir ihtimali. Taki Nilay kardeşimin nişanlısı ile birlikte oldukları videoyu kardeşime gönderene kadar. O gün kaybettik kardeşimi! Nilay ve o şerefsiz yüzünden intihar etti kardeşim!"

 

Cenk'in sözleri Tuğra'ya soğuk duş etkisi yaratırken ne diyeceğini bilememişti. O kadarını da yaparmıydı? Genç bir kızın hayatına kıymasına sebep olabilecek kadar karamıydı kalbi?

 

"Çok değil tam iki yıl önce yaşandı bunlar. Yani Nilay'ın seninle filörtleştiği zamanlar."

 

Tuğra ikinci bir şok dalgası ile sarsılırken Cenk devam etti. "Ben yurt dışında okuyordum. O olaydan sonra geldim İzmir'e. Üniversitenin iki yılını yırt dışında okumuştum. Bh olanlardan sonra sırf kardeşimin intikamını almak için Nilay'la aynı üniversiteye kaydımı aldırdım. Ama sorun şu ki sen onun sevgilisiydin. Böyle bir kadınla sevgili olan birininde sağlam pabuç olmayacağını düşündüm ama seni tanıdıkça seni de kandırdığını anlamam uzun sürmedi."

 

"Neden bunları daha önce anlatmadın!? Gerçek amacın ne lan senin!? Onu intikam için kullandığından haberi bile yok Nilay'ın!"

 

Tuğra'nın öfkeyle söylediği sözlerle Cenk karşısındaki adama üzgünce baktı. İntikamını alsada Tuğra'nın da yara almasına sebep olmuştu.

 

"Amacım onu rezil etmek ve sevdiği adam tarafından terk edildiğini görmekti."

 

Tuğra aldığı cevapla öfkeyle bir kahkaha atarak karşısındaki adama alayla cevap verdi.

 

"Sen şizofren misin!? Ulan o beni sevseydi senin koynuna girmezdi be! Karşıma geçmiş hala sevildiği tarafından terk edilmekten bahsediyorsun!"

 

"Ben de inanmıyorum onun birini sevebileceğine ama benim yatağıma girerken benden istediği tek bir şey vardı."

 

Cenk'in sözleri ile yüzünü buruştururken tiksinircesine fısıldadı.

 

"Senin ve Nilay'ın o yatakta ne boklar yediğinizi dinlemeye gelmedim ben buraya! Anlattıklarına inanıyorum çünkü geçte olsa Nilay'ı gerçekten tanıdım. Ayrıca kardeşinin başına gelenlere ve ölümüne üzüldüm. Ama gerisi ne olursa olsun sizin yaptığınız pisliği değiştirmez gözümde."

 

Sözlerini bitirip karşısındaki adama arkasını dönerek yola koyulmuştu ki Cenk tekrar konuştu.

 

"Seni sevdimi billmiyorum ama benim amacım seni kendime düşman etmek ve ya seni kırmak değildi. Ben sadece kardeşim gibi Nilay'ın da sevdiği adam tarafından terk edilip aynı acıları tatmasını sağlamaktı. Kardeşimin intikamını almaktı."

 

Tuğra arkasında kalan adamın konuşmalarını umursamadan yürümeye devam ederken son sözleri ile olduğu yere çivilenip kalmıştı.

 

"Ben bu intikam planını yaparken aşık olmak aklımın ucundan dahi geçmezdi ama aşık oldum Tuğra hem de belki de hiç olmamam gereken birisine aşık oldum! Asya'yı seviyorum!"

 

O sözlerden sonra yürüdüğü kısa yolu saniyesinde nasıl geri geldi,Cenk'in karşısına nasıl dikilip yumruğunu yüzüne geçirdi Tuğra da bilmiyordu. Bildiği tek şey Nilay'ın söylediği sözlerin hala beyninde dönüp ona uyarı sinyalleri yollamasıydı. Ardı arkasına yumruklarını Cenk'in yüzüne geçirirken öbir taraftan da öfkeyle kükrüyordu.

 

"İnandım lan sana! Kardeşini kaybetmiş bir adamın acısına inandım! Sen daha ben arkamı dönmeden içindeki yılanı serbest bıraktın! Amacın ne senin!? Senin pis oyunlarına,intikam planlarına Asya'yı alet etmene izin vermeyeceğim! Nilay denecek o yılanla nasıl bir oyun içindesin!?" Tuğra kendini kaybetmiş gibi karşısındaki adamı yumruklarken Cenk'te ona karşılık bir yumruk attı çenesine ve geri sendeleyen adama çaresiz bir şekilde bakarak cevap verdi.

 

"Oyun oynadığım falan yok! Aşık oldum! Benim olmayacağını,benim gibi birini kabul etmeyeceğini bile bile sadece aşık oldum! Ne desen ne söylesen haklısın! Ama şunu bilki ben kötü biri değilim! Asya'ya hiç bir zararım dokunmaz! Bu yaşananlardan sonra zaten ona açılmak gibi bir niyetim yok! Sadece seni uyarmak istedim. Ona dikkat et!"

 

Tuğra başını öfkeyle iki yana sallayarak işaret parmağını kaldırıp tehtit edercesine konuştu.

 

"Senin gibi bir manyak ve onun iş birlikçisi bir yılandan Asya'ya gelecek en ufak bir zararda karşınızda beni bulursunuz! Yaptığınız pisliği sineye çektiğime aldanmayın,böyle bir ihaneti kabullenişim Nilay'ın benim gözümdeki değerinin ne kadar düşük olduğunu anlatmıştır umarım size!"

 

Cenk dudağının kenarından akan kanı elinin tersiyle silerken Tuğra'nın sözleri ile yüzüne bir gülümseme yayıldı.

 

"Ama Asya öyle değil! Onu kendiniz gibi değersizleştirmeye çalışsanızda benim ve herkesin gözünde hep aynı saf ve temiz haliyle kalır! Beni sınama Cenk! Benimle ne derdin var anlmış değilim ama beni sakın sınama!"

 

Sözlerini bitirip tekrar yola koyulurken aldığı nefes apır gelmeye başlamıştı. Asya'yı herkesten korumuşken, sonunda kendisinden kaynaklanan sebeplerden dolayı, istemese de ona zarar verebilme ihtimali içinde büyük bir yangına sebep olmuştu.

 

Dersten sonra arkadaşları ile kahve içmek için gittikleri mekanda yüzünü asarak oturmaktan başka bir şey yapmıyordu Asya. Onun bu halini gören kızlar sebebini merak ederken Firuze onlara kaş göz işareti yaparak Asya'yı dürtüp sessizce fısıldadı.

 

"Biraz yüzün gülsemi acaba?Kaç gündür sirke satıyor. Kafan dağılsın diye geldik ama hala aynı. Tuğra'mı bu suratının halinin sebebi?"

 

Asya arkadaşının sözleri ile yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Madem havamı değiştirecektiniz ne demeye Tuğra beyin çalıştığı yere geldik!? Ona hala kızgınım! Bir özür dilemeyi bırak,arayıp ne haldesin diye sormadı bile öküz!" Firuze'ye ters bakışlar atarak sözlerine devam etti. "Ayrıca Tuğra ile aramızda ki ilişkinin boyutunu bildiğin halde imalı imalı konuşma bir daha benimle!"

 

Firuze arkadaşının tepkisi ile kıkırdayarak ceval verdi.

 

"Saçmalama tabiki biliyorum. Tuğra ve sen kardeş gibisiniz ama bunu farkındaysan sadece ben biliyorum diğerleri için geçerli değil. Buraya gelmemizin sebebide onalar. Diğer herkes gibi Tuğra ile sevgili olduğunu düşünüyorlar. Amaçları dargın olan bir çifti barıştırmak. O yüzden buradayız canım."

 

"O zaman söyle onlara o oyun çoktan bitti. İki hafta önce ben bizzat bitirdim. Her seferinde ağızlarının suyu akarak izledikleri kuzenim, Nilay'la olan gerçek ilişkisini de bitirdiğine göre önlerinde hiç bir engel yok. Ellerine geçen fırsatı değerlendirsinler." Sözlerini bitirince arkadaşına muzipçe göz kırparken Firuze,Asya'nın anlattıklarından sadece bir noktaya takılmıştı. Bakışlarını şüpheyle kısarak sorarcasına fısıldadı.

 

"Tuğra'nın sevgililik oyununu iki hafta önce yolculuk esnasında tanıştığın ve bir hafta öncede seni arayıp bulan şu Uras denen adam yüzünden mi bitirdin? Altında yatan sebep bu olabilir mi? Sonuçta her Allah'ın günü birliktesiniz. Şüphelenmedim değil."

 

"Saçmalama! Sen de Tuğra gibi kurma lütfen iki dakikada. Arkadaşça görüşüyoruz. Henüz vakit geçirebilecek kadar arkadaş edinemedi ve bende yalnız kalmasına üzüldüğüm için arkadaşlık ediyorum. Senin düşündüğün gibi değil yani."

 

Firuze öyle mi dercesine bakışlar atarken diğer kızların homurdanmaları ile onların yaptığı muhabbete geçiş yapmışlardı. Ama Asya'nın aklı geldiğinden beri göremediği Tuğra'daydı. Gelmemiş miydi? Hasta falan mıydı acaba? Daldığı düşüncelerden Sema'nın kıkırtısıyla sıyrıldı.

 

"Hindi gibi düşünüp durma artık. Yüzün gülsün. Gelmiş senin ki?"

 

Arkadaşının sözleri ile ona anlam veremeyerek bakarken bakışları ile işaret ettiği yöne bakınca patronu ile konuşan Tuğra'yı görmesi bir oldu. Kısa bir konuşmadan sonra yaşlı adam Tuğra'nın omzuna bir kaç sefer babacan bir tavırla vurmuş Tuğra'da onu başıyla onaylayarak konuşmayı bitirmişti.Asya onu süzmeye devam ederken o dalgın bir şekilde çıkışa doğru yönelmişti. Asya o esnada gördüğü şeyle telaşla oturduğu yerden fırlayıp çantasını ve kitaplarını hızla toparlarken kızların imalı sözleri ve kıkırtılarına aldırış etmeden aceleyle Tuğra'nın peşinden koşturdu.

 

Kapıdan çıkan kız onun ne yöne gittiğine bakmak için etrafta göz gezdirirken karşı kaldırıma geçtiğini fark edince hızla peşinden gitti. Onhn adımlarına yetişemeyeceğini anlayınca pes ederek seslendi.

 

"Tuğra!"

 

Asya'nın sesiyle yönünü arkasına çeviren Tuğra koşar adım kendisine yaklaşan kıza bakarak şaşkınca konuştu.

 

"Asya! Nereden geliyorsun sen?"

 

Nefes nefese Tuğra'nın karşısına geçip onun sorduğu soruyu kaale bile almadan telaşla elini onun moraran çenesine uzatarak kaşlarını çatıp fısıldadı.

 

"Yüzüne ne oldu? Kavga mı ettin?" Çenesine dokunan ele uzanarak geri çekerken hatırladığı şeyle yüzünü buruşturarak cevap verdi.

 

"Önemli bir şey değil. Şerefsizin biriyle tartıştım o kadar." Aldığı cevapla Asya'nın kaşları çatışırken o başıyla yolu işaret edip yürümeye başladı. Sorduğu soruya cevap vermediğini hatırlayınca bakışlarını tekrar Asya'ya çevirerek sorusunu yineledi.

 

"Sen nereden geliyordun?"

 

Gelen soruyla Tuğra'ya yan bir bakış atıp suratını asarak cevap verdi.

 

"Kızlarla senin çalıştığın cafedeydik.Senin arayacağın,ya da geleceğin yoktu. Kuzenim öldümü kaldımı diye merakta etmezsin zaten ben gelip göreyim dedim. Yüzünün halini görüncede peşinden geldim işte."

 

Kızların onu ne amaçla oraya götürdüğünü söylemek istememişti. Zaten bu konu yüzünden araları limoniydi daha fazla uztamaya gerek yoktu.

 

"Fırsatım olmadı bir türlü. Dersler çok yoğun bir de iş üstüne binince zamanım olmadı. Bu gün gelecektim ama bazı terslikler oldu gelemedim."

 

"Hııı. Tabi tabi. Gelemedin ama aramaya da tenezzül etmedin." Tuğra'nın önüne geçerek adımlarını durdurup bakışları ile çenesini işaret etti. " Hem neden tartıştın o şerefsiz olan her kimse onunla? Yüzün çarşamba pazarına dönmüş." Tuğra'nın yüzünü buruşturması ile dudaklarından kaçan kıkırdamaya engel olamadı.

 

"Telefon etmedim çünkü biraz kafanı topla istedim. Hem telefon etsem bu defa da vay efendim gelmek bu kadar zormu diye nutuk çekmeye başlardın. Sonra da dediğim gibi fırsatım olmadı."

 

Sözlerini bitirip Asya'nın yanından geçerek yoluna devam ederken o kısa bir an Tuğra'nın söylediklerini düşünmüş sonra da hak vererek omuzlarını silkip tekrar peşine takılmıştı. Diğer sorusuna cevap vermemişti. Geçiştireceğini sanıyorsa yanılıyordu.

 

"Yüzünün bu halde olmasının sebebini söylemedin."

 

Tekrar yanında yürümeye başlayan kızın öğrenmeden rahat vermeyeceğini bilerek yüzüne yayılan gülümseme ile başını iki yana salladı.

 

"Bir de bana diyorsunuz meraklı diye. Ne yapacaksın ne olduysa oldu. Her şeyi bilmene lüzum var mı?" Asya'nın gözlerini devirip nefesini sesli bir şekilde bırakması ile Tuğra kıkırdayarak konuştu.

 

"Yemek yedin mi?"

 

Sorulan soruyla gözleri parlayan kız başını olumsuz anlamda sallarken Tuğra onun bu hareketi ike sırıtarak tekrar konuştu.

 

"Güzel. Bir şeyler hazırlarsın artık. Çünkü bende açım."

 

Aldığı cevapla Asya'nın yüzü düşerken,sert adımlarla yürümeye başladı ve bir taraftan da arkasından gelen Tuğra'ya saydırdı.

 

"Ya sen ne kadar öküzsün! İnsan bir yemek teklif eder! Aşçı mıyım ben!? Bulduğun her fırsatta karnını doyurmak için kapağı benim eve atıyorsun!"

 

Küçük bir kahkaha atan Tuğra,Asya'nın sözlerine karşılık homurdandı.

 

"Ben oradan bakınca paralı züppelere mi benziyorum? Ne var sanki iki lokma bir şey hazırlasan? Eline mi yapışır?"

 

Aslında amacı yemek falan değildi Asya'yı kontrol etmekti niyeti. Nilay ve Cenk'in ne yapacağı belli olmazdı. Ama bir yolunu bulmalıydı her gün aynı bahaneye sığınamazdı sonuçta.

 

"Ne istiyorsun?"

 

Asya'nın sorusu ike düşüncelerinden sıyrılırken yüzüne yayılan sırıtışla cevap verdi.

 

"Dolabın buzluğundaki sarmaları!"

 

"Nee! Nasıl haberin oluyor senin benim dolabımdan ya!?"

 

Asya'nın şaşkınlığına karşılık Tuğra kolunu omzuna atarak kıkırdadı.

 

"Sadece ondan mı haberim var sanıyorsun? Mantılar,börekler daha sayıyım mı? Attığın adımdan haberim var kızım benim. Ayağını denk al ona göre." Tabiki Asya'ya yollanan paketlerin içine kendisi içinde aynı şeylerin konulduğunu,Derya'nın haber verdiğini söylemeyecekti. Asya hanım biraz tırssa fena olmazdı.

 

Tuğra'nın son sözleri ile güçlükle yutkunurken kaçamak bakışlar atarak yürümeye devam etti.

 

Asya akşam ki parti için hazırlanırken bir tarfatanda içindeki huzursuzluğu bastırmaya çalışıyordu. İlk defa Tuğra'dan gizli bir şey yapıyordu bu yüzden içi hiç rahat değildi.Ama bunun sebebi yine Tuğra'nın kendisiydi. Arkadaş ilişkilerine bu kadar müdahale etmese kendiside saklamak zorunda kalmazdı.

 

Gerçi kim olduğunu bilmediği o adamla ettiği kavgadan sonra Tuğra tuhaf bir şekilde eski haline bir den geri dönmüştü. Ama bu dönüşümün yanı sıra üzerindeki baskısı da biraz daha artmıştı.Saat başı arıyor,arayamadığı zamanlarda da mesaj atıyordu. Aniden baskın yapar gibi gelmeleride cabasıydı. Bunlara rağmen sesini çıkartmıyor onunla tekrar arasının bozulmasını istemiyordu. Üstelik sevgilisinden ayrıldığından günden beri kendini yeni toparlamaya başlamıştı. Bu yüzden ondan habersiz gidecekti partiye.

 

Kendisine eşlik edecek adamı düşününce yüzüne yagılan gülümsemeye engel olamadı. İyi adamdı Uras. Kendisine yaklaşımının elbetteki farkındaydı ama sınırlarını biliyordu. Karşılık alabilmek adına zorlamıyordu. Bir kadının kalbine nasıl dokunulur,bir kadın nasıl etkilenir biliyordu. Bu kendisini biraz ürkütsede içinde onu daha yakından tanıma isteğini bastıramıyordu. Tuğra'nın baskısından kurtulmak için ona henüz bir ilişki düşünmediğini söylemiş olsada Uras böyle giderse,söylediği sözü yedireceğe benziyordu.

 

Aynı ünüversitede olmalarına rağmen,o yolculuktab bir hafta sonra karşılaşa bilmişlerdi. Önceleri Tuğra ile gerçekten sevgili olduklarını düşünerek mesafeli davransada gerçeği öğrendikten sonra aralarındaki arkadaşlık boyutunu değiştirmeye başlamıştı. Bu ani değişiklik onu şaşırtsada,bir kadın ve erkek arasında ilk görüşte bile başlaya bilen ilişkileri örnek olarak gösteriyordu kendisine. Kimb bilir belki de ileride onlarınki de ilk görüşte aşk tabiri ile anılırdı.

 

Aklındaki düşüncelerle yanakları pembeleşirken yüzünde büyüyen gülümseme ile makyajını bitirmiş aynada son bir kez üzerindeki elbiseyi kontrol etmişti. Siyah elbisenin pileli kısımlarını düzeltirken çalan telefonuna heyecanla uzandı. Ekranda gördüğü isimle bir an paniklese de sakin olmaya çalışarak cevapladı.

 

"Efendim."

 

.....

 

"Evet evdeyim."

 

.....

 

"Erken bitti dersim."

 

.....

 

"Yo...Yok uğrama sen. Biz kızlarla film gecesi yapacağız bu gün."

 

Tuğra'nın sözleri ile telaştan kekeleyince sıkıntıyla dudaklarını dişledi.

 

......

 

"Yaaa ben aşçı başımıyım Tuğra!? Nerede doyuruyorsan doyur karnını! Arkadaşlarım gelecek benim! Rahatsız olur kızlar şimdi. İki de bir de arayıp durma vallahi şikayet ederim seni Mehmet amcama!"

 

.....

 

"Tamam Tuğra! Tamam ararım yarın ben seni. Hadi görüşürüz dikkat et kendine."

 

Telefonu kapayarak nefesini sesli bir şekilde bıraktı. Az daha yakalanacaktı. Neden daha önce arayıp film gecesi fikrini söylememişti ki? Ya çıkıp gelseydi?

 

"İşte o zaman baban seni kıtır kıtır doğrardı Asya! Hele bir de gecenin o vaktinde partilerde başında bekçin olmadan fink attığını duyarsa elinden kimse alamaz kızım seni."

 

Kendi kendine homurdanırken telefonuna gelen mesajla yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. Çantasına uzanıp,telefonunu da sessize alarak içine koyup kapıya doğru ilerledi.

 

Kapının önündeki aracı görünce şaşkınca gülümseyerek kendisine yaklaşan adama bakıp şaşkınca konuştu.

 

"Nereden çıktı bu araba?"

 

Uras kıza yaklaşarak elini beline koy up arabaya doğru yönlendirirken bir taraftan da sorusunu cevapladı.

 

"Bakımda olduğu için gelirken getirememiştim. İki gün önce kuzenim getirdi. Eee üç gündür görüşemiyoruz haberin olmadı tabi." Yolcu tarafının kapısını açarak Asya'nın binmesi için bekledi.

 

"Biliyorsun Tuğra engeline takılıyorum bazen. Saygı değer bekçim bazen kantarın topuzunu fazla kaçırıyor."

 

Asya'nın sözleri ile kıkırdayan adam onun binmesi ile kapısını kapatarak sürücü tarafına geçti ve araca binip kapısını kapatınca yüzündeki imalı gülüşle cevap verdi.

 

"Kusura bakma ama Tuğra haklı. Ben olsam bana emanet edilen,kardeşim gibi gördüğüm kızı bende yalnız bırakmam. Bunun için minnettar bile olabilirim Tuğra beye. En azından gözüm arkada kalmıyor."

 

Uras sözlerini bitirince aracı çalıştırıp yola koyulurken sözleri ile Asya'yı düşüncelere boğduğunun bilincinde çaktırmadan gülümsedi.

 

Uras'ın son sözleri ile Asya'nın yüzü kızarorken ne cevap vereceğini bilememişti. Niye minnet ediyordu ki şimdi? Tuğra engel olmasa daha sık görüşe bilirlerdi. Hem ne demeye gözü arkada kalacaktı? Aralarında arkadaşlık dışı bir ilişki yoktu ki onu merak etsin. Arkadaş olarak mı merak ediyordu acaba? Kafasında kurmak yerine Uras la konuşmaya karar vererek derin bir nefes aldı.Kuruyan dudaklarını ıslatarak bakışlarını dikkatli bir şekilde aracı kullanan adama çevirdi.

 

"Tuğra haklı olabilir ama farkındaysan onun engelleri yüzünden daha az görüşüyoruz. Yanlış anlama senin için sıkıntı değilse sorun yok. Ayrıca niye gözün arkada kalmıyormuş ve ya neden kalsın ben anlayamadım Uras."

 

Yanındaki kızın neyi ima ettiğinin bilinciyle bakışlarını kısa bir an ona çevirerek mavi gözlerine bakıp fısıldadı.

 

"Bana laf cambazlığı yapma Asya. Sana karşı hissetrikleeimin sen de farkındasın." Bakışlarını tekrar yola çevirirken gelen açık cevapla Asya dudaklarını dişlemişti utançla. Sanki zorla söyletir gibi hissetmişti. "Tuğra arkada kalmasa gözüm arkada kalırdı çünkü sana değer veriyorum. Ayrıca itiraf etmeliyim ki Tuğra'nın sevgililik oyunu iyi fikirmiş kimse sana yanaşamıyor bu yüzden." Diyerek tekrar kıza dönüp kısa bir bakış atarak muzipçe göz kırptı.

 

"Sen yanaşıyorsun ama!" Uras'ın sürekli Tuğra'yı övmesi laf arasına sokması sinirlenmesine neden olunca tutamamıştı dilini. "Yanaşmakta kalmayıp bana karşı hislerin olduğunu söylüyorsun."

 

"Çünkü sen aranızda bir şey olmadığını söyledin. Yoksa ben sevgilisi olan bir kadına bahsettiğim hisleri besleyecek kadar şerefsiz değilim. Sen aranızdakinin küçük bir oyun olduğunu söylediğin için ben kendimi rahat hissettim yanında." Bakışlarını kısa bir an tekrar Asya'ya çevirerek şüpheyle kısarak sözlerine devam etti. "Yoksa bir oyun değil mi?"

 

"Saçmalama! Biz Tuğra ile arkadaş,kuzen hatta kardeş gibiyiz!"

 

Uras aldığı cevapla yüzüne bir gülümseme kondurarak başını olumlu anlamda sallayıp tekrar yola odaklandı.

 

Parti için geldikleri evde arkadaşları ile Uras'ı tanıştıran Asya,Firuze'nin kendisini bir köşeye çekip soru yağmuruna tutması ile bıkkınca gözlerini devirdi.

 

"Tuğra nerede? Bu Uras denen adamı ne demeye getirdin? Ne var kızım sizin aranızda? Tuğra'nın haberi varmı beraber geldiğinizden? Asya bak sen çok çabuk güvendin bu adama?'

 

"Ayyy yeter Firuze. Arkadaşız sadece! Hem ben arkadaşımla gelemez miyim canım? THer yere Tuğra ile gelmek zorunda değilim ki! Onun da bir hayatı var ve benim yüzümden daha fazla sorun çıksın istemiyorum hayatında. Nilay olayını sende biliyorsun. Benim peşimde dolanmaktan özel hayatı kalmadı çocuğun. Ayrıca haberi yok ve sende söylemeyeceksin!"

 

Firuze arkadaşı için endişelenirken bakışları ile onun Uras hakkındaki düşüncesinin doğru olup olmadığını anlamaya çalışoyordu. Onun son sözlerinden sonra kendisine attığı tehtitkar bakışlarla başını sıkıntıyla olumlu anlamda salladı. O da bir kadının kendini koruya bileceğini biliyordu ama konu Asya ve herkese yaklaşırken sergilediği iyi niyeti olunca endişelenmeden edemiyordu.

 

Saatler ilerlerken Firuze'nin gözü sürekli Asya ve Uras'taydı. Anarmol bir davranışı yoktu adamın hatta arkadaşıyla epey ilgiliydi. Kendisinin pek arkadaşı olmasa da onların arkadaş grubuna sevdirmişti kendini. Arkadaşını korumacı tavırları da takdire şayandı. Alkol kullanmasına izin vermediği gibi sadece kokteyl alıyordu Asya için. Bu düşünceli halide ayrıca hoşuna gitmişti.

 

Sözlüsü partiye biraz geç katılsa da küçük bir trip krizinden sonra Firuze onu Asya ve diğer arkadaşları ile tanıştırmak için kolundan çekiştirerek kalabalık gruba doğru sürükledi. Bu yaz aile arası yüzük takmışlar üniversite bitince de nişan yapmaya karar vermişlerdi. Arkadaşları ile sözlüsünü tanıştırıp onların sitemlerini dinlerken bakışlarıda etrafta Asya'yı bulabilme ümidi ile dolanıyordu. Ne onu ne Uras'ı göremeyince bakışlarını arkadaşlarına çevirerek ortaya konuştu.

 

"Asya nerede?"

 

Firuze'nin sorusu ile kızlar bir birine bakarken Gaye kısa bir an düşünmüş ve aklına gelen şeyle cevap vermişti.

 

"Kokteyller çarptı galiba. Midesi kötü olunca yanında getirdiği yakışıklı ile birlikte ayrıldılar." Firuze'nin kaşları çatılırken Gaye tekrar konuştu. "Tuğra ile ayrıldılar mı? Uras denen çocukla baya samimiydi çünkü."

 

"Kokteyler alkollü değil niye çarpsın ki? Başka bir şey olmuş olmalı." İçine bir kurt düşerken, bir taraftan da Asya'yı aramak için telaşla telefonunun tuşlarına dokunuyordu. "Ayrıca Uras'la aralarında bir şey yok! Sadece arkadaşlar!" Sesinin sert çıkması ile kızlar şaşırsada başını olumlu anlamda sallamış o ise onları arkasında bırakarak çalan telefonun açılmasını dileyerek adımlarını bahçeye doğru yöneltmişti. Bir türlü açılmayan telefon tekrar aramaya düşünce endişelense de sakin kalmaya çalışarak tekrar aramaya bastı.

 

"Ne oluyor Firuze?"

 

Karşısında kendisine anlam veremeyerek bakan sözlüsüne endişe ile bakıp duadaklarını bükerek cevap verdi.

 

"Asya'ya ulaşamıyorum. Sende duydun kızlar kötü olduğunu söyledi."

 

Adam sözlüsünün sözlerine gülümseyerek tekrar konuştu.

 

"Evet ama arkadaşının onu götürdüğünü de söyledi. Niye bu kadar endişeleniyorsun ki? Kocaman kız sonuçta."

 

Firuze yine açılmayan telefonu kapatarak başını iki yana sallayıp sözlüsünün gözlerine telaşla baktı.

 

"Onların arkadaşı dediği adamı doğru düzgün tanımıyoruz bile Aslan. Her gün haberler de neler izliyoruz. Bu yüzden telaşlanıyorum haliyle."

 

Sözlüsünün eline uzanarak avuçlarının arasında hafifçe sıkan adam anlayışla gülümsedi.

 

"Haklısın. İçin rahat edecekse evinin adresini ver gidip kontrol edeyim. Sen misafirlerini yalnız bırakma.

 

Sözlüsüne minnettar bir şekilde bakan kız başını olumlu anlamda sallayarak Asya'nın adresini verdi ve onun gidişi ile çaresizce beklemeye başladı. Tuğra'ya heber vermek istesede Aslan dan bir haber gelmeden onu da telaşlandırmak istemediği için bu düşüncesini erteledi.

 

Yarım saatin sonunda Aslan dan gelen olumsuz haberle telaşı iyice artıp içine bir korku yayılırken bu defa daha fazla beklemeden Tuğra'nın numarasını tuşladı. Onun da sürekli meşkule atması ile ne yapacağını bilemeyerek içindeki korkunun boş çıkmasını ümit etmeyi diledi.

 

Uras, yatakta yatan kızı kısa bir an izledikten sonra telefonun diğer ucundaki kadına odaklanarak yüzünü buruşturup konuştu.

 

"Kuzen bence senin düşündüğün gibi değil. Bu kız ve Tuğra arasında bir şey yok. Tuğra'nın seni terk etme sebebinin Asya olduğuna emin misin?"

 

"O kız yüzünden beni terk etti Tuğra! Onun masumluğuna aldanma sakın! Tuğra'nın koynuna girdi ve benim sevdiğimi adamı benden çaldı! Bak Uras! Bu işi halledemezsen babama söylerim o rahat yaşantına anında son verir! Beş parasız ortada kalırsın! Kumar borcunu ödeyemeyincede bir çöplükte bulurlar o işe yaramaz bedenini!"

 

Uras,Nilay'ın sözleri ile ellerini sıkıntıyla saçlarından geçirdi. Bakışları tekrar yataktaki kıza kayarken bir tarafı bu kızın masum olduğunu söylüyordu. Ama yapacak bir şeyi yoktu. Borçlarını ödemek için kuzeni olacak şeytana muhtaçtı.

 

"Peki dediğin gibi olsun bakalım. İstediğin şeyi yapacağım ama bunun için biraz zamana ihtiyacım var. Önce Asya kendisine gelsin ki ona vereceğimiz ilaçla, benimle kendi rızası ile birlikte olduğunu düşünsün o Tuğra denen it."

 

Nilay kuzeninin sözlerini onaylayarak telefonu kapatırken,onun bu işi becereceğinden şüphe eder olmuştu. Madem o kızın masumiyetine kuzeni de kapılmıştı, onuda o yatağa kendi rızası ile sokacaktı. Hem böylesi daha iyiydi. İki aptal kendilerine geldiklerinde bir şey hatırlamazsa ileri de başına da bela almazdı. Telefonun dan bir numara tuşlayarak istediği şeyi söyleyip kapattı ve beklemeye koyuldu.

 

Telefonuna gelen Asya'nın görüntülerini başka bir numaradan Tuğra'ya gönderdi ve adresi de atarak onun o manzaraya canlı şahit olacak olmasının mutluluğu ile hattı ve telefonu imha ederek olacakları beklemeye koyuldu.

 

"Sana onun da masum kalmayacağını söylemiştim! Masumiyetini elinden alan adamın kim olduğunu bile bilmeyecek o sümsük kız! Beni terk etmenin bedelini o çok sevdiğin Asya hanımı koruyamadığın için bir ömür vicdanında yük olarak taşıyacaksın Tuğra!"

 

Elinde tuttuğu kadehteki sıvıyı tek seferde yudumlarken ayarladığı adamdan gelecek haberi beklemeye koyuldu.

 

Tuğra telefonuna gelen Asya'nın görüntüleri ile donup kalmıştı. Üzerinde kıyafetlerinin olmadığını fark ettiği an bakışlarını fotoğraflardan hızla çekip kapatarak avucundaki telefonu öfkeyle sıktı.

 

Bedenini öyle bir ateş esir almıştı ki içinde büyüyen öfkeyle her yeri,her şeyi yakıp yıkmak istiyordu. Koruyamamıştı! Ona emanet edileni koruyamamıştı! Fotoğrafların altındaki aderesi hatırlayınca iş yerinden öfkeyle çıktı. Çevirdiği taksiyle adrese doğru ilerlerken ne yapacağını bilemiyordu. Ailelerinin yüzüne nasıl bakacaktı? En önemlisi Asya'nın yüzüne nasıl bakacaktı? Gözleri içinde büyüyen suçluluk duygusu ile dolarken kendi kendine fısıldadı.

 

"Neden beni dinlemedin!? Neden!?" Yumruk yaptığı elini koltuğa sertçe geçirirken taksici anlam veremeyerek kısa bir an aynadan bakışlarını Tuğra'ya çevirmişti. "Sana yapma dedim! Benim omuzlarıma emanete sahil çıkamamanın yükünü yükleme dedim! Ben şimdi senin yüzüne nasıl bakarım!? Ben ailelerimize ne derim Asya!? Neden beni kaldıramayacağım bir yükün altına soktun!?"

Öfkeyle saçlarını çekiştirirken geç kalmış olmamak için dua eder olmuştu.

 

Bakışlarını yeni ayılmaya başlayan kızdan çekerek vereceği ilacı komodinin üzerinden alıp yanına yaklaştı. Kızın koluna uzanarak elindeki iğneyi sakin bir şekilde bedenine enjekte etti.

 

"Uras!"

 

Asya'nın yarı açık gözlerine bakıp gülümseyerek eline uzanıp bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Sakin ol güzelim. On dakika ya kadar hiç bir şeyin kalmayacak. Bütün gece bizim. Sen şimdi biraz dinlen."

 

Kızın bedeninde bakışlarını arsızca gezdirirken onun başını olumlu anlamda sallaması ile yatağın kenarından kalkarak kamerayı eline alıp son ayarlarını yaparak aldığı yere koyup kayıt düğmesine bastı ve görüş açısını düzeltti. Çalan kapıyla adımlarını o yöne çevirirken istediği siparişin gelmiş olabilme düşüncesi ile adımlarını yöne doğru çevirerek yüzünde oluşan gülümseme ile kapıyı açtı.

 

Kapı açılır açılmaz yüzüne inen yumrukla neye uğradığını şaşırırken karşısındaki adamın ardı arkası kesilmeyen küfürlerle sürekli attığı yumruklara ne karşılık vere biliyor ne de yattığı yerden doğrula biliyordu.

Kendinden geçerken hatırladığı tek şey adamın ateş saçan bakışlarıydı.

 

Adımlarını odanın içerisine doğru yöneltirken yatakta kendinden geçmiş bir şekildw yatan kızı görmesi ile bütün bedenini bir öfke kaplamıştı. Sıktığı yumrukları ile yataktaki kıza doğru yaklaşarak çarşafı çıplak bedenine örttü ve onun alnına bir öpücük bırakarak doğruldu. İzin vermeyecekti. Kimsenin ona zarar vermesine izin vermeyecekti. Onun derin bir uykuda olduğunu düşünerek ateş saçan bakışlarını tekrar yerdeki adama çevirdi. Bu piçi kimse elinden alamayacaktı. Asya'ya dokunmaya niyetlenmesinin bedelini canıyla ödetecekti ona.

 

Başındaki ağrıyla gözlerini aralarken eli istemsizce başına gitmiş hafifçe ovarken neden böyle bir ağrıyla uyandığını düşünmeye çalışmıştı. Hafızasını zorlarken aklında bölük pörçük canlanan görüntülerle yüzünü buruşturarak hızla doğrulup panikle etrafını inceledi.

 

Evinde ve yatağında olduğunu fark edince biraz olsun rahatlasada beyninde dönen görüntüler içindeki huzursuzluğu körüklüyordu.

 

Dün gece Firuzenin doğum günü partisinde aniden gelen mide bulantısı ile kötü olmuş Uras'ın eve bırakma teklifini geri çeviremeyecek raddeye gelincede onun la birlikte ayrılmıştı arkadaşının evinden. Her şey buraya kadar normaldi ama hatırladığı küçük bir ayrıntı korkunun bedenine işlemesine neden oluyordu. Bir yerdeydi. Otel odası tarzı bir yerdi ve bilincinin tam açık olmadığı bir esnada yanı başında Uras vardı.

 

Kalbi korkuyla çarparken gözlerini sıkıca kapattı. Kolunda bir sızı hissetmiş daha sonra ise Uras bir şeyler fısıldamıştı. Söylediği sözleri hatırlayınca gözleri aniden açıldı ve dolan gözlerine engel olmadan hızla yataktan doğruldu. Kasıklarında hissettiği hafif sızı ile hissettiği korkunun iki katını daha hissetmesine sebep olmuştu. Aklına gelen şeyin olmaması için bildiği bütün duaları ederken kendisini banyoya güçlükle atmış ve aynaya bakmaya korkarak gözlerini sıkıca kapatmıştı. Kolundaki sızı ve Uras'ın sözlerinden başka hiç bir şey hatırlamıyordu. Sebebi neydi bilmiyordu ama içindeki korkunun gerçekliği ile karşılaşmaktan aynaya bakacak gücü yoktu.

 

Hissettiği korku ile kesik kesik nefesler alarak gözlerini yavaşça araladı ve bakışlarını, dün gece başına gelmiş olabilme ihtimali yüksek şeyin izlerini ararcasına aynaya çevirdi.

 

Aynada gördüğü görüntü ile gözünden yaşlar süzülmeye başlarken bedenini yere sertçe bıraktı.

 

Kapının bir türlü açılmaması ile Tuğra içinde büyüyen korkuyla deliye dönerken ne yapacağını bilemeyerek düşünmeye başladı.

 

Dün gece onu bulmuştu ama ne ara o lanet odadan çıkmıştı aklı almıyordu.O odaya girdiğinde karşılaştığı manzara ile ne yapacağını bilemeyerek kalakalmıştı. Bir çıkar yol aramaktan başka çaresi yoktu ve Asya'yı daha fazla korkutmak istemediği için sabah konuşmayı düşünmüş, içindeki kendisine olan öfkesini ondan çıkartmaktan,ona patlamaktan korkmuştu. Ama bu kız kendisini atlatıp ne ara kaybolmuştu yine ortadan?

 

Öfke bedenini esir alırken aklına gelen yedek anahtarla bakışlarını doğal gaz saatine çevirerek elini üzerine uzatıp anahtarı aldı. Elindeki anahtarı telaşla kapıya yerleştirerek çevirdi ve açılan kapıyla nefesini tutarak hızla içeriye girdi. Bakışları evin her yerinde dolanırken Asya'nın odasından gelen hıçkırık sesleri ile tuttuğu nefesini bırakıp adımlarını o yöne çevirerek fısıldadı.

 

"Çok şükür! Buradasın!"

 

Odaya girdiğinde onu görememiş fakat banyodan gelen sesle o yöne ilerleyerek telaşla kapıyı açmıştı.

 

Kapının duvara sertçe çarpması ile Asya korkuyla yerinde sıçrarken Tuğra gördüğü manzara karşısında şok olmuştu.

 

Asya'nın perişan hali ve elindeki cam parçası ile gözleri buluşunca hızla ona doğru yaklaşıp elindeki cam parçasını alarak öfkeyle bir kenara fırlattı ve kollarını onun bedenine doladı ve onun hıçkırıklarına eşlik eden göz yaşları ile elini Asya'ya doğru uzatarak acıyla fısıldadı.

 

"Tut elimi çıkalım buradan.Yolumuz uzun düşmekte var kalkmakta! Umutlarını dar ağacına mı asacaksın yapma! Sabret! Çünkü yara en çok iyileşirken acır!"

 

Yitenumutlar...

 

Oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum 🥰🥰🥰

 

 

Loading...
0%